Tumgik
#Beat Kuşağı
okuryazarlar · 7 months
Text
Tumblr media
Beat Kuşağı'nın önde gelen yazarlarından Jack Kerouac'ı, aramızdan ayrılışının 54. yılında saygıyla anıyoruz.
68 notes · View notes
Text
Kimseye ihtiyacım yokmuş gibi davranıyorum Salome, hiç kimsem olmadığı için. Herkesin hep daha önemli işleri vardı, bizden önce. Ertelendik. Kursağımıza dizili sevinçlerimiz kaldı geriye. Ve bir de güldüremediklerimize, başklarının dokunmalarını uzaktan izlemelerimiz.
Bağırarak yazdım herkes için, ne varsa kulaklarını kapadıklarını. Ama herkes içinden okudu. Ben kötüyü söylemekte çömert, insan iyiyi anlamakta cimri. Tercüme etmiyor tecrübelerim Salome. Bu hayatı yaşıyorken insanlar, bizler bu hayata katlanıyoruz. Ve ne acı, gerçekler karşısında nasıl da körüz!
Hıçkırarak yazılır bazı cümleler. Bazı acılar ise sessiz. Vazgeçtik sandığımız şeyleri yıllarca beklemişliğimiz mi yoksa beklerken hayat ıskalamışlığımız mı bunca yaranın sebebi? Henüz sana kötülük yapmamış insanların yaşama olan umudun olması, en ihtiyacın olduğu anda çarpacak yüzüne tüm gerçekleri. Ve herkes, iyileştirmek isteyecek seni, sen seni böylece kabul eden birini isterken.
Ve sen, kimlere aşık olursa ol Salome, yine koşarak güvendiğin adama geleceksin. Bilirsin, bir kadının kime aşık olduğunun hiçbir önemi yoktur. Çünkü güvendiği adam, sığınacağı en güvenli liman. Ve bu yüzden, güldüremediklerini, bir başkası güldürdüğünde, ona dokunacağını; her ne kadar kötü olsa da kulağını kapadığın iç seslerinin barındırdığı iyilikleri duymayı, ve beklerken hayatı ıskaladığını sakın unutma. Ve bu arada, o liman, hep burada.
3 notes · View notes
dreamsroad · 9 months
Text
Tumblr media
0 notes
uzunburakefendi · 5 months
Text
.
"Yaşamak böyle bir şeydi. Bekleyerek, kırılarak değil de içten gelerek, coşkulu. Yıkık surlar boyunca ilerledi. Taşlara dokundu, incir ağaçlarının yapraklarına. Bileğindeki yeșil. Güçlü olmak bu sur taşları, bu incir ağaçları gibi olmak demekti. Yolun sonundaki merdivenlerden inerek sahile geçti. Bileğindeki mavi. Arabalar akıp gidiyordu Kennedy Caddesinden. Koşturarak, mutlulukla, capcanlı. Hareket etmek en güzeliydi. Bisikletlerin yanına varınca telefonundaki İsbike uygulamasını açtı. Bir bisiklet kiraladı. Bakalım Bakırköy'e kadar gidebilecek miydi. Gidemese ne olur. Yorulduğu yere kadar yolculuk ederdi. Nasılsa yol biten bir şey değildi."
syf.143
Gülhan Tuba Çelik bu kez Beat Kuşağı tadında, genç bir kadının "yolda oluş" novellasını yazmış. Cüretkâr bir arayış. Yolda başlayıp, yolda devam eden ama yol hiç bitmediği için sonuna varmayan bir anlatı. Tavsiye ederim.
#gülhantubaçelik #kafandakiağaçlar #eponakitap #lektör #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri #novella
instagram
1 note · View note
hetesiya · 1 year
Text
Mülkiyete Son: San Francisco Diggers'ın Özgür Şehri
San Francisco Diggers, Çeviri: Ayşe Boren
Tumblr media
San Francisco’nun iki etnik azınlığının (Çinliler ve İtalyanlar) geleneksel semti olan North Beach, 1950’lerde, yeni serpilmeye başlayan alt-kültürün merkeziydi. Şairlerin başını çektiği “Beat kuşağı”nın dünya çapında tanınmaya başladığı sıralarda, aslında şiir burada gelişen sanat formlarından yalnızca biriydi. North Beach, ressamlar, heykeltıraşlar, yazarlar, fotoğrafçılar, müzisyenler, sinemacılar ve şairler için adeta bir cennetti. Sanatçılar kolektif bir yaşam sürdürüyor, birbirleriyle yakın ilişki içinde çalışıyorlardı.
Fakat zaman içinde bu özel ve benzersiz semt herkesin ilgisini çekmeye başlayınca, vaktiyle sessiz sakin bir yer olan bölge turistlerle doldu ve şiir okuyan, esrar içen aylak sakinler birdenbire emniyet güçlerinin ilgi odağı oldu. Bunun üzerine pek çok sanatçı, North Beach’ten ayrıldı. Gittikleri yerlerin başında, San Francisco kentinin gururu Golden Gate Park’ın sınırındaki Haight-Ashbury semti geliyordu. Haight-Ashbury, bundan sonra, San Francisco Mim Topluluğu (Mime Troupe), Sanatçı Kurtuluş Cephesi (Artists Liberation Front-ALF) ve ardından 1960’ların en etkili karşı-kültür hareketlerinden Diggers'ın beşiği olacaktı.
Dansçı ve mim sanatçısı Ronald G. Davis, 1959’da, Brechtçil tiyatro ile İtalyan Commedia dell’Arte geleneğinden esinlenen San Francisco Mim Topluluğu’nu kurdu. Dış mekânlarda ücretsiz oyunlar sergileyen topluluk, 1963’ten itibaren, kamusal alanda izinsiz müdahaleler biçimini alan “gerilla tiyatro”lar sergilemeye başladı.(video belgesel sayfanın en sonunda)
“Mim Topluluğu’nun şöhreti kısa sürede arttı ve topluluk Davis’in çabalarıyla aktivist genç sanatçıları kendi bünyesine katmayı bildi. Sadece tiyatrocular değil yazarlar, heykel sanatçıları, müzisyenler, dansçılar topluluğun eğlenceli gösterilerinde aktif görevler aldılar ve halka açık mekânlarda sergilenen politik sanatsal gösterilerinin mantığı üzerine pek çok gözlem yapma ve değerli deneyimler elde etme şansını yakaladılar. 1966 yılına gelindiğinde yaklaşık yirmi kişilik bir grup sahnede hayal edilen gerçekliği gündelik hayatta gerçekleştirmek için topluluktan ayrıldı ve şehrin farklı bir bölgesine giderek alternatif bir kolektif kurdular. Böylece 'gerilla tiyatrosu'nun ikinci aşaması başladı. Kendilerine İngiliz iç savaşı sırasında boş toprakları tarıma açan bir grup devrimci köylüden ilham alarak 'Diggers' [Kazıcı] adını verdiler. Diggers üyelerinden [Peter] Coyote, Mim Topluluğu’nun kişisel deneyimi açısından kendisine neler kattığını şu cümlelerle ifade ediyordu: ‘Dünyaya Marksist prensipler ışığında bakmaya ve analiz etmeye, onu daha kapsamlı biçimde kavramaya gerçek anlamda ilk kez Mim Topluluğu’nda başladım. Dogmatik olma gereği duymayan analizler: sınıf, sermaye, kim neye sahip, kim ne yapıyor, kim ne için çalışıyor. Ve bu birden imgelemin işleyişine hız verdi… Birdenbire her şey yerli yerine oturuyor ve entelektüel yaşamınızla sanatsal yaşamınız arasında bir bağ oluşuyor.’ "[1]
Tumblr media
Eski Diggers üyelerinden aktör Peter Coyote, Kara Panterlerle
Diggers, performansı, izleyenlerin bilincini yükseltecek, çerçevesi belli bir hadise olmaktan çıkararak, yeni bir toplum hayatının sürekli icrasına dönüştürdü. Hayallerindeki yaşamı şimdi ve burada somutlaştırmak amacıyla “yaşam-oyunculuğu” adını verdikleri bir teknik benimseyen Diggers, doğrudan eylem ile tiyatro oyunculuğunu biraraya getirmişti. Ücretsiz dağıttıkları Free City, Free News gibi dergiler aracılığıyla duyurdukları etkinliklere binlerce insan katılıyordu. 
Diggers pek çokları tarafından hippi kültürüyle özdeşleştirilmişse de, ve bazı açılardan bu kültürle benzerlik gösterse de (egemen yaşam biçimlerinin koşullandırmasından kurtulmak üzere uyuşturucu kullanımını teşvik etmeleri gibi), toplumsal programdan yoksun olduğu için hippiliği eleştiriyorlardı. Tıpkı paranın ölümünü ilan ettikleri happening gibi, hippiliğin 'cenazesini kaldırdıkları' bir gösteri de düzenlemişlerdi. Diggers’ın başlıca hedefi, para ekonomisinden bağımsız Özgür Şehirler kurmaktı. Bu şehirlerde ücretsiz hukuki ve tıbbi yardım sağlanacak; herkes ücretsiz pansiyonlardan, iletişim ve ulaşım hizmetlerinden faydalanabilecekti. Üretim fazlası ve para bağışıyla işleyen bu proje kısa ömürlü olmakla birlikte, Amerika ve dünyadaki pek çok başka karşı-kültür hareketini etkiledi. Diggers bu amaçla, Özgür Şehir Kolektifi adı altında başka bölgelerde de faaliyet yürüttü ve kendi mahallelerinde ücretsiz sosyal hizmet ağı kuran Kara Panterler gibi örgütlerle dayanışma içinde oldu. [DY-AB]
Kaynaklar:
The Early History of the Digger Movement
http://www.sfmt.org/company/history.php
Michael William Doyle, “The Haight-Ashbury Diggers and the Cultural Politics of Utopia, 1965-1968”, doktora tezi, Cornell Üniversitesi, 1997.
Will Bradley, “Introduction”, Art and Social Change içinde, ed. Will Bradley ve Charles Esche (Tate Publishing, 2007) s. 17-18
Fırat Güllü, San Francisco Parklarında Neler Olmuştu?
Les Diggers de San Francisco, belgesel, Céline Deransart ve Alice Gaillard [video en altta]
Özgür Şehir
Bilinç durumumuz, yeraltında birbirimizi alt etmeye yönelik oyunlar oynamayı bırakıp, özgür şehirlerde yaşayan özgür ailelere uygun görevler geliştirmek için gayret göstermemizi gerektiriyor.
Bireysel faaliyetlerimiz için gereken özgürlüğü sağlayabilmek için elimizdeki olanakları müşterekleştirmeli ve enerjilerimizi buluşturmalıyız. 
Dünyanın her şehrinde gevşek bir rekabetçi yeraltı oluşumu var. Bu oluşumlar, amaçları bazen örtüşen bazen çatışan (ama çoğunlukla nihai hedef olan özerkliğe ulaşma olasılığını zayıflatan) topluluklardan oluşuyor. Geldiğimiz noktada hepimizin bir silahı var; hepimiz onu kullanmasını biliyoruz; düşmanımızı tanıyoruz ve kendimizi savunmakta tereddüt etmeyiz. Daha fazla hakarete tahammülümüz yok. O halde, biraz daha kararlı davranıp Batı dünyasının kentsel ortamlarında özgür şehirler kurmanın vakti geldi.
Özgür şehirler, temin ettikleri ve sürdürdükleri hizmetlerle, özerk toplulukların yemek, matbaa olanakları, ulaşım, alet edevat, para, barınak, çalışma alanı, kıyafet, makine, kamyonet vs. bulma derdine düşmeden programlarını yürütmelerine imkân tanıyan bir özgürlük zemini sağlayan Özgür Ailelerden oluşur (San Francisco özelinde bu aileler Diggers, Kara Panterler, Provo’lar, Mission Rebels ve çeşitli devrimci grup ve komünlerdir).
Devrimimizin bu aşamasında, Amerika’nın şehirlerine yayılmış bütün ailelerin, komünlerin, Siyah örgütlerin ve grupların, eşgüdüm içerisinde çalışarak, tekil klanlar bünyesinde faaliyet gösteren kişilerin ihtiyaçlarını bedavaya karşılayabilecekleri Özgür Şehirler kurmaları şarttır.
Tüm yoldaşlar yapılması gerekeni yapmak için ne gerekiyorsa alacaktır.
Özgür Şehir
Bir taslak ... bir başlangıç. Tüm hizmetler, birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmiş ve aşırı iş yüküyle ustalık ve şevkle baş edebilecek kadar davalarına adanmış yoldaş grupları tarafından yürütülmeli.
Özgür Şehir Santrali/Enformasyon Merkezi, bütün hizmetleri, faaliyet ve yardımları  koordine etmeli; desteği, en çok ihtiyaç duyulduğu noktaya yönlendirmeli. Ayrıca, hukuki destek, barınak, makine, ve benzeri ihtiyaçlar söz konusu olduğunda müracaat mercii burası olmalı. Evlerinden edilmiş toplulukların ve bireylerin posta adresi olarak işlemeli ve başıboş enerjileri en çok ihtiyaç duyuldukları noktaya yönlendirmeli.
Özgür Gıda Depolama ve Dağıtım Merkezi, halihazırdaki bütün bedava gıda kaynaklarına gitmeli –satılmayan bol miktarda artık gıdanın biriktiği sebze ve meyve pazarları, köylü pazarları, kesim ve et işleme tesisleri, çiftlikler, mandıralar, hayvan çiftlikleri, tarım meslek okulları, dev kurumlar–ve dilenmek, ödünç almak ve çalmak da dahil olmak üzere mümkün olan her tür yolla kamyonlarını üretim fazlasıyla doldurmalı; şoförlerle irtibat kurarak, sevkiyattan arda kalanların kendilerine ulaştırılmasını temin etmeli. En doğrusu vardiyalı çalışmak: sabah vardiyası erzağı toplar, akşamüstü vardiyası ise elindeki liste doğrultusunda gıdayı, özgür ailelere ve gettolarda yaşayan fakirlere teslim eder.
Bu grup, insanların gıda fişlerini ortak bir havuzda biriktirmelerine yardımcı ollmalı ve annelerini (ya da başka bir tayfayı) yolcular ve evsizler için bedava bir lokanta açmaya ikna etmeli. 
Tumblr media
Diggers üyeleri ücretsiz yemek dağıtıyor
Özgür Şehir Bankası ve Hazinesi
Bu grup para toplamaktan, Özgür Şehir’de yaşayan ailelerin kiralarını ödemek, akaryakıt ve benzeri başka ihtiyaçlarını karşılamak için beleş para kaynakları yaratmaktan mesul olmalı. Bunun dışında, fakir getto çocukları için ufak tefek üçkağıtlar (kurabiye satışı, vs.) tertipleyecekler.
Özgür Şehir Hukuki Danışma Hizmetleri
Bu hizmet, Özgür Şehrin haklarını ve sunduğu hizmetleri savunmaya hazır, fiyakalı, pişkin ve birinci sınıf avukatlar tarafından verilecektir... beyaz, liboş, suçluluk duygusuyla kıvranan adalet tellallarına lüzum yok. Bize tuttuğunu koparan birinci sınıf avukatlar gerekiyor. Dava konusu olan beleş para ve mülkü mükemmelen idare edebilecek ve muhitinizdeki polis zulmünün hakkından gelebilecek avukatları yanımıza çekin.
Özgür Şehir Konut ve Çalışma Alanları
Bu grup, marangoz atölyelerine, garajlara, tiyatro sahnelerine vesaire çevirmek amacıyla metruk binalar kiralamalı veyahut kent yönetimiyle anlaşarak bu mekânları devralmalı. Çevreye-özgü eserler üreten sanatçılar büyük depoları devasa dans-şenlik-şölen saraylarına dönüştürebilir.
Şehir mekânlarını özgürleştirme hamlesi, ciddi ve iş kotarmaya odaklanmış üç kişilik bir ekip tarafından yürütülmeli. Bu ekip, kent bürokrasilerini ve gecekondu ağalarını köşeye sıkıştırabilmek için avukatlarla ortak çalışmalar yürütebilmeli. Özgür Şehir’e mekân devşirmek için kentteki çoğu gayri menkulün sahibi konumundaki kilise hedef alınmalı. Kilise yetkilileri muhatap alınırken tavizsiz bir üslup benimsenmeli ki, işin şakası olmadığını anlasınlar.
Özgür Şehir Çevre ve Tasarım Ekibi
Üniversite ya da sanat enstitülerinde okuyan sanatçı gruplarını saflarımıza katmalı ve gecekonduların ve çoğu Özgür Şehir Aile meskeninin rutubetli sefaleti üzerine çalışmalarına yardımcı olmalıyız. Rahatsız edilmeksizin topluluk için yaşam alanları inşa eden iyi ressamlardan, heykeltıraşlardan ve tasarımcılardan oluşan gruplar... Gerekli malzemeler ve araç gereç üniversite projelerinden ve imalatçılardan yürütülebilir. 
Kaynak: “The Post-competitive, Comparative Game of a Free City” başlıklı bildiriden kısaltılarak çevrildi, Art and Social Change içinde, s. 152-156.https://www.youtube.com/embed/i6sPo2Yi3jE
youtube
[1] Tırnak içindeki bölüm, Fırat Güllü’nün Mimesis dergisinde yayınlanan San Francisco Parklarında Neler Olmuştu? başlıklı yazısından alındı. Coyote alıntısını aktaran, Bradford D. Martin, “The Theater is in the Street: Politics and Public Performance in Sixties America”, University of Massachusetts Press, 2004, s. 89.
0 notes
hcagla · 1 year
Text
Yazarların Hayatını Anlatan 5 Film
Yazar, müzisyen ya da ressam olmak... Hangi sanat dalı olursa olsun bir sanatçı her zaman farklı düşünür. Yaratıcı zihin kullanımı çok özeldir. Bu bir yetenek mi, doğuştan mı yoksa sonradan kazanılabilen bir şey mi? Bu sorular tartışılabilir ama gerçekten etkileyici bir sanatçı deha barındırır. Yazarların hayatını anlatan 5 film, merak ettiğimiz yazarların hayatına kısa bir bakış. Belki de başka merakları uyandırmada bir kıvılcım. Edebiyat okurken beni en çok etkileyen, kelimeleri kullanım ve o kelimelere yüklenen bambaşka anlamlar. Günlük kullandığımız dilin çok çok ötesinde bir kullanım. Aynı zamanda bir yazar sizi etkilediyse hayatını da merak etmeye başlıyorsunuz. Ünlü makber yazarı Abdülhak Hamit'in kişiliğinin makber gibi duygu ve aşk yüklü bir şiiri yazacak kadar romantik olmadığını öğrendiğimde şok geçirmiştim. Yazma anındaki ruh hali bambaşka ama yaşam tarzı bambaşka bir adam. Biraz edebiyat dedikodusu vereyim size :) Ölen eşinin ardından yazdığı makber'den hemen sonra yüksek sosyete gecelerinde boy gösteren hatta kısa bir süre sonra yeniden evlenen Abdülhak Hamit aslında gayet özgür ruhlu ve dışa açık bir beyefendiymiş :) Bu yüzden yazarken büründüğünüz zihin sanırım çok başka bir pırıltının eseri. Konu başlığına dönecek olursak, bizleri etkileyen yazarların hayatlarından küçük kesitler sunan 5 film önerisini sizlerle paylaşmak istedim. Umarım seversiniz;
1- The Last Station / Tolstoy
Tumblr media
Film, Rus yazar Tolstoy'un şöhret ve maddiyata değer vermediği hayatı arasında denge kurmaya çalışması anlatılıyor. Tolstoy'un karısını canlandıran Oscar ödüllü Helen Mirren, Roma Film Festivali'nde filmdeki performansı ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı.
2- Sevdiklerini Öldür – Kill Your Darlings / Allen Ginsberg, William Burroughs, Jack Kerouc
Tumblr media
Beat Kuşağı:New York’ta bir araya gelen ve daha sonra Batı Yakası kardeşliğine katılan bir grup Amerikan şairi ve yazarlarından oluşan; doğaçlama, tutkulu diyalog, açık cinsellik ve uyuşturucu deneyimleriyle ilgilenen hareket. 1950 ve 60’lı yıllarda belirgin hale gelmiştir. İsim babası, o yıllarda konformist bir hayatı yücelten ABD toplumunun değerlerine karşı olan bu yazarların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen Jack Kerouac'tir.http://www.milliyetsanat.com/haberler/sanat-terimi/beat-kusagi/6709 Beat kuşağı yazarlarını anlatan filmi tavsiye ederim.
3- Sylvia / Sylvia Plath, Ted Hughes
Tumblr media
Herhalde en çalkantılı hayat yaşayan ve en çok merak edilen yazarlardan. Bir kadın olarak nelerle başa çıkması gerektiğini anlayanların daha çok sevdiği ve merak ettiği yazar. Sylvia Plath ve Ted Hughes gibi iki edebiyatçının aşk ve evliliklerini konu alan filmde, olaylar Sylvia Ted’in giderek artan ün ve hırsından kurtulmaya çalışır. Filmin konusu Sylvia’yı büyük başarılara ulaştıran sıkıntıların çevresinde gelişirken; edebiyatçılarımızı Daniel Craig ve Gwyneth Paltrow canlandırır.
4- The Invisible Woman / Charles Dickens
Tumblr media
2014 yapımı film, Görünmeyen Kadın ismiyle Türkçe'ye aktarılmış. Kariyerinin en parlak günlerini yaşayan Charles Dickens, genç ve güzel bir kadınla tanışır. Ünlü yazara aşkla bağlı olan kadın, Dickens’ın ölümüne kadar onun gizli sevgilisi olarak kalacaktır. 
5- The End of the Tour / David Foster Wallace
Tumblr media
Başrollerini Jesse Eisenberg ve Jason Segel'in paylaştığı The End Of The Tour yazar David Foster Wallace ve onunla röportaj yapan gazeteci David Lipsky'nin gerçek hikayesinden uyarlandı. Filmin yönetmeni James Ponsoldt.http://www.beyazperde.com Siz de yazarların hayatını anlatan filmlerden etkilendiklerinizi yazarsanız sevinirim. Birlikte güzel bir film arşivimiz olur. Sevgiler... Read the full article
1 note · View note
raemisa · 1 year
Text
beat kuşağı olmasaydı amerika ne yapardı acaba
0 notes
yoldaolanadam · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Bambaşka bir yerde günü sonlandırmakta saklı her şey. O hissi biliyor musun? Her şeyden uzaktayken hissettiklerini?
3 notes · View notes
yorgunherakles · 3 years
Quote
ve öyle yorgunum ki suratıma baktıklarında kendilerinden nefret ettiğimi anlıyorlar.
bukowski - chinaski
40 notes · View notes
kemalnahit · 3 years
Text
On iki on üç yıl önce ilk blogumu açıp yazmaya başladım. Çok dar bir çevrem ve ailemden ibaret sosyalligim ve çok az gerçek içsel meselelerimi anlattığım bir mecra olarak kullandım . Dünyaya savuracak çok fikrimin olduğu anlatacak çok şeyimin olduğu ilk gençlik yıllarının akabinde tekrar bildiğim herşeyi unuttum ve dünya beni savururken kendi fikirlerini bana dayatmaya ve fazlasıyla kazanmaya başladı.
Eskisine nazaran çok daha sosyal bir dönemin hemen ertesinde kendimi yine bir aile evinin odasında buldum.
Herşeyin içinde biriyken tekrar herşeyin bir eklentisi ve devamı gibi hissetmeye başladım ve kendimi olması gerekenden daha az yalnız hissetmeye başladım.
Ne var ki bu cümlede durduğu kadar pozitif bir gelişme değil .
Kendimle ilgili çözmem gereken şeyler herkes kadar varken bu sahte saadet alanı beni geri itiyor. Suni bir refah yaşıyorum .
Kendime uzak düşüyor ve maceralara atıyorum.
Hal bu ki ben kendi dünyasında birisiyim.
Hal bu ki ben beter olması gereken birisiyim.
Haddinden fazla yalnızlıkla haşır neşir olmuş ve hak ettiğinden çok daha fazla yalnızlığa çekilmiş biri olarak hala bu ufak gayretin yaşama dürtüsü olduğunu bildiğimden eskisi kadar koyu bir mutsuzluk fotoğrafı veremiyorum .
Her şey bir şekilde yaşanıyor.
Her acı şiddetini gün be gun kaybediyor.
Şükür ki bunun aksini yaşayarak öğrenmedim.
Velhasıl burada birazcık döküleceğim.
Temam genelde bu olacak.
Yalnızlık,serserilik,huzur,iyiliğin parayla, bireyin toplumla bildiğiniz çatışmaları belki bazı günler biraz şiirsel .
Bu gunceden farklı olarak kurgusal metinler tasarlamaya gayret ettiğim kod ismimle bir mecra olacak. Bu ilk ve son şahsi yazın.
Kendine tanış kal.
5 notes · View notes
okuryazarlar · 2 years
Text
Tumblr media
Beat Kuşağı'nın önde gelen yazarlarından Jack Kerouac'ı, aramızdan ayrılışının 53. yılında saygıyla anıyoruz.
64 notes · View notes
dreamsroad · 2 years
Text
Bir keresinde bir adamla tanıştım, mide rahatsızlığı vardı reflü gibi bişey, doktor ona alkol içmeyi özellik le de bira içmeyi kesinlikle yasaklamış tı, oda kendince bu duruma bir çözüm bulmuş; eline bir şişe bira bir şişe de talcid(mide ilacı) şurup almış, bir biradan bir şurup dan çekiyor du.
1 note · View note
beat-kusagi · 4 years
Text
Siz bana nehirlerden ve yağmurdan söz edin , ben size uyuşturucu ve ıstırap bağımlısı sıska bedenleri anlatayım , kadınsız ve işsiz ve ülkesiz , verilenden daha iyi bir yaşamı hayal ederek , akortsuz piyanolar çalan eşcinsellerden geçilmeyen barlarda ve bok suratlı kasa sahipleri ıslık çalar ölü parayla..’
‘herkesin savaştan yana olduğu bir dönemde savaşa karşıydım.. iyi savaşı kötü savaştan ayırt edemiyordum -hala edemem.. ortalıkta henüz hippiler yokken hippiydim ben ; beat kuşağı gelmeden önce beat’tim..
bir protesto yürüyüşüydüm tek başıma..
yeraltında kör bir köstebektim ve ortalıkta benden başka köstebek yoktu.. daha henüz yer altı oluşmadan yer altı’ydım ben.. pis genç bir adamdım..
ben hip’tim zaten..’
9 notes · View notes
morethennight · 5 years
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
thepoetscryformore · 5 years
Photo
Tumblr media
''Azizlerin hayatının cazibesine kapılmış,papaz olma hayalleri kuruyordum ancak daha sonra şeytanın daha zevkli görünen yolunda kayboldum.'' -Neal Cassady
2 notes · View notes
son-dunedain · 5 years
Text
Allen’ın de dediği gibi; Kutsal İstanbul’da, kutsal Moskova’da, kutsal New York’da hep biz inleyeceğiz!
4 notes · View notes