Tumgik
#erdal güney
yorgunherakles · 2 years
Text
çünkü seni sen olduğun için sevdim ben. bana verdiklerinin ya da vermediklerinin ne önemi var, sen sonsuza dek benim kalbimde kalacaksın.
simone de beauvoir - love letters
55 notes · View notes
hazanla · 3 months
Text
27 notes · View notes
mybohemiabahar · 10 days
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
kalbimincirpinislari · 3 months
Note
Erdal güney - saklımdasın
Yıldız tilbe -geceler sarhoş
Sana yıldızları ödediğimden -bengü bekler
Ahvalimiz-begüm yiğit
Bi haber kalbim -herdem
Teşekkürlerr :)
3 notes · View notes
kadir-tr2569 · 2 years
Text
Erdal Güney Saklımdasın..."
Tumblr media
youtube
35 notes · View notes
cicekbozugu · 9 months
Text
bu şarkı nasıl her dinlediğimde içimde koca bir boşluk varmış gibi hissettirebilir
4 notes · View notes
hiobitch · 2 years
Text
1 note · View note
lahzalavinia · 8 days
Text
Bu şarkıyı her dinlediğimde yurt odam geliyor aklıma. Çok özledim.
0 notes
yorgunherakles · 7 months
Text
yaralısın
erdal öz - havada kar sesi var
4 notes · View notes
mybohemiabahar · 10 days
Text
1 note · View note
turuncurujj · 2 months
Text
1 note · View note
huzundizdebirsabah · 4 months
Text
Tumblr media
memleket, sevdana yürek gerek.
1 note · View note
gundemarsivi · 5 months
Text
Tumblr media
Teşvik Kapitalizmi
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/tesvik-kapitalizmi/
Devlet şeker üretemez, çikolata üretmez, işine baksın diyen neoliberaller, devletin burjuvalara düşük faizli kredi vermesine ses çıkarmaz. Dikkat ettiyseniz ülkemizde kamu bankalarının özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi, çünkü kapitalizmin istediği ucuz ve pek çoğunun da geri dönmesiz kredileri, fakirlerin vergiler ile oluşan hazineden karşılanmalıdır.
Kapitalizm, serbest piyasa rejimi değildir. Büyük burjuvaların çıkarını koruma rejimidir. Adam Simth bile İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere’den gelen kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. (1) Altmışlarda ortaya çıkan Neoliberalizmin sloganı, güçlü devlet ve serbest piyasa, lakabı da askeri keynesyenliktir. (2)
Rönesansı, reformu pas geçen, sömürgeciliğe katılmayan, sanayileşmemiş, sanayileşmiş gibi görünse de markalaşmamış ülkelerin, milli burjuva ve yerli dev şirketler yaratma hayali vardır. Bu ülkelere Osmanlı’da dahildi. Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin düzeni kitabının bir kısmını buna ayırmıştır. (3) Hatta padişah Abdülhamit, şehzadeliğinde ticaretle uğraşmış ve bizzat öz torununun anılarına göre padişahken bile borsa oyunları oynamıştır. İttihat ve Terakki ise bu yolda savaş zenginleri yaratmış, savaş sırasındaki vurgundan zengin olan ve Macar metreslerine binlik banknotlardan yatak hazırlayan bu zenginler, İttihatçıları da yüz üstü bırakmıştır.
Cumhuriyet döneminde de bu alışkanlık devam eder. Bu sefer balık kralı, kömür kralı gibi ticaret tekelleri oluşur. Bazı tüccarlar sermaye biriktirsin diye, belli iş kollarının onlara bırakılmasıdır bu teşvik. Yer yer müteahitlerin fazla kazanması sağlanarak da bu yapılmıştır. (Vehbi Koç, Hayat Hikayem adlı otobiyografisinde bunu ballandıra ballandıra anlatır.)
Bu teşviki kredi olarak verilmesi, daha önce bankalar aracılığıyla olurken, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla beraber (İller Bankası ve diğer bir kaç kurumla beraber, Kalkınma Bakanlığı kurumuna devredilmiştir.), banka dışı yollardan, doğrudan kamu eliyle olmaya başladı. Emin Çölaşan, kitaplarında (Turgut Nereden Koşuyor, Önce İnsanım Sonra Gazeteci başta olmak üzere, bugünlerde yeni baskısı olmayan kitapları. Nadirkitap, Kitantik gibi sitelerde bulunabilir) yazdığına göre, Turgut Özal, Devlet Planlama Teşkilatını tamamen burjuvalara teşvik kredisi verme kurumuna dönüyor. (4)
Emin Çölaşan’ın, Turgut Özal ile bu günlerin gençlerinin deyimiyle toksik bir ilişki oldu, Özal ölene kadar. İkisinin tanışması, Çölaşan’ın üniversite yıllarına dayanır. Çölaşan ODTÜ’de okurken, Genelkurmay başkanlığında askerliğini yapan Turgut Özal’da matematik derslerine girmektedir. (Gene askerliğini yapan Süleyman Demirel ile sonradan hem fizik profesörü, hem de politikacı olacak Erdal İnönü’de üniversite de derslere girmektedir.) Özal, Çölaşan ve arkadaşlarını sınavda kopya çekerken yakalar ama ispatlayamaz. (Bunu, Çölaşan anlatmaktadır.) Bu ilk karşılaşmalarıdır. Daha sonra Çölaşan, Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, Özal, teşkilatın müsteşarı olarak amiri konumundadır. Özal, teşkilatı burjuvalar için ucuz kredi merkezine dönüştürür. Çölaşan’da memurluğu ile ele geçirdiği bilgilerle gazetecilik yapar. Sözde takma isim kullanır ama herkes bilir. Bazı yazılarını da açıkça yazar. Hatta Milliyet gazetesinin düzenlediği Ali Nail Karacan Yazı Yarışmasını iki kere üst üste kazanır. Özal’la sürtüşmesi sonucunda kurumdan kovulur ama babası olan, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ilk genel müdürü Ümran Çölaşan’ın çabaları ile kovulduğu kurumdan tavsiye mektubu alır. Sonra sırası ile Maliye bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Petkim’de, hem memurluk, hem gazetecilik yapıp, kovulur. En sonunda 1977’de, otuz beş yaşında memuriyeti tamamen bırakıp, Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başlar.
Biz teşvik konusuna geri dönelim. (Özal’ın Neolibralizm-Neoklasik okul peygamberliği ve Özal-Çölaşan toksik ilişkisi ayrı ayrı konular) Teşvikçilik, 12 Eylülden sonra hızla yaygınlaştı. Doksanların başında, özelikle Güney Doğu Anadolu’da komediye dönüştü. Ortalık sözde fabrikalardan geçilmez oldu. Birkaç kişiye maaş bile vermeyip, SSK (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı henüz birleşip SSK olmamıştı) pirimini ödeyen sözde fabrikalardan alınan krediler, gene bankalardan faizle işletilerek, kazanca dönüştürüldü. Aydın Doğan ve Dinç Bilgin medyası, Tansu Çiller ve DYP’ye sırt çevirdiğinde, bu holdinglere aktarılan astronomik teşvikler ifşa edilmişti. (5)
Günümüzde ise teşvik sadece kredi olarak da verilmiyor. İşverenler, ÇEDES yada stajyerlik adı altında öğrencileri yok pahasına (bazen yemek bile vermeden) çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi, (6) İŞKUR gibi kurumlar aracılığı ile çalıştırdıkları işçilerin sigortası devlete ödetmektedirler. Şirketler, kırk yıllık çalışanlarını bile, işe yeni başlayan kursiyer gibi göstermekte, işçiler her iş değiştirdiklerinde kursiyer olmaktadırlar.
Burada bir de değil ben gibi aslında öğretmen, amatör bir blog yazarının, en acar gazetecilerin bile bilmediği ne teşvikler var. Hatta bazıları kredi bile değil, hibe. Halka yıllarca kamu iktisadi kuruluşları zarar ediyor, hazine bu zararı ödememeli diyenler, daha fazlasını özel sektöre ödüyor.
Sinan Kemal
#Kapitalizm #Neoliberalizm #oligarklar #özelleştirme #Siyaset #tarih #sömürü #teşvikkredisi #yüksekfaizler #hırsızvar
0 notes
metoniasblog · 8 months
Text
0 notes
morkedisblog · 9 months
Text
1980'lerin başı rahmetli Turgut Özal Usa'dan çağrılıp Maliye(yoksa ekonomi miydi)bakanı yapılmış Türkiyede video ve renkli tv satışı yasak daha cunta işbaşında,güzel giyimli sempatik ve sesi güzel bir hanımefendi tv ve sahnelerde boy göstermeye başladı birkaç yıl sonra cunta gitti ilk seçimlerde Turgut Özal(tonton derdik kilolu oluşu biz çocuklara sempatik gelirdi aynı zamanda en çok taklidi/karikatürü/mizahı bir o kadar eleştirisi yapılıp yerden yere vurulan siyasiydi)Başbakan oldu birgün torunu küçük Turgut(kendisiyle aynı ismi taşıyan torunuydu rahmetli Erdal İnönü ile bir polimik yaşamışlardı Özal ben gibi argo kullanmayı severdi "küçük Turguta anlat"demesi halk tarafından argo anlaşılsa da kendisi torununu kast ettiğini iddia etmişti?)elini video aletine sıkıştırınca "bu böyle olmaz kaçıncı yüzyıldayız"deyip ithalatı serbest bırakınca evlerimize renkli tv ve video girmişti (1984)ilk renkli seyrettiğimiz film Lorenzo Lamas/David Selby başrollü "Şahin Tepesi"dizisiydi işte o yıllar bir şarkı seslendirirdi rahmetli YÜKSEL UZEL:sevgiden bir dünya yarattın bana,sevmeyi ne güzel anlattın bana,yeniden baharı yaşattın bana hoşgeldin dünyama akşam güneşi"sonra dönemin yakışıklı oyuncusu TARIK TARCAN ile aynı adlı filmde oynamış o filmi annem/kardeşim/anneannem ve Sivaslı ninemle beraber videodan seyretmiştik hep dediğim gibi şarkı-film vs güzel bir anımı hatırlatır!Yüksel hanım uzun zamandır kanser tedavisi görürmüş Güney Afrikaya yerleşmişti hayatını kaybetmiş ALLAH rahmet etsin💙
instagram
1 note · View note
hiobitch · 3 months
Text
1 note · View note