Stefano D'Anna - "Tanrılar Okulu" kitabından alıntılar...
▪️Tek düşman kendi içimizdedir! Dışarıda, nefret edilecek yâda bağışlanacak bir düşman veya bize zarar verebilecek herhangi bir kötülük yoktur.
▪️Dünya, sen böyle olduğun için böyledir.
▪️Hiçbir şey değişmez, değişemez… Sadece sen değişebilirsin.
▪️Yaşam düşlediğin gibidir. Her zaman düşlediklerimizle karsılaşırız…
▪️Geçmiş sadece görünürde kendini tekrarlar.
Gerçekte, ne burada, ne bir insanın hayatında, ne de medeniyetler tahrihinde ‘geçmiş’ vardır. Geçmiş yalandır.
Ne bir karma, ne önceki yaşam, ne de suç, günah ya da cezalandırma var. Öteki dünya, evrensel hüküm, cennet ya da cehennem yok. Sadece bu an var -kutsal, sonsuz ve her şeye kadir olan. Onu iyi kullan.
▪️Kalıplaşmış kaderinin yönünü değiştirmek, imkânsız olanı, değiştirilemez seni değiştirmek için buradasın…
▪️Düş, var olan en gerçek şeydir. Düşlemek, var olan en gerçek şeydir. Onun zamandan bağımsız eylemi, yıllarca arzuladığın fakat sahip olamadığın her şeyi yaratacaktır.
▪️Geçmiş bir yalandır. Ve hafızaya ait olan her şey de bir kurgu.
Geçmişte yasadığına inandığın ne varsa gerçekte hiç yaşanmadı. Geçmişte meydana geldiğine inandığın her şey şimdi, tam bu anda oluşmakta. Sonra ya da önce olan bir an yok. Her şey ‘Şimdi’ gerçekleşiyor çünkü Şimdi’nin dışında hiç bir şey yok.
Şimdi: her bir elektrondan Tanrı’ya kadar, zamanı olmayan başlangıç ve her döngünün sonu gelmeyen sonudur.
▪️Bir insana ömründe en fazla bin defa dolunayı izleme fırsatı verilir, ama büyük bir olasılıkla bu insan, yaşamının sonunda onu bir kez bile izleme zamanı bulamamış olacaktır.
▪️D��şarıda karşılaştığın engeller içinde taşıdığın sınırlardır. Sen de korkuyu ve endişeyi yaratanlar bu olanlar değil, aksine bu olanları yaratanlar senin korku ve şüphelerindir.
▪️İnsan anladığı ile sınırlıdır.
▪️Dünya var, çünkü sen varsın.
Dünya yaşıyor, çünkü sen yaşıyorsun.
▪️Dünya, senin onu düşlediğin gibidir; o bir aynadır. Dışarıda kendi dünyanı bulursun, yarattığın, düşlediğin dünyayı. Dışarıda kendini bul! Git ve kim olduğunu gör... Diğerlerinin, senin içinde taşıdığın yalanın, uzlaşmanın, cehaletinin yansıyan görüntüleri olduğunu keşfedeceksin... Değiş... ki dünya değişsin.
▪️İnsanın, içindeki kendi kötülüğünün, kendi kabahatinin farkına varması, çoktan bir iyileşmedir.
▪️Yaşam, kendilerinde taşınabilir bir cennet kuran ve onu sürekli besleyen kişiler için zaten bir yeryüzü cennetidir.
▪️Yalan ortadan kalktığında gerçekler,
Olumsuz düşünceler ortadan kalktığında huzur,
Mutsuzluk ortadan kalktığında mutluluk,
Bağımlılıklar ortadan kalktığında özgürlük,
Korku ortadan kalktığında sevgi gelir...
Böylece 'ŞİMDİ'nin gücüne erişmiş oluruz.
▪️İnsan olmak; ulusların, dinlerin, mezheplerin de ötesindedir.
İnsan olmak; bin yıllık inanışları yıkmayı, olumsuz düşünceleri ve duyguları dönüştürmeyi gerektirir.
İnsan olmak; kendisine ve başkalarına zarar vermemektir.
İnsan olmak; kendi içinde durmaksızın çalışmak demektir.
İnsan olmak; etik ve bütünlük sahibi olmaktır.
Yalansız, dürüst, erdem sahibi, kendini ve diğerlerini seven, yaşama, sevmeye, bütüne odaklı demektir.
▪️Hatırla! Tüm olasılıklar şimdinin içinde bulunur.
▪️Yaptığı işi seven insanlar, bağımlı değildirler. işini seven kişinin satacak zamanı yoktur. Yalnızca yaptığı işi SEVMEYEN kişiler ücret karşılığında bir işte çalışabilirler. SEVEREK çalışan kişiye paha biçilemez.
▪️Evrenin gelişimi bireyin gelişimine, onun dönüşümüne bağlıdır.
▪️İnsanın inandığının aksine, hiç kimsenin karşısına kendisinden daha büyük, daha üstün bir güç çıkmaz. Her mücadele, görünenin ötesinde daima eşittir.
▪️Kötü diye bir şey yoktur! Görünürde olumsuz olan her türlü aksilik veya yatay düzlemdeki insanın haksızlık dediği, aslında gerçekte, bir lütuftur..
▪️Her şey kendine benzeyeni çeker. İnsan daima kendisiyle karşılaşır ve kendisini çeker.
▪️Düşüncelerimizin kalitesi yükseldikçe yaşam kalitemiz de yükselir.
▪️Günümüzdeki çalışanların içinde bulundukları koşulların, eski dönemlerdeki köleliğin çağdaş bir uyarlamasından başka bir şey olmadığı anlaşılıyordu.
▪️Kişi, başına gelen durumlara karşı tavrını değiştirdiğinde, başına gelecek olayların doğası da zamanla değişecektir.
▪️Bir bütün içinde olmamanın eksikliği, insanı cehalet, korku ve kendi kendini imha etmeye mahkum eder ve onu hastalıklara, çöküşe, saldırganlığa, acımasızlığa ve dış dünyada savaşmaya götürür.
▪️İnsanlar ayrılıkları ve çatışmaları iyileştirmek yerine,hoşgörüsüzlüğü ektiler, beslediler, büyüttüler ve karşılığında da ayrımcılığı ve savaşları biçtiler...
▪️Korkusuzluk sen korkacak hiçbir şey olmadığını fark ettiğinde, kendiliğinden gelecektir...
▪️Görmek için İnan!
İnanmak ve Görmek birdir ve aynı şeydir fakat zaman tarafından bölünmüştür, tıpkı Düş ve Gerçeklik gibi.
Zaman içinde inandığımız her şeyi göreceğiz ve güçlü bir şekilde düşlediğimiz ve inancımızı koruduğumuz her şeyi fark edeceğiz.
Görmeden önce inanmak; insanlığı bir dönüm noktası ile yüzleştiren zihinsel bir sınırdır:
Bir tarafta inanmak için önce görmeleri gerektiğine inanan büyük bir insan kitlesi; diğer tarafta ise "inanç kalıplarının, kendi gerçeklikleri olduğunu bilen ve görebilmek için önce inanmaları gerektiğini bilen bir avuç dolusu insan." İşte bu kişiler dünyaya güç verenlerdir!
▪️Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor. Benzer benzeri çeker .Cenneti yaşayan cennete,cehennemi yaşayan cehenneme doğru yol alır.
▪️Kendini gözlem kendini düzeltmedir. Bir kişi 'kendini gözlemleyebilirse' geçmişindeki her şeyi düzeltebilir.
▪️Yaşamın anlamı her türlü bağımlılık ve kölelikten özgürleşmektir. Roller, tüm üstümüze aldığımız roller, aşılması ve terk edilmesi gereken hapishanelerdir.
▪️Mükemmellik ve her türlü bollukla çevrelenen insan , dünyaya bir kurbağanın gözleriyle bakan ve gördüklerinden yakınan mutsuz bir varlıktan başka bir şey değildi...
▪️Yaşamının her köşesini ve saklı tüm noktalarını itinayla, dikkatinin ışığı ile aydınlat, gerekli ve gereksiz şeylerin bir envanterini çıkart ve daha sonra fiziksel ve duygusal ağırlıklarını ortadan kaldır ve göreceksin ki özgürlüğün, bütünlüğün, gerçekliğin parçası olmayan her şey gittikçe kaybolacak, sadece değerli ve anlamı olanlar kalacak.
▪️Duygularımızla düşüncelerimizi, ayrıca belirli bir anda hissettiklerimizle yaşadıklarımızı denetleyebilirsek, yani duygularımıza hakim olursak, yaşamımızın kontrolünü ele geçirmiş, kaderimize yön vermiş oluruz.
10 notes
·
View notes
Düşünüyorum o halde birşeyler yarım
Sana da öyle gelmiyor mu arkadaşım: Yarım bırakılmış cümleler gibidir hayatımız. Tamam değil sanki. Bir sancı gibi hissedilir yoksunluğumuz. Boşluğunu kalem dolduruyor. Amel dolduruyor. Gaflet dolduruyor. İmtihan da sanki bu boşluktan doğuyor. Yani ‘tamam olmaya çalışmak’ aslında şu yaşamak.
Hep bir yanımız eksik. Hep bir yanımız arayışta. Hep bir yanımız tamamlanışta. 'Tamam' diye birşey yok belki de şu dünyada. Haberi var da kendisi yok yani. Varlığı sezdirilmiş, kendisi sevdirilmiş, ama vücudu elde edilmemiş. Hani eskiden sorular olurdu şöyle: "(...) cümlesinde (...) yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?" İşte öyle boş bırakılmış yerleri var hayatımızın. Yarım bırakılmış gibiyiz içimizde bir yerde. Bu yüreğin yarısı nerede? Neden herşeyden sonra bir ‘sonra’ var?
Her insan kalbinde bir karadelikle yaratılmıştır arkadaşım. "Ve kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur." Oraları da doldurmak bizim işimiz. Bunu ya fiille yapacağız yahut hakkında düşünerek. Derinleşerek. Yahut da pişman olarak. Veyahut şükrederek. Anlamlandıkça boşluklar dolacak. Yarımlıklar azalacak. Düşünüyorum o halde birşeyler yarım. Pişmanlıksa şükrün kardeşidir. Karavanasıdır. Abisini ıskalarsan kardeşine muhtaç olursun. Cennet birinin ülkesidir, cehennem diğerinin.
Eylemeyi seçenlerin hızını yetişemem. Denedim sahiden. Daha gençken. Daha hiçbir ölüm yamacıma isabet etmemişken. Babamı gömmemişken henüz. Denedim. Elimden gelmiyor. Durgun yaratılmışım. Yeterince çabuk olamıyorum. Güzel cevaplar aklıma hep geç geliyor. Yeterince sıkı tutamıyorum. Yeterince isteyemiyorum. Yeterince boşveremiyorum boşlukları. Sarhoş olamıyorum. Hırsım 'yeterince' olmuyor. Öfkem 'yeterince' boğmuyor. Âşık da olamıyorum kusurlara körleşip. Dünyada körleşemiyorum. Dünyaya da körleşemiyorum. Biraz gaza gelip hızlanayım desem en evvel ben korkarım. Bir ilaç kutusunu açtığımda önce yanetkilerine bakarım. Şoförlüğüm olmadığı halde şoförlerden fazla heyecanlanırım ön koltukta. Sınırlarımın müptelasıyım anlayacağınız. Onları aşmadığım belirginken rahatlarım. Sınırlarım güvenliğimdir benim.
Çılgınlık istidadım yok. Arabada fren, trende imdat kolu, insanda vicdan, cümlede 'acaba' gibiyim. O zaman benim işim bu boşlukları kalemimle doldurmak. Durmak benim işim. ‘Acaba’ demek. Aşağıda bir sürü kelime var zaten beni bekleyen. Mazi kelimeler torbası. Mazi olaylar hazinesi. Mazi yaralarımın haritası. Elimi uzatıp bir tane çekmem yeterli. Tombala! İşte bir boşluk daha doldu sayemde. Sadece zamanı doldurmakla kalmadım, bugünü anlamlandırmış da oldum böylece. Varoluşum manaya dönüştü. Bugün, yarın, dün birbirinin şerhi. Kitap içinde bu göndermeler doğal. Fakat bir kitap yalnız kendi içinde atıflarla yürümez ki! Delili kendisi olanın davası nedir?
İlla bir gayba ihtiyacımız olacak. Gayba, yani kitabın dışından bir atfa, doğru için gereken ikinci noktaya. Vahiy ve sünnet bize bu zenginliği sağlıyor. Kendi kitabında/kendiliğinde boğulmuşlara sunulan bambaşka bir kitap. Öte kardeşlik. Öte düş. Öte destek. Öte vücud. Kalıplarına sığmayan, sokamadığın, keşfe çıktığın. Sınırlarından sıkılmışlara bir sınırsızlık ümidi. Bir rüya uykuna kıyasla. Bir uyanış uyanıklığına misalle. Bu âlemden değil. Sende olmayanı ondan alarak 'sana dair olanı' zenginleştirebilirsin. Oradan aldığın manaları boşluklarına serpiştererek yeni bir kitap olabilirsin. Kendi kendine kalmak zorunda değilsin arkadaşım. Duvarları senden zindanı aşabilirsin.
Değişebilirsin. En güzeli bu. Değişebilirsin! Vahyin verdiği ümit 'Bundan ibaret olmadığındır' önce. Ki bu bile yetmez mi kıymetini bilmeye? İbaret olmamak, gayba iman etmek, ötenin ve ötekinin varlığı, beka ümidi. Ümitlerin nihayeti-bidayeti, annesi ve çocuğu, öncesi-sonrası, sonsuzluk ihtimali. Hepsi lazım bize. İnsanız çünkü insan. Yani bu dünyadan olmayan. Dünyaya düşmüş ilk uzaylı. Cennetli. Bu dünyadan ibaret olmamalıyız. Boşluklarımızı ancak bu 'aşkınlık' teselli ve tedavi eder işte.
Ah, arkadaşım, sana yeterli cevapları sunamadım. Yarımdan hangi tamlığı beklersin ki! Fakat şöyle birşey yapabilirim. Sana mürşidimin bana ‘yarımlığımın şifasını’ öğrettiği o yeri aktarabilirim. Hissen varsa dinle. Dinleneceğin varsa hisselen:
"İhtiyarın cüz'î ise, kendi Mâlikinin irade-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine itimat et. Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise, Kur'ân'ın güneşi altına gir, imanın nuruyla bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'ân birer yıldız misillü sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makàsıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır."
7 notes
·
View notes