Tumgik
#canım kaktüs
gokyuklu · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"insan bazen geç kalmışlıkların yasını tutmak ve kaktüs yetiştirmek tedavisinden ibaret"
🌵
22 notes · View notes
gegirti · 1 year
Note
iyi ayrı ayrı mı takılalım takmadım beh
insan olarak seviyorum seni zaten
arkadaşım olsan çok beslerdin heralde
ama ilgilendiğin çoğu şey de meh yanii :P
kaktüs olarak mı sevecektin?
neyi beslerdim?
ulan ben her bokla ilgileniyorum, hezarfen geğirti çelebiyim ben. sen kimsin meh çekiyon bana!!!???
çok yoğun duygular yaşadığını düşünüyorum canım. söylediğin şeyler kafanda çok bağlantılı ama karakter kısıtlaması olduğundan satır satır ve mesaj mesaj iletiyorsun bana söyleceklerini, bu da benim konteksti kaçırmama sebeb olmakta. ardından ben bu yazdıkların arasında organik bir bağ kuramamakta.
0 notes
patara-07 · 3 years
Text
Tumblr media
5 notes · View notes
nedemeliyim · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Evimde büyüyebilen tek bitki. Teşekkür ederim.
0 notes
lemonsherbett · 3 years
Text
6/11/21
Bütün hafta haftasonu gelsin diye uyuyayım dediğim haftasonu 7.30 da kalktım 🙂ehe 🙂ama sonra bu bunyeme ters olduğu ve uyandigim için kendime kizdigimdan geri yattım 11 de uyandım skwyxishs daha sonra yine dershane vs cart curt. Eve gelince dayanamadım artık rezil rüsva matematik notumu bizimkilere söyledim babam tamam dedi qldyzqjgdoz annem de yapabilecek bir şey yok neden basit sormamislar dedi asla yavrusunda aramaz suçu. Dergilere bağımlı oldum bir de . My universe özel dergisi vardı migrosta içindeki fotokartlar aşırı iyi . İşte daha sonra odamı topladım küçük çaplı bir konser vermiş olabilirim odada olmayan hayranlarıma. Sonra ise minnak bitkilerimle ilgilendim. Hepsi kaktüs değil 2 di kaktüs ama diğerleri de kaktüs familyasının alt dallarından( gibi )( limon fidanım hariç ) ( ve bugün farkettim ki hobi de hariç ) hobi daha çok su isteyen bir bitkiymis bunu farkettim. Normalde hepsini ya cumartesi ya pazar günü sularim kaktüs oldukları için ama yaprakları çok yumuşaktı o yüzden daha fazla su vericem bu hafta . Gelişimini izlicem wldysosjs. Bitkilerle uğraşmak benim için anlamlı hale geliyor. Nedense müzik zevkim degistiginden beri daha taşa hayvana gök yüzüne bitkilere daha çok dikkat kesilir oldum. 1 tane bitkim vardı şu an 13 tane bitkim var xkshsjs . Sabah okulara giderken köpeklere selam veriyorum kaxiatwoxgakddj. Yerdeki karıncayı falan izler oldum ben bı şeyler oldu bana. Hoşuma gidiyor ama. Hava kötü olsa bile sürekli fotoğrafını çekiyorum. Çok hoşuma gidiyorrr. Bugün genel olarak mutluydum. Toyboxtan çıkan dövmeyi bileğime yapıştırmıştim bir de yarısi yapıştı dkahdks çok komik duruyor ama keşke bir dövmem olsaydı. Çok ufak olsa bile . Gelecekte kesinlikle beni anlatan çok anlamlı bir dövme yaptırıcam. Belki beni anlatan bir çok şeyi kapsayan bir çizim tasarlsrim bilmiyorum ( şu an aklıma asiri güzel bir resim fikri geldi aklımı öpeyim canım aklım )
Günün şarkıları ise
Bunu yeni dinledim
Kaash paige, travis scott,don toliver -euphoria
Ve Coldplay x BTS - My Universe ( suga remix)
Tumblr media Tumblr media
Bunlar aşırı hos soldakini bana huzur veren ve özgür hissettiren şarkıların olduğu playliste koydum . Sağdakini tel wallpaperim yaptım 🥺
21 notes · View notes
macaninkizi · 3 years
Text
Çölüme yağmur olmanı beklerken kaktüs oldun. Her seferinde bana iyi gelmek yerine canımı yakmayı seçtin. Sen yakmayı bense yanmayı seçtim. Ama insanın kalbi ne camdan olmalı ne demirden... İnsanın kalbi okyanus olmalı. Cam olsa kırılır demir olsa paslanır. Okyanus olmalı ki ona iyi geleni sürüklemeli diğerlerini ise boğmalı. Önceden çok yazı okurdum böyle. Kitaplarda da okurdum güzel aşkları , aşıkları. Hatta çoğu zaman kitaplardaki gibi sanardım insanları. Daha doğrusu ben herkesi kendim gibi sanarmışım. İnsanları ayna gibi görüyormuşum da haberim yokmuş.
Nasıl anladım biliyor musunuz ?
Canım acıdıkça , gözyaşlarına boğulunca anladım. Canı acıdığında bile ağlamayan ben o aklıma gelince ağladım... Bakışını düşünmedim çünkü gözlerine hiç bakamadım , sarılışını düşünmedim çünkü hiç sarılamadım , elini tutuşumu düşünemedim çünkü hiç elini tutmadım , sevişini düşünmedim... Çünkü çünkü çünkü ben hiçbir zaman sevdiğini hissetmedim. Hissettirilmedim...
4 notes · View notes
muhtelifkrizler · 4 years
Photo
Tumblr media
Bu iş nasıl başladı? Yıllardır evde birileriyle yaşadım, ilk olarak ailemle sonra üniversitede 4 kişilik yurt odasında. Son olarak da üç kişilik öğrenci evi :) O dönemde de evde tek kalmak durumunda kalsam hep başka arkadaşlarım yanıma gelir ya da ben onlara giderdim, çünkü asla yalnız kalamaz korkardım. Genel olarak pek çok korkuları olan biriydim zaten. Biriydim diyorum ta ki yalnız yaşamak zorunda kalana kadar. 2018 Haziran ayında erkek arkadaşımla yaşamaya başladık. Yani bayadır beraber yaşıyorduk zaten ancak bir ev arkadaşımız daha vardı. Sonra mezun olup başka şehirlerde iş bulmaya başladık ama biz Ankara'da kalmaya devam ettik erkek arkadaşımla. Her şey yolunda giderken erkek arkadaşımın Bodrum'da iş bulmasıyla oraya taşınmak durumunda kalması benim işimin ise Ankara'da olmasından dolayı ayrı yaşamaya başladık. Ekim 2019. O zamandan bu yana yalnız yaşıyorum. İlk günler işten eve döndüğümde ne yapacağımı düşündüm. Her akşam için motivasyonum eve geldiğimde kendime yemek ya da kek yapmak oldu. Bu dönemde akşamlarımı motive kılacak tek aktivitem yemek yapmak oldu. Zamanla kendimle baş başa kalınca zamanımı nasıl iyi hissedeceğim şeyler yaparak doldurabileceğimi öğrenmeye başladım. Ama çoğunlukla yemek yapmak, şarap ve puro içmek oldu. Puro da bir arkadaşımın bende  2 paket bırakmasıyla oldu gidip kendim de almadım yani :) Neyse önce kek yaptım, sonra hamurla uğraşayım elim deysin istedim hamur açtım ev yapımı ravioli denedim. Makarna kesme makinem falan tabii ki yok, oklavam bile yok. Bir tane oyuncak gibi bir merdanem var onunla bastıra bastıra hamur açıyorum. İlk denemelerde hamurlar biraz kalın oldu tabi ama baya lezzetli geliyor ne yapsam, ilk defa kendim yapıyorum diye herhalde. Sonra bir gün dedim ki vejetaryen içli köfte yapayım. Normalde Kızılay'da Dr. Falafel'den söylerdik vejetaryen içli köfte, aşırı güzel yaparlar. Ama hem evde zaman geçsin hem de dışarıdan söyleyip para vermeyeyim diye kendim yapmaya giriştim. Bence yine baya iyi oldu, içi de dışı da :) Yine muhtemelen olması gerekenden biraz kalın olmuştur dışı ama arkadaşlarıma da tattırdım gayet beğenildi. Neyse böyle böyle farkettim ki ben yemek yapmayı seviyorum. Güzel masalar kurup güzel yemekler yiyip yanında arkadaşlarınla içebileceğin dev masalar seviyorum ben dedim. O zamandan bu zamana tatlı tuzlu sıcak soğuk yemekler yapmaya başladım evde. Böylece iş görüşmesine gittiğimde hobi olarak yemek yapmak da diyebiliyorum ahahaha ne kadar boş biriymişim ya 27 yaşında bir hobimi keşfettim.
Kısacası ben yıllardır evde yalnız kalma korkusu yaşamış, yurtta kalırken bile milletten birkaç gün erken geldiysem yurtta çok az kişi var diye korkup yine arkadaşlarımın evine kalmaya gitmiş, akşam geç saatte eve girerken içi ürpermiş bir tip iken, bir şekilde zorunda kalınca gayet de tek başına kalabilen birine dönüştüm. Bu krizi fırsata çevirdim bir de yemek yapma hobisi kazandım. Yalnız başına olmanın aslında baya iyi yönleri olduğunu da keşfettim. Bazen eve geldiğimde telefonda insanlarla uzun uzun konuşmak bile istemedim, kendimle zaman geçirmek için. Neler yaptım bunun dışında, ev için alışverişler yaptım, mutfak rondosu vs öyle şeylerim yoktu onu ısmarladım kendime. Bir kaç kaktüs aldım, evin şeklini değiştirdim, kitaplığı yan yatırdım başka türlü bir hale soktum, bir yığın kitap daha aldım. Hep alıştığım şeylerin dışına çıktım ve kendimi zorladım biraz da. 
Bu iş nasıl başladı diye girdim yazıya, bu iş dediğim yemek aslında. Şimdilerde beyaz yaka hayatımdan nasıl kurtulurumun yollarını arıyorum. Ulan acaba bu şekilde yemek yaparak yardırsam kurtarır mıyım paçayı diyorum, her beyaz yakanın hayali gibi bir mekan açıp kurtulma çabası yani. Muhtemelen olmaz :) Ama olsun be biz de kendimizi iyi hissetmeyelim mi arada, yazalım bir yerlere insanlarla konuşmak istemediğimiz mevzuları, nedir yani :) 
Ben burada işten eve döndüğümde gün içinde kafamı attıran insanları unutmak kendimi daha iyi hissetmek için evde yaptığım yemekleri paylaşmaya, duygu durumumu aktarmaya ve varoluşsal krizlerime cevap araken kendi kendime yaptığım konuşmaları yazmaya geldim.
Umarım hoşgelmişimdir, gelmediysem de benim canım sağolsun be!
Haydi görüşürüz :)
1 note · View note
nesrin-c · 5 years
Text
ben diyorum vatansızım diyor, nerelisin? ben diyorum sınırsızım diyor, türk müsün? ben diyorum bayraksızım diyor, kürt müsün? ben diyorum kimliksizim diyor, ermeni misin? ben diyorum dinsizim diyor, hristiyan mısın? ben diyorum örgütsüzüm diyor, ajan mısın ben diyorum cinsiyetsizim diyor, lezbiyen misin? ben diyorum bireyim diyor, öksüz müsün ben diyorum doğayım diyor, böcek misin? ben diyorum çiçeğim diyor, kaktüs müsün? ben diyorum hiç kimseyim diyor, deli misin? evet diyorum, deliyim! sizin çakma aklınızı dayattığınız yerde deli türklüğü dayattığınız yerde kürt kürtlüğü dayattığınız yerde ermeni, süryani, ezidi dinsizliği dayattığınız yerde müslüman müslümanlığı dayattığınız yerde hristiyan hristiyanlığı dayattığınız yerde budist budistliği dayattığınız yerde ateist insanlığı dayattığınız yerde kediyim ben vatansızım dünya benim vatanım ben kimliksizim herkes benim insanım ben türsüzüm kediler benim canım ben herkesim ve hiç kimseyim ben her şeyim ve hiçbir şeyim ben deliyim! her biriniz bir şeysiniz her birinizin bir vatanı var her birinizin bir adı, bir kimliği, bir ırkı, bir dini, her birinizin bir cinsiyeti var her birinizin balya balya ideolojisi aidiyeti var sorsam hepiniz insansınız sorsam hepinizin pek övündüğü bir aklı var dünya sizinle dolu ama ne hikmetse pek pis kokuyor azıcık delirsenize! Alıntı..
48 notes · View notes
gokyuklu · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Tam bir yıl önce ablam hediye etmişti bu kaktüsümü. Onu kaybetmemek için çok direndim ama gövdesi çürümüştü. Son çare olarak ucundaki sağlam yavruları ayırıp onları başka saksılara diktim. Hasta yaralı gövdesi yavrulara da zarar vermesin diye. Daha önceleri de yaralı kaktüsleri iyileştirdim ama bu kaktüsüm için yapabileceğim hiç bir şey yok gibiydi. Bir süre sonra unuttum onu. Bütün kış boyunca balkonda unuttum.. O ölmedi. Diğer bütün çiçeklerimin, yaralı gövdesinden aldığım sağlam yavruların aksine bahara ilk o uyandı ve şimdi yavruları var böyle.
Bir kaç gün önce kaydettiğim bir şiirde "Beni burada unuttunuz. Beni iyi ki burada unuttunuz, bak nasıl da güçlendim, büyüdüm. Kestikçe filizlenen her şey gibi küstahça ve gururla" diyordum. Bu kaktüs bir yıl önceki halim gibi.
İnsan bazen kendi gövdesinden doğrulup yeni, yeşil bir gövdeden var olabilirmiş. İçinde çürümeye yüz tutmuş her şeye ve köklere rağmen. Hiç inancın kalmamış, çok karanlık, çok sabahsız, çok soğuk günlerin sonunda bir gün yeniden yeşerebilir, yeşermenin yolunu bulabilirmiş, yaralara rağmen, yaralarıyla birlikte🌵💚
25 notes · View notes
kucukhayaller · 5 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Bugün bizim miniği (@intibahlarzamani ) yolcu ettim ve öğrendim ki bilmem kaç yıllık arkadaşlığın sonucu olarak gidiyorken bile türlü muzipliklerle hala arkadaşına laf sokabiliyorsun. Sağ ol, var ol canım arkadaşım...
Hanımefendi gitmeden hatıra olarak bir kaktüs almış. Mesela normal insanlar giderken seni çok özleyeceğim falan derken bizimkinin bana son tembihi kaktüsü gösterip “bak arada konuş onunla, tamam mı?” oldu. Artık garip bile gelmiyor biliyor musunuz? Bağışıklık kazandım.
Neyse şimdi izninizle miniğimin bıraktığı minik kaktüsümle dertleşeceğim. Malum emir büyük yerden.
-25.05.19, Cumartesi
16 notes · View notes
ikiyeonkaldii · 5 years
Text
kaktüs gibisin, dokunsam canım acıyacak biliyorum.ama dokunmaktan fazlasını istiyorum.
3 notes · View notes
kaanozer · 5 years
Text
Arkadaş: “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”
“Arkadaş Z. Özger’le 1983 yazında, Ankara’da, çok sevdiğim dostum Yasemin Erkan’ın verdiği fotokopi dosya sayesinde tanıştım. 1974 yılında yayımlanmış “Şiirler”in fotokopileri. O yaz boyunca, özellikle İkinci Yeni izlerinin rahatlıkla görülebildiği ilk dönem şiirlerini, bu şiirlerdeki ironiyi sıklıkla konuştuğumuzu hatırlıyorum. Sanki çok yakın bir tanıdığımız, dostluğumuzun bir parçasıymış gibi adıyla anardık onu, Arkadaş derdik. Adının kendinden şiirli hali, daha sıcak bir bağ kurardı aramızda, o bizim arkadaşımızdı. Hemen ertesi yıl, 1984’ün Nisan’ında şiirler “Sevdadır” adıyla kitaplaştırıldı. Mayıs Yayınları’nın bu kitabını 16 Temmuz 1984’te almışım. Mavi kapağı çoktan soldu, ama her yıl arada bir raftan çıkarır, birkaç şiir okumadan bırakmam.
Tam adı Arkadaş Zekai Özger. 8 Ocak 1948 Bursa doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu mezunu. TRT Ankara bürolarında çalışmış.
Ölümüne giden yol hüzünlü. 1970 öncesinde okulunun polislerce basıldığı bir gün, çıkan olaylarda Arkadaş başına ağır darbeler alır. Aradan yıllar geçtikten sonra 5 Mayıs 1973’te sokakta ölü bulunur. Beyin kanamasından öldüğü belirlenir. Arkadaşları, ölümünü okulun basılması sırasında başına aldığı ağır darbelere bağlarlar. İşte böyle bir öykü. Ankara sokaklarında geçen, hüzünlü bir yaşam öyküsü.
Hüzün-ironi ekseninde gidip gelen ilk dönem şiirleri bireyci bulunur kimilerince. Doğrudur. Bu benim için şiirini daha da önemli kılan bir anlayıştır. Yalnız ve sıkışm��ş, öğrenci odalarında bunalmış, kendi bedeniyle hesaplaşmaktan korkmayan bir gencin, kendisi üstünden bir kuşağı okuması çabası, üstelik bunu içerik ve biçim açısından da maharetli bir şiir kurarak yapması, yaşama şiir penceresinden bakmaya çalışan biri olarak beni hep etkilemiştir. Özellikle “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”nda bu bireyci ve ironik tavrı çok keskindir.
yoksul ve utangaç bir müşteriyim ben sizde güneş bulunur mu biraz/kaktüs alıcam saksılarım yeşersin üç beş bulut verin de çok üşüdü güneşten şizofreni olucak çabuk olun lütfen dikenleri solucak yanaklarım gobi çölü soğuk su içer misiniz
Şiirini kurarken gündelikten yola çıkarak özel bir imge dünyası kurar Arkadaş. “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”ndan aldığım örnekte görüldüğü gibi fiilleri konuşma diliyle yazar kimi zaman, sokağın dilini şiirine taşımaya çalışır, çoğunlukla noktalama işaretlerinden uzak durur. Bu tavrı hem şiirin akışını hızlandırır hem de en hüzünlü içeriğine bile bir sıcaklık ve bir bıyık-altı-gülümsemesi katar.
1967’de başlayan şiir yolculuğunda, dönemin siyasi ruhuyla da bütüneleşerek toplumcu bir çizgiye doğru kayar zamanla. Ancak toplumcu-slogan şiirlerin ve şairlerin aksine, bütün o siyasi atmosfere, yine kendi penceresinden, bireysel algısından, iç dünyasından bakmayı ve ironiyi elden bırakmaz. Zaten son döneminde yine tümüyle kendine döner. Örnek vermek gerekirse “Oyun Mat”daki toplumcu tavır, beni her zaman derinden etkilemiş, harika şiiri “Beyaz Ölüm Kuşları”nda içten ve kişisel bir çığlığa döner. Bu şiirle aynı günlerde yazdığı, “ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde” dediği “Merhaba Canım” ise dönemin ağırlaştırılmış toplumcu şiir söylemine naif ve yenilikçi bir cevap gibidir. (Bu şiiri, elimdeki “Sevdadır” kitabından, imlasıyla ve tıpkı yazımıyla aktarıyorum. Daha sonra şiirin iki dizesinin değişik halini okuduğumu da belirteyim: “hayat trajik bir homoseksüeldir / bence bütün homoseksüeller adonisttir biraz”.)
MERHABA CANIM
ben az konuşan çok yorulan biriyim şarabı helvayla içmeyi severim hiç namaz kılmadım şimdiye kadar annemi ve allahı da çok severim annem de allahı çok sever biz bütün aile zaten biraz allahı da kedileri çok severiz
hayat trajik bir homoseksieldir hayat trajik bir homoseksüeldir çünki bütün sarhoşluklar biraz freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü çünki ben okumuştum muydu neydi biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve bir gün elbette zeki müreni seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)
Arkadaş, kendi şiiri üstünden psikanalitik yorumlar yapmaktan korkmaz. Üstelik bunu yaparken şiirle-şair arasına mesafe de koymaz. Her ikisinin öznesi bir olur zamanla. Şiirini, kendi sesiyle okumamızı ve giderek o seste kendi sesimizi duymamızı sağlar. Kendisiyle (ve şairiyle) hesaplaşabilen bir şiirin cesaretidir onu ilgilendiren; toplumsal hesaplaşmanın da bu bireysel yüzleşmeden doğacağı umudunu taşır şiirleriyle. Üstelik kimi zaman, “İğdiş Bedevi”de olduğu gibi, ironisini daha da koyulaştırarak. Bu hüzün-ironi ekseni, içinde korkutucu bir öfke de barındırmaktadır. Örneğin, bir aile-kuşak çatışması merkezinden patlattığı, baba-oğul, anne-oğul, annelik-kadınlık meselesini neşterlediği “Tamirat” şiirinin finalinde bu öfke kendini iyice belli eder:
ben işte bunun için bir burjuva kuklasıyım, korkak ve acemi bir militanım hüzne ve yalnızlığa yakın
gördüm ki bir cuma gecesi ertesi babamın eskimiş bürokrat ayakkabılarının tamiratına nefretle vurduğu örsü ve çekici öfkesini köseleden ayırdığı bıçak açılmış bir gül gibi duruyor önümde
vur gülüm vur gülüm vur gülüm vur sen de burjuva ayakkabılarının altına
artık ne soğuk damarlarımdaki ne sıcak sadece bıçak gülüm sadece bıçak.
“O acemi militan”, Arkadaş Z. Özger, kaldığı yurdun faşistler tarafından basıldığı bir gece aldığı darbelerin bedelini hayatıyla öder. Şiirin bütün o toplumsal söyleme sıkıştırıldığı bir dönemde, cesurca çıkıp “sevişmeyi kendime göre seçicem” diyen şair aslında bireyselden yola çıkarak, toplumsalı kendi arızalarıyla yüzleştirecek kadar da cesur bir şiir kurmuştur. Üstelik bunu yaparken, kimi zaman, aynı dönemde beraber yazdığı-yürüdüğü şair dostları tarafından ötelenmekten de korkmadan.
Arkadaş öldüğünde 25 yaşındaydı. Söyleyeceklerinin çoğunu söyleyemeden öldürüldüğünde…
Şiirimize arkadaş olan adına gelince. O “faslı” da Sina Akyol’dan aktarayım:
Bir gün eve geliyor Arkadaş. Yokum. Gitmek üzereyken, – Yavrum adın ne? – Arkadaş. – Anladım arkadaşısın oğlumun. Ama adın ne? – Arkadaş. – Yavrum tamam… Arkadaşısın. Ama adını söyle de seni falanca aradı diyeyim oğluma. – Vallahi de billahi de adım Arkadaş.
Eve geliyorum ve annemle Arkadaş diye bir adın olup olmayacağı üzerine konuşuyoruz.
Adı Zekai idi. Ama kendi kulağına “Arkadaş” diye üflemişti adını.”
Yekta Kopan
11 notes · View notes
babcess · 2 years
Text
Ah canım insanlar. İnsanlar. Hep siz en büyük acıları dertleri çektiniz zaten canım insanlar. Bi sokak köpeğinin kafasını okşarken düşündünüz mü oysa geçirdiği ayazları,donmaktan son anda kurtulduğu o günleri, açlıkla savaşmak zorunda kaldığı ama yapabılecek hiçbişeyleri olmadığını. İnsanlara güvenip sırtlarından bıçaklandığını. Gözlerine bakıp onu hiç anlamaya calıstınızmı ınsanlar? Ah canım insanlar ne büyük dertleriniz varmış değil mi? Sadece yaşam savaşı verenlerin yanında sizin ki ne de büyükmüş. Anlamak anlamaya çalışmak lügatınızda yokmuş en büyük başarınız ise kibirinizmiş değil mi güzel insanlar… Nefret ediyorum el attığınız heryere kaktüs batırmanızdan canım insanlar. Sizi sevmiyorum ve sevmeyeceğim insan denen yaratıklar..
0 notes
minazorus · 6 years
Text
LN
canımın nasıl yandığını anlatamam sana
kalbim buruk kaldı, sözlerim yarım
güneş bile doğmayı bıraktı
yıldızlar gülmez oldu yüzüme
yalanlarla büyüttün beni, her dediğine inandım
koca bir ömür gibiydi seni sevmek
ömrümün tükenişini izledim
canım en çok gidişine yanmıyor ki
hiç gelmemiş olmana yanıyor
yanıyorum duysana beni, gözyaşlarım yakıyor nefesimi
dize dize ağlıyorum kağıtlara
ne haberin var halimden ne de umrunda
mutlu ol diyemem ki artık sana
ben desem de kalbim diyemez
haketmiyorsun anlasana
ben herkese kaktüs, sana gül iken
şimdi geri geldiğinde her şeyi unutup papatya olmamı haketmiyorsun
3 notes · View notes
bensutsevmem · 6 years
Text
#
Oldum olası kaktüsleri çok severim. Çocukken de severdim, sonra bir gün yüzüstü bir kaktüsün üzerine düştüm. Baya, etrafında çığlık çığlığa kahkahalarla koşup dönerken, bam. Kaktüs.
Annem ve teyzem saatlerce diken ayıklamışlardı ellerimden, dizlerimden cımbızlarla. Gıkım çıkmamıştı hatırlıyorum, öylece oturup ellerime bakmıştım.
Sanırım “en kötü ne olur” düşüncesi o zamandan yerleşti bana, o zamandan değilse bile sonradan iyice “en kötü diken ayıklarsın ellerinden cımbızla, geçer” oldu her şey.
Geçeceğini bile bile sırf canım yanabilir diye, kaktüs sevmekten vazgeçecek değilim.
2 notes · View notes
duhanbozkurt · 3 years
Note
Kaktüs tam benlik ya nerdende geldi aklıma ah canım ben 🌵
Dikenli misin yani vldkvksmcmskd
0 notes