Tumgik
#Dünya şairler günü
sarlo01 · 1 month
Text
Tumblr media
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini
Ahmet Arif
Tumblr media
Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.
Nazım Hikmet
Tumblr media
Farzet hiç ayrılmadık
Gözümde tütüyor
Gözümü tütsülüyorsun hala
Hep birlikteyiz sanki
Seninle ben ve DÜNYA
Can Yücel
Tumblr media
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri.
Edip Cansever
Tumblr media
Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…
Cemal Süreya
Tumblr media
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Orhan Veli Kanık
Tumblr media
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım.
Turgut Uyar
Tumblr media
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi- diyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka- tından?
Şükrü Erbaş
Tumblr media
Ben sana mecburum bilemezsin.
Atilla İlhan
Tumblr media
Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adının gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.
Özdemir Asaf
142 notes · View notes
okuryazarlar · 1 month
Text
Tumblr media
26 Mart Dünya Ölmeme Günü:
Masada bulunanlar: Can Yücel, Salim Şengil, Edip Cansever, Tomris Uyar, Muhteşem Sünter, İsa Çelik, Mehmetcan Köksal, Turgut Uyar, Dürnev Tanseli, Nezihe Meriç, Ömer Uluç, Tunga Uyar.
📷: İsa Çelik Arşivi, 26 Mart 1981
26 Mart 1981’de, Can Yücel, Salim Şengil, Nezihe Meriç, Edip Cansever, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Tunga Uyar, Muhteşem Sunter, Mehmetcan Köksal, Dürnev Tunaseli, Pertev Tunaseli, Ömer Uluç ve İsa Çelik‘in bir araya geldiği ve Dünya Ölmeme Günü’nün adının konduğu ilk sofrada oturan isimlerden önemli bir kısmı hem kendi kuşağını hem de takip eden kuşakları kelimeleri üzerinden hüzünle, bireysel varoluşun efkarı bol sorunlarıyla, yalnızlıkla, rakı sofralarıyla ve şiirin yepyeni bir haliyle tanıştıran İkinci Yeni şairlerinden oluşuyordu.
Hikayesiyse; 1981 yılının 26 Mart gecesi bahsi geçen ustalar Rumelihisarı'nda bir meyhanede oturup dertleşmişler. Konu ölümden açılınca Turgut Uyar masaya bir şişe rakı daha söylemiş ve rakı gelince o an orada bulunan herkese isimlerini şişenin üstüne yazmalarını istemiş.
Ardından,
“Bakın, seneye tekrar 26 mart gecesinde burada buluşacağız. Bu şişeyi içeceğiz. Öyle ölmek, eksilmek falan yok.” demiş.
Ardından bu bir geleneğe dönüşmüş. Tüm o şairler nerede olurlarsa olsunlar her 26 Mart akşamında aynı meyhaneye gidip, senede bir kez de olsa dostlarının hala hayatta olduğunu görmeye devam etmişler.
Ta ki Turgut Uyar’ın ölümüne dek. Turgut Uyar gittikten sonra bu geleneği sürdürmeyi bırakmışlar. Aralarında oynadıkları bu tatlı ve hüzünlü oyunun ismi ise “Ölmeme Günü” olarak kalmış.
65 notes · View notes
hasanakbal19 · 1 month
Text
Şairler Lüleburgaz'da Buluşuyor
Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi (LYSA)’nde 21 Mart Dünya Şiir Günü’ne Özel Unutulmaz Bir Kutlama.Lüleburgaz, 21 Mart Perşembe akşamı sanatın ve duyguların buluşma noktası olacak. Lüleburgaz Belediyesi ve Onuncu Köyün Kalemleri topluluğunun iş birliğiyle düzenlenen 21 Mart Dünya Şiir Günü etkinliği, saat 20.30’da LYSA’da gerçekleşecek. Konuk şairler Orhan Akkaya, Turgay Kantürk, Kadir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 1 month
Text
Şairler Lüleburgaz'da Buluşuyor
Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi (LYSA)’nde 21 Mart Dünya Şiir Günü’ne Özel Unutulmaz Bir Kutlama.Lüleburgaz, 21 Mart Perşembe akşamı sanatın ve duyguların buluşma noktası olacak. Lüleburgaz Belediyesi ve Onuncu Köyün Kalemleri topluluğunun iş birliğiyle düzenlenen 21 Mart Dünya Şiir Günü etkinliği, saat 20.30’da LYSA’da gerçekleşecek. Konuk şairler Orhan Akkaya, Turgay Kantürk, Kadir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
photographss-world · 2 years
Text
Tumblr media
BUGÜN 21 MART DÜNYA ŞİİR GÜNÜ! ! !
Güzel şairlere ve onların özel şiirlerine sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Şiirle yaşayanlara, şiir gibi yaşayanlara, mısra mısra şiir işleyenlere, duygularını şiir ile ifade edenlere, yüzü ve yüreği şiir olanlara selam olsun!
O halde;
“Şiir bizim eski suç ortağımızdır, biz ne işledikse onunla işledik.” diyen, Gülten Akın’ın günahının ortağı,
“��ocuğun savunmasıdır şiir” diyen, Ülkü Tamer’in savunması,
“Şiir, sözcüklerin dinidir.” diyen, Mallarme’nin dini,
“Her şiir bir yolculuktur. Bunun için ilk coğrafyacılardır şairler.” diyen, İlhan Berk’in yolcusu,
“Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum.” diyen, Can Yücel’in çocuğu,
“Şiir; bir nefestir, öyleyse doğal bir şeydir. Bu anlamda da şiir, insanın yalın halidir.” diyen, Haydar Ergülen’in nefesi,
“Şiir, anayasaya aykırıdır; doğanın ahlakı kovduğu yerdedir; yasadışıdır.” diyen, Süreya’nın aykırılığı,
“Sadece şiir yazmak istiyorum, şiir üzerine düşünmek değil.” diyen, Turgut Uyar’ın dizeleriyiz!
Özgürce yazmak ve yaşamak dileğiyle!
21 MART DÜNYA ŞİİR GÜNÜ KUTLU OLSUN.
93 notes · View notes
otadam · 4 years
Text
Sıradan bir gün değildir 2 Temmuz, Sivas Katliamını unutma.
Otelin adı, yaylalarda açan çiçekti, Madımak'tı.
Otelin içindekiler ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçıları...
8 saat süren bekleyişin sonunda bir kibrit çakıldı.
35 insan alev alev can verdi.
Tarih 2 Temmuz 1993.Cuma günü, yer Sivas'tı.
* * *
“İçinden merdiven geçen şiirler vardır. İçinden merdiven geçen meydanlar, sokaklar vardır. Dışarıdaki merdivenleriyle dünyaya açılan büyük istasyonlar vardır. İçinden merdiven geçen ölümlerimiz var...
2 Temmuz 93’ten, Sivas’tan, Madımak’tan tanıdığımız merdivenler var. Üç şair oturuyor: “Şiir insanları sevmeye yarar” diyen Metin Altıok... “Denize İnen Merdiven”in şairi Behçet Aysan... Muhtemelen o gün o merdivende, “...öldüğümde / doğduğum yere gidiyorum / yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği / işte böyle yeniyorum” diye yazan Uğur Kaynar...
...
O yıllarda merdivende oturan şair görmemiştim hiç. Benim bildiğim şairler bir çalışma masasının başında otururlardı. O olmadı bir rakı masasında. O da olmadı bir köy evinin penceresine dayarlardı dirseklerini. O da mı değil? Öyleyse muhakkak mürekkebi bitmek üzere olan bir kalemle küçük bir kâğıda dizelerini karalarlardı...
...
Bir gün o fotoğrafı gördüm. Yeşil halılarla kaplanmış ahşap merdivenler. Bir şair elinde bir süpürge tutarken; bir şair elini çenesine dayamış, uzak olmayan bir “geleceğe” bakarken; bir şair çıkarılacak yangının yüreksizliğinden habersiz, önünde bir yangın tüpüyle o merdivenlerde otururken bir dünya yıkıldı. Bu karenin dışında bir yerde Asım Bezirci, bir elbise askısının “sivri” ucuna güvenip kendini onunla savunmayı kurgularken bir dünya yıkıldı... Kendini böylece savunmaya kalkmak bir çocuğun kurgusudur olsa olsa... İşte o çocukluk yıkıldı.
...
Biz bugün artık ne yaparsak yapalım, ellerinde cihanın bütün iyilik emareleriyle üç şair, hâlâ o merdivende oturuyor. Tarih 2 Temmuz ‘93 hâlâ. Ama yine de Behçet Aysan’ın şiirinde dediği gibi, “Yarın diye bir şey var.””
- Rengin Arslan, Bir Merdiven Niye Kanar?
(Orhan Tüleylioğlu’nun hazırladığı “Merdivende Üç Şair” isimli kitaptan...)
18 notes · View notes
ilahiyatuzmani · 4 years
Text
🍀❀꧁꧂❀🦚❀꧁꧂❀🍀
*KUR'AN-I KERİM SURELERİ İSİMLERİ NEREDEN GELİR ?*
*Kur’an-ı Kerim sureleri isimlerini genellikle kabul edildiği şekliyle, sure içinde anlatılan bir olaydan, bir kavramdan, bir peygamber isminden ve benzeri bir durumdan dolayı almıştır. Sure isimleri genellikle Arapça orijinal isimleri ile anıldıklarından çoğu zaman ne manaya geldiklerine dikkat edilmemektedir.* *Toplam 114* *adet olan Kur’an-ı Kerim sure isimlerinin Türkçe karşılıklarını şu şekilde göstermek mümkündür:*
*1-Fatiha:* Açılış Suresi, Kur’an-ı Kerim’in başlangıç suresi olduğundan bu adı almıştır.
*2-Bakara:* İnek Suresi, 67-71. ayetlerinde Yahudilere kesilmesi emredilen inekten söz edildiği için bu ismi almıştır.
*3-Ali İmran:* İmran Ailesi Suresi, İmran ailesinden bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*4-Nisa:* Kadınlar Suresi, Pek çok ayetinde kadınların haklarından bahsedildiği için bu adı almıştır.
*5-Maide:* Ziyafet (Sofra) Suresi, 112. ve 114. ayetlerinde Hz. İsa’nın Allah’tan istediği sofradan söz edildiğinden bu adı almıştır.
*6-En’am:* Davar Suresi, Arapların hayvanlara uyguladıkları bazı gelenekler kınandığı için bu adı almıştır.
*7-Araf:* Orta Yer Suresi, 46. Ayette yer alan cennet ve cehennem arasındaki orta yer bölgesindeki insanlardan bahsedildiği için bu adı almıştır.
*8-Enfal:* Ganimetler Suresi, Savaş ganimetlerinin durumundan bu adı almıştır.
*9-Tevbe:* Tövbe Suresi, ismini 104. ayetinde yer alan Allah’ın, tövbeleri çokça kabul ettiği, çokça bağışladığının ifade edilmesinden alır.
*10-Yunus:* Yunus Suresi, Hz. Yunus ve kavminden bahsedildiği için bu adı almıştır.
*11-Hud:* Hud Suresi, Hz. Hud’un hayatı anlatıldığı için bu adı almıştır.
*12-Yusuf:* Yusuf Suresi, Hz. Yusuf’un hayatı anlatıldığı için bu adı almıştır.
*13-Rad:* Gök Gürültüsü Suresi, 13. ayetinde gök gürültüsünün Allah’ı tesbih edip yücelttiği anlatıldığından bu adı almıştır.
*14-İbrahim:* İbrahim Suresi, 35-41. ayetlerinde Hz. İbrahim’in yaptığı dua anıldığından bu adı almıştır.
*15-Hicr:* Hicr Suresi, adını 80-84. ayetlerinde bahsedilen bir yer adı olan Hicr’den almıştır.
*16-Nahl:* Arı Suresi, 68-69. ayetlerinde Allah’ın balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve çardaklardan evler edinmesi emrinden dolayı bu adı almıştır.
*17-İsra:* Gece Yürüyüşü Suresi, Allah’ın Hz. Muhammed’i gecenin bir vaktinde ayetlerinden bir kısmını göstermek üzere Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya yürütmesinde almıştır ismini.
*18-Kehf:* Mağara Suresi, 9-27. ayetlerinde putperest kavimlerinden kaçıp mağaraya gizlenen bir grup gencin hikayesi anlatıldığından dolayı bu ismi almıştır.
*19-Meryem:* Meryem Suresi, Hz. Meryem’den bahsedildiği için bu ismi almıştır.
*20-Ta-Ha:* Ta-Ha Suresi, ismini surenin başında yer alan Ta ve Ha harflerinden almıştır.
*21-Enbiya:* Peygamberler Suresi, ağırlıklı olarak peygamberlerden söz edildiğinden bu adı almıştır.
*22-Hac:* Hac Suresi, Hac ibadetinden bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*23-Müminun:* İnananlar Suresi, İnananların başarıya ulaşacaklarından bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*24-Nur:* Işık Suresi, ismini 35. ayetinde yer alan ve Allah’ın nurunu tasvir eden ayetten alır.
*25-Furkan:* Ayırıcı Suresi, ismini 1. ayetinde geçen hakkı batıldan ayıran manasındaki Furkan kelimesinden alır.
*26-Şuara:* Şairler Suresi, 224. ayetinde şairlerden söz edildiği için bu adı almıştır.
*27-Neml:* Karınca Suresi, ismini 18. ayetinde Hz. Süleyman’ın ordusunu görünce yoldan çekilen karıncalardan almıştır.
*28-Kasas:* Tarihi Vakalar Suresi, İsmini 25. ayetinde geçen kasas kelimesinden alımıştır.
*29-Ankebut:* Dişi Örümcek Suresi, 41. ayetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetildiğinden bu adı almıştır.
*30-Rum:* Romalılar Suresi, ismini 1. ayetinde Persliler ile yapılan savaşta yenilgiye uğrayan Romalıların yakında gelip geleceğinin ifade edilmesinden almıştır.
*31-Lokman:* Lokman Suresi, ismini Allah’ın Hz. Lokman’a verdiği hikmetten bahseden 12. ayetten almıştır.
*32-Secde:* Secde Suresi, ismini 15. ayette geçen secde kelimesinden almıştır.
*33-Ahzab:* Gruplar (Topluluklar) Suresi, ismini Müslümanlara karşı savaşmak üzere birleşen Arap kabilelerinden almıştır.
*34-Sebe:* Sebe Suresi, ismini 15. ayetinde yer alan Yemen’de bir bölge veya kabile ismi olan Sebâ kelimesinden almıştır.
*35-Fâtır:* Yaratan Suresi, ismini 1. ayetinde geçen fâtır kelimesinden almıştır.
*36-Ya-Sin:* Ya-Sin Suresi, ismini 1. ayetinde geçen ya ve sin harflerinden alır.
*37-Saffat:* Saf Tutanlar Suresi, adını ilk ayetinde yer alan sıra sıra dizilenler ifadesinden almıştır.
*38-Sad:* Sad Suresi, Sad harfi ile başladığından dolayı bu adı almıştır.
*39-Zümer:* Yığınlar Suresi, 71 ve 73. ayetinde geçen bu kelime sureye ismini vermiştir.
*40-Gafir (Mü’min Suresi):* Bağışlayan Suresi, Allah’ın günahları bağışlayan sıfatının yeraldığı 3. ayetteki Gafir kelimesinden ötürü bu adı almıştır.
*41-Fussilet:* Ayrıntılı Suresi, Kur’an’ın ayrıntılı kılındığını ifade eden fussilet kelimesinin geçtiği 3. ayetinden ismini almıştır.
*42-Şura:* Danışma Suresi, 38. ayetinde mü’minlerin işlerini aralarında danışma ile gördükleri anlatıldığından bu adı almıştır.
*43-Zuhruf:* Gösteriş-Süsler Suresi, ismini 35. ayetinde Allah’ın verdiği ifade edilen altın-gümüş gibi süslerin sadece bu dünya hayatının malı olduğunun ifade edilmesinden almıştır.
*44-Duhan:* Duman Suresi, ismini 10. ayetinde geçen duhan kelimesinden almıştır.
*45-Casiye:* Diz Çöküş Suresi, ismini 28. ayetinde geçen casiye kelimesinden alır.
*46-Ahkaf:* Kum Tepeleri Suresi, ismini 21. ayetinde geçen yer adından almıştır.
*47-Muhammed:* Muhammed Suresi, ikinci ayetinde Hz. Muhammed’in ismi anıldığından bu adı almıştır.
*48-Fetih:* Fethetmek Suresi, ayetlerinde birkaç defa fetihten söz edildiğinden bu ismi almıştır.
*49-Hucurat:* Odalar Suresi, ismini 4. ayetinde geçen hucurat kelimesinden almıştır.
*50-Kaf:* Kaf Suresi, adını 1. ayetinde geçen kaf harfinden almıştır.
*51-Zariyat:* Tozutup Savuranlar Suresi, 1. ayetinde geçen zariyat kelimesinden almıştır ismini.
*52-Tur:* Tur Dağı Suresi, adını ilk ayetinde yer alan Tur dağından almıştır.
*53-Necm:* Yıldız Suresi, adını 1. ayetinde yer alan necm kelimesinden almıştır.
*54-Kamer:* Ay Suresi, adını ilk ayetinde yer alan kamer kelimesinden almıştır.
*55-Rahman:* Merhametli Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan, Allah’ın Rahman isminden almıştır.
*56-Vakıa:* Olay Suresi, 1. ayetinde yer alan vakıa kelimesinden almıştır.
*57-Hadid:* Demir Suresi, 25. ayetinde demirin yararlarından söz edildiği için bu adı almıştır.
*58-Mücadile:* Mücadeleci Kadın Suresi, adını 1. ayetinde geçen fiilden alır.
*59-Haşr:* Toplanma Suresi, adını 2-17. ayetler arası anlatılan topraklarından sürülen kavimden almıştır.
*60-Mümtehine:* Sorgulanan Suresi, Mümtehine sınav veren kadın anlamına gelir ve ismini 10. ayette müşriklerden kaçıp inananlara gelen kadınların imtihan edilmesinden alır.
*61-Saff:* Saf Tutmak Suresi, 4. ayette mü’minlerin saf tutarak Allah yolunda mücadele etmeleri anlatıldığından bu adı almıştır.
*62-Cuma:* Cuma (Toplanma) Suresi, 9. ayetinde Cuma günü çağrı yapıldığında toplu halde namaza gidilmesi emredildiğinden bu adı almıştır.
*63-Münafikun:* İkiyüzlüler Suresi, münafıklardan bahsettiği için bu adı almıştır.
*64-Tegabun:* Aldanış Suresi, adını 9. ayetinde geçen teğabün kelimesinden alır.
*65-Talak:* Boşanma Suresi, surenin ilk ayetlerinde boşanma işlemi anlatıldığından bu adı almıştır.
*66-Tahrim:* Yasaklama Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan tahrim kelimesinden almıştır.
*67-Mülk:* Yönetim Suresi, adını 1. ayetinde yer alan mülk kelimesinden almıştır.
*68-Kalem:* Kalem Suresi, adını 1. ayetinde yer alan kalem kelimesinden almıştır.
*69-Hakka:* Gerçekleşen Suresi, adını 1. ayetinde geçen hakka kelimesinden almıştır.
*70-Mearic:* Yükseliş Yolları Suresi, ismini 3. ayetinde yer alan Allah’ın yükselme dereceleri-yollarının sahibi olduğu anlamına gelen mearic kelimesinden almıştır.
*71-Nuh:* Nuh Suresi, Hz. Nuh’un elçi olarak gönderilişi ve mücadelesi anlatıldığından bu adı almıştır.
*72-Cin:* Cin Suresi, Cinlerden bir grubun Kur’an’ı dinleyerek doğru yola girmeleri bulmaları anlatıldığından bu adı almıştır.
*73-Müzemmil:* Bürünen Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan müzemmil kelimesinden almıştır.
*74-Müdessir:* Gizlenen Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan müdessir kelimesinden almıştır.
*75-Kıyamet:* Diriliş Suresi, adını 1. ayetinde geçen kıyamet kelimesinden almıştır.
*76-İnsan:* İnsan Suresi, 1. ayetinde insanın bu durumuna gelmezden önceki haline dikkat çekildiğinden bu adı almıştır.
*77-Mürselat:* Gönderilenler Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan mürselat kelimesinden almıştır.
*78-Nebe:* Haber Suresi, sure kıyamet günü haberiyle başladığından bu adı almıştır.
*79-Naziat:* Söküp Çıkaranlar Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan naziat kelimesinden almıştır.
*80-Abese:* Surat Astı Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan abese kelimesinden almıştır.
*81-Tekvir:* Dolama Suresi, 1. ayetinde güneşin büzülmesi anlatıldığından bu adı almıştır.
*82-İnfitar:* Parçalanma Suresi, 1. ayetinde kıyamet sürecinde göğün yarılmasından bahsedildiği için bu adı almıştır.
*83-Mutaffifin:* Kandıranlar Suresi, ölçü ve tartıda hile yapanların kınanmalarından dolayı bu adı almıştır.
*84-İnşikak:* Yarılma Suresi, 1. ayetinde kıyamet sürecinde göğün yarılmasından bahsedildiği için bu adı almıştır.
*85-Buruc:* Burçlar Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan buruc kelimesinden almıştır.
*86-Tarık:* Vuruşlu Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan tarık kelimesinden almıştır.
*87-Alâ:* Yüce Suresi, Allah’ın yüce adıyla başladığında bu adı almıştır.
*88-Ğaşiye:* Kuşatan Suresi, her şeyi örtüp kuşatacak olan kıyamet haberiyle başladığından bu adı almıştır.
*89-Fecir:* Tan Vakti Suresi, tan yerinin ağarmasına yemin edilerek başladığından bu adı almıştır.
*90-Beled:* Şehir Suresi, Mekke kentine yemin ile başladığından bu adı almıştır.
*91-Şems:* Güneş Suresi, 1. ayeti güneşe yemin ile başladığından bu adı almıştır.
*92-Leyl:* Gece Suresi, 1. ayeti geceye yemin ile başladığından bu adı almıştır.
*93-Duha:* Kuşluk Vakti Suresi, kuşluk vaktine yemin ile başladığı için bu adı almıştır.
*94-İnşirah:* Ferahlık Suresi, Hz. Peygamberin göğsünün ferahlatılıp sevinç, huzur ve güvene kavuşturulması ifade edildiğinden bu adı almıştır.
*95-Tin:* İncir Suresi, İncir ve zeytine yemin ile başladığından bu adı almıştır.
*96-Alak:* Asılıp Tutunan Suresi, 2. ayetinde insanın alâk’tan yaratıldığı ifade edildiğinden bu adı almıştır.
*97-Kadir:* Kudret Suresi, Kadir gecesinden bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*98-Beyyine:* Kanıt Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan beyyine kelimesinden almıştır.
*99-Zilzal:* Deprem Suresi, yerin sarsılması tasvir edildiğinden bu adı almıştır.
*100-Adiyat:* Nefes Nefese Koşmak Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan adiyat kelimesinden almıştır.
*101-Karia:* Şiddetli Ses Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan karia kelimesinden almıştır.
*102-Tekasür:* Çoğalma Yarışı Suresi, insanların mal ve evlatlarda çoğalma yarışlarının kendilerini felakete sürüklemesinden bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*103-Asr:* Zaman Suresi, zamana yemin ile başladığından bu adı almıştır.
*104-Hümeze:* Dedikoducu Suresi, dedikoduculuk ve arkadan çekiştirme kınandığı için bu adı almıştır.
*105-Fil:* Fil Suresi, Fil olayından bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*106-Kureyş:* Kureyş Toplumu Suresi, Kureyş toplumunun seyahat geleneğinden bahsedildiğinden bu adı almıştır.
*107-Maun:* Yardımlaşma Suresi, yardımlaşmaya engel olan kişilerin vasıfları anlatıldığından bu adı almıştır.
*108-Kevser:* Bolca Güzellik Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan kevser kelimesinden almıştır.
*109-Kafirun:* İnkârcılar Suresi, kâfirlere hitap ile başladığından bu adı almıştır.
*110-Nasr:* Yardım Suresi, Allah’ın yardımı anlatıldığından bu adı almıştır.
*111-Mesed:* Bükülmüş ip, ismini son ayetinde yer alan mesed kelimesinden almıştır.
*112-İhlâs:* Özgüleme Suresi, dini halis yapmak ve her türlü şirkten temizlemek ifade edildiğinden bu adı almıştır.
*113-Felak:* Açılma Suresi, ismini 1. ayetinde yer alan felak kelimesinden almıştır.
*114-Nas:* İnsanlar Suresi, ismini ayetlerinde yer alan nas kelimesinden almıştır.
🍀°❀°☆•♡•☆•♡•☆•♡•☆•°❀🍀
🦚ن ح🦚
14 notes · View notes
yurekbali · 4 years
Text
Tumblr media
“21 Mart Dünya Şiir Günü” PEN Türkiye Yazarlar Derneği tarafından her yıl bir şaire 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde PEN Şiir Ödülü verilir. Ve ödülü alan şair, o yılın 21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi’ni de hazırlar. PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 2020 yılının Şiir Ödülü’nü Ahmet Telli’ye armağan etti. Fazlasıyla da hak etmişti Ahmet Telli bu ödülü. Selam olsun yaşamış ve yaşamakta olan tüm şairlere... Onların, yalnızlığı okundukça azalan şiirlerine ve bütün şiir sevenlere selamlar olsun. Şiir getirenleriniz çok olsun. Dünya Şiir Günü kutlu olsun. * * * 21 Mart Dünya Şiir Günü için Ahmet Telli’nin hazırladığı 2020 Şiir Günü Bildirisi: “Dünyayı aşklaştırmanın özel bir edimidir şiir. Referansları özgürlük, adalet ve vicdandır. Özgürlüğe evrensel, adalete toplumsal ve sınıfsal, vicdana bireysel olarak yaklaşır ve özümser; onları insani ve estetik boyutlarda yeniden üretir. Şiir her türlü inanç sisteminin ve ideolojilerin sınırlandırdığı dar algı aralıklarının karşısına, dinamik ve sınırlanmamış bir kadrajla çıkar. Bu kadrajdan uzanarak kucakladığı ufuklarda şair de, şiir alımlayıcısı da özgürleşir ve zenginleşir. Bu bağlamda, dili de tıkızlaşmış hâlinden kurtarıp sözcüklerin özgürleşmesini sağlayan şiirdir. Şiir, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu karanlık dünyanın yerine ışıltılı, kardeşçe ve yaşama sevincinin rüzgârıyla dolu bir dünyayı geçirir; bunun olabilirliğini gösterir ve hepbirlikte’liğe çağrı çıkarır. İnsanların köşeye sıkıştırılmışlıklarına karşı, onların birlikte gösterebilecekleri tükenmez gücü; tek düşürülmüş bireyin horlanmasına ve aşağılanmasına karşı, insan tekilinin el değmemiş zenginliklerini ve yaratıcı coşkularını sezinletir. Şiirin zihnimizde şimşekler çaktırabilen gücü, hayat ile geçişmiş bir duygu - düşünce - imgelem diyalektiğinin yapılandırdığı yaratıcı bir süreçte oluşmasından kaynaklanır ve ayrıca bu nedenle her şiir, biriciktir. Sistemin dayattığı aynılaşma ya da aidiyet kalıpları yerine, “kendi” olabilmek ve ben’i, biz’e taşıyabilmek için, özgürleştirici imgeleriyle sezgisel aklın hayata çağrılmasının da yoludur şiir. Düşlerinin ve bilme merakının öznesi olamayan insan, verili hayatın bir nesnesine dönüşür. Şiir ise, kazandırdığı imgesel düşünüş sonucu “hayır” diyebilme cesaretini hatırlatır kişiye. Doğayı, toplumu ve insanı anlayan ve gelecek sezgisinin ışığını bilincin ekeneklerine sızdıran şiir, olmuş bulunanla ve olmakta olanla bağını kopartmadan, ütopyamızı çiçeklendirir. Biz ki, o ütopyadan bugün, şu an hayatımıza neyi çağırabiliyorsak, onu yaşayabilmeliyiz. Bu durum, şiirin gerçek ile uyumsuzluğunu, onun gerilimli bir alan olduğunu duyumsatmaktadır. Şair, bu gerilimin sancılarını göze alan kişidir; gerçeğin hâl ve gidişine itiraz daima şiirden gelmiştir çünkü. Gerçek, yalanla yer değiştirdiğinde o, kendi hakikatini kurar; gerçek diye belletilen yalanların perdesini aralayarak, hakikat olanı gösterir. Bu nedenledir ki, iktidar odaklı hangi güç varsa, şairi ve şiiri sakıncalı bulmuştur. Şiir ise itirazlarını yükseltirken, ölüme karşı yaşamı, karanlığa karşı şavkı, savaşa karşı barışı, sömürüye karşı alın terini, kısıtlamalara ve zulme karşı özgürlüğü savunmaya devam eder; bir yandan da her türlü ötekileştirmeye karşı durur. “Gülün gülle tartılacağı” bir dünya, aşk hâlinde bir dünyadır ve bu, şiirin düşüdür. Şiir, önce kendini aşk’laştırarak yola koyulmakta ve tahayyülün sınırsızlığına doğru kanat vurmaktadır. Dünya Şiir Günü bütün bunları yeniden hatırlamak ve hatırlatmak olsun.” - Ahmet Telli, 21 Mart 2020 Dünya Şiir Günü Bildirisi
38 notes · View notes
dramatik-buluntular · 4 years
Text
bugün  iyi havaların yoldan çıkardığı dünya psikopat şairler günü herkes hüznünü çıkarıp masaya koymuş yalnızlık elinde mikrofonuyla konuklara hoş geldin derken ne kadar da mutlu, yarabbi!
4 notes · View notes
edebiyatsoylesileri · 4 years
Text
Hasan İzzettin Dinamo / Yazdıklarımı siyasi hırsızlar çalıp mahvetti
Tumblr media
Türk edebiyatının önemli adlarından Hasan İzzettin Dinamo 20 Haziran 1989'da hayatını kaybetti. O ay yayımlanan Gösteri dergisinde, Doğan Hızlan'ın 31 Mayıs 1989 günü Dinamo'nin evinde gerçekleştirdiği son söyleşi "Sunarken kendisini saygıyla anıyoruz" spotu ile yer aldı.
Sayın Dinamo yazmaya başladığınızda ülkedeki fikir hareketleri nelerdi?
- İnsan ilk yazmaya başladığında, yazdığı şeyleri matbuata aksettirmek meselesi vardır. Bir de, senelerce uğraşıp yazdığınız şeyler, bir kenarda kalır. Çünkü veremezsin, matbuat almaz. Ben uzun seneler, hep bunları yaşadım. Çok düz yazı ve şiir yazmışımdır, hepsi çarçur olmuştur. Yayınlama olanağı bulduktan sonra, yeniden siyasal durumda müşkilat başgösterdiği için, bu sefer yeniden kapılar kapanmış ve yayınlanma imkânı olmamıştır. Yayınlamak üzere hazırladığımız bütün şeyleri siyasi hırsızlar çalmış ve mahvetmiştir, çok zayiat var böyle.
1940 kuşağının özelliği neydi?
- 1940'da, ben Ankara'da hapisten çıktıktan sonraki yıllarda, küçük burjuva şairleri vardı. Bunların çoğu, 20-25 yaşlarında gençlerdi. Daha sonra, onlarla arkadaş olduk. Bunların hepsi günlük şiir yazarlardı. Ben de zorunlu olarak, onlar gibi yazmaya başladım. O sıralar, Nâzım Hikmet hapishanede ve toplumcu şiir mahkûm durumdaydı. Bir süre sonra, küçük burjuva şairlerinden ayrıldım ve toplumcu şiirler yazmaya başladım. Böylece, toplumcu bir şiir kuşağı meydana geldi. Çevremde toplumcu şiirler yazan şairler ortaya çıktı ve ondan sonra hepsi meşhur oldular. Bu şairlere, 1940 toplumcu gerçekçi kuşağı dendi.
Kutsal İsyan'ın yazma hazırlığı 20 yıl sürdü
1940 kuşağının yazdıkları, sonradan genç kuşağı etkiledi mi?
- Biz sürgüne gönderildik ve toplumcu şiir mahkûm oldu. Bunun sonucunda, yeniden bir boşluk oluştu ve bu 50'li yıllara kadar sürdü. Daha önce Nâzım Hikmet'le mahkûm olan toplumcu şiir, bir kez de bizimle mahkûm oldu. Ama, 1960'lı yıllarda bir hürriyet havası esmeye başladı. Ben de bu sıralarda, yirmi yıldır hazırlıklarını yaptığım Kutsal İsyan'ı yazmaya başladım. Daha sonra da Kutsal Barış'ı yazdım. Bütün bunlar, 27 Mayıs sonrası özgürlük ortamının sonuçları.
"Kutsal İsyan" ve "Kutsal Barış"ı yazma gereğini neden duydunuz? O yıllarda Millî Mücadele hareketine nasıl bakıyordunuz?
- Anadolu'da Kurtuluş Savaşı devam ederken, biz Beykoz'da Darü'l Eytam'da 400 kişi kadar kalıyorduk. İstanbul'da bizim gibi binlerce çocuk vardı. Bu sıralarda Yunanlılar'ın da, İngilizler'in de çok kötülüklerini gördük. Yani biz, İstanbul'da Kuvayı Milliyeci ruhuyla yetiştik. İngilizler, Beykoz çayırında sabahtan akşama kadar beyzbol oynarlardı. Yunanlılar da İstanbul Rumları'ndan bir tabur meydana getirmişlerdi. Bizim oynadığımız çayırlarda bu tabura talim yaptırırlardı. Bunların hepsi, korkak çocuklardı. Papaz gelir bu çocuklara Mustafa Kemal'i ve çevresindekileri öldürmeleri yok etmeleri için fetva verirdi. Biz de toplanıp onları izlerdik. Biz bu koşullarda birer Kuva'yı Milliyeci gibi yetiştik. Öğretmenlerimiz her akşam bizi toplayarak Anadolu'daki harekât hakkında bilgiler verirlerdi. Bunlar, beni çok etkiledi. Bunun sonucu olarak da Sivas Öğretmen Okulu'ndayken İstiklal Savaşı'nı konu alan piyesler yazmaya başladım. Bunlar Kolordunun sahnesinde oynanırdı, seyircilerin alkışını alırdı. Bu sırada İstiklâl Savaşı'nın pekçok kahramanının bilinmediğini anladım. Bu da beni etkiledi. Ben okulu bitirdikten sonra İstiklâl Savaşı hakkında kitaplar okumaya başladım. Ve, İstiklâl Savaşı hakkında büyük bir kitap yazmaya başladım. Sonuçta, 15 ciltlik "Kutsal İsyan" ve "Kutsal Barış" ortaya çıktı.
Fakat, 27 Mayıs'a kadar hiçbir şekilde kaleme elimi sürmedim. Bir dergide bir yazım çıktığı zaman bir polis kapıya dayanıyor, "Dinamo ne yapıyorsun? Kulağı tırmalayan bir ses çıkıyor ortaya" diye baskı yapıyordu. Bu tür olaylar benim yazmamı 27 Mayıs'a kadar geciktirdi. Ancak ondan sonra "Kutsal İsyan" ile "Kutsal Barış"ı tamamladım.
Yeni kuşak sembolizme kaçan tarzda yazıyor
Döneminizdeki yönetimin, sanata ve edebiyata karşı tavırları yüzünden sizin kuşak çok çekti. Bugünkü kuşağın durumu ne sizce? Daha mı özgürler?
- Yeni kuşak bize göre biraz daha rahat. Ama, hayat pahalılığı, herşeyi etkiliyor. Yeni kuşak biraz daha rahat, ama sembolizme kaçan bir tarzda yazıyor. Bunları da kolay kolay yayınlayamıyorlar, çünkü kâğıt fiyatları çok pahalı. Genç kuşaklar, bu hususta bizim kadar talihsiz.
Sizin kuşağın toplumcu gerçekçi şairleriyle yeni kuşağın toplumcu gerçekçi şairleri arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?
- "Kutsal İsyan" ve "Kutsal Barış" genç kuşaklara fazla bir etki yapmadı, sanıyorum. Ayrıca, bu kitapların ne şekilde değerlendirildiği hakkında bir bilgim yok. Çok okunduğunu biliyorum, ama nasıl değerlendirildiğini bilmiyorum.
Yalnız ben işin gerçeğini yazdığım için, herkes  kitapla bu açıdan ilgilendi. Özellikle de, kitapta adı geçen insanların yakınları, akrabaları.
1960'a kadar yazdığım çok sayıda şiir, roman kayboldu
İlk yazınızı kime götürdünüz ve nasıl karşılandı?
- İlk romanımı Sivas Öğretmen Okulu'nu bitireceğim sırada yazdım. Yine İstiklal Savaşı'na ilişkin bir romandı. Ulus Gazetesi'ne gönderdim. Bu sırada Ulus Gazetesi'nin sahibi vuruldu, kitap da kayboldu. Yıllar sonra, İzmit'te "Bir Yedek Subayın Anıları" adıyla yayınlandığını duydum. 60'a kadar yazdığım çok sayıda şiir ve roman kayboldu. Hapishanedeyken yazdığım romanlar elbiselerimle beraber çalındı. 27 Mayıs'tan sonra yazdıklarım ise düzenli bir şekilde yayınlandı. Diyebilirim ki, gençliğimin hayrını görmedim ben. Şu an seksen yaşındayım, ama yazdığım herşeyi bir gençlik heyecanıyla yazıyorum. Benimki geç yaşanan bir gençlik.
Sizin çok sayıda anı kitabınız var. Bunlar yazdığınız şiirlere, romanlara ışık tutar nitelikte mi?
- Ne yaşadımsa onları aynen bu kitaplara aktardım. Anı kitaplarımda hiçbir yalan yoktur.
Okur sizin anılarınızı okuduktan sonra romanlarınızı, eserlerinizi daha iyi anlar düşüncesinde misiniz?
- Kesinlikle evet. Zaten romanlarımı da, otobiyografik biçimde yazıyorum.
1940 toplumcu gerçekçi kuşağının en büyük özelliği bu zaten. Yani, yazılanlar ile yaşananlar arasındaki paralellik. İyi bir edebiyatın böyle olması gerektiğine inanıyor musunuz?
- Bir zamanlar Japonlar da böyleydi. Yaşadıklarını yazıp, sonra roman haline getiriyorlardı. Baskı altındaki ülkelerde böyle oluyor hep.
Ufak tefek işlerden birkaç kuruş kazandım, bana kız kardeşim baktı
Bütün baskıların yanında bir de medar-ı maişet motorunu yürütmek var. Zorlu günlerde bu, nasıl sağlanırdı?
- Bu zor günlerde benimle ilgilenen kız kardeşim Lütfiye'ydi. Benim, belli bir işim yoktu. Sadece ufak tefek işler yaparak, üç beş kuruş kazanmışımdır. Ama bana asıl bakan, kız kardeşimdi. Yani edebiyata yapılan baskı, doğrudan doğruya insana yansıyordu.
Son günlerde bir şey yazıyor musunuz?
- Evet. şimdi toplumcu gazeller yazıyorum. Serbest gazel yazıyorum.
Niçin gazel?
- Biliyorsunuz yeni şiirde kafiye kalktı. Gazelde daha güzel kafiye yapabiliyorsunuz.
Siz birçok dönemi yaşadınız. Sizce sanatın, edebiyatın özgürlüğü bir yerden bir yere geldi mi?
- Biraz değişti, ama tam özgürlüğünü kazanamadı. Yani, eskiye oranla Türk edebiyatında bir ilerleme var, ama henüz yeterli değil.
Sizce 1940'lı yıllarda okur daha mı bilinçlendi, daha mı kaliteli idi?
- Şimdi, okur daha bilinçli ve daha kaliteli, aynı zamanda seçmesini biliyor. 40'lı yıllarda bu kadar zengin ve kaliteli bir okur kitlesi yoktu.
Nazım öncesi en popüler şair Faruk Nafiz'di
Siz yazı yazmaya başladığınızda, usta saydığınız, beğendiğiniz yazarlar kimlerdi?
- En çok sevdiğimiz, şair Faruk Nafiz'di. O zamanın en iyi şairiydi. Hayat Dergisi'nde her hafta bir şiiri çıkardı. Daha çok aşk üzerine yazardı ve biz kendisine hayrandık. Nâzım Hikmet gelinceye kadar o, Türkiye'nin en popüler şairiydi. Hattta onu, Shakespeare ile kıyaslayan edebiyat adamları vardı. Batıdan İngiliz şairleri, gibi şairleri okurduk. Benim en çok sevdiğim şairler, Mallarme ve onun arkadaşlarıydı.
O zamanlar da fikir kitapları vardı. Bunlar, sanatla politik oluşum arasında, bir köprü görevi yaparlardı. Bu bağlantı, bugün daha iyi bir oranda sağlanabiliyor mu acaba?
- Bugün daha iyi.
Türk edebiyatçısı bugün geniş bir kitaplık oluşturan politik çevirileri değerlendirip özümseyebiliyor mu?
- Siyasetin bu işle alâkası olduğunu hiç zannetmiyorum. Bütün bu siyaset dünyası, sanattan kopuk olarak yetişiyor, gelişiyor. Ben Türk edebiyatının, Türk politikacısını etkileyebildiğini hiç sanmıyorum. Türk politikacısı, edebiyatçıların içinden gelmiyor ki. Daha sonra da geldiği yere dönüyor. Siyaset adamları, basın kendilerini darbelemeye başladığında, basınla ilgilenmeye başlıyor.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
- Sabahları erken kalkarım; öğleye kadar yazar, öğleden sonra da okurum.
(Doğan Hızlan / Haziran 1989 / Gösteri dergisi, Sayı 103, Sayfa 36 – 38)
ÇİLELİ VE VERİMLİ BİR YAŞAM
Hasan İzzettin Dinamo 1909'da Akçaabat'ta doğdu. Sivas İlköğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Malatya ve Adıyaman'da iki yıl öğretmenlik yaptı. Daha sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne girdi. Ancak öğrenimini tamamlayamadan buradan ayrıldı. İlk şiirlerini 1931 yılında iki arkadaşıyla birlikte Adsız Kitap adını verdikleri bir kitapta yayınladı. Daha sonra: Deniz Feneri (1937), Karacaahmet Senfonisi (1960), Özgürlük Türküsü (1971), Mapusanemden Şiirler (1974), Sürgün Şiirleri (1975), Gecekondumdan Şiirler (1976), Çoban Şiirleri (1982) adlı şiir kitapları yayınladı. Daha çok Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen romanlar yazan Dinamo'nun romanları: Kutsal İsyan, - sekiz cilt (1966, 1967), Ateş Yılları (1968), Savaş ve Açlar (1968), Kutsal Barış - yedi cilt (1972 - 1976), Öksüz Musa (1973), Musa'nın Mapusanesi (1974), Koyun Baba (1976), Musa'nın Gecekondusu (1976), Açlık (1981), Türk Kelebeği (1981). Dinamo anılarını 6-7 Eylül Kasırgası (1971) ve İkinci Dünya Savaşından Edebiyat Anıları (1984) kitaplarında topladı. Son olarak TKP ve Aydınlar adlı kitabını yayınlamıştı.
3 notes · View notes
masumcetin · 5 years
Photo
Tumblr media
çağdaş yenilgiler ansiklopedisi
                                     “Ölmüş görüneceğim, ama bu doğru olmayacak.”                                                           Saint-Exupéry, ‘Küçük Prens’
Rüzgara karşı tükürdüm bir ömür boyu Kendi dilimle boğuldum Hiç değilse denedim bütün devrimleri Yağmurun rengini değiştirdi akıttığım kan Ondört yaşındaki bir çocuk Silah talimleri yaparken ben Marks okudum Keynes, Althusser, Mc Luhan Yenildim dünyanın bütün kürsülerinde Severim James Dean'i aynı günde doğmuşuz
Tumblr media
Hiç bu kadar durgun ve anlamlı olmamıştı gece Yeraltındaki evimin mutfağından hayata bakıyorum Dünyanın en güzel ölüleri benimle bakıyor Görünen üç beş ağaç, bir de ayışığı sureti Severim Attila Jozsef'i, annemin öldüğü gün Macar oldum
Tumblr media
Devletten onaylı belgelerle intihar ediyorum Süperstar bir nihilizm ikide bir göz kırpıyor Oysa ben onun bildiği şairlerden değilim Şeytanım Sheraton'da konyak yudumluyor Yuppi hüznüne fahişe gözyaşları karışıyor Türkiye böyle bir kimya, ey asri zamanlar Oğlumdan utanmasam üç kere bağırırım Dördüncüsünde meyhaneci beni kovalar
Severim Yesenin’i, sevdiğim her şey var onda
Tumblr media
Gecekondu yalnızlığım açık bir bar arıyor Cebimdeki Visa'nın bütün şifrelerinin unutulduğu yerde En Büyük Başkaldırı! Yazılı bir pankart imzasını basıyor Devletten yara almış, sivil takılıyor Ölüme mi yenildim, yoksa hayata mı? Al sana on tonluk bir ahret sorusu Ahmet, bundan böyle mutluluğu tanrısından 70cl'lik şişelerde alacak Bütün yatırımlarını alkol sektörüne yapacak Severim Mayakovski’yi deliliğimin çimentosu ordan ithal olunuyor
Tumblr media
Bir gün yalnızlık bütün TV kanallarında çıkar Öyle bir sabah ki, karnımda ölüm balyalanır Dünyada bir şairin doğudan ışık alan yüzü kadar Aynaların ardına taşınacak bir görüntü yoktur Severim, Nazım Hikmet’i, birileri Türkçe’nin atardamarlarını ona bağlamışlar
Tumblr media
20.yüzyılın sonbaharında TC’ye bir şeyler oluyır Bildiğim bütün hastalık terimlerini sıralıyorum: Menapoz, anksiyete, andropoz ve ABD Mekânı üç gün üç gece bıkıp usanmadan ilaçlıyorum Harita değişecek diyorlar, Sevr’e nur yağıyor Küçükesat pazarında ikinci bir cumhuriyet kuruluyor Kaptanım, gedikliyim, herkesin gemiyi terk ettiği yerdeyim Hiç değilse seyir defterime bir borcum var Söküldüm denizin engininden tarifsiz bir Lenin heykeli gibi İnanmıyordum, düşünmek ihtiyacı duydum
Severim Deniz Gezmiş’i, oğlum adını buldu onda
Tumblr media
Ömrümü rehin bıraktım bu kargaşada  Demek ki alnımın askılara ihtiyacı var Kalbim bir teneşir kadar pir ü pak değilse, o hayatın suçudur Aklımın yörüngesinde büyük ölümler dolaşır Soyuz-6 gibi üst perdeden bakarım dünyaya İçtiğim bira bile Barcelona olimpiyatlarının resmi sponsoru olmuş Ben de yalnızlığın sponsoruyum bugüne bugün, ne gelen var ne giden Üç beş baltaya sap oldum da, bıktım bu geçici ilişkilerden Severim Cemal Süreya’yı, hayatın rengini kendi yorganına katmış Rakı bile 24′lerde bazan Cemalleniyor
Tumblr media
Vurdum şişenin beline, kör oldum, belleğim soldu Alnımı suya tuttum, lavaboda bir bataklık oluştu Devlet kırmızıyı sever diye gece gündüz kan işledim Yavşak bir yaz boyunca öldüm de dirildim
Severim Turgut Uyar’ı, yine bir yerlerde kolunu bacağını kırmış ‘Geyikli Gece’nin en olmadık dizesinde ters parende atmaktan
Tumblr media
Koro halinde yenildik, herkes haklı çıktı Onlar kaptan oldular, ben sarhoş oldum Şimdi ölsem, adımı şaire çıkarırlar Değil, duvar dibinde yağmurun dinmesini bekliyorum Severim ülkemi, haritaya baktım Türk oldum Çünkü kalbimin üç yanı deniz
Tumblr media
Yapayalnız bir Türk rüzgârı esiyor dışarda Tarihten ve siyasetten sınıfta kalmış Bir şiir şenliğinden sanki yeni döndüm Karımdan saklı, kutu biralar doldurdum çantama Hayatımı yazıyorum, ellerim su içinde iki balık gibi Takılacak güzel bir ağ arıyor Yenilerin tarihinde üç bin kasa rakı var Alkol şairlere çarpınca buharlaşıyor Belediyelerin düzenlediği bütün şenliklere gitsem Ömrüm yollarda kısalıyor ve adım çıkıyor Üç beş panel şairim var, onları okuyup duruyorum
Severim Metin Altıok’u, böyle masalarda Sihirbaz Mandrake’nin en yorgun haliyle oturuyor
Tumblr media
Herkes yenildi, dağlar denizden geri istiyor ırmaklarını Bütün başkentler özelleştiriyor lağımlarına kadar Kalbim göğsümde sanki ordan oraya sıçrıyor Korsanlık TV’lere kaldıysa, şiir gitsin ölsün Üç adet Good-Year yaktığımız o gecelerde Şimdi nedense bir Greenpeace paranoyası Severim Ginsberg’i oruspuçocuğunun biridir Hayır’ların dörtnala koştuğu o kulvarda Bob Dylan’la aile fotoğrafı çektirir.
Tumblr media
Yenilginin bütün kazı sonuçları elimde duruyor Altın yok bu topraklarda! Ne de bir yakınma İyi de o köylüler bir günde nasıl postmodernist oldu? Her gün bir koministin cenazesi daha camiden kalkıyor Öğle namazını müteakip, çelenkler TEV’na bağışlanıyor Karşıyaka mezarlığındaki imam, bütün şevkimi bugünlere saklamış Sesinin yankısı bile sol kaburgalarımı kıracak Severim babamı, çünkü su verilmemiş bir ağaç bıraktı bana Aybar’ın bir türlü sararmayan ilk fotoğrafları gibi Ki, vicdanın albümlerinde yeri vardır
Tumblr media
Umutsuz değilim artık, ölsem kendime ölürüm Vitrinim çoktan buğulanmış, adımı kimse hatırlamıyor Bir günlerde yüz şişe bira içtiğim karımın nezdinde bile meçhul Üç bardak Tuborg’la karaciğerimi sıvazlıyorum İkinci kaptanlar rotalarına hep sadık kalarak Yolcuları denize döküp, devrimi çağırıyorlar Oysa ılıman iklimler ne kadar yakındı kalbime Haritalar ve seyir defterleri tahrif edilmeden önce Severim Ataol Behramoğlu’nu, gözlüğünün camlarına dünya üşüşürken O, belediye gazinosundaki toplu sünnet düğününe gitmeyi kurar
Tumblr media
Acil bir ölümün reviri oldu hayatım Yuppilerin ve köylülerin pansuman durağı Hepsi de alkolün derecesini ve paranın rengini bir bakışta anlarlar Sevdim bir zamanlar, bedenimi taşıran her şeyi Bunun için organ naklinde ilk kalbimi alsınlar Karaciğer hariçten gazel okurken beynimi açsınlar Ki arada yenilmiş biyografilerden birkaç çizgi kalmıştır Severim oğlumu, alnı açıktır adı pak Kara bir ülkenin sahanlığına doğmuştur
Tumblr media
Kötü şiirler kadar yalnızım bu gece Odamın tavanına yapıştırdığım dünya haritası bile beni avutmuyor Vicdanım sızlamaktan yoruldu, gidip The Marmara’da üç beş tek atsam Kürt realitesini kabul etsem artık ve adam gibi Türkçe bir şiir yazsam Şırnak, haritada jiletle oyulmuş gibi sessizce kanıyor Evimden onsekiz metre tünel kazarak en yakın meyhaneye kaçıyorum Mutfakta şiir yazmaktan bıktım, her şeyden bıktım 7.65 Magnum satılık, yazıyor küçük ilanlarda Bir silahım olsa, ne güzel kendimden soyunurdum Sanki bir tatil günü ütopyası için terleyip duruyorum Deniz, kumdan kaleler yapıyor, sonra üstüne bir güzel işiyor Oysa takvimlerde ayrılık her gün iki dakika daha uzuyor Boktan bir baba heykeli gibi cigara içiyorum Yalnızlığım %87 dolaylarında seyrediyor Tahtada değer kazanmayan bir ben kaldım Yakında The Economist’e ilan olurum: - Müflis bir devrimci, sloganlarına boş bir duvar arıyor! Maltepe pazarında Leningrad kuşatmasının madalyaları satılıyor Köşede bekleyen Oza’yla birlikte bütün hayatımı viziteye bağlıyorum Kalbim, komünizmin rehabilitasyon merkezi oluyor Severim Doktor Ercan’ı, kendi çapında yüz yataklı dahiliye koğuşudur Sabah akşam röntgeninde hayatını çeker Geceleri nöbetçi fotoğrafçı aranın durur
Tumblr media
Yağmur nasıl olsa yağar, unuturuz bu macerayı Maceramızı güller kaplar, bir güzel uzlaşırız Gölbaşı’na pikniğe gideriz, alkol bile almayız Karılarımız dudaklarını çırpıştırarak bize gülümserler Şu Arçelik 2800′ü alınca sanki beynimde yüz milyon hücre yenilenecek Şu gömleği giymezsem, ortayaş göbeğim görünecek Şu kadını götürmezsem iktidarım düşecek... Ben bu kadar yenilgiyi elbette hak etmedim Tarihin kesilen bütün başları odamda yüzükoyun yatıyor Tek dişi kalmış medeni sevgilimle yatıp kalkıyorum Severim kadınımı, ölen her Boşnak çocuğun annesi o çıkıyor Boynuzlandığımdan zerre kadar kuşkulanmıyorum
Tumblr media
İşte, Pelikan dolmakalemle üç kere yazıyorum: Şairler başkaldırın! Şairler başkaldırın! Şairler başkaldırın! Bu defilede hiç değilse boyunuz uzun görünür...
1992
Ahmet Erhan, burada gömülüdür cilt II s.139-147 ‘çağdaş yenilgiler ansiklopedisi’
711 notes · View notes
sondakikabu · 2 years
Text
Mudanya’da Kadınlar Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Dayanışmayı Yeşertti
Mudanya’da Kadınlar Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Dayanışmayı Yeşertti
Mudanya Belediyesi’nin Mudanya Kent Konseyi iş birliğiyle düzenlediği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği sonuç bildirisinin okunmasıyla sona erdi.  Kadınlar, Mütareke Meydanı’nda Mudanya Bandosu’nun şarkılarıyla eşit ve özgür bir dünya için dayanışmayı yeşertti. Kadın akademisyenler, siyasetçi, gazeteci, yazar ve şairler bir araya gelerek yerel yönetimlerin ve siyasi organizasyonların…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberkat · 2 years
Text
Mudanya’da Kadınlar Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Dayanışmayı Yeşertti
Mudanya’da Kadınlar Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Dayanışmayı Yeşertti
Mudanya Belediyesi’nin Mudanya Kent Konseyi iş birliğiyle düzenlediği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği sonuç bildirisinin okunmasıyla sona erdi.  Kadınlar, Mütareke Meydanı’nda Mudanya Bandosu’nun şarkılarıyla eşit ve özgür bir dünya için dayanışmayı yeşertti. Kadın akademisyenler, siyasetçi, gazeteci, yazar ve şairler bir araya gelerek yerel yönetimlerin ve siyasi organizasyonların…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mevcutbilgi · 2 years
Text
Yenişehir Belediyesi 8 Mart etkinlikleriyle farkındalık yarattı
Yenişehir Belediyesi 8 Mart etkinlikleriyle farkındalık yarattı
Mersin Yenişehir Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri düzenledi.  Yenişehir Kent Konseyi ile Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği iş birliğiyle yapılan etkinliklerde şiir dinletileri sunuldu, tiyatro oyunu sahnelendi, şair ve yazarlar okurlarıyla buluştu. Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit de vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
muhimmat · 6 years
Photo
Tumblr media
Kur’ân-ı Kerîm’de bir Şuarâ Sûresi var ve orada sûrenin sonlarına doğru şu meâlde bir hüküm yer alıyor: “Şairler ki onlara sapıklar uyar. Onların her vâdide gezindiklerini görürsün…”Şimdi şairlerin kurdukları dünyaya bağlı kalıp onların peşinden sürüklenen insanların sapıklar olacağı İslamî görüşler çerçevesinde sarih. Eğer şairlerin sözlerine uyarsanız sapıklardan biri olursunuz. Demek ki bu pek kıymetli bir şey değilmiş diye düşünebilirsiniz. Elbette öyle. Yani şairler bize bir dünya verirler. Bu dünya bizim doğru hareket etmek için gücümüzü toparlamamıza imkân veren bir dünyadır. Şairlerin söyledikleri dolayısıyla biz bir davranış kalıbı geliştirmeyiz. Geliştirirsek bunun sapıklıktan başka bir şey olmayacağını bilmemiz lazım. (...) Yani şairler bize bir dünya verirler. Ama şairlerin verdiği dünya şekil alacağımız dünya değildir. Yani şairlere uyarsak sapmamız kesindir. Diyeceksiniz ki senin için de mi söz konusu? Elbette ki. Eğer benim şiirlerimin birilerine biçim vermesi, birilerinin hayatına yön vermesi söz konusuysa onlar hapı yutmuştur. Biz şiirden bir eylem planı te’min etmeyiz. Biz şiirden eylemin kaçınılmaz olduğunu öğreniriz. Anlatabiliyor muyum? Ne yapacağımızı değil mutlaka bir şey yapmamız gerektiğini öğreniriz. Bu hangi şair olursa olsun. Eğer bunu yapamıyorsa zaten ortada şiir yoktur. Biz de Nefî’nin şiirini okuyup onun dediği şeyleri yapmaya kalkarsak değil ama Nef’î’nin şiirini okuyup demek ki “bak insanlar, insanlara neler söylüyormuş” demeyi başarabilmemiz gerekir. Anlatabiliyor muyum? Yani bir insandan bir insana bunlar naklediliyor, bunu bize şiir te’min eder. Daha doğrusu şiirler yoluyla biz, hakikat arayışımızın vazgeçilmezliğine karar veririz. Yani şiirde hakikat olduğuna değil hakikat aramanın değer kattığına insan hayatına şiirler yoluyla ulaşabiliriz. O yüzden biz şiirlere tekrar tekrar başvurabiliriz, çünkü ordan biz mutlaka bir enerji alacağızdır. Ama dediğim gibi bu enerji o şiirde söylenen şeylerin yerine getirilmesine yarayacak bir enerji değil. Biz doğru konusundaki belirlenişimizi doğru konusundaki muayyen hâlimizi dinden alırız. Sanat bize dini yaşamamıza imkân verecek, yol açacak, o yolu genişletecek donanımı sağlar. Yani bizim basit karşıtlıklardan arınıp daha inceliklere rağbet eden bir anlayış seviyesi tutturmamıza yardım eder. Yani biz bazı şiirleri okuduğumuz için, bazı şiirlerin bize sağladığı gücü emdiğimiz için artık yalınkat ve softaca yaklaşımlara rağbet etmez insanlar haline geliriz. Yoksa şiirde söylenen şeylerin tatbikiyle bir yere varmamız mümkündür, orası da cehennemdir. Şimdi ben ömrümde çok güzel bir “yobaz” tarifi işittim. Söyleyen kişi de Necip Fazıl Kısakürek idi, yobaz tarifi yaptı bir konuşmasında, şöyle dedi: “Adama salı günü yeşil elbiseni giyersen öleceksin dediğin zaman adam bu senin söylediğine inanmaz ama salı günü de yeşil elbisesini giymez, işte bu adam yobazdır. "İsmet Özel"
2 notes · View notes
yurekbali · 5 years
Text
Tumblr media
Bugün 21 Mart. Dünya Şiir Günü... Şiirin neredeyse lanetlendiği; inceliklerin görmezden gelindiği, sevginin şefkatin huzurun yok edildiği, hoyratlığın yüceltildiği, haykırmaların, korkutmaların, yalanların, baskıların, küfürlerin, tehditlerin, “bedel ödeteceğim” rezilliklerinin egemen olduğu bir ortamda da olsa 21 Mart Dünya Şiir Günü’nü bir kenara bırakmak olmazdı. 21 Mart’ta bahar kapısını şiirle açar. Şiir dediğimiz, bir sabah yüzünüzde aydınca açabilir ya da bir akşam gözlerinizde hüzünlüce yıldızlanabilir. Laleli’den dünyaya yelken açtıran kalemlere sahip bir kere şiir. Cemal Süreya “iyilik” diyor, şiir iyiden geçerek uğruyor bize mesela. Yazın küçük gelse de "Nar"a götürebiliyor Haydar Ergülen. Daha oluşmadan, belki çiçeklenmeden narlar. Sonra yağmur yağıyor misal, Ömür Hanım gelip sokuluyor pencerenizin kuytusuna, kurumuş çiçeklerinizin önünde güz konuşmaları yapıyorsunuz. Şükrü Erbaş selam sarkıtıyor yüreğinin boşluğu altından. Siz mutluyken bütün şiirler gülümseyebiliyor, mutsuzken boynu bükülüyor gözlerinizde. Motifleniyor bütün temalar bir bir elinizin ve gözlerinizin korumasında. Karanlık çöktüğünde ise en ağlamaklı zamanda hep bir "sus" da diyebiliyor şiir. Ve şiir, her şeye rağmen kendi göğünde hâlâ benzersiz tazeliğini, kuşatıcılığını, birleştirici büyüsünü korumaya devam ediyor. Selam olsun yaşamış ve yaşamakta olan tüm şairlere... Onların, yalnızlığı okundukça azalan şiirlerine ve bütün şiir sevenlere selamlar olsun. Şiir getirenleriniz çok olsun. Dünya Şiir Günü kutlu olsun.
20 notes · View notes