Biri, takvimin ilk yaprağını koparıyor.
Biri, ‘hoş geldin yeni yıl’ diyor.
Biri, çayını yudumluyor.
Biri, sınır ötesinde,
Biri, sınır berisinde, sinir harbinde.
Biri, bombalıyor.
Biri, savaş diyor başka bir şey demiyor.
Biri, Barış diyor, sesine ses arıyor.
Biri, denemiş ve yanılmış.
Biri, yalan söylüyor.
Biri, zembereği kırık bir saat gibi.
Biri, bir sevda şarkısı gibi direniyor.
Biri, çok üşüyor.
Biri, fazla terliyor.
Biri, mengenede can.
Biri, işkencede dişlerini sıkıyor.
Biri, açlık grevinde yatıyor.
Biri, zindan duvarına bir çizgi daha çekiyor.
Biri, çok kırgın, öfkelenmiş, dertlidir.
Biri, çiçekleri suluyor, kuşlara yem veriyor.
Biri, yeni yılda sana bir armağan vermek istiyor.
Biri, zaten senin bir armağan olduğunu düşünüyor.
Biri, uçmak istiyor, konmak istiyor.
Biri, kanat istiyor senden.
Biri, bir yangının korlarını söndürmeye çalışıyor.
Biri, çığlığına yanıt bekliyor.
Biri, ateşe ve rüzgara dair olmak istiyor.
Biri, hiç yürünmemiş yol oluyor.
Biri, iş arıyor, ekmek derdinde.
Biri, taksit ödüyor.
Biri, film izliyor, kazak örüyor.
Biri, zile basıyor.
Biri, kapıyı açıyor, gülümsüyor.
Biri, treni kaçırıyor, çok dalgın.
Biri, birini anıyor.
Biri, kanamalı bir hasta, kötüye gidiyor.
Biri, seni seviyor, çok seviyor.
Biri, şükrediyor.
Biri, küfrediyor.
Biri, gidiyor ve dönmüyor.
Biri, ağlıyor, ağıt yakıyor.
Biri, sevdanın deli ırmağı.
Biri, yağmur sesi ve şarap.
Biri, düş ufkunun ötelerinde.
Biri, hesap soruyor, yanıt arıyor..
Biri, uzun bir cümleye başlıyor.
Biri, birine sımsıkı sarılıyor.
Biri, öpüldükçe güzelleşiyor.
Biri, şarkı dinliyor, şiir okuyor.
Biri, ‘öteki’ne bozuluyor.
Biri, gazete okuyor.
Biri, hayatı sorguluyor.
Biri, aç, eli boş, boynu bükük.
Biri, kimliksiz.
Biri, görmeyen göz, duymayan kulak.
Biri, söylemeyen dil.
Biri, dardadır şimdi.
Biri, yorgun bedeninde bir yangın.
Biri, kapılarını zorluyor umudun.
Biri, kendi dar anlamını aşan bir yoğunluk içinde.
Biri, hani şu ayrılık diye bilinen yara.
Biri, ölüyor ‘Hoşça kal hayat’ diyor
Biri, doğuyor, dünyaya ‘merhaba’ diyor.
Biri, ‘bu ne biçim yazı’ diyor.
Biri, size yeni yılda güzellikler diliyor.
Hayat devam ediyor…
Bir tat kalmıştır geriye sayfalarda ıslak bir ad. Siyahlar kuşanmıştır şehirler. Sıkılan her kurşunun farklı bir sesi vardır. Binlerce farklı kan düşmüştür aynı rengin içine. Bitirilmesi gereken işler vardır. Yarım kalmış hayaller yatar soğuk bedenlerde. Gece, ölümsüzleşmek için çok can almaktadır. Hücrelerde unutulan yıldızlar vardır. Bu gece uyumak için sebebi olan birini bulmaya hazırlık yaparlar. Rüyalardan ağlamaklı dönenleri teselli etmiş güneş, şimdi çoktan kararmıştır.
Yarasa ruhlu, gündüz saklananlar gözlerini kapatma emri almışlardır. Rüyalarını unutmayanlar güneşi beklemezler. Göz kapaklarının karanlığında hatırladığım durgun bakışlardır. Soğuk yastıklar için ay ve yıldızlar adına çok konuşulur. Evreni omuzlarından bir dakikalığına indirip hapşırınca dinlenen incecik bir kalp sezilir. Uzaklara doğru bakıyorum. Heyecanım azaldıkça daha çok parçalara ayrılan damarlar vardır. Onca sessizlikte duyuyorum şimdi. Uyuyan milyonlarca bedende nefesini bulmaya çalıştığım narin sıcaklıktır. Kapanmıştır süs yoncaları. Sessizce konuşan tohumlar daha güneşi tanımamıştır. Yavaşça yaklaşıp kulaklarına fısıldadım. Hep bekledikleri hiç göremedikleri kıştan bahsettim. Gökyüzünde neyi gördüğümü parmaklarımla, dokunarak anlatmak istedim. Her kış yapraklara ağlayan bulutlar! Üstünüzü örten beyaz karlardır. Ellerimde erittirdim beyazlığını. Geriye gözyaşları avuçlarımı donduran anlık bir armağan kalmıştır. Yeniden düşseydim yollara. Baharların hep hüküm sürdüğü diyarlara.. Ölümler oraya da ulaşmış mıdır? Leyleklere inat, göç etmemiş kırlangıçlar kalmıştır. Konuşmaya çalışmıştım. Onları toprak ayırmamıştı diğerlerinden. Hastalardı. Ölüm hep yalnızken gelirmiş. Bunu sürülerin kanat çırpışlarında anlamıştım. İlk treni kullanan makinist olmak istemiştim hep. İstasyonlardan hiç kalkmamak için. Ola ki umutlu gözlerle beklediğini arayanlar vardır. Raylarda taşıdığım sayısız duygu. Bunca pencere bundan mı açılmıştır? Bir valizin içinde biriken şimdiyse gözlere dolmuştur. Belki de gözyaşlarımız o kadar ağırdı ki hepsini taşımaya kalkmışız. Toprağa gelincikler düşünce, sevdanın içinde, hayranlık adına izlemek kalmıştır. Ölüm geldiğinde geceden, gündüzleri güneşe aşkını anlatmak lazım. Kapıları pencereleri kapatıp ona duyurmak için, belki her şeyini, onu görmemek lazım. Sonrasında gitmek lazım bazen gündüzden bazen geceden. Ey hitap edilen uzaklık! Ey görülen simsiyah beyazlık! Kaybolmak için sığınılan yalnızlık. Mezarlara da gözükür müsün? Eğer senden uzaklaşırsam senden kalanlara selam söyle. Bilirim ki bunca gürültüde beni en iyi duyacak olanlardır. Diğer renkleri karart ki onların gördüğü farklılık beni de anlatsın. Daralsın gözbebekleri kısılsın iyice. Bir tepki olarak doğar da ölüm sabaha. İyice açılır anlaşır belki de son kez. Yaylalarda esen serin rüzgarlar geliyor kelimeleri taşıyan. Gemilerin güvertesinde yürüyen güvercinleri taşırdım. Bu son nefes diye diye can çekişen sinekler umurumda olurdu. Dalgalara sorsam çok ses verirdi. Aydınlanan meralarda otlayan koyunların çobanlarına dağlar taşlar konuşur. Güneşten sonraki yeni güneşe haber gelir bilirim. Çok sela verilmiştir. Çok dua edilmiştir. Son nefesler verilmiştir yeni alınan nefesler adına. Konuşmalar da yapılmıştır senin de adına ey veda. Susuzluğunu gideren evrenin derdi gibi kaybolmuştur tasası da. Gün gelir biter heceler. Okumayı öğrenen bir çocuk da buraya yazar çoğu sözler değişir. Bir gün değişir ve iki uzak kasaba kalır. O kasabaya bir bahar gelir diğerine kış. Bir yağmur gelir ve yine bir yağmur. Bir gece gelir bir gündüze. Bir doğum gelir ölüme. Bir tekrardır bir başka tekrar öncesinde. Hüzün belirir bir gülüşün içinde. Bir ayrılık birleştirir her şeyi ardından tek bir ses. Ve seslenişte..
Ezginin Günlüğü’nü ne zaman dinlesem Hüsnü Şenlendirici’ye hayranlığım, sevgim pekişiyor galiba. En güzel şarkılarının bana göre “en” olmasındaki önemli bir pay sahibi de Hüsnü Şenlendirici’nin klarnetiyle eşlik etmesidir çünkü. Yakın zamanlı Ezginin Günlüğü albümlerinin en güzel detaylarından birisi de kendisi. Onsuz bir Ezginin Günlüğü düşünemiyorum. Onun ve grubun diğer bel kemiği sayılan üyelerinin olmadığı albümler tatsız tuzsuz. Ne müzikleri, ne de sözleri eskisi gibi değil. Albüm çalışmaları dışında aynı sahnede yer aldılar mı hiç bilmiyorum, aldılarsa da eğer dinleyememek içimde uktedir, (Ne uktesi ya, kahroluyorum resmen.) Bahsi açıldı madem, buraya da bırakayım o güzel şarkılardan.
Tık tık:
1980
Eksik Bir Şey
Yan Kalbim
Yaralı Kuş
İstanbul
Signomi
Ayrılık Treni
Biri, takvimin ilk yaprağını koparıyor.
Biri, ‘hoş geldin yeni yıl’ diyor.
Biri, çayını yudumluyor.
Biri, sınır ötesinde,
Biri, sınır berisinde, sinir harbinde.
Biri, bombalıyor.
Biri, savaş diyor başka bir şey demiyor.
Biri, Barış diyor, sesine ses arıyor.
Biri, denemiş ve yanılmış.
Biri, yalan söylüyor.
Biri, zembereği kırık bir saat gibi.
Biri, bir sevda şarkısı gibi direniyor.
Biri, çok üşüyor.
Biri, fazla terliyor.
Biri, mengenede can.
Biri, işkencede dişlerini sıkıyor.
Biri, açlık grevinde yatıyor.
Biri, zindan duvarına bir çizgi daha çekiyor.
Biri, çok kırgın, öfkelenmiş, dertlidir.
Biri, çiçekleri suluyor, kuşlara yem veriyor.
Biri, yeni yılda sana bir armağan vermek istiyor.
Biri, zaten senin bir armağan olduğunu düşünüyor.
Biri, uçmak istiyor, konmak istiyor.
Biri, kanat istiyor senden.
Biri, bir yangının korlarını söndürmeye çalışıyor.
Biri, çığlığına yanıt bekliyor.
Biri, ateşe ve rüzgara dair olmak istiyor.
Biri, hiç yürünmemiş yol oluyor.
Biri, iş arıyor, ekmek derdinde.
Biri, taksit ödüyor.
Biri, film izliyor, kazak örüyor.
Biri, zile basıyor.
Biri, kapıyı açıyor, gülümsüyor.
Biri, treni kaçırıyor, çok dalgın.
Biri, birini anıyor.
Biri, kanamalı bir hasta, kötüye gidiyor.
Biri, seni seviyor, çok seviyor.
Biri, şükrediyor.
Biri, küfrediyor.
Biri, gidiyor ve dönmüyor.
Biri, ağlıyor, ağıt yakıyor.
Biri, sevdanın deli ırmağı.
Biri, yağmur sesi ve şarap.
Biri, düş ufkunun ötelerinde.
Biri, hesap soruyor, yanıt arıyor..
Biri, uzun bir cümleye başlıyor.
Biri, birine sımsıkı sarılıyor.
Biri, öpüldükçe güzelleşiyor.
Biri, şarkı dinliyor, şiir okuyor.
Biri, ‘öteki’ne bozuluyor.
Biri, gazete okuyor.
Biri, hayatı sorguluyor.
Biri, aç, eli boş, boynu bükük.
Biri, kimliksiz.
Biri, görmeyen göz, duymayan kulak.
Biri, söylemeyen dil.
Biri, dardadır şimdi.
Biri, yorgun bedeninde bir yangın.
Biri, kapılarını zorluyor umudun.
Biri, kendi dar anlamını aşan bir yoğunluk içinde.
Biri, hani şu ayrılık diye bilinen yara.
Biri, ölüyor ‘Hoşça kal hayat’ diyor
Biri, doğuyor, dünyaya ‘merhaba’ diyor.
Biri, ‘bu ne biçim yazı’ diyor.
Biri, size yeni yılda güzellikler diliyor.
Hayat devam ediyor…