Tumgik
#Hoşgeldiniz bu
sertsiken0606 · 4 months
Text
otelde seks
sizler beni az çok biliyorsunuz ambulans şoförü olduğum için sürekli doktor hemşire att bulup sikiyorum. Birgün ihbar üzerine Ankara da 4 yıldızlı bir otele gittik 314 numaralı odaya çıktık 2 kadın 1 erkek sevişirken vurulmuştu 3 üde ağır yaralı hemen ambulans a alıp hastaneye kaldırdık bizimle birlikte diğer yaralılarda ambulanslarla geldiler hastaneye biz işlemleri yapıp hastaneden ayrıldık kendi bekleme yerimize geçtik. O gün bizim için çok zor bir gün olmuştu aradan 2 aydan fazla geçmiş ben olayı ve kişileri hayal meyal hatırlıyorum . İzinli olduğum bir gün Kızılay'a gittim DeFacto dan hediye çeki vermişlerdi onun için gitmiştim . DeFacto da alacağım bir kaç elbise beğendim alıp kasaya gittim kasadaki kadın bana bakarak arkadaşına beni göstererek oydu dedi hediye çekini verdim diğer kasiyer o çeki cebinize koyun o aldıklarınız bizden olsun size hayatımızı borçluyuz dedi nasıl yani dedim benim arkamdakiler rahatsız olmasın diye kenara çekilip hediye çekini almayan kasiyerle kenarda konuşmaya başladım otelin ismini vermiş hatırlar gibi olmuştum 5 dakika sonra beni işaret eden kasiyer molaya çıktı birlikte aşağıya indik ismi Zuhal miş konuştuk telefon numarasını verdi bende Zuhal e verdim teşekkür ederim size hayatımızı borçluyuz dedi görevimiz ne demek her zaman emrinizdeyim dedim oradan ayrıldım saat 6 gibi mesaj geldi mesaj ı atan Zuhal di uygunsan aynı otelde bir kahve içelim yazmıştı ok diye mesaj attım saat 19 10 da otelde buluşalım diye tekrar mesaj attı dediği gibi 19 10 da otelde buluştuk ama diğer kasiyerde vardı içeri girdik resepsiyon daki kadın Zuhal hanım Hande hanım hoşgeldiniz dedi belli ki tanıyorlardı birbirlerini babam burada mı dedi belboy a çıktı Zuhal hanım dedi birlikte lobi ye giderken döndü müdür yazan odaya girdik bize 3 orta türk kahvesi getirin dedi belboy a masaya oturdu ben ve Hande koltuğa oturduk kahveler geldi bu otel Zuhal in babasına ait dedi Hande o erkek kimdi sizi o adamı kim vurdu babanız mı dedim adam DeFacto nun eski ceo suymuş ceo nün karısı vurmuş bunları,benim gittiğim DeFacto da babasının işletmesiymiş Hande birden pantolon un üzerinden sikimi okşamaya başladı ben dururmuyum hemen dudaklarına yapıştım Zuhal soyunarak yanımıza geldi üzerinde yalnızca kilot ve sütyen vardı Zuhal in Hande kalktı Zuhal oturdu yanıma öpüşerek koltuğa uzandık sütyeni ve kilotunu ben çıkarttım hemen soyunmaya başladım Hande de soyunup kapıyı kilitleyip yanımıza geldi bir Hande yi bir Zuhal i öpüyor yalıyordum ipler benim elimde değildi beni koltuğa uzattı Hande kafamın üzerine oturup amını ağzıma verdi Zuhal de benim sikimi eline almış 31 çeker gibi sıvazlamaya başladı arada bir öpüyor başını ağzına alıp tekrarlıyordu Hande ters dönüp 69 pozisyonuna geçti sikimin tamamını ağzına aldı belki 30 saniye hiç kımıldamadan ağzında tuttu sonra hızlı hızlı sikimi emmeye başladı Zuhal çantasından çıkardığı telefonu ile bizi çekiyordu sehpaya telefonu koydu video çekiyorum sorun olmaz değil değilmi dedi yok dedim Hande doğruldu sikimi tekrar Zuhal tuttu bacağını ayırıp sikimin üstüne oturdu offff muhteşem diyerek zıplamaya başladı ben o şekilde kaldım Zuhal ve Hande yer değistirerek beni köleleri yaptılar ben artık gelmek üzereydim başımda Zuhal amını yalamam için nefes almama izin dahi vermiyor resmen başıma oturuyordu bende sesim çıkmadığı için bütün döllerimi Hande nin amına boşalttım Hande kalktı Zuhal oturdu sikimin üstüne zıplamaya başladı Hande koltuğun sırt kısmına oturdu amını Zuhal in ağzına verdi biraz önce döllerimle suladığım Hande nin amını yalıyor muhteşem muhteşem diye inliyordu izlerken bu sefer Zuhal orgazm oldu yığıldı benim üzerime sonra kalkıp masanın üzerine oturdu boşta kalan sikime Hande oturdu elimi memelerine götürdü sık yoğur ısır ye hadi diyordu bir taraftan da sikimin üstünde zıplamaya devam ediyordu artık Hande de gelmek üzereydi inlemeleri çok fazlalaşmıştı üzerine yığıldı sikime kalçaları ile girip çıkmaya başladı bende Hande de aynı anda boşalmaya başladık Hande bütün döllerimi amına boşaltana kadar bekledi
56 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00 gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama "Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti, yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi. Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana, "İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi. Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı, odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi. Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk, yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!" dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!" dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!" dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!" dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları çağırıp, işlerine karışmayacağımızı, paylarını da yüzde 30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun, görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı. Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım, "Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!" dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler. "Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var. Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada, değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan, yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim. "Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle, bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler, laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün olmayacağımı, mühendis arkadaşıma da 6. günde elle tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik. Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı zaten. Hepsine iş için şehir dışına çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının hakkını verdik...
11. gün sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı. Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!" dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve gelmiyor, bu iş de olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır siktim, iki deliğinden de. Açılışı yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi, "Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e, "Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama dank etti.
Karım ve kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım, kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi, Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim. "Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan, penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı. Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!" dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..." dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da arıyorum!" dedim.
Biz ikinci çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20 tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!" dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?" dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!" dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :) Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümdü, eve gittim akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp, karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?" dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı, dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına, ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim, diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!" dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis, açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!" dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!" dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile :) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?" dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs. derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır. (içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?" dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki, Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne oluyor diye...
Filiz, "Oha orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!" dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana itiyordu...
Göğüs uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci yarağını çıkardım. Daha kimse alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp, yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum. Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
35 notes · View notes
kotukarma · 1 year
Text
Hoşgeldiniz. Buyrun. İşte kalbim. Adımı unuttuğum zamanlarda ÖcüAdam'ım Gövdesi ihlal edilmiş bir yetimim. Şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim. Benim kalbim bir ıslahevidir doktor. Yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde Benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir kuştur Uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde Kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor Tıkanır, ölür metropollerde.
Korkarım sevgili doktor, bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım Çabuk büyüyen bir çocuk gibi, Ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce Ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine. Sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım. Nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar Gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı, Terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.
Alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak Ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet ''gönüllü mağlupları olacak hayatın'' doktor. Yarından korkan ÖcüAdam böyle söyler.
Ah kalbin moğolları! size verecek ne kaldı Bir kitap olup yandı da o Külünden zehir kaldı Bir hayal olup uçtu da Gökte melekler bağırdı ''eve dön, eve dön!''
Döndüm ki; şehrin ağrıları üstüme kaldı.
/toplu insan mezarları/ Üstüme kaldı.
Bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı Cenevizden geliyordum, elimde mektuplarım vardı. Elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı Bir mevsimin ortasında kalakaldıydım
Size kendimden bahsediyorum doktor.
İyi ruhların arasında dolaşan bir gölgeden. Acıdan çatlamış kalbi soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden.
Terkedilmiş şizofrenleri kendine çeken vadiden.
Keşişlerin hüznünden.
Ayları karıştıran kişinin Tababet-i ruhiyyesinden.
Size kendimden bahsediyorum doktor Ben ÖcüAdam ve ben kar yağarken ıslanmam.!
230 notes · View notes
kedikafaelif · 1 year
Text
Tumblr media
Merhaba arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz. Bugün sizlere dertlerle nasıl başa çıkılır onu öğreticem. Bu elimde gördüğünüz pompalı tüfekle..
100 notes · View notes
bilmece · 2 months
Text
Hoşgeldin “sanki bir daha sevilmeyecekmişim gibi” bebek.
Peşi sıra da hemen “zaten o da sevemedi ki” geliyor.
Kendime acıma partime hoşgeldiniz! Modumu yükseltmeye çalışmak pek de bi sike yaramadı, bu gece payıma hüzün düştüğünü kabul edeyim de yatayım uyuyayım iyisi mi.
21 notes · View notes
dahaonceburadaydim · 3 days
Text
Yeni bir haftaya hoşgeldiniz canlarım! Artık haftanın kitabı olarak her hafta ayrı bir kitabı ele alacağım. Mutlaka güzel görüşlerinizi yazın!
Tumblr media Tumblr media
Bu haftanın kitabı Milena'ya Mektuplar olacak. Karamsar ve hasta Kafka'nın gazeteci ve çevirmen Milena Jesenska'ya olan mektuplarını içeren bu eser yazarın ruhsal dünyasına açılan bir pencere gibidir.
Tumblr media Tumblr media
Kafka ve Milena’nın tanışma hikâyesi, Kafka’nın eserlerini Çekçeye çevirmesi için Milena’ya başvurmasıyla başlar. İkisi de farklı hayatlara sahip olmalarına rağmen, mektuplarla kurdukları bağ, kısa sürede derin bir dostluk ve zamanla tutkulu bir aşka dönüşür.
Tumblr media Tumblr media
Kafka’nın bu mektuplarında önemli tema da yalnızlık ve izolasyondur. Kafka, hastalıkları ve içsel korkularıyla boğuşurken, Milena'ya olan aşkını bir sığınak olarak görür.
Tumblr media Tumblr media
Kafka’nın Milena’ya duyduğu aşk, karşılıksız ve trajik bir aşk hikâyesi olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.
Evet canlarım bugün size kitap hakkında genel bir bilgi vermek istedim. Bir sonraki postumda da Franz Kafka'yı tanıtacağım. İstiyorum ki bu kitabı okumamış olanlar kitap hakkında bilgi sahibi olsun ve okusun. Yorumlarınızı bekliyorum, görüşürüüüz 🥰
11 notes · View notes
strikhedoniaaa · 2 months
Text
Üniversiteyi tamamen ingilizce olarak herhangi bir bölüm okumakla alakalı birkaç bir şey söylemek isterim.
Hazırlık yılı? Ben hazırlık sınavını geçerek sadece bir dönem okudum. Böyle öğrencilere irregular diyorlar. Yani 2. Dönem 1. Sınıfa başlayan düzensiz öğrenciler. Bu konuda ilk duyduğum şey irregularlık öcüydü berbattı. Ama şuan öcüler olarak herkesten önce okulu bitirmenin zevkini yaşıyoruz. Bence ne kadar az yıl o kadar az maliyet o kadar az yıpranmışlık. Ayrıca hazırlık denilen şeyin bir yıl sürmesi bana garip geliyor. Üniversiteye kadar öğretemedikleri İngilizceyi o bir yılda öğreneceğinizi düşünmüyorum. Hazırlığın sadece okulu tanımak arkadaşlara ortama ısınmak için ayrılmış bi iki dönem olduğunu düşünüyorum.
İlk yıl? Öncelikle ilk yıl ne anladığınızı da anlamlandıramayacaksınız havalı söylemeye gerek yok anlamayacaksınız diyelim ahah. Çünkü İngilizce o hazırlıkta ya da o güne kadarki gördüğünüz İngilizceden çok farklı olacak, hoşgeldiniz siz artık alanınızla alakalı akademik İngilizceyle karşı karşıyasınız. Başta gerçekten çok bocalayacaksınız bazen bi ders boyunca hocanın neyden bahsettiğini anlıyor ama tam hakim olamayacaksınız böyle garip bi duygu olacak işte arafta kalmışlık asddfgjjj Ben başlarda okuldan sonra hocanın o gün anlattığı konular neymiş diye çalışmalar yapardım ki ne oluyor, biz ne konuşuyoruz bileyim ki derse katılayım. Katılmak demişken iki risk var, ya bi köşede derse katılmadan olan İngilizcenizi de bitireceksiniz ya da derse katılıp böyle bi üniversiteden mezun olmanın hakkını vereceksiniz. Benim iki çeşitten de arkadaşım oldu köşede oturan arkadaşımın bi süre sonra sınav kağıdına yazacak İngilizcesi bile kalmadı ve gerçekten sıfır resmen sıfır aldığı notlar oldu ama diğer taraftaki arkadaşım aldı başını gitti o kulüp senin bu araştırma senin yürüdü gitti (bu yükselmenin bi sınırının olmadığını düşünüyorum yeter ki isteyin lafına bu noktada inanmak gerekiyor) yani seçim sizin. Ben hocam bakın hint aksanı yapacağım deyip bilmediğim yerlerde sınıfı kaynatacak kadar utangaçlığı bi kenara bıraktım. Çünkü ne kadar kötü konuşursanız konuşun asla bi kenardan izleyen kadar kötü değilsiniz bunu unutmayın ayrıca bi aksiyon göstermek göstermemekten daha gururludur diye düşünüyorum. Her neyse akademik kısma geri dönelim. Birinci yıl öyle ya da böyle az çok terimlere hakim olarak tamamlarsınız ama ilk yıldan sonra her şey inanılmaz tat vermeye başlayacak. Alanınızla ilgili en güzel en güncel kaynaklara erişeceksiniz ki okul sizi buna itecek hiç merak etmeyin. Alana daha hakim olacaksınız belki de daha çok seveceksiniz ki ben de öyle oldu. Ne yazıkki (ekmek derdinde olmadıkları için) yabancılar bizden daha ileri bi seviyede, çok değişik araştırmalar okuyorsunuz beyninizde apayrı bi sekme açılıyor, hiç anlamadığınız bi konuda öyle güzel deneyler buluyorsunuz ki ömrünüzde unutamaz hale geliyorsunuz, bence en güzeli çalışabileceğiniz sınırsız alanların var olduğunu görüyorsunuz. Şahsen ben özel ders verdiğim öğrencilerime matematik alanında çok güzel ispatlar oyunlar uygulamalar çok güzel motive edici başlangıçlar bulup gösteriyorum dersin verimliliği ve matematiği sevmek adına çok yol katetmenize yardımcı oluyor en azından kendi alanıma böyle de bi katkısı var. Bence tüm bunlar size apayrı bi seviye ve bakış açısı kazandırıyor.
Okulu bitirmek zor değil mi peki? Bence zor. Türkçe okuyanların notları bence daha yüksek çünkü kendi anadillerinde sınavlara giriyorlar haliyle daha yüksek tabii ki. Ben istatistik sınavında bir olasılık sorusunu anlayamadım diye yapabileceğim soruyu kaçırmıştım. Hatta sınıfça kaçırmıştık. Böyle çok başımıza geldi sfsjjj Olasılık gibi soruların Türkçesini zor anladığımızı düşünürsek o sınavlara ne kadar çalışmamız gerektiğini de anlarız diye düşünüyorum. Gerçekten bir gün bile çalışmadığım gün olmamıştır ama bu benim okulumla da alakalı. Ama sözel gibi derslerde önce İngilizcesini sonra Türkçesini sonra da Türkçesini ezberlemeye öğrenmeye çalışıyorsunuz sonra da sınavın İngilizcesini ç��züyorsunuz. Yani birkaç adımlı bir öğrenme şeklinde çalışıyorsunuz. Ama git gide ki 2. Sınıfın 2. Dönemi gibi hiçbir şeyi Türkçeye çevirmeden çalışmaya başladım (usandım çünkü sjsjsj) hem daha hızlı oldu hem de daha yüksek notlar aldım. Ama şöyle bi sıkıntısı oluyor bunun da şuan veri bilimiyle ilgileniyorum mesela Türkçe olarak ilerlediğim için aslında bazı bildiğim şeyleri tekrar öğreniyorum (İngilizce veri bilimi içinde yazılım için de çok kıymetli bundan bahsetmeme gerek yok bence) ama akademik bi bilgi olduğu için bunu önceden anlayıp geçemiyorsunuz ekstra çalışmış oluyorsunuz bu kimine göre iyi ama bana göre iyi değil, vakit kaybı açısından. Mesela şuan KPSS rakiplerimden Türkçe eğitim alanların benden daha önde olduğunu düşünüyorum. Çünkü o sınavın İngilizcesini biliyorsunuz Türkçesini değil. Bunun için yine onlardan daha fazla çalışmanız gerekiyor. Ama hedefiniz KPSS gibi bi şey değilse bence siz herkesten çok daha önde çalışma hayatına başlıyorsunuz.
İş bulma konusuna gelirsekte gerçekten herkesten bi tık önde oluyorsunuz. Hani işin İngilizceyle hiçbir alakası bile olmasa işveren sizin İngilizce bilmeyene göre ya da İngilizce bilen ama sizin gibi üniversite gibi bi yerde akademik olarak yıllarca maruz kaldığınızı bildiği için direkt ön planda oluyorsunuz, çok komik biliyorum ama insanlar teknolojik aletler gibi çok basit şeyleri bile sizin daha iyi kullanabileceğinizi düşünüp sizi daha ön plana alabiliyorlar (yaşandı sjsjs) :) daha sosyal olduğunuzu, sizi daha çok alanda kullanabileceklerini düşünüyorlar (kullanmak biraz garip oldu ama anladınız diye umuyorum) yani her türlü diğerlerinden daha ön plana çıkıyorsunuz.
Ayrıca okulun etkisi mi yoksa yabancı bir dile daha iyi hakim olmanın verdiği cesaret mi bilmiyorum ama (aslında ingilizce eğitim veren okul daha etkili yani yine İngilizce sjsj) İngilizcenin payı da yok değil, daha cesaretli oluyorsunuz, literatüre daha hakim olduğunuzdan iş alanınızın çok geniş olduğunu gördüğünüzden kaynaklı galiba her şeye atılıyorsunuz. Bu haliyle çok güzel oluşturulmuş bi CV demek oluyor bu da daha prestijli işler demek oluyor.
Yani özetle güzel bi kariyer yolculuğuna açılan kapının bi anahtarı desek yanlış olmaz galiba çünkü kapı açılır ama bi şeyler yapmak ilerlemek tamamen sizin elinizde.
Değer mi peki? Bence değer. Yıllar yıllar sonra okula başlamış 2. Üniversitesini İngilizce olarak seçmiş biri olarak hiç pişman değilim iyi ki diyorum hatta. Artık 2. Dilin arandığı bi dünyada üniversiteyi İngilizce okumak bence çok mantıklı. Okulun da çok önemi var ama zaten İngilizce eğitim veren okulların aşağı yukarı iyi olduğunu düşünürsek okul da size çok farklı kapılar açacak.
Birileri bana bunları anlatsaydı ya ne alaka alttarafi bi İngilizce işte derdim ama öyle değilmiş bunu gidince kendiniz deneyimleyeceksiniz. Öyle işte diyeceklerim şimdilik bu kadar ama aklıma geldikçe de güncellerim aksjsja
8 notes · View notes
ikiodabirkafa · 3 months
Text
Bugün klinikteki diğer türk doktor odama bir hasta getirdi, şefe beraber göstermek için. Getirdiği hasta türkmüş. İsmini dosyada okuduktan sonra merhaba hoşgeldiniz diyip dosyaya bakmaya devam ettim. Ve bir anda anlamsız bir soru bombardımanı altında buldum kendimi.
Abartmıyorum nefes dahi almadan şu soruları sıraladı adam: Diğer Alman doktorlarla aranız nasıl? Size nasıl davranıyorlar? Burada mı doğdunuz? Türkiyede mi mezun oldunuz da geldiniz? Neden buraya geldiniz? Almanlarla anlaşabiliyor musunuz?
Göt lalesi daha adımı bile bilmiyor sorduğu sorulara bak. O kadar sinir oldum ki anlatamam, kalkıp dövesim geldi sjflglbşbş Dönüp yüzüne en sakin sesimle "Hasta-doktor sınırını aşmazsanız sevinirim" diyip dosyaya bakmaya devam ettim.
Bu sefer de hani haklı olan benim ama yine de senin gönülü hoş etmek istiyorum havasında özürler dileyip durdu. Dosya benim ilgimi çekmedi ve zaten öğle arasında olduğumuz için odadan çıkmayı düşünüyordum. Bu götlek de saçma bir tavra bürününce yüzüne bile bakmadan çıktım odadan.
Bu ne hadsizliktir ya anlamış değilim. Klinikten çıkıp topukları götünde vura vura kahveye gidip kankalarına bu türk doktorlarının götü amma kalkmış diye ağlamıştır kesin.
18 notes · View notes
ygmreje · 2 months
Note
efendim bu yetenegi neye borcluyuz
Öncelikle tekrardan hoşgeldiniz efenim. Sizden ilham alıyoruz 🎀😍✨💞
5 notes · View notes
oguzatayinruhu · 5 months
Text
Tumblr media
Bu haftanın Uyandırma servisi. Hoşgeldiniz yavrularım
14 notes · View notes
schizophreniapan · 2 years
Text
Bu blok gerçeklikten uzak bir hayat ve hayal ürünüdür.
Delilik ise uçurum kenarında dans etmektir.
Kendime ait bir kaç yazıyı burada paylaşmak istiyorum ama çalınmalarından korkuyorum. Bu korku nasıl geçecek bilmiyorum. Hayatım boyunca benden çalınan hayallerim, umutlarım, ümitlerim, mutluluklarım, üzüntülerimi ve hatta çocukluğum oldu. Hatta kısacası beni, kendimden çaldılar. Artık kim olduğumu bilmiyorum.
6-7 yıldır gördüğüm tedavilerde benden istedikleri yazılarımdan kısa kısa kesitler paylaşacağım. Çok beğeni almak ya da popüler olmak değil amacım. Sadece kendimi bulmak ve yazabildiğim kadar yazmak istiyorum.
Burası benim çöplüğüm burada her şey olabilir. Bir şizofrenin galaksisine hoşgeldiniz.
Tumblr media
57 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 months
Text
Almanya dan gelen kargo
merhaba arkadaşlar başımdan geçenleri anlattığım hikayeleri okuyorsunuz asla yalan yok anlattıklarımda . Bayramdan önce Almanya'da yaşayan bir arkadaşım bana uçak ile bir hediye gönderdiğini söyledi arife günü çalışıyorum bayramdan sonra ancak alırım dedim. Olmaz mutlaka saat 18 45 19 00 gibi inecek karşılayıp al dedi ne gönderdiğini sordum sürpriz dedi ambulans şoförü olduğum için arkadaşımdan rica ettim Esenboğa havalimanında ki görevi ben devraldım 23:30 a kadar görevliydim. 18 40 gibi dış hatlar terminaline gittim uçak 18 50 de indi hostes kızlara durumu anlattım ama bu otobüs yada kargo uçağı değil ki kargo gelmez dediler gülüştüler aralarında arkadaşıma telefon edecektim ki arkamdan biri beni tuttu döndüğümde çok şaşırdım arkadaşım karısını ve daha 20 yaşlarında türbanlı kızını göndermisti şoku atlattıktan sonra ambulans a doğru giderken Aslıhan bayram tatilinde seninleyiz artık 3 karın olacak yatakta deyip güldü nasıl yani dedim kızım seni istedi ilk sikişi seninle yaşamak istiyormuş bizim evde sevişirken bizi izlemiş o günden beri seni arzuluyormuş dedi ambulans ın yanına gelmiştik daha paydos a çok vardı eşim Firdevs i arayıp durumu anlattım gelip misafirlerimizi almasını söyledim 1 saat kadar sonra geldi ayakta biraz sohbet ettik onları uğurladım işin bitmesini bekledim sabırsızlıkla ekürim olan arkadaş geldiğinde hayatımda hiç yapmadığım bir şey yapıp taksiye binip eve gittim kapıyı açtım içeri girdim eşim Aslıhan ve Kübra çırılçıplak beni bekliyorlardı oooo muhteşem bir manzara dedim ilk Aslıhan sonra Kübra nın elini sıktım hoşgeldiniz dedim eşim açmısın diye sordu Firdevs seks daha önemli dedim Aslıhan ile Kübra nın ortasına oturdum Aslıhan soyun o zaman dedi madem seks daha önemli haksız mıyım kızlar eşimle Kübra haklısın canım dedi hep birlikte benim elbiselerimi çıkarttılar ilk Aslıhan diz çöktü sikimi ağzına aldı yanına Kübra oturdu bir taraftan annesi bir taraftan kızı yalıyordu Kübra 3 yıl önce bize gelmiştiniz annemi sikiyordun babamla Firdevs sizi izliyordu babamın siki senin sikinin yanında bebek siki gibiydi o zamandan beri seni arzuluyorum dedi eşim yatak odası hazır oraya geçelim Kübra yatakta daha mutlu olur dedi birlikte yatak odasına giderken Kübra kucağına al beni eşikten geçir yatağa senin kollarında inmek isterim dedi dediğini yaptım 170 boylarında esmer büyük göğüsleri olan bir kadın Kübra öpüşmeye başladık eşim ve Aslıhan bizi izliyordu bir anda döndüm 69 olduk ağzına aldı bende Kübra nın amını dilleyerek gevşetiyordum her dil darbelerimden inliyor titriyordu bir ara yeter artık içime gir kadın yap dedi doğruldum Aslıhan ile eşimi yatağa çağırdım Aslıhan sikimi tuttu Firdevs Kübra yı Aslıhan sikimi kızının amına sürterek yavaştan yavaştan girip geri çekiyordu Kübra anne ben yanıyor bırak ben rahat alıyım dedi kucağıma çıktı sikimin üstüne oturdu offff muhteşem diyerek zıplamaya başladı Aslıhan ve Firdevs biraz hayretle izliyordu kızlık zarını patlatmıştım Kübra durmak bilmiyor zıplamaya devam ediyordu o kadar azgın gördüm Kübra gibisini hiç görmedim belki 10 dakika bu şekilde oturup kalkmaya devam etti birden memelerini ağzıma verdi öyle bir boşaldı ki resmen işliyordu annesi ve eşim şaşırmış bir şekilde bakıyordu Kübra yatağa uzandı öpüşmeye başladık beni bırak annemi ve eşini sik ben bittim dedi bende Aslıhan ve Firdevs ile devam ettim sabah bayram olduğundan az bir seviştik 4 ümüz birlikte kanepe de uyuduk
12 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (15) (Orhan 36 Y., Bursa)
Merve'yi aradım, "Müsaitsen gelsene?" diye. "İşlerim çok yoğun, eleman da gitti gelmedi, kendisine ulaşamıyorum da!" dedi. Aklıma çiğdem düşmüştü yine...
Saat 16:00 gibi Sevgi aradı. Son dönemde Behiye, Fatma ve Güzin'le çok zaman geçirmiştim. Sevgi'yi ihmal etmiştim. "Konuşmamız lazım..." dedi. "Tamam gel o zaman!" dedim. Ortalığı toparladım. Sevgi iş çıkışı geldi. Surat bir karış. "Ne oldu?" dedim. "Hikmet Balıkesir'e gidip geliyor ya, oraya taşınalım ya da ben işi bırakacağım diyor!" dedi. "Ne mezunu kocan?" dedim. "EML Mobilya!" dedi. Gülümsedim. "Ne oldu?" dedi. Nosap'taki Amerikan Kapı yapılan fabrikayı aradım. Patrona rica ettim, "Bir akrabam var, mümkünse ona uygun bir iş..." diye vasıfları söyledim. "Tamam Orhan bey, yolla!" dedi.
Sevgiye, "Al, bu numarayı arayıp gitsin Hikmet, işi hazır!" dedim. Sevgi boynuma bir atıldı ki, "Bugün sen hiç kıpırdamayacaksın!" deyip üstümüzdekileri çıkardı tek tek. Yatağa uzatıp yarağımı ağzına alıp dakikalarca yaladı. Sonra da üstüne oturup zıplamaya başladı. Arada eğilip dudaklarını dudaklarıma gömüyor, kendi göğüslerini okşayıp, saçlarını geriye attıra attıra sikişiyordu. "Aşkımsın, kocamsın, seninle birlikte olduğum ilk günden beri hayatımda zevkten zevke uçuyorum. Herşeyde, herşeyde sen varsın!" diye diye orgazm oldu. Sonra, "Aşkım götümden siker misin?" deyip ters döndü ve yarağımı hizalayıp içine aldı. Yavaş hareketlerle yarağımı göt deliğinin başına kadar çıkarttırıp sonra tekrar köklüyor, "Ohhhh, ahhhh, senden önce haftada bir amcığım üstünkörü sikilirdi, şimdi her deliğim doluyor, ohhhh erkeğim!" diye inliyor, parmakları amcığında orgazm oluyordu. Dibine kadar bastırıp boşalacacağımı anlayınca, kalkıp yüzünü yarağımı başına kadar eğdi ve "Yüzüme, ağzıma, saçlarıma kocacığım!" dedi. Saldım hepsini yarağım avuçlarındayken...
Son günlerde kendimi iyi hissetmiyordum. O kadar para pul, bir sürü kadına rağmen herşeyi o kadar kolay elde ediyordum ki, heyecan namına bir şey kalmamıştı hayatımda. İşler tıkır tıkır yürüyordu, Güzin müthiş akıllı ve becerikli çıkmış, hesabı kitabı çok güzel çekip çeviriyordu. Ümit'ten boşandığı için büronun üst katında kalıyor, akşamları bile çalışıyordu...
Bir sabah işe gittim. Güzin sabah kahvemi getirdiğinde, "Ya Orhanım, birşey diyeceğim, misafirim gelecek, iznin var mı?" dedi. "Kim?" dedim. "Eski görümcem, biz okul arkadaşıyız onunla, zaten o aracı olup abisine istettirmişti. Kocasının kaportacı dükkanı vardı işleri bozulmuş, Konya'daydılar buraya taşındılar, kaynanamın pardon eski kaynanamın (gülerek) yanında oturuyorlar. O da iş arıyor, çalışmak istiyor. Bugün bana gelmek istedi, hayır diyemedim!" dedi. "Olur gelsin, ben de Gemliğe yat firmasına gideceğim zaten. Ama sabahtan gelseydi keşke, biliyorsun öğleden sonra hareketli buralar!" dedim. Öğleden Sonra Fatma ve Behiye gelecekti 3 gibi.
10 dakika sonra, ben tam çıkmaya hazırlanırken, açık olan oda kapımdan büronun ana giriş kapısı görünüyordu, ünlü Kanada'lı bayan artise benzeyen biri girdi içeri, sanki televizyondan çıkmış bizim büroya gelmişti. "Offf!" demişim. Güzin'le sarılıştılar. Klasik selamlaşmalar. "Gel, Orhan bey'le tanıştırayım seni!" dedi. Ayağa fırladım, "Hoşgeldiniz!" dedim. "Nurhayat ben, ama herkes Nur der!" dedi. Elini sıktım sıcacıktı. "Oturun!" dedim koltukları gösterip. Güzin çayları kaptı getirdi.
Nur'a, "Eee, memlekete dönmüşsünüz, hoşgeldiniz!" dedim. Klasik muhabbetten sonra iş ile ilgili sohbet ettik. Güzin'le beraber Ticaret Lisesinde okumuşlar, o yüzden bilgisayarı iyiymiş. Konya'da bir mali müşavirin yanında çalışmış vs. vs. "Bir CV bırakın da uygun birşeyler bakalım size!" dediğimde, çantasından çıkardığı CV'yi verirken teşekkür etti. Canım kalkmak istemiyordu, ama toplantı vardı Gemlik'te. "Bana müsaade, siz hasret giderin!" dedim. Kadının bakışlarında bir şey vardı, ama çözememiştim, sanki yardım ister gibi, hüzünlü ama mağrur bakışlar ve duruş...
Öğleden sonra döndüğümde, Güzin, Behiye, Fatma oturuyorlardı. Behiye artık Fatma'yı çanta gibi heryere taşıyor, zaman zaman onda kalıyor, zaman zaman Fatma Behiye'de kalıyordu. Eminim Muhittin'den fazla birbirleriyle sikişiyorlardı. Geceleri beraber yatıyorlardı. Behiye abla söze girdi, "Orhanım, yıllardır o dairelerde tıkıldık kaldık, şimdi hafif şehrin dışına doğru güzel bir arazi bul, en az 100 dönüm olsun, içine ayrı ayrı havuzlu güzel iki tane villa yaptır, biri sana biri bana, ona göre özen!" dedi. "Tamam!" dedim. Behiye abla, "Ha, ayrıca bizim bir isteğimiz daha var. Biliyorsun Fatma'da da biraz mal mülk var, onları da senin takip etmeni istiyoruz!" dedi. "O zaman Güzin'e çok yük binecek, buraya takviye elemanlar lazım!" dedim. "O senin işin, sormana gerek yok! Var mı aklında birileri?" dedi Behiye abla.
CV'yi uzattım. Behiye abla, "Güzel karıymış! Ne o aslanım, bizler yetmiyoruz galiba, sikecek birini daha mı istiyorsun?" dedi. Güzin atladı, "Vermez ki abla!" diye gülerek. "Aslanıma kim vermeyecek kız?" dedi Behiye abla kaşlarını çatıp. "Ayrıca, bir de şöför, satınalma vs. gibi biri lazım, arabalara bakacak, alışverişleri yapacak, Hatice teyzeyi hastaneye taşıyacak vs." dediğimde, "Var mı aklında biri?" dedi yine. "Hikmet olur mu ki diyorum?" dedim. Fatma kaşlarını kaldırdı, yüzünü buruşturdu. Behiye abla, "Bak işte aslanım! Eee, arka tarafa geçelim mi, var mı keyfin?" dedi gülerek.
Büroyu içerden kilitleyip, arka daireye geçtik, Behiye ablanın odasına çıktık (kendisine özel üretim 3*3 yatak yaptırtmış, onu özel odasına koydurmuştu). Ancak o olduğunda o oda açılırdı. Onun odası üst katta ve 2 odanın birleştirilmesi ile oluşturulmuştu. Behiye abla koltuğa oturup, Fatma'yı işaret ederek, "Aslanım bu orospu yapmaya çalışıyor ama senin gibi beceremiyor, şu senin hareketinden lazım bana!" dedi. İki parmak hareketimle başladım. Behiye abla daha parmaklarımı yeni oynatmaya başladığımda koltukta yayılmaya ve inlemeye başladı. Fatma ile Güzin yatağın kenarına oturmuş, birbirlerini parmaklayıp bizi seyrediyor, bir yandan da öpüşüyorlardı...
Behiye abla, "Ulan gavur, hastayım senin şu parmaklarına, ohhh!" diyor, ben de, "Amk karısı ben de senin şu amcığına hastayım!" deyip onu azdırıyor, arasıra elimi çekip hareketin klasik parçası olarak amcığını klitorisini tokatlıyordum. Ahlarla Ohlarla orgazm olup koltuğa yığıldı ve Fatma'yla Güzin'i işaret edip, "Orospular seni bekliyor!" dedi.
Fatma elini uzatıp, "Kocacığım!" diye çağırdı, yatağa sırtüstü yatıp bacaklarını araladı. Güzin yarağımı ağzına alıp iyice ıslatıp emdikten sonra, Fatma'nın amcığındaki parmaklarını çekip yarağımı soktu. Sonra da Fatma'nın dudaklarını ve göğüslerini emmeye koyuldu, kalçası kalkık bana doğru domalmış halde. Behiye abla kalkıp belden bağlamalı yarağı çekmeceden alıp beline bağladı, Güzin'in arkasına gelip, koca yarağı tükürükleyip Güzin'in götüne gömdü. Güzin'den derin bir, "Ohhhhh!" geldi. Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Merve'ydi, "Biraz boş zamanım var da, müsait misin?" diye soruyordu. Behiye abla (Gelsin, gelsin!) diye işaret ediyordu. "Gel!" dedim. O güne dek Merve sezinlese de bunları siktiğimi bilmiyordu, ne tepki verir bilemedim.
Yatakta yan yana bana bacaklarını açmış amına köklediğim Fatma ile kalçasını kaldırmış götünü Behiye'nin belden bağlamalı yarakla siktiği Güzin öpüşürlerken, Beehiye abla kafasını çevirip dudaklarıma yapıştı. Güzin'le Fatma'nın, "Sik kocacığım!" nidaları birbirine karışırken, Ahlar Ohlar havada uçuşuyordu...
10 dakika kadar sonra zil çaldığında hepimiz boşalmış, kimimiz koltukta, kimimiz yatakta sigaralarımızı tüttürüyorduk. Kalkıp otomata bastım ve "Yukarıdayım, gel!" diye seslendim. Merve merdivenlerden çıkarken beni çıplak görünce, "Çok mu özledin?" diye kıkırdadı. İçeri girince, "Burası da mı vardı?" dedi. Odanın kapısını gösterdim. Odaya girip geri çıktı. Gidecek dedim kendi kendime. İki adım attı, tekrar geri döndü ve "Seziyordum, ama hepsi aynı odada!" diye gülmeye başladı. Behiye ablanın önünden sarkan yarağa bakıp, "Hem de tam teçhizat!" dedi. Behiye abla beline bağlı yarağı eliyle dik duruma getirip, "Gel!" dedi Merve'ye.
Bir dakika geçmeden Merve Behiye ablanın kucağında oturup kalkarken benim yarağımı ağzına almış emiyordu. Güzin ve Fatma da hem Behiye ile öpüşüyor, hem benim taşaklarımı, Merve'nin göğüslerini sıkıp okşuyorlardı. Koltuğun önünde üstünde yanında resmen yumak olmuştuk. Merve kökünden tuttuğu yarağımı ısırıyordu ara sıra. Vücudunda 8 el, amında kocaman bir yarak, kalçalarını tokatlayan Behiye abla varken bu çok normaldi. Salyaları yarağımdan yere damlıyor, aldığı zevkten kısılmış gözlerle, "Ohhhh, daha önce neden çağırmadınız ki?" diye bağırıyordu...
Hepsi sırayla bellerine bağlayarak aynı pozisyonda diğerini sikerken, ben şanslarına Fatma ve Behiye ablanın suratlarına boşaldım. Onlar kaçar kez orgazm oldu bilmiyorum. Saat 19:30'du, Merve, "Ooo çok geç kaldım!" deyip fırladı, birer kart verdi, "Hanımlar gelin amcıklarınızın ağdası benden!" deyip gülerek gitti. Biz de toparlanıp çıktık. Güzin'e, "Telefon et, Nur yarın şartları konuşmak üzere gelsin!" dedim. Birkaç bira alıp eve gittim.
Karım somurtarak karşıladı. Ama Behiye ablanın villa projesini anlattığımda yüzünde gülücükler açıyordu. "Çok çalışıp beni ihmal ediyorsun diye kavga çıkaracaktım, ama çalış kocacığım, para gençken kazanılır, ilerde rahat ederiz!" dedi. Ulan dedim, benim karı da çakal :)
Ertesi sabah büroya gitmeden önce eczaneye uğradım haptan almak için. Arkadaşım, "Oğlum, Almanya'dan 10 kutu hap getirttim. Bu yeni, sadece temas olduğunda hem geciktirici hem kaldırıcı olarak harekete geçiyor, yan etkisi de sıfır! Ama pahalı!" dedi. Son kullanma tarihleri 2 yıldı 5 kutu aldım. "Beğenirsek devamı?" dedim, "O kolay!" dedi.
Büroya girdiğimde Nur ile Güzin oturmuş çay içiyorlardı. Nur'un üzerinde dünkü gibi kot pantolon ve tişört vardı. Bu halini sevmedim :) Kahvem geldi, bu kez Nur yapmıştı kahveyi. "Otur, anlat bakalım!" dedim. "Neyi?" dedi. "Özgeçmiş!" dedim sırıtarak. "Kocam uzaktan akrabamız, kaporta ustası, Konya'lı, işleri ters gitti dükkanı kapatıp geldik. 4 yıllık evliyiz, çocuğum yok." dedi son olarak. "Peki diyelim anlaştık ve iş başı yaptın, 2 ay sonra hamileyim der işi bırakırsan ne olacak?" dedim. "Orhan bey, şimdilik çocuk düşünmüyoruz, ayrıca eşim de işsiz, sanayide bir tanıdığının yanına gidip geliyor, ama borçlarımız var, bu işe ihtiyacım var!" dedi. "Bak, ne iş yapıyoruz biliyor musun?" dedim. "Behiye abla ve Hatice Teyzenin işlerini takip ediyorsunuz." dedi.
"Peki, Güzin'de bir şey farkettin mi?" dedim. "Etmem mi!" dedi kendi masasında oturan Güzin'e bakıp, "Açıldı, giyim tarzı tam ters yönde değişti, kendine bakıyor, özgüveni tavan ve burada çalışmaya başladığı ilk günden beri hep yüzü gülüyor. Hatta, abimden boşanma aşamasında biriyle ilişkisi olduğunu bile düşündüm!" dedi. Gülümsedim ve "Olabilir, biz burda bir aileyiz ve hepimiz birbirimizin mutluluğunu isteriz!" deyip şartları sıraladım.
1- Güzin gibi giyineceksin, kıyafet masrafların karşılanacak. Buraya gelirken ne giydiğin önemli değil, Güzin'in eve koyarsın kıyafetleri, gelince üst katta değiştirirsin.
2- Burda olan burda kalır. Ayrıca duyduğun gördüğün hiç bir şeyi kocana bile anlatmayacaksın.
3- Behiye hanım ve misafirleri sık sık gelir giderler, saygıda kusur etmeyeceksin.
4- Ben ara sıra Houdini gibi büro içinde yok olurum, içeri bakmadan içerde dışarda demeyeceksin :)
5- Ben... Güzin ile birlikteyim, sence sakıncası var mı?
Önce bir düşündü, cevap veremedi. Sonra, "Beni ilgilendirmez!" dedi. "Zamanla buradaki herşeyi öğrenecek ve içinde olacaksın!" dediğimde gözlerime soran bakışlarla baktı. "Aile demek herkes birbiri için demek!" dedim. Kaşlarını çatıp, "Yani?" dedi. "Görürsün şimdi. İşi kabul ediyor musun, maaşın 500 Dolar!" dedim. "Güzin 6 ayda yüzde 25 zam aldığını söyledi, ne teklif etseniz kabul edecektim zaten!" dedi. "O zaman şimdi alış verişe gidiyoruz!" dedim. "Ne alış verişi?" dedi. "Kıyafet!" dedim.
Doğru Korupark'a gittik. Birkaç mini etek, askılı bady, sonra birkaç normal etek, beyaz gömlek vs. aldık. Birkaç çift değişik renklerde ayakkabı, hepsini arabaya yolladım. Sonra da iç çamaşırı mağazasına girdik. Usulca kulağıma eğilip, "İçimize giyeceklerimizi bile sen mi seçip alıyorsun?" dedi. "Sadece ilk seferde, sonra Güzin ile gelir ne ihtiyacınız varsa alırsınız!" dedim.
Güzin, Behiye abla ve Fatma ile yaptığım alış verişlerden beni tanıyorlardı artık. Mağaza müdürü zevklerimi de bildiğinden bir çok şey çıkardı. Nur, önüne konan kutulardaki malzemelere bakıp, kıpkırmızı bir şekilde, kulağıma dudağı değecek kadar yaklaşıp, "Ben bunları giyemem!" dedi. "Gir dene bakalım!" dedim kabini işaret edip. "Ciddi misin?" dedi kızmış bir surat ifadesi ile. "Geri gelip değiştirebilece kmisin olmazsa?" dedim. Mecbur girdi. İlk giydiği jartiyerli bir takımdı. Önce gözlerini, sonra kafasını çıkarıp, kabin örtüsüne sıkı sıkı tutunup, "Hiç bir yerimi örtmedi ki bu, hiç giymesem daha iyi!" dedi saf saf. "O da bir seçenek!" dedim gülerek.
Daha önceki yüklü alış verişlerimden bildikleri için, depo kısmındaki özel soyunma kabininde kutuları bırakıp ön tarafa geçmişti mağaza müdürü. "Aç bakayım perdeyi, merak etme kimse yok!" dedim. "Yaaaa, kamera falan vardır!" dedi şımararak. Tamamdı bu iş, ayıp falan filan dememişti. İlk kez, aldığımız tüm çamaşırların bu kadar yakıştığı bir vücut vardı karşımda. Yarağım kaskatı oldu. Nur gözlerini dikmiş yarağıma bakıp, "Çok mu yakıştı?" dedi ve etrafında döndü. "Çokkkk!" dedim. "Yaaa, belli!" dedi yarağımı işaret edip :)
[Orhan]
27 notes · View notes
katakullii · 8 months
Text
Tumblr media
Yavaş yavaş ekipmanları tamamlıyorum, spor odamıza hoşgeldiniz demek isterdim de bu oda her şey odası.
16 notes · View notes
ziyapasa-01 · 8 months
Text
Bir kamu kurumunun boya işi yapılacaktır.
İhale için iki tane firma çağırılır.
1. FİRMA:
- Hoşgeldiniz. nedir bu boya işi için fiyatınız?
+ 5 bin lira efendim.
- anladım..
bu 5 bin liranın açılımı nedir?
+ efendim, 2500 lira boya maliyeti, 500 lira diğer malzemeler, 2000 lira da işçilik için istiyoruz.
- peki. siz biraz dışarda bekleyin, diğer firma ile de görüşelim.
denir ve diğer firma içeri alınır.
2. FİRMA:
- hoşgeldiniz. nedir bu boya işi için fiyatınız?
+ 25 bin lira efendim.
- oha!! dışarda bekleyen herif 5 bin liraya yapacağını söylüyor. nedir bu 25 bin liranın açılımı?
+ efendim, 10 bin lirası sizin, 10 bin lirası benim. 5 bin lira da dışarda bekleyen herife veririz, boyayı yapar..
NOT: ihaleyi 2. firma kazanır....
.....Bu paylaşım size tanıdık geldiği.
___||| Hayırlı Akşamlar ....
Tumblr media
19 notes · View notes
bilmece · 20 days
Text
Bu sabah aynada kendime bakarken yüzümü yabancıladım. Bir farklı, daha yorgun, daha yaşlı gözüktüm gözüme. Sonra aklımı okumuş gibi karşıma çıkan videoda elli yaşında bir kadın yaşlanmaktan hiç haz etmediğini ve ne olduysa otuz sekizinden sonra olduğunu söyledi. Bir sabah kalktım ve aynadaki kadını tanımıyordum dedi, işin enterasan tarafı yorumlarda da onu destekleyen “evet ne oluyorsa bir anda oluyor” diyen çokça yorum vardı.
Velhasıl yeni kaygıma hoşgeldiniz ✨
13 notes · View notes