#geziyoruz
Explore tagged Tumblr posts
Text

Sen kendini dünyayı dolaşmış korkunç ve müthiş bir denizci Sinbad sanıp böbürleniyorsun. Oysa sen hiç ama hiçbir şey görmedin, ben de... Dünya bizim sandığımızdan çok daha büyük. Geziyoruz, geziyoruz ama evimizin eşiğinden bile dışarı çıkmış sayılmayız.
( Nikos Kazancakis, Zorba )
.
.
.
.
.
[ KKTC, Girne, 17.02.2024 ]
22 notes
·
View notes
Text

















Çin, Şanghay.
Beijing'den yüksek hızlı trenle 3,5 saatte geliyoruz. İki şehir arası 1.214 km.
Emperyalist Batılı güçlere meydan okuma merkezi.
Şanghay, Çince ‘denizin üstünde’ anlamına geliyor.
1800’li yılların sonundan itibaren İngiltere, Fransa ve ABD, şehirde kendilerine özel imtiyaz ve güvenlik bölgeleri kurmuş.
Emperyalist Batılı güçlere 20. yüzyılda Japonya da katılınca şehir tamamen sömürgeleştirilmiş.
Bu dönemde Çinliler şehrin kuzeyinde yaşıyor.
Yabancıların olduğu bölümlere girmeleri kolay değil. Ancak özel izinle olabiliyor.
Fakat şimdi burası Batı'ya meydan okuma merkezi.
Avrupa bankalarının işgal ettiği ‘Dış sahil kordonu’nda bugün Çin bankalarının merkezi binaları yer alıyor. Şanghay’ın ticaret hacminin büyümesi genelde ‘patlama’ kelimesiyle anlatılıyor. Bölgede sadece bir bölümün gayri safi yurt içi hasıla, 3,4 trilyon dolar.
Türkiye'nin hacmi 1,2 trilyon dolar. Siz hesaplayın...
Kent bugün gökdelen sayısı bakımından dünyada beşinci sırada.
En görkemli yapısı, Doğu’nun İncisi Kulesi.
Yaklaşık 468 metre yüksekliğinde. Üzerine çıkıp 360 derece şehri görebiliyorsunuz. Ayrıca yolunuz düşerse Şanghay rıhtımında gece nehir seyahati yapmanızı öneririm.
Doğu’nun İncisi Kulesi'nin tabanında Şanghay Tarih Müzesi'nden seçilmiş parçalar var. Seçilmiş parçalar var dediğime bakmayın, o kadar büyük ki, saatlerinizi harcayabilirsiniz. Özellikle maketler ve maketlere kurulan hologram sistemleriyle, eski günler canlandırılıyor.
Çin müzecilikte gerçekten çok ileri gitmiş. Dijitallikle gelenekseli birleştiren çok yaratıcı sunumları var.
Müzede Çin tarihini ve sosyal yaşamı ayrıntılarıyla bulabiliyorsunuz.
Çinli komünistlerin kalesi
Şangay’ın Çin tarihi için çok özel bir yeri var.
Çin Komünist Partisi (ÇKP)'nin 23 Temmuz 1921'de ilk ulusal kongresini yaptığı bina Şanghay’da bulunuyor.
İki katlı tuğla binada gizlice düzenlenen kongre Fransız işgal güçlerince fark edilince parti yöneticileri arka kapıdan kaçıyor ve bir tekneyle Zhejiang eyaletinde bulunan Jiaxing şehrine doğru yol alıyorlar ve ÇKP’nin ilk kongresini denizin üzerinde daha sonra “Kızıl Tekne” alını alacak olan bu teknede tamamlıyorlar.
Grup, gemiyi kiralamak için o dönem fena bir para olmayan sekiz gümüş sikke harcıyor ve büyük davalarını özel olarak görüşmek üzere Nanhu Gölü'nün merkezine yelken açıyorlar. Mao Zedong’un da aralarında bulunduğu ÇKP’nin ilk lider kuşağı, yanlarından bir polis devriye gemisi geçtiğini düşündükleri bir anda gerçek niyetlerini gizlemek için turist gibi davranarak o dönem bir zengin eğlencesi olan ve Çin dominosu olarak da bilinen “mahjong” bile oynuyorlar. Polis devriyesi geçtikten sonra grup “Komünist Parti çok yaşa!”, “Üçüncü Enternasyonal çok yaşa!” diye sessizce bağırarak bu sisli denizde ÇKP’nin doğuşunun temellerini atıyorlar.
Hatta Mao'nun İkinci Kongre için şehre geldiğinde kaybolduğu ve kongreye katılamadığı da anlatılıyor.
ÇKP yönetimi binayı ve çevresini 1952 yılında anıtsal bölgeye dönüştürmüş. 3 yıl önce de toplamda 3.400 metrekarelik bir sergi alanı oluşturulmuş. Burada ÇKP tarihini yansıtan 1100’ü aşkın eser sergileniyor.
Burada da dijital gösteriler çok dikkat çekiyor.
Biz geldiğimizde, Çin Komünist Partisi'nden gençlerin yeminine de tanıklık etmiş olduk.
Akşam da Nanjing caddesinde geziyoruz.
Burada da sokaklar tertemiz, şehir hareketli, taksiler ucuz, insanların yüzünden mutluluk akıyor.
Daha sonra Şıncın'a geçiyoruz...
#china#shanghai#şanghay#bund#Doğu'nun İncisi Kulesi#Orient Pearl Tower#东方明珠广播电视塔#上海#travel#gezi#china communist party#ccp#mao zedong
33 notes
·
View notes
Text
abimle geziyoruz ve kendisi sevgilisine araba sürerken yazıyor yani buradan çıkacak anlamı size bırakıyorum
11 notes
·
View notes
Text
Sikilmeden Geçen Günlerimin Acısını Çıkarıyorum! (9)
Benim karnım acıkıyor hafiften. Mutfağa bakıyorum. Hiçbir şey yok. "Acıktım ben aşkım!" diyorum. Ayfer kalkıyor, çırılçıplak geliyor. "Bebeğim hiçbir şey yok ki evde..." diyor. Ona, "Hadi gel, yemeğe götüreyim seni! Arabamız da var." diyorum. "Tamam!" diyor, içeri gidiyor. Çok şık siyah bir elbise giymiş. Biraz makyaj yapınca o kadar güzel oluyor ki... Ben de, "Keşke bu kadar güzel giyinmeseydin yaa!" diyorum. Çünkü bende sadece bir pantolon var. "Merak etme! Ev arkadaşım tam senin boyutlarında." diyor. İçeri gidiyor. Yeşil tonlarında bir elbise getiriyor. Onu giyiyorum. Biraz dar, ama bu benim vücut hatlarımı dahada belli ediyor.
Hemen atlıyoruz arabaya. Elimi tutuyor. Ona, "Nereye gidelim?" diyorum. "Aşkım, balık mı yesek rıhtımda?" diyor. "Rıhtıma ne gerek var ya, bu kadar güzel giyinmişiz. Gel düzgün bir yere gidelim!" diyorum. Ve sürüyorum arabayı. Sahilde, boğazda, oldukça lüks bir balık lokantasına gidiyoruz. "Günseli, ne yapıyorsun? Ben ödeyemem buranın parasını!" diyor. Bakıyorum ona, "Saçmalama. Ben öderim. Ne olacak aşkım?" diyorum sessizce. Oturuyoruz. Şansımıza, denize bakan bir masa kalmış. Garson geliyor. Şarap söylüyorum. Kırmızı. Ve balıklarımızı seçiyoruz. Ayfer, "Bu şehre hayranım ya... Müthiş bir şehir!" diyor. "Öyle!" diyorum şaraptan bir yudum alırken. "Peki nasıl ödeyeceğiz buranın parasını?" diyor. "Bak güzelim. Benim bir sevgilim var. Kendisi çook zengin. Bu konuda hiçbir sıkıntın olmasın!" diyorum. "Tam orospusun ya!" deyince, kahkaha atıyoruz. Konuşa konuşa yiyoruz yemeğimizi.
Konuşurken konu hayata geliyor. Aslında ne kadar dağınık bir hayatım olduğunu fark ediyorum. Duygulanıyorum. Aslında evet, bir orospuyum. Resmen dost hayatı yaşıyorum. Ama çok memnunum. Seks bakımından doyuyorum, para desen hiç sorun değil. Ahmet'in tehditleri hayatımdan zorlada olsa çıkarılmış. Aşk yok hayatımda. Yeride yok. Gerek yok. Ama o da var sanki. Ayfer çok güzel kız. "İlla aşık olmak için karşı cins mi gerekli?" diyor bana Ayfer. Doğru belki de...
O kadar tatlı bir kız ki. Yemeğin sonunda ona teklif ediyorum. "Ayfer, sana yardım etmeme izin ver. Para, pul, sorun değil!" diyorum. Ayfer şaşırıyor. "Ne demek bu?" diyor. "Benim de mi Eskort olmamı istiyorsun?" diyor. "Saçmalama güzelim. Sadece sevgilim ol! Gerçek anlamda!" diyorum. "Öyleyiz zaten!" diyor, bir yudum daha alıyor. "O zaman sana yardım etmeme izin ver... Gel tatile çıkalım. Fatih'in bana verdiği anahtarlar var. Orada bir yazlığım var. İstediğin kadar kalalım. Ne dersin?" diyorum. "Bunu daha sonra konuşalım..." diyor. Ve kalkıyoruz.
Arabaya biniyoruz. Elimi tutuyor. Gözlerime bakıyor. Bu kız bana aşık mı oluyor? Bilmiyorum ama çok güzel bir his bu. Unuttuğum bir his. Birinin bana sevgiyle bakması. Sürüyorum arabayı. Evinin önüne geliyoruz. "Gelsene yukarı aşkım!" diyor. "Yok aşkım, eve gitmem lazım!" diyorum. "Yaaa! Söz vermiştiiin!" diyor. Cilve yapıyor bana. "Olmaz, belki sonra gelirim. Dikkat et kendine aşkım..." diyorum. Dudaklarıma bir öpücük koyuyor. "Sen de! Ya, arabayı burada bıraksan? Alkollüsün, taksiyle git!" diyor. "Olmaz, karşıya geçeceğim aşkım!" diyorum. "Eve varınca araa!" diyor. "Tamam!" diyorum, ve sürüyorum evime doğru.
Eve çıkıyorum. Çok mutluyum nedense. Kızım uyumuş koltukta. Onu uyandırma istiyorum. Uyanmayınca kucaklıyorum, halen küçük bir kız çocuğu sanki. Yatağına yatırıyorum. Oğlan uyumuş. Ve ben, bir kadeh daha şarap içiyorum. İş telefonumu kırıyorum. Benim için çok yeni bir hayat başlıyor!
Önümüzdeki bir iki hafta, Ayfer'le geziyoruz, tozuyoruz. İki sevgili gibiyiz. Ufak öpüşmeler dışında sevişemiyoruz bir türlü fırsat bulup. Ama çok özledim ben... Fatih, halen yurtdışında. Yurtdışında aldığı bir ihaleyi yürütmek için orada bulunuyor. Arayayım diyorum, bakayım ne yapıyor. Arıyorum, telefonda bir kadın sesi, "Aaa! Nagehaan!" diyor. Tanıyamıyorum. "Benim ya, Canan!" diyor. "Aa, kız? Senin ne işin var len orda?" diye şaka yapıyorum. Biraz bozuluyorum aslında. "Ya güzelim hiç sorma, Fatih beni de getirdi buraya. Rusya'dayız tatlım!" diyor. Beni kıskandırmaya çalışıyor fahişe. "Ne yapıyorsun sen, Eskortluğa devam mı?" diyor. "Hayır!" diyorum. Fatih alıyor telefonu, "Naber güzellik?" diyor. "Beni niye almadın?!" diye hesap soruyorum. "Sinirlendin mi? Ya, şey... Burada uzun süre kalıyorum da, senin durumun gelmeye müsait değil biliyorsun..." falan diyor.
İtiraz edemiyorum daha fazla. Para herifin, kimi isterse götürür. "Sen neler yapıyorsun canım?" diyor. Hakkını yememek lazım, çok kibar adam. "Hiiç. Takılıyorum öyle..." diyorum. "Ya, yazın da bitmesine az kaldı. Gitsene yazlığa?" diyor. "Bilmem, bakarız..." diyorum. Aslında ben bunu daha önce niye düşünemedim? Hem Ayfer'i de alırım yanıma. Hemen arıyorum Ayfer'i. "Haftasonu gidiyoruz!" diyorum. "Nereye aşkım?" diyor. "Yazlığa. Birkaç gün tatil yapalım!" diyorum. Önce itiraz ediyor, sonra kabul ediyor. "Yarın buluşalım mı?" diyor. "Yarın sevişemeyiz de, alışveriş yapalım azıcık!" diyorum.
Çıkıyoruz ertesi gün. 3-4 bikini takımı alıyoruz. Biri siyah, arkası tangalı. Onu Ayfer' e alıyorum. Kendimede siyah beyaz mavi yeşil bikiniler alıyorum. Ayfer çok mutlu. Güzel güzel elbiseler alıyorum ona da, kendime de. Sonra yürürken 'Seks Shop' yazısı takılıyor gözüme. "Aşkım, girelim mi?" diyorum. "Olur!" diyor, giriyoruz. Tezgahtar bir erkekle karşılaşmayı düşünürken, orta yaşlı bir kadın geliyor. "Nasıl yardımcı olabilirim hanımlar?" diyor. Hemen bakıyorum. Neler var neler. Belden bağlamalılar, dildolar. İki tane dildo alıyoruz, biri 15 cm, diğeri 20 cm. Benim gözüm belden bağlamalıya gidiyor. Bir tane zenci yarağı alıyorum. Çok enteresan şeyler var. Kelepçe alıyorum bir tane de. Ayfer izliyor öylece. Kayganlaştırıcılar, azdırıcılar. Hepsinden alıyorum. Bir tane şişme erkek alıyorum. Tamamen meraktan. Ödüyoruz, çıkıyoruz.
Sonra evine bırakıyorum onu. "Ne zaman gidiyoruz güzelim?" diyor. "Ya haftasonunu boşver, yarın çıkalım!" diyorum. "Arabayla mı?" diyor. "Evet, ne olacak ki?" diyorum. "Sen sürmeyi biliyorsun değil mi?" diyorum. "Evet de, ehliyetim yok..." diyor. "Sorun değil aşkım!" diyorum. Ve eve bavulumu hazırlamaya gidiyorum.
Kızım evde. Ona şirkette işimin çıktığını söylüyorum. Beni Fatih'in şirketinde çalışmaya başladım diye biliyorlar. "Tamam anne!" diyor, oğlan babasında zaten. Ertesi gün oluyor. Sabah 6 gibi uyanıyorum, karşıya, Ayfer'i almaya gidiyorum. Ayfer daha uyanmamış. "Ohooo! Bu ne ya. Uykucusun sen!" diyorum. Ayfer hemen kalkıyor, evine çıkıyorum. "Ben hemen hazırlanırım!" diyor. Ev arkadaşı gene yok evde. Odasına giriyor, bavulunu iyiki geceden hazırlamış. Üstünü çıkarıyor, amındaki kıllar dikkatimi çekiyor. "Ay kusura bakma, birkaç gündür alamadım..." diyor. "Sorun değil, benim de amım kıllı aşkım!" diyorum. "Alırız orda!" diyor, hemen içeriden jiletleri koyuyor. Ve çıkıyoruz yola.
Biraz o, biraz ben kullanıyorum arabayı, 12 saatte varıyoruz Bodrum'a akşamüzeri. Yorulmuşuz. Eve giriyorum, evde eşyaların üstünde beyaz örtü var. Onları bile kaldırmadan, olduğumuz gibi yatıyoruz Ayfer'le. Ertesi sabah uyanıyorum. Burnuma süper kokular geliyor. Ayfer, "Kahvaltın hazır!" diyor. İniyorum. "Nereden buldun ya bunları?" diyorum. Amma maharetli kız. Neler yapmış neler. "Ben de şaşırdım. Herşey var dolapta. İçkiler, yemekler. İlk kez mi geliyorsun buraya? Emin misin?" diyor. Meğer Fatih gündelikçi kadına herşeyi aldırmış. Düşünceli sikicim benim.
Havuzun suyu bile doldurulmuş. Kısacası her şey çok güzel. Kahvaltımızı ediyoruz. Ve Ayfer kalkıyor. "Yaa, ben seni çok özledim!" diyor kucağıma oturuyor. "Aşkım, ben de seni! Ama geceye sakla kendini. Bu gece inanılmaz şeyler yaşayacağız!" diyorum. "Ne yani, sevişmeyelim mi?" diyor. "Beklee!" diyorum. Kalkıyorum, odaya çıkıyorum. Bikinimi giyiyorum. Biraz da kremlenip, aşağı iniyorum. Havuza giriyorum, rahatlıyorum. Ayfer de geliyor sonra. Memeleri taşıyor kızın bikiniden. Arkası tangalıyı giymiş. "Baaak!" diyor, dönüyor götünü. İnanılmaz bir götü var. O da giriyor havuza. Şakalaşa şakalaşa yüzüyoruz. Sonra biraz güneşleniyorum. Ayfer iki bira getiriyor, hem biralarımızı yudumluyoruz, hemde eğleniyoruz.
Ayfer kalkıyor, "Yaa, kimse görmez değil mi?" diyor. "Yok ya ne olacak, hem neden ki?" diyorum. "Hiiç, çıplak güneşleneceğim de!" diyor. "Tamam aşkım!" diyorum, çıkarıyor. O süt beyazı memeleri güneş alıyor. Sonra bana dönüyor. "Sen de çıkarsana!" diyor. Hemen çözüyorum bikinimi. Benim de memelerim fora. Memelerimize dokuna dokuna güneşin tadını çıkarıyoruz.
"Sevgilim?" diyor bana. "Efendim aşkım?" diyorum. "Ya, bir şey soracağım..." diyor. Meraklanıyorum. "Sor!" diyorum. "Seks oyunu oynayalım mı?" diyor. Doğruluyorum. "Oynayalım birtanem... Ama nasıl bir oyun?" diyorum. Hemen doğruluyor. "Birbirimizin kocası olalım mesela bir hafta. Takma yarağımız yok mu? Vaar! Onu takalım, birgün sen, bir gün ben koca olalım. Çok eğlencez yaa!" diyor. "Tamam aşkım, bana uyar. Ama söyleyim, fena sikerim!" diyorum. "Tamam aşkım!" diyor. Kalkıyor, belden bağlamalı straponu kutusuyla getiriyor. Heyecanla açıyor. Bir tane kullanma kılavuzu var. Elime alıyorum. "Vaay, kocaman birşey kız bu. Ben alırım da, sen zor alırsın o daracık amınla!" diyorum. "Deneyeliim?" diyor.
Hemen takıyorum belden bağlamalıyı. Sıvazlamaya başlıyorum önümdeki zenci yarağını. Dayanamıyor o da. "Aşkım, hadi gel odaya geçelim!" diyor. Hemen kalkıyoruz, götünü kırıta kırıta yürüyor zilli. "Kız zilli, fenasın sen ya!" deyip dudaklarına yumuluyorum. Bana resmen cilve yapıyor kız. "Kocacığım!" diyor. "Kocacığın kurban olsun sana aşkım!" deyip, yumuluyorum amına. Yalıyorum dibine kadar. Ayfer inliyor, "Ahhh, yala aşkım... Yala bebeğğiiim!" diyerek bana ayak uyduruyor. Zilli ya... Çok tatlı kız. Yavaşça memelerine yumuluyorum. Baldan tatlı... Uçlarını sömüre sömüre yalıyorum. Sonra, "Kız orospu, al bakayım ağzına siki. Nasıl yalıyorsun göster bakayım!" diyorum. Hemen önüme çöküyor. Alıyor straponu. Ben de saçlarını okşuyorum. Yalıyor, ama acemi. "Yarak öyle yalanmaz aşkım. İyice sömürceksin. Hah. Al ağzına. Şimdi dille arkasını. Dibine kadar al... Ohhh!" diyorum.
Öğürüyor. "Ay kusacağım yaa!" diyor. "Yala yala, ohhh. Güzel orospum benim!" diyerek kafasından tutarak küçücük ağzını sikmeye başlıyorum. Yarağın ipi amımın arasına giriyor. Bazen inip amımı yalıyor. Ayfer inlemelerle yalıyor yarağımı. "Nasıl aşkım? İyi yalıyor muyum?" diyor. "Aferin sana, sana gerçek bir yarak bulalım yaa!" diyorum. "Olmaz, bak sen varsın işte. Benim kocam ol!" diyor. "Kalk bakayım ayağa!" diyorum. Kalkıyor. Biraz dudaklarını öpüyorum. Yatırıyorum yatağa. Ayırıyorum bacaklarını. Elimle straponu hizalıyorum. Yavaşça sokmaya başlıyorum. Amının suluğu sayesinde birazda zorlanarak alıyor azman gibi yarağı.
"Ohhh! Aşkımmm! Günselim benimmm... Ihhh!" diyor. "Kocacığım de kız. Kocacığım de!" diyorum. "Kocacığım, her şeyim. Aşığım sana... Ay yavaş, canımı yakıyorsun!" diye kıvranıyor altımda Zilli. Memelerini sömüre sömüre sokuyorum amına. Ona girdikçe, benim memelerim sallanıyor. Yavasça çıkarıyorum içinden. Daracık am kasları, toplamaya çalışıyor kendini. "Domal orospum!" diyorum. Domalıyor. Göt deliği o kadar dar ki... "Kız, parmak ta mı sokmadın buna?" diyorum. "Yok aşkım, çok acıyor. Çek onu ordan!" diyor. "Sürtüyorum kız, ohhh, nede güzel benim sevgilimin delikleri!" diyorum. "Öyledir aşkım. Ay içim bir hoş oluyooor!" diyor. "Sokayım mı götüne?" diyorum. "Yok, amıma sok!" diyor. Sokuyorum amcığına. Saçlarını tutuyorum, çekiyorum. Sikiyorum amını kızın. İnliyor, böğürür gibi. Arada iyice kapanıp üstüne, dudaklarını öpüyorum. Çok tatlı dudakları var yaaa!
"Geliyorum aşkım! Geliyorum! Geliyoruuum!" diyerek boşalıyor. Boşaldığını kasılmalarından anlıyorum. Karnı bir inip, bir kalkıyor. Kendini yatağa fırlatıyor. Biraz yarak sulanmış Ayfer'in amcığından dolayı. Hemen sokuyorum ağzına. "Imm, amımın suları da güzelmiş yaa..." diyor. "Em bebeğim, em..." diyorum. Ayfer emiyor yarağı. Sonra çıkarıyorum straponu. Uzanıyoruz yatakta. Sigara içiyoruz. Başını benim memelerime koymuş. Öylece uzanıyor. Eli amında. "Doymadın mı aşkım?" diyorum. Hemen dönüyor. Bir mememi ısırmaya başlıyor. "Yerim ben bunlarııı!" diyor, ısırıyor. Ahhh, canım yanıyor. Ama olsun. O emdikçe ben ona daha fazla sarılıyorum. Sonra iniyor amıma. Kıllı amımı yalıyor, arasına dil darbeleri atıyor. Bu kız süper emiyor! O emdikçe ben kasılıyorum, yatakta belim kalkıp iniyor. En sonunda herzamanki tazyikli boşalmam geliyor. Ayfer yakalayabildikçe yakalamaya çalışıyor amımın çeşme gibi akan sularını.
Sonra kalkıyoruz. Havuza giriyoruz. Okşamaya devam ediyoruz birbirimizi, ki kapı çalıyor. Ben kalkıyorum, bikinimin altını, üstünü giyip kapıyı açıyorum. Karşımda iri yarı bir adam. Beni görünce afallıyor. "Yav, abla, Fatih abim orda mı?" diyor. "Yok!" diyorum. "Ablam ben bu sitenin görevlisiyim de, benim hanım baktıydı eve, birşeyiniz eksiğiniz gediğiniz yoktur umarım?" diyor. "Yok ablacığım, sağol!" deyip yolluyorum adamı, havuza dönüyorum.
Sonra tekrar kapı çalıyor. Bu kim gene yaa! Kalkıyorum. "Ablam merhaba!" diyor. Gündelikçi kız. Hale adı. Böyle kısacık, ama sütun gibi hatun. Başında örtüsü, bordo tişörtü. Altında da bol eteği. "Hoş geldin!" diyorum. Geçiyor içeri. Bu karı da nerden çıktı yaa! Ayfer geliyor, memeleri fora. "Ay kimmiş o canım?" diye, Hale'yi görünce, "Ay pardon!" deyip kapıyor memelerini. "Ablam boşver, aç memeleri, salver gitsin gari!" diyor kız. Gülüşüyoruz. "Siz geçin, ben yemeğinizi neyin hazırlarım!" diyor kız. Geçiyoruz. Ayfer, "Ay kıza da ayıp oldu!" deyip giyiyor bikinisinin üstünü. "Ayıp tabi, kıza her yerini gösterdin Zilli!" diyorum. Gülüşüyoruz tekrardan. Sonra gene uzanıyor.
1-2 saat geçiyor, kız halen evde. "Ay ne zaman gidecek bu ya?" diyor Ayfer sürekli. "Az sabret, çalışıyor işte kızcağız!" diyorum. Taş çatlasa 20 yaşında kız. "Haleee!" diye sesleniyorum. "Efendim ablam?" diyor. "İki bira getirsene canım ya!" diyorum. Getiriyor biraları. Oturuyor yanımıza, ben davet ediyorum. "Ay abla... Fatih abim gelmezdi hiç buralara uzun zamandır..." diyor. "O gelmeyecek ki tatlım!" diyorum. "Ee, siz kimsiniz? Yoksa Fatih abimin karılarından mısınız?" diyor. "Ben öyleyim, bu da arkadaşım Ayfer!" diyorum. El sıkışıyoruz tekrar. "Bira içiyormusun sen?" diyorum. "Yok ablam!" diyor. "Niye ya? Günah falan diye mi?" diyorum. "Yok be abla, beni etkiliyor. Arada benim herif içiriyor, sonra çatır çatır sikiyor!" diyor. Gülmekten altımıza işeyeceğiz nerdeyse. "İç iç, burada kimse sikemez seni!" diyorum, gülmekten kendimi zor alıkoyarak.
İçiyor benimkinden. "Ama abla, bir sigaranı yakarım!" diyor. "Al kuzum!" diyorum, yakıyor. Öksürmeye başlıyor. "Bu ne yaa!" diyor. "Nası sigara abla bu? Nasıl içiyonuz bunu?" diyor. "Ağırdır biraz, ama merak etme içinde birşey yok deyip gülüyorum. Muhabbete başlıyoruz tekrar. Kız çok tatlı. Ama kocasından çok şikayetçi. Ayfer, "Ee, şikayet ediyorsun da, çatır çatır sikiyormuş baksana!" diyor. "Abla, hemde ne biçim! Benim herifte at yarağı var sanki. Yırtıyor valla her girişte... Kanata kanata sikiyor!" diyor. "Memnun değil misin? Bak ne güzel işte!" diyorum. "Memnunum abla, diğer köylü karılarının alamadığı zevki veriyor bana! Hepsinin işi 5 dakikalık. Ama benim aygır öyle mi? 2 saat pompaladığını bilirim!" diyor. "Kaç santimdir senin kocanın yarağı?" diyorum. "Onu bilemem, ama nah kolum kadar!" diyor. "Abartma kız Zilli!" diyorum. Gülüşüyoruz.
Sonra kalkıyor. "Ablam çok sağol, uğrarım ben gene!" diyor. Kalkıyor, gidiyor. Yemeği hazırlamış. Kalkıp yemeği yiyoruz. Ayfer gene soyunuyor. Artık akşam oluyor. O gün ben sevişmek istesem de, Ayfer, "Ya, boşver, belki sonra sevişiriz gene!" diyor. Ee, ne yapacağız evde? Sıkılırım ki ben. "Madem öyle, hadi kalk, Bodrum'a iniyoruz!" diyorum. Hemen kalkıyor Ayfer, üstüne yeşil bir elbise giyiyor, güzel de bir makyaj. Fıstık gibi valla. Görünce kalkıp götüne tokatı yapıştırıyorum. "Ne güzel olmuşsun sen!" diyorum. "Kıskandın mı?" diyor, "Evet, hemde çok!" diyorum, bir öpücük koyuyorum dudaklarına. Sonra kalkıp ben de giyiniyorum. Mavi bir elbise, incecik. Altıma da aynı renkte bir tanga. Çıkıyoruz beraber...
9 notes
·
View notes
Text
Yıldız sarayını geziyoruz bacım diyor ki ‘Allah hepimize böyle büyük geniş evler nasip etsin’ bizim duaların genişlik ve makamın büyüklüğüne sonsuz sığınıp güvenme bu şekil
10 notes
·
View notes
Text

Dün oyuncakçıda geziyoruz kardeşim abla bak bi diye bağırdı dükkanın ortasında neyse gittim yanına “çok güzel değil mi doğumgününde buna benzer bişi alacaktım ama LCW de kalmamıştı” dedi ddlfndkd YAV SENİ YERİM LAN. Ördek sevdamı ailemin bildiğini bilmiyordum o ayrı dnjfcnjcc
9 notes
·
View notes
Text
Samatya tek kelimeyle grotesk bir yer.


Kocamustafapaşa’ya ilk gelişim kuzenlerimin öğrenci evine iki haftalık misafirlik içindi. Sene 2008, yaz tatili. 17 yaşındayım. Üç kuzenim daha geldi, zaten birlikte büyümüşüz ve hepimiz aynı yaşlardayız öyle de şans. Sabaha kadar gevezelik ederek oturuyor, akşama kadar geziyoruz. Bazen sabaha kadar gezip akşama kadar yatıyoruz. Kuşadası’nı buraya taşıdık işte. Ben o zaman da blog yazıyorum, anlatıyorum bunları orada (yonja) ve diğer kuzenler bana takipçi kasıyor nedense şsmfm. Ben şu an anı anlatıyorum yine ya. Aslında anılar anlatacak kadar yaşlanmadım da hikayeyi hep sevdim, ondan. Dün aklıma çocukken saatli maarif takvimi arkasında okuduğum bir menkıbe geldi, çok doluyum. Her şeyin hikayesini yazıp anlatasım var ama insana değil böyle boşluğa doğru. Zaten de bir ben kalmış gibiyim çünkü, senede 70 bin kitap yayımlanıyor. Okurdan çok yazar var güzide ülkemde. O yüzden anlatıyorum, hakkımdır.


Neyse, otobüse, dolmuşa binip İstanbul’u fethediyoruz gece gündüz. O tarihin içindeki dijitalleşme, varlığın dibindeki yokluk ve ikisinin de en sınırda halleri, şehirdeki sonsuz sirkülasyon, harabe ya da ucube yapılar, hiçbir şeyin ortasının olmayışı, dayanılmaz kontrast, tezatlar, dengesizlikler ve zaten bu olmazlığın insanı büyülemesi falan benim o gün tarif edemediğim ama şimdi beynimdeki dilime geliyor diye şükrettiğim inanılmaz deneyimlerdi. Özetle bugünkü kimliğimin belirleyici şeritlerine o iki haftanın bile ilmek atmışlığı var, çok acayip.


İşte, Samatya’yı o zamanlardan bilirim. Önce “İkinci Bahar” dizisi de var ama bizzat tanışıklık değil o. Daha sonra üniversiteye gittiğimde hastanesinde tedavi oldum. Daha da sonra Ermeni arkadaşım sevgili Sevan’dan mahallesini dinleme şansım oldu. Ama biz çok geç kalmışız tabii buna da. Kuzguncuk, Adalar, Beyoğlu’nda olduğu gibi. Şimdi çok tekinsiz ve o tekinsizliğin tüm boyutlarını Seray Şahiner sayesinde ben de yaşamış gibiyim yazarın son romanını okumak yoluyla. Tabii bunu ayrıca yayımlamalıyım. ❤️
7 notes
·
View notes
Text
Gazze'de bir anne ve çocuğu, terörist İsrail askerleri tarafından vuruluyor, Anne şehit oluyor, evladı can çekişiyor.
Bizde adamız diye geziyoruz ortalıkta...
Gazze, Filistin meselesi Müslümanların önündeki bir sınav kağıdı olmaktan çıkıp, Müslümanların önünde hesabı verilemeyecek bir vebale dönüşmüştür.
Ya Rab! Sözlerimiz kıymetini yitirdi, sana yalvaracak dilimiz ve yüzümüz kalmadı. Hesabımız çok çetin olacak biliyoruz.
73 notes
·
View notes
Text
Üsküp’de geziyoruz. Bir çocuk topluluğu var, içinden bir hınzır muhteşem ingilizcesiyle nerelisiniz dedi, Türk olduğumuzu söyleyince abi siz de mi yaaaa diye bir hüzün elmflf Mardin’den geliyorlarmış. 12-13 yaşlarındalar, sınava girmişler ve derece yaptıkları için ödül olarak yurt dışına çıkmaya hak kazanmışlar. İçime soka soka sarılmak istedim çok tatlıydılar
11 notes
·
View notes
Text










Her ay bir lçe geziyoruz, gezimizin bu ay nasibine Anadolu Hisarı düştü..gece gezmesi de ayrı bir keyif oldu..
9 notes
·
View notes
Text
Neden kimse Doğu Türkistan için bişi yapmıyor?Filistin diye gezerken neden Doğu Türkistan için bunu yapmıyouz?.Ee Filistin tamam din kardeşimiz,peki ya D.Türkistandaki Uygur kardeşlerimiz?Kan kardeşimiz değil mi olanlar.Biz Türk değilmiyiz!Ortalıkta Atatürkçü diye geziyoruz?Atamız bizimle böyle mi gurur duyuyor?Lanet olası İsraile karşı çıkabiliyoruzda neden Çin'e karşı süt dökmüş kedi gibiyiz?Bana bunu açıklayın hadi
20 notes
·
View notes
Text
Sikilmeden Geçen Günlerimin Acısını Çıkarıyorum! (5)
Sabah oluyor. Funda ve Lena uyanamıyorlar. Ölü gibi yatıyorlar. Kolay mı bir gecede 5 posta sikilmek. Üstelik Levent gibi bir aygır tarafından. Sabah kahvaltısı için iniyoruz aşağı. Bende de halen biraz yorgunluk var. Kızlar gülüyor, eğleniyor. Ama dikkat ettiğim bir nokta var, ne Fatih, ne Levent, ne Hüseyin (ki ben daha hiç görmedim onu), nede Selçuk bizimle kahvaltıya gelmiyorlar. Yemek te yemiyorlar bizlerle. Resmen onlar padişah, biz cariyeleriyiz. Ama asıl padişah Levent. Hepimizin sahibi Levent. Dördü de sabah erkenden çıkmış.
Alev kalkıyor masadan, "Yemek bittikten sonra herkes sıraya geçecek. Kocalarımız hediyeler aldı bizlere!" diyor. Tüm kızlar tempo tutuyoruz. Sonra kalkıyoruz, diziliyoruz. Hepimizin elleri önümüzde. Alev poşetlerle geliyor. İnanılmaz! I-Phone'un en son modeli. Şahane bir hediye. Ve elbiseler. Bana siyah uzun bir elbise alınmış.
Kahvaltıdan sonra odalarımıza çıkıyoruz. Bugün serbestiz. İsteyen Bodrum'a gidebilir. Canan ve ben bu arada yakınlaşmışız. Lena ve Funda'nın kahvaltıları odalarına çıkarılıyor. Canan ise, "Yediniz yarakları orospular, uyuyun! Amcıklar sizi!" diye şaka yapıyor. Lena altındaki tangayı çıkarıyor, "Baksana ne hale geldim yaa!" diye gösteriyor amcığını. Hakikaten, halen delikleri kendini toplamaya çalışıyor. Sonra Alev aşağıdan bize bağırıyor. İniyoruz. Tekrar sıralanıyoruz. Kocalarımız gelmiş. Dağılım yapılıyor. İki iki dağıtılıyor, 8 kız. Ama Canan ve ben açıkta kalıyoruz. "Ne oldu ya? Beni beğenmedi mi kocam?" diye soruyorum Alev'e. "Ne bileyim, anlamadım. Merak etme gece alırsın kesin yarak!" diyor.
Ne yapsak diye düşünüyoruz, Bodrum'a mı insek? Alev'e gidiyorum soruyorum, "Tamam inin! Ama geç kalmayın!" diyor. Tamam diyoruz. Zaten benim eski telefonumun kartı I-Phone uyumlu değil, kırılması gerekli. Hemen çıkıyoruz. Mercedeslerden birine biniyoruz. İki korumamız var, bunların biri aynı zamanda şöför. Arkada Canan'la ben. Kocalarımızın yeni aldığı elbiseler içinde çok seksiyiz. Korumalarımız ise rahat giyinmişler. Sanki karı koca gibi geziyoruz Bodrum'un içinde. Çok seviyorum burayı. Hemen kartlarımızı kırdırıyoruz, I-Phone'a takıyoruz. Karnım acıkıyor benim hafiften. Canan'a, "Hadi yemek yiyelim!" diyorum. Bir Hamburgerciye giriyoruz. Korumlarımız, "Daha güzel bir yere gitseydik ya!" diyorlar. Ama önemli değil. Oturuyoruz.
Yerken onlar ayrı masada. Çağırıyorum, "Gelsenize ya! Niye ayrı oturuyorsunuz? Orospuyuz diye mi ayrı oturuyorsunuz?" diye soruyorum. "Yok abla, olur mu öyle şey!" diyorlar. "Gelin gelin, çekinmeyin!" diye ısrar ediyorum. Gelip oturuyorlar. Onlar da yiyorlar yemeklerini. Konuşuyoruz. Birinin adı Hamit, 23 yaşındaymış. Diğeri de Halit. "Kardeş misiniz ya?" diye gülüşüyoruz. Kardeşlermiş. Nasıl tanıştıklarını merak ediyorum. "Biz aslında Fatih beyin korumalarıyız. Boşver nasıl tanıştığımızı..." diyor. "Peki! diyorum. Yemekler bitiyor. O bayıldığım tatlıdan alıyoruz.
Tatlılarımızı kaşıklarken muzurluk olsun diye Hamit'e, "Nasıl dayanıyorsunuz ya?" diye soruyorum. "Neye abla?" diyorlar. "Yani, adamlar am üstünde göt sikiyorlar? Sizde birşey yok mu? Sikebiliyor musunuz?" diyorum. "Bazen..." diyor Hamit, "Yani Fatih abi ne zaman bize iki tane karı yollarsa!" diye devam ediyor. "En son ne zaman karı siktiniz?" diyorum. "Bilmem... Baya oldu!" diyor Halit. "Yazık size ya! Onlar içerde bizi bağırta bağırta sikerken, siz ellerinizi mi sikiyorsunuz?" diyor Canan. "Yok abla... Biz de sikiyoruz!" diyor Canan'a Halit. "En çok kimi sikmek isterdiniz?" diyorum. "Lena sağlam karı. Sonra İrem'de iyi!" diyorlar. "Ee, biz? Bizi sikmez misiniz?" diyor Canan. "Sizi söylemedik abla, utandık ya..." diyor Halit. "Utanacak ne var? Orospuyuz biz! Söyle işte, siker misiniz bizi, sikmez misiniz?" diyorum. "Abla, yapma nolursun, başımızı belaya sokmayın, Fatih abi duymasın ne olur!" diyor. "Ya nolcak!" diyorum. Canan da, "İsterseniz sizede geçeriz bir kıyak!" diyor. İkisi de çocuk gibi heyecanlanıyorlar.
Kıyamam ya! Amsızlıktan ölüyordur bunlar. Bunları iyice doyurmak istiyorum. Ama önce biraz alışveriş. Canan'la giriyoruz bir mağazaya. Ne var ne yok alıyoruz, para sorun değil. İkibin liraya yakın fatura çıkıyor. Korumalarımız karttan çektiriyorlar. Hemen çıkıyoruz. Elimizdeki torbaları bagaja koyuyoruz. Hava çok sıcak. Canan'la arkaya geçiyoruz. "Sürsene ormanlık bir yere!" diyorum Halit'e. Halit sürüyor. "Ee, kim kimin kocası?" diye espri yapıyor Canan. Halit hemen, "Nagehan abla benim!" diyor. Kıyamam ya! Hamit de Canan'ı sikecek. Bir ormanlık alana geliyoruz. Halit ve Hamit iniyorlar, etrafa bakıyorlar. Kimse yok. Sonra biz iniyoruz. Hamit hemen Canan'ı alıyor, biraz ağaçlık alana gidiyorlar. Halit'le ben kalıyorum, arabanın arkasına geçiyoruz.
Uzanıyorum arka koltuğa. Halit üstüme çıkıyor. Başlıyoruz öpüşmeye. Dudaklarımız birbirine kenetleniyor. Deli gibi, hiç karı sikmemiş gibi öpüyor dudaklarımı. Sonra dillerimiz. Halit'in eli yavaşça benim kot şortuma gidiyor. Bacaklarımı okşamaya başlıyor. Gülümsüyorum. Sonra, beyaz askılı tişörtümü sıyırıyor Halit. Eli hemen memelerime gidiyor. Kabarık meme uçlarımı okşamaya başlıyor. "Çok mu özledin bebeğim meme emmeyi? Hadi yala beni!" diyorum. Yavaşça boynumu bırakıp memelerimi yalamaya başlıyor. Meme halkalarımda gezdiriyor dilini. Bebek gibi emiyor. Ben ise kafamı geriye yaslamış, yalanmanın keyfini çıkarıyorum. Halit yavaşça göbeğimi yalıyor. "Abla, çok lezzetlisin sen yaa!" diyor yalarken. İştahlı iştahlı yalıyor hemde beni. "Kaç aydır kadın yalamıyorsun sen ya?" diyorum, "Seneler oldu abla, seneler..." diyor.
Yavaşça kot eteğimi çıkarıyorum. "Offf ablaa! Deliğin tam yalamalık!" diyor. "Ee, yala canım!" diyorum. "Yok abla, yalamayayım ya..." diyor. Anlıyorum neden yalamak istemediğini, "Merak etme, temizim. Hergün 3 kere duş alıyoruz tatlım. Yani hastalığım da yok. Yalamak istersen yalayabilirsin!" diyorum. "Peki!" diyor, hemen dilini amıma atıyor. Önce amımın paket kısmını yalıyor. Yavaşça eliyle am dudaklarımı ayırıp, pespembe amcık deliğime dil darbeleri atmaya başlıyor. Eliyle memelerimi yoğururken, amıma giren dil darbeleri beni deliye döndürüyor. Kafamı sağa sola atıyorum, "Yala Halit! Yala! Dindir susuzluğunu!" diyorum. Amım sulanıyor yavaşça, birazda terden iyice kayganlaşıyor. Halit amcığımı bırakıyor, klitorisimi emmeye başlıyor. Ağzına alıp, diliyor, dakikalarca yalıyor. Bu kadar klitoristen uyarılmak beni kendimden geçiyor, sularımı bırakıyorum. Titreyerek, karın kaslarım kasılarak boşalıyorum.
Halit, "Ablammmm!" diyor, yavaşça doğruluyor. Kendi şortunu delmek üzere olan yarağını çıkarıyor. Çok kıllı, kıldan neredeyse belli olmayacak yarak. Yaklaşık 14-15 cm. Normal boyutlar yani. Fazlada kalın değil. Sıvazlıyor yarağını. Sonra amcığıma giriyor. Amıma girince elimde olmadan, "Ohhhh!" diye bir ses çıkarıyorum. Biraz ileri geri yapıyor, sonra üstümde yerini alıp, beni altında ezercesine sikmeye başlıyor. Halit deli gibi pompalıyor bana. Benim memelerimle onun göğsü, bana girdikçe sıkışıyor. Sonra biraz doğruluyor, memelerimi alıyor ağzına. "Ohhh! Haliiit! süper sikiyorsun kocacığım! Sik bu orospuyu! Dağııt! Doyur susuzluğunu aşkım! Kurban olayım sana!" diye onu gaza getiriyorum. "Ohhh! Nagehann!" diye inliyor o da.
Memelerimi eziyor elleriyle. Fazla hareket alanımız yok. Aslında daha fazla isterdim, ama Halit çok memnun halinden. Halit kalkıyor, "Abla domalsana! "diyor. İniyorum arabadan aşağı. O da iniyor. Kafamı arabanın içinde sokuyorum, elimle de destekliyorum. Halit arkama geçiyor. Elini götüme atıyor. "Yok Halitciğim... orası bugün yok!" diyorum. "Neden abla ya?" diyor, "Olmaz aşkım, akşam kocalarımız belki siker, bir günde iki yarak alamam oraya! Zaten geniş baksana!" diyorum. "Offf ablaa ya!" diyor, sikini amımın girişine hizalıyor, ittiriyor ve gene içimde. "Ohhhh! Haliiit! Boşalıyorum beeen! Ahhh! Sikicimmmm! Hızlan aşkımmm! Döv dibimi! Sik beni!" diyorum.
"Amını siktiğimin orospusu! kaç yarak girdi lan bu deliklere? Ha? Ne kadara satın aldılar lan seni? Doyumsuz orospu! Kaç gündür elimizi sikiyoruz lan sizin yüzünüzden! İnlemeleriniz sokaktan duyuluyor!" diyor. "Ohhh, evet aşkım. Günlerdir sikiyorlar bizi. Kanırtıyorlar. Şimdide sen sikiyorsun! Ohhhh! Hemde bedavaya!", böyle cümleler eşliğinde sularım geliyor. Sularım gelince, Halit çıkarıyor yarağını, "Ablaa, geliyooor!" diyor. Hemen eğiliyorum, ağzıma alıyorum. Am sularımla tatlanmış yarağının ucunu delirmiş gibi diliyorum. "Aç ağzını şılllııık!" diyor, ve dölleri ağzımda. Yarağı kalp gibi atıyor. Tek bir damlasını ziyan etmeden yutuyorum döllerinin.
Halit arabanın arka koltuğuna yığılıyor, "Ablammm!" diyerek sıvazlıyor yarağını. Ben de oturuyorum arka koltuğa. Külodumu giyiyorum. Şortumu giyiyorum. Halit hala doymamış gibi. Ama vaktimiz yok. Az sonra Canan ve Hamit geliyor. Canan arka koltuğa yanıma geliyor. Hamit ve Halit öne geçiyor, direksiyonda Halit. Ve sürmeye başlıyor arabayı, "Ulan orospular, bitirdiniz bizi lan! Ne am varmış sizde. Bir orduyu alırsınız lan!" diyor. Canan'la birbirimize bakıyoruz. Ve araba geliyor malikaneye. İniyoruz arabadan. İçeri giriyoruz. Halen kimse yok. Hemen odamıza gidiyoruz. Canan önce duşa giriyor. Ben telefona bakıyorum. Çocuklar aramışlar. Arayıp konuşuyorum. Eski kocam aramış birde. Niye arar ki beni? Açıyorum telefonu, arıyorum eski kocamı...
"Nerdesin sen?!" diyor. "Sana ne! Sana hesap mı vereceğim!" diyorum. "Ulan orospu, kimin altındasın lan? Anneni aradım yoksun orda. Söyle kimlesin!" diye bağırıyor. "Eee siktir git be, orospu çocuğu!" deyip kapatıyorum. Ellerim titriyor sinirden. Telefonu fırlatasım geliyor. Sonra o tanıdık ağlama krizleri. Uzun zamandır ağlamıyordum böyle. İçim boşalıyor resmen ağlamaktan. Canan çıkıyor duştan, çırılçıplak. "Ne oldu canım?" diyor. Anlatıyorum. Sonra beni duşa sokuyor. O yıkıyor beni. Çıkıyorum duştan, duş biraz rahatlatıyor beni.
Akşam oluyor. Akşam yemeği için iniyoruz. Tam merdivenlerdeyken, Alev geliyor yanıma, "Fatih beydesin bu gece. Soyun çabuk. Çıplak gideceksin yanına!" diyor. Oracıkta soyunuyorum. Alev çamaşırlarımı alıyor. Birlikte tekrar yukarı çıkıyoruz. Odaya giriyorum son kez kendime bakmak için. Alev geliyor yanıma. Sanki tecavüzcü. Bana dokunuyor. Götüme vuruyor şaplağı. Heyecanlanıyorum. Farklı bir heyecan bu. "Eee güzelim... Ne zaman baktıracaksın tadına?" diyor. İlk kez bir kadınla bu kadar yakın yakınayım. Gözlerine bakıyorum, "Ya... Ben Lezbiyen değilim..." diyorum. Amıma sokuyor parmağını Alev. "Ahhhh! Napıyorsun!" diyorum. "Ohooo... Ama bak. Foseptik çukuru gibi!" diyor, gülüyor. "Alev bırak beni. Fatih'e gideceğim. Ne olursun bırak!" diyorum. Suratımı tutuyor. "Merak etme, bırakacağım. Ama senin tadına bakmadan asla bırakmayacağım! Yarın gece benimsin! Kocalarımızlada konuştum! Benimsin orospum!" diyor. Bırakıyor.
Alev çok seksi olmasada, güzel bir kadın. Hani pornolarda olur ya 'MILF' diye bir kategori. Aynen o kategoride. Son kez bakıyorum kendime. Çok ateşliyim. Ama artık saçlarımın renginden sıkıldım. Kızıl mı yapsam? En iyisi yarın gideyim kuaföre. Belki Halit siker beni gene.
Neyse, giriyorum Fatih'in odasına. Yatakta oturuyor, önünde Lena diz çökmüş emiyor sikini Fatih'in. Bu adamlar sikişmeden duramaz mı! Lena da helal olsun yani, günlerdir en çok sikilenimiz o. Orospunun amı götü durmuyor ki. Fatih bana, "Geç otur!" diyor. Ben hazırlanıyorum yarağı almaya ağzıma, ama izlememi istiyor. Lena'nın saksosunu izliyorum. Ve ağzına boşalıyor Lena'nın. Lena kalkıyor, öpüyor Fatih'in dudaklarını, çıkıyor. Fatih sarışın, mavi gözlü. Çok yakışıklı. Ama yarağı Levent'in yarağının yarısı kadar. Küçük sayılabilecek bir yarağı var. Oturuyorum karşısına. Kalkıyor, bir sigara yakıyor. Sonra yanıma geliyor. Yarağı hemen ufalmış. "Rakı içer misin?" diyor. İçerim. Bir tek dolduruyor bana da. Yemeğimiz önümüze geliyor. Rakı sofrası. Rakımızı yudumluyoruz, yemeğimizi yiyoruz. Sigara üstüne sigara yakıyor Fatih. Ben de tabi. Konuşmaya başlıyoruz:
- Bugün Canan buradaydı. diyor Fatih.
- Hadi ya...
- Evet, senin ağladığını söyledi. Hayırdır güzelim?
- Yok, bir şey Fatih!
- Var var, söyle bakalım...
- Ya, eski kocam aradı. Küfürler falan...
- Kocandan ayrı mısın?
- Evet.
- Çoluk, çocuk?
- İki tane.
- Sen en çok ilgimi çeken kadınlardan birisin biliyor musun?
- Aa, neden?
- Çünkü seksi severek yapıyorsun. Bugün Halit ve Hamit'e vermişsiniz?
- Evet... Seksi seviyorum. Üstelik para kazanıyorum.
- Burdaki birçok kız sadece para için burada.
- Öyle mi?
- Tabi. Yarak isteseler her biri istediği yarağı bulur dışarıda. Şu Lena denen orospu niye hep altımızda sanıyorsun? Kız kendini bize siktirmek için yapmadığı kalmıyor.
- Öyle valla. Lena sağlam kaşar.
- Delikleri de kocaman.
- Öyle. Levent sikerken görmüştüm.
- Sana bir teklifim var Nagehan.
- Nedir?
- Telefonunu ver, kocanla ben konuşayım. Seni rahatsız etmesin. Ayrıca her ay parasal yardım edelim sana.
- Olmaz! Kocamla konuşun, ama parasal yardım olmaz.
- Bak, gerçekten ben bunu senden etkilendiğim için yapıyorum.
- Ne yani? Senin orospun muyum bundan sonra?
- Neden olmasın?
- Kuma mı olacağım?
- Olur musun?
- Ee, iyide, benim çocuklarım var. Onlar bilmeyecekler mi?
- Bilmeyecekler. Zamanı gelince açıklarsın.
- Ya ama.. Ben.. Yani nasıl desem. Ben yarak yemeye alıştım!
- Hahaha. Kolayı var güzelim. Çık gene istediğin yarağı ye. İstersen çalış. Ama İstanbul'a döndüğümüzde olacak bu. Burada gene bizim orospumuzsun.
- Sadece ben mi?
- Hayır. Canan da bundan böyle benim. Yani 'gözdelerimsiniz'
- Siz iyice haremi kurdunuz ya.
- Güzel olmuyor mu?
- Oluyor valla. Peki, nerden çıktı bu kadınları toplama işi. Yani nasıl bir fantazi bu?
- Bilmem. Ama güzel ya. Düşünsene kaç tane kadın seni görür görmez domalıyor. Yani biz seksi zevk için yapıyoruz. Aşk meşk geçti bizden. Biz sikimizin keyfindeyiz. Hayatı yaşıyoruz kısacası.
- Öyle valla. Bende sırf erkeklerden kurulu bir haremde olmak isterdim.
- İşte Canan da, sen de, bu yönünüzle farklısınız. Doymuyorsunuz lan!
- Valla öyle şekerim, işine gelirse.
- Bak bak, hitaplara bak! Orospu seni!
- Hahahaha... Peki, madem gözdenim, senden bir şey isteyeceğim.
- İste bakalım Nagehan?
- Benim adım Nagehan değil. Günseli. Günseli de bana.
- Peki Günseli, iste bakalım?
- Fantazide sınırın olmasın, olur mu?
- Var gibi mi görünüyor?
- Yok. Benim bahsettiğim farklı. Mesela sik beni, ama sikerken sert ol. Dağıt beni. 4-5-6... kaç erkek bulabiliyorsan at beni içlerine. Hiç gocunmam. Ben yarak yemeye alıştım. Bırakamam...
- Tamam, sen rahat ol. Seni zevk içinde yaşatacağım. Bundan sonra benim karılarımdan birisin.
Kalktı, çekmeceden bir anahtar aldı verdi bana.
- Bu ne aşkım?
- Yazlığımızın anahtarı. Bundan sonra bu ev senin güzelim...
- Ne? Ben...
- Saçmalama, al şunu! Merak etme. Bundan sonra para konusunda hiçbir sıkıntın olmayacak. Ayrıca kocanı da aratıyorum. Birde, anlattı bana Canan, Ahmet diye bir şerefsiz varmış? Seni rahatsız mı ediyor piç?
- Evet. Canan anlatmıştır borç olayını...
- Anlattı. Ahmet'le de konuşacağım. Bundan sonra kimse seni rahatsız edemeyecek.
- Ben... Çok... Minnetarım sana! İyi ki almışsınız beni buraya..
8 notes
·
View notes
Text
yemek yaparken tezgaha gelir, koltukta otururken koltuğa gelir, yatakta yatarken yatağa gelir, tuvaletteyken banyoya gelir sğdşsldkepdlelpd o kadar yapıskan bir kedimiz var ki götle don gibi geziyoruz
13 notes
·
View notes
Text

Mezar taşından önce adını koluna yazdıran çocuklar..
Ölürken cesetlerinin bulunması kolay olsun diye.
Biz de başımız dik geziyoruz sokakta heyhat 😢
61 notes
·
View notes
Text

Günün ilk saatlerine hadisle başladık…
Bak sen şu işe, kahve yerine hadis içiyoruz!
Kimi sabah kahvaltıya koşar, biz huzura...
Ama dur bakalım, bugün işler ters gidebilir:
Hadisle başlayan bir gün ya çok güzel geçer,
ya da sabır sevabımız tavan yapar!
Mesela otobüs geç kalır — "Sabreden derviş…" deriz.
Sınavda zor soru çıkar — "Allah kolaylık versin" moduna geçeriz.
Hoca yoklama almaz — "Bu da nimettir" diye seviniriz.
Arkadaş borcunu hatırlatır — "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diye iç çekeriz.
Hadisle başladık mı tamamdır.
Bir elimizde tesbih, diğerinde sınav kağıdı...
Dünya bizi yormaya çalışsın dursun,
biz zaten iman gücüyle “%100 şarjlı” geziyoruz.
Sonuç mu?
Bugün de güzel geçer, çünkü biz sabahı Resûl'ün sözüyle selamladık.
Geri kalan gün, artık bizle başa çıksın bakalım!
6 notes
·
View notes