Tumgik
#gemide
tragoediae · 2 years
Video
youtube
Gemide (On Board) Soundtrack Theremin Version
4 notes · View notes
bunedycom · 2 years
Text
Günlerce konuşulmuştu! Denizde kaybolan ünlü iş insanı Dilek Ertek'in son sözleri ortaya çıktı
Günlerce konuşulmuştu! Denizde kaybolan ünlü iş insanı Dilek Ertek’in son sözleri ortaya çıktı
İş insanı Dilek Ertek, tatil için gittiği Tahiti’de gemiden düşerek denizde kayboldu. Şoke eden olay bütün gizemini korurken, tatile birlikte gittiği erkek arkadaşı hakkında birçok iddia ortaya atıldı. Ertek’i sevgilisinin ittiği iddia edilirken gerçek, soruşturma sonucunda netlik kazanmış olacak. AİLESİNDEN AÇIKLAMA! Gemiden düşerek hayatını kaybeden ünlü iş kadını Dilek Ertek’in ailesinin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sonmahikan · 2 years
Text
Gemide 8-5 çalışıyorum ve 5 ten sonra benim. Bu da demek oluyor ki bişeyler karalamak ve okumak daha da güzel olacak yazdıkça atacağım yazdıklarımı
Tumblr media
Daha sonra detaylandıracağım kitapları roman değilde daha çok kendimle yolculuğum gibi bişey olacak :):) işte biraz da resim çizme falan olacak neyse devam ederim sonra yazmalara bybybyby
0 notes
cagdasyatirim · 2 years
Text
Tumblr media
1 note · View note
Text
Güzel bir öneriydi, iyi dinlemeler millet. Beğenmeniz dileğiyle 🖤
5 notes · View notes
llucaasblog · 1 year
Text
"Dudaklarına değen dudaklarım. Dilini bulan dilim. Gözlerimin kapanması. Gözlerimin kapanmasıyla birlikte patlayan binlerce havai fişek. Sonra çöken karanlık. Karanlığın içinde parlayan, düşen… düşen, yüzlerce, binlerce yıldız. Bağırmak, parçalamak, parçalanmak isteği. Sonra unutuş. Olduğun yeri. Nereden geldiğini. Nereye gittiğini. Ne zaman geldiğini. Ne zaman gideceğini. (Çünkü zaman çoktan silindi. Çünkü zaman çoktan yok oldu. Ne mutluluk!) Yıldız yağmuru, içimi binlerce ışığa boğan yıldızyağmuru sürüp giderken, bir parçamın, isteğin ve ateşin ve patlamanın ve yok olmanın yoğunlaştığı, hem benim olan, hem de olmayan (ikinci bir varlık?) bir parçamın o ıslak, yaş, dar kapıyı zorlayışı, Aç, aç, aç, aç, aç… öleceğim, öleceğim.
Ve ölüşüm.
Sanırım, ilk kez, o gün, orda öldüm.
Ölüm de, mutlu ölüm de böyle olmalı. Boşlukta kayış. Zamansızlık. Her şeyin biçimini yitirip, gitgide silinmesi, sonra tümden yok oluşu. Duymuyordum bedenimi. Yalnızca bir devinim kendi kendini yok etmeye çalışan. Bir enerjiye dönüşmüştü bedenim. Ve yok oldum. Öylesine bir düşüştü ki bedenimin her hücresi ayrı bir ipek paraşüte bağlı ve her biri beni ansıyan, yani her biri, bir bedenin, bir insanın parçası olduğunu unutmamış, her biri o yok oluşla var oluşun aynı anlama geldiğini, o betimlenemez süreyi yaşamış ve yaşamakta, paraşütleri açılmış, hafiften esen yelle ordan oraya uçuşarak iniyorlardı yeryüzüne doğru.
Yeryüzü üstünde bir noktaya: bir çöle.
Sırtüstü uzanmış buldum kendimi toprakta.
İlk sorum:
-Yaşıyor muyum? Oldu.
Karşılık gelmedi.
Ne zaman soru sordumsa, gerçek, inandırıcı bir karşılık isteyen bir soru sordumsa, hiçbir zaman gelmedi karşılık. Bugünmüş gibi ansıyorum, o gün de gelmedi karşılık.
Onun yerine, nice sonra, yeryüzüne indiğimin bilincine varıp, dizlerimin üstünde sürüne sürüne denize ilerlerken, bana ulaşan bir soruydu gelen:
-Neden?
Hayır, sorumun karşılığına bir başka soru geldiği için, gelen soru bir neden bulmam için kafamı zorlamamı gerektirdiği için ve bulacağım cevabın yetersiz, gereksiz, inandırıcı olmaktan çok uzak olacağını bildiğim için, giderek bu sorunun (dolayısıyla gelecek cevabın da) anlamsızlığını gördüğüm için (artık ayaklarım- denizde de olsam- yerdeydi ve kafam çalışmaya başlamıştı) yıkılmadım, eziklik duymadım; ne de başkaldırmak isteği. Tam tersine, denizin içinde doğruldum. Suyun içinde büyük bir coşkuyla zıplamaya ve bağırmaya başladım.
-Çünkü… çünkü… çünkü… yaşamı yeniden buldum. Çünkü binlerce parçaya bölünüp yeniden birleşmek, böylece kendi kendimi doğurmak ve doğumuma tanıklık etmek, hayır doğumumu yaşamak istedim ve seninle birleşirken birleşme süreci içinde, anlıyor musun Gün, çiftleşmeden değil tekleşmeden söz ediyorum, o süreç içinde, duyuyor musun Gün, ağlamayı bırak, beni dinle, o neyin süreci olduğunu bilmediğim süreci yaşarken binbir parçaya, milyonlarca parçaya dağıldım, ama benden ayrılan her bir parça o süreci yaşıyordu, yükselirken milyonlarca ben olarak yükseldim, düşerken, milyonlarca ben düştük… yoksa, yoksa sen bunu yaşamadın mı Gün?
Böyle mi dedim, yoksa bu duyguları dile getiremedim de, anlamsız birkaç sözcüğü mü bağırdım Gün’e, denize, ulu atkestanesine bilmiyorum. Ama çılgınca bir devinimin içinde olduğumu, deli yunuslar gibi denize bir dalıp bir çıktığımı ansıyorum. Sonra, soluk soluğa Gün’e doğru koşuşumu. Onu elinden tutup kaldırışımı. Bacağının kıyıcığından akan ipincecik kanı dilimle yaladığımı. Ve durmadan, “söyle bana, yaşadığımı söyle, yeniden doğduğumu söyle” diye mırıldandığımı.
Sanırım, onu içinde bulunduğu devinimsizlikten ve gözyaşlarından, dudaklarımı bacaklarında duyar duymaz uyandırdım.
O da devinim içine girdi.
Kalktık.
Elinden tuttum.”
3 notes · View notes
hatiralaringolgesi · 7 months
Text
dinleseydin anlatirdim, bir adim gelseydin kosardim, cabalasaydin kalirdim, azicik isteseydin boyle olmazdik. hic limana gelmeyen gemide bulunmadigimdan kizar olmussun bana, insaf.
106 notes · View notes
istanbulunbeyfendisi · 6 months
Text
Tumblr media
Ah o gemide ben de olsaydım açık denizlere dalsaydım
71 notes · View notes
hermes-0 · 28 days
Text
30 BÖLÜM
RÜYA REHBERİ
Tufan, Elif’in rüyasında onun yanına yaklaştı ve nazikçe konuşmaya başladı. “Elif,” dedi, “bu rüyada seninle birlikteyim çünkü içindeki gücü ve potansiyeli keşfetmene yardımcı olmak istiyorum. Seninle konuşmak istiyorum, çünkü senin değerini ve yeteneklerini görmeni istiyorum.”
Elif, Tufan’ın sözlerini dikkatle dinledi. “Ama nasıl?” diye sordu. “Ailem sürekli olarak benden daha fazlasını bekliyor ve ben hiçbir zaman yeterli olamıyorum.”
Tufan, Elif’in gözlerine bakarak devam etti. “Senin değerini başkalarının beklentileri belirleyemez. Sen, kendi isteklerin ve hayallerinle değerlisin. Kendi yolunu bulmak için içindeki sesi dinlemelisin. Hangi kitapları okumaktan hoşlanıyorsun? Hangi konular seni heyecanlandırıyor?”
Elif, biraz düşündükten sonra cevap verdi. “Klasik edebiyat ve felsefe kitaplarını seviyorum. Onlar bana farklı bakış açıları kazandırıyor ve düşüncelerimi derinleştiriyor.”
Tufan gülümsedi. “İşte bu, Elif. Bu senin tutkun. Bu tutkuyu takip etmelisin. Yazı yazmayı da sevdiğini biliyorum. Belki de duygularını ve düşüncelerini yazıya dökerek kendini daha iyi ifade edebilirsin. Günlüklerine yazdığın yazılar, senin içsel yolculuğunda bir rehber olabilir.”
Elif, Tufan’ın sözlerinden cesaret aldı. “Ama ya ailem? Onların beklentilerini nasıl karşılayacağım?”
Tufan, nazikçe Elif’in omzuna dokundu. “Ailenin beklentileri önemli olabilir, ama senin mutluluğun ve iç huzurun daha da önemlidir. Kendi yolunu bulduğunda, onların da seni anlamaya başlayacaklarını göreceksin. Kendi isteklerini ve hayallerini gerçekleştirmek için cesur olmalısın. Unutma, senin yolculuğun senin ellerinde.”
Elif, Tufan’ın sözlerinden güç alarak derin bir nefes aldı. “Teşekkür ederim, Tufan. Bana gerçekten yardımcı oldun. Kendi yolumu bulmak için elimden geleni yapacağım.”
Tufan, Elif’e güven dolu bir bakış attı. “Her zaman yanında olacağım, Elif. Rüyalarında ve gerçek hayatta, senin içsel yolculuğunda sana rehberlik edeceğim.”dedi ve karanlığın içinde kayboldu
Tufan, Solaria Adası’na geri döndüğünde önce ailesinin yanına gitti. Samira’ya sarıldı ve Aylarayı kucağına alıp sımsıkı sarıldı. O sırada Merlin kapının önünde göründü.
“Çabuk dönmüşsün, Tufan. Söylesene, Merlin, insanlar neden küçük bedenlere büyük yükler yüklüyor? Neden görmezden geliyorlar onların isteklerini?” dedi Tufan.
Merlin derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Bir an düşündü, sonra yavaşça konuşmaya başladı:
“Tufan, insanlar bazen kendi korkuları ve beklentileri yüzünden çocuklara büyük yükler yüklerler. Kendi hayal kırıklıklarını ve umutlarını çocukların omuzlarına bırakırlar. Bu, onların isteklerini ve ihtiyaçlarını görmezden gelmelerine neden olabilir. Ancak, her çocuk kendi yolunu bulmalı ve kendi isteklerini keşfetmeli. Bizim görevimiz, onlara bu yolda rehberlik etmek ve destek olmaktır.”
Merlin, Tufan’a dönerek ekledi: “Ve tam olarak sana o gün gemide anlatmak istediğim de buydu. Onların kendi yolları olmalı.”
37 notes · View notes
pogosipos-so · 3 months
Text
Sevgili kendim,
Bu mektubu hayalleri için her şeyden vazgeçgeçmiş olan sana yazıyorum.
Hayallerin için her şeyden vazgeçmiş olman, her şeyin geri gelmeyeceği anlamına gelmez. Hayallerine kavuştuğun zaman, kaybettiklerini geri alacaksın.
Kimsenin seni yönetmesine izin verme.
Sen kendi hayatının liderisin.
Kimse olmaz senin yanında,
Hayallerin için uğraştığında,
Yalnızca sen kalırsın aynada,
Ama hayallerine kavuştuğunda,
Kazanırsın kaybettiklerini zamanla.
Hayatı dalgalı bir denize benzetiyorum. Sen ise, dalgalı denizdeki gemide hayatta kalmaya çalışan birisin. Hayatın dalgalı olması seni durdurmasın. Eğer gemini sağlam yaparsan, denizin dalgalı olması seni korkutmayacaktır.
Asla vazgeçme, kendin ol ve olduğun seni sev.
Son olarak;
Her gece yıldızlarını saydıran gökyüzüne selamımı söyle.
Sevgilerle kendime...
17 notes · View notes
sensedim1938 · 11 months
Text
Tumblr media
Bir lider düşünün..🤔
Milletinden bir ferdi onu kayığına alır, o da derdini dinler dertleşir ve küreğini bile kendi çeker.
AYNI GEMİDE olmak budur..
44 notes · View notes
siir-defterim · 2 months
Text
Eski bir sevdayı anlatır,
Çalan her şarkı.
Her nağmede gizlidir,
Eski bir sancı.
Bazen hüzzamdır sessiz,
Hüzünlüdür eskiden.
Bazen sabadır sensiz,
Mistik ve de derinden.
Sen ki hasret yüklü gemide,
Yanımdayken özlemim.
Sen ki özlem yüklü sevdada,
Yurt yurt gezindiğimsin.
Ne sen bil bunu,
Nede ben söyleyeyim.
Aşık maşuktan ayrı,
Acı çeker bilirim...
Tumblr media
10 notes · View notes
simurguvercinka · 10 months
Text
KALAN
Her şeyden azıcık bir şey kaldı. Benim korkumdan. Senin nefretinden. Bastırılmış çığlıklardan. O gülden de azıcık bir şey kaldı.
Tumblr media
Şapkanın içine hapsolan ışıktan azıcık bir şey kaldı. Pezevengin gözlerinde az, çok az, sevecenlik kaldı.
Tumblr media
Beyaz kunduralarının üzerindeki tozdan azıcık bir şey kaldı . Üzerindeki giysilerden az, çok az, kadife birkaç parça kaldı.
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kaldı. Bombalanmış köprüden, Iki sap çimen yaprağından, boş bir sigara paketinden azıcık bir şey kaldı.
Tumblr media
Demek her şeyden azıcık bir şey kalıyor. Senin çenenden azıcık bir şey kızının çenesinde.
Tumblr media
Azıcık bir şey kaldı senin dobra susuşundan azıcık bir şey kızgın duvarda, büyüyen sessiz yapraklarda.
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kaldı porselen tabaklarda, kırılan ejderhada, beyaz çiçeklerde, alnının kınşlarında, o portrede.
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kaldığına göre, neden benden de bir parçacık kalmasın? Kuzeye giden trende, gemide, gazete ilanlarında, neden küçük bir parça kalmasın benden Londra' da, küçük bir parça herhangi bir yerde? Bir sessiz harfte? Bir kuyuda?
Tumblr media
Kalan küçük bir parça az biraz sallanıp duruyor ırmak ağızlarında, balıklar da kaçmıyorlar ondan, bu da garip bir şey.
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kalır. Çok değil, musluktan damlayan şu saçma damla, yarısı tuz, yarısı alkol, şu kurbağanın sıçrayan bacağı, şu saatin bin isteğe bölünen kristali, şu kuğunun boynu, şu çocukluk sırrı . . .
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kaldı: benden; senden; Abelard' dan. Yenimde bir tel saç, her şeyden azıcık bir şey kaldı; kulağımda rüzgar, bozulan bir mideden duyulan gurultu; ıvır zıvır bir şeyler: kavanoz, bal peteği, tabanca, kartuş, aspirin tableti.
Tumblr media
Her şeyden azıcık bir şey kaldı.
Ve her şeyden azıcık bir şey kalır. Ah, açın kapaklarını kolanya şişelerinin, yok edin o zalim, dayanılmaz kokusunu belleğin. Gene de, korkunç, azıcık bir şey kalması her şeyden, düzenli dalgaların alhnda bulutların ve rüzgarın altında köprülerin, tünellerin altında alevlerin ve alaycılığın altında balgamın ve kusmuğun altında zindanda unutulan adamın çığlığı altında gösterilerin ve kızıl ölümün altında kitaplıkların, tımarhanelerin ve muzaffer kiliselerin altında kendinin ve şimdiden sertleşmiş ayaklarının altında aile bağlarının, sınıf bağlarının altında her şeyden her zaman azıcık bir şey kalır. Bazen bir düğme. Bazen bir sıçan.
Carlos Drummond de Andrade
Tumblr media
"Her şeyden biraz kalır" Diyor birileri, çoğulluk haklılıktır Kavanozda biraz kahve Kutuda biraz ekmek İnsanda biraz acı
-Turgut Uyar
21 notes · View notes
yalnzardc · 6 months
Text
Yunus Aleyhisselam
* Yunus b. Matta; Bünyamin b. Yakıb b. İshak b. İbrahim aleyhisselâm oğulları soyundandı.
* Hak Teâlâ Yunus'u (a.s.) Ninova şehrine peygamber göndermişti. Bu halk 100.000'den çoktu.
* Yunus Aleyhisselâm, annesine nisbetle Yunus bin Mettâ diye anılır, İsrail oğullarına gönderilmiş Peygamberlerdendir. Asuriye devletinin payitahtı olup bugün Musul şehrinin karşısında harabeleri görülen Niynuva beldesi ahalisine Peygamber gönderilmişti.
* Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'inde onu (Zünnûn: Balık sahibi) diyerek anar. Yunus aleyhisselâm; Musul'un Nineva şehri halkındandı.
* Yunus Aleyhisselam: Musul tarafında bulunan "Ninova" beldesi ahalisine Peygamber gönderilmişti. Bu ahali, Hz. Yunus'un davetini kabul etmediler, müşrikce yaşamaya devam ettiler. Hz. Yunus onların üzerine kırk güne, diğer bir rivayete göre Üç güne kadar bir azap geleceğini haber verdi. Onlar da Hz. Yunus'un yalan söylediğini bilmiyoruz, bakalım içimizden çıkar giderse başımıza bir azap geleceği muhakkaktır demişler. Gerçekte Hz. Yunus bir gece içlerinden çıkıp gitmiş, onu müteakip hava kararmış, her tarafı duman sarmış, beldeleri karanlık içinde kalmağa başlamış, büyük bir felaketin kendilerine geleceğini anlamışlar, Hz. Yunus'u aramışlar ise de bulamamışlar, Cenâb-ı Hak onların kalplerine tövbe hissini düşürmüş, hemen erkekleri, kadınları, çocukları, hayvanları toplayarak bir sahraya çıkmışlar, hazin hazin ağlamışlar, yakarışta bulunmuşlar, birbirlerinden helallık almaya çalışmışlar, hatta içlerinden birisi başkasına ait bir taş üzerine yaptırmış olduğu evini yıkarak o taşı çıkarmış, sahibine iade eylemiş, kısacası Hz. Yunus'un bir Peygamber olduğunu tasdik ederek pek samimi bir şekilde imân eylemişler, Cenâb-ı Hak'ta merhamet buyurmuş, onların dualarını kabul ederek üzerlerine gölgesi düşmekte bulunan azabı onlardan kaldırmıştır.
Bu hâdise, aşura gününe tesadüfeden bir cuma gününde meydana gelmişti. Bu kavim, bizzat azâbı görmeyip onun yanlızca alametlerini görmüş ve pek samimi şekilde tevbe edip af diledikleri için Cenâb-ı Hak kendilerini bu azaptan kurtarmıştır.
Hz. Yunus, kavminden ayrıldıktan sonra deniz kenarına gitmiş, bir gemiye binmiş fakat gemi hareket etmemiş, bu gemide efendisinden kaçmış bir köle bulunmalıdır ki, böyle yürümez oldu. Kur'a atalım kime isabet ederse onu gemiden çıkaralım demişler. Hz. Yunus da o köle benim ki, Rab'bimin daha müsaadesini almadan kavmimin arasından çıktım, ayrıldım diyerek kendisini denize atmış, derhal büyük bir balık tarafından yutulmuş, fakat, kendisi çokca tesbih ve tehlilde bulunur bir zat olduğu için Cenâb-ı Hak kendisini o felaketten kurtarmış, balık o mübarek zatı sahile atmıştı. Vücudu pek ziyade zedelenmiş bulunuyordu. Nihayet o arıza da yok olmuş, yine kavminin yanına dönmüş, onlar da yüz binden daha ziyade bulunuyorlardı. Hepsi de Hz. Yunus'a iman ederek kendileri için takdir edilen zamana kadar yaşamışlardı. İsrail oğullarından olan Hz. Yunus, bilâhara Ninova şehrini terkederek uzlete çekildiği bir yerde vefat etmiştir. Daha sonra da Ninova şehrini düşmanları kuşatarak harab etmişlerdir. Oraya hakim olan Asuriye devleti de tarih sahnesinden silinmiştir.
* Rivayetle göre hz. Yunus Aleyhisselam balığın karnında 4 saat veya 3 gün kalmıştır.
* Rivayete göre Yunus Aleyhisselâm, daha sonra Niynuva'yı terkederek üzlet buyurmuş olduğu bir mahalde ahirete irtihal etmiştir.
* Hak Teâlâ bu halka ettiği lütfu hiçbir ümmete etmedi. Bu halktan başka ümmete azap geldiği zaman iman getirseler bile, o azap onlardan kaldırılmazdı. Bu azaplardan uzaklaştırılma, yalnız Yûnus'un (a.s.) ümmetinde görüldü.
* Yunus aleyhisselam, ailesi ve çocuklarının yanında kırk gece kaldıktan sonra kralla birlikte seyahate çıktı. dışında ömürlennin sonuna kadar." Yüce Allah'a ibadetle meşgul oldular.
8 notes · View notes
sillagen · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Galeride gezerken aaa ben bunun hakkında konuşmadım konuşayım oldum. Baya etkilenmişim. İstanbul'da gemi müzesini gezmiştim. O müzede bir Barbaros'un balmumu heykelini incelemekten kendimi alamadım, Fatih'in. Haliç'e çektiği demir zincir vardı. Ona da 👀 böyle kaldım. Bir de Mustafa Kemal'in bindiği gemide kullandığı yatak ve yemek tabakları vardı. Bir de denizaltı kıyafetleri vardı enfes. Müzeyi gezen kız tek biz vardık. Çoğunluk erkekti. Ama vallahi çok hoştu ya o kadar büyük ki müze kocaman gemilerden tutun her şey vardı ya. Ay birde gemilerin arması hakkında müzede çok şey öğrendim bilmediğim. Gemi başlarına yapılan motif anlamları falan. Bizler daha çok güç ve kudret temsili olarak hayvan figürleri kullanırken yabancılar melek figürü falan kullanıyor. Bir de her padişahın kendine özel ona ait bu gemi olduğuna dair temsil eden bir mührü gibi devasa olmasada büyük yazılı mühür şeklinde tuğraları var. Şaşkınlık ile gezmiştim müzeyi.
24 notes · View notes
yorgunkalem0 · 2 years
Text
Kardeşimin şu sözü çınlıyor kulaklarımda günlerdir;
-Ben o gemiden çoktan indim abla, o gemidekiler beraberinde seni de batırır, çoktan su aldı o gemi.....
Ben bulamıyorum, sanki bende terkettim o gemiyi ama kalmak istemişmiydim yoksa hala gemide bir yerlerde miyim? bilemiyorum..
Bazi şeyler zamanından çok sonra gelişince hem kararsız hem de isteksiz oluyor insan bunu anladım sadece..
Gününüz güzel geçsin....
57 notes · View notes