Tumgik
#değişmelisin
Text
Tumblr media
0 notes
sairceketli · 7 months
Text
değişmelisin, evet, ama genel bir yenilenme olmalı bu, eskinin bir tekrarı değil.
23 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 2 months
Text
Sevme Sanatı ve İnsan Olmak
Selamlaar,
Biraz yanlış anlaşılmadan ortaya çıkan ve hafif çalıntı bir başlık oldu bu. Sohbet arasında bana önerilen 2 ayrı kitabın isimleriymiş ama mesajı okuyunca dedim ki "Yeni yazımın başlığı" jfdgkfd. O yüzden şu an buradayız ve bu gece biraz bencilce davranıp kendimi dideleyeceğim izninle. Çok darlamamak adına önden bir parça bırakacağım ve sonrasında yolumuza bakalım senin için de uygunsa.
Bir yanım bu yazıyı taslaklarda tozlanmaya bırakma taraftarı. Dönüp dönüp bakıp "bak sen bu haldesin, değişmelisin, öğrenmelisin." diyerek kendime hatırlatmalık bir şey olarak bırakmamı söylüyor. Biraz da bu beceriksizliğimi, zayıflığımı gizleme isteği baskın geliyor sanırım. Neye karar vereceğimi yazının sonunda göreceğiz gibi, ya da duruma göre göreceğim.
İnsan olmak kısmından başlamak istedim. Sanırım daha kapsayıcı geliyor kulağa. Tam olarak insan olmak ne demek bilmiyorum. Tanımlayamıyorum. Biyolojik, fizyolojik olarak insan olmanın ötesinde psikolojik olarak hangi noktada insan olarak nitelendirmemiz gerekiyor mesela? Sosyal becerilerin gelişimiyle doğru orantılı bir şey mi bu? İnsan bireyden önce topluma odaklı bir canlı mı?
Dışarıdan bakan biri benim hakkımda ne düşünüyor tam olarak bilmiyorum ama genel olarak sosyal anksiyetem olduğunu öğrenen kişiler "Sende de varsa ohoo" düşüncesine kapılıyor. Sanırım maskelerim biraz fazla gerçekçi, bu da içten içe korkutmuyor değil tabii. V for Vendetta filminde daha önceki yazılardan birinde de alıntıladığım çok sevdiğim bir söz var:
You wear a mask for so long, you forget who you were beneath it. (Bir maskeyi çok uzun süre giyersen, altındaki kişiyi unutursun.) -Alan Moore
Beni tam olarak tedirgin eden şey de bu aslında. Tüm bunların altında ben kimim? Hangisi gerçek benliğim, hangisiyle daha insanım ve hangisini iyileştirmem gerek? Hangisinin daha normal bir insana yakın olduğunu nasıl belirlerim? Normal bir insan nasıl olunur? Yine soru sormaktan cevapları bulamadığım bir gece daha..
Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum. İyi bir insan olmayı geçtim, insan kategorisine giriyor muyum yoksa sadece bu konuda çok iyi rol mü yapıyorum bazen kendimi tanımıyorum. İletişim becerilerimin sağır, kör ve dilsiz birinden daha da kötürüm bir halde olması bunu düşünmemin en başlıca sebeplerinden tabii.
İletişimi kurarken arada verilen alt metinleri okuyamıyorum. Okumak aklıma dahi gelmiyor çünkü. Hayatımdaki her şeye robot gibi mantıksal yaklaşmaya o kadar alışmışım ki, her türlü ikili ilişkim de bundan nasibini alıyor ve bunun etrafıma zarar verdiğini yakın zamanda bir kez daha fark etmiş, daha doğrusu fark ettirilmiş bulundum.
Gerçekten değer verdiğim insanlara farkında olmadan böyle zarar veriyor olmanın hissettirdiği boktanlığı sanırım burada anlatmama pek gerek yok. Sıfatlara sığmayacak kadar rahatsız edicilikte bir kendini sorgulama yolculuğunun kapılarını aralıyor çünkü bu his. Ufak bir şarkı molası:
Özetleyecek olursak; Hala insan olmak ne demek bilmiyorum. Normal bir şekilde sosyalleşebilmem ne kadar zaman alacak, neleri gerektirecek ya da olabilecek mi bilmiyorum ama deniyorum. Eskiye oranla biraz daha iyiyim ama hala yeterince değil ve bunca zamanda bu kadar yavaş bir ilerleme de biraz soru işareti oluşturuyor tabii.
Sevme Sanatı ilginç bir kavram oldu, kabul ediyorum ama kitabın adı da buymuş ve kulağa ilginç olduğu kadar hoş da geliyor bence. Tam burada geçiş yaptım çünkü üstteki konuyla bunun bir noktada kesiştiğini düşünüyorum.
"Birini sevebilecek kapasitede biri miyim?" sanırım bu bölüme başlamak için ideal bir soru. Buradaki sevgi biraz daha romantik bir kalıp sanırım. Normal dostluk ve aile anlamında sevdiğim, değer verdiğim çok sayıda arkadaşım var. Bu konuda bir yanılgım yok ancak öbür konu çok büyük bir soru işareti.
Sevmek sanırım çok büyük, çok güçlü bir kavram gözümde. Yani oraya oturtmak için çok fazla şeyin bana net bir şekilde onun yeri burası diye haykırması gerekiyor anladığım kadarıyla. Gel gelelim gördüğüm kadarıyla da sevgi asla böyle bir şey değil.
Sevgi herhangi bir mantığı olmayan, sebepsiz bir şekilde ortaya çıkabilen ve hiç beklemediğin anlarda seni esir alan korkutucu bir duygu. Hayatını mantıksal bir çerçevede çelik kale gibi kurmuş biri için ne kadar korkutucu durduğunu sen düşün.
"Davulun sesi uzaktan hoş gelir." düşüncesine de sadık kalarak kendimi yıllarca başarıyla uzak tuttuğum bu konseptte uzak tutma kısmı kasıtlı bir başarım mıydı yoksa sevebilme becerisinden yoksunluk muydu bunu bilmiyorum. Hala anlayabilmiş değilim ama ikincisine yakın hissediyorum.
Dürüst olmak gerekirse ikincisine yakın olmak bir tık da korkutuyor. Çünkü bunun tercih değil de bir özellik olması, üzerinde kontrolüm olmaması korkunç bir şey. Bu becerinin, kapasitenin bende olmadığının daha mantıksal bir hali ve sanırım korkutmasının sebebi biraz da bu.
Çünkü eğer birini sevebilecek kapasitem yoksa, sosyal becerilerimin bir noktadan sonra ilerlemeyi durduracağı aşikar bir hal alıyor. Eğer bu beceriler bir yerde takılacaksa, bu da çevremde değer verdiğim insanlarla olan iletişimde giderek büyüyecek, belki kopmalara sebep olacak sorunlar yaşamam anlamına geliyor ve bu beni gerçekten korkutuyor.
İnsanın kendi kendine kalabilmesi, zaman geçirebilmesi ne kadar önemliyse, sosyal anlamda kendini geliştirebilmesi ve buna uyum sağlayabilmesi, uyum sağlayabileceği bir çevre oluşturması/bulması da bir o kadar önemli. Benim bu "duygusuz" personam maskelerin altındakiyse eğer, önümde çözmem gereken çok ciddi sorunlar var gibi duruyor.
Bu yazı da sanki çözüm odaklı bir şeymiş gibi durdu başlık sebebiyle ama napalım. Bazen bazı şeyler çözülmez, bazı savaşlar kazanılmaz ve mutluluk gibi hüzün de hayatımızdaki yerini alır. Önemli olan bunlardan ders çıkarmak ve aynı hatayı tekrarlamamak için bir şeyler öğrenebilmiş olmak.
Kayıplarımızdan, hatalarımızdan ders çıkarıp değişebilmemiz dileğimle bitireyim istedim bu yazıyı.
Sevgilerle..
1 note · View note
goodminutes · 3 months
Note
Profil fotoğrafın hoş değil bence değişmelisin
Tamam
0 notes
antik-storee · 5 years
Photo
Tumblr media
Değişebilirsin..!!! . . . . #değişim #değişmelisin #değişebilirsin #sendeğişdünyandeğişsin #sendeğişirsendünyadeğişir #ümitsuattuncel #5324378147 #izmir #spritüaldanışman #regresyonterapi #ruhsalkoçluk #enerjikoçluğu #yaşamkoçu #düşüncekoçluğu #duygukoçluğu #sevgiterapi #duyguterapi #hipnoterapi #bilinçaltıtemizliği (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/B2XabAwn3Eu/?igshid=18kkruvfss694
0 notes
mesut-sems · 3 years
Text
"Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet 'aşktan önce' ve 'aşktan sonra' aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. O kadar çok değişmelisin ki sen, sen olmaktan çıkmalısın!.."
Elif Şafak "Aşk"
Tumblr media
41 notes · View notes
deniz-ce · 5 years
Text
"Tamam"dedim kendime,
İki nokta üst üste koydum.
Açıklamaya çalıştım o "tamam"ı.
Sen bilirsin ,haklısın,
Değişmelisin, farklı bakmalısın,
O yana değil,şu yana...
Yok bu olmadı.
Saçını mı değiştirsen,
Aynı görüntüyle farklı düşünülmüyor.
Yeni bir film bulsan,
Çarpıcı bir hikaye
ve bahçeli ev hayali.
Sonra istediğin yana doğru düşün.
Tamam:uyu,gün bitti.
Tamam :Kapat konuyu.
-Deniz Özeri-
18 notes · View notes
sweetprenses-love · 4 years
Text
Acılar iyi ki var insanın kendisi ile baş başa kalmasını salıyor.Sürekli olmasa da tüm kargaşadan kaçıp sığınacaksın kendine.Belki de hüzünler sayesinde kendimizi tanıyoruz neye kırılacağımız  neye güleceğimiz değişiyor bırak değişsin zaten sen değiş daha fazla kırılmamak için değişmelisin kalabalığı gösterişi belki de bol bol attığın kahkahaları sevebilirsin.Her hüzünü bu şekilde de atlatmış olabilirsin ama ,AĞLADIĞIN GECELERİ  BİR TEK SEN BİLİRSİN.Bir olay bir indan sende yara açmış ise  eğer o yarayı gülüşünle kapatma her defasında .UNUTMA ACIYI EN GÜZEL GÖZ YAŞI TEMİZLER.
1 note · View note
onderkaracay · 5 years
Text
Tumblr media
>Yaşam Grafiği<
Oku
Dinle
Tecrübe et
Gözlem yap
Dene
Düşün
Çalış
Mutlaka yaz
Gerekirse konuş
Sen daha şanslısın
Okuyarak öğrendiğin ne varsa
Geçmişe dairdir
Geleceği düşünen
Bir emeğin ürünü olduğu için
Ölümsüz oldu o isimler
Şimdi sıra sende
Sorunlar değişti
Değişmelisin ~ Al gardını
Gelecek yeni çözümler
Bekliyor bizden
Zehir tüten fabrikalarla
Gökyüzünü sıvamışlar
Yeniden maviye boyayacağız
Ağaçları yeniden dikeceğiz
İyi insanlar yetiştireceğiz
Paçaları sıvamak için
Yeteri kadar sebep var
Sende bir gün geçmiş olacaksın
Nasıl anılmak istiyorsun?
Önder Karaçay
1 note · View note
iyiyimlaben · 6 years
Note
sonra bi defasinda seni seviyorum sevgilim gibi bişey dedi bende seni seviyorumm dedim yok sen aşkım demiyosun soğdun benden falan dedi ben sinirlendim şey dedim bu kelimeler bizim aramızdaki sevgiyi göstermez o kelimeleri kullanmayinca seni sevmediğim anlamina da gelmez dedim o zamandan sonra kendince tavır aldı kullanmıyor kendiside fazla ne yapmam gerekiyor anlamıyorum
eh kendin demişsin sonuçta o kelimelerin aranızdaki sevgiyi göstermediğini ki evet göstermez yani o ne öyle her cümlenin sonunda vıcık vıcık. insanın içinden ne zaman söylemek geliyorsa o zaman söylesin bunda takılacak herhangi bir şey olduğunu sanmıyorum. ben çok kullanmam mesela bir gün içinde sadece günaydın derken canım dediğimi bilirim onun dışında onları kullanmadan konuşurum ama sevdiceğim benden çok kullanır mesela. insanın karakteri o. ne o senin için değişmeli, ne de sen onun için değişmelisin.
1 note · View note
anlatacaklarim-varr · 3 years
Text
Dünden Bugüne
Geçmişten günümüze ne çok şey değişti görüyor musunuz? Ben görüyorum sanırım. Geçmişte insanlar daha güçlüymüş bence, fikirlerini savunur fikirleri ve ideolojileri uğruna yaşarmış. Şimdi ki insanlar fikirleri olmadan bir şeyleri savunuyorlar. İnsanları ilahlaştırıyor ve o insanların savunuculuğuna soyunuyorlar. Devletin işlevini saptırıp devlete kendi ideolojilerini entegre etmeye çalışıyorlar. Devleti dinle birleştirme isteği artık gözler önünde ancak laik devletler dini devletle birleştiremez çünkü din belli bir popülasyonu kapsar ancak laik devletler tüm popülasyonları eşit bir şekilde kapsamalıdır yani siz bir devlete bir dini entegre ederseniz o ülkenin başka dine mensup ya da hiçbir dine mensup olmayan vatandaşlarının eşitlik hakkını zedelersiniz . devlet bir dine mensup olduğunda o dinin mensubu olan vatandaşlarına ayrıcalık tanımış olur bu durum da eşitlik ilkesi ortadan kalkar. Şimdi eski çağları düşünün Avrupa’da skolastik düşüncenin hakim olduğu yılları mesela bilim yok gerçekler yok dünya düz mesela devletin benimsediği mezhepten başka mezhebe mensup olamazsın ayrıca ve her zaman değişmeyen bir gerçek var o zamanda doğruyu söylüyorsan ya cezalandırılırsın ya da öldürülürsün seçim hakkı yok sadece yüksek zümre var halk aç ancak soylular tok. Bu soylular neden soylu mesela senden benden ne farkı var ki? İnsanlar aynı ama imkanlar farklı yani eşitlik yok. Şimdi günümüze bak değişen ne var? Ben söyleyeyim seçim hakkın var artık hakların diğerleriyle eşit ama sen geçmişten hala kopamadın hala yanlış seçimler yapıyorsun başa getirdiğin adam seni küçümsüyor, haklarını göz ardı ediyor, seni yoksullaştırıyor, tıpkı eski çağ gibi seni dinle kandırıyor, oysa din senle Allah arasında peki senle Allah arasında olan ilişkiyi bu devlet adamları niye kullanıyor hiç düşünmedin mi? Ben düşündüm kandırmak için çünkü din senin zayıf noktan görüyorlar ve bunu sana karşı kullanıyorlar. Artık sen de gözünü açmalısın ve bu oyunlara kanmamalısın. Geçmişten bu güne çok şey değişti dünya değişti, insanlar değişti, teknoloji değişti, eğitim değişti ama siyasetçiler hiç değişmedi. Sen değişmelisin çünkü sen değişirsen her şey değişir siyaset bile değişir devlet bile değişir.
SEN DEĞİŞİRSEN DEVLETTE DEĞİŞİR VE DEĞİŞEN DEVLET GELİŞİR KENDİNİ VE DEVLETİ DEĞİŞTİR!
0 notes
epifizz · 6 years
Note
Geçen iki hafta ,hayatıma inanılmaz derecede dokundu.Tamam dedim ,artık böyle yaşamaya devam edemezsin .Değiştirmeli ve bazı konularda,zayıf olduğum ,değişmelisin dedim kendime .Öğrenmem ,gezmem ve görmem gereken nice şey varken,mücadele etmem gerekirken böyle oturarak koca bir hayatı bitirmemeliyim de ,dedim kendime.Ama şimdi ,ne yapacağımı ve ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyorum.Senden tavsiye istemiyorum ama belki bunun üzerine söylemek istediğin birkaç şey olur diye düşündüm.Kötü mü ettim ?
Başta nereye adım atacağını bilmek çok zordur, nerelere adım atmayacağını kararlaştırmak bu konuda sana yol gösterebilir. Nereye gitmeyeceğini bilerek sırayla gidilmeyecek tüm şıkları elersen bu seni gideceğin yere sevk eder. Ani bir karar almışsın, bence şimdi de bu kararın derinlerine inmeli ve uzaklaşmak istediğin şeyleri net ve ayrıntılı olarak belirlemelisin.
2 notes · View notes
Text
“Benim hiç gönlümü almadın, ben kendi kendime bir köşede affettim seni”
Hayatımın özeti bu cümledir.
Hep iyi bir şey yaptığımı sandım. Aman canımız sıkılmasın, aman hayat küs kalmak için çok kısa, aman kırılmasın, aman üzülmesin bıdı bıdı bıdı
Noldu?
Sen üzüldün.
Çok taviz verdin.
Başına çıkardın.
Değer miydi?
Belki...
Ama kendini üzdüğüne değdi mi?
Asla...
Sen şu an oturmuş sinir krizi geçirmemek için sabrederken o napıyor?
Umrunda mı?
Umrunda olsa sana bunları yaşatır mıydı?
Bence cevap hayır!
Oturup ağlasak mı?
HAYIR!
Yapmamalısın!
Ne yapmalısın?
Değişmelisin, kendi değerinin farkına varmalısın, bırak o savaşsın artık.
Ben bunu yapacağım, sende yap.
Çünkü buna değersin,
Çünkü hayat çok kısa
0 notes
kafamdakituhaflik · 7 years
Quote
Ben mi? İyiyim iyi. Hatta sormasaydın daha iyi olabilirdim. Yürüyüş yapıyorum. Severim bilirsin. Bazen arkadaşlarımla görüşüyorum. Müzik dinliyorum. Bol bol kitap okuyorum. Eskisinden de fazla. Senin sevdiklerini değil ama. Çünkü biliyorum her sayfası ayrı bir sızı. Ne yapayım böyleyim işte. Değişmelisin dedin ya yapamadım. Hala aynıyım, hala sakin, hala içe kapanık. Yaşamı paylaşacak ve onu güzelleştirecek birileri çok zor çıkıyor insanın karşısına. Madem öyle yalnızlık daha cazip geliyor kirliliğin olduğu dünyada, gereksiz insanlarla gereksiz ilişkiler kurmaya. Güzüm ben bu aralar. Aslında hiç sormasaydın daha iyi olabilirdim. Çünkü içinde sen olan hiçbir şey aslında olmuyor ve olmadığın bir şeyi bulmak zorluyor.. Peki sen? Sen nasılsın?
KT
23 notes · View notes
antik-storee · 5 years
Photo
Tumblr media
Herşey değişir.. Önemli olan senin değişimi istemen ve mücadeleyi asla bırakmaman.. Hiçbirşey sürekli olarak iyi yada kötü olarak devam etmez, etmeyecektir.. . . . #değişim #değişimiistemek #değişecek #değişmelisin #motivasyon #motivasyonsözleri #kişiselgelişim #değişim #etkileşim #telkin #hipnoterapi #bilinçaltıtemizliği #bioenerji #terapiseans #therapy #spritüaldanışman #regresyonterapi #ruhsalkoçluk #enerjikoçluğu #yaşamkoçu #kuantadüşüncekoçluğu #nlpmaster #sevgi #kuantaterapiyaşamekolü #kuantadüşünüş #kuantakoçluk #kuantahipnoterapi #ümitsuattuncel #5324378147 #izmir (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/B19Wa22HXyT/?igshid=1q2f5axgrkh9d
0 notes
buyuyemeyenler · 7 years
Text
11 Mayıs 2017 tarihinden, yarım kalmış bir sohbetten
Lazımdı.
O kadar çok şeyi yapmam lazımdı ki şu zamana kadar. O kadar çok geç kalmışlığım var ki bazı gerekliliklere. Ama o kadar ağır basıyor ki boşvermişliğim, hiçbir şeyin pişmanlığını hissedemiyorum. Bu zamana kadar yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadığımı söyleyemem ama birkaçından da pişmam olmam lazım diye pişman olduğumu itiraf edeyim. Birkaçının kalbi kırıldığı, birkaçının da hayalleri yıkıldığı için pişman olmam lazımdı. Ben de oldum.
21 yaşında feleğin çemberiyle az çok hukuku olan gençten bir kızım, bazı hareketlerim ziyadesiyle erkeksi olsa da içimde bir yerlerde o ponçiklik parendeler atıyor. Yaşımın güzelliğinin farkında olduğumu düşünüyorum. 21 yaşındayken yaşadığın hiçbir ilişki, hiçbir üzüntü, hiçbir darbe zaman kaybı değildir. Olsa olsa birkaç duman daha fazla sigara, birkaç duble daha fazla rakıdır, ondan da zarar gelmez. Zaten içeceksindir onları. Yaşadığın an hep “en” gelir ya insana; en mutlu olduğun, en üzgün olduğun, en olgun hissettiğin, en acı çektiğin, en en en... Yalan. Hep bir sonraki seviyesi olacaktır yaşadığın anların. Açık olmalısın. En önemlisi de arkasında durmalısın. “Ben yaptım!” demelisin. “Yapmamalıydım ama yaptım!” Ve devam etmelisin cümlene “Bu şekilde de toparladım!” “Ben bu kadarını becerebilecektim, elimden gelenin en iyisini yaptım!” Yediğin bütün haltların arkasında durmalısın. Ama kaşarlanmamalısın. Bir hatayı bir kere yapınca bir daha yapmamayı öğrenmelisin. Bir sonrakinde nasıl daha az kafana takacağını değil. Değişmelisin ama delinmemelisin. Bir kağıt buruştuğunda hala kağıttır, yandığında değil. Yanmamalısın. Alev alacaksın muhakkak ama yutmalısın. Ateşi yutmalısın. Beceremezsen yanarsın ama sorun değil. Okumadık mı küllerinden doğanları? Dinlemedik mi atıp tutanları? Sen de reenkarne olursun. Ama zor. Çok zor. Sıfırdan başlamak hep kulağa optimist bir şeymiş gibi gelir. Değil.
Bak yine ne anlatacağımı unutuyordum senin yüzünden. Konuşturuyorsun beni böyle. Sonra da boş boş yüzüme bakıyorsun. Gel gel birer yudum alalım; sana, bana, bize ve masada olmayan tüm sevdiklerimize. Kusura bakmazsan içimden fısıldayacağım: “Ve bütün gidenlere, gelmeyeceklere, gidemediklerimize...” Şu hayatta hiç kimse değersiz değil. Küfür ettiğinin bile bir değeri var, üstüne o zehri yapıştırabileceğin bir değeri. Kızmamayı öğrendim ben. Kızmamayı, kırılmamayı, kinlenmemeyi ama asla unutmamayı. Hayatımızda hiçbir şey olamadılarsa bile rakımıza meze oldular, sağ olsunlar. Ama... Şu peyniri uzatsana ya. Yok yok diğeri, onu beğenmedim. Sağ ol.
Heh. Ama benim bugün o evi terk etmem lazımdı. Yedirmemem lazımdı kendimi. Ne güzel sallıyoruz ya gururmuş, karaktermiş, bilmem neymiş. Gurur dediğinin sert bir kalıbı yoktur. Gurur o zaman gururdur. Olaya göre, karşındakine göre değil hislerine göre esneyebilmelidir. Ancak o zaman ortaya olağan üstü şeyler çıkar. Sıradan bir hayat yaşamak, vasat doygunluklarla yetinmek istiyorsan hayatında hep katı kuralların olsun. Asla çizginin dışına çıkma. Çünkü böyle insanlar, ayak izi olan patikalardan yürümeyi tercih ederler. Ve “Sen gelirken biz dönüyorduk”daki yolda gerçekten gidip gelirler. Böyleleri aynı yolda yürüyüp, aynı yoldan geri dönmeyi marifet sanarlar. Çünkü “Ben yapmam”ları vardır. “Ne kişiliksizmiş o da ya”lar giydirirler insanların üstlerine. Bilmezler ki kim hangi yoldan neden yürüyor. Bilmezler çünkü alışılmışın dışında hissetmeyi.
Yine de bir yanım “Sen ki o evden eşyalarını alıp çıkıp gidemedin, sana da yazıklar olsun” diyor ama diğer yanım “Daha bitmedi. Henüz elinden geleni yapmadın. Doymadın.” dediğinden, çantamdan geri çıkarttım eşyalarımı. Dolaba yerleştirdim. Çerçevedeki fotoğrafı da yerine koydum, diş fırçamı da. Çıkarttığım ayakkabılarımı ayakkabılığa koydum, patiklerimi giydim. Evim. Komiktir ki tavşan desenli beyaz yumuşacık patiğimin sol tekini giyerken gerçekten evimde hissettim. Gittim biraz yatağın benim olan tarafında oturdum. Komidindeki eşyaları milim milim oynattım yerlerinden sanki simetrik durmuyorlarmış da düzeltmeye çalışıyormuşum gibi. İçimdeki terazinin ağırlıklarıyla oynadım. Bir tarafa çok, çok az daha sebep yükledim. Her şeyi unutturacak kadar değil de o gece yatağımda uyumama yetecek kadar. Bundan bahsediyorum işte. Değiştirebilmelisin bu dengeleri. Kimseyi dinlemeden, hiçbir şeyi görmeden değil ama duyup, görüp, kabul edip yine de içindeki güçten harcayarak; bir iki toz zerresine tutunman gerekse de onlara tüm gücünle tutunarak içinden geleni yapmalısın.
Çünkü... İnce Saz – Çok Aşığın Var Diyorlar dinleyebilir miyiz? Biraz dinleyelim, konuşacağım. Bazı şarkılar öyle ben ki, hahah. Ah ulan. Bazen soruyorum. N'aptın lan, diyorum. Yıllarını verdin, kendinden götürdün, karşındakinden de götürdün. Hayal kurdun, yetmedi üstüne bir de hayat kurdun, plan yaptın. Sen seversin, diyorum. Sen seversin olacakların belli olmasını, neyin ne zaman yapılacağının belli olmasını seversin. Nasıl kendini bu boşluğa attın? Bir sonraki tahtanın kırık olmasından korkmadın mı? Bilemezdin ki o adımı attığında bacağın mı kırılacak, ayakkabı tabanın sakıza mı yapışacak. Nasıl attın o adımı? Ve bir sonrakileri? Şaşırıyorum kendime. Ama korkmuyorum. Bir sonraki tahta kırık olabilir, sağlam olmayabilir, pis olabilir, tehlikeli olabilir, ağırlığımı taşıyamayacak olabilir. Ama yine de orda. Ve üstüne basmadan bunların hiçbirini öğrenemeyeceğim. Görmüyorum çünkü. Bulanık değil de karanlık. Biraz gözüm alışsa, az çok seçebilsem önümü; rahatlayacağım. Şimdi yüreğim hop tedirgin hop meraklı, zorluyor beni. İtiyor bir sonraki basamağa.
“Çünkü” demiştin.
Evet ya, araya şarkı girdi unuttum. Çünkü bir daha orda olamayabilirsin. Mesela ben bugün o evden gitseydim, kapıyı çektiğim anda “Keşke eve gelmesini bekleseydim, oturup konuşsaydım. Bi' görseydim.” diyecektim. Çünkü aslında evden çıkmak istemiyordum. Gitmem lazım gibiydi ama ben hiç istemiyordum. Bitsin istemiyordum.
...
1 note · View note