Tumgik
#Zalim Esed
kamtarir · 5 months
Text
İnsanın bu kadar zalim bir varlık oluşunu es geçemiyorum her gün en az bir kez neden diye düşünüp dururum
126 notes · View notes
hattabi · 3 months
Note
Es selamu aleykum ve Rahmetullah abi. Örnek veriyorum Türkiye'de Akidesini bilmediğimiz birine ne gözle bakmalıyız misal küfrü henüz açık değil izhar edinceye kadar müslüman hükmü mü vermeliyiz
Aleykum esselam ve Rahmetullah, bunun için öncelikle dar meselesine değinmemiz gerekir. İslâm hükümlerinin uygulandığı yere darul İslam denirken, küfür hükümlerinin uygulandığı yere de darul küfür denir. Darul islamın tebası da Müslümandır, aksine bir illet çıkana kadar kişilere Müslüman hükmü uygulanır. Darul küfrün tebası da kâfirdir, aksine bir illet bulana kadar (yani toplumun küfründen teberri ettiğine dair bir emare görene kadar) onlara küfür hükmü uygulanır.
İbn Muflih, el-Adab'u'ş-Şer'iyye adlı eserinde, “Daru'l-İslam'ın ve Daru'l-Küfr'ün tahkiki hakkında bir fasıl” başlığı altında şöyle demektedir:
“Müslümanların ahkamının galip olduğu her dar; Daru'l İslam'dır. Şayet Kafirlerin ahkamı galip ise orası Daru'l-küfür'dür. Bu iki dar’ın dışında dar yoktur.”
İmam Ahmed der ki: Bu böyledir, çünkü kişinin bir dar içinde bulunması durumunda asıl olan bu kişinin o dar’ın ehlinden olmasıdır. Ondan dolayı o kişiye dar ehlinin hükmü uygulanır, ta ki bunun aksine bir delil bulununcaya kadar.”
| İbn Kudâme, el-Muğni, 2/404, 1638.
İmam eş-Şafii rahimehullah dedi ki:
الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا
"«Halkı zalim olan köy» ayeti hususiyet ifade etmektedir. Çünkü bütün köy halkı zalim olmayabilir; içlerinde müslümanlar bulunabilir. Fakat zalimler çok, müslümanlar az bulunuyordu."
| er-Risale, 186.
Allah azze ve celle içlerinde müslümanların olmasına rağmen o halkı yaptıkları ameller sebebiyle "zalim" olarak isimlendirmiştir. Bu Allah'ın toplumlar hakkında ki usulüdür. Buna dair ayetler çoktur. Hal böyle iken kafirlerin çoğunlukta olup, küfür ahkamının hakim olduğu beldelerde hali bilinmeyen kimselere "ehli küfür" diyenler nasıl mübtedi olabilir?
10 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 month
Text
Tumblr media
ES-SELÂMÜ ALEYKÜM
HAYIRLI SABAHLAR
Yâ Erhamerrahimin..!
Yâ Erhamerrahimin..!
Yâ Erhamerrahimin..!
Ey Âlemlerin Rabbi ve yaratıcısı olan , Rahmetim azabımı geçti buyuran , İSMİ ÂZAM hürmetine ;
Hangi kardeşimizin ne sıkıntısı varsa selâmete çıkar....
Hastalara acilen muaccelen şifa ihsan eyle....
Borclulara eda ,dertlilere deva ,işi olmayanlara iş,
işi çok olanlara işlerinde kolaylıklar ihsan eyle....
Bekarlarımıza hayırlı eş,
Evladı olmyanlara hayırlı evlat, evi olmayanlara hayırlı bir Ev nasip eyle....
Namazı olmayan sevdiklerimize secde lezzeti ihsan eyle....
Bizleri bir an olsun Sensiz ,nefs'imizle bırakma...
Evlatlarımızı herşeyin en hayırlılarından eyle ;
En hayırlılarıyla muhatap et...
Vatanımızı koru, düşmanlara karşı muvaffak eyle ....
Darda, zorda olan bütün mü'min kardeşlerimize şefkatinle muamele et....
Cennet ül Firdevs'inde ;
Cemalini ﷻ gören,
Efendimize(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e. kavuşan kullarından olmayı nasip eyle. ...
Mazlum Gazze ve Filistin'li kardeşlerimize özgürlük ve kurtuluş nasip eyle!
Zalim kavmi ise helak ve imha eyle !
Küfrü zayi , mü'min ve müslümanı ihya eyle ,
Allah'ım !
ŞÜPHESİZ SENİN HER ŞEYE GÜCÜN YETER ALLAH'IMﷻ
Âmîn , Ecmeiyn Ya Rabbel Âlemîn
8 notes · View notes
yalnzardc · 4 months
Text
Maide sr. 120 ayettir.
Abdullah b. Amr'dan şöyle rivâyet etmiştir: "Hz. Peygamber, bineği üzerinde girerken Mâide sûresi nazil oldu.
3 - "el-munhanikatu", kasten veya tesadüfen ipin boğazına geçmesi sonucu boğularak ölen hayvanlara denir.
"el-Mevkûzetu", keskin olmayan bir şeyle vurularak öldürülen hayvanlara denilmektedir.
"Mütereddiye", tepeden veya yüksek bir yerden yuvarlanıp ölen hayvanın yenilmesi helal değildir.
"Natiha" başka bir hayvanın boynuz atmasıyla ölen hayvan demektir.
Nusub : Ka'be'nin etrafında bulunan taşlara denilmektedir. İbn Cüreyc, bunların 360 taş olduğunu belirtmektedir.
Süddî şöyle demiştir: Bu ayet, Arefe günü nazil oldu. Bu ayetten sonra helal ve haram nâzil olmadı.
İbn Cerir: Hz. Peygamber, Arefe gününden seksen bir gün sonra vefat etmiştir.
19. Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): «Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi» demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.
19 - Hz. Peygamber ve Hz. İsa arasında uzun bir müddet bulunmaktadır.
Katade, altıyüz yıl olduğunu belirtmektedir.
Buhârî, Selmân el-Farisî ve Katâde'den aktardığına göre fetret dönemi beşyüz altmış yıldır.
Dahhak, dörtyüz otuz küsur yıl olduğunu belirtmiştir.
İbn Asakir, Şabi'den: Mesih'in göğe yükselmesinden Hz. Peygamber'in hicretine kadar dokuzyüz otuzüç yıl geçmiştir.
Yaygın olan ilk görüş, yani altı yüz yıldır
37. Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.
37 - Cabir b. Abdillah'ın aktardığına göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk, cehennemden çıkıp cennete girecektir." Câbir'e "Fakat Allah, cehennemlikler hakkında Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir demiştir" dedim. Hz. Câbir de "Ayetin başını oku, ayetin başında kafirlerden bahsedilmektedir" dedi. Talk b. Hubeyb'den şöyle aktarılmaktadır: Ben, şefaati en sert şekilde inkar edenlerdendim. Nihayet Câbir b. Abdillah ile karşılaştım ve cehennemliklerin cehennemde ebedi kalacaklarına dair ne kadar ayet biliyorsam okudum. Hz. Câbir, "Ey Talk! Sen Allah'ın kitabını ve Hz. Peygamber'in sünnetini benden daha iyi bildiğini mi sanıyorsun? Senin okuduğun ayetlerde geçen kimseler müşriklerdir. Fakat cehennemden çıkacak olanlar ise günah işlemiş, bundan dolayı da cehennemde azap çekmiş, sonra da oradan çıkmış müslümanlardır" dedi.
44. ... Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
44 - Berrâ b. Azib, İbn Abbas, Hasan el-Basri ve başkaları bu ayetin ehl-i kitab hakkında nazil olduğunu belirtmiştir.
İbn Abbas, ayet hakkında dedi ki: "Kim, Allah'ın indirdiklerini inkar ederse kafir olur, kim kabul edip öyle hükmetmezse zalim ve fasık olur."
49. (Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.
50. Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?
49/50 - Muhammed b. İshak, İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmiştir: Ka'b b. Esed, Abdullah b. Sûriyā ve Şås b. Kays birbirine "Muhammed'e gidelim, belki onu dininden çeviririz" dedi. Hz. Peygamber'e gelip "Ey Muhammed! Sen biliyorsun ki biz Yahudi din adamları ve eşrafındanız. Şayet biz sana tabi olursak Yahudiler de peşimizden gelir, hiç biri bize muhalefet etmez. Bizim kavmimizle husumetimiz var, senin huzuruna mahkemeye gelelim, sen de bizim lehimize karar ver. Böylece biz de sana iman edip seni tasdik ederiz" dediler. Hz. Peygamber bunu kabul etmedi. Allah (Celle Celalühü) da onların hakkında bu ayetleri nazil etti (İbn Cerîr).
60 - Süfyan es-Sevrî'nin İbn Mes'ûd'dan aktardığına göre Hz. Peygamber'e maymun ve domuzlaın onların nesli olup olmadığı soruldu. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Allah şeklini değiştirdiği veya helak ettiği hiçbir kavimden nesil yaratmamıştır. Maymun ve domuzlar bu olaydan önce de varlardı" (Müslim).
8 notes · View notes
ameliazahara · 1 year
Text
Buru-buru amat, mau kemana sih?
Yuk sini duduk dulu, banyak makanan enak di sini, ada es kopi enak, dan ada penyejuk udara juga. Jangan sampai lupa sama kebahagiaan diri sendiri, apalagi sampai lupa makan. Pelan-pelan aja, rejeki mu ga akan dipatok ayam.
Mungkin saat ini adalah saat di mana gue benar-benar merasa hidup—dengan sungguh menikmatinya. Kemarin dulu-dulu entah kenapa buru-buru amat, ambis banget ngejar yang entah apa—berujung ga dapat juga. Tapi bersyukur sebab hari kemarin jadi manusia yang bertanggungjawab sama hidup, sampai lupa makan, dan lupa sama kondisi diri sendiri.
Sekarang sudah tidak ingin lagi demikian. Sekarang apa-apa prioritasnya adalah diri sendiri. Sekarang sudah tidak lagi ingin buru-buru, mau pelan-pelan aja. Mau menikmati apa yang sudah diperoleh. Mau bersyukur dengan sederhana, tanpa buru-buru. Hidup itu yang penting sehat dan bahagia. Terlalu zalim sama diri sendiri juga nanti tuhan marah.
6 notes · View notes
ceffelkalem · 2 years
Text
Bir imtihandır dünya.
İnsanoğlu dünyada geçirdiği her vakit için çeşitli imtihanlara tabii olur. İmtihan kişisel de olabiliyor genel de. Darbe, afetler, göçler vs. genel olarak değerlendirilebilir. Evlilik, okul, davranışlar vs. kişisel değerlendirilebilir. Hasıl-ı kelam, sınavdaysan hakkını vermeye çalışman lazım.
Kimi girdiği her imtihanı sonrasında kendini kontrol edip, bir sonrakine kendince dersler alır ve ilerisi için hazırlar kendini. Kimi de imtihanın varlığından haberdar değil.
Bir sosyal medya hesabıda, Allah'ın yönlendirmesiyle hareket eden Meleklerin varlığının bilimsel olmadığına dair fikirlerini beyan ederken gördüm. Varlığıyla haberdar edene şükrettim.
Yine aklıma o düşünce geldi. Bu dünyada her insandan birşey öğrenilir, zalim bile olsa. Zalime bakar, mazlumun derdiyle dertlenip nasıl bir kişilik olmaması gerektiğini öğrenirsin. Bir çoçuğa bakar samimiyeti öğrenirsin.. İmtihanın varlığından haberdar olmayandan da bir birşeyler öğrenilebilir.
21. Yüzyılın putu konumunda Bilim denen şeyin insanları nasıl da bir oyalama serüvenine getirdiğini daha fazla dikkatimi celbetti. 2 aylık bebeğin normalde 2 saatte bir süt içmesi gerekirken 128 saat hiç birşey içmemesini mantık sınırları içinde bilimin ışığında açıklanmasını bekliyorlar "putseverler". Göz, önündeki uçuşan tozları ve en uzaktaki nesneleri sürekli görseydi zihni bu yükü kaldırabilir miydi?
Aklın idrak boyutunda sınırlılık var. Bunun olduğunu, herhangi bir müdahale olmadan atan kalbin düzeninden de göremedikleri gibi dünya işleyişinde de göremiyorlar. Balığa fanus tezvirat geliyordur aklen zaten.
Hülasa, deprem bir imtihandı. İmtihanı farkedip davranışına yansıtana ne mutlu. Farkında bile olmadan es geçene akrep yelkovan bir gün olan biteni başrollü bir oyunun sonucunu gösterecektir zaten.
7 notes · View notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
Dervişoğlu: Türkiye demografik saldırı altında
https://pazaryerigundem.com/haber/180871/dervisoglu-turkiye-demografik-saldiri-altinda/
Dervişoğlu: Türkiye demografik saldırı altında
Tumblr media
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Pazar gecesi Kayseri’de, pazartesi günü ise Suriye’nin kuzeyinde yaşananları Türk milletinin bugünkü ve gelecekteki varlığına dönük açık ve sürekli hale gelmiş yıkım projesinin olağan sonuçları, beklenen yansımaları olarak görüyoruz.” dedi.
ANKARA (İGFA) – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına, 1993’te meydana gelen Sivas olayları ve aynı yıl terör örgütü PKK’nın Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde gerçekleştirdiği katliamda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek başladı.
Türkiye’nin farklı bölgelerinde meydana gelen yangınlar nedeniyle üzüntü duyduklarını söyleyen Dervişoğlu, “Bu tür yangınların havadan müdahale olmadan söndürülemeyeceğini her yıl acı şekilde öğrenip bir yıl sonra unutan bir iktidarla daha ne kadar ormanımızı kaybedeceğimizin hesabını bilemiyoruz. Birçok alanda gördüğümüz İHA’ları, orman yangınlarında etkin bir şekilde kullanmak için daha kaç yangın bekleyeceğimizi bilmiyoruz.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de Beşşar Esed ile görüşme açıklamalarına değinen Dervişoğlu, “Keşke uyarılarımıza kulak verip, doğru adımları daha önceden atsaydı. Her hafta aklı başında her Türk vatandaşı gibi bu sorunu gündeme getiriyoruz ama her saat daha da ağırlaşan, daha tehlikeli hale gelen bir tablo beliriyor. Türkiye’nin demografik saldırı altında olduğunu, sığınmacı ve kaçak meselesinin beka sorununa dönüştüğünü ve hükümetin verdiği bütün rakamlarda yalan söylediğini her fırsatta dile getiriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kardeşim Esad’tan zalim Esed’e, zalim Esed’den sayın Esad’e tam yirmi senedir süren savruluşun sonunda memleketimizin başına gelenlere dikkat çeken Müsavat Dervişoğlu, sığınmacı sorununa el birliğiyle çözüm çağrımızı yineleyerek; Türkiye’ye yönelik yıkım planına karşı durmanın her memleket evladının görevi olduğunu vurguladı.
Kayseri’de bir çocuğa taciz iddiaları üzerine meydana gelen olayları anımsatan Dervişoğlu, “Siz çözümü görmezden geldikçe, yani sığınmacı ve kaçakları ülkelerine göndermeyi reddettikçe Türk halkı kendi çözümünü bulmaya çalışacaktır. Siz çözüme ayak direttikçe, şiddeti çözüm olarak sunanlar da ortaya çıkacaktır. Ve yıllardır yürüttüğünüz yanlış politikaların bedelini sadece çoluk çocuk, vatandaşlarımız, masumlar ödeyecektir.” dedi.
Türkiye’nin demografik yapısının korunmasının ülkenin milli güvenlik sorunu olduğunu ifade eden Dervişoğlu, sığınmacı sorununun bir önce çözüme kavuşturulması gerektiğini söyledi.
Türk milletinin varlığı ve birliğini devam ettirmesi dışında daha büyük ve önemli bir meselesinin olmadığını dile getiren Dervişoğlu, “Bu sebeple yaşanan işgal ve yıkıma itiraz etmek, iktidar çevresindeki gerçek vatan ve milletperver kimseler için de eşsiz bir arınma fırsatıdır. Bugünden itibaren Türkiye’ye yönelik yıkım planına karşı durmak her memleket evladının görevidir. Bu görev, büyük bir sorumluluk duygusuyla yerine getirilmelidir. Çözümün yeri sokaklar değildir. ‘Devlet yoksa millet vardır’ denilemez. Devlet, milletin teşkilatlanmış halidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gazetelinkmedya · 2 years
Text
Serhat HALİS tarih tarih yazdı: "Zalim Esed" nasıl 'Esad'a döndü
Serhat HALİS tarih tarih yazdı: “Zalim Esed” nasıl ‘Esad’a döndü
Serhat HALİS tarih tarih yazdı: “Zalim Esed” nasıl ‘Esad’a döndü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Esad ve muhalifleri uzlaştırma” çağrısı ile Suriye politikasında değişikliğe gidileceğinin işaretini vermesinin ardından gazeteciler aracılığıyla kamuoyu buna hazırlanırken Erdoğan bugün yaptığı açıklama ile Suriye politikasındaki “U dönüşünü” açıkça ortaya koydu. AKP’li Cumhurbaşkanı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
caginmumineleri · 5 years
Text
Tumblr media
2011 yılı Şubat ayında Suriye'de duvarlara rejimin yıkılmasını talep eden sloganlar yazdıkları suçlamasıyla 16 öğrenci tutuklandı. Olay şöyle cereyan etti:
Tuğgeneral Atıf Necip el-Cevabira aşiretinin muhtarının bürosuna gelerek duvara yazı yazan çocukların isimlerini istedi. Yaşlarının daha çok küçük olduğunu söyleyen muhtara, birşey yapmayacağını sadece onları tanımak istediğini söyledi. Fakat çocuklar karakola gelir gelmez tutuklandılar. Bu tutuklamadan sonra Tuğgeneral Atıf Necip hiç kimse ile görüşmedi, telefonlara cevap vermedi. Evlatlarının akıbetlerinden endişe duyan ailelerin taleplerine önem verilmedi. 15 Mart günü şehrin bazı noktalarında gösteriler yapıldı. 18 Mart tarihinde ise şehirde büyük protestalar patlak verdi. Esed rejimi her zaman olduğu gibi bu protestoya da vahşi bir şekilde karşılık verdi. Dört kişinin ölümü onlarca kişinin yaralanması ve bir çok kişinin de tutuklanması ile sonuçlandı. Ne yazık ki yıllar önce başlayan katliam hâlâ devam etmektedir. Devrimin 9. yılına kadar onlarca kişi şehit olmuş, yaralanmış ve birçok kişi eziyete maruz kalmış, onlarca insan göç etmek zorunda kalmıştır. Maalesef zulüm hâlâ artarak devam ediyor. Ya Rabbi sen mazlum Suriye halkına yardımını gönder. Bizlere biran önce Raşit bir Halife nasip eyle ki ümmetin çektiği bu zulümler son bulsun.
12 notes · View notes
yirmisekizfecr · 3 years
Text
Allah hakkı için ben size, “Yollar daraldı, seller sizi alıp götürdü, ihsan kapısından geri çevrildiniz!” demiyorum. Diyorum ki Allah Tealâ yarın kıyamet gününde keremini, ihsanını, lütfunu, fazlını öyle gösterecek ki, şeytan ve zalim kâfirler bile iştahlanacak, ümide kapılacak. Ben size, “Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, hem azabı çetin hem lütfu bol olan O’dur” (Mü’min 3) diyorum.
Öyle ise Cenab-ı Hakk’ın mağfiret kapısına tevbe ile, O’nu razi edecek amellerle yaklaşın. Günahları terk ederek Allah Tealâ’nın azap kapısından uzaklaşın. O’nun azamet ve kudretini bilen kişinin korktuğu gibi O’ndan korkun. O’nun lütfuna ve ihsanının genişliğine inanan kimsenin ümidi gibi ümit besleyin. Müminin ümidi korktuğu ölçüdedir; öyle ki ikisi tartılsa biri diğerinden ağır gelmez.
es-Seyyid Ahmed er-Rifâî Hazretleri
35 notes · View notes
etaali · 2 years
Text
Tumblr media
"Size önderlik edenleri unutmayın, Tanrı'nın sözünü size söyleyenler onlardır, izledikleri yolun sonuçlarına bakarak imanlarını örnek alın." (İbraniler 13:7)
Bebek, çocuk, genç, yetişkin veya yaşlı; hangi yaş grubundansın?
Cinsiyetin, mesleğin, statün ne?
Engelli ya da hasta olmanın ne önemi var?
Muharrem ayı geldiğinde, seni kapı kapı dolaşıp davet eden mi var?
İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) buyurduğu;
“Kaim (Mehdi) kıyam etmeden önce gökten biri seslenir. Bu sesi perde arkasındaki kadın da, doğudaki ve batıdaki tüm insanlar da duyar." hadisine ne kadar da benziyor değil mi?
Bütün statü ve grupların ötesinde sadece siyah kıyafetleri ile bölük bölük geliyorlar ara sokaklardan meydanlara doğru.
Tıpkı "İnsanları bölük bölük Allah'ın dinine girerlerken gördüğünde." ayetinde olduğu gibi...
Birbirinden habersiz insan toplulukları ile siyah üniformasını giyiyor rütbesiz.
Dilini bile bilmediği kardeşleri ile aynı marşı söylüyor "Hüseyin" adıyla.
Su içerken bile zalime lanete alıştırıyor dilini.
Toplanıyor meydanlara 21. yüzyılın insanları, ki fıtratı bunu gerektiriyor. Zalime karşı 14 yüzyıllık mücadele kültürü bu çağda nasıl, nasıl tezahür ediyor?
Kurtarıcısını bekleyen çağın insanı,O'nun (a.f) hükümetine destek olmak için hangi mesajlarla adım atıyor?
Mehdi'nin (a.f.) yalnız kalmayacağını söylemek için İmam Hüseyin'in (a.s.) şehadetine 10 gün kala başlıyor "lebbeyk" demeye. Şimdi ise eklendi "Es-selamu aleyke Ya Eba Abdullah"ın yanına "Selam Fermande"...
Bu selam Müslim’in selamına ne çok benziyor. Kufe’de namazlar kılınıyor, “ihdinas siratel mustagim” diyenlerden ayrılıyor Müslim. Şehadet menziline doğru yolunu buluyor. Pusulası Hüseyin olanın akibetini haber veriyor.
Ve şimdi sen ve ben, 21. yüzyılın en doğru selamını veriyor, bizi zamanın Müslim’inden koparmak isteyenlere karşı direniyoruz.
Öyle ya kaybolup yolunu yitirenler de oluyor, yolunu bulanlar da. Yolunu bulanların pusulasıdır O...
Direnişin Pusulasıdır Huseyn !
3 notes · View notes
perge · 3 years
Text
Tumblr media
olmayan bir şarkı üzerinden toprak olmuş gitmişler yerine üstteki tviti mesele etmeli! Taha suresi 122 de Allahü teala hz Ademi peygamber olarak seçtiğini söyler. cahil insandan peygamber olur mu? valla Sezene gitmeye gerek yok. senin gibi Taha 121 i söyleyerek bir sonraki ayeti es geçen bir zalim çıkardık. o yeter ayıp olarak bize, insanoğluna
10 notes · View notes
derdiderun · 4 years
Note
Es selamu aleyküm . Abi lisans mezunuyum 1.5 yıldır çalışıyorum . Ama istemiyorum çalışmayı takvama zarar veriyor . Ben çarşafı şerif giyeyim Allah için yaşayayım kul olayım istiyorum . İlim öğreneyim sade kimseye muhtaç olmadan yaşayayım istiyorum . Ama ailem kpss ile atanmamı hatta çalışmadığım için ve aetık onlarla anlaşamadığım gibi nedenlerle nankör , işe yaramaz , piskolojisi bozuk , kusurlu hatalı ellerin kızları polis subay atandı sen bi şey yapamadın dini bahane ediyosun ...
Ve Aleykümselam kardeşim. Rabbim yardımcın olsun. Bizim huyumuzdur, severiz bize sorulan soruları hocaların sözlerinden, aldığımız notlardan bir araya getirip cevaplamayı;
Öncelikle şunu bilmeliyiz.
DERTLERİMİZ DE İMKANLARIMIZ DA BİZE ÖZEL
Hayatı ruhumuzla, karakterimizle, bilgimizle, umut ve korkularımızla, beklentilerimizle kendimize özel yaşarız. Kimsenin yaşadıkları bir başkasınınkiyle aynı değildir. Anahtar-kilit uyumu gibi, Allah sıkıntıları ve imkanları kişiye özel gönderir. Hasılı dertlerimiz de imkanlarımız da bize özeldir; tıpkı parmak izlerimiz gibi. O nedenle başkalarının yaşadığı sıkıntı ve rahatlık hallerine bakıp kendimizce hükümler vermeden önce durup düşünmeliyiz.
ALLAH DAĞINA GÖRE KAR VERİR
Bazen birinin fakirliğine, bazen hastalığına, bazen güçsüzlüğüne, bazen garipliğine, bazen bir yuva kuramamasına üzülürüz. Fakat kimin neye muhtaç olduğunu ancak ezeli ve ebedi, açığı ve gizliyi bilen bilebilir. Kimi zenginlik, makam, şöhret, güzellik vesaire nimetlerle imtihan olur; kimi fakirlik, hastalık ve başka sıkıntılarla. Birinin imtihanı diğerine, diğerininki berikine verilseydi belki her iki taraf da sınıfta kalırdı. O yüzden her şeyin en doğrusunu bilen ve kullarını çok seven Allah bize en uygun hayatı, en uygun dert ve imkanlar ile birlikte veriyor.
Yani hiçbirimiz haksızlığa uğramış değiliz haşa. Allah bizi düşünmüyor ya da sevmiyor da değil. Yaşadıklarımız bu dünyaya ait algımızla gözümüze kötü görünse de bizzat O’nun sevgi ve önemsemesinin bir eseri aslında....
....
Kişinin davasını, inandığı değerleri ve ideallerini önce evinde hâkim kılması gerekir ki mücadelesi sırasında sağlam bir zemine basarak yol alabilsin.
Ama şunu da unutma ki Hz. Âdem’i kardeşini öldüren katil bir evlatla, Hz. Nuh’u kâfir bir evlatla ve hanımla, Hz. Lut’u ona ve davasına inanmayan bir hanımla, Hz. Yakup’u kendi kardeşlerini kuyuya atan evlatlarla, Hz. Asiye’yi zalim bir kocayla, Hz. Peygamberi (s.a.s.) davetine karşı çıkan en yakın akrabalarıyla imtihan eden Allah, seni de bir yandan davanla bir yandan da ailen ve akrabalarınla da imtihan edebilir. Buna da hazırlıklı ol....
-Bu süreçte dengeli ol. Vaktini iyi değerlendir. Ne aileni ne de davanı ihmal etme. İkisinin de senin üzerinde hakkı olduğunu sakın unutma...
Allah’ın hükümlerini önce hayatına tam manası ile hâkim kıl ki Allah senin samimiyetini görüp yardımını göndersin.
Sabr edeceğiz, Nasıl bütün bunları Allah rızası için yapmak istiyorsak, bazı zorluklara da, aşağılamalara da yine Allah’ın rızası için katlanacağız. Katlandıkça, güzelce sabır ettikçe Allah değerini arttıracak ve davana daha sıkı sarılmanı sağlayacak inşaAllah. Kalpler Allah’ın elinde sen samimiyetinin imtihanından başarı ile geçersen Allah anneninde babanında kalbine kabul ettirir, yumuşaklık verir, yardımını gönderir inşaAllah...
Allah’a emanet ol...
16 notes · View notes
yalnzardc · 4 months
Text
[Abbasiler]
Abbasi halifeleri toplam otuz yedi kişidirler. Saltanat süreleri beş yüz yirmi üç yıldır.
[1. Ebü'l-Abbas es-Seffâh]
Tam ismi Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib'dir.
Kendisine vezir tayin ettiği Ebû Müslim, vezir ifadesiyle anılan ilk kişidir.
Vefat tarihi yüz otuz altı idi. Emirlik müddeti dört yıl dokuz aydı.
[2. Abdullah b. Muhammed]
Seffah'tan sonra kardeşi Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas gelir. Künyesi Ebû Cafer, lakabı el-Mansûr ed-Devânîkîdir.
Hikâye edildiğine göre o, Mekke-yi Müşerrefe'nin etrafını genişletmiş hatta Dârünnedve'nin tamamı avluya dâhil olmuştur.
Mansûr, yüz elli sekiz yılında Mekke yakınlarındaki Bi'r Meymûne'de ihramlı iken vefat etti ve Harem'e defnedildi. Vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı. Emîrlik müddeti yirmi iki yıldır.
[3. Muhammed el-Mehdî]
Abdullah'tan sonra oğlu Muhammed el-Mehdî b. el-Mansûr'un emirliği gelir.
Akıllı ve âdil birisiydi.
Minberleri alçalttı ve Resûlullah'ın (s.a.) zamanındaki ölçülerine getirdi.
Anlatıldığına göre Mekke'ye [Kâbe] ilk defa ipekten örtü (dibac) giydiren Mehdî'dir.
Mısır'dan dört yüz seksen mermer direk getirtmiş ve Mescid-i Haram'a yirmi üç kapı yaptırmıştır.
Mührüne "Rab olarak [yalnızca] Allah'ı belirledim" ibaresini nakşettirmiştir. O, [ahlâki özellikleri bakımından] Ömer b. Abdülaziz'e benzemektedir.
Yüz altmış sekiz yılında öldü. Emîrliği yirmi yıl sürdü.
[4. Mûsâ el-Hadî]
Ondan sonra oğlu Mûsa el-Hadî b. Muhammed el-Mehdî'nin emîrliği gelir.
Babasının ölüm haberini aldığında Cürcân'da Taberistân ahalisi ile savaş halinde idi.
[Yüz] altmış dokuz yılında öldü. Emîrliği bir sene sürdü.
[5. Hârünürreşîd
Musa'dan sonra kardeşi Hârünürreşid b. Muhammed el-Mehdî'nin emirliği gelir. Aklı başında, müslüman, âdil, mütevazı birisiydi.
Bir yıl hacceder, bir yıl gazâya çıkardı. Dokuz kere hacca gitti, sekiz defa da Rum topraklarına karşı gazâya çıktı. Safsaf'ı yaktı ve şehrini fethetti.
Tus şehrinde yüz doksan üç yılında vefat etti. Emirliği yirmi üç yıl sürmüştür.
[6. Muhammed el-Emîn]
Harunnurreşid'den sonra oğlu Muhammed el-Emîn'in emirliği başlar.
Kardeşi emirliğini kabul etmedi. Böylece aralarında bir ihtilaf baş gösterdi. Bir müddet sonra kardeşi Me'mün onunla savaşmak üzere Tahir b. Hüseyin'i büyük bir ordu ile gönderdi. Tahir'in adamları peşine düşüp onu yakaladılar ve [kesik] başını Tahir'e getirdiler. Tahir de Emîn'in başını Me'mûn'a gönderdi.
Emin yüz doksan sekiz yılında katledildi. Emîrliği dört yıl sekiz ay sürdü.
[7. Abdullah el-Me'mûn]
Daha sonra er-Reşîd'in oğlu ve Emîn'in kardeşi Abdullah el-Me'mûn'un emîrliği başladı.
Onun döneminde Kur'ân'ın mahlûk olduğu görüşü en sahih kavil olarak benimsendi.
Rumlarla gaza etti ve pek çok fetihler yaptı. el-Cezira şehirlerine girdi. Fethetmek üzere gittiği Tarsus'ta iki yüz on sekiz yılında vefat etti. Emîrlik müddeti yirmi senedir.
[8. İbrahim el-Mu'tasım]
Kendisinden sonra kardeşi İbrahim el-Mu'tasım b. Hârünürreşid'in emirliği gelir.
Okuma yazma bilmez bir ümmi idi.
Mu'tezile mezhebindendi.
Ahmet b. Hanbeli hapsetmişti.
Mu'tasım'ın döneminde Babil ve Büyük Ammûriyye, Muzdar diyarı, Rebia diyarı, Azerbaycan ve Ermeniyye fethedildi.
İki yüz yirmi dokuz yılında öldü. Emîrliği sekiz yıl, sekiz ay, sekiz gündür.
[9. Harûn el-Vasik-Billah]
Ondan sonra oğlu Harûn el-Vasik-Billah b. el-Mu'tasım'ın emirliği gelir.
Zalim bir Mu'tezili idi. Kur'ân'ın mahlük olduğu yönündeki söylem onun zamanında zirveye çıktı. Ahmed b. Hanbel'i şehrinden sürdü.
Ölüm tarihi iki yüz otuz iki yılıdır. Emîrlik müddeti beş yıl dokuz aydır.
[10. Cafer el-Mütevekkil-Alellah]
Ondan sonra kardeşi Cafer el-Mütevekkil-Alellah b. el-Mu'tasım-Billah'ın emirliği gelir.
Anlatıldığına göre Sünneti ihya edip bid'atlerin kökünü kurutmuş. mihnenin kaldırılması, [Ehl-i] Sünnet'in hâkim kılınıp Sünnilerin yücel. tilmesi, Mu'tezililerin tahkir edilmesi emrini memleketin dört bir köşesine göndermiştir
Oğlu Muntasır onu iki yüz kırk yedi yılında öldürdü. Emîrliği on dört sene on gündür.
[11. Muhammed el-Muntasır-Billâh]
Ondan sonra oğlu Muhammed el-Muntasır-Billah'ın emirliği gelir.
Emirliği altı ay sürmüştür.
[12. Ahmed el-Müstaîn-Billâh]
Onun ardından amcasının oğlu Ahmed el-Müstaîn-Billah b. Muhammed b. el-Mu'tasım'ın emîrliği gelir.
Halim ve cömert biriydi.
Amcasının (bir diğerl oğlu el-Mu'tez ona galebe çaldı. O da emirlikten çekildi. [Buna rağmen] el-Mu'tez onu iki yüz elli bir yılında katletti. Emîrlik müddeti iki yıl dokuz aydır.
[13. Muhammed el-Mu'tez-Bidînillâh]
Ondan sonra Muhammed el-Mu'tez-Bidînillâh b. el-Mütevekkil'in emîrliği gelir.
Onun yönetimdeki uygulamalarından ve zulmünden insanların dermanları kesildi. Onu, kölesi Sâlih b. Vasif öldürdü.
İki yüz elli beş yılında ölen Muhammed'in emîrliği dört yıl altı ay sürmüştür.
[14. Cafer el-Mühtedî-Billâh]
Daha sonra Cafer el-Mühtedî-Billâh b. el-Vasik'in emîrliği gelir.
Şarkı ve içki [meclislerini] de yasakladı. Kendisini mezâlimin giderilmesi, yapılan yanlışlıkların kaldırılması işine vakfetti.
Türkler ona karşı isyana girişmiş ve iki taraf arasında savaş çıkmıştı. Nihayetinde Türkler galip gelip Mühtedî'yi yendiler ve onu yakalayıp öldürdüler. Bu olay iki yüz elli altı yılında oldu. Mühtedî'nin emirlik süresi on bir aydır.
[15. Ahmed el-Mu'temid-Alellâh]
Ondan sonra Ahmed el-Mu'temid-Alellah b. el-Mütevekkil'in emîrliği başlar.
zayıf ve aciz biriydi. İki yüz yetmiş dokuz yılında öldü. Emîrlik müddeti yirmi üç yıldır.
[16. Ahmed el-Mu'tazıd-Billâh]
Ardından Ahmed el-Mu'tazıd-Billâh b. el-Muvaffak'ın emîrliği gelir.
Cesur, âdil, büyük bir heybet sahibi, üstün zekâlı biriydi.
Ardında güzel eserler bırakarak iki yüz doksan senesinde vefat etti. Emîrliği on yıl dokuz ay sürdü.
[17. Ali el-Müktefi-Billâh]
Ondan sonra oğlu Ali el-Müktefi-Billâh b. el-Mu'tazıd b. el-Muvaffak'ın emîrliği gelir.
Adil, istikamet sahibi, Hz. Ali'yi seven biriydi.
İki yüz doksan üç yılında öldü. Emîrliği iki yıl beş ay sürdü.
[18. Cafer el-Muktedir-Billâh]
Onun ardından kardeşi Cafer el-Muktedir-Billâh b. el-Mu'tazıd'ın emirliği gelir. Kardeşinin öldüğü gün kendisine bey'at edildiğinde henüz on üç yaşındaydı.
Cafer lehviyata daldığından insanlar onun aleyhinde ittifak kurmuşlar ve onu emirlikten azlederek yerine Abdullah b. el-Mu'tez'i getirmişler, ona bev'at etmişlerdir. Sonrasında el-Muktedir ile Abdullah arasında savaş çıkmış, el-Muktedir galip gelerek Abdullah'ı öldürmüştür. el-Muktedir vazifesine devam etmiş ancak kendisi de üç yüz on altı yılında öldürülmüştür. Emirlik müddeti tam olarak yirmi dört yıl on bir aydır
[19. Muhammed el-Kahir-Billah]
Ondan sonra Muhammed el-Kahir-Billah b. el-Mu'tazıd'ın emirliği başlamıştır.
İslâm [tarihinde] bir benzeri duyulmamış kötülükler işlediğinden en sonunda onu emirlikten azletmişler ve gözlerine mil çekmişlerdir.
Üç yüz yirmi iki yılında azledilen el-Kâhir-Billah'ın emîrlik süresi altı yıl altı aydır.
[20. Ahmed er-Razi-Billâh]
Daha sonra kardeşi Ahmed er-Razî-Billâh b. el-Muktedir'in emirliği başlar.
Emirlerden hiçbiri onun hükmünü kabul etmedi. Hep birden ona muhalefet ettiler. Her bir sultan da kendi bölgesinde müstakil yönetici oldu. er-Razi-Billah'ın elinde Bağdat ve civarından başka bir yer kalmadı.
Onun döneminde Frenkler Şam bölgesinin bazı sahillerini ele geçirdiler.
er-Razi üç yüz yirmi dokuz yılında öldü. Emirliği altı yıl on ay sürdü.
[21. İbrahim el-Mütteki-Lillâh]
Onun ardından kardeşi İbrahim el-Mütteki-Lillâh b. el-Muktedir'in emirliği gelir. (Onun döneminde) memleketin yöneticisi Hakem et-Türkmâni idi. el-Müttekî'nin hükmü kâğıt üzerinde kalmaktaydı. Tüzün, Bağdat'ı istia etti. el-Mütteki kaçtı fakat Tüzün ona yetişip yakaladı ve gözlerine mil çektirdi ve emirliği el-Müttekî'nin amcasının oğlu el-Müstekfi'ye üç yüz otuz üç yılında teslim etti.
el-Müttekî'nin emirliği dört yıl sürmüştür
[22. Abdullah el-Müstekfi-Billâh]
Daha sonra amcasının oğlu Abdullah el-Müstekfi-Billah b. el-Müktefi b. el-Mu'tazıd'ın emirliği gelir. Emir olur olmaz Tüzün'e hil'at giydirip memleketin idaresini ona bıraktı
Muizzüddevle el-Müstekfi'nin gözlerine mil çektirdi. Bu hadise üç yüz otuz dört yılında gerçekleşti. el-Müstekfi'nin emirlik müddeti bir yıl dört aydır.
[23. Ebü'l-Fazl el-Muti-Lillâh]
Ardından onun amcasının oğlu Ebü'l-Fazl el-Mutî'-Lillâh b. el-Muk- tedir'in emirliği gelir.
[Onun döneminde] memleketin yönetimi Muizzüddevle'nin elindeydi. O yirmi bir yıl boyunca hükmettikten sonra öldü. Ardından devletin yönetimi oğlu İzzüddevle Bahtiyâr'ın eline geçti
el-Muti-Lillâh kendi kararıyla görevden el çekip emîrliği oğlu Abdülkerim'e gönül rızasıyla üç yüz altmış dört yılında teslim etti. Toplamda yirmi dokuz yıl görev yapmıştır.
[24. Abdülkerim et-Tai-Lillâh]
Böylece Abdülkerim et-Tâi-Lillâh b. el-Mutî'-Lillah'ın emîrliği başladı.
Adududdevle'den sonra devletin yönetimini oğlu Bahâüddevle üstlendi. et-Tai-Lillah ona da hil'at giydirdi ve babasının yetki alanına giren tüm işlere onu aradı. et-Tai'-Lillâh daha sonra Acemden Ebü'l-Hasen el-İsfahani er-Rafizi ile Îsâ b. Mervan en-Nasranî'yi vezir edindi. Bu ikisi şeriatı tahfif edip canlarının istediğini yapmaya meylettiler. Bunun üzerine Bahaüddevle insanlardan aldığı destekle [onların üzerine] yürüdü. et-Tai'-Lillah'ı yakalayıp kulağını kesti ve onun kendi kendisini azlettiğini şahitlerle tespit ettirdi. Bu hadise üç yüz seksen bir yılında oldu.
et-Tai'-Lillah'ın emirliği on sekiz sene sürdü.
[25. Ahmed el-Kadir-Billâh]
Ardından amcasının oğlu Ahmed el-Kadir-Billah b. İshak b. el-Muktedir'in emirliği başlar.
Devleti Bahâuddevle'nin oğlu Celâlüddevle ele geçirdi. Onun döneminde Rafizilerin sayısı iyice arttı.
Anlatıldığına göre Sultan Mahmud Sebüktegin Hind diyarında müstakil bir sultan idi. Bağdat'a gelip el-Kadir-Billah'a yardım etti ve muhâlifleri kılıç zoruyla berteraf edip Rafizileri, zındıkları ve Mu'tezile mensuplarından birçok kişiyi astı.
el-Kadir-Billâh dört yüz yirmi iki yılında vefat etti. Emîrliği kırk bir yıl sürdü.
[26. Abdullah el-Kaim-Biemrillâh]
Onun ardından oğlu Abdullah el-Kâim-Biemrillâh b. el-Kâdir-Billah'ın emîrliği gelir.
Onun döneminde Büveyhîlerin (hilafet merkezi üzerindeki) etkisi ortadan kalktı. Memleket Arslan el-Besâsîrî'nin nüfuzu altına girdi.
el-Kaim-Biemrillâh'ın otoritesi iyice zayıflayınca Sultan Tuğrul b. Mikail b. Selçuk et-Türkmânîye [onu Bağdat'a davet eden] bir mektup gönderdi. Tuğrul o vakit Horasan ve civarının hâkimi idi. Tuğrul ordusuyla beraber gelerek el-Kâim-Biemrillâh'a yardım etti ve el-Besâsîrî'yi öldürdü. Hutbe yeniden el-Kâim-Biemrillâh adına okunmaya başlandı
Dört yüz altmış yedi yılında vefat etti. Emîrliği kırk dört yıl sekiz ay sürmüştür.
[27. Abdullah el-Muktedî-Billâh]
Onun ardından amcasının oğlu Abdullah el-Muktedi-Billah b. Ahmed el-Kaim-Biemrillah'ın emirliği gelir. Salih, takva sahibi ve temiz ahlaklı idi.
Onun döneminde Bağdat mamur oldu. Devleti Harzemşah Muhammed b. Melikşah b. Alparslan b. Tuğrul yönetmekteydi.
el-Muktedî-Billâh dört yüz kırk sekiz yılında vefat etti. Emîrlik süresi on dokuz yıl bir aydır.
[28. el-Müstazhir-Billâh]
Ardından oğlu el-Müstazhir-Billâh b. el-Müktedî[-Billâh]'ın emîrliği gelir. Kur'ân hafızıydı. Zulmü hoş görmezdi.
Onun döneminde devletin yönetimi Sultan Sencer b. Melikşâh'ın elinde idi. el-Müstazhir-Billâh beş yüz on iki yılında öldü. Emîrliği yirmi dört yıldır.
[29. el-Müsterşid-Billâh b. el-Müstazhir-Billâh]
Onun ardından oğlu el-Müsterşid-Billâh b. el-Müstazhir-Billah'ın emirliği gelir. Onun döneminde de devletin yönetimi Sultan Sencer'in elindeydi. Anlatıldığına göre bir gün kendisine bir elçi geldi. Birlikte otururlarken [elçinin adamları] ona saldırıp öldürdüler. Sultan Sencer'in muvafakatiyle gerçekleşen bu hadise beş yüz yirmi dokuz yılındadır. Emîrliği on yedi yıl sürmüştür.
[30. Ebû Cafer er-Râşid-Billâh]
Ardından oğlu Ebu Cafer er-Râşid-Billâh b. el-Müsterşid'in emirliği başlar. O fâsık biriydi.
Döneminde memleketin idaresi Sultan Mesud b. Harzemşah b. Melikşah'ın elindeydi. Halife ile sultan arasında ihtilaf vaki oldu. Bunun üzerine Sultan Mesud Bağdat'a yöneldi. Kâdıları ve ulemâyı toplayarak halifenin durumunu onlara sordu. Hep bir ağızdan onun zalim olduğunu söyleyip hal' edilmesinin gerekliliğine fetva verdiler. Ardından Sultan, er-Râşid-Billah'ı huzuruna çağırttı. Mamafih o Musul'a, Sultan Zengi b. Aksungur'un yanına kaçtı. Sonra Fars diyarına kaçtı ve İsfahan'a ulaştı orada onu öldürdüler. Bu hadise beş yüz otuz iki yılında oldu. Ebû Cafer'in emirliği üç yıl sürdü.
[31. Muhammed el-Muktefi-Billâh b. el-Müstazhir]
Ondan sonra amcası Muhammed el-Muktefi-Billah b. el-Müstazhir'in emirliği gelir. Cömert biriydi, vakarlı, salih , müslüman bir idareciydi.
el-Muktefi beş yüz elli beş yılında vefat etti. Emirliği yirmi üç yıl sürdü
[32. Yûsuf el-Müstencid-Billâh]
Ardından oğlu Yûsufel-Müstencid-Billâh b. Muhammed el-Muktefi'nin emîrliği gelir.
Onun döneminde Şam, Halep ve civarında Nureddin eş-Şehîd hükmediyordu.
el-Müstencid beş yüz altmış altı yılında vefat etti. Emirliği on bir yıl sürmüştür.
[33. Hasan el-Müstazî-Binûrillâh]
Onun ardından oğlu Hasan el-Müstazî-Binûrillâh b. el-Müstencid'in emîrliği başlar
Mehdiyye imamlarının hükmü onun döneminde sonra erdi ve nesillerinin ardı kesildi. Hutbe Mısır diyarı ve Yemen'de yine Abbâsîlerin ismiyle okunmaya başladı.
Mamafih Mısır beldelerinde siyasî idare [Abbâsîlerin değil] Eyyûbilerin eline geçti.
el-Müstazî-Binûrillâh beş yüz yetmiş beş yılında vefat etti. Emîrliği dokuz yıl üç ay sürdü.
[34. Ahmed en-Nâsır-Lidînillâh]
Ardından oğlu Ahmed en-Nâsır-Lidînillâh b. el-Müstazî-Binûrillâhın emîrliği başlar.
Sâlih ve akıllı biriydi. Memleketi imar etti.
en-Nâsır altı yüz yirmi iki yılında vefat etti. Emîrliği kırk altı yıl sürdü.
[35. Muhammed et-Tahir-Biemrillâh]
Ardından oğlu Muhammed et-Tahir-Biemrillâh b. en-Nâsır-Lidinil lah'ın emîrliği gelir
Salih, abid, zâhid, adil, akıllı biriydi. insanlar onu Emevi halifesi Ömer b. Abdülazîz'e benzetirlerdi.
Muhammed altı yüz yirmi üç yılında vefat etti. Emîrliği bir yıl sürdü
[36. Mansûr el-Müstansır-Billâh]
Onun ardından oğlu Mansûr el-Müstansır-Billah b. et-Tahir-Biemrillâh'ın emîrliği gelir. Çok değerli vakıfları vardır.
Mansûr altı yüz kırk yılında vefat etti. Emîrliği on yedi yıl sürdü.
[37. Abdullah el-Müsta'sım-Billâh]
Ardından oğlu Abdullah el-Müsta'sım-Billâh b. el-Müstansır-Bil- lah'ın emîrliği gelir. O Abbâsî halifelerinin sonuncusudur.
Anlatıldığına göre Moğol hükümdarı Hülågů iki yüz bin süvari ile birlikte Bağdat'a doğru yöneldi. Veziri ona ihanet etti. el-Müsta'sım, Dicle Nehri'nde boğularak öldü. öldürülmesinden sonra Bağdat'ın yönetimi Moğolların eline geçti
el-Müsta'sım altı yüz elli altı yılında öldürüldü. Emîrliği on altı yıl sürdü.
3 notes · View notes
teneres · 4 years
Text
Tumblr media
|| Misk kokusunu kendilerinde duyduğumuz sevdiklerimiz..
yüzünüzün nurunda hüzün olmasın artık..
-------------------
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur;
Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, kim Allah yolunda yaralanırsa -ki Allah kimin O’nun yolunda yaralandığını bilir- kıyamet günü yaraları -yaralandığı gün gibi- akar bir halde gelir, onun rengi kan rengidir, kokusu ise mis kokusudur.
Müslim, İmare, 103/1876;
Buhari, Vudu’, 67
Nebi (aleyhisselam) Uhud şehidleri hakkında konuşurken yine şöyle buyurmuştur:
“Onları kanlarıyla defnedin, şüphesiz Allah yolunda meydana gelen hiçbir yara yoktur ki, kıyamet günü geldiğinde rengi kan rengi, kokusu ise misk kokusu olmasın.”
(Nesai, Cenaiz, 82)
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e; Biri cesaretini göstermek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır? diye soruldu.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu cevabı verdi:
“Kim, İslâmiyet daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o Allah yolundadır.”
Buhârî, İlim 45, Cihad, 15, Farzu’l-humüs 10, Tevhîd 28;
Müslim, İmâre 150, 151.
Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 16;
Nesâî, Cihad 21;
İbni Mâce, Cihad 13.
Emir Hattab.
Gerçek adıyla Samir es-Suveylim. 17/18 yaşlarında ülkesinden, Afganistan'da Sovyetlere karşı yapılan cihada destek için çıktı ve bir daha geri dönmedi. Afganistan'da Sovyetler bitirilince oradan Tacikistan'a geçti. Sovyet artığı zalim hükümete karşı. Oradan ise Çeçenistan'a geçti. Bilinirliği burada olmasına rağmen hakikatte elinin yetişebildiği her yere uzanmaya çalıştı kısaca. Bir münafığın kendisine ulaştırdığı zehirli bir mektupla inşaallah şehid oldu.
2 notes · View notes
glissandoo · 5 years
Text
Gerilemenin çehreleri
Tesadüf ve ya mucize eseri kelimeler uçup gitseydi,tahammül edilemez bir bunaltı ve bir sersemlik içine düşerdik.Bu âni sessizlik bizi en zalim azaplara maruz bırakırdı.Bizi ürküntülerimizin efendisi kılan şey,kavram kullanımıdır.Ölüm deriz-ve bu soyutlama onun sonsuzluğunu ve dehşetini hissetmekten muaf tutar bizi.Şeylere ve olaylara ad vererek Açıklanamazdan yan çizeriz:Zihin faaliyeti kurtarıcı bir sahtekarlıktır,bir es geçme alıştırmasıdır;yumuşatılmış,rahat ve yanlış bir gerçeklikte gidip gelmemize imkân verir.Kavramları çekip çevirmeği öğrenmek -şeylere bakmayı unutmak...Düşünüş bir firar gününde doğmuştur;bunun sonucu olarak sözel tumturak gelmiştir.Ama kendimize döndüğümüzde ve yalnız olduğumuzda -kelimeler eşlik etmeden-vasıflandırılmamış evren,saf nesne,çıplak olay keşfedilir.Artık ölüm üzerine kurgulara dalınmaz,ölüm olunur.
İnsanın elinden Mutsuzluk yalanını alın,ona bu sözcüğün altına bakma gücünü verin:Kendi mutsuzluğuna tek bir an dayanamazdı.Onun çökmesine engel olan,soyutlamadır;içeriksiz,saçıp savurulmuş ve şişkinleşmiş seslerdir;dinler ve içgüdüler değil.
24 notes · View notes