Tumgik
#hakaret davası
webdijitalmedya · 1 year
Text
Hakaret Mi?
Tumblr media
0 notes
tahancihukukburosu · 1 year
Link
Tumblr media
Tahancı Hukuk Bürosu olarak, Hakaret Nedeniyle Manevi Tazminat Davası nedir, Hakaretten dolayı manevi tazminat davası açılabilir mi? Hakaretten dolayı ne kadar tazminat alırım? sorularına yanıt verdik.
0 notes
selcandy · 24 days
Text
Ya size bir şey diyeceğim, kendimi tutamıyorum.
Hoşlanmadığınız bir insanın arkasından, arkadaşlarınızla çay kahve içerken “ya o da çok geri zekalı bir tip” diyebilirsiniz. Gidip de o insanın yüzüne “sen çok geri zekalısın” derseniz, TCK’nın 125. maddesi o kişiye size hakaret davası açma hakkı doğurur. Yargıtay “geri zekalı” kelimesini hakaret suçlarına dahil ediyor. Bu madde, birisine hakaretten ötürü ceza vermek için en az üç kişinin ihtilatını şart koşuyor, yani üç kişinin “evet öyle söyledi, biz duyduk” demesi gerekiyor. Eğer sen verdiğin sokak röportajında “hepiniz beyni emcüklenmiş geri zekalılarsınaaz” diyorsan ve bunu üç kişiden fazlasının izleyeceğini biliyorsan, devamında ne olmasını bekliyorsun ki? Ne bekliyordun ablacım yani tam olarak?
Yine “hukuksuzluk” kelimesini yersiz nedensiz cümle içinde kullanarak yeterince boş yaptığımızı düşünüyorum. Halk kahramanımız Dilruba, isnatı ispatlayan bütün şartları karşılıyor sağ olsun. Bugün olaya Atatürk falan da dahil olmuş, belki biraz da o tetikledi beni. İnanın bana muhtaç olduğumuz kudreti içinde muhafaza eden asil kan bu kan değil, “geri zekaalalaaaaar” değil yani.
Bir düşünceyi ifade etmenin binbir türlü yolu var, Türkçe bu bağlamda dünyanın en avantajlı dillerinden biri. Düşünce ve hakaret arasındaki farkı idrak etmeden düşünce suçu ve hakaret suçunu da ayırt edemezsiniz. “Ülkemizde şunlar, şunlar yaşanıyor fakat birileri hala bunları yaşatan tarafı destekleyebiliyor ve ben bunu anlamsız buluyorum” demek olayı bambaşka bir boyuta taşıyor, siz de hissettiniz mi? Laf böyle gelişmiş olsaydı sonunun böyle olacağını hiç zannetmiyorum, ha öyle denseydi ve sonu yine böyle olsaydı günlerdir kuyruğuna basılmış gibi cırlayanlardan biri de ben olabilirdim, bilemiyorum.
Daha çok şey söyleyebilirim de etraf yalnızca işine gelen şeyler dile getirildiğinde ağzına geleni söylemenin hak ve özgürlük olduğuna inanan insanlarla dolu, belirli bir noktadan sonra narin bedenim onca aduketi kaldıramayabilir.
80 notes · View notes
mavilisiir · 2 months
Text
Buradan cahil cahil konuşan , dişinin arasındakine sahip olmaktan bihaber insan müsveddelerine haykırıyorum:
Şehid olan Haniye ve birçoğuna bir Arap için Instagram kesildi , o oldu , bu oldu derken hiç utanmıyor musunuz acaba.
Tüm ailesi şehid olmuş , Allah davasına kimseden korkmamış ve öleceğini bile bile birileri gibi Avrupa'ya , Amerika'ya yahut İsviçre'ya kaçmamış , vatanını , emanetini savunmuş insan ; hem Allah katında hem garip şahsım nazarında kahramandır.
Davası olmayan insana hayvan denir ki hakaret anlamında demiyorum zira hayvandan farklı bir şey yaptığını düşünmüyorum.
Yarın ruz-ı cezâda ağlaya zırlaya af dileyip pişman olacak bir şeyden kaçının ha benim inancım yok, Allah da yok diyene de şunu söylemek istiyorum.
İki gram beyninle bilimsel arayışlara girip kendini mahvederken şunu da düşün Ya varsa? Bilimde iki sonuç vardır sadece bir netice ile düşündüğünü varsaymak da bilim değil zillettir.
10 notes · View notes
rruya · 27 days
Text
Tumblr media
hakaret davası actıracak kadar sövebilirim sana
10 notes · View notes
naftalin2027 · 10 days
Text
Herkes İçin Siyer(7.Bölüm)
✓Ön yargı insanın ocağını batırır karşısında ki peygamber dahi olsa
✓ALLAH Firavun'un sarayindan Musa yi çıkaracak
✓Erkam b.ebil Erkam 18 yaşına girmiş ve aynı zamanda yeni evlenmiş bir gençtir.
✓Efendimiz Kabe'nin bahçesinde oturmuş insanlar beni heryerde engelliyor ne yapacm diye düşünürken Erkam b.ebil Erkam gelir efendimizle konuşur iman eder.
✓Evim evindir bende senin hizmetçinim evimi istediğin gibi kullanabilirsin der ve orda başlar mektep
✓İnsanlar uykuda iken dava adamı ayakta ise kazanır. Mekkeliler öğle kaylule uykusunda iken iman edenler Erkam b.ebil Erkamin evine giderler.
✓Bizim bal ayımız risalet dawasına hizmettir.
✓Dar'ul İslam ın Erkam b.ebil Erkamin evinde olmasının sebepleri
*Mesafe kabeye çok yakın
*Ev toplu şekilde ibadet etmek için büyük ve geniş
*Efendimize en çok hakaret eden mahzunoğullarina ait Erkam bin ebil Erkam in evinde olacağını kimse tahmin edemez
*Mekkeliler böyle bir dava için gençlerin kullanılacağını düşünmedi
✓Ben gençlerle teyit edildim.
✓Risalet davası bugün yetim sancağın boynu bükük
✓Gizli davet yok özel davet var ilk önce seçilmiş insanlar seçim nasıl ahlak olarak en iyi olanlar.
✓Dar'ul İslam ın Süreci
*Özel davet gizli teşkilatlanma
*Açık davet gizli teşkilatlanma
*Açık davet açık teşkilatlanma (hz.omer Müslüman oluyor).
✓Semanın (Vahyin) dili kadının lehinedir.Peygamber efendimiz hayatta iken biz ona kadınlar la ilgili soru sormaya korkardık.cunku mutlaka bişey olurdu vahiy gelir ayetler inerdi
✓Zühd dünyaya küsmek değil nimetler elinde varken dünyaya meyletmemektir.
✓Bilal bizim efendimiz dır.Başka bir efendimiz{Ebubekir} onu azad etmiştir.
✓Dar'ul İslam ın eğitim metodu
*Sağlam akide(tevhid iman)
*Aklı kavram olarak geliştirme (İslam ölürken dirilten bir dindir).
*Ruhları inşaa etme(zulüm gördüğünüzde terketmeyin mevki sahibi olursanız kibirlenmeyin)
✓Dar'ul İslâm da bildiklerimizin muallimiyiz bilmediklerimizin talebesiyiz
✓Uykularimiz sünnet üzere olmadığı için uyanık gezemiyoruz.
✓Hz.aişe (ranh) tarihten cogyrafyadan her alandan soruyorlar Hz Aişe her sorunun cevabını verince şaşırıyorlar bunları nerden biliyorsun diye soruyor kardeşinin oğlu:
"Benim muallimim Hz.Muhammed(sav) idi " cevabını veriyor
✓Dar'ul İslam'ın azığı iman Kur'an gözyaşı dır.
✓Wahiy katibi sıfatını alıyor Erkam b.ebil Erkam.
✓Hicretten sonra peygamber efendimiz e arsa hediye ediyorlar efendimiz Erkam nerde bunu ona hediye edeceğim diyerek ona olan vefa borcunu ödüyor.
✓Erkam b.ebil Erkam ölüm döşeğinde iken bana sad bin ebi vakkasi çağırın beni o yıkasin buyuruyor.Sad b.evi vakkas(ranh)onu gözyaşları içinde yıkayıp defnediyor.
Herkesiçinsiyer
Muhammed Emin Yıldırım
4 notes · View notes
varesteseyyahh · 6 months
Text
İmamoğlu kazandım diye seviniyor ama hakkındaki hakaret davası 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası bence Yargıtay tarafından hızlıca onanır. Bu cezanında net kesin yatarı 4 aydır. Yani memnu haklarını kaybetti. Memnu hakların iadesi içinde 3 yıl beklemesi gerekir. Toplam 5 yıl ay 15 gün kaybı olucak 10 yıl sonra yeniden adaylığını koyabilir ancak
2 notes · View notes
vedatcelik13 · 9 months
Text
Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş esasa dair savunma yaptı.
(25 Aralık 2023- Pazartesi)
Demirtaş'ın savunmasının tam metni şöyle oldu:
7 YILDIR İLK DEFA BANA DOĞRUDAN SAVUNMA HAKKI VERİLDİ
Daha önce kısmen savunma yapma imkanı buldum. 3 yılı aşkın süre yargılandığım tek sanıklı dosyada 40'ı aşkın fezlekeden yarısı anca tamamlanmışken Dosya 22. Ağır Ceza Mahkemesi ile birleştirildi. Burada ben, Figen Başkan ve Sebahat Başkan sorgularımız bile yapılmadan esasa ilişkin mütalaaya geçildi. Dolayısıyla 7 yıldır tutuklu olmamıza rağmen ilk defa savunma yapıyorum, ilk defa suçlamalara cevap verme fırsatı buluyorum. Çünkü bugüne kadar yapılan savunmalar ya tutukluluk incelemesi ya da suçlamalara cevaptı. Orada kısmen suçlamalara cevap vermiştim. 7 yıl 2 ay buldu tutukluluk süremiz. Meydanlarda yargılandık, televizyonlarda yargılandık, Meclis kürsüsünde yargılandık, hakkımızda hüküm verildi. Her birimiz ayrı ayrı ‘terörist’ olarak ‘barbar’ gibi gösterildik bugün bile cenaze törenlerinde hala bizlere hakaret ediliyor, hala ‘terörist’ olarak gösteriliyoruz, ama 7 yıldır ilk defa bana doğrudan savunma hakkı verildi.
SAVUNMAMI MAHKEMENİZE YAPMIYORUM, HALKIMIZA SUNUYORUM
Bunun bilinmesi lazım, sorgu hakkımız bu heyet tarafından gasp edildi, diğer arkadaşlarımız uzun konuştular diye sorgumuzdan vazgeçildi. Savunmama başlayacağım ama kaç gün sürer bilmiyorum. En hızlı şekilde savunmamı toparlamaya çalışıyorum ama savunmamı size vermiyorum. Ben savunmamı mahkemenize yapmıyorum, halkımıza sunuyorum. Çünkü siz de bu davanın bir parçasısınız. Onurlu bir görevi üstlenmiş siyasetçiler olarak halkımıza verdiğimiz özeleştiri olarak konuştuk, konuşacağız. Savunmam ne kadar sürer bilmiyorum. Ama 42 ayrı fezleke 19. ACM'den bu dosya ile birleşti. 42 ayrı suçlama orada var. Burada da Kobanî Davası adı altında binlerce suçlama var. 9 yıldır sürdürdüğünüz kumpasa ben kaç günde cevap veririm bilmiyorum. Bir masa dolusu binlerce savunma evrakı 7 yıldır yaptığım hazırlıklardı. Bugüne kadar savunma imkanı bulmadık. Mahkeme savunma hakkımı kesmediği sürece bütün suçlamalara cevap vereceğiz. Ama mahkemeniz bu kadar savunma yeter biz daha fazla savunma hakkı tanımıyoruz derse mikrofon sizde ben de bitirmiş olurum. Davanın bağlantılarını ortaya koyacağım. Herkes şunu bilmeli ki hakkımdaki suçlamaların tamamı yaptığım konuşmalardır. Herhangi bir gizli faaliyet veya çalışma ile suçlanmıyorum. 8 yıl 15 yıl önce yaptığım miting konuşmaları dışında tek bir delil dosyamda yoktur. Bu arkadaşlarımın tamamı için geçerlidir. Ben kendi savunmamı yaptığım için tekil konuşuyorum. Arkadaşlarım zaten belirttiler.
ÇATIŞMA VE SAVAŞIN BİTMESİNİN YOLU TECRİDE SON VERİP DİYALOG YÖNTEMLERİNE DÖNMEKTİR
Bu bir siyasi intikam davasıdır. Biz siyasi amaçlar için rehin alınmış siyasetçileriz. Bugün başlayacak ve günlerce sürecek savunmamda mecburen bu konuşmalarımı anlatacağım. Çünkü savcı beni başka bir şeyle suçlamıyor, suçlayamıyor. Zaten tüm siyasi faaliyetlerim halkın gözü önünde gerçekleşen yasal faaliyetler olduğundan konuşmalar dosyaya konulmuş durumda. Bakın bugün ülkenin evlatları çatışmalarda hayatını kaybediyor bu ölümleri durduramadığımız için biz kahroluyoruz. Fakat iktidar devlet el ele verip bizim gibi barış isteyenleri hapse atıp savaş politikalarından medet umuyor. Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Acıları ortaklaştırmak yerine bugün timsah gözyaşı döken iki yüzlülerdir. Bu savaş artık bitmelidir, silahlar tümden devre dışı kalmalıdır. Bunun da yolu siyaseti öne çıkarmaktır. Tecride son verip diyalog yöntemlerine dönmektir. Müzakere ve diyalogdan kaçanlar bu ölümlerin sorumlusudur. Kendi siyasi ikbali için silahtan savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlüdür. Halkın evlatlarının kanı üzerine kendisine iktidar alanı yaratanlar ahlaktan nasibini almamış vicdansızlardır. Türkü’yle, Kürdü’yle bugün Türkiye toplumu barış için sesini yükseltmelidir. Sizi milliyetçilik galeyanıyla gaza getirenlerin bir eli yağda bir eli baldayken evlatlarınızı savaşa göndermekten geri durmuyorlar.
DEMOKRATİK ÇÖZÜME İNANAN SİYASETÇİLER OLDUĞUMUZ İÇİN YILLARDIR REHİNEYİZ
Bu gidişata dur diyecek olan sadece ve sadece yoksul halktır. Türk ve Kürt el ele verirse ‘savaşa karşıyız’ diyebilirse birlikte ve kardeşçe yaşamak çok daha mümkün olabilir. Huzuru sağlamak, demokrasiyi büyütmek çok daha kolay olur. Biz barış isteyen demokratik çözüme inanan siyasetçileriz. Sırf bunu istedik diye yıllarca rehin tutulmamıza rağmen halen içeriden barış diye haykırıyoruz. Ülkeyi yönetenlerde oturdukları sıcak yerden her gün savaş kararları veriyorlar. Türk halkının bu ikiyüzlülüğü artık görmesi gerekiyor. Kimin savaş kimin barış istediğini anlaması gerekiyor. Filistin’de barışı savunurken kendi ülkesinde barış isteyenleri içeri atmak tecrit uygulamak iki yüzlülük değilse nedir?
-20 DERECEDE OPERASYONA GÖNDERDİKLERİ GENÇLERİN SIRTINA KÜRT SORUNUNU YÜKLEYENLERDEN HESAP SORULMALIDIR
Biz her koşulda ilkeli davranmaya barışı savunmaya devam edeceğiz. Bugün Türkiye evlatları için ağlıyorsa dönüp siyasetçilerden hesap sorma vaktidir. Sıcak koltuklarından operasyon kararı verirken -20 derecede operasyona gönderdikleri gençlerin sırtına Kürt sorununu yükleyenlerden hesap sorulmalıdır. 20-22 yaşında genç çocukların toprağa verilmesini acısını biz yaşarken bizi teröristlikle katillikle suçlayan bütün iktidar yanlısı olanlar bu kandan beslenenlerdir. Hayatlarında barış sözcüğünü ağzına almadan 5 dönem milletvekilliği yapan parlamenterler var. Türkiye’nin en zengin milletvekilleri onlar.
BUNUN ADI SAVAŞTIR
Süleyman Soylu dün Sırrı Sakık’a ‘Ne savaşı bu terörle mücadeledir’ demiş. Bunun adı savaştır savaş. Bu savaş değilse iç hukuku hatırlatırım. Polis yetki TSK yetki kanununda operasyonların nasıl yapılacağı bellidir. Operasyona girmeden önce velev ki bir silahlı mukavemet olursa ne yapılacağı bellidir yasada. Teslim ol çağrısı yapılır. Teslim ol çağrısına karşılık silahla karşılık verirse bölge güvenlik altına alınır, yasada bunlar yazıyor. Yasaya göre böyle yapılır. Buna rağmen ısrar ederse öncelikli olarak sağ yakalamak için operasyon yapılır. Sivil halkı tehlikeye atmayacak şekilde gerektiğinde etkisiz hale getirilir.
BURADA GÖRDÜĞÜNÜZ SİYASETÇİLERİN HEPSİ BARIŞ İÇİN MÜCADELE ETMİŞLERDİR
İç hukuk böyle söyler. Ne yapılıyor? İHA ve SİHA ile infaz yapılırken F-16 ile bombalarla öldürülürken teslim ol çağrısı mı yapılıyor? Yok! Doğrudan Cenevre Sözleşmesi’ne tabiidir. Soylu, sen bunu bilmiyor musun? Bunun adı savaş hukukudur. Savaş hukukuna uyulması lazım. Herkesin uyması lazım savaş hukuku budur işte. Biz savaşa kökünden karşıyız, bu çatışmalar oluyorsa bunun adı savaştır ve herkes bu hukuka uymalıdır. En onurlu görevimiz savaşa son vermektir, çatışmaları bitirmektir. Türkiye’de birlikte huzur içinde yaşayabileceğimiz koşulları oluşturmaktır birinci görevimiz. Burada gördüğünüz siyasetçilerin hepsi barış için mücadele etmişlerdir.
SİZ SAVAŞ KARARI ALIRKEN EVLATLARINIZ MI XAKURK’TA ZAP’TA NÖBET TUTUYOR?
Bugün milletvekillerimizi suçlayanlar bu ülkede barış olsun diye bir dakikalarını harcadılar mı? Tırnaklarını bile feda etmediler. İYİ Parti, MHP, AKP milletvekilleri ki bir kısmını tenzih ediyorum. Çoğu büyük işadamı. Büyük yatırımları var. Lüks çiftliklerde oturuyorlar. Lüks arabalarının haddi hesabı yok. Siz savaş kararı alırken evlatlarınız mı Xakurk’ta Zap’ta nöbet tutuyor? Gönderin bakalım evlatlarınızı. Bir gönderin bakalım evlatlarınızı, gönderin bakalım bu kadar rahat savaş çığırtkanlığı yapabilecek misiniz? Bizim içimiz yanıyor. Ben defalarca söyledim. Dün toprağa verilen 12 asker benim kardeşimdir. Bu ülkenin yoksul halkının evlatlarıdır. Keşke barışı sağlayabilsek, onlar yaşayabilselerdi. Sorumluluk bizdedir. Biz ahlaken kendimizi sorumlu görüyoruz. Kabul etmiyoruz bunu.
SORUMLU DEM PARTİ DEĞİL, SİZSİNİZ
Şu salonda olanlar parlamentoda olan temsilcilerimiz barış için ne yapılması gerekiyorsa hazırdırlar. Ağzını açan katliamdan, son terörist kalıncaya kadardan bahsediyor. 50 yıldır sürüyor bu teraneler, 50 sene oldu bu teraneler 50 sene. Bir şehit yakını dün ‘yeter’ diye bağırıyordu. Haklı yeter artık kimi kandırıyor bunlar. Hem bu gençlerin yaşamının sorumlusu olacaklar hem de pişkince dönüp DEM Parti’yi suçlayacaklar. Sorumlu sizsiniz, operasyonlara gönderen sizsiniz. Dem Parti günlerdir ne öneriyor? 20 yaşındaki çocukları dağa gönderip öldürmeye göndermeyin diyor DEM Parti. Kolay basit bir yolu var, maliyeti en düşük en onurlu yolu var diyor, meydanlarda yürüyüş yapıyor. Ama polis gazlıyor, copluyor, tutukluyor.
DEM PARTİ ‘TECRİDİ KALDIRIN, ÖCALAN İLE GÖRÜŞÜLSÜN’ DİYOR, BUNUN NEYİ YASAYA AYKIRI?
Dün DEM Parti Gençlik Meclisi üyelerinin gözaltına alınmasını hatırlata Demirtaş, “DEM Parti ‘askerleri ölüme göndereceğinize gelin tecridi kaldırın, Abdullah Öcalan ile görüşülsün’ diyor. Bunun neyi onur kırıcı? Neyi yasaya aykırı? Neyi gayrı meşru? Buna kulak verip bunlar ne diyor dinleyelim demek yerine bunu söyleyen terörist, katil. Meclis’te oturup trilyonluk ihaleleri götürüp akşam eğlencede mikrofonu uzatınca da milliyetçi öyle mi? Hadi oradan! Bizi burada yargılayan zihniyete de sesleniyorum. Asıl savaşın sorumlusu sizsiniz, dün toprağa verilen 12 evladın sorumlusu sizsiniz. Biz değiliz, partimiz değil, siyasetimiz değil, biz barış siyasetçileriyiz. Barış nasıl olacakmış efendim, teslim olunacakmış! Teslimiyetin adı ne zamandan beri barış oldu. Teslimiyet teslimiyettir. Biz teslim olacakmışız! Neye? Türk’ün resmi ideolojisine. ‘Hepimiz Türk’üz, anadilimiz Türkçe’dir’ deyince sorun çözülecekmiş. Diyelim onların bahsettiği barışı biz de teklif edelim. Teklif ediyorum; İYİ Parti, AKP, MHP liderlerine ben de onların teklif ettiği şeyi teklif ediyorum. ‘Kürdüm’ deyin bu mesele çözülsün. Böyle olur mu? Böyle bir onursuzluk kabul edilebilir mi? Onurlu barış dediğimiz Türkün, Kürdün, Alevinin, sünninin özgürce yaşadığı barış ortamıdır.
7 YILDIR HAPİSTEYİZ HALEN BARIŞ DİYORUZ
Karmaşık bir olay değil evet 50 yıldır kan dökülüyor. Neredeyse 150 yıldır Osmanlı’dan beri devam eden isyanlar var. Araya kan girmiş, öfke var, intikam duyguları var. Bu da bir realite. Fakat bunu kaşımak yerine acıları ortaklaştırmak gerekirken bugün barış diyeni linç eden, barış diyen akademisyeni görevden alan gaz diyen cop diyen bu siyasetle sonuç bu oluyor. Bu acı sonuçlar ortaya çıkıyor. Kimse bizi suçlamasın. Türkiye toplumuna sesleniyorum, zerre kadar ahlaki değeri olanlara sesleniyorum. Aydın'da Manisa'da konuşma yaparken suçlandığım şeylere cevaben de söylüyorum; biz birlikte yaşayalım diye uğraştık. Silahlar sussun diye uğraştık bu ülkede kan akmasın diye uğraştık. 7 yıldır bunun için burada hapisteyiz, halen barış diyoruz. Arkadaşlarımızın annesi babası kardeşi vefat etti, taziyelerine 1 saat gitti geldiler, acılarını hücrede yaşadılar. Pandemide bizi ölüme terk ettiniz. Depremin acısını burada yaşadık. Bunların hepsini siz yaptınız. Ailelerimiz kaza geçirdiler benim annem sakat kaldı. Benim annem sakat şu anda, tekerlekli sandalyede, buraya gelemiyor. Cezaevi yollarında kaç aile kaza geçirdi? Neler yaşatmadınız ki bize? Ne diyoruz 7 sene sonunda söz alan her arkadaşımız gibi barış diyoruz. Dalga mı geçiyorsunuz, bunu diyenler terörist ezeceğiz bitireceğiz diyenler vatansever? Böyle bir iki yüzlülüğü kabul etmiyoruz. Savunmalarımda altını çizeceğim tüm konuşmalar yıllarca bunu savunduk, Partim adına bunu savunmuşuz. Çözümü savunmuşuz.
BİZE HAKİM TAKLİDİ YAPMAYA DEVAM EDİYORSUNUZ
İleri sürdüğünüz suçun infazından daha fazla bizi cezaevinde tuttunuz. Daha yargılama bitmeden bizim örgüt üyesi olduğumuza karar verdiniz. Burada cezaevinde duyuyorum, kimse ile temasımıza izin verilmiyor ama duyuyoruz. Cemaatten yargılayıp 6 yıl üç ay verdiğiniz örgüt üyeliğinden kişiler 2 yıl önce cezalarını bitirdiler tahliye oldular. Örgüt üyeliğinden hükümlerini bitirdiler, biz 7 yıldır tutukluyuz. Buradakilerin hepsini daha siz yargılama başlarken örgüt üyesi olarak kabul ettiniz. Şu an bize örgüt üyeliği cezası vermeniz lazım ki yattığımız karşılansın. Bizi yargılamadan önce fiilen uygulamanızla bizi örgüt üyesi ilan ettiniz. Bu sizin kesinlikle oyunuzu açıklamanız demektir, bu önyargıya işaret eden en somut delildir. 7 yıl tutukluluk; yasada bile 7 yılı aşamaz diyor. Gültan Hanım, Sebahat Hanım için 'birleşen dosya' dediniz. Birleşmiş dosyayı tek dosya yapın, basit hukuktan bahsediyorum. Ama yasanın açık hükmüne rağmen 7 yıllık tutukluluk rahatlıkla aştınız. Bize hakim taklidi yapmaya devam ediyorsunuz, bunu kabul etmiyoruz. Ve bu 7 yılda binlerce hukuksuzluğa imza attınız. Bunların toplumsal sonuçlarını da anlatacağım. Siz güya bizi cezalandırırken sebep olduğunuz toplumsal felaketi anlatacağım.
AÇIKLAYACAĞINIZ KARAR NE OLURSA OLSUN TARİHİN VİCDANINDA YOK HÜKMÜNDEDİR
Bu süre zarfında kumpasta imzası olan AYM üyesi dahil yargıdaki tüm cübbelilerle tüm insani değerleri çiğnediniz. Dosyaya sahte delil koyarak bizim suçsuz olduğumuzu bilerek yalancı tanık ekleye ekleye kasten yaptınız. Her gün bu salondan çıkıp çocuklarınıza sarılırken ne düşündünüz bilmiyorum. Ancak bu kötülükleri yapabilecek kadar insani değerlerden uzaklaşmaktan içiniz rahat mı? Sadece bunu meydanlarda bizi suçlayanlar, idam sloganları atanlar, insanlıktan nasibini almamış vicdansızlardır. Bize gelince 7 yıldır vicdanınız rahat, suçsuzluğumuzdan emin bir şekilde en yüksek ahlaki değerleri onuru temsil etmeye devam ediyoruz. Yaptıklarınız bizi yüceltti. Artık davanın kumpasın karar aşamasındayız, kararı açıklamak için sabırsızlandığınızı biliyoruz ancak açıklayacağınız karar ne olursa olsun bizim halkımızın tarihin vicdanında yok hükmündedir. Bu irade savaşında bize boyun eğdiremediniz. Siz kötülükle kararmış kalpleriniz ile baş başa kalırken biz halkımızın vicdanında aklanarak hatırlandık hatırlanıyoruz.
VASİYETİMDİR; KARAR AÇIKLADIĞINDA HALAYLARLA COŞKULARLA KARŞILAMALISINIZ
Vereceğiniz kararı yüzüme okumanıza fırsat vermeyeceğim. Kararı kendi kendinize okuyacaksınız. Eşime aileme kızlarıma tüm halkıma vasiyetimdir: Karar açıkladığında halaylarla, coşkularla karşılamalısınız kararı çünkü biz burada öyle karşılayacağız. Bundan taviz verip onursuzca yaşamaktansa ölmeyi tercih ederiz. Zorlu biz mücadeleyi eksikliklerimiz ile sürdürmeye çalıştık. Bu süre zarfında elbette eksiklerimiz hatalarımız oldu. Tüm gücümüzü kullanmamıza rağmen istediğimiz başarıyı henüz sağlamış değiliz. Kendi adıma bundan dolayı tüm halkımızdan özür diliyoruz. Karamsarlığa sebep olduğumuz tüm halkımızdan özür diliyoruz.
Bundan sonraki süreçte Partimiz DEM Parti’nin öncülüğünde daha fazla çalışıp mutlaka başaracağımıza inanıyorum. Şunun da bilinmesini isterim; burada sabırla büyütülmüş siyasi mücadelenin sonuçları çok başka olabilirdi. Ancak her şey bizim elimizde değildi. Küresel ve bölgesel güçlerin içerideki karanlık güçlerin oyunları bu sonuçlar üzerinde etkili oldu. Bunun önüne geçmeye gücümüz yetmedi. Elbette pes etmedik, sadece tökezledik, hızla toparlandık ve yürüyüşümüze devam ettik. Bu vesileyle DEM Parti’ye başarılar diliyorum, arkadaşların yolu açık olsun. Eş Genel Başkanlarımız Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’na başarılar diliyorum. Aynı duygularla Selçuk Mızraklı’nın selamlarını iletmeyi borç biliyorum.
BEN KÜRDÜM, ANAVATANIM KÜRDİSTAN’DIR KİMSE BU DEĞERLERİ YARGILAYAMAZ
Ben bugün bunları aynen savunuyoruz. Yargılanmamızın ana nedeni Kürt siyasetçiler olmamızdır. Kürt olmayanların da Kürtlere dayanışma göstermesidir. Türk devleti ırkçı ve milliyetçi amaçlarla sırf Kürt olduğumuz için yargılanıyoruz. Türk ırkçı ideoloji ve tezlerine boyun eğmediğimiz için yargılanıyoruz. Kürdistan bizim anavatanımızdır Kürdistan’ı işgal edemezsiniz, yok edemezsiniz dediğimiz için yargılanıyoruz. Bu salonda bizim şahsımızda Kürt ve Kürdistan gerçeği mahkum edilmek isteniyor. Bunun dışındaki siyasi amaçları referandum ve seçimleri kazanmak tek adam rejimini meşrulaştırmak için bizi hapiste tutmaktır. Ben Kürdüm anavatanım Kürdistan’dır her iki kimliğim onurdur, kimse bu değerleri yargılayamaz.
KÜRT SORUNUNA ÇÖZÜM MÜZAKEREDİR
Hukuki açıdan milyonlarca belge için söylenebilecek tek bir kelime vardır: Evet bu davadaki hukuki açıdan söylenebilecek tek şey şudur bu dava çöptür. Savunmam boyunca bu davanın siyasi olduğunu ve davanın çöp olduğunu ispatlayacağım. Ayrıca savunmam boyunca Kürt sorununun nasıl çözülebileceğini ve mutlaka çözülmesi gerektiğini de anlatacağım. Çünkü bu doğrultudaki faaliyetlerimiz de yargılama konusu. Kürt sorunu kısaca tanımlayıp çözüm önerilerimi sunmak istiyorum daha sonra bunları uzun açacağız. Kürt halkının, anavatanı olan Kürdistan’da diğer halklar gibi kendi dili kimliği ile yaşama hakkı vardır. Bu hakkın silah, imha, inkar yoluyla elinden alınmış olması, bunun adı Kürt sorunudur. Bu sorun nasıl çözülür bizim önerdiğimiz yöntem müzakeredir.
SAYIN ÖCALAN’IN ÇÖZÜM İÇİN ÖNEMLİ ROLÜ OLDU
Yeni bir Anayasa ile Kürtlerin tüm haklarının garanti altına alınması gerekiyor. Kürt halkının tüm hakları gözetilerek İmralı’da hukuksuzca tecrit altında tutulan Öcalan müzakerenin tarafıdır. Silahların terk edilmesinin yolunun Sayın Öcalan ile müzakereye bağlı olduğu devletin de bir çok defa hakkını teslim ettiği bir hakikattir. Sayın Öcalan çözüm için önemli rolü olmuş bundan sonra da olacağına inandığım bir hakikattir. Kürtlerin politik taleplerini temsil eden parti meşru muhataptır, en etkili aktördür. Bu vesileyle Kürt sorununda demokratik çözümün inşa edilmesi için İmralı’daki tecride son verilmesi gerekmektedir. Açlık grevi yapanları da selamlıyorum.
DEM PARTİ’Yİ KABUL ETMEYEN KİM VARSA BEN DE ONLARI TANIMIYORUM
Ayrıca Kürt sorununa dair demokratik çözüm perspektifine sahip tüm Kürt siyasi partileri çözümde taraftır muhataptır. Sorunun açıkça şeffafça tartışılacağı ve çözüleceği yer parlamentodur. Tüm partiler Kürt sorunun çözümünde taraftır. Bu gerekçelerle TC devletinin son Kürt isyanını barış içinde sonlandırmak için Sayın Öcalan ile görüşmesini destekliyor, savunuyorum. DEM Parti’nin halkı temsil etme hakkını ve meşru muhataplığını savunuyorum. DEM Parti’yi kabul etmeyen kim varsa ben de onları tanımıyorum. Benim irademi, halkı temsil hakkımı tanımayanı ben de tanımıyorum. Benim iradem bana aittir. Bizim de Kürt sorununun çözümü konusunda sunabileceğimiz ciddi katkılar vardır. Bunun için elimizden geleni yapmaya hazırız, elimizden geldiğince bunu yaparız, amacımız bir arada eşitçe yaşamaktır. Buna saygı duyulması da uğruna mücadele ettiğimiz radikal demokrasinin vazgeçilmezidir. Beni yok saymaya, yok etmeye, yalan kumpaslarla tasfiye etmeye çalışanlara şunu söylüyorum; ben demokrasi ve barışı savunan herkesin dostuyum ve yanındayım. Bunu kabul etmeyen hiç kimseyi tanımayacağımı açıkça ilan ediyorum. Savunmamın tamamını halka hitaben yapıyorum çünkü karşımızda tarafsız bağımsız bir yargılama heyeti yok. Maalesef bu yok, keşke bu olsaydı, hukuk yargılasaydı, gereğini yerine getirseydiniz.
SORUŞTURMA AÇMAYI BİLE KABUL ETMEMENİZ GEREKEN BİR DOSYADA SİZ 7 YIL KESİNTİSİZ TUTUKLU YARGILADINIZ
Nasıl yürüyor işler? MİT'in sarayın talimatıyla İçişleri Bakanlığı eliyle hazırlanan dosya sizin önünüzde bir ceza dosyası olarak duruyor. Siz şunu yapsaydınız; “böyle bir dava, yargılama, suçlama olmaz bu açık kumpasa alet olmayız” deseydiniz, Türkiye’de tarihin gidişatını değiştirirdiniz. Zerre kadar hukuk değerlerine, etik değerlerine sahip çıksaydınız iki tane protesto çağrısı tweetinden ve siyasi içerikli konuşmalardan dolayı, ‘bir partinin eş genel başkanlarını, milletvekillerini, MYK üyelerini 37 kez ağırlaştırılmış müebbet ve binlerce yıla varan hapis cezası ile yargılamayı hakaret sayarız’ deseydiniz, Türkiye’nin kaderini değiştirirdiniz. Bırakın iddianame hazırlamayı, soruşturma açmayı bile kabul etmemeniz gereken bir dosyada siz 7 yıl kesintisiz tutuklu yargıladınız. Talimatların nasıl geldiğini bilmiyoruz ama televizyonlardan mitinglerden açık açık yapıldığını gördük. Bir emsal var. Yakın zamanda gerçekleşti. Can Atalay Yargıtay AYM krizinde gerçekleşti. Neydi? Bir tane Cumhurbaşkanı başdanışmanı eski Prof.Dr İzzet Özgenç “sayın cumhurbaşkanı değerli ağabeyim” diye kaleme aldığı mektubu ve bilgi notunu kamuoyu ile paylaştı. Biz böylece bu tür davalara nasıl müdahale edildiğini de Prof.Dr. İzzet Özgenç’in mektubundan öğrenmiş olduk.
HAYATİ YAZICI, EFKAN ALA’NIN YARGITAY KARARINI GERİ ALDIRMA GÜCÜNDEN BAHSEDİYOR
Ne demiş İzzet Özgenç? Yıkama yağlama kısımlarını atlıyorum. AYM yetkileri Yargıtay'ın yetkileri ne yapılması gerektiğini cumhurbaşkanlığına anlatmış fakat bilgi notu ilginç. Diyor ki; ‘Can Atalay 14 Mayıs tarihinde milletvekili seçilmiştir, bu süreçte Yargıtay ilgilileri ile görüşerek milletvekili seçilmesi halinde bir dokunulmazlık tartışması yaşanacağından bahisle bu kişi hakkında verilen mahkumiyetin, temyiz hükmünün bir an evvel gerçekleşmesi için görüş alışverişinde bulundum. Cumhurbaşkanı başdanışmanı, ‘Yargıtay ile görüştüm, temyiz hükmünün tamamlanmasını istedim’ diyor. Kendisi yazmış iddia değil, halen basında duruyor. ‘Yargıtay beni dinlemedi’ diyor. ‘Hükmünü hemen onaylamadı, o da milletvekili seçildi.’ Mealen anlatıyorum. Bu Yargıtay postunda oturan adam diyor, ona takmış, başka şeyler düşündü, dikkate almadı ve bu krize sürükledi.
Bakın Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi kim? Bizim dosyamızın önüne gideceği, dosyamızı inceleyecek daire. Şimdi bu 3’üncü daire ile cumhurbaşkanı başdanışmanı rahatlıkla görüşme yapıyor. Yargıtay dosyayı oraya göndermiş. Sonra aynı günün akşamı Sayın Efkan Ala ve Hayati Yazıcı ile bir araya gelerek ‘durum değerlendirmesi yaptık’ diyor. Yazıcı ve Ala dosyanın avukatları mı? İktidar partisinin genel başkan yardımcıları. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yargıtay’ın verdiği Can Atalay kararını bir partinin iki genel başkan yardımcısı ile bir araya gelip değerlendirdik diyor. Sonra diyor; ‘şöyle bir intiba uyandı; bu kararın dairenin kendi insiyatifi ile verilmiş bir karar olamayacağını ifade ettim. Yargıtay başkanı tarafından inisiyatif konularak bu kararın geri alınmasının sağlanmasını kendilerine izah ettim.’ Kime? Hayati Yazıcı ve Efkan Ala'ya.
Hayati Yazıcı, Efkan Ala’nın Yargıtay kararını geri aldırma gücünden bahsediyor. Bu arada ‘Sayın Cemil Çiçek ile görüştüm’ diyor. Düşüncelerimi kendisine arz ettim. Sonra diyor Numan Kurtulmuş'a gönderdim bu notları, ‘düşürme’ dedim milletvekilliğini. Mehmet Uçum'dan da bahsediyor. Burada da bizim Memo’yu kastediyor Mehmet Uçum. Kendisi hukukçu değil kendi aramızda öyle diyoruz. Saçmalıkla malul bir açıklama yapmış. ‘Yargıtay Başkanının başkanlık görevlerini yerine getirmemiştir, AYM'yi töhmet altında bırakan açıklamalar yapmıştır’ diyor.
Mehmet Uçum ve Yargıtay Başkanı bilgisi dahilinde Yargıtay 3’üncü Dairesi, AYM kararını tanımama kararını vermiştir. İnsanın tüylerinin diken diken olması gerekiyor normal bir ülkede. Fakat Türkiye’de normal çok kişinin haberi bile olmadı bundan. Ve ‘Yargıtay başkanlığı postuna oturan kişi bilimsel içeriği olduğuna bakılmaksızın muhabbet duyduğu kişilerin protokol dışı davetlerine intikal etmezken Hukuk bilimi alanında düzenlenen toplantılara yargıtay üyelerinin katılmasına müsaade etmemiştir’ diyor. Yani Yargıtay postuna oturan kişi menzil cemaatinin toplantılarına katılırken Yargıtay üyelerinin bilimsel toplantılara katılamsını yasaklamıştır’ diyor. ‘Önümüzdeki aylarda yapılacak Yargıtay Başkanlığı seçimlerinde yeniden aday olmayı planlayan bu kişi siyasi içerikli de olsa bu toplantılara katılmaktan geri durmamaktadır’ diyor. Sonra uyarıyor ve ‘geçmişte Genelkurmay Başkanı’nı terör örgütü lideri olarak içeri attı devlet diyor bunlara dikkat edin’ diyor. Bu karar Yargıtay üyelerinin kendilerinden menkul olarak verdiği bir karar değil. Yargıtay 3’üncü dairesinin talimatlandırılarak bu kararı aldığını ve bunu bildiğini bunu da Cumhurbaşkanlığı’na bildirdiğini söyledi. Şimdi, normalde bu belgeden sonra yargılamanın bitmesi hepimizin evlerine dağılması lazım. ‘Artık bu saatten sonra yargılama yapamayız. Zaten şaibeli bir heyettik. Yargıtay Dairesi de resmen siyasallaşmış bir kurum haline geldi. O nedenle biz ne karar verirsek verelim Yargıtay 3’üncü Dairesi sizi artık tarafsız yargılamayacak’. Çünkü Yargıtay 3’üncü Dairesi ile Efkan Ala, Hayati Yazıcı ve Cemil Çiçek ile rahatlıkla görüşebiliyor ve ‘şunu yap bunu yap’ diyebiliyor. Yargıtay 3’üncü Dairesi ve AYM üyeleri ile rahatlıkla görüşen bir zevat sizin gibi bir ACM heyetiyle görüştü mü acaba? Yok canım. Koskoca ACM üyeleri. Bunlar ufak tefek yargıtay üyeleridir. Her halde öyle size talimat vermeleri mümkün değil. ‘Siz ACM üyeleri misiniz’ diyelim? Yoksa çok özür dileyerek, kişiliğinizi tenzih ederek bu heyeti zurnanın son deliği olarak bile görmeyen bir iktidara karşı siz direnebilecek misiniz?
Direnebilecek idiyseniz bugüne kadar hukuksuzlukları ortadan kaldırmanız laz��m. Diyor ki ‘Yargıtay postuna giren adam yeniden seçilmek için cemaatin toplantılarına katılıyor. Mesela beni ve Figen başkanı tutuklayan suç-ceza hakimi işi bitince Yargıtay üyesi yapıldı. Arada Asliye hakimi, Ağır Ceza Üyeliği, İstinaf Üyeliği ve başkanlığı, sonra da Yargıtay’a doğrudan atadılar. Sulh Ceza Yargıtay üyeliği neden? Çünkü Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş'ı tutuklayan milli kahraman.
SİZE CUMHURBAŞKANLIĞI VAAT EDİLMİŞ OLMALI
Yüksel Kocaman ne yapıldı? Yargıtay Cumhuriyet Savcısı yapıldı. İrfan Fidan ne yapıldı? Hızla Yargıtay üyesi. Daha bir dosyanın kapağını açmadı, Yargıtay’da sıfır deneyimi var. Bizzat Yargıtay üyeleri tarafından Anayasa Mahkemesi üyesi seçildi. Neden çünkü İrfan Fidan da İstanbul’daki bütün kumpas dosyalarının başsavcısıydı. Size ne teklif edildi bilmiyoruz ama şüpheleniyoruz. Siz de bu kadar hukuksuzluğu cesaretle yaptığınıza göre gerçekten bir şey vaat edilmiş olmalı. Size cumhurbaşkanlığı vaat edilmiş olmalı, bu kadar hukuksuzluğu bu kadar ciddi suçu işlemeniz için yargıtay üyeliğini kabul etmemelisiniz. Bu dosya ağır dosya direkt cumhurbaşkanı olmalısınız. Bu dosya öyle bir dosya. Hakkınızı yedirmeyin.
Akın Gürlek bana TC tarihinin en yüksek propaganda cezasını verdi. Kemiksiz 4 yıl 8 ay. Niye 4 yıl 8 ay? Hesaplıyorsun Temmuz 2024 yılına geliyor. O zamana kadar siyasi yasaklı olacağım. Neden 5 yıl değil? 5 yıl olsa Yargıtay’a gidecek. İstinafta kesinleşsin diye 4 yıl 8 ay. Başka kime 4 yıl 8 ay verdi? Canan Kaftancıoğlu, Sırrı Süreyya Önder. Mobil ağır ceza reisi. Avukatlar artık işin trajikomik yanını yapıyorlar. Bunu da mahkeme mahkeme gezdirip ‘şuna ceza ver, buna ceza ver’. Peki bu hukuksuzluklara imza atan bu nezih hukukçu kardeşimiz ne oldu? Önce Adalet Bakan yardımcısı sonra HSK başkanvekili oldu. Bütün yargı ona bağlı. Bir iddiayı söylemek istiyorum. Kesin yalan diyebileceğim bilgiler de var. Mesela Edirne’deki bir avukat arkadaşımız, ‘o cemaatçi olan mı? Biz 15 Temmuz sonrası nerede tutuklandı diye merak ettik’ dedi. HSK başkan vekili oldu. ‘İftira atma dedim’ kendisini uyardım. ‘Öyle olur mu’ dedim. Böyle bir iddiamız olamaz. Bunu asla kabul etmiyorum demek ki iyi ki hukukçu ki oraya gelmiş! Kimler bizi yargılıyor? Kimler istiyor ki biz süt dökmüş kedi gibi davranalım. Çok istiyorsunuz biliyorum ama olmuyor, içimizden gelmiyor. Mesela cübbelerinizi çıkarın sizinle kıran kırana siyasi tartışma yapalım bu saygılı olur. AKP’yi mi MHP’yi savunuyorsunuz biz partili değiliz Türkiye’yi savunuyoruz diyor musunuz? Buna saygı duyarız. Bizim cübbemiz yok sizin var. Dolayısıyla tartışma hukuk zemininde yürüyormuş görüntüsünü kabul etmiyoruz.
NAZİ ALMANYA’SINDA ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜĞÜN PARÇASI OLAN YARGI MENSUPLARI VİCDANLARINI KAYBETTİ
Nazi Almanya’sında örgütlü kötülük ve kötülüğün parçası olan bütün yargı mensupları aynı zamanda vicdanlarını kaybettiler. Ama düşmanına saygı duyarsın. Cenazeler kurda kuşa yem olmasın diye ateşkes ilan edilirdi. Ortaçağdan bahsediyorum sene 2023 insani taleplere yanıt verir. İnsanın cezaevinde kardeşinin annesini yitirdiğini nasıldır? Allah hiçbirinize göstermesin diyelim. Şu kadar bir hücrede sıfır iletişiminiz varken herhangi bir yakınınıza sarılma hakkınız sıfır iken bu arkadaşlarımız bu acıları yaşadılar ve suçsuzdular. O zaman bile tahliye etmediniz, Figen Başkan en son 7 yıldır tutukluydu yakınını kaybettiğinde. Diyemediniz düşmanlık bir yana burada bir insani trajedi var. Gültan Başkanımız, Figen Başkanımız jandarmalar eşliğinde 1 saat gidip yeniden aynı hücreye geri döndüler. Eğer, ‘efendim binlerce sivilimizin katili’ filan diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Onların katilleri Meclis’te. Görebilseniz orada.
BİZ KİMSEYE KÖTÜLÜK YAPMADIK AMA SİZ YAPTINIZ
Hepimizin servetini sayarsanız cebimizdeki paradan malınıza, mülkünüze hepimizinkini toplasanız bir tane AKP milletvekilinin servetinin yüzde biri yoktur. Ya da İyi Partili, MHP’li. Biz böyle insanlarız. 3ü büyükşehir 10'u il belediyesi olmak üzere 102 belediyenin eş başkanlığını yaptık. Sebahat Tuncel'in evi yok, Gültan başkan krediyle aldı. Ben krediyle aldım. Tek bir yakınımız belediyelerimizden ihale almadı alamaz da. Biz öyle siyasetçileriz. Bize yapılan bu zulmü acıları vicdanen hissetmeniz lazım. Biz iyi insanlardık, insan kendini övmez, ama biz iyi insanlarız. Kimseye kötülük yapmadık ama siz yaptınız. Benim annem babam cezaevine 100 metre kala kaza geçidi. Ölümden döndüler, günlerce hastanede kaldılar, sakat yattılar, 10 dakika telefonla görüşme hakkı verdiler. Hala sakatlar. Edirne’ye koymasaydılar beni Ankara’ya koysalardı bu yolları çekmek zorunda kalmazdık. Ama ne yaptınız Osmanlı geleneği Kürt beylerini Girit'e, Sino'ya, Orta Anadolu yaylalarına, Edirne'ye, İmralı'ya sürdüler. Şimdi de Edirne’ye Kandıra’ya sürüyorlar. Edirne bir sürgün yeri, cezaevi değil. Bize verilen, ‘Kürtleri sürgüne göndeririz’ mesajıdır. Çünkü burada sadece cezaevinde yatmıyoruz, sürgündeyiz aynı zamanda.
BU ÜLKENİN PEK ÇOK ŞEYİ GİBİ MİLLİYETÇİLİĞİ VE DİNDARLIĞI ÇAKMADIR
Sizler Türkiye'de tek adam rejiminin inşasına bu dava vesilesiyle harç taşıdınız. Bunu da severek bilerek isteyerek yaptınız. Size kimse bir şey dayatmadı, 19’uncu Ağır Ceza ve 22. Ağır Ceza da dahil olmak üzere hepiniz yeni bir suç yaratmanın katkısını coşkusunu yaşadınız. Ne yaptınız ülkenin ekonomik krize sürüklenmesine, yolsuzluğun, talanın normalleşmesine zemin sundunuz. Bir halkın moral ve ahlaki değerlerinin çökmesine neden oldunuz. İşin tuhafı ise bunu islamcı ve milliyetçileri yaptılar. Bu ülkenin pek çok şeyi gibi milliyetçiliği ve dindarlığı çakmadır. Fakat Türkiye’nin milliyetçiliği ‘bir Türk dünyaya bedeldir’ diye ahkam keserken öte yandan kendi milletini ahlaken ve bütün değerleriyle çöktürüyorlar. Kürt düşmanlığı gözlerini öylesine karatmış ki kendilerinden olmayana düşmanlık öylesine karartmış ki Türk milletini de perişan etmekten çekinmiyorlar.
UYUŞTURUCUNUN 12 YAŞA KADAR İNMESİ, MİLLİYETÇİNİN UMURUNDA OLMADIĞI GİBİ BUNUN KEYFİNİ SÜRÜYOR
Yunanlılar bin euroya Türkiye'ye geliyor, yiyor, içiyor, geziyor. Edirneli Türk vatandaş ne yapıyor o 1000 Euro’dan yararlanmak için Yunanlı turistin peşinden koşuyor. Türkiyeli milliyetçiler yaptıkları kepazelikten zerre kadar utanmayacak durumdadır. Sırf Kürdü hapiste tutmak için hukuksuzluğa yol verirken vatan millet uğruna caka satan Türk milliyetçisi Edirne’de Yunan’dan 10 euro kazanmak için gecesini gündüzüne katan esnaftan utanmıyor. Fuhuşun uyuşturucunun 12 yaşa kadar inmesi, fındığının ürünlerinin talan edilmesi milliyetçinin umurunda olmadığı gibi bunun keyfini sürüyor. Yeter ki Kürt hapiste kalsın. Gerisi önemli değil. Türk’ün, milliyetçilerin devleti güya töreleridir ama devleti soyanlarla işbirliği yapmaktan, mafyayı devlet korumasına almaktan gurur duyan bir Türk milliyetçisi için önemli olan Kürdün hapiste olmasıdır, gerisi teferruattır. Dünyanın hiçbir milletinin milliyetçisi kendi miletine bu kadar kötülük yapmamıştır düşmanlık yapmamıştır. Çünkü Türk milliyetçiliği sentetiktir köksüzdür. Birazdan hepsini tek tek anlatacağım. Şüphesiz vatanını temiz bir şekilde seven Türk milliyetçileri vardır.
FATİH TERİM FONUNDAN MİLYON DOLAR KAZANANLAR, BİZİM HAPİSTE OLMAMIZI ALKIŞLIYORLAR
Bu davadan herkesi mağdur ettiler, bu davanın en az zararı en az mağdur olanları biziz. Bu davayı sürdürebilmek için Türk milliyetçileri 10 milyonlarca insanı açlığa, fuhuşa, yoksulluğa sürdüler. Yetişmiş gençleri yurt dışına sürdüler. Genç kadınlar kolay para kazanmak için sosyal medyada bedenlerini pazarlamaya, bedenlerini sunmaya başladılar. Sosyal medya fenomenleri güzellik merkezleri ve Fatih Terim fonları ile dünyanın bütün kara paralarını aklayarak zenginleştiler. Dikkat edin Fatih Terim fonuna para yatıranların tamamı Türk milliyetçileridir. Kameraların önünde Türk milletinin asaletinden, reisin büyüklüğünden dem vuranların hepsi kendi milletinin, kendi para biriminin zararına yol açacak ne kadar tefecilik varsa yapmışlar. Reisleri ‘faiz haramdır’ nas var derken elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar paralarını faize yatırmaktan zerre kadar utanmıyorlar. Çünkü çakma milliyetçidirler. Çakma islamıcıdırlar. Fatih Terim fonundan milyon dolar kazananlar, kara para aklayanlar, mafyatik karikatürler yolsuzlukla rüşvetle zengin olanlar bizim hapiste olmamızı alkışlıyorlar. Neden? Çünkü bu düzen devam etmeli ki servetlerine servet elde etsinler çünkü bu ülkenin taşını toprağını Katarlı’ya satabilmek için.
Türk milliyetçisinin beka dediği işte budur, kirli servetlerinin bekasıdır. Mafya bozuntusu uyuşturucu satıcısı bir katilin Türk polisine hakaret etmesi Türk milliyetçilerinin umurunda değildir. Bilakis mafya bozuntularına eskortluk yapmaları için görevlendirilir Türk polisi. Bu görevlendirmeyi yapanlar zerre kadar utanmaz bunlardın zoruna gitmez yeter ki kürt hapiste kalmaya devam etsin belediyelerine kayyum atansın. İşte heyetiniz buna sebep olmuştur. Aldığınız hukuk dışı kararlarla bir toplumu bir devleti çökerttiniz. Eserinizle gurur duyabilirsiniz Yalnız bir zahmet bizi devlet, hükümeti, Anayasa’yı ortadan kaldırmakla suçlamayın çünkü onu bizzat siz yaptınız. Ortada bir devlet kalmadı, ortada bizim kaldıracağımız bir Anayasal düzen kalmadı ki. Bir milleti ahlaken çöküşe götürdünüz.
KÜRDİSTAN DEYİNCE TÜYLER DİKEN DİKEN OLUYOR
Nedir peki bizi bu davada yargılayan Türk milliyetçiliğinin, resmi Türkçülük tezinin temellleri? Niye biz Kürt deyince, Kürdistan deyince tüyler diken diken oluyor. Mesela Türkistan desen tüyler diken diken olur mu? Yok. Türk, Türkmen, Öztürk kimseyi rahatsız ediyor mu ama Kürt Kürdistan deyince tüyler diken diken oluyor. Niye? Türkiye-İran sınırı resmi olarak Kürdistan eyaletine komşudur. Kürdistan eyaleti Kürdistan’ın resmi komşusudur. Habur’dan öte yanı da Irak Anayasası’na göre Kürdistan Federe Bölgesi’dir. Bunları duyunca da tüyler diken diken oluyor. Cumhuriyet kurulurken yapılan hatalar bugün ortaya çıkan bütün sorunların temelidir. Kurtuluş Savaşı yürütülürken yapılan işbirlikleri esas alınırsa bugün yaşananların önüne geçilebilir. Yargılanmama neden olan açıklamaların çoğu bunlara dair söylediklerimdir.
TÜRK AYDINLARI BİRAZ OKUSUN, AYDINLANSINLAR; İHANET EDEN ŞEYH SAİT DEĞİLDİR
Osmanlı yıkılırken yeryüzünde özellikle Avrupa Merkezli determinizmin yükselmesi son derece popüler bir siyasi görüş olarak ırka dayalı millet oluşu Türkiye’deki ittihat Terakkicilerin gündemine alındı. Bugün sorgulamıyorum. Nedenini anlatıyorum. Mustafa Kemal Anadolu'ya çıktığında arkasında en diri ve dağılmamış güç Doğu ordularıdır. Mustafa Kemal, Datça’ya, Muğla’ya Edirne’ye gitmez, aklına gitmez. Gittiği yer Erzurumdur. Yazdığı mektuplar Kürt ve Kürdistan beylerinedir. Mustafa Kemal, ne ‘siz Kürt değilsiniz’ der, ne ‘Kürtçe yoktur’ der. Kürtlerin desteğini arkasına alır. Kurtuluş Savaşı ordularının savaşmadığı tek yer Kürdistan coğrafyasıdır çünkü orada halk savaşmıştır. Antep’te savaşan Karayılan’dır. Ne demiştir peki: ‘Ey kürt beyleri, Kürt şeyhleri…’ Seyit Rıza ile de Şeyh Sait ile de temastadır. ‘Sevgili Kürt şeyhleri, beyleri halifeliği kaldıracağız’ dememiştir. Arkasına aldığı güç laiklik değildir Türkiye Cumhuriyeti değildir, İslam’ın gücüdür. Sözleşmeye ihanet eden Şeyh Sait değildir, Ankara yönetimidir. Yalan söylüyorlar, inkilap tarihi kitaplarını okuyup Prof. olmuşlar, o ezberleri de çocuklara okutuyorlar. Yalan söylüyorlar. Şeyh niye isyan ediyor? Bize söz verdiniz, başardığınızda ilk yaptığınız şey halifeliği kaldırmak. ‘Kürtçeyi yasaklıyorsunuz’ diyor. İhanet eden Şeyh Sait değildir. Şeyh Sait’in İngilizlerle işbirliği yaptığına ilişkin tek bir bilgi yoktur. Türk aydınları biraz okusunlar aydınlansınlar. Evet bir isyan vardır ama Şeyh Sait bir ihanetçi değildir. Beni seven varsa bilsinler ben Şeyh Sait torunlarındanım. Kürdün sosyalisti de İslamcısı da Şeyh Sait’in ne olduğunu bilir.
SABİHA GÖKÇEN DERSİM’İ BOMBALAYAN UÇAĞI KULLANAN KİŞİDİR
Şeyh Sait’i anmak ‘ihanetmiş’. Peki Topal Osman’ı anmak neymiş? Meral Akşener’e soruyorum? Topal Osman’ın yapmadığı isyan, işlemediği cinayet yok. Mustafa Kemal’e suikast düzenlemekle suçlananlardan biri de Topal Osman. Ortak vatanda yaşıyoruz sen Topal Osman’ı anıyorsun. Bunun neyi kahraman? Orgenaral Mustafa Muğlalı’yı anıyorlar, harp akademisini bitirmiş bir subaydır. Özalp ilçesinde 33 kişiyi 30 temmuz 1943 günü yargılama yapmadan elleri kolları bağlı infaz eden kişidir. Mustafa Muğlalı bunlardan yargılanmış ceza almıştır. Sadece Google’a girin, Mustafa Muğlalı Caddesi var her yerde. Muğlalı’yı bu ülkede anmak, caddeye ismini vermek haklıyken. Ahmet Arif’in 33 kurşun şiiri onlar üzerine yazılmış. Muğlalı’yı anmakta sıkıntı yok ama Şeyh Sait’i anarken kıyamet kopuyor. Mesela Abdullah Alpdoğan her yerde anılabilir, binlerce Dersimli Alevi Kürdü katletmiştir. En meşhurlarını söyleyeyim; Sabiha Gökçen Dersim’i bombalayan uçağı kullanan kişidir. Bunlar anılırken Kürtler sesini çıkarmıyor, kerhen sessiz kalırken, Şeyh Sait derken niye kıyamet kopuyor? Atlamayalım. Nitekim en meşhuru Kenan Evren. Darbecilikten yargılandı. Halen Kenan Evran bulvarı, camisi, sokağı var. Kenan Evren quzulqurtu var yahu adam darbeci. Haydi haydi git evinde konuş diyor 3 kelime süryanice konuşuldu diye. İyi Partili milletvekilleri söylüyor. Bunu söyleyen en zengin vekillerden biridir. Yahu senin atan deden 7 sülalen bu topraklarda yokken Süryaniler bu topraklarda vardı en kadim halkıdır bu topraklarıdır.
3 notes · View notes
34-ist-34 · 2 years
Text
Türkiye'de yüzbinlerce kişinin yaşadığı hakaret davasını şova dönüştürdüler.
Sadece bir hakaret davası.
Tumblr media
15 notes · View notes
damiilla · 1 year
Text
sabah sabah birine ana bacı sövdüm hakaret davası açar mı mdpwmduğwmsuw avukata param yok
2 notes · View notes
berenimooo · 2 years
Text
Her şeyi cozumledim.
İlk iki ilişkimde en ufak hakaret bile duymadım. Biri ihanet etti ama sistematik olarak yaptığını sanmıyorum. Bir şekilde her ikisi de bitti. İkisinde de çok ağladım üzüldüm. Bu ikisi de cok üzüldü.
İlk narsist kişi ile olan ilişkimi 2019 yılında yaşadım. İhanetten çıkınca, biri bana harika söylemlerle geldiği için ona inandım. Kısa bir süre sonra nedensiz öfke patlamaları yaşadığına şahit oldum. Sonrasında aşağılanma başlangıcı. İste kadın zayıf olmaz vb. kendimi kötü hissettirecek basit şeyler. Tabi narsist insan aldatır. Sonradan öğrendim ve kişi daha önceki hayatımdaki insan aldattığında üzüldüğüm için, onun aldatması karşısında uzulmediğim için falan bana sinirlendi. O zaman zaten uzun bir ilişkinin yorgunluğunu da beraberinde taşıdığım için fazla manipüle olmadan hayatımdan çıkardım. Bu arada bu en kotu narsistti muhtemelen beraberinde psikopatlik gibi bir durumu da var. İyi ki zaten hassas bir dönemimde denk gelmiş. Daha önce başka bir kadınla şiddet davası olan biriydi, sonrasında hakkında öğrendiklerime inanamadim. Şimdiki dönemlerde arkadaşımla falan sinsice arkadaş olmuş. Tam hasta yani. Arkadaşım öğrenince çıkardı. Bu kişiyle ilgili konuşmayı dahi sevmem oyle korkunç biri. Kadın parası yiyici falan bı de.
Bu süreçten iki tane normal insana denk geldim. Bunlar da saygılı ve iyi insanlardı. Fakat hayat görüşü farklılığı yoğun bağlanma sonrasi hüzün verir diye ayrıldım.
Sonra bir narsiste daha denk geldim. Yaşı diğerlerine göre daha küçüktü. İlk bu da abartılı duygularla geldi. Baya kötü şeyler yaşadık. Aynı asagilanma, ihanet vs. ama bunun sadist bir yönü yoktu. Yaşı küçük olduğu için de olabilir. Yaş aldıkça daha kötü oluyorlar. Fark ettiğimde belki yaşı küçük terapi ile olur falan diye düşünmüştüm. Sonra ne oldu hatırlamıyorum.
Bundan sonra yine narsist birine denk geldim. Birlikte baya yol yaptık. O yol sırasında sürekli aktivite olduğu için anlamam daha kolay olmadı. Sürekli hayatın içerisindeydik. Artık narsistlere alışkın oldugum için sevimliligi de yoktu suratında pek manipüle olmadım, üstüne paramı yiyordu. İzmir'e döndüm.
bunların muhteşem manipulelerine kanmadan, bir de sosyal ilişki için zorluyorlar, kendilerini mükemmel olarak gösteriyorlar. Eğer sen sosyal ilişkiyi kabul etmezsen aglanip yirtiniyorlar. Kanmayın. Bir daha kocam dışında kimse ile sosyal ilişki yaşamam. İtibar sıfırlayici.
5 notes · View notes
Text
amcamin karısına birgun hakaret davası acicam gorucek anasının amini ya sokuk şey
4 notes · View notes
tahancihukukburosu · 2 years
Link
Tahancı Hukuk Bürosu olarak bu Youtube videomuzda, İcra Takibine İtiraz Nasıl Yapılır? | İlamsız İcra Takibine İtiraz Süresi | Nereye İtiraz Edilir? sorularına açıklık getirdik.
0 notes
doriangray1789 · 2 years
Text
İmamoğlu hakkında ''gözünün üzerinde kaşı var'' davası açsalar, en azından yerinde bir tespit olurdu... NEDEN? ÇÜNKÜ: Sandık kurulunda fetö cüler var denildi ''Hiç bir şey olmasa da mutlaka bir şey oldu'' denerek bavullarla belge!? sunuldu seçim iptal edildi seçimin iptaline ilişkin tüm davalar düştü...peki seçim neden iptal edildi ? ( burada bilipte bilmemezlikten gelme sanatı Tehecahüli arif sanatı yapıyoruz) -ellerini arkada bağladı dendi hakaret davası açıldı, sonra  -Fatih Sultan Mehmet'in tablosunu getirdi bu sefer inceleme başlatıldı  -Kendisine Ahmak dendi oda aynı şekilde cevap verince Ahmak davası açıldı ancak YSK üyelerinin şikayeti dahi yok, suç unsuru görmeyen Hakim Samsuna gönderildi, kendi partilerinden mv aday adayı olan bir müfettiş görevlendirildi -Tuzla belediye başkanının söylediği söze ''kötü söz kendisine aittir'' cevabıyla hakkında dava açıldı -Müfettiş raporuyla bir de baktık ki İBB de NE teröristler varmış, vayyy canına! derken ( tehecahül arşf sanatına burada devam ediyoruz) o da duyan kulaklar için basın toplantısı düzenledi cevap verdi -Şimdi Beylikdüzü belediye başkanlığı sırasında (-Ki bu inceleme 2019 yerel seçimler de de kullanılmıştı bir sonuç çıkmamıştı) -Topal ördek dendi, yardım paralarına el konuldu -Ulaştırma bakanlığı ''U'' harfiyle alternatif metro açılışları düzenledi -Belediyenin kamu Bankalarından kredi kullanılması kısıtlandı, yurt dışından borçlanma yetkisi sarayda bekletildi... BU NEDENLE GÖZÜNÜN ÜSTÜNDE KAŞI VARMIŞ DAVASI AÇILSA DAHA UYGUN OLUR...
4 notes · View notes
seslimeram · 29 days
Text
Ev - Çukur
Tumblr media
Ucu kendisine dokunduğunda endişesini / düşüncesini bildiren insanların arasındayız. Bir hal, bir biçem olarak yıkımın gündelik kılındığı yerde, göz dağlarının birisi bitmeden açık bir biçimde bir başkası başlarken suskun kalanların, yıkımla beraber kurumsallaştırılan ol uçurumun kenarına itildiğini fark ettiklerinde apayrı çıkarttıkları seslerin ortasındayız. Bir halde, garip bir biçimde zorunluluk / gereklilikler diye geçiştirilen göz ardı etme hallerini yaşamın ortasına demirlerken muktedir, sözün çürütülmesine tanık yazılıyor bu menzil iş bu sahnede sıradan olanlar. İnsanların hayat haklarının eğrelti kılınmasının, zorbalanarak, delik deşik edilmesinin önü böylece alınabilir sanılıyor. Sürekli bir hakaret silsilesi, arasız ve fasılasız bir aşağılama içerisinde durum stabil sayıklamaları arasında hayat iğdiş edilip duruyor.
Kötürüm kılınan hayatın ta kendisi, ekonomik ve sosyal politik olarak kuşatılmaya afaki bir biçimde devam olunan bir meselle dönüştürülüyor. Yıkım normalleştirilirken olağanı yitirmiş bir menzilde her şeyin gayet de nizam içinde kaldığının yalancı sufleleri tekrarla ve tekrarla yinele geliyor. Oysa her şey afaki bir cendereye mahkum. Ne tek satır umuda bir yer var, ne tek bir iyi gün bırakılır. Cebe bir biçimde girmiş olan paranın, onca emeğin karşılığı olarak reva görülenin bir hiçten fazlasını artık satın alamadığı bir zaman diliminde tüm o hikayelerin, atılım ve farazi söylemlerle donatılmış uçuyoruz, kaçıyoruz bakın bu da ve şu da sizlerin kazanımları diye bildirilenlerin bomboş birer laf kalabalığından ötesi olmadığı meydana çıkar. Gel gelelim buna itiraz hakkını kullananlar için tehdit / yıldırı / linç aralıksız işlevsel kılınır. Duraksamayan bir cerahat halinin yalın ve belki de son kertede en korkunç suretiyle bir başka 1984 yaşatılmaya devam olunur. Susun ve elinizdekilerle yaşamda kalmaya, onca daraltma ve kemer sıkmaya ve vergilere boyun eğin buyrulur. Ucu kendilerine dokunmayan birkaç milyon dışında kalanın ortak derdi görünür kılınmaz, gümbürtüde. Her şey riyayla geçiştirilmeye devam olunur. Budur.
Sokakta ses verebilen, yasaklara dair konuşmayı başaran insanların da hallerinin nasıl da birdenbire bir toplumun önünde yem edilmek olduğu Dilruba Y.’nin başına getirilenlerden görünür olacaktır. Instagram adlı sosyal medya platformunun nedenlere bağlı / şartlara doğrudan ilintili olmadan kapatılabilmesinin yolunun bir kez denendiği, tüm suçlamaların yeniden kurum / halka mal edildiği bir zeminde “devletin” bir kere daha eleştirilemez olduğu vurgusuna tutunulur. Sokağa düşmüş olagelen itiraz hakkının, kısıtlı ancak birkaç cümle ile var edilebildiği zeminde bunu yapan insanların haklarının talan edilmesi Dilruba Y örneğindeki gibi seri bir biçimde tutuklanması, jet hızıyla iddianamenin hazırlanması ve yaşatılan korkunç hak gasbından belirgin olur. Tümüyle ve akamete uğramamış bir linç tertibatı güncellenir. İtiraz hakkının, eleştirel bakışın sadece o Siyasal İslam ile ırkçı / faşist takıma mahsus bir hak olarak görüldüğü zeminde şu aşağıdaki birkaç cümle suç için yeterli görülür. Instagram'a getirilen erişim engeliyle ilgili düşünceleri sorulunca verdiği cevapta "21. yüzyılın göbeğinde kalkıp da parlamenter sistemden çıkıp koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni tek adama verirsek o da böyle babasının çiftliği gibi kullanır" dediği için gözaltına alınıp tutuklanır. Fıkra bitti.
Artı Gerçek’ten iliştirelim “İzmir’de bir sokak röportajında kullandığı ifadeler nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” ile “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderilen Dilruba Y. hakkında jet hızıyla iddianame hazırlandığı açıklandı.
Dilruba Y'nin avukatı Hüseyin Yıldız, kamu davası açıldığını ve 3 Eylül'e duruşma günü verildiğini duyurdu. Yıldız, Dilruba Y.'nin tutuklu yargılanacak olmasına tepki göstererek müvekkilinin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Ne Olmuştu?
Dilruba Y., İzmir'de 'Tüylü mikrofon' isimli YouTube kanalının yayınında Instagram'ın erişime engellenmesine sert tepki göstermişti. Söyleşide kullandığı ifadeler nedeniyle gözaltına alınan Dilruba Y., çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak Şakran Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilmişti.
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” ve ”cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla yargılanacak olan Dilruba Y.’nin tutukluluğuna yapılan itiraz da reddedilmişti.
Avukatı Yıldız, cezaevi önünde yaptığı açıklamada, "Haksız ve hukuksuz bir tutuklamayla karşı karşıyayız. Sonuna kadar itirazlarımızı sunacağız. Süreç şu anda bu aşamada ve itiraz sürecini tamamladıktan sonra mahkemenin itirazımız neticesinde vereceği kararı bekleyeceğiz” demişti.”
Nefes almanın imkansız konulduğu bir arafta ilerlemeye devam ediyor ülke. Sessiz, afaki bir biçimde suskun, hemen her durumda devletin işaret ettiği alanların içerisinde derdini de sorunların nedenini de sorgulayamayan bir ülkenin imaline çabalanıyor. Dert birilerinin itiraz haklarını kullanabiliyor olması diğerlerine size yok denilmesi değil sade ve sadece. Koca bir toprak parçası üstünde kağıt üstünde dahi eşitliğin söz konusu edilmiyor olması sorun. Düpedüz yalın bir biçimde sosyal medyayı iktidarın agorası olarak dizayn etmenin evreleri arşınlanıyor peyderpey. Mustafa Bildircin’in geçtiğimiz yıl BirGün Gazetesinde yayınlanan haberi, memleket sathı mahallindeki özgürlük tahayyülünün her nasıl biçimlendirildiğini, aba altından sallanan sopanın halen nasıl da geçerliliğini muhafaza ettiğini bildirir.
“2018 yılında gerçekleştirilen referandum ile geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ardından çok sayıda yurttaş, TCK’nin 299 ve 301’inci maddeleri uyarınca soruşturma geçirdi. TCK’de, “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen ve “İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engel” olarak değerlendirilen 299 ve 301’inci maddeleri, adeta iktidarın muhalifleri cezalandırma aracına dönüştürüldü.
Adalet Bakanlığı’nın yıllık adalet istatistikleri de genç yaşlı çok sayıda yurttaş hakkında TCK’nin 299 ve 301’inci maddeleri uyarınca soruşturma açıldığını ortaya koydu. Ceza mahkemelerinde hemen her yıl binlerce yurttaş, “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle hakim karşısına çıkarılırken sanık sayısı geçen yıl Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile geçilen yılların en yüksek seviyesinde gerçekleşti.
TCK’de, “devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçları” tanımlayan ancak AKP’li yıllarda, “Muhalefeti cezalandırma aracı” haline dönüştürüldüğü belirtilen 299 ve 301’inci maddeleri kapsamında ceza mahkemelerinde yalnızca 2022 yılında 7 bin 600 dosya açıldı. Dosyalardaki sanık sayısı ise 7 bin 712, “suç” sayısı ise 8 bin71 ile ifade edildi.
Binlerce Mahkûmiyet
Ceza mahkemelerinde geçen yıl TCK 299 ve 301’inci maddeleri kapsamında yargılanan sanıklardan bin 872’si hakkında mahkûmiyet kararı alındı. Toplam 3 bin 135 sanık hakkında ise “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verildi. Beraat sayısı ise kayıtlara, 2 bin 226 olarak geçti.
***
Milyonlara Sopa Gösterildi
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğaza karşı, “Erdoğan sayesinde” sesini yükselten yurttaşlara karşı başlatılan cadı avı da muhalefete yönelik baskının en son örneğini oluşturdu. Kampanyada kullanılan görselleri tasarlayan Mahir Akkoyun da “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla gözaltına alındı. Akkoyun dün Twitter hesabından açıklama yaptı. Akkoyun, “Benim üzerimden yapılmaya çalışılan şey, bu sömürü düzeninden bıkmış olan milyonlarca insana seçim öncesinde gösterilmiş bir sopaydı… Birlikte mücadele ederek kazanmak zorundayız” dedi.”
Ucu kime / kimlere dokunursa ses edilebilir mefhumunun görünürlüğü en çok olanın karşısında sıkıştırıldığı köşenin korkunçluğu dert değil midir? Tümüyle demokrasiden bahis açılırken sadece bir örnekte olduğu gibi insanların hedefe konulması kesin ve kati hükümlerle var edilir. İfade özgürlüğü konusunda dünyanın sayılı ülkelerinden birisiyiz her konuda ilerliyoruz diye söze başlanırken, demokrasi paketinden, insan hakları mefhum ve kapsamında daraltmanın sonunun getirilmediği bir düzleme evrim gerçekliği söz konusuyken hangi Türkiye’nin tutarlılığı söz konusu edilebilir. Cerahat ucunun keskin ve sınırsız bir halleriyle hayatı kuşatmaya devam ediyor. Yirmi üçüncü yılına doğru iktidar pratiğinin söz hakkından, yaşamsal olan hakların muhafazasından bütün ol müşterekleri yıktığı bir zemine dönüşümü kesintisiz var edilmeye devam olunuyor. Bu hallerin yekununda sadece öteki / diğerleri için değil kendi yanlarında saf tutanları da bir biçimde sınırlamaya namzet, susturmaya hazır, geleceksiz koymaya halen çaba sarf eden bir aklın esiri kalmaya devam ediyor bu ülke. Bir ülkede geriye kalanın tastamam kalıcı ve yıkıcı bir odaktan ötesi olmadığı artık afaki kılınırken geleceğin her nasıl rehin alındığı ortaya çıkıyor. Yarınsız, tasa ve dertlerinde bir başlarına konulan, en ufak eleştirinin dahi söz konusu edilemeyecek olduğu bir zemin ev olabilir mi? Böyle ülke olur mu? Ev çukurun ta kendisi kılınırken...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Lens20090828POD, 2015 - Matthieu BOUCHERIT via Slash/Paris
Meramda Paylaşılan Haberler
Dilruba Y. Hakkında 'Jet Hızıyla' İddianame: Tutuklu Yargılanacak - Artı Gerçek https://artigercek.com/guncel/dilruba-y-hakkinda-jet-hiziyla-iddianame-tutuklu-yargilanacak-314565h Cumhurbaşkanı’na Hakaret Davası 2022’de Rekor Kırdı - Mustafa BİLDİRCİN - BirGün https://www.birgun.net/haber/cumhurbaskanina-hakaret-davasi-2022de-rekor-kirdi-428199
0 notes
hakaretdavasi · 1 month
Text
Hakaretmi ?
Hakaret suçları, Türk Ceza Kanunu'nun önemli bir parçasıdır ve toplumda saygı ve onurun korunması amacıyla düzenlenmiştir. Hakaretmi.com, bu önemli konu hakkında hukuki bilgi ve destek sağlayan bir platform olarak hizmet vermektedir. Sitemiz, hangi kelimeler hakaret kapsamında değerlendirilebilir, hakaret avukatı nasıl seçilir ve hakaret davası nasıl açılır gibi sorularınıza yanıtlar sunmaktadır.
Tumblr media
0 notes