Alışveriş yaparken ağlamak istiyorsun, günlerce aynı kıyafeti giymek sana daha iyi geliyor,
Çarşı dan nefret ediyorsun,
Otobüse binemiyorsun,
Makyaj yapmaktan nefret ediyorsun,
Arkadaşlarınla okul dışında görüşemiyorsun.
Hayır, aslında sen bunların hiç birini istemedin. Sen bunlara mecbur bırakıldın ve artık alıştın. Seni buna mecbur bırakanlar artık sana bunları yapman için yalvarıyor fakat bu sefer sen istemiyorsun.
Hayatta sizi en cok yıpratan şey aile olacaktır. Ne sahte dostlar, ne sahte sevgiler. Sizi yıpratan sizi anlamayan, üstünüze gelen, jiletle bakmanızı sağlayan, boş banyo zeminine miğdenizi çıkartmanızı sağlayacak ebeveynler olacak. Kural budur. Sizi herzaman karanlık bir şehrin karanlık bir odasında bir mum ışığı bile olmayan dört duvar arasına mahküm eden hep onlar olacaktır. Bir çiçek tohumu ektiysen büyütmesini bileceksin. Suyunu verecek, güneşine kavuşturacaksın. Eğerki sen o ektiğin çiçek tohumuyla başta ilgilenip ufak filizlenince herşeyden mahrum bırakırsan, suyunu fazla versende ölecektir, hiç su vermezsende ölecektir. Fazla güneşe atarsan o çiçeği kuruyacaktır, dört duvar arasına mahkum edersen o çiçek ne bir daha sana görünür nede ölür gider. Sen o çiçeğe bakmayı bilmezsen ölüp gidecek anne. Sen o çiçeği atarsan bütün olayların içine o çiçek ölecektir baba. Beni duyuyor musunuz? Ordamısınız? Tek başıma mıyım burada? Gercekten bunu okuyan birileri varmı orada? Beni anlayabiliyor musunuz..?
Senin için yaptıklarını, seni düşündükleri için söylediklerini, senin iyiliğini istediklerini bilirsin ama yinede bu baskıdan kurtulmak istersin, nefes almak özgür olmak istersin...
... 3 ay öncesi her acının nedeni olmadığını öğrendim. Geç öğrendim, farkındayım. Hayatımıza keyfi olarak, tamamen kendi istekleri yüzünden mahvetmek için girenler önce girdi hayatıma, sonra da masum hallere bürünenler.. Her seferinde anlattığım kötü anıları kullanarak sözde şaka ama kırıcı cümlelerle psikolojimi bozdular, arkamdan ne kuyular kazdılar. Ama saflık işte her seferinde affediyordum. Kendilerine beni o kadar bağlamışlardı ki her seferinde yolum onlara düşüyordu. Birileri beni dışladığında, dalga geçtiğinde ve bıraktığında. Anlatacak kimsem yoktu. Ama sonra hayatıma beni önemseyen, dertlerime ortak olan kişiler girince aklım başıma geldi. Hayatımdan çıkardım onları. Artık 2. şans alamazlardı çünkü artık beni gerçek hayatıma döndüren kişiler vardı. Onlara psikolojimi borçluyum. Öğrendiğim şey şu, hayatının merkezinde her zaman kendin olmalısın. Orası başkasına kalırsa hayatın kararır.