‘Üçüncü Mekân Film Günleri’ 2023-2024 Kültür Sanat Sezonu Başlıyor
2023-2024 Kültür Sanat Sezonu ve Üçüncü Mekân Film Günleri’nin resmi açılışı 13 Ekim Cuma günü gerçekleşecek ve saat 19.30’da başlayacak programa tüm Giresunlular davet edildi.
Bugüne kadar gerçekleştirdiği etkinlikler ile göz dolduran, kültürel, sanatsal aktiviteler ile sportif organizasyonlara 7’den 70’e tüm vatandaşların katılımını sağlayan Giresun Belediyesi üç gün boyunca devam edecek film…
Seni özledim adam. Seninle uyumayı özledim, seninle battaniye üstümüzde birbirimize sarılıp film izlemeyi özledim, kış geliyor seninle karda yürümeyi özledim, beraber sigara içmeyi sohbet etmeyi özledim, 20’ lerimizdeyiz seninle parkta çocuklaşmayı özledim, seninle beraber sabahlamayı özledim, bana küsmeni özledim, arkanı dönüp yattığında bile dayanamayıp yanıma sokulmanı özledim, seninle piknik yapmayı özledim, konserlere gidip bağıra çağıra şarkı söylemeyi özledim, beraber dans edemeyişimizi ama çok eğlendiğimizi özledim, asker yolunu beklemeyi özledim, bana çiçek almanı bu çiçek 800 tl tuttu deyip gülüştüğümüzü özledim, aynı kombini yapıp el ele yürümeyi özledim, kavga edip sonunda birbirimize sarılıp sakinleşmeyi özledim, sinir krizi geçirip ağladığımda beni kucağına alıp ninni söyleyerek sakinleştirmeni özledim, nerde olursam olayım çıkıp gelmeni özledim, her şey geçecek yalanını bile özledim, geceleri uzun uzun iyi geceler mesajı atmanı özledim, gülerken taa içi parlayan gözlerini özledim, yüzüme bakıp çok güzelsin demeni özledim, balım sultanım böcüümm demeni özledim, uykulu sesini özledim, göğsümde uyuyakalmanı özledim, saçlarını sevmeyi özledim, kokunu özledim, beni ısırmanı bile özledim, bi gün hiç ısırmayacağını bilseydim kızmazdım ısırıyosun diye, ellerimle oynamanı özledim, sinirlenince bana öfke dolu bakışlarını bile özledim, beraber imkansız hayaller kurup gerçekmiş gibi hissetmeyi özledim, burnumu sıkmanı bile özledim, soğukta dona dona buluşmayı özledim, saçlarımı öpüp koklamanı özledim, beraber içip saçmalamayı özledim, inadını bile özledim, Hümeyra diye seslenişini özledim halbuki çok kızardım, beni deli gibi kıskanmanı ama kıyamamanı özledim, olmayan çocuğumuza beraber isim koymayı bile özledim, olmuyor kızım sensiz deyip çaresiz bakmanı özledim, gece iş çıkışı kapımın önünden geçip ışığını kapat camını ört uyu demeni özledim, 2 dakika sesini duyuyum diye aramanı özledim, bebeğin gibi sevip ilgilenmeni özledim, yanımda ettiğin kahkalarını özledim, canım irmik helvası çekti yapar mısın demeni özledim, hastayken zorla sarımsak yedirmeni bile özledim sarımsaktan nefret ettiğim halde, öpiyim de barışalım diye diretmeni özledim, Ankaradan dönüşte benzinlikten aldığımız o tadsız kahveyi bile özledim, cebimizde beş kuruş yokken bile buluşup saatlerce oturmayı özledim, bana araba kullanmayı öğretmeni özledim, beni yanına herkesi karşına almanı özledim, karım da karım diye sevmeni özledim, beraber araba yıkamayı özledim, bana sürpriz yumurta almanı özledim, beni mutlu etmeni özledim, beraber evde yaptığımız kahvaltıları özledim, annemle ettiğin sohbetleri dinlemeyi özledim, anneme abla çok seviyorum demeni özledim, çeyizlerime puan vermeni bununla bana ne yemek yapacaksın diye sormanı özledim, bana makyaj yapmanı özledim, sivilcelerini patlatmayı bile özledim, saçlarımla oynamanı özledim, yaralarımdan öpüp iyileşti mi diye sormanı özledim, seninle konuşacağım diye uykusuz kaldığım günleri özledim, beni öperek uyandırdığın sabahları özledim, deli gibi yattığım için sabaha kadar 40 kere yanına çekip üstümü örtmeni özledim, omzunda ağlamayı özledim, çok yorgun olmana rağmen bana masaj yapmanı özledim, başım ağrıyor ilacım sensin dediğinde gecenin bi vakti ağrın dinsin diye yanına gelmeyi özledim, seninle bi çikolatayı paylaşmayı özledim, bağıra çağıra kavga etmemizi sonra yine birbirimize sarılıp sakinleşmeyi özledim, telefonun başında uyuyuşunu izlemeyi özledim, beraber lunaparka gidip en tehlikeli oyuncaklara bile beraber binmeyi özledim, beni kızdırmanı özledim, el kol şakaları yapmanı bile özledim hep kızmama rağmen, doğum günlerimizi beraber kutlamayı özledim, üflemeden önce bizimle ilgili ettiğin dileklerini özledim, beraber namaz kılıp birbirimiz için dua etmeyi özledim, ders çalış diye beni darlamanı bile özledim, seni gördüğüm an titreyen içimi özledim, bana aşkla bakan gözlerini özledim,Ben seni çok özledim be adam yemin ederim çok özledim. Şimdi bunların birini bile yaşayamayacak kadar imkansız olmamız el olup boğazımı sıkıyor. Senden vazgeçerken seni niye hâlâ bu kadar özlediğimi bilmiyorum.
Tek istediğim sevdiğim insanla bir evde Karaköy Beyoğlu'nda yaşamak. Her gece Taksim'de yürümek, ilk kez Galata'ya beraber çıkmak, konserlere gitmek, özel günleri Kadıköy Piraye'de kutlamak, geceleri Eminönü'ne inip balık ekmek yapmak, Beşiktaş'taki her film festivaline katılmak, İstanbul'da çok sevilmek.
Merve Dizdar, Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği ‘Kuru Otlar Üstüne’ filmindeki rolüyle Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı.❤️👏🏻🎉
Merve Dizdar Cannes’da aldığı “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü sonrası çok güzel bir konuşma yaptı. Dizdar, "Kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan tüm kız kardeşlerim ve Türkiye'de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyenlere armağan ediyorum” diye konuştu.
Kendisi bir ilk oldu ama ondan cesaret alan genç kadınlar eminiz ki devamını getirecek. Tebrikler Merve Dizdar!
Milli duygularımızı doruğa çıkaran efsane film “Bir Millet Uyanıyor”un görüntü yönetmeni Kriton İlyadis, hangi milletin uyanışını anlattı o filmde, Japon milletinin mi?
Emel Sayın'la Tarık Akan'ın şarkılar söyleyerek el ele dolaşmasına sevinmeyen…
sigara sonrası seks adlı grubun kıyamet parçasını dinliyorum. umutsuz insanların ruhani lideriyim. ocaktan sigaramı yaktım, dolaptan soğuk bir bira aldım. yaktığım sigaranın da, içtiğim biranın da yarısı vergi. hiç hareket etmediğim halde terliyorum, hiç hareket etmediğim halde param bitiyor. hava sıcaklığı ile enflasyon arasındaki korelasyon beni korkutuyor.
temmuzun ortası, muhtemelen ömrümün de ortasındayım. sayısız gün batımı, sayısız yağmur, sayısız insan, sayısız film ve bir cenaze görmüşlüğüm var. gözlemlerimin ve yaşanmışlıkların bana kattığı her şeyi; bir kürek toprağı, kırk beş dereceyle dizilmiş tahtaların üstüne atınca kaybettim. koordinat olarak açıklamam gerekirse; hiç hareket etmediğim halde her şey arkamda kaldı. bu durum ne fiziğe yakıştı, ne de benim gençliğime. pek bir talebim kalmadı... belli periyotlarda ( üç saatte bir) sarhoş olabilme özgürlüğü, derin bir uyku, sağlık ve karşılığını alabildiğim cümleler benim için yeterli... nostalji hastalığım yok ama eski ramazanları, eski bayramları, eski beyoğlu’nu, eski insanları, eski sohbetleri, eski kaşarı ve koca evin içinde tek başıma yaşamadığım günleri özlüyorum. efkarımı derinlemesine analiz etmek gibi bir şımarıklığım var. konu benim hüzünlerim olduğu zaman rafine bir insanım. bir şeye dertlendiysem; tüm dünya borsalarının o gün işlem durdurmasını, seyir halindeki taşıtların ani fren yapmasını, kurumsal dünyanın bütün toplantılarını iptal etmesini, afrika kıtasındaki çocukların yarını düşünmeden su içmesini (!), mahallemde kurşun sessizliği isterim. ve bana odaklanmalarını beklerim... ki bu hiç olmadı. ve ben zamanla tek başıma efkar geceleri düzenlemeyi kendime huy edindim. kendime sorular sordum, kendimden cevaplar aldım. bu cevaplar, çok boktandı. dünya tarihi için bir karşılığı yoktu. kendi eksenimde cümlelerle döndüm durdum. teletabiler gibi... anlamsız ve salakça.
kendime haksızlık etmek, benim hobimdir. günlük şehir hayatının kaosundan bu şekilde sıyrılıyorum. bir saman kağıdına evren için bütün kusurları yazsam, zamanım yetmeyecek. o yüzden ben bütün ihaleyi kendime yüklüyorum. bu şekilde muazzam bir zaman kazanıyorum. ortadoğu’daki petrol meseleleri de, ilaç sektörünün pandemi fantezileri de, mülteci sorunu da, fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum da, tabii ki benden kaynaklı.
sigara sonrası seks adlı grubun kıyamet parçasını dinliyorum. umutsuz insanların ruhani lideriyim.
bir savaşın içindeyim ve artık kendime bile yabancı biriyim.
Kale Mahallesi’nde bulunan Tarihi Millet Bahçesi’nde organize edilen etkinlikte Yılanların Öcü, Ceviz Ağacı ve Gelin adlı filmler de izleyicilerle buluştu. Etkinlikte ayrıca çeşitli konularda söyleşiler ve atölyeler gerçekleştirildi.
Vatandaşların yoğun katılım gösterdiği ve büyük bir ilgi içerisinde geçen etkinliğe katılanlar keyifli vakit geçirdi.
Üçüncü Mekân Film Günleri’nin son gününde…
Geçen akşam sahilde oturalım dedik kuzen ve ailesiyle. 2 aylık bebekleri var. Kamp sandalyelerimiz,masamız,çayımız, yiyeceklerimiz. Harika bir hava. Deniz. Ama bizim oğlan yerinde duruyor mu? Hayır. Kim peşinde: "babiş" çocuk beş dakika durmadı.
Bu durum da bizim ege tatili hayalini "hele bir 4-5 yaşına girsin de gideriz" bıkkınlığına çevirdi. Bu kabulleniş bir miktar üzdü. Ama tatili değerlendirmemiz gerekiyor. O parayı illa harcayacağız.
İstanbulda eski günleri yad edelim dedik. Her noktayı gezelim. Çocuksuz şekilde. Hatta adada kalalım bir gün -çocuksuz-. Aklımıza neresi geliyorsa hepsine gidelim -çocuksuz-. Puahahahahs.
Sapancaya maşukiyeye gidince de takılırız. Çocuksuz.
Hem zaten dedesi ile ananesi özlemiştir. Özlemlerini gidersinler. Biz de sakince bir yerde oturalım koşturmadan çay içelim.
Baba olmayı kolay sandım hep. Çünkü toplumumuzda çocuğu anneye satarsın içerde babalar olarak takılırsın. Ama modern zamanlarda bu mümkün değil. Çocuk bakıyorum.
Yav geçen gün bez değiştirirken gaytayı bacağıma düşürdüm. Bezi alırken yuvarlandı. Ellerim büyük gardaşım benim. İnce şeyleri kavrayamıyorum. Puahahahahah.
Sevgili oğlum, senden bıkmıyorum allah biliyor. Uyurken beş dakika oturayım dedim. Azıcık dedikodunu yapayım dedim. Yoksa babiiissss deyince sen dünyalar duruyor.
Bir de hep babaları suçlarlar ilgisiz diye. Biz babalar olarak hayatın köpeği olmuşuz. Herşeye yetişmeye çalışıyoruz. Erkekleri koruma derneği samsun şubesi başkanı serco.
Dedikodumuzu da yaptık elhamdülillah.
Hayatımız tüm hızıyla devam ediyor. Dağınıklığı dert etmiyorum. Acilen tatile ihtiyacım var. Totom yara olana kadar adada bisiklet sürmem lazım. Ya da deniz sezonu açılsa da samsunda denizde amaçsız yatsam. Film izlemem lazım.
Aaaaa bak bugün mezuniyetimin 13. Yıldönümü. 10 haziran 2011. Sevgili günlük, 13 yıl oldu. Umutlu serco. İnsan hakları ya da ab hukuku uzmanı olmak isteyen serco. Diplomam lazım olmaz diyerek, notere verecek param da olmadığı için hakimlik sınavından sonra diplomanın aslını bakanlığa veren gerizekalı serco. Neyse ki zımbalanmış halini geri almışım. Ofisime asacağım.
Kiracı çıktı. 3 artı 1 ofisim var. İçi biraz eski ama adam edeceğiz inşallah. Hele şu kurbanı bi atlatalım.
Ne diyorduk yahu. Hayat çok pahalı. İki şort gömlek 4500 tl arkadaşım. Esnafımız, iş adamımız, halkımız yine halkımızı silkme peşinde. Bak bu da güzel hikaye.
Öyle işte. Kurbana hazırlıklarımı yapmak istiyorum. Bıçaklarım masatlarım. Canlı olmadıkça et doğramaya bayılıyor olabilirim. Zaten çocukken iki hedefim vardı: 1-kaymakam olmak. 2-samsun pidesi ustası olmak. Pide ustamız özgür abi vardı. Makine yok eliyle bir pide açardı. Hayrandım yahu adama. Lan şimdi usta olsaydım atakumda 5 tane evim vardı.
Bilinirliği fazla olan bir dizi ama ben yine bir özet geçeyim. Dünyada bir salgın(?) baş gösteriyor ve ölen insanlar zombi, dizideki tabirle 'walker' oluyor. Hayatta kalmayı başarabilen insanlar walkerlar tarafından ısırılınca onlar da kısa sürede hastalanıp ölüyor ve walker olarak geri dönüyorlar. Yaşamak istiyorsanız walkerların üstesinden gelmek zorundasınız. Kaderin bir cilvesi olarak dünyanın farklı yerlerinden, farklı karakterlerde, apayrı insanlar bir araya geliyor ve kıyametin ortasında aile oluyorlar. Onların birlik ve beraberlik içindeki mücadelelerine tanık oluyoruz.
2. Modern Family
Kısa bölüm süreleriyle iyi vakit geçirten, yalnız yenen yemeklerde eşlikçi, kötü bir gün geçirdiğinizde moodunuzu yükseltebilen bir dizi. İçerdiği yoğun komedinin yanında ailenin önemine yaptığı vurgularla adeta hayatın tam içinden. Oturma odanızı çekip size izletiyormuşlar izlenimi yaratıyor.
3. 11.22.63
Bir tanıdığının geçmişe açılan bir kapı bulmasıyla İngilizce öğretmeni olan Jake Epping'in hayatı değişir. Arkadaşı ondan 1963'e gidip Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy'ye düzenlenen suikastı ortadan kaldırarak Başkan'ın hayatını kurtarmasını ister. Jake başlarda tereddüt etse de sonunda razı olmuştur. Bu yolda Bill ve Sadie ile tanışır ve ikisi, kahramanımızın geçmişte geçirdiği günleri daha katlanılabilir kılar. Ama Jake geçmişi değiştirmek istemektedir ve geçmiş de hiç boş durmayacaktır.
Son zamanlarda kendime çok yüklendiğimin farkındayım. Bir şeyler değişsin ve güzelleşsin diye çok emek harcıyorum. Henüz, dışarıdan bakınca doğrudan gözle görülür bir değişim olmasa da aldığım notları incelediğimde bebek adımlarla bile olsa ilerleme kaydediyoruz.
Bu yıl ilk defa acıdan ve fazla yorgunluktan baş dönmesi yaşamaya başladım. Cumartesi günleri evimde kalıp güzelce dinlenebilmek bu yüzden benim için çok kıymetli artık.
Sabah daha fazla uyuyamadığım için biraz üzülmüştüm ama güzel bir kahvaltıdan ve film izledikten sonra öğle uykusuna yatıp bir saat kadar uyudum. Öğle uykusunun verdiği tadı da özlemişim.
Yemeğimi yedikten sonra vanilyalı kahve yaptım. Buhurdanlığa sandal yağı ekleyip yeni aldığım öykü dergisini okuyacağım. Siz ne yapacaksınız?
Milli duygularımızı doruğa çıkaran efsane film “Bir Millet Uyanıyor”un görüntü yönetmeni Kriton İlyadis, hangi milletin uyanışını anlattı o filmde, Japon milletinin mi?
Emel Sayın'la Tarık Akan'ın şarkılar söyleyerek el ele dolaşmasına sevinmeyen…