İyi ki doğdun canım ablacım❤️ iyi ki varsın seni çok seviyorum ❤️her zaman kötü ve iyi günlerimde yanımda olduğun için sana çok teşekkür ederim 🤲🤲😘😘🥰🥰😍😍❤️❤️🫶🎂🎊🎉🧿🧿
İlk defa bu yıl kendime kuracak cümle bulmakta zorlanıyorum.
Hayatımda çok şey değişti. Ben çok değiştim.
Yaşadığımız, nefes aldığımız sürece değişim kaçınılmaz derdim ama bazı değişimlerin insanı nefessiz bıraktığını daha önce deneyimlememiştim.
Bazen o kadar yalnız kaldım ki, yalnızlığın hücrelerime işlediğini hissettim. Kuyulara haykırmak, duvarları yumruklamak, bulduğum en kuytu köşeye saklanmak istediğim çok an oldu ama ben öylece yerimde oturdum.
Kafamın içinde birçok sel, birçok yangın ve deprem yaşandı ama ben yine parmağımın ucunu bile kıpırdatamadım.
‘Büyümek böyle bir şey mi?’ diye sordum kendime defalarca, cevabını da alamadım.
Hep eleştirdiğim o asık suratlı yetişkinlerden biri olmaktan korkar hale geldim.
Ya bir gün, yolda yürürken kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmayı unutan, etrafında uçan küçük bir kelebeği göremeyecek kadar körleşmiş, kendini dinlemekten, kendini anlamaktan kaçan birine dönüşürsem diye çok korkuyorum.
Herkes gibi olmaktan çok korkuyorum.
Aşkın farklı yüzleri ile de tanıştım bu yıl. Söylenmeyen her duygunun kölesi olurmuş insan. Ve yaşanmamış ihtimaller hep galip gelirmiş yaşanan gerçeklere.
Olsun diyorum yine de. Olsun. Aşkın varlığını bir ömür tatmamış biri olmaktansa acısına bile binlerce kere şükürler olsun.
Yetişkin olma sancıları, ergenlikten daha meşakkatliymiş kısacası.
Yaşadığım iyi veya kötü her şeye rağmen mükemmel bir yaştın 23, çünkü bir daha geri gelmeyeceksin.
Düştüğünde kalktığın, kendi sırtını kendin sıvazladığın, her şeye rağmen iyiliğe ve güzelliğe tutunduğun, öğrenmekten ve deneyimlemekten kaçmadığın için teşekkür ederim canım ruhum.
Ve sevgili 24,
Senden en büyük arzum kendini defalarca yeniden keşfetmen. Hayallerinin temelini atman ve her duyguna sıkı sıkı sarılmaya devam etmen. Çünkü sana çok inanıyorum, çok.
Bazen zor olacak olsa da her gecenin sonu sabahtır ve insan en çok kırıldığı yerlerden ışık alır.
Sevgilerle kutladığımız doğum günleri sonsuzdur, bitmemiş şiirler gibidir, bazı hüzünleri, çokça sevinçleri anlatmak gibidir. Doğum günleri yaşanmışlıktır, ömür barındırır tırnak içine alınıp yazılan, uzun A’lar vardır yüreğinde, yuvarlak B’ler, içerlek C’ler, çengelli Ç’ler, kalender E’ler, geveze G’ler, olumlu H’ler, sıkıcı I’lar, uykucu Z’ler, şakacı virgüller, kibirli noktalar, aristokrat noktalı virgüller, avangart iki noktalar, öğretici iki nokta üst üsteler vardır, hayat taşır her renginden, her sesinden, hep bir hevesli, niyetli hâliyle.
Şiirin üç aylarından biridir haziran. Öyle demiş şairimiz. Haklıdır da. Haziran doğumlu olarak iş yerindeki mesai arkadaşlarımın birkaç gün öncesinden sürpriz bir erken doğum günü kutlamasıyla kim bilir yüzlerimiz kaç sefer gülmüştür beraber, kalplerimiz kaç sefer gökyüzüne düşmüştür türküleşerek... Akarsuların güzelliğiyle aksın gönülleri, yakın yazlara, uzak yazlara, güneşli sabahlara baksın ömürleri. Kalbimin dostluğunu, kardeşliğini, şiirini bırakıyorum sevgimle...
“Şimdi mi, sonra mı, başka zaman mı,
kaç yaşında değilsin söyler misin bana gizlice...”
En çok korktuğum yaşlara adım adım yaklaşırken zamanın ne denli acımasız olabileceğine yakından tanık oluyorum.
Bir şeylere geç kalmışlıkla, erken gelmişlik arasında sıkışıp kalmış gibiyim. Çocukken büyüdüğüm günlerin hayalini kurardım. Olmak istediğim insan, yapmak istediklerim, arkadaşlarımın, hayatımın, her şeyin. “Farklı biri olacağım, farklı bir hayat yaşayacağım, sıradan büyükler gibi olmayacağım” bunlar 6 yaşındaki Diloş’un sözleriydi. Bir nevi bu sözü tuttuğuma inanıyorum.
Kendimle yüzleşmek istiyorum sanırım bu yıl. Bazen pozitifliğimin arkasına saklanıp kendi gerçeklerimden kaçıyormuş gibi hissediyorum.
Tanrı’dan hep cesaret diliyorum. Kendimle ilgili neden korkak olduğuma dair bir hissiyata sahip olduğumu ise bilmiyorum.
İnsan 25 yaşına geldiğinde artık hayatla ilgili birçok şeyi çözmüş olacağını düşünüyor ama bugün baktığım aynadan hâlâ her şeyi çözemediğimi söyleyebilirim.
Kariyerim, arkadaşlıklarım, aşklarım hepsi karman çorman bir düğümden ibaret ve ben artık çözmek yerine sadece yaşamaya odaklanmış bir haldeyim.
Çok, çok eskiden kontrol edemediğim her şey beni sadece çıldırtırdı. Artık kontrol edemediğim her şeyi serbest bırakıyorum. Çünkü hayat kontrol ederek değil ancak hissedilerek yaşanabilirmiş.
Kendimize verdiğimiz her sözü tutamayabilirmişiz ve bunda bir sorun yokmuş. İnsan yürüdüğü yollarda çokça değişebilirmiş, tek düze bir insan olmak zorunda değilmişiz, aynı anda birçok sen doğurabilirmişsin içinden ve hepsi aynan olabilirmiş.
Yeni bir ben için her gün şans veriyorum kendime. Karşımda gördüğüm kadın beni hiç hayal kırıklığına uğratmıyor.
İnsanlardan yana olan hayal kırıklıklarımı ise kendi haline bırakıyorum. Kırıklarınız olmazsa içeriye gün ışığı dolmaz. İçine sızan ışıkları ve yenilgilerimi seviyorum.
Evet toplaması güç, bazen acı dolu ama varlıklarına bile şükrediyorum.
Aşık olmakla ilgili büyük sözlerim vardı eskiden, artık yok. Belki çok uzun zamandır kalbimin yeniden attığını hissettiren bir duygum olmadığı içindir. Bilmiyorum. Ama aşkın varlığını inkar edemem çünkü kendi ruhumda en büyüğünü yaşıyorum. Belki de bu yüzden artık kapıyı kapatıp çıkan kimsenin arkasından gözyaşı dökemiyorum.
Varoluşun ışığını gördüğüm ruhlara aşık oluyorum, gittiklerinde ise gidenin sadece bedenleri olduğunu biliyorum. Sanırım ancak bunu bu kadar kelimelere dökebilirim. Aşk, Allah’tan gelir ve Allah’a döner. Geride kalanın ya da gidenin bir önemi yoktur.
Bu yıl mektubumu yeni yaşıma değil, geçmiş yaşıma adıyorum.
Yeni yaşım için büyük sözlerim ve beklentilerim yok çünkü her ne olursa en güzeli olacağını biliyorum.
Sevgili 35.yaşım ne diyeceğimi bilemiyorum ama en çok da bu şiir ile ifade edebilirim kendimi. İçimde bir çocuk kaldı mı bilmiyorum. Büyüdüm mü emin değilim. Tek hissettiğim çoğunlukla yorgunluk. Bu süreçte istediklerimse pek olmuyor. Zaman diyorum. Geçecek. Garip bir dinginlik de hissetmiyorum desem yalan olur. Hala arıyorum. İçimdeki kendimi. Tamamlanmamış hissediyorum bazı şeyleri... iyi ki doğdum sanırım...