Alman filozof Friedrich Nietzsche, 1889 yılında, İtalya’nın Torino kentinde bir sabah, hayatını sonsuza dek değiştirecek bir olayla karşılacağından habersiz şehrin merkezine doğru ilerliyordu.
Yolda giderken yürümediği için atını kırbaçlayan bir faytoncu gördü. Zavallı hayvan çok bitkin görünüyordu, hiç gücü kalmamıştı. Atın hiç hali olmamasına rağmen sahibi onu hareket ettirmek için hiç durmadan kırbaçlıyordu.
Nietzsche gördüğü şey karşısında dehşete düşmüştü. Hızla oraya yaklaştı. Faytoncunun bu davranışını kınadıktan sonra, Nietzsche yere çöken ata yaklaştı, sarıldı ve ağlamaya başladı. Görgü tanıkları, atlara bir kaç kelimeyi mırıldandığını, fakat ne söylediğini anlayamadıklarını söyledi. Efsaneye göre filozofun son sözleri “Anne, ben bir aptalım” olmuştu. Tam o sırada bilincini kaybetti, zihni sonsuza kadar sürecek bir değişime uğradı.
O sabah her şey değişti.
O günden sonra Nietzsche’nin akli dengesini kaybetmesi tüm dünya çapında doktorları ve aydın kişileri şaşkına uğratmıştı. Konuyla ilgili her türlü spekülasyon yapıldı. Torino’da o sabah meydana gelen olayın en az üç versiyonu yazılıp çizildi. Fakat emin olunan tek şey filozofun asla eskisi gibi olmamasıydı. Ne yazık ki o günden itibaren tam 10 yıl boyunca, yani ölümüne kadar asla konuşmadı.
.
.
İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider peşinden.