Tumgik
#Son çıkan kız oyunları
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Perfect Slıces - Mükemmel Dilimler
Perfect Slıces – Mükemmel Dilimler
Herkese merhaba bugün sizlerle yeni ve eğlenceli oyunlarla karsınızdayız. Meyve ve sebzeler, Kesilmiş Kesim! Boş zaman ve eğlence! Kaç seviye geçebilirsin! Mükemmel Dilimler, kullandığımız bir bıçak ile karşımıza çıkan meyve ve sebzeleri dilimleyerek bölümleri geçmeye çalıştığımız eğlenceli bir macera oyunu. Oyunda bir bant var. Bu bantın üzerinde farklı meyve ve sebzeler bulunuyor. Bir bıçak ile…
View On WordPress
0 notes
chuckythefreelf · 5 years
Text
Winter Has Come
Sekiz sezonluk Game of Thrones efsanesinin final sezonuna tanık olduğumuz şu günlerde her konuda yorum yapma dürtüm beni ele geçirdi ve yeni blogumda savaş sahnesinden hemen önce bir yazı yazmak istedim. Malum, henüz bitmemiş olmasına rağmen efsane olarak adlandırılan dizi hakkında söylenecek çok söz, taşlanacak çok karakter, yapılacak çok yorum var. Sekizinci sezonun ilk iki bölümünün bizi, ölülerle yaşayanların savaşına hazırlamak ve karakterlerle, bir çoğu ölmeden önce, son kez kucaklaşmak için yazıldığı oldukça açıktı. Onlarla son kez şömine başında oturduk, son kez içtik, son kez küfrettik ve savaş borusunun duyulduğu an hep birlikte kabullendik ki Eski ve Yeni Tanrılar’ın onlar için yazdığı sondan kaçamayız.  Winterfell Kalesi’nde, birçok karakterin yıllar sonra buluşmasına ve hatta hesaplaşmasına şahit olduk. En dikkat çekici olan şüphesiz Bran ve eski dostu Jaime arasındakiydi. İlk karşılaşmalarında Jaime Lannister altın saçlı ve iki eli olan genç bir şövalyeydi ve ufak Bran’i acımasızca kaleden itip nefret edilen GoT karakterleri listesinin tepesine bilindik Lannister kibriyle, bacak bacak üstüne atarak oturmuştu. Yıllar sonra ise karşı karşıya duranlar Bran Stark ve Jaime Lannister değildi. 
Tumblr media
Jaime artık aşık olduğu kız kardeşinin sinsiliğini kabullenmiş, sağ eli olmayan ve kibrini de sağ eliyle birlikte kaybetmiş bir adam, Bran Stark ise geçmişte ve şu anda istediği gibi fink atabilen Üç Gözlü Kuzgun. Bran, Jaime’nin başına gelenlerden haberdar olmalı ki onu sakat bırakanın Jaime olduğunu söylemedi, onun değiştiğinin farkında ve savaş için bir kişiye bile ihtiyaçları olduğunun altını çizdi. Ama Jaime’nin eski şövalye becerilerinden geriye pek bir şey kalmadığını diziyi izleyen herkes biliyorken Jaime neden Bran’i geceden bekletecek kadar önemli biri? Bu da bizi Azor Ahai teorisine götürüyor. Ben çoğunluğun aksine sevdiği kadının kalbine bıçağı saplayıp Night King’in sonunu getirecek kişinin Jaime olmasından yanayım ve bu da o teori için küçük de olsa bir umut. Tabii hemen sonra Bran “Sonrasının olacağını nereden biliyorsun?” diyerek beni biraz gerse de hala bu teoriye en yakın kişinin Jaime olduğunu düşünüyorum. Sinek incitirken bile elli kez düşünen Jon Snow’un kraliçesi Daenerys’e zarar verebilmesi çok çok uzak bir ihtimal gibi duruyor. Kingslayer Jaime ise halkının çıkarları için neler yapabileceğini bir kez göstermişken lakaplarına bir de Queenslayer eklenmemesi için hiçbir sebep göremiyorum. Öldüreceği kadının ise Cersei değil de kolları arasında can verecek taze şövalye Brienne olma olasılığı ise görmezden gelinemeyecek kadar yüksek. Brienne için fazla mutlu bir bölüm izledik. İstediği şeye kavuştu ve sonunda yüzü güldü. GoT evrenindeki karakterlerin bir amaca yönelik yazıldığını ve görevini tamamlayanın ertesi günü göremediğini düşünürsek bence bu senaryo hala Kuzey’e gelmeyen Cersei’nin ölmesinden daha olası. Jaime o sarı çıyanı öldürsün çok isterim ama Arya’nın listesinde olduğunu da unutmamak gerek. Cersei Lannister’ın ölümünün bir Stark elinden olması her GoT izleyicisinin gizli ıslak rüyasıdır. Çünkü the North remembers, çünkü leave one wolf alive and, the lions are never safe. 
Tumblr media
Sezonun izleyici için en büyük sürprizlerinden biri de Sansa ve öne çıkan Kuzeyli ruhu. Aslında geçen sezon senaristler bize Sansa’nın dersini iyi aldığını göstermişti. Öyle ki Arya ile iş birliği yapıp, yedi sezon boyunca kaostan yaptığı merdivenlerden ona zıt giden herkesi aşağıya iten Littlefinger da bundan nasiplenen isimlerden olmuştu. Jon’u da önleyemediği saflığı konusunda uyarıp “You have to be smarter than Father. You need to be smarter than Robb.” demişti ama Jon kendisinin King in the North ilan edildiğini ancak Daenerys ile tanışana kadar aklında tutabilmişti. Jon her ne kadar Kuzeyliler’le aldıkları bağımsız olma kararını itelese de Sansa unutmuşa benzemiyor. Birinci bölümde gerilim yaşadığı Daenerys’e ikinci bölümde de savaştan sonra Kuzey’e ne olacağını sordu ve bağımsızlık kararının arkasında durduğunu gösterdi. Savaş bitince kimin sağ çıkacağı bilinmez ama yaşaması durumunda Winterfell’in yöneticisi olmak için en büyük adayın Sansa olduğu aşikar. Küçükken iki hanenin ortaklığı olarak Joffrey ile evlendirilmek istenen Sansa önce gözleri önünde babasını kaybetti, deli olduğu tescilli Joffrey ile yaşadı, Tyrion ile zorla evlendirildi, Littlefinger tarafından başka bir deli olan Ramsay Bolton’a satıldı ve tecavüze uğradı. Bunca zorluğun altından kalkışına, Battle of Bastards’ın kazanılmasındaki rolüne bir de Cersei’den öğrendiklerini eklersek hiç de küçümsenmeyecek bir noktada olduğunu görürüz. Sansa belki Arya gibi dövüşemez, Bran gibi görüleri yok ya da Jon gibi ölümden dönmedi ama hiçbirinin sahip olmadığı stratejik ve politik bilgiye sahip. Hem açıkça görülüyor ki beceriksiz ve diz çökmüş bir King in the North kulağa, tuttuğunu koparan bir Queen in the North kadar çekici gelmiyor.   Daenerys de bunu görmüş olmalı ki önce onunla iyi geçinmek için karşılıklı konuşmak istedi ama Sansa’nın kararlı tavrı pek hoşuna gitmedi. Üstüne yeni öğrendiği büyük sırrı da eklersek Sansa’nın Jon’a verdiği tavsiyeye uyarak daha zeki davranması gerek.
Tumblr media
Çünkü Daenerys, Jon’un bir Targaryen olduğunu öğrendi. İşin kötüsü bizim saf Jon’un bunu söylemekteki tek amacı hala-yeğen olmalarının aşklarına engel olacak olmasıydı ama Daenerys tahta o kadar odaklı ki ilk aklına gelen şey Jon’un yani gerçek ismiyle Aegon Targaryen’in tahtın asıl varisi olması oldu. Dany, benim son derece overrated bulduğum bir karakter. Devrimci olarak çıktığı bu yolda ona buna “Bend the knee.” deyip ejderhalarıyla tehdit edişini saymıyorum, kendisi politik zekadan da son derece yoksun. Yanındakiler olmadan karar alamayacak kadar özgüvensiz. Son bölümde Cersei’ye güvendiği için Tyrion’ı suçladı ama kraliçe olarak son kararı verecek olanın kendisi olduğunu ve muhakeme yeteneğine sahip olması gerektiğini, her an yanında ona tavsiye verecek biri bulamayacağını unuttu. Krallık yönetmek ejderhalarla köle taciri yakmaya benzemiyor Danyciğim, medeniyete hoş geldin. Taht oyunları kılıçla değil zekayla oynanır.    Daenerys her kraliçeyim diye böbürlenip tehditler savurduğunda aklıma hiç de sevmediğim ancak zekasından da şüphe duyulamayacak Tywin Lannister geliyor. “Any man who must say, I am the king, is no true king." George R.R. Martin abimizin de bu sözleri öylesine yazdığı hiç zannetmiyorum ve daha doğrusu öyle umuyorum çünkü benim için olabilecek en kötü son Dany ve Jon’un mutlu ailecilik oynadığı bir final olur. Ned Stark gibi bir adamın kellesini ilk sezonda gövdesinden ayıran diziden daha fazlasını beklemek de hakkım diye düşünüyorum. Daha birçok buluşma gördük ama ilk iki bölümün dişe dokunur kısmı bunlardı aslında. Senaristler konu bulamamış olacaklar ki bize ejderha binmeli sahneleri reva gördüler. O sahnenin ucuzluğunu ve serinin ruhundan kopukluğunu saymıyorum bile. İlk iki bölümü birleştirip 90 dakikalık bir bölüm yapmak, diziye aykırı sahneleri atıp olaya odaklanmak çok daha mantıklıydı. Savaş meraklısı olduğumdan değil ama yazılan sahneler akıl dolu diyaloglar olmaktan çok uzaktı ve senaristlerin karakterlere yazdığı kötü espriler beni Night King’den daha fazla ürküttü. Umarım kalan dört bölüm hevesimizi kursağımızda bırakmaz ve diğer sezon yaşanan tutarsızlıklar tekrarlanmaz.  Savaş sahnesi için bir yandan sabırsızlanırken diğer yandan da ölecek karakterlere kendimi hazırlamaya çalışıyorum. Sürpriz olarak bir ana karakter ölümü bekliyorum ama bu Stark ailesinden biri olmasın diye el açacak durumdayım. Bir yüzü gülmesin mi bu çocukların artık? Bitmedi mi çileleri? Dizinin olası bir Dany kraliçeliği/Jon krallığı ile bitmesindense de Night King zaferini yeğlerim. Hazır Night King aslında bir Stark teorisi de ortalarda dolaşırken beni oldukça tatmin eder, üstüne de bir keyif kahvesi içerim. Umarım kalan dört bölüm aksiyon dolu olmakla birlikte sorulara da cevap verir yoksa Game of Thrones, final sezonunda katledilen diziler rafına, tam da Lost’un yanına kaldırılacak.  
1 note · View note
berkinhayaldunyasi · 3 years
Text
italyadan tatlar
İtalyanca bilmeyiz ama İtalyan mutfağı denildiğinde aslında hepimiz birçok yemeği biliriz.
Neden çok severiz peki?
Laf aramızda biz iki ülke birbirimize çok benziyoruz. Tam olarak olmasa da yediklerimiz, damak zevklerimiz benzer özellikler gösterebiliyor.
Örf ve geleneklerimizin aynı olanlarından yazalım mesela; kız istiyorlar, aynı bizim gibi çiçekli çikolatalı kız isteme merasimleri var. Davul zurna yok ama kalabalık düğün seviyorlar. Hatta Manzari dağının eteklerinde yaşayan Moenalla köyü sakinleri 324 yıldır tek kelime Türkçe bilmeden, Türk gelenek ve görenekleriyle yaşıyorlar.
Tumblr media
Halayları var inanamazsınız. Tam bizim gibi bir halay değil ancak onların da Tarantella adında yöresel halk oyunları mevcut. Misafiri de çok seviyorlar ve sıcakkanlılar.
Mutfaklarımızda ufak değişiklikler var elbette ancak kullandıkları malzemeler, damak zevkleri yine bizim gibi. Zeytinyağı kullanımları, ince hamurları, taze makarnaları, mayalı ekmekleri, sebzeli çorbaları, pirinçli yemekleri, tereyağı kullanımları.
Etler konusunda farklılık gösteriyoruz ancak birbirimizden özendiğimiz etlerimiz de var. Onların carpaccio’su şimdilerde bizim ülkemizde sık yapılıyor. Onlar da bizim pastırmamıza hayran kalıyor. Çay konusunda pek benzerlik gösterdiğimiz söylenemez; onlar çayı limonlu ve şekerli içmeyi daha çok seviyorlar. Ama olsun, benziyoruz vesselam.
Şimdi bu kadar benzerlikten sonra, İtalyan mutfağının göze çarpan, en sevdiğimiz yiyeceklerinin içeriklerinde neler var bir bakalım, tariflerini tek tek not edelim bir köşeye. Benziyor muyuz, bir de sizin yorumlarınızı alalım.
Margarita tarifi
İngiltere kraliçesi Margarita’ya 1889 yılında Napoli ziyaretinde bir pizza tasarlandı. İncecik bir hamur açıldı. Domates ve domates sosu ile kırmızılar koyuldu, taptaze bir mozarella peyniri ile beyazlar döşendi ve en son yeşil fesleğen yaprakları lezzetine lezzet kattı. İtalyan bayrağı renklerinde tasarlandı, adını da bir kraliçeden aldı.
Pizzanın kendisini tüm Dünya’ya tanıtması işte böyle margarita pizza tarifi ile başladı.
Lazanya tarifi
Lazanya bolognose tarifi denildiğinde ağız sulanmaya başlar. Nasıl nefis bir yemektir o öyle.
Lazanya, ismini pişirildiği kaptan alır. Taze makarnalar konusunda çok çeşide sahip olan İtalya’da taze makarnaların lazanya kabına göre kesilmesi, aralarına bolonez sos ve peynir, üzerine de beşamel sosla pişirilmesiyle yapılan çok lezzetli bir yemektir.
İtalya’nın tarihi ve güzelliğiyle ünlü şehirlerinden biri olan Bolonya’dan ismini alır ve bizim hayatımıza da mutfaklarımıza da hızlıca bir giriş yapar.
Penne arabbiata tarifi
Bolonez Soslu Penne Makarna Tarifi
Penne Arabbiata tarifine bir merhaba diyoruz. Bir sos acı olur da bu kadar mı lezzetli olur ve kendisini sevdirir. İtalya’nın Lazio şehrinin mutfağında genellikle basit ve hızlı menüler çıkar, bolca zeytinyağı kullanılan bu bölgede bir gün mutfakta hızlı bir şekilde yemek hazırlanırken arabbiata sosu ortaya çıkıyor.
İtalyanca "sinirli" kelimesinden türeyen bu ismi veriyorlar soslarına. Ellerine sağlık diyoruz ve afiyetle yemeye devam ediyoruz.
Fettucini Alfredo tarifi
Fettucini Alfredo Tarifi
"Fettuccine" ya da "fettucini" gibi, dil farklılıklarından doğan çeşit çeşit yazılışı olsa da temelde bu güzel de bir makarna denebilir. Kendisi ince, enine genişçe hamurdan yapıldığı için bizim eriştemizle pek bir benzerlik gösterir. Ama tıpkı spagetti gibi uzunca olmasıyla farkını ortaya koymayı da bilir.
Pek meşhur olan Fettucini Alfredo tarifine gelirsek, bu da bu güzelim ince, uzun, genişçe hamurun tereyağı ve kremayla buluşması, içinin tercihe göre mantar ve tavuk gibi çeşit çeşit malzemeyle zenginleştirilmesiyle oluşur.
İsminin nereden geldiği konusunda ise en bilinen hikaye şudur: 1900'lü yılların henüz başlarındayken bir restoran sahibi olan Alfredo Di Lelio bu yemeği yapar ve yine kendi adını taşıyan Alfredo adlı restoranında müşterilerine sunmaya başlar. Zaman içinde öyle çok sevilir ki, yemeğin kendisi de Alfredo'nun adını alıverir.
Ravioli tarifi
Ravioli Tarifi
Benziyoruz dedik dedik, bakın bu kez de ne çıktı karşımıza? Bildiğiniz bizim mantımızın bir değişiği sayılabilecek ravioli! Etli yapıldığında neredeyse mantının lezzet ikizi olan ravioli, peynir ya da pesto sos gibi farklı malzemelerle de bir araya getirilebiliyor.
Farklılıkları da bünyesinde enfes bir şekilde barındırmayı bilen ravioli, İtalyanca "ravvolgere" yani bildiğimiz şekliyle sarmak eyleminden geliyor. Özenle hazırlanan hamur ve değişik şekillerde hazırlanabilen iç harcıyla bu güzel, sofranızın baş köşesine oturmak için sabırsızlanıyor.
Siz de farklı lezzetler denemek ya da İtalyan mutfağını evinize taşımak isterseniz etli ravioliyi, rengiyle sofranın en çok konuşulanı olmaya adar lor peynirli pancar ravioliyi, domatesin kendine has lezzetiyle dolu domates soslu ravioliyi ya da sıradanlıktan kurtulmak isteyenlere en sıra dışı öneri olacak kızarmış ravioliyi deneyebilirsiniz, bizden söylemesi.
Carpaccio tarifi
Carpaccio denilince akla hemen onun adı gelir. Aşıklar şehri Venedik. Çok ince dilimlenen, hardal sosu veya yağ ve limon sosu ile servis edilen çiğ sığır filetosu Carpaccio.
Efsaneye göre 1550 yıllarında sadece çiğ et yiyebilen bir kontes Venedik’te bulunan Harry’s Bar ve Cipriani Hotel’e gelmiş. Otelin sahibi de kontese hardalla servis edilen, ince dilimlenmiş çiğ et tabağını sunmuş. Böylelikle dana carpaccio ortaya çıkmış. Havai fişekler patlar, ıslıklar çalınır. Herkes çok mutlu, yüzlerde bir gülümseme. Yok, bu efsane kısmı ben yazdım. Havai fişek, mutluluk falan yok tabii.
Venedikli ressam Vittore Carpaccio’nun çizdiği resimlerde kullandığı sarı ve kırmızı renkleri anımsattığı için bu isim kullanılmış. Pek çok çeşidi bulunan carpaccio sık olarak roka, su teresi veya hindiba üzerine soğan, kapari ve parmesanla servis edilir. Ve biz de son sürat kendi mutfaklarımıza dahil ettik. Otel ya da restoran menülerinde köşede pahalı olanların arasına bir güzel ekledim.  Mesala Venedik’te/ Venedik’e gitmememis olanlar burdan su venedik gezi rehberine bakabilir
Calzone tarifi
Calzone Tarifi
Bakınca sizde de "Kapalı pide değil mi o, yok canım kır pidesi bu" gibi düşünceler oluştuysa hoş geldiniz İtalyan mutfağı sevenlerin arasına.
Baksanıza, bizim misler gibi pidemizin bile bir benzeri var onlarda. Pizza için hazırlanan hamurun aynısını hazırlıyorlar, içine misler gibi mozzarella peynirlerini ve fesleğeni koyuveriyorlar. Elbette, malzeme konusunda da bizim gibi esnek olabiliyor, bizim kadar çeşitli hale getirebiliyorlar onu.
Calzone'u görünce karnınızdan gurultular yükselmeye, açlık hissi tüm vücudunuzu sarmaya başladıysa hemen buyurun böyle, calzone tarifini alın, sonra doğru mutağın yolunu tutun.
Minestrone tarifi
Minestrone Çorbası Tarifi
Çorba soğuk havalarda nasıl da içimizi ısıtır. Mis gibi kokar, iliklerinize kadar ısınırsınız. Minestrone çorbasına merhaba diyoruz.
Tıpkı bizdeki çorbalar gibi yaratılmış bu çorba. Ellerinde olan tavuk suyunu, ellerinde olan sebzelerle kaynatmışlar. Kereviz sapı, havuç, soğan, patates, kabak ne kadar sebzeleri varsa kullanmışlar. Daha sonra içerisine makarna atan da oldu başka malzemeler ekleyen de. Sebze çorbası şifalıdır. Ne demiş bir diyetisyen; ekmek buldun kaç, sebze buldun koş.
Bruschetta tarifi
Enginarlı Bruschetta Tarifi
Annelerimiz bayatlamış ekmeği kızartır, üzerine peynir, domates, tereyağı değişik bir sürü malzeme koyardı hani hatırladınız mı? Nasıl güzel olurdu onlar.
Bruschetta yapmış bizim İtalyanlar, üzerine zeytinyağı ve sarımsak sürmüşler. Ekmek aynı ekmek, malzemeler biraz farklı. Onlar deniz ürünleri, et, tavuk gibi ürünler de kullanabiliyorlar. Üzerindeki malzemelere göre sıcak ya da soğuk olarak servis ediyorlar.
Bizim mutfaklarımızda da çok fazla kullanılan bruschettayı denemediyseniz, mutlaka deneyin. Hatta fazla söyleyin çünkü devamını da yiyeceksiniz.
Focaccia tarifi
Zeytinli bir ekmek desem şimdi, kuru domates, biberiye, zeytinyağı ve sarımsak lezzeti de ekstradan. Mis gibi kokusu geldi şimdi burnuma. Onun bir ismi var ki, ismi bile karizmatik ekmeğin: Focaccia ekmeği.
İki üç kez söyleyince böyle bir İtalyan havası geliyor üzerime. Bizim ülkemizde de güzel yapan yerler var. Altını çizerek söylemek istiyorum ki mutlaka tadına bakın.
Risotto tarifi
Risotto diyorum ve bir kez yutkunuyorum. Anneler "ne var onda, pilavı sulu bırakmışlar işte" deseler de içerisine giren şarap, tavuk suyu, mantar ya da başka bir malzeme ile o arborio pirincinin buluşması... Hafif diri kalan o pirinç taneleri... Çok lezzetli çok.
Risottoda kullanılan pirinç aslında bir Japon pirincidir. Yıkanmadan, nişastası ile birlikte kullanılır. Nişastanın ortaya çıkması ile bir sos oluşur ve bu risottoya lezzet katar.
Bir Risotto çeşidi olan Risotto alla milanese’in küçücük bir hikayesi var dillere destan. 1574 yılında Milano’nun ünlü Duomo katedralinin inşaatında görevli bir cam işçisi, bir başka camcının kızı Valerio Di Fiandra ile evlenecekti. Damadın lakabı, cam işlerinde altın yaldız kullanmayı sevdiğinden, safran anlamına gelen ‘Zafferano’ idi. Ancak Valerio’yu seven biri daha vardı. İki sevgilinin düğün yemeğinde kötülük yapmak isteyen adam, şölen yemeğindeki Risotto’nun içine bir avuç safran attı ve Risotto bir anda sapsarı oldu. Ama adamın beklediği olmadı ve tüm düğün davetlileri safranlı risottoya bayıldı. O zamandan beri çok sevilen bu yemek yerel yemek haline geldi, kötü adam da bu sayede ünlü oldu.
Gnocchi tarifi
Gnocchi Tarifi
Tam bir makarna cenneti olan İtalyan mutfağı, bu lezzeti öyle sadece dümdüz hamur kullanarak da yapmıyor elbette. İçine bolca patatesin girdiği, parmesan, semolina olarak adlandırılan incecik çekilmiş irmik unu ve rendelenmiş muskat cevizi ile bambaşka bir lezzete dönüşen hamurla da bambaşka bir boyuta taşıyor akıllardaki makarna kavramını.
İçindekilerden de anlayacağınız gibi yapımı zorlu, ama sonunda çıkan o sanat eseri gibi lezzet, değmiyor mu verilen emeğe? Fazlasıyla değiyor. Makarnayı ekmekle yese bile doymayanları bir tabağıyla tıka basa doyuracak güce sahip üstelik.
Peki, nereden çıkmış bu gnocchi? Kendisi, özellikle Kuzey İtalya'nın en meşhur yemeklerinden. Tıpkı diğer makarnalar gibi, onlara alternatif olarak tüketiliyor daha çok. Çeşit çeşit sosla bir araya geldiğinden tarifinde de çokça farklılıklar olabiliyor. Bu yüzden temel olarak makarnadan ayrılan noktası, içinde bolca patates bulunması diyebiliyoruz. 
Bu kadar anlattıktan sonra mutlaka merak edenler olacaktır, o yüzden gnocchi tarifini hemen buraya bırakıyoruz. Şimdiden afiyetler!
Dört peynirli tortellini salatası tarifi
Dört Peynirli Tortellini Salatası Tarifi
İtalyanların meşhur makarnalarından bir diğerindeyiz şimdi: Tortellini. Yuvarlak şekliyle görür görmez ayırt edebileceğiniz bu makarnanın içinde de genel olarak peynir ya da et çeşitleri bulunuyor. Yani, bu makarna bildiğiniz gibi değil.
Çeşit çeşit sosla bir araya geldiğinde de enfes olan makarnayı, biz bu kez salatanın içinde değerlendirelim diyoruz. Siz de bu fikri sevdiyseniz Namlı Gurme'nin bizimle paylaştığı bu pek özel salata tarifini mutlaka deneyin deriz. Buyursunlar: Dört peynirli tortellini salatası tarifi
Caponata, stromboli ve pansotti tarifi
İtalyan mutfağının damak tadımıza oldukça uygun yemeklerini bir bir sıralayınca listelere sığmayacağını anladık aslında ama yine de şu üç nefis yemekten de bahsetmeden edemedik: Caponata, stromboli ve pansotti.
Caponata, kıyılmış patlıcanların başrolde olduğu, bizdeki soteye benzeyen bir mantıkla hazırlanan, içinde genel olarak domatesi soğan ve kapari gibi sebzelerin yer aldığı bir yemek. Daha çok kızartılmış ekmek ya da krakerlerin üzerine konularak yeniyor, bu nedenle daha çok atıştırmalık kategorisinde sayılıyor.
Stromboli'ye gelince, o da bizdeki dürüme benzeyen bir yemek. İlk kez İtalya'da mı yoksa Amerika'da mı yapıldığına dair kesin bir kanıt olmamakla birlikte birçok farklı hikayesi var. Elbette biz görür görmez hikayesinden çok tadını merak ettik. Çünkü kendisi İtalya'nın yemek konusunda en meşhur olduğu dallardan olan İtalyan peynirleri ile dolu. Sadece peynir de yok üstelik. İsteğe göre içine farklı farklı etler ve sebzeler de giriyor. İtalyan mutfağındaki pratik yemekler arasında başı çekenlerden oluyor.
Son olarak gelelim pansotti'ye. O da aslında yukarıda bahsettiğimiz gibi ravioli ya da tortellini gibi bir çeşit mantı, bir çeşit makarna. Peki, onu diğerlerinden ayıran ne? Hemen anlatalım. Özenle hazırlanan hamurunun içinde beyaz şarap kullanılıyor. İçine konulan harçta ise ricotta peyniri ya da otlar rol alıyor. Ravioli'den net bir şekilde büyük olması, üçgen ve kenarları tırtıklı şekliyle de kendisini diğerlerinden ayırmasını çok iyi biliyor.
İtalyan tatlıları tarifi
Çikolatalı Panna Cotta Tarifi
Damak tadımız İtalyanlarla uyuyor derken ne kadar da doğru söylediğimizi tatlılarına bakarak da anlamak mümkün. Hem o çok sevdiğimiz, sütlü, hafif tatlılar hem de tam tatlı krizlerine çözüm olacak bol malzemeli tatlılar hakim İtalyan mutfağına da.
Şu lezzetlere baksanıza...
Tiramisu tarifi
Ey tiramisu seni hangi kelimelerle anlatsam! Ağızda serinlikle dağılan, yumuşacık bir peynir, sert bir badem likörü ve kahveyi çekmiş o kedidili bisküvilerin o peynir ile uyumu.
Toplayın bavulları İtalya’ya gidiyoruz! İtalya’nın Veneto şehrindeyiz şimdi, "beni al, beni yükselt" anlamı taşıyan Tiramisu’nun doğduğu yere. Mascarpone peyniri, acı badem likörü, espresso, lady finger (kedidili) ile yapılan bu tatlı rivayetlere göre bizdeki halka tatlısı ile aynı amaçla yapılmış, yani afrodizyak etkisi de varmış. Biraz şaşırtıcı ancak doğru. Ancak lezzetli olmuş, kabul etmek lazım.
Türkiye’ye de giriş yapmış ve nasıl da güzel olmuş. Pardon bakar mısınız? Ben bir Tiramisu alırım varsa.
Panna cotta tarifi
Mandalinalı Panna Cotta Tarifi
Krema, süt, yumurta beyazı, bal ve meyveli soslar… Alt kısımda hafif bir sütlü tatlı, üzerinde meyveli bir sos. O bir Panna Cotta. Fırında pişirilen oldukça hafif bir tatlı olan Panna Cotta ülkemizde birçok yerin menüsünde bulunuyor.
Eğer evde yapmak isterseniz sizi hemen böğürtlen soslu panna cotta tarifi ya da yaz güzeli çileklerle donatılmış çilek soslu panna cotta tarifimize doğru alabiliriz. Hazır bol bol mandalina varken değerlendirmek lazım derseniz mandalinalı panna cotta tarifi ya da çikolatadan vazgeçemeyenler için çikolatalı panna cotta tarifi de tam burada sizi bekliyor.
İtalya’nın Piyemento şehrinde yaratılan bu tatlının yanında size küçük bir sürpriz bilgim var. Hani kaşıklarsınız geceleri de asla pişman olmazsınız, hatta ekmeğin üzerinde yersiniz de en ufak bir üzüntü duymazsınız... İşte o, evet ondan bahsediyorum: Nutella. Piyemento şehrinde yapılmış ilk kez bu dünya harikası. Saygılarımı, sevgilerimi en içten dileklerimle sunuyorum. Elleri dert görmesin Nutella ustalarının.
Cannoli tarifi
Cannoli Tarifi
İtalya'nın damağımızı şenlendiren, tıpkı bizim mutfağımızdanmışçasına seveceğiniz bir diğer tatlısında sıra: Cannoli. Kendisi, hamurlu bir tatlı olması nedeniyle ayrı bir hayran kitlesine sahip. "Küçük tüp" ya da "küçük boru" anlamına gelen cannoli, adını tatlının şeklinden alıyor anlayacağınız üzere.
Kökeni Sicilya olan tatlı İtalya'da bile daha çok "Cannoli Siciliani" yani "Sicilya cannolisi" olarak anılıyor. Dünya mutfaklarına yayılması, herkes tarafından bilinip sevilmesi ise İtalyan göçmenler sayesinde gerçekleşiyor. Özellikle İtalya'dan Amerika'ya göç edenlerin bu tatlıyı Amerika'da yaygınlaştırması üzerine bugün, neredeyse tüm dünyanın en çok bildiği tatlılardan biri oluyor.
En önemli özelliklerinden biri de ricotta kullanılarak hazırlanması. Biz de boş durmadık sizin için en orijinalinden bir cannoli tarifini hemen hazır ettik. Ricotta yerine kullanabileceğiniz alternatif peynirler yok mu peki? Elbette var. Yapmaya kararlıysanız biz sizi tüm püf noktalarımızla tam şurada bekliyoruz.
İtalyan yemeklerinin sırları?
businessinsider
İtalyan yemeklerinin küçük küçük sırları var aslında.
Öncelikle kendi peynirlerini kullanıyorlar. Mozzarella, parmesan, gorgonzola, mascarpone, ricotta ve daha çok çeşitli peynirler.
Sebze ağırlıklı yemeklerle, sağlıklı besleniyorlar. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi İtalyanların da kendi yörelerine ait yemekleri var. Ve bu yörelerde, iklim koşullarına ve yetişebilen sebze, meyve, taze otlara göre yöresel yemeklerini belirliyorlar. Zeytinyağını çok kullanıyorlar. Kendi ülkelerinde üretilen balzamik sirkelerini neredeyse her yerde kullanıyorlar. Bu da yemeklerin ve salataların daha lezzetli ve aromalı olmasını sağlıyorlar. Balzamik sirkeye çektirme işlemi yaparak, salataların lezzetine lezzet katıyorlar.
İtalyan mutfağı da böyle işte. Çok lezzetli, çok tarihli.
Bundan sonra ince dilim bir margarita ısmarlarsanız eğer bu yazılanları ve kraliçeyi hatırlayın. Pizzayı havaya kaldırın ve ‘buon appetito’ deyin.
Afiyetler olsun efendim.
0 notes
vatankocaeli-blog · 4 years
Text
Türkiye Voleybol Federasyonu'ndan Birol Şahin açıklaması
Son Dakika https://www.vatankocaeli.com/turkiye-voleybol-federasyonundan-birol-sahin-aciklamasi-20098h.html
Türkiye Voleybol Federasyonu'ndan Birol Şahin açıklaması
Tumblr media
Türkiye Voleybol Federasyonu TVF, geçtiğimiz günlerde A Ulusal Kadın Voleybol Ekibimiz hakkında çirkin söylemlerde bulunan Milliyetçi Hareket Partisi’li Belediye Başkanı Birol Şahin hakkında sert bir söyleme yaptı.
TVF’nin yaptığı söyleme şu biçimde:
“A Ulusal Kadın Voleybol Ekibimiz, geçtiğimiz hafta Hollanda’da asıllaştırılan Olimpiyat Oyunları Kıta Elemesi’nde şampiyon olup, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı kazanarak büyük bir galibiyet elde etmiştir.
Bu galibiyet, tüm vatandaşlarımızca, sporun içinde olan olmayan tüm kesimlerce heyecanla karşılanmıştır.
Vatandaşlarımızın ortak neşe yaşadığı, bu ülkenin yurttaşı olmakla yüceldiği böylesi tarihi bir anda, cemiyeti ayrıştıran, nefret söylemine varan söylemelerde bulunan bir belediye başkanına karşı, ülke genelinde gösterilen eforlu demokratik tepkiyi, sporun da emellerinden olan kardeşlik ve sulh ideallerine beraber sahip çıkılması bakımından anlamlı buluyoruz.
Böylesi çirkin yaklaşımlar ve teşebbüsler ne sporcularımızı ne de Federasyonumuzu yıldırmayacaktır.
Milyonlarca kız çocuğumuza, gencimize rol model olan A Ulusal Kadın Voleybol Ekibimizin ülkemizi temsil faktörün şuuru ve mesullüğüyle, zaferlerine yeni galibiyetler ilave edeceğinden herkes emin olmalıdır.
Bu vesileyle, başta voleybolun her zaman yanında yer alan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere, Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız Dr. Mehmet Muharrem KASAPOĞLU’na, bu çirkin yaklaşımı sergileyen belediye başkanına karşı zorunlu operasyonları şipşak başlatan Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ’ye ve sporcularımızın yanında yer alan, destekleyen, sahip çıkan herkese Türkiye Voleybol Federasyonu olarak teşekkür ederiz.”
0 notes
Text
Oyunlar ve Yorumlar
Tumblr media
Bir süredir gittiğim oyunları yazmak istiyorum pek sevgili tiyatrosever okur. Bu yazıya başladığımdan beri listeye yeni oyunlar eklendiği için onlardan da söz etmek ve yazıya eklemek istedim. Elbette yine eksik kaldı, çünkü çok güzel oyunlar var ve liste her zaman uzamaya devam edecek. 
Bu postta izlediğim ve devam etmekte olan birkaç oyundan söz ediyorum. 💫
Öncelikle, geçen sezonu sallayan Dünyada Karşılaşmış Gibi, izlemediyseniz yakalamanızı önereceğim oyunların başında geliyor. @krek_tiyatro izlemiş olanlara sahne düzeni olarak tanıdık gelecek olsa da, camekan içinde yer alan sırt sırta iki sahnede eş zamanlı gelişen olaylar, izleyiciler için farklı bir deneyim sağlayarak oyunu daha ilgi çekici kılıyor.
Tumblr media
Krek sahnesi nasıl bir şey derseniz,  bir camekanla çevrili, izleyicinin oyunculardan net çizgilerle ayrıldığı bir düzenleme. İzleyici, camın ardındaki sesleri kulaklıkla dinliyor. Bunun etkisi de şu, oyuncuların elma yemesinin sesi bile kulağınızın içinde, yani onlara, neredeyse kalp atışlarını duyacak yakınlıkta hissediyorsunuz. 
Oyunun içeriğine gelince, sistemin, haklının haksızın, suçlunun masumun karmaşası arasında, aynı mekanda yer alan yedi kişinin çoğunun kendi dünyasında var olduğu bir kurgu bu. Oyun, sahne ışığı her zaman kendine dönmese de bireysel hikayenin önemli olduğu, çerçevesi belli bir dar alanda, gecenin kör saatinde, dinlemenin akışın önemli bir parçası olduğu bir anlar bütünü sunuyor. 
Oyunun belirleyici cümlelerinden biri, ‘Şimdi sen benle dünyada karşılaşmış gibi konuşuyorsun ya’. Oyun boyunca sinirli, az konuşan, çabuk parlayan polisin sözleri, bizi bir anda onun hayatına tanık yapıyor. Bu cümle, dünyayla arasına kara bir tül girmiş insanın cümlesi. Hikayesini oyunda izleyin. 
İlişkiler, evlatlar, uğraş uğraş uğraş bir türlü rayına girmeyenler, tıkanan iletişimler, kapalı kalpler, pek çok hikaye var oyunda. Belki de Dünyada Karşılaşmış Gibi, hayatını yoluna koyamayanların hikayesi.
Oyunu ilk duyduğumda, açıkçası içeriğe bile bakmadan bilet almaya niyetlenmiştim zira bu kadro ve bu yazar bir araya geldiyse o oyun izlenir. İçerik de kurgu da deneyim de hiç pişman etmedi. Hala görmediyseniz, biletlere vakitlice bakmanızı tavsiye ederim, çünkü kapalı gişe devam ediyor.
Bilet alırken iki seçenek göreceksiniz, ilk salondan başlamanın daha iyi bir deneyim sunacağını düşünüyorum, dikkatinize.
Tumblr media
Gelelim geçen sezonun bir diğer iddialı oyununa. Zengin Mutfağı da geçen yıl başladığı gibi kapalı gişe devam ediyor. En büyük sebebi de Şener Şen’in 40 sene sonra tiyatro sahnesine geri dönmüş olması. 
Şener Şen meselesi karmaşık. Çocukluğumuzu inşa eden pek çok filmin içerisinde sevdiğimiz karakterlerin oyuncusu. Aynı toplumsal hafızayı paylaştığımız, hatta bunu oluşturan önemli parçalardan olan insanlardan beklentimiz bu hissi muhafaza etmemize olanak sağlamaları. Sevdiğimiz, gönül verdiğimiz, önemsediğimiz pek çok şeyin, kimliğimizin içine örülü hikayelerin, insanların bizden ayrı düştüğü, başka yöne gittiği, kötülüğe hizmet eder hale geldiği ortamda hassas olmamızdan daha doğal ne var? Bir takım sebeplerle kendisine kırgın insanların sayısı az değil. Tepkiler haklı mı haksız mı’ya girmeyeceğim, bu bir gönül meselesi ve kimseye söz etme hakkını kendimde bulamıyorum.
Ben, çocukluğumun oyuncusunu sahnede izleme şansını kaçırmak istemeyenler arasındayım. Elbette o dönemden de olsa yanına gitmeyeceğim insanlar da var.
Oyun, 1970lerdeki siyasi olaylar ekseninde geçiyor. Olayları, bir köşkün mutfağından takip ediyoruz. Hiyerarşinin olduğu bir ortama kritik olay koymak, dönüşüm zamanında sınıf çatışmasını işlemek için güzel bir yol. (Downton Abbey’nin de ayrıca hayranıyım, bir başka postta konuşalım.)
Oyunu önemli yapan sebeplerden biri günümüz siyasetindeki meselelere de uzak olmamasından kaynaklanıyor. Hatta lafı dolandırmayayım da yakın diyeyim. Ana dönüşümü geçiren karaktere sinir olmaya başladığınızda anlayacaksınız. Ben olsam bu oyunu kaçırmazdım, zaten de kaçırmadım. Biletleri DasDas’tan takip edebilirsiniz.
Tumblr media
Üçüncü olarak Don Kişot’um Ben’den söz etmek istiyorum. Oyun, sağlam kadrolu bir komedi. Eğlenceli bir akşam için listeye alın. Aralardaki şarkı kısımlarına takılacak olanlar vardır, zira şarkılar banttan geliyor ve birkaç bölümde yer aldığı için sıkıldığınız yerler olabilir. Oyunu uzatan bir unsur tabii bu.
Fakat oyunu göz ardı etmemenizi öneririm. ‘Acaba öyle olmasa mıydı, bu tarz komedi hala var mı’ diye düşündüğüm bir sahne dışında güzel. Ana karakterler etrafında dönen oldukça hareketli bu oyunda, bir delinin sahnede zühur edişi ve Sanço Panza’nın kadın olmasının oyuna katkısı izlemeye değer kılıyor.
Tumblr media
Haluk Bilginer, tiyatronun önemli isimlerinden, bu sözüm tabii malumun ilamı. Bir dönem üst üste Oyun Atölyesi oyunu izleyince, bir ara vermek ihtiyacı duymuştum. Kral Lear gelince ara da sona erdi. Öncelikle, Shakespeare oyunu olup da güncel meselelere denk gelmemesi pek mümkün değil. Bu rol, Haluk Bey’in parlayacağı bir rol, o da kesin. Farklı ne var derseniz, tüm kadronun kostümlü şarkılarıyla modernleştirilmiş bir yorum izliyoruz. Ben izlediğim dönemde baba kız meselesine fena takıktım, o nedenle de hoop içine çekti. Telefonla gişeyi ararsanız ilk beş sıradan bilet alabiliyorsunuz, ikinci sırada olunca da oyunculardan birinin interaktif sahnesinin parçası olmuş bulundum. Vallahi hazırlıksız yakalandım sevgili okur, yoksa bak bugün gel, sahneye bile atlarım. (Belki de uçların insanıyım, olamaz mı?) 
Tumblr media
Tiyatro Hemhal oyunlarını seviyorum ve daha önce üzerine de yazmıştım. Kısaca tekrar söz edersem, Dirmit benim etkilendiğim oyunlardan biri. Bunda Nezaket’in elbette çok payı var, ama hikayenin ana hatları ve onların işlenme şekli de beni çok çekiyor. Baskı, kız evlat olmak, hayalkırıklıkları, aileyle hayalin arasında seçim yapmaya zorlanma, korkular gibi pek çok mesele var ki kolay içselleştirebiliyorum. Annenin kontrolü, o kırılgan ve bir o kadar da derin ilişki, delirmeye teğet geçen anlar filan bak yazarken yine aklıma geldi. İzlenmeli Dirmit.
Tumblr media
Tırnak İçinde Hizmetçiler Nezaket ve Pınar’ın doğallık içindeki maharetle, iki tiyatrocunun var olma ve aslında yırtma çabalarına bakan, buna bakarken de sınıf meselesini, hareket ve hareketsizliği, kıskançlık ve potansiyel karanlığımızı deşen, anlamaya çalışan bir oyun. Oyun üzerine detaylı şurada yazmıştım: https://citylifeinspirations.tumblr.com/post/185060708879/tırnak-içinde-hizmetçiler
Tumblr media
Balat Monologlar Müzesi de, benim çok sevdiğim işlerden. Ben Yuvakimyon Lisesi içerisinde izledim. Okul ziliyle içeri girdikten sonra istediğin sınıfa giriyor, yaklaşık 15 dakikalık oyunlar izliyorsun. Mekanın etkisiyle beraber aslında o sınıflarda Balat sokaklarında yaşayan yaşamış insanların hikayelerine şahit oluyorsun. Oyunculuk, metinler, hepsini çok sevdim. Bu sezon Balat’ta yeni bir eski mekanda oynuyorlar. Cuma akşamları kadın hikayeleri, Pazar 15.00te de yeni oyunlar eklenmiş klasikleri var. İlk fırsatta tekrar gidip izleyemediklerimi yakalamak istiyorum. Eski oyunları tekrar da izlerim zaten, çok keyifli işler. Mutlaka bakın.
Şurada post yapmıştım: https://www.instagram.com/p/Bx7OFBSAIoo/?igshid=1pba1bqwgsv72
Tumblr media
Mutluyduk Belki Bugüne Kadar, çok kısaca ilişkiler ve samimiyet üzerine bir oyun. Son dört oyunları kaldı, yakalamaya çalışın derim. Şurada yazmıştım: https://www.instagram.com/p/By77O4pgzvQ/?igshid=ptb1iw5kucep
Gördüğünüz gibi hizmette sınır tanımıyorum sevgili okur, oradan buradan postlar çıkıyor. 
Tumblr media
Gelelim bir süredir devam eden ve benim bu sezon yakalayabildiğim, hatta sezonu kendisiyle açtığım oyun Kader Can’a. BAM İstanbul, Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin ile tanıdığımız bir ekip. Kader Can, İstanbul’un çeperinde yaşayan, annesiyle büyüyen, aklı fikri rap müzik yapmakta olan birinin, askere alınmasıyla gelişen olaylar üzerine bir hikaye. Hikayenin katmanları sınıf çatışmasına bakışında, Kürt meselesine bakışında, aileye bakışında gizli. Murat Mahmutyazıcıoğlu elinden çıkan metin, sahnede tek kişinin oyunuyla ete kemiğe büründüğü için, bence etkisi artıyor. Zira, sıkı bir tempoyla ilerleyen oyun, anne, bakkal amca, taksi şoförü, gözlüklü gibi karakterleri tek kişiden izlerken, bu farklı insanların bedenleri tek bedenden geçer, sözleri mimikleri ardı ardına (ve hiç sekmeden) canlanır, hatta bu karakterler birbiriyle diyaloğa girerken insanı çok seri içine çekiyor. Oyunculuğu izlemek bile tek başına oyuna gitmek için bir sebep. 
Tumblr media
Evlat, bu sezon heyecanla beklediğim oyunların başında geliyordu ve onu da yakın zamanda izleme fırsatı buldum. Beklentimi yüksek olduğundan mütevellit oyun beni biraz tatminsiz bıraktı. Fakat eminim çok seyircili bir iş olacak ve izleyenler epey etkilenecek. 
Benim tereddütüm şuralardan geliyor: Oyunculuk samimi ve tam karakterle örtüşmüş hissi vermedi. Büyük jestler, abartılı hareketler, üzerine de mikrofon daha başlangıçta oyunun içine girmemi zorlaştırdı. Baba misal, başarı takıntılı olduğu söylenen, ama bence kıyafeti, duruşu bile buna uygun olmayan bir adam. Bazı sözler, seyirciyi biraz hafife alıyor. Detayına giremeyeceğim bir sahnede, anlamamız için bize güvenilmesi gereken bir olay, babanın ağzından tek tek anlatılıyor mesela, buralar beni zorluyor. Ama evlat, Cem Yiğit Üzümoğlu, bence yakından takip edilmesi gereken bir oyuncu. Son son sahneyi çok sevdim. Bir pazarlık ve kararsızlık sahnesi mesela, çok güzeldi. Genel anlamda hikaye, metin güzel aslında, daha farklı işlenebilirdi. Müziklerle desteklenmesi biraz Çağan Irmak filmi havası verdi onda da duygulandırmak için zorluyor hissiyle geri çekildim. Popüler bir iş ve bu tek başına kötü bir şey değil elbette. Neyse siz beklentinizi çok da yükseltmeyin. Böylece daha iyi bir hisle ayrılabilirsiniz. 
Tumblr media
Teftişör de geçen sezonun çok ses getiren işlerinden. Ona da bu sezon gidebildim. Tiyatro Adam, daha önce Arturo Ui’nin Önlenemez Yükselişi oyunuyla hayatıma giren bir grup ki bu oyunlarını çok beğenmiştim. Ardından V. Frank izleyince, aynı oyunun daha zayıfı hissiyle ayrılıp bir süre oyunlarına gitmemiştim. Teftişör bu kadar konuşulunca izlemek istedim. Bu da diğerleri gibi başka zamanda başka insanlar ve gerçekliklerin üzerinden giderek siyasi eleştiri yapan bir oyun. Diğerlerine kıyasla bir tık daha fantastik. Aynı oyuncular birden fazla karakter canlandırıyor. İki oyuncunun kadın rolleri oynaması da oyunun mizah tarafına katkı yapıyor. Yani var karşıtlıktan doğan bir komedi. Bence biraz fazla uzun. Bilemedim, izleyin kendiniz görün. Memlekette malum siyasi mizah çok yok hala ve bu da hiç fena bir sebep değil.
Tumblr media
Bir de bonus eski oyun ekleyeyim sevgili okur. 39 Basamak, daha önceki sezonlarda gittiğim bir oyun. Büyük bir salonda sahneleniyor, zira karakterlerin uzak diyarlarda yollarda farklı mekanlarda gerçekleşen maceralarını bu şekilde takip görebiliyoruz. Her oyuncunun birkaç karakterler oynadığı bir meraklı komedi diyeceğim bu oyuna. Eğlenceli vakit geçirmek için tavsiye ederim ki zaten kadroyu da çok severim.  
Postlarım sürecek sevgili sanat meraklısı okur. O arada biletleri sıkı takip etmeye ve önden plan yapmaya devam. Keyifli izlemeler :)
Tumblr media
0 notes
barkoturktv · 5 years
Text
Yeşilçam’ın güldüren yüzü Kemal Sunal vefatının 19. yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor
Tumblr media
Oynadığı tüm karakterlerle Türk sinema tarihinde ön plana çıkmayı başaran ve yaptığı zeki esprilerle akıllara kazınan tiyatro ve sinema oyuncusu Kemal Sunal, vefatının 19. yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor. Kemal Sunal, 3 Temmuz 2000 tarihinde, Balalayka isimli filmin çekimleri için bindiği uçakta, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. 82 filmde rol almış sanatçının son filmi 1999 yılında vizyona giren Propaganda olmuştu. SUNAL AİLESİNİN İLK ÇOCUĞU Tam adı Ali Kemal Sunal olan usta oyuncu, annesi Saime Hanım ve babası Mustafa Bey’in ilk çocuğu olarak 11 Kasım 1944’te İstanbul Küçükpazar semtinde dünyaya geldi. Aslen Malatyalı olan Sunal’ın ayrıca Cemil Sunal ve Cengiz Sunal adında iki kardeşi bulunuyor. Fiziken babasına çok benzeyen, çocukluğunda yaramaz ve bir o kadar çekingen bir karaktere sahip olan Kemal Sunal, ilk öğrenimini Mimar Sinan İlkokulu’nda, lise eğitimini ise Vefa Lisesi’nde 11 yılda tamamladı. PROFESYONEL OYUNCULUĞA KENTER TİYATROSU’NDA BAŞLADI Çocukluk yıllarında tiyatroya ilgi duyan ve okulunda çeşitli müsamereler düzenleyen Kemal Sunal, lisedeki felsefe öğretmeni Belkıs Bakır’ın kendisindeki yeteneği fark etmesi üzerine, öğretmeninin aracılığıyla Müşfik Kenter’le tanışma fırsatı buldu. Lisede amatör olarak ilk kez “Zoraki Tabip”le sahneye çıkan usta oyuncu, aynı tarihlerde oynadığı oyun ile bir gazetenin düzenlediği liseler arası tiyatro yarışmasında “En İyi Karakter Oyuncusu” ödülünü aldı. PROFESYONEL OYUNCULUĞA 1966’DA BAŞLADI Lisede okul arkadaşları Uğur Dündar ve Müjdat Gezen gibi isimlerle birlikte eğitim alan Sunal, mezun olduktan sonra profesyonel tiyatro oyunculuğuna 1966’da başladı. İlk kez Kenter Tiyatrosu’nda “Fadik Kız” adlı piyeste 3 farklı karakterle rol alan sanatçı, daha sonra “Deli İbrahim” adlı oyunda canlandırdığı celladın yardımcısı rolüyle de repliği olmamasına rağmen seyirciyi güldürmeyi başarmıştı. ÜNİVERSİTE HAYATINI 27 SENEDE TAMAMLADI Yeşilçam filmlerinin gülen yüzü olarak bilinen Kemal Sunal, bir yandan tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’nda 2 yıl öğrenim gördü. Buradaki eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Sunal, 1992’de çıkan öğrenci affı ile tekrar üniversitenin 2. sınıfından devam ederek, 51 yaşındayken 1995’te mezun oldu. Mezuniyet töreni sırasında, “4 yıllık üniversite maratonu sonunda bitti, ama benimki biraz zor bitti. Ben 4 yıllık üniversite hayatını 27 yılda bitirdim.” diye konuşan ünlü sanatçı, daha sonra Radyo, Televizyon ve Sinema dalında yüksek lisans yaptı ve “Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” başlıklı bir tez hazırladı. Sanatçının bu tezi 2005’te ailesi tarafından kitaplaştırıldı. BİR DÖNEM ELEKTRİKÇİ ÇIRAKLIĞI YAPTI Üniversite dönemi ve sonrasında Emayetaş Fabrikası’nda çalışan sanatçı, tiyatro ve sinema dünyasına adım atmadan önce elektrikçi çıraklığı da yaptı. Dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak zorlu şartlar altında çocukluk ve gençlik dönemini geçiren Kemal Sunal, bir röportajında “İşte o yokluklar, Kemal Sunal’ı yarattı.” ifadelerini kullanmıştı. VATANİ GÖREVİNİ ANKARA’DA TAMAMLADI Kemal Sunal, vatani görevine Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda başladı, usta birliğini de 1981’de Ankara Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yaptı. Daha sonra Kenter Tiyatrosu’nda bir yıl kalan usta oyuncu uzun yıllar arkadaşlık yapacağı Bülent Kayabaş ile tanıştığı Pendik Tiyatrosu’nda bir süre sahne aldı. 1973 YILINDA SİNEMAYA ADIM ATTI Pendik Tiyatrosu’nun kapanmasıyla idol olarak gördüğü Ulvi Uraz’ın tiyatrosuna geçerek 4 yıl burada çalışan Sunal, ardından da Aksaray Küçük Opera’da, Ayfer Feray Tiyatrosu ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda görev yaptı. Burada oynadığı “Dün Bugün” adlı oyunla ünlü yönetmen Ertem Eğilmez’in dikkatini çekerek beyaz perdeyle tanışan Sunal, ilk kez 1973’te Eğilmez’in yönettiği Münir Özkul, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Tarık Akan, Halit Akçatepe ve Filiz Akın’ın yer aldığı “Tatlı Dillim”in oyuncu kadrosuna katıldı. Usta sanatçının, Devekuşu Tiyatrosu’nun Ankara turnesi sırasında tanıştığı ve 1975’te evlendiği Gül Sunal’dan Ali ve Ezo adlarında iki çocuğu oldu. “Tatlı Dillim” filminden sonra da tiyatro ve sinema çalışmalarını bir süre birlikte yürütmeyi başaran sanatçı, daha sonra kariyerine sinema ile devam etti. KISA SÜREDE TÜRKİYE’NİN EN SEVİLEN İSİMLERİNDEN BİRİ OLDU Başarıya giden yolun disiplinden geçtiğine inanan, işinde her zaman titiz ve tertipli olduğunu söyleyen Kemal Sunal, Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” eserinin sinema uyarlamasında canlandırdığı “İnek Şaban” tiplemesi başta olmak üzere, birçok filmde özgün fiziği ve hayat verdiği tiplerin halka olan yakınlığı nedeniyle kısa zamanda Türkiye’nin en sevilen oyuncularından biri oldu. 26 SENELİK SANAT HAYATINDA 82 FİLMDE ROL ALDI Oynadığı rollerde genellikle halk kahramanını canlandıran Sunal, filmlerde her zaman haklının haksıza, güçsüzün güçlüye karşı mücadelesini temsil eden komedi ustası haline geldi. Yüzü ve fiziki yapısı ile Fransız komedyen Fernandel’e benzetilen usta oyuncu, 26 yıllık sanat hayatına tiyatro oyunları hariç 6’sı yan rol, 76’sı başrol olmak üzere 82 film sığdırmayı başardı. HER YAŞTAN KESİMİN BEĞENİSİNİ KAZANDI “Saygılar Bizden”, “Şaban Askerde”, “Şaban ile Şirin” ve “Bay Kamber” olmak üzere 1993-1996 yılları arasında toplam 4 dizide de oynayan Sunal, Türk sinemasında öncesinde “İnek Şaban” tiplemesi olmak üzere canlandırdığı iyi, saf adam rolleriyle her yaştan izleyicinin beğenisini kazandı. İnsanları güldürürken düşündürmeyi de başaran sanatçı, filmlerinde öğretmenden bekçiye, kapıcıdan çöpçüye kadar birçok karaktere girerek, her dönem seyirciler tarafından ilgi gördü. Aynı zamanda canlandırdığı her karakterle seyircilerin yüzünü güldürmeyi başaran ve halk tarafından fazlasıyla benimsenen Kemal Sunal’ın oynadığı filmlerin genelinde Türk halkının geleneklerinden, adetlerinden, inanışlarından örnekler öne çıktı. Usta oyuncu, güldürü filmlerin yanı sıra çeşitli dram filmlerinde de rol alarak, izleyicilere adil olma, affedici olma, aile kurma, aile birliğine önem verme, arkadaşlık, bilimsellik, cesaret, cömertlik, çalışkanlık, demokrasi, dini değerler, duyarlılık, dürüstlük, emeğe saygılı olma, fedakarlık, misafirperverlik, öğüt verme, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, takım ruhu ve dayanışma, temizlik, tutumlu olma, vatanseverlik, vefa ve yardımseverlik konularını anlatmaya çalışmıştı. BİRÇOK ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ Bugüne kadar birçok ödüle değer görülen Kemal Sunal, 1976 yapımı ”Kapıcılar Kralı” filmi ile 1977 Antalya Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü aldı. Sanatçı ayrıca, 1989’da “Düttürü Dünya” filmindeki rolüyle Ankara Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü alırken, 1998’de de Antalya Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü”ne layık görüldü. 2000 SENESİNDE HAYATA GÖZLERİNİ YUMDU Uçak fobisi olduğu bilinen ve hayatında daha önce hiç uçağa binmeyen Sunal, oynayacağı son film “Balalayka”nın 3 Temmuz 2000’de filmin çekimlerine başlamak için Trabzon’a gitmek üzere bindiği uçakta kalp krizi geçirerek, hayatını kaybetti. Read the full article
0 notes
sizekitap · 5 years
Text
Kızıl İsyan Serisi Kutulu Özel Set (4 Kitap Takım)
0
Kızıl İsyan Serisi Kutulu Özel Set (4 Kitap Takım) Pierce Brown Pegasus Yayınları
Kızıl İsyan 1 Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum. Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez. Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum’un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün Kızıllar gibi Darrow da, Mars’ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünya bırakacağına inanmaktadır. Ancak Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinden başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemi ve kaybettiği aşkının anısıyla hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç için mücadele ettiği efsanevi Enstitü’ye sızmak için her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow’un düşmanlarını yenmek için artık yapmayacağı şey yoktur… Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile. “Klasik bilim kurgu hayranları ve yeni distopik destanların coşkulu takipçileri bu müthiş kitabı mutlaka okumalı.” examiner.com “Ender, Katniss ve şimdi de Darrow… Pierce Brown’ın imparatorlukları çökerten bu ilk kitabı, insanlığın yıldızlara yayılma hayalini yeniden canlandırıyor.” – Scott Sigler “Olağanüstü bir macera, nabzınızı hızlandıracak bir serüven. Pierce Brown’ın çarpıcı ilk romanı, Açlık Oyunları, Sineklerin Tanrısı ve Ender’in Oyunu’nu anımsatıyor. Başınızı döndürmek için gereken her şeye sahip.” – Entertainment Weekly “Hızlı, sürükleyici, ustaca kaleme alınmış ve elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Harry Potter ve Açlık Oyunları’nı andırsa da aslında gençlik romanlarının ötesinde bir başyapıt. Üslubu mükemmel ve hikâyesi benzerlerinden çok daha üstün. Hiç tereddüt etmeden herkese tavsiye edebileceğim muhteşem bir roman.” – Terry Brooks “Hırs dolu… Her yaştan Açlık Oyunları hayranı mutlaka okumalı.” – Booklist “Heyecan ve hareket dolu, sinemaya aktarılmaya hazır bir hikâye.” – Publishers Weekly “Okuyucuyu ele geçirecek ve daha fazlasını istetecek.” – Library Journal “Birinci sınıf bir ilk roman… Kızıl Yükseliş, her geçen gün kalabalıklaşan distopya türünde zirveye yükseliyor.” – USA Today “Kızıl Yükseliş, incelikli bir bakış açısıyla işlenmiş… Brown sadık bir hayran kitlesi oluşturacak.” – Richmond Times-Dispatch “Pierce Brown, okurlarının zihninde yer edecek müthiş ve güçlü bir eser yaratmış.” – The Huffington Post “Harika bir ilk kitap… Yazar, çok çeşitli unsurları, George R. R. Martin’inkine benzer bir tarzla bir araya getiriyor. Bu harika ilk kitap, esinlendiği klasik eserleri tanınamaz hale getiren çok ilgi çekici değişikliklerle, aşina olduğumuz temeller üzerine heybetli bir kale inşa ediyor. İnsanoğlunun geçmişte yaptığı gibi Pierce Brown da yıldızlara uzanıyor ve zirveye oynuyor.” – tor.com “Açlık Oyunları’nın yürek hoplatan heyecanı, Taht Oyunları’nın nabız hızlandıran görkemi ve karmaşıklığı, Blade Runner’ın masalsı güzelliği ve melankolisi bir arada… Hayal gücünüzü coşturacak.” – Star Magazine “Açlık Oyunları ve Ender’in Oyunu’nun heyecanını taşıyan, son derece eğlenceli bir ilk roman.” – risingshadow.net “Açlık Oyunları ve Ender’in Oyunu’nu bir araya getiren, inanılmaz bir bilim kurgu romanı.” – idigitaltimes.com “Açlık Oyunları’nın gerilimi, Sineklerin Tanrısı ve kadim tanrıların vahşetiyle şekillenen Antik Yunan mitolojisi arasında duran çarpıcı şiddet sahneleri sayesinde soluksuz okunan, fazlasıyla eğlenceli bir roman. Brown’ın yarattığı, çıplak gerçeklikle çatışma halindeki tanıdık ve başarısı bir o kadar kesin entrikalar, bu hikâyeyi klasik bilim kurgu severler ve yeni distopik destanların heyecanlı takipçileri için kaçırılmaması gereken bir esere dönüştürüyor.” – fantasyreviewbarn.com ALTIN OĞUL – Kızıl İsyan 2 ALTIN YÜZLERDEN OLUŞAN BİR DENİZDE SÜRÜKLENİYORUM.BURADA SADECE GÜÇLÜ OLAN HAYATTA KALABİLİR.SADECE AKILLI OLAN YÖNETEBİLİR.HÂLÂ OYUN OYNUYORUM AMA BU, OYUNLARIN EN ÖLÜMCÜLÜ.BEN YÜZYILLARDIR KÖLELEŞTİRİLEN HALKIMIN KILICIYIM.BAĞIŞLAMAYACAĞIM.VE UNUTMAYACAĞIM. Mars Enstitüsü’ndeki amansız rekabetten zaferle çıkan Darrow, namı diğer Azrail, yönetici seçkinler arasında saygın bir konuma yükselmiş, en zalim ve zeki Altınlara; Eşsiz Yaralılara katılmıştır. Ancak Darrow onlardan biri değildir: Geleceğin yalanlar üzerine kurulu olduğu, trajediyle dolu, unutamayacağı ve affedemeyeceği bir geçmişi vardır. Sistemi içeriden yıkma hedefine ulaşmak için herhangi bir Altın değil; en iyi, en güçlü, en zeki, en vazgeçilmez Altın olmalıdır. Halkını aydınlığa çıkarmasının başka yolu yoktur ancak bu yol boyunca attığı her adım, Darrow’un kendi gölgesini biraz daha karartacaktır. “İlk kitaptan çok üstün bir devam kitabı; öncülünü akla gelebilecek her bağlamda bir adım öteye taşıyor… Bilimkurgu hayranları için yılın en iyi kitabı olmaya aday.” – tor.com “Pierce Brown’ın evreninde ilkellik ile yüksek teknoloji yan yana geliyor; aldatmaca ve kahramanlıkların dozu artıyor, macera da asla hız kesmiyor. Darrow ise daha ağır fiziksel ve duygusal çatışmalara giriyor.” – Amazon.com, Seira Wilson “Sürükleyici… Altın Oğul normalde bir üçlemenin son kitabından beklenecek, distopyaları yerle bir eden türde bir macera ve klişelere başkaldıran bir devam kitabı.” – Entertainment Weekly “Hikâyeyi Enstitü’nün dar alanından çıkaran Altın Oğul, Brown’ın edebiyat dünyasındaki ilk eserinden de başarılı bir kitap. Çatışma daha kapsamlı bir boyut kazanıyor ve çocuk oyunu olmaktan çıkıp Güneş Sistemi’nin kaderini belirleyecek gerçek bir savaşa dönüşüyor.” – Library Journal “Kızıl Yükseliş’ten daha tehlikeli; aldatmacaları ve sürprizleri ise onunkiler kadar heyecan dolu. Sonunda ağzınız açık kalacak ve Brown’ın tam anlamıyla özgün, fazlasıyla nefes kesici serisinin sonunu dört gözle bekleyeceksiniz.” – Booklist SABAH YILDIZI – Kızıl İsyan 3 Her şey kaybedildiğinde onur ölümü emreder ama yaşayanlar için hâlâ umut var.Altınlar tüm evrene hükmedebilsin diye zincire vurulmuş tüm renkler için.Yalnız değilim. Kurban değilim.Ben Azrail’im.Acı çekmeyi bilirim.Karanlığı bilirim.Hikâye böyle bitmeyecek. “Pierce Brown, bilimkurgunun en gizli kalmış sırrı. Üçlemenin çarpıcı ve ilham verici son kitabı öyle bir gerilimle dolu ki satırlar arasında yere iğne düşse duyuyorsunuz.” – Entertainment Weekly “Yepyeni bir bilimkurgu nesli yetiştiren bu seri, beklentileri fazlasıyla karşılayan, kor gibi kızıl bir sona ulaşıyor.” – Amazon.com, Adrian Liang “Brown, Frank Herbert’ın Dune’undaki gibi, tarih ile mitoloji arasındaki gölgelerde var olan karakterle dolu, çok katmanlı, alternatif bir evren yaratıyor. Muazzam serinin sonu iddialı ve tatmin edici.” – Kirkus Reviews Darrow huzur içinde yaşayabilecekken düşmanları ona savaş getirmiştir. Altın yöneticiler karısını asmış, halkını köleleştirmiştir. Darrow ise karşı koymaya kararlıdır ve Altınların arasına sızmak için her şeyini riske atmıştır. Toplum’un en güçlü savaşçılarını yenip rütbesini yükseltmiştir. Ancak hiyerarşiyi içeriden çökertecek devrime adım adım yaklaşırken aniden sırtından vurulmuştur. Tüm hayatının birikmiş öfkesine ihanetin acısı eklenmişken karanlığa kapılmamaya çalışan, bu süreçte Altın dostlarına sadakati ve özgürlük arzusu arasında hırpalanan Darrow, Güneş Sistemi’nin kaderi omuzlarındayken her zamankinden daha savunmasızdır. Onun gerçek kimliğini bilen eski müttefikleri, sadakatlerini koruyacak mıdır? Altınlara karşı ayaklanması başarıya ulaşabilecek midir? Darrow başlattığı iç savaşı mutlak zafere taşımaya çabalarken Altın tiranlara karşı direnen milyonlarca insanın hayatını değiştirecek seçimler yapacaktır. “Mükemmel… Yıldızlararası iç savaşı çok tatmin edici bir sona ulaştırırken coşkulu nutukları, parçalanan ailelerin hikâyelerini ve çarpıcı çatışma sahnelerini okura ön sıradan izletiyor.” – Publishers Weekly “Yıldız Savaşları’nda Jedi’ın Dönüşü neyse, Kızıl İsyan üçlemesinde de Sabah Yıldızı o…” – tor.com DEMİR ALTIN – Kızıl İsyan 4 “İSTEDİĞİN KADAR GÖZLERİNİ DEĞİŞTİR. YARAMIZI AL. SALTANATIMIZI PARÇALA. BU, ÖZÜNDE KİM OLDUĞUNU DEĞİŞTİRMEYECEK DARROW: BİR KÖLE.”  ARTIK BİR BABA DEĞİLDİM. BİR KOCA DEĞİLDİM. ÖFKE VE NEFRETTEN İBARETTİM. BEN LYKOS’LU CEHENNEMDALGICI, SAVAŞ LORDU, KÖLE KRALI, KURTARICI VE MARS’IN AZRAİL’İ, SAVAŞIN ONUNCU, HAYATIMIN OTUZ ÜÇÜNCÜ YILINDA ALTINLARIN SON BÜYÜK SAVAŞ LORDUNUN CANINI ALACAĞIM!  “#1 The New York Times çoksatan yazarı Pierce Brown çarpıcı uzay operasının yeni kitabıyla Kızıl İsyan serisinin çıtasını ve ivmesini yükseltiyor.” – Entertainment Weekly “Yeni kahramanlar ve olayların aldığı farklı yönle Kızıl İsyan’ın dördüncü kitabı yeni bir üçlemenin ilk kitabı.” – School Library Journal ONUR VE İHANET. ENGEL TANIMAYAN BİR DEVRİM. On yıl önce Darrow, Toplum’un zincirlerini kırabileceğine inandığı devrimin kahramanı olmuştur. Fakat İsyan her şeyi parçalamış, barış ve özgürlük yerine bitmek bilmeyen bir savaş getirmiştir. Şimdi Darrow, uğruna savaştığı her şeyi riske atarak son bir umutsuz göreve çıkmalıdır. Herkesi kurtarabileceğine hâlâ inansa da kendini kurtarması mümkün müdür? Kaderi başka gezegenlerdeki insanların kaderleriyle kesişen Darrow ve etrafındakilerin hayatı geri dönülmez bir şekilde değişecektir… Küçük bir Kızıl kız, mülteci kampında yaşanan trajediden kaçarak hayalini dahi kuramayacağı bir hayata atılır. Kederden mahvolmuş eski bir asker, hayatı pahasına, galaksideki en değerli şeyi çalmaya zorlanacaktır. Darrow’un değiştirdiği dünyanın kaybını sindiremeyen ve küllerinden doğmaya dair hayaller kuran sürgündeki vâris Lysander au Lune, akıl hocası Cassius’la yıldızların arasında hayalleri için doğru zamanı beklemektedir. Bir evrenin sona erişinin öyküsü Kızıl İsyan’dan sonra Demir Altın’la yeni bir evrenin trajedi ve zaferlerle dolu destanı başlıyor.  “Macera, gizem ve insanlığa dair trajik öyküleri sevenler için birebir.” – Publishers Weekly “Soluksuz okunan, detaylı ve muazzam bir öykü.” – Kirkus Reviews 
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara devamı burada => https://sizekitap.com/edebiyat/kizil-isyan-serisi-kutulu-ozel-set-4-kitap-takim/
0 notes
Text
Alaaddin Adworks (Haziran)
Algida – Max Insight ve Copy
Hedef Kitle: 7-14 Yaş
Bu yaş aralığının sürekli yaptığı aktivitelerden biri de mahalle maçı yapmaktır. Zaman zaman bu futbol maçları bir iddia üzerine yapılır. Kaybeden taraf, kazanan tarafa maç sonunda bir şey ısmarlar.
7-14 yaşındaki çocuklar büyüklerine karşı haylazlıkları olsa bile saygıdan ve hoşgörüden ödün vermezler.
7-14 yaş grubunun karşı cinse duyduğu sevgi “çocukluk aşkı” olarak adlandırılır. Aşk hayatlarında da toylukları sebebiyle biraz “çaresizlerdir”. Bu kitle mobil dünyada çokça zaman geçirdiğinden çareyi internette arar. İzlediği videolardan, dizi/film sahnelerinden ve reklamlardan “aşk-” hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışır/öğrenir. (Mobil – Viral video)
Ebeveynleriyle fikir ayrılığı vardır. Özellikle bu yaştaki çocuklar onlardan bağımsız olarak yapabilecekleri bir şey gördüğünde uygularlar.
Kardeşleriyle çok önemli olmayan sebeplerden ötürü kavga ederler. (Yemek için, arabada ön koltuğu kapmak için veya herhangi bir materyal -oyuncak, bilgisayar vs.- için)
Sağlıksız besinler tüketmeyi çok severler. Fast food, cips, çikolata, gazlı içecekler onların vazgeçilmezi.
En büyük korkularından biri hocalarıdır.
Kız çocukları annelerini, erkek çocukları ise babalarını örnek alarak şekillenir.
Daima karşı cinsiyetle çatışma söz konusudur. Bu çatışma fizikselden ziyade mentaldır. (Kız ve erkek grubunun birbirlerine sataşması)
Toplumsal cinsiyet rolleri bu yaşımızda şekillenir. Erkeklere aksiyona, kızlar Barbielere gıpta eder ve yönelirler. Öyle ki bu roller tarihin başından beri süre gelmiştir ve iki cinsiyete verilen rol -her ne kadar modern dünyada çalışılsa da- hiç değişmemiştir.
Doğum günlerimiz her zaman özeldir fakat bu yaş aralığında çok daha değerlidir doğum günleri. Bu yaş aralığındaki doğum günlerimizde aldığımız hediyeler hem daha bol hem daha ilgi çekicidir.
Bu yaşa özgü bazı hastalıklar vardır. (Suçiçeği)
Sağlıkları için doktora gitmekten ve özellikle aşı olmaktan kaçınırlar.
Okula gitmeyi, ödev yapmayı, sınava çalışmayı büyük dert olarak görürler ve sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanırlar.
Biraz indirect olabilir ama çoğunluk sabah ezanından biraz korkar. Tabii bu korku yaş ilerledikçe azalır.
Ödüllendirilmeyi beklerler.
Kampanyalar (Mecra: Viral Video, Youtube, TV)
Yine bir mahalle maçı konsepti olduğunu düşünelim. Yukarı Mahalle ile Aşağı Mahalle arasında örneğin. Birbirlerine ezelden(!) beri rakip olan bu 2 grup yine iddialı bir maça girişmişlerdi. Kaybeden kazanana maç bitiminde MAX almakla yükümlü. Aşağı mahalle yanlarında buz çantasıyla (soğuk tutan herhangi materyal) geliyor sokağa (mahallelerinin sınırında). Yukarı mahalle buna anlam veremese de üzerinde çok düşünmüyor. Maç başlamadan önce 2 takımda kendi aralarında toplanıyor ve ödül (MAX) için birbirlerini motive ediyorlar: “Maxlar bizim olacak arkadaşlar. Sonuna kadar savaşın!”. Maç başladığı andan itibaren aralarındaki ezeli rekabetten dolayı maç çekişmeli devam ediyor. Adeta bir Şampiyonlar Ligi Finali gibi. Aşağı Mahallenin son dakika da golü atmasıyla Yukarı Mahalle maçı kaybediyor ve buruk şekilde sahadan ayrılıp tıpış tıpış MAX’ları almaya gidiyorlar. Yolda da birbirlerine “MAX’ı kaybettik” tarzında yakınıyorlar. Kazanan takıma dondurmalarını verip uzaktan izliyorar. Umutsuz ve kaybetmiş şekilde arkalarını dönüp gideceklerken kazanan takımın kaptanı (çete lideri) getirdiği o buz çantasından (taşınabilir mini buzdolabı) bir adet MAX çıkartıp Yukarı Mahalle’nin liderine fırlatıyor(önce “Hey” diyip kendisine dönmesini sağlıyor veya ıslık çalıyor), ikisinin de yüzünde önce bir tebessüm ve tereddüt belirtisi görülüyor sonrasında gülüşmeler başlıyor ve el sıkışıyorlar (sarılıyorlar) aralarındaki ezeli rekabet tatlı rekabete dönüşüyor. Beraber MAX’larını yiyorlar.   …..ve son
Bir grup haylaz çocuk güneşli ve sıcak bir günde yine ferahlığın ve lezzetin tadını almak için yapmaktan usanmadıkları bir şeyi yapmak için yoldalar: Karadut Çalmak (ağaçtan koparmak).  Hedeflerinde ise Mehmet Amca’ya ait olan bir bahçe var. Mehmet Amca yaşlı, sempatik, tatlı – sert bir amcamız; bahçesi ise verimli, meyvelerle zenginleşmiş bir bahçe. Çocuklar bahçeye gizlice girip çokta yüksek olmayan o ağaçtan karadutları tek tek kopartırken aniden Mehmet Amca çıka geliyor. Onları çokta kaba olmayan ama etkileyici bir şekilde bahçesinden kovuyor lakin çocuklar mutlu. Hem haylazlık yapıp eğlendikleri için, hem de o güzel, taze karadutları yiyip lezzete vardıkları için. Aradan zaman geçiyor ve yine bir operasyon için Mehmet Amca’nın evinin oraya geliyorlar. Büyük bir şokla karşılaşıyorlar çünkü Mehmet Amca bahçenin etrafını çocukların aşamayacağı bir çitle örmüş, giriş imkansız. Mehmet Amcayı kızdırıp neşelenememekten ziyade o karadutları yemedikleri için üzgünler. Yolda ilerlerken bir bakkalın/marketin yanından geçiyorlar. Bakkalın/marketin duvarında MAX’ın yeni ürününe dair bir afiş görüyorlar. Birbirlerine bakıp gülümsüyorlar ardından hızlı şekilde markete girip MAX’ları alıyorlar. Aralarından bir tanesi tam kendi dondurmasını alıp çıkacakken aklına bir fikir gelip gülümsüyor. Sonra bu grup yine Mehmet Amca’ya giden yolda gözüküyor. Mehmet Amca’nın evinin oraya geliyorlar ama giriş imkansız haliyle. Çocuklardan biri eline çok küçük bir taş alıyor ve Mehmet Amca’nın penceresine atıyor. Yine çocukların onu rahatsız etmek için geldiğini düşünen Mehmet Amca tüm öfkesiyle dışarıya atıyor kendini. (Ama bu öfke tatlı-sert) Birbirlerine ve Mehmet Amcaya sırıtan çocukları görüyor. Çocukarın gülüşlerinde iyi bir şey yapmanın gururu hissediliyor o esnada. Ardından demin bahsettiğim o “aklına fikir gelen çocuk” arkasında sakladığı dondurmayı Mehmet Amcaya uzatıyor. Mehmet Amca önce şaşırıyor sonra yüzündeki ifade tatlı bir tebessüme dönüşüyor. Bu sahneden sonra ürün tanıtımı başlıyor, ürün anlatılıyor. Sonra sahne tekrar olaya dönüyor. Mehmet Amca çocukları bahçede oturtmuş karadut ikram ediyor ve “MAX’ınki kadar güzel değil ama…” (ya da bir şey demiyor sadece ikram edip beraber oturuyorlar) diyor ve çocukların yanına oturup hemen yanındakinin başını okşuyor.    ……ve son
Hem aynı sınıfta eğitim gördüğü hem de aynı mahallede yaşadığı kıza aşık olan bir çocuk toyluk ve tecrübesizlik sebebiyle bu kıza asla sevgisini hissettirememiş. Uzaktan uzağa izlemekle yetinmiş.
Okulda 2 ön + çarpraz sırasında oturan kıza pür dikkat kesilmiş olarak bakıyor, elleri çenesinde kara kara düşünüyor. Hocası da çocuğun ismini sesli şekilde söyleyip derse odaklanmasını belirtiyor. Yine sokakta çocuk kendi arkadaşlarıyla futbol oynarken (çocuk kaleci) yine kendi arkadaşlarıyla oynayan kıza aynı dersteki gibi bakıyor, bu sefer gol yiyor ve kendi arkadaşları tarafından eleştiriye maruz kalıyor (Oğlum napıyorsun ya?!). Çocuk evinde gitmiştir ve sonunda dayanamayıp bir yere başvurmaya karar vermiştir: İnternet. Google’a girip “Sevdiğim kıza nasıl açılırım? Sevdiğim kıza nasıl yaklaşmam lazım?” gibi konuları araştırmaya başlamış. Çıkan sonuçlar onu özel YouTube videolarından tutun da bazı markaların viral reklamlarına hatta dizi-film sahnelerine götürmüş. İzlediği videoların çoğunda lüks yaşam, boğazda yemekler, bir buket çiçek v.s kendisinin erişemeyeceği şeyler görmüş ve morali bozuk bir şekilde yatağa girmiş.  (Ya da sadece yüzünü buruşturup umutsuz şekilde bakmış) Çocuk başka bir gün arkadaşlarıyla sokakta hep beraber dondurma alıyor (MAX) o esnada kız da kendi arkadaşlarıyla o Çocuk başka bir gün arkadaşlarıyla sokakta hep beraber dondurma almışlar (MAX) o esnada kız da kendi arkadaşlarıyla oynuyor. Çocuk tam dondurmasından ilk ısırığı alacakken kızla göz göze geliyor. Kız kafasını çeviriyor çocuk da tam dondurmasını ısıracakken duruyor. Kızın yanına gidiyor ve elindeki dondurmayı kıza ikram ediyor ve kız da gülümseyerek kabul ediyor.
-Ürün tanıtımı, marka imajı, slogan, logo-
Son sahne 2 çocuk bir yerde -bankta, kaldırımda vs.- oturmuş yan yana mutlu bir şekilde dondurmalarını yiyor.    ….ve son
Dijital Mecra – Haylaz Çocuklar Kampanyası
Yukarıda uzunca açıkladığım filmin kısa versiyonunun Youtube’daki yerli Youtuberların kanallarında video öncesinde gösterilmesi.
Online oyunların -başta League of Legends- olmak üzere bulunduğu sosyal medya kanalarında yayınlanması. Ama resmi hesaplarda değil; daha çok orta çaplı fan sayfalarında yayınlanması. Böylelikle maliyeti de azaltmış oluruz.
Bu yaş aralığındaki çocuklar sinema salonlarında genelde animasyon ya da çocuk filmleri izliyor. Bu filmler öncesinde dev ekranda yayınlanabiir.
App Store ve Google Play’den en çok indirdikleri uygulamaları/oyunları araştırarak o oyunun içerisinde visual tarzı reklam verilebilir.
Oyun sitelerinde yanda Pop-Up tarzı.
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
HorseGirl - At kız Oyunu Oyna
HorseGirl – At kız Oyunu Oyna
Oh evet, yarı at / yarı kız. Hayal gücünüzü vahşi gidelim ve bu at kızı giyinmek! Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz. Eğlenceli vakit geçirmenizi dileğiyle iyi…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Nerd - İnek Öğrenci Oyunu Oyna
Nerd – İnek Öğrenci Oyunu Oyna
Kim bir ineği sevmez? Eh, her zaman en iyisini giymezler, o yüzden şimdi onları serinletebilirsin! Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz. Eğlenceli vakit geçirmenizi…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Winnie the Pooh Oyunu Oyna
Winnie the Pooh Oyunu Oyna
Winnie the Pooh’un Cadılar Bayramı bash için giyinmeye yardım etmesi gerekiyor! Onu dostları ya da başka bir şey olarak giydir!Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz.…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
PowerPuff Girls Oyunu Oyna
PowerPuff Girls Oyunu Oyna
Şimdi yardımına ihtiyaçları var! Onları giydir ve bir kıç tekmelemeye hazır olmalarını sağla! POWERPUFF KIZLARI GİT! Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz. Eğlenceli…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Sailor Moon - Ayın denizci eri Oyunu Oyna
Sailor Moon – Ayın denizci eri Oyunu Oyna
Sailor Moon geri döndü ve geri dönmeden önce moda tavsiyenize ihtiyaç duyuyor! Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz. Eğlenceli vakit geçirmenizi dileğiyle iyi oyunlar…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Stich Oyunu Oyna
Stich’in tuhaf kıyafetleri var! Öyleyse git ve ona yardım et! Oyuna başlamak için başla butonunu tıkladıktan sonra oyun sayfamız açılacaktır. oyunu ok tuşları ile sağa solo yukarı aşağıya hareket ettire bilirsin ve w.a.s.d tuşlarıyla da oynuya bilirsiniz oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen nasıl oynanır videomuzu izleyiniz. Eğlenceli vakit geçirmenizi dileğiyle iyi oyunlar dilerizGeldeoyna…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Gravıty Kıd - Yerçekimi Çoçuk
Gravıty Kıd – Yerçekimi Çoçuk
Herkese merhaba bugün sizlerle yeni ve eğlenceli oyunlarla karsınızdayız. Hey sen, Yerçekimi serin bere şapka ile Çocuk. Çabuk, yerçekim önleyici ayakkabılarını giy ve koşmaya başla! Engellerden, boşluklardan kaçının ve oh, kuyruğunuzda bir polis olduğunu söyledik mi? Özellikler: – Becerilerini geliştirmek için para topla – Kalkanlar, bozuk para mıknatısları ve ağır çekim iksiri gibi…
View On WordPress
0 notes
geldeoynamacom-blog · 5 years
Text
Blast Away Ball Drop - Uzakta Topu Bırakın Blast
Blast Away Ball Drop – Uzakta Topu Bırakın Blast
Herkese merhaba bugün sizlerle yeni ve eğlenceli oyunlarla karsınızdayız. Blast Away Ball Drop! hayatta kalabilir misin Topları ateş, para toplamak, yükseltme, tankınızı özelleştirmek! Uzakta Patlama: Top Bırak! hayatta kalabilir misin Topları vur puan kazan ve tank topunu yükselt. Gökyüzünden düştüklerinde 100 top veya daha da fazla ilerle. Blast Away: Ball Drop güçlü bir tankla silahlı…
View On WordPress
0 notes