Tumgik
#harbiye hukuk
hukukharbiye · 9 months
Text
Tumblr media
Hukuk bürosu olarak şirket hukuku, ticaret hukuku, ceza hukuku ve aile hukuku gibi birçok alanda hizmet vermekteyiz. İş dünyasında faaliyet gösteren şirketlere şirket hukuku alanında danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Şirketlerin kuruluş aşamasından başlayarak sözleşme hazırlama, şirket birleşmeleri ve devralmaları, şirket içi uyuşmazlıklar gibi konularda hukuki destek sağlıyoruz. Ticaret hukuku alanında ise müşterilerimize ticari sözleşmeler, tedarikçi ve müşteri ilişkileri, fikri mülkiyet hakları gibi konularda hukuki danışmanlık hizmeti sunuyoruz.
Ceza hukuku alanında, suç ve ceza konularında müvekkillerimize savunma hizmetleri sunuyoruz. Savcılık soruşturmaları, mahkeme duruşmaları ve temyiz süreçlerinde müvekkillerimizin haklarını koruma amacıyla çalışıyoruz. Ayrıca, aile hukuku konusunda da uzmanız ve boşanma, velayet, nafaka gibi aile hukuku durumlarına yönelik müvekkilimize destek sağlıyoruz.
Her bir alanın detaylarına olan hakimiyetimiz, müvekkillerimize en iyi hukuki hizmeti sunabilmemiz için çok önemlidir. Uzman avukat kadromuz, her alanın güncel kanun ve yönetmeliklerini takip ederek müvekkillerimize en iyi hizmeti sağlama amacıyla sürekli olarak kendini güncellemektedir.
Harbiye hukuk olarak bizimle iletişime geçin ve hukuki sorunlarınızı doğru çözüm için bize danışın. Hukuk büromuz, alanlarımızda uzmanlaşmış avukatlarımızla size en iyi hukuki hizmeti sunmak için burada bulunmaktadır.
0 notes
maho0326 · 2 years
Text
youtube
1925 yılında İstanbul'da doğdu. Orta öğretimini Pertevniyal Lisesi'nde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Üç ay kadar Siirt-Kozluk (şimdi Batman'a bağlandı) ilçesinde hakimlik yaptı.[2] Milliyet, Tercüman, Hürriyet, Güneş başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yazar ve yönetici olarak üst düzey görevler aldı.1953'te Alp Zirek ve Halit Talayer ile birlikte Türkiye'nin ilk günlük spor gazetesi Türkiye Spor'u çıkardı. Bir yıla yakın İngiliz yayın kuruluşu BBC'de çalıştı.[3] Türkiye'de radyo ve televizyon yayıncılığının gelişmesinde önemli katkıları olan Kıvanç, Türk televizyonculuğunda birçok "ilk"in adamı oldu. Olimpiyatlar ve büyük uluslararası karşılaşmalarda sunucu olarak görev aldı. FIFA Dünya Kupası'nı televizyondan sunan ilk Türk spikerdir. 10 FIFA Dünya Kupası finalini radyo ve televizyonda nakletti.
Uzun yıllar TRT'de kültür-sanat, müzik eğlence programları sunan Halit Kıvanç, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları'nın da vazgeçilmez sunucusu oldu. Bayramlarda TRT Çocuk Şenliği'ni sunan Halit Kıvanç, geniş bir hayran kitlesine kavuştu. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu ve İstanbul Spor ve Sergi Sarayı'nda çok sayıda konser ve özel etkinliğin sunuculuğunu üstlendi. Tek kanallı günlerin efsanevi sunucusu Halit Kıvanç, NTV Yayınlarından çıkan "Tele Safir" adlı kitabında Türk televizyonculuğunu kaleme aldı.[4]
Sunuculukta 50. yılını 2005'te bir jübileyle kutlayan Kıvanç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,TSYD ve diğer kuruluşların düzenlediği yarışmalarda 200'ün üzerinde ödül aldı. 1983 yılında Cumhurbaşkanlığı Kupası maçıyla maç spikerliğine veda etti. Yazar, spiker, sanat adamı olarak kabul edilen Halit Kıvanç, Türk halkına temiz bir Türkçe ile saygın ve eğitici çalışmaları ile hizmet vermesinden dolayı Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi tarafından Kariyer Dalında büyük ödüle layık görüldü.
Kıvanç, NTV televizyonunda pazar günleri Halit Kıvanç'la Ustalar, NTV Radyo'da pazar sabahları Mikrofonda Halit Kıvanç, ise NTV Spor'da Futbol Bir Aşk adlı programları sundu. Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Halit Kıvanç, Fenerbahçe TV'de Efsanenin 100 Yılı ve Efsanenin Yeni Yüzyılı adlı söyleşi programlarını da sundu.
Aydın Engin'le yaptığı söyleşi Bir Koltukta Kaç Karpuz: Halit Kıvanç Kitabı adlı kitapta toplanarak İş Bankası Kültür Yayınları tarafından piyasaya sunulmuştur. Halit Kıvanç, ayrıca 2006 yılında Türkiye İş Bankası tarafından yayımlanan Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur adlı kitabın da yazarıdır. Kıvanç, sanatçı Müjdat Gezen ile yaptığı söyleşiyi kaleme aldığı kitapta, sanatçının yaşamını acı ve tatlı yanlarıyla anlatmaktadır.
Spor yorumcusu Ertem Şener, yaptığı açıklamada 97 yaşındaki Halit Kıvanç'ın kimseyi tanımadığını ve konuşamadığını açıkladı.[5][6][7]
25 Ekim 2022'de hayatını kaybetmiştir.[8]
2. Kaynakça: ^ a b "Hayatı falında çıktı". www.hurriyet.com.tr. 8 Mart 1998. Erişim tarihi: 2022-10-26.
3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Ocak 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2009.
4. ^ "94. doğum gününü kutlayan usta spiker Halit Kıvanç'ın BBC Türkçe günleri". BBC Türkçe. 18 Şubat 2019. 23 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2019.
5. ^ "Mikrofonda Halit Kıvanç Radyo Programı - Ntvradyo.com.tr". www.ntvradyo.com.tr. Erişim tarihi: 2022-10-26.
6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Şubat 2022.
7. ^ "Usta sunucu Halit Kıvanç hayatını kaybetti". NTV. 25 Ekim 2022. Erişim tarihi: 25 Ekim 2022.
8. ^ http://www.diskotek.arkaplan.com.tr/catalog/product_info.php?cPath=24&products_id=255[ölü/kırık bağlantı]
Türk Radyo ve Televizyon’un duayen ismi sayın Halit Kıvanç’a Allah’tan rahmet dilerim. Beyfendiliği, mütevaziliği ve temiz Türkçesi ile hep örnek olacak bir kişilikliktir. Işıklar içinde yatsın, güler yüzlülüğünle kal...
7 notes · View notes
hetesiya · 1 year
Text
İpsiz Recep: Kahraman mı, Eşkiya mı?
İpsiz Recep: Kahraman mı, Eşkiya mı?
İlk dönem cumhuriyet tarihinin kahramanlaştırdığı Karadenizli iki kişiden biri Topal Osman, diğeri de İpsiz Receptir. Her ikisinin de müşterek özelliği, Anadolu’yu kan gölüne çeviren Teşkilat-ı Mahsusa’nın elemanı olmaları ve şartların zorlamasıyla, “eşkıya prangası”sından kurtulmak için Kemalist harekete katılmış olmalarıdır. İpsiz Recep’in diğerinden tek farkı ise ölümünün doğal olması ve TRT’de hakkında diziler çekilip gençlere örnek gösterilmesidir.
İpsiz Recep, 1862 senesinde Rize’nin Halda mahallesinde doğdu. Topal Osman gibi, Bektaşi-Alevilikten dönüp Sünnileşen Çepni halkına mensuptur. İpsiz sıfatına, ona övgü düzenler olumlu anlam yüklese de yöredeki anlamı serseri, haytadır.
İpsiz Recep, 1900’lerin başlarında, Batum-Rize hattında takasıyla sevkiyat ve kaçakçılık yapardı. Rusya kıyılarına dümen kırıp, seyreden yelkenlileri soyup korsanlık yaptığı da olurdu. Reisin ilk vukuatı, Batum’dan yolcu olarak aldığı Rus vatandaşı on yedi Ermeni’yi, gasp edip öldürdükten sonra denize atması oldu. Bir hafta sonra İstanbul hükümetine protestolar yağmaya başladı. Rusya İpsiz Recep ile Rizeli Abdullah’ı istiyordu. Recep Reis bunun üzerine İnebolu’ya kaçarak Cebeci Köyü’ne yerleşti. Kerempe burnu ile Kefken arasında, küçük çapta taşımacılık kılıfı altında, oradan geçen takaları, yelkenlileri vurup korsanlığa devam ediyordu. 1912 senesinde Balkan savaşı başlayınca, çıkan genel aftan yararlanarak tekrar Rize’ye döndü. Karanlık işlerine orada da devam edince zabıtanın takibinden kurtulamadı. Çareyi Batum’a kaçmakta buldu. Çok geçmeden yakalandı. On yedi kişinin katlinden sorumlu tutulup hapse atıldı. 6 ay hücrede kaldıktan sonra kampa gönderildi. Birinci Paylaşım Savaşı başladığında, bir şekilde kamptan kurtulup Rize’ye döndü.
1917 Bolşevik devriminden sonra Rus güçleri Batum’dan çekilince yörede Gürcüler ve Rumlar kalmıştı. Anadolu’yu kan gölüne çeviren Teşkilat-ı Mahsusa’nın Batum harekâtına Deli Halit ve Muhittin Paşa ile katıldı. Bir haftalık bir savaştan sonra, kalan Rus askerleri de geri çekilince şehri ele geçirdiler. İpsiz Recep’in yaptığı ilk iş orada yerleşik Rumları katletmek oldu. Çetecilerin işleri bitince İpsiz Reis Rize’ye döndü.
Recep Reis motorla kömür taşıma işine girişmişti. Ne var ki motor bir sevkiyat sırasında battı ve İpsiz, rotayı İstanbul Sarıyer’e çevirdi. Geldikten bir müddet sonra Harbiye Nezaretinde görevli Yüzbaşı Ziya Bey ile irtibat kurması fazla zaman almadı. Ziya Bey onu karakol teşkilatı üyesi yapıp; Sarıyer, Beykoz ve Şile’ye kadar uzanan geniş alan içinde, Rumların işbirlikçi faaliyetlerinin önlenmesi görevini verdi. Recep Reis’e ilk etapta on iki tüfek ile iki sandık cephane ve para verildi. Sekiz tayfası ve onlara Sarıyer’den katılan üç Rizeli ile toplam on iki kişiydiler. İpsiz Recep, konuyu mahiyetindekilere açtığında, onlara emsalsiz bir ganimet vaat etti.
İpsiz Recep kısa zamanda, Sarıyer ve Beykoz’da tüm Rumları katliam yaparak, korkutarak mallarına el koyup temizledikten sonra, yaptığı katliamlardan dolayı İngilizlerin sıkı takibi başlayınca takanın dümenini bu defa Şile’ye çevirdi. Anadolu’ya kaçırılacak silahların güvenli sevki için, Şile’yi de  Rumlardan temizleme görevi almıştı. Şileye gitmeden önce son bir katliam daha yaptı. Bir baskında yakalanan iki çete üyesini ihbar edip yakalattıkları iddiasıyla, on sekiz Rum’u Belgrad Ormanları’nda katletti.
Şile’de ilk işi, önemli bir engel teşkil eden kaptan Atanas’ı kahveye yapılan baskında ortadan kaldırmak oldu. Oradaki işini bitirdikten sonra ilk korsanlık döneminde de üs olarak seçtiği Kefken’e geçti.
İpsiz Recep’in tayfaları, müfrezesi, “ipten kazıktan kurtulmuş” eşkıyalardan oluşuyordu. İçlerinde müebbet, hatta idam mahkûmları da vardı. Akçakoca’ya çekilmek zorunda kaldığında, Rize Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ne bir telgraf çekerek, hemen Rize eşkıyasının toplanıp kendisine gönderilmesini istedi. Bunun üzerine, Rize Cezaevi’nden başlanıp tüm cezaevlerinden korsan, eşkıya ve hükümlüler yazıldı. Ayrıca Rize, Hopa ve Ardeşen’den tellallar çıkartılarak toplanan gönüllülerle birlikte alt yüz kişi İpsiz’in emrine verildi. Bunların ekserisi yüz ila on beş seneye mahkûm kişilerdi. Kendilerine askerlikten muaf olacakları ve affedilecekleri garantisi verildi. Uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra iki yüz seksen kişi İpsiz’in emrine girdi. Bunlar gelince İpsiz Recep’in kuvveti birkaç misline çıktı. İlk iş olarak Karasu’ya saldırarak iki Rum köyünün kaçamayan sakinlerini işbirlikçi diye kurşuna dizdi.
İpsiz Recep’in gurubu ve diğer çetelerin efradının; bireysel adam kaldırma, gasp, cinayet, yağmacılık, öteye beriye sarkıntılıkları halkta tepki toplayınca, idari ve askeri makamlarca Ankara’ya raporlar gönderilmeye başlandı. Şikâyetlerin yoğunlaşması üzerine, çetelerin Kuvva-i Milliye içinde zapturapt altına alınmasına karar verildi. Kandıra, Karasu’da eşkıyalık yapan İpsiz’le Doktor Raif Bey kanalıyla irtibata geçildi. Eğer Kuvva-i Milliye için çalışırsa, hem cezadan kurtulacağı hem de kahraman olacağı söylenerek Milli Mücadeleye katılması için ikna edildi. Mükellefiyet dışı eratı terhis edilerek Orhanlı müfrezesi adını aldı ve Anadolu hareketine katıldıktan sonra da aynı eylemlerini Adapazarı, İzmit bölgesinde sürdürdü. Daha sonra düzenli orduya geçildiğinde, 13 Mayıs 1921’de 41’inci Alayın 3. Taburunu oluşturdu. ”Başarılarından” dolayı milis yüzbaşısı rütbesi ile ödüllendirildi
İpsiz Recep, savaş sonrası çetenin önde gelen yaklaşık yirmi beş efradı ile Ankara’ya geldi. Bando ile karşılandı. M. Kemal tarafından kabul edildi. İki yüz elli lira maaş bağlandı. İstiklal madalyası ile taltif edilen İpsiz, 1928 senesinde Sakarya’da vefat etti.
Son Yerine
İpsiz Recep bir çetecidir ve Teşkilat-ı Mahsusa elemanıdır. Bireysel eşkıyalığı, korsanlığı ve katliamcılığı haricinde, Kafkasya’da Ermeni soykırımında ve Karadeniz’de Helen kökenli Pontus’luları ölüm ve sürgün ikilemine sokarak, bölgenin etnik temizliğinde önemli rolü olmuştur. Bu eylemlerde yer alan herkes gibi, mütarekeden sonra cezalandırmadan kaçmak için milli mücadeleye katılan,  Topal Osman gibi bir katildir. Maalesef gençlerin örnek alması istenen İpsiz Recep’in serüveni, resmi tarihin hilafına budur.
Ahmet Hulusi Kırım
9 Ocak 2023
Kaynakça
Ergun Hiçyılmaz-İpsiz Recep
Murat Sertoğlu-Tefrika no 49
Askeri tarih Bülteni sayı 36
Dün ve Bugün mecmua-5.12.1955
ATES, Kı-955
1 note · View note
harbiyehukuk1 · 1 year
Text
Tumblr media
0 notes
hurriyetedogru-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
4 notes · View notes
mavi-usta-77 · 4 years
Text
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!ÜN NUTUK'TA
EN ÇOK ZORLANDIĞI BÖLÜM !
Nutuk'u yazarken de, okurken de en çok zorlandığı bölüm, en yakın silah arkadaşlarıyla yollarının ayrıldığını hissettiği bölümdü.
Lozan günleriydi.
İsmet Paşa ve Türk Heyeti
17 Kasım 1922 günü Lozan'a hareket etmişti.
Aynı gün Sultan Vahdettin İngilizler'e sığınmış, Malaya zırhlısıyla Malta'ya doğru yola çıkmıştı. Sultan kaçıyordu.
Lozan'da müzakereler sürüyor, kıyamet kopuyordu.
Bir gün, Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Gazi'nin TBMM'deki başkanlık odasına gelerek O'nu, Refet (Bele) Paşa'nın Etlik'teki bağ evine akşam yemeğine davet etti.
Rauf Bey, o günlerde Moskova Büyükelçimiz olan ve şimdi Ankara'da bulunan müşterek arkadaşları
Ali Fuat Cebesoy Paşa'nın da (Salacaklı Fuat) bu yemekte bulunması için Gazi'nin onayını aldı.
Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa, akşam sofrada bir araya geldiler.
Hatır sormalar henüz bitmiş, yemek bile daha başlamamıştı ki, Rauf Bey Gazi'ye döndü; "Kemal dedi," "davetimizi kabul edip geldiğin için teşekkür ederiz. Yemeğin yanı sıra seninle başbaşa konuşmak istediğimiz bir konu var, bugün seninle o konuyu da konuşmak istiyoruz."
Hisleri O'nu yanıltmazdı. Bozuntuya vermedi. "Buyurun, konuşalım !" dedi.
Rauf Bey eteğindeki taşları dökmeye başladı:
"Kemal! Bu Meclis senden korkuyor, o yüzden sana gelemiyor, tüm şikâyetler başbakan olarak bana geliyor"
Gazi şaşırdı, belli etmemeye çalıştı, "Neyimden korkuyorlarmış?" deyiverdi.
Rauf Bey konuya doğrudan girdi:
"Senin cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular giderek yayılıyor. Bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar!"
Gazi donup kalmıştı.
Soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. Rauf Bey ise içini dökmeye başladı:
"Kemal! Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, kurtardın, biz de sana yardım ettik.
Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre "emaneti sahibine" iade etmenin zamanı geldi.
Gazi yemek davetinin bir bahane olduğunu anlamıştı.
"Peki Rauf, Sultan Vahdettin için sen ne düşünüyorsun?" diye sordu. Rauf Bey"i dinleyelim:
"Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var.
Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Benim rejim sorunum yok.
Üstelik madem sordun, söyleyeyim. Padişah bir İslam halifesi, ben de Müslüman"ım. Dini terbiyem nedeniyle de padişaha bağlıyım. O makamlar uhrevi makamlar. Senin, benim gibi kişilerin ulaşabileceği makamlar değil.
Kaldı ki, bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, cumhuriyet değil".
Gazi'nin yüz hatları gerilmişti.
Ev sahibi Refet Paşa'ya döndü; "Sen ne düşünüyorsun Refet?" diye sordu. "Aynen Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam!..." deyip kestirip attı Refet Paşa. Gazi, masadaki Fuat Paşa'ya, "Senin görüşün Fuat?" diye sordu.
Fuat Paşa Gazi'nin Harbiye'den sınıf, hatta sıra arkadaşıydı. Hukukları daha derindi.
St. Joseph mezunuydu, yani askeri okuldan değil sivil liseden Harbiye'ye biraz da geç katılmıştı. Okul Komutanı Mustafa Kemal'i odasına çağırtmış ve iki genci birbirine tanıştırmıştı:
Selanik'li Mustafa Kemal, Salacaklı Fuat ve Fuat'ı sınıfının çavuşu Mustafa Kemal'e emanet etmişti.
Fuat'ın Fransızca'sı çok iyiydi, Mustafa Kemal'e bu derste çok yardımı oldu. Giderek aralarında uzun yıllar sürecek bir dostluğun köprüleri atıldı ve Mustafa Kemal Harbiye yılları boyunca her hafta sonu Fuat'ın Salacak'taki köşküne "evci" çıktı. O nedenle aralarındaki hukuk daha derindi.
Fuat; "Paşam", dedi, "biliyorsunuz uzun süredir Moskova'dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!.. Yani o bile, "Kemal, ben senin arkandayım!..." diyemedi.
Masada olmayan dördüncü kişi, Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum'daydı ve telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyordu.
Beşinci kişiyse, kendisiydi.
Anadolu'ya çıkan ilk 5 komutan işte masadaydılar ve henüz devlet kurulamamıştı ama kozlar paylaşılıyordu.
"Benden ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sordu Gazi. "Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!" diye yanıtladı Rauf Bey. "Bana bir kâğıt verin"…
Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamadılar, içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı: "Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icrai organ olan TBMM verecektir." Yüksek sesle okudu ve sordu:
"Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi?
Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?"
"Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!...", dedi Rauf Bey.
O Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmazdı. Bunu biliyorlardı. Masadaki komutanlar rahatladılar.
Sofra, buz gibi olmuştu. Ayrılırlarken, Etlik sırtlarından yeni bir gün ışıyordu. O günden itibaren Gazi yollarını da bu arkadaşlarından ayırmak zorunda olduğunu görmüştü. Ertesi gün kürsüye çıktı ve yazdıklarını aynen okudu.
Meclisle ve komutanlarla bir tartışmaya girmeden bu krizi atlatmalıydı. Öyle de yaptı.
1921 Anayasasına göre Meclis her iki yılda bir seçim yapmak zorundaydı. Meclis 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, seçimleri yenilemenin zamanı gelmişti. Doğal olarak da seçimlere gidildi. Gazi, bu Meclis'ten kurtuluyor gibiydi. Komutanlar yeniden endişeye düştüler: "Ya, Kemalist bir Meclis gelirse!" Bunun üzerine yeni bir plan kurdular. Mustafa Kemal'i Meclis'e sokmamanın yolunu arayacaklardı. Seçim Yasası'nı değiştirmeye karar verdiler.
Erzurum Milletvekili Necati Bey, Samsun Milletvekili Emin Bey, Mersin Milletvekili Albay emeklisi Çolak Selahattin Bey, bir önerge hazırladılar:
Buna göre:
1. "Bundan böyle milletvekili adayının doğum yeri, Misak-ı Milli sınırları içinde olsun!..
"Selanik dışında kalmıştı.
2. "Milletvekili adayı adaylığını koyduğu yerde en az beş senedir oturuyor olsun!"
Mustafa Kemal o cephe, bu cephe hayatı boyu koşturmaktan ötürü değil beş yıl, hiçbir yerde sürekli beş ay oturamamıştı ki.
Hedef belliydi. Bu yasa özel olarak kendisi için hazırlanmaktaydı. Hem de en yakın silah arkadaşları tarafından.
Bu önerge verilince, kürsüye zorla çıktı ve avaz avaz: "Doğum yerim Selanik Misak-ı Milli sınırları dışında kalırken, devlet Selanik'i tek kurşun atmadan Yunan'a verirken, bu millet bilsin ki ben diğer bir yurt köşesi Derne'de savaşıyordum"
Hiçbir yerde beş yıl oturamadım, doğru. Otursaydım, o zaman Bingazi'de, Derne'de, Sina'da, Filistin'de olamazdım. Çanakkale"de, Kafkaslar'da, Sakarya'da olamazdım. Ama ben oralarda olamasaydım, bu efendilerin de doğum yerleri, Allah korusun, Misak-ı Milli sınırları dışında kalırdı...
Şimdi millete soruyor ve yanıtını milletten bekliyorum. Bu önergenin sahibi efendileri buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?..."
Hayır, millet onlar gibi düşünmüyordu. Çuvallar dolusu telgraflarla olayı protesto ettiler, önerge geri çekildi ve Mustafa Kemal Ankara'nın Bâlâ ilçesinden milletvekili seçilerek Meclis'e girdi.
Cumhuriyeti de kurdu.
Gazi bu olayı hiç unutmadı.
Nutuk'ta da tüm ayrıntısıyla yazdı. Falih Rıfkı Atay, Çankaya–Atatürk Devri Hatıraları, Dünya Yayınları 5
Cilt II, s.460).
Alıntı Doç. Dr. Orhan Çekiç
2 notes · View notes
OSMANLI DÖNEMİNDE HAVACILIK ÇALIŞMALARI-1.BÖLÜM
Bugün sizlerle Osmanlı dönemindeki havacılık çalışmalarını iki bölümde inceleyeceğiz. 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğunun hem sivil alanda hem de savunma kuvveti olarak havacılıkta ne tür gelişmeler olmuştu, bunları kısaca anlatmaya çalışacağız. 17.YÜZYILDA OSMANLI HAVACILIK ÇALIŞMALARI 17 ve 18. yüzyılda, Lagari Hasan Çelebi’nin 7 kollu bir roketin atış gücünden…
View On WordPress
2 notes · View notes
utopianatolia · 7 years
Text
Kitaplar...
235)Emel Akal- Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm 
sayfA 21 Kur’an-ı Kerim fukaraya, ameleye ve sai-i gayrete müteallik ve bizce malum olabilen ne kadar Bolşevik prensipleri varsa hep ihtiva ediyor. ... Bolşevik prensiplerinin icap ettirdiği tadilat ve tahavvülatı [değişme] ... peyderpey ve tedricen tatbike başlayıp milleti ... hazım ve kabule alıştırarak tevsi etmelidir Kâzım Karabekir (Karabekir, 1960; 623).
22-Arı İnan, Yusuf Hikmet Bayur’la yaptığı söyleşi de Bayur, “hepimiz [komünist partisine üye] olduk. İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Celal Bayar, Tevfik Rüştü Aras” (İnan, 1997; 300) dedikten sonra görüşmenin ilerleyen saatlerinde şunları ekliyor:Başlangıçta o da [Karabekir] komünistti. Herkes başta komünistlere taraftardı. Herkes. Yani Atatürk, Karabekir, Yusuf Kemal -ki Türkçüdür-, Bekir Sami -ki Çerkez'dir- o yüzden Rusların aleyhindedir. Hepsi komünizme taraftardır, çünkü onlar mazlum milletlere istiklal vereceğiz teranesini söylüyorlardı
24-Enver Paşa’nın 4 Mart 1921 tarihli Moskova’dan Mustafa Kemal’e yazdığı mektuptur. Bu mektupta Enver Paşa komünizmin Anadolu hareketi açısından önemini şöyle açıklıyor:... Bence bizi ezen kuvvetlerle mücadelede hayat ve mematile bize bağlı olan yegane kuvveti de burada [Rusya’da] görüyorum. Çünkü bizi ezen dünya emperyalistliğini icap eden dünya kapitalistlerinin yegane barışamayacak ve onu imha etmedikçe yaşayamayacak bir sınıf halk varsa, o da başta komünistler olmak üzere sosyalistlerdir.
... bence bu şimdiki idare herhalde sırf milli nokta-i nazarından da en müsait idaredir. Komünistler gidip de Menşevikler veya daha sağ bir idare gelirse herhalde İslamların daha ziyade naili serbesti olabilmeleri ihtimali yoktur. Ben doğrusu bizim mevcudiyetimiz nokta-i nazarından bu komünist ve kapitalist mücadelesini aynı bir mevhibe-i ilahiye addederim. Bütün dünya komünist olarak Üçüncü Enternasyonal etrafında toplanırsa o vakit biz de herhalde kendimize o kütlede muvafık bir şekil verecek surette kuvvetlenmiş oluruz ki bu da pek basit bir istikbaldir. İşte Rusya ve Rusya’daki komünizmin bize bu kadar büyük bir faidesi aşikar iken bence eğer Rusya’da komünistlik sönmek üzere olduğunu görürsek onu da ihya edecek yardımlardan geri durmamalıyız, kanaatindeyim.İslam ihtilal Cemiyetleri İttihadı,.. Dünya komünistleri ile tevhidi mesai edecektir (Karabekir, 1967; 131).
26-Örneğin Enver Paşa’nın Bolşeviklerle işbirliğinin altında yatan düşünceleri, TBMM’nin Moskova Büyükelçisi Ali Fuat’la Moskova’da yaptığı görüşmede şöyle anlatmıştır:Enver Paşa, [kendisini] Üçüncü Enternasyonal’e yaklaştıran sebepleri izah ederken demişti ki: “Yaptığımız, şimdiki muharebede kendimize yardım ve arka bulmak arzusu değildir. Siyasi ve içtimai akidelerimizin esasta birbirlerine yakın bulunması da büyük sebeptir. Biz inkılapçı kuvvetimizi daima halktan, halkın damağdur ve yoksul kısmı olan köylü sınıfından alıyorduk* (Ce- besoy, 1982; 208) .
29-Sina Akşin bu konuda şunları yazmaktadır:Geniş bir açıdan bakıldığında, İttihat ve Terakki ile ARMHC arasında önemli yakınlıklar olduğu doğruydu. Milli Mücadele hareketinin mensuplarından pek çoğu eski İttihat ve Terakki’liler- di. Üstelik İT ve ARMHC, Türk ulusçuluğunun, demokratik- ulusçu hareketin örgütleri olarak aynı ideolojiye sahiptiler. Önder ve mensuplarının çoğu İttihat ve Terakki’liydi fakat İttihat ve Terakki , savaş yenilgisinin, yolsuzluklarının, sefaletinin vebalini taşıdığı için, İttihat ve Terakki’liliği red ve inkar etmeye özen gösteriyorlardı (Akşin, 1998-11; 36-37)
30-Akşin, Jön Türkler ve ittihat ve Terakki adlı eserini şu sözlerle bitirmektedir:Böylece, İttihat ve Terakki son bulmuş oldu. Hemen eklemek gerekir ki, bu ancak hukuken bir son bulmadır. Zira örgütün adı değişmekle, ya da yerine geçen Teceddüt Fırkası kapatılmakla, İttihatçılık son bulmazdı. İttihat ve Terakki nin ülkülerini benimsemiş olanlar, o program çerçevesinde davranmaya devam edeceklerdi. Nitekim, itilaf devletlerinin Türkiye’yi ezmek amacında oldukları anlaşılınca, kurulan Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin esas itibariye İttihat ve Terakki’ciierce oluşturulduğunu biliyoruz. Ondan da önce, izzet Paşa kabinesinde Cavid ve Hayri gibi ittihat ve Terakkililer Rauf ve Fethi gibi eski İttihat ve Terakkililer vardı. İzzet Paşa kabinesi, bir anlamda İttihat ve Terakki’nin eski denetleme iktidarı rolüne dönmesi demekti (Akşin, 1998-1; 439).
ittihat ve Terakki'ye gelince, onun Milli Mücadelenin kadrolarını oluşturduğunu gördük. Böylece, ittihat ve Terakki, zaman içinde eski CHP’ye dönüşmüş oldu. İttihat ve Terakki ile CHP arasındaki yakın ideolojik, sosyolojik bağlar ve hatta kadro bağları bu tarih birlikteliğinin önemli işaretlerindendir (Akşin, 1998-1; 440).
36-Hüseyin Cahit Yalçın “İttihat ve Terakki adeta bir nevi tarikat, mezhep ve iman halinde yaşadı. İttihat ve Terakki’ye ilk girmiş olanlar, ona imanlarını ve ideallerini hiçbir zaman kaybetmediler”
40 Fakat İttihad ü Terakki’nin zuhuriyle beraber, tüfek ve bıçakla oynar bir gençlik Mekteb-i Harbiyye’nin bir sınıfından taşıverdi. Eski Yeniçerinin meydan kabadayılığı, bu defa fedai ve komiteci şeklinde uyanıverdi ve tekrar politika sahasında göründü. Gerçi İttihad ü Terakki, Temmuz inkılabı’nı müteakıb, tulumbacılığa ve İttihat ve Terakki Cemiyeti/Fırkası (İTCIF) mahalle mütegallibeliğine münhasır kalan eski külhanbeyliği kaldırmakla, Sultan Mahmud'un bir taraftan eski eserini ihmal etti; fakat silahlı politika kahramanını tekrar uyandırmakla, onun zıddını vücuda getirdi ve nice kanlar bahasına zail olmuş bir unsuru tekrar meydana çıkarıverdi. Nitekim bunun bizzat ittihad ü Terakki bile zararını gördü ve nihayet o da -Yakub Cemil vak ası münasebetiyle—fedailiği bertaraf etti.
45 Savaşın sonunda “Bizi ancak sosyalizm deta [devlet sosyalizmi] kurtarabilir” diyecek kadar ileri giden Talat Paşa (Tunaya, 1989, 325)
Memduh Şevket Esandal, 1920 yılında Bakü’ye BMM Murahhası olarak atanmıştır, kendisi Teşkilat-ı Mahsusa-i Ticariyeciler olarak da anılan “İaşeciler’e dahildir.
aslında İttihat ve Terakki’nin ilk günlerindeki bir yaklaşımı, 1918’de tekrar mı etmektedir? Çünkü 6 Ağustos 1908’de Selanik’te yayınlanan İttihat ve Terakki’nin yayın organının daha ilk sayısında “devlet sosyalizmini kabul etmek” gerektiğine ilişkin bir makale yayınlanmıştır (Cer- rahoğlu, 1975; 500-505).
47 Hüseyin Cahit o “tasavvurları” şöyle anlatmaktadır: Memleketi terk edip Nuvelzelanda adasına hicret edecektik. Buraya herkes refikasıyla birlikte gelecekti. Bir sosyalist cemaat halinde yaşayacaktık. Aramızda müikiyet prensibi değil, uhuvvet prensibi hüküm sürecekti
50-İttihad ve Terakki kırk mecnundan [deli] mürekkep bir heyettir. Talat aklü’l-mecanindir, Hüseyin Cahit kalemü’l-mecanin, [Kara] Kemal hesabü’l-mecanin, Ziya Gökalp kitabü’l-mecanin, Enver seyfü’l-mecanin, Ben lisnü’l-mecanin, Yakub Cemil de mecnunu’l-mecanin! Ömer Naci
51-Hüseyin Cahit, yorumlarında daha da ileri giderek: “Eğer Talat olmasaydı İttihat ve Terakki olmazdı. Talat İttihat ve Terakki’nin kubbe taşı, çimentosu ve temeli idi” (Yalçın, 1943, 39).
60-Bu toplantı çok önemlidir, çünkü İttihat ve Terakki’nin en önemli isimlerinin yurtdışına gidip gitmemesi tartışılacaktır. Bu toplantıya İttihat ve Terakki’nin en önemli isimlerinin yanında Mustafa Kemal’in de katılmış olması, kendisinin 1910 yılı sonunda İttihat ve Terakki’de üst düzey yönetici olduğu biçiminde yorumlanabilir. Toplantıya katılanlar şunlardır: Talat, Manyasizade Refik, Mithat Şükrü, Cavid, Hüseyin Cahit, Rahmi, Habib, Dr. Nazım. Bahaeddin Şakir, Ömer Naci, Mustafa Necib, Enver, Hafız Hakkı, Mustafa Kemal, Ali Fuad, Remzi, Hüseyin Tosun, Nail Beyler
70- Fethi Okyar Trablusgarp’e giden ekibin Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk nüvesini oluşturduğunu söylemektedir:... burada, bir tarih hakikatini tesbit etmek vazifemizdir. Teşkilat-ı Mahsusa ilk olarak Sultan Hamid’e karşı mücadele eden ve daha çok Arap yarımadasına sürgün edilen genç harbiye-tıbbiye- mülkiyelilerden kurulu gizli cemiyet idi, başlarında da daha sonra bu teşkilatın reisliğini yapan Eşref Sencer Kuşçubaşı vardı. Trablusgarp Harbinde Teşkilat-ı Mahsusa’cılar kadro halinde vazife almışlardı (Okyar, 1980; 199).
76-I. Dünya Savaşı 1918’de Almanya’nın yenilgisi ile bitmiş, ülke ve toplumsal sınıflar alt üst olmuştur. Almanya'da grevler birbirini takip etmekte, ayaklanmalar olmakta ve Sovyet yönetimleri ilan edilmektedir. Almanya’daki devrim 3 Kasım 1918’de donanma içindeki bir ayaklanma ile başlamış, 9 Kasım’da Spartakist’lerin çağrısıyla silahlı işçi ve askerler Berlin’in denetimini ele geçirmişler ve Kayzer rejimi çökmüştür (Sobolev, 1979; 48). İşte Talat ve arkadaşları, o günlerde Berlin’e gelmişlerdir. Talat Paşa ve İttihat ve Terakki rüesası 9 Kasım’da Almanya sınırına ulaştıklaıımn ertesi günü İmparator Hollanda’ya kaçmış ve cumhuriyet ilan edilmiştir (Cemil, 1992; 17). Talat Paşa ölünceye kadar en yakınındakilerden biri olan Arif Cemil’e1 göre Berlin’de meydanlardan geçilememektedir, Aleksandr Platz kurşun yağmuru altındadır ve işçiler “Polis Müdüriyet-i Umumisini” ele geçirmek için savaşmaktadırlar (Cemil, 1992; 17);
79-Radek, 1919 yılı Ocak ayında yapılacak olan Alman Komünist Partisi’nin kuruluş kongresine katılmak üzere Berlin Sovye- ti tarafından davet edilmiştir (Tunçay, 1995; 175). Alman sınırını yasadışı olarak AvusturyalI kılığına girerek geçen ve Berlin’e ulaşan Bolşevik Partisi Merkez Komitesi üyesidir ve daha sonra, kurulacak olan III. Enternasyonal-Komintern’in Başkanı olacaktır. Ancak 12 Şubat 1919’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in katledildikleri olaylar sonucunda Radek de Berlin’de tutuklanmıştır (Can, 1952; 411. Yılmaz, 1987; 43). Radek Ağustos ayında tutuklu bulunduğu hapishanede özel bir bölüme alınmış ve ziyaretçi kabul etmesine izin verilmiştir. Ziyaretçileri arasında Reichswehr’in liderlerinden biri olan Seeckt de vardır ki, bu şahıs savaş sırasında Enver Paşa ile yakın ilişkiler içinde olmuştur (Can, 1952; 413). Yani Talat ve Enver, Alman Genel Kurmayının gözetim ve denetiminde Radek’le ilişki kurmuşlardı
81-Talat'ın doğuştan gelen zekası ve irade gücünün beni çok etkilediğini ifade etmeliyim; bozuk bir Fransızca ve Almanca ile konuşuyordu. Almanca ve Fransızca ile kendisini rahatça ifade edebilen Enver Paşa ise, yapı olarak sinirli, dengesini bütünüyle kaybetmiş ve ülkesinden ziyade kendi pozisyonu için mücadele eden dengesiz bir insan görünümü vermişti (Carr,
86-Karakol Cemiyeti nizamnamesinden: “Karakol” kuvvetini, insaniyet aleminin en necibi bulunan sulhperver heyetlerin ve umum sosyalist ve amele gruplarının müzeheret-i beynelmileliyesinden ve Türk, Müslüman aleminin yüreğinden ve maksadını kabul eden her fert ve cemiyetin muavenetinden alır
89-Velidedeoğlu anılarında şunları belirtmektedir: Hamdullah Suphi Bey çok etkili, coşkulu bir konuşma yapmış ve bunun bir yerinde: “Evet arkadaşlar, bu vatanı kurtarmak için gerekirse Bolşevik de olacağız, şeytan da olacağız” diye bağırmıştı. Sonra bizim büroya gelerek bu sözlerini tutanaktan çıkardığını sanıyorum. Fakat ben bu sözleri bugünkü gibi anımsıyorum (
93 tamamı
129-Ali Fethi Bey, Ocak 1913’te Babıali Baskım’mn yapılmasına karşı çıkmıştır. Bu nedenle Talat, Fethi’nin katılmadığı ikinci bir toplantı düzenlemiş ve hükümet darbesi kararı Fethi Bey’in yokluğunda alınmıştır (Çavdar, 1995; 244).
142  Hüseyin Cahit bu konuda şunları yazmaktadır: Mağlubiyet tahakkuk etmişti. Harbi yapan Kabine, Hükümet mevkiini terk ediyordu. Zihinlerde ve ruhlarda endişe ve ıstırap vardı. Enver’in sesi hâlâ kulaklarımdadır. Padişaha kabinesinin istifasını götürecek Talat Paşa’ya: “Harbiye Nezareti için Mustafa Kemal’i tavsiye et. Harbiyeye o gelmelidir. Ondan başka orduyu toparlayacak kimse yoktur” diyordu (Yakın Tarihimiz, III, 329). Bu ifadeye göre Enver, Mustafa Kemal’i ordunun başına geçecek şahıs olarak görmektedir, siyasi mücadelenin başına değil. Bayar da, anılarında, Mustafa Kemal’in ordunun başına geçmesini Enver’in onayladığını, hatta tek çare gördüğünü yazmaktadır: Son günlerde Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında kendiliğinden doğma bir fikir birliği vücut,bulmuştur. ... [Enver Paşa] Talat Paşa hükümetinin istifasını bir emrivaki olarak gördüğü zaman, Başkumandan vekili: “O halde, kuvvetli bir kabine lazımdır. Orduyu Mustafa Kemal Paşadan başkası idare edemez” demiştir (Bayar, 1965; 21).
157,
182 . Ancak Hasene İlgaz, Nuh’un Mustafa Kemal olduğunu yazmaktadır. Verilen isimler çok anlamlıdır: Mustafa Kemal’e verilen kod adı Nuh, Galatalı Şevket İsa, Ali Fuad Musa, Kara Vasıf Cengiz’dir 
1 note · View note
seslimeram · 5 years
Text
Vaka-i Adiye
Tumblr media
Bir bütünlükle, bariz bir yapım; faşizan, nobran ve yıkımın süreğen olduğu bir zemin ülke diye kanıksatılmaya çalışılıyor. Var edilip sonsuz kılınmış karanlığı tüm o cüretle sunulan tavır bütününü, hezimeti sanki zafermiş gibi duyuruyor muktedir. Erk, muktedir, iktidarın var ettiği hemen her hamlede bir kez daha ama asla son kez değil bütünlüklü bir cürmün devamlılığı sağlama alınıyor artık. Bir yıldırı ikliminde “hayat” teferruata dönüştürülüyor. Biçimlendirilen yıkım göz ardı ediliyor / ettiriliyor işte. Bir düzlemde hayatı var eden her etmen, hemen her olgunun yıkımı bariz bir devamlılıkla sabık bir tahayyülle savunuluyor. Yaratılmış iklim çürümenin kokusunu da, dokusunu da beraberinde koruyor!
Bir bütünlük içerisinde hayata kasıt olağan kılınandır. Hemen her hamle yaratılmış her eylemle birlikte cürümlerle yolunu bulan bir yer var edilendir. Baş Amirle şürekası için on sekiz yılda var edilen yekun bu toplamdır. Boş laf değil, durmak yok yola devam bu tahakküm gailesinin temel olgusu ve yapı taşıdır. Bugün yaşanan ülkenin yönelimi ve ulaştığı düzlem kanıttır. Bugün bir ülke diye bildirilen, varlığı tescillenen şey dehşetin sahnesidir. Bugün “gerçek” kılınmış olan yakıcılığın ta kendisidir. Bir faşizan aksam üstünden ilerleyen, tekleme ya da bekleme olmaksızın yıkımın mihmandarlığını yapan bir zemin gerçekliği söz konusu olunandır. Yeni Türkiye kendi garabetliğini güncelleyen, eskinin dehşetini bugün içinde var eden bir sarmaldır.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Bursa Şube Başkanı Ali Öztürk’ün evinin kapısına kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından yazılama yapıldı. Öztürk’ün Yıldırım Mahallesinde bulunan evinin kapısına ve duvarına “Ölüm vaktin geldi” ve “Ecel zamanı geldi” şeklinde yazılama yapıldı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi, konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “Pir Sultan Abdal örgütlülüğümüze ve Alevi halkımıza dönük kapı işaretleme, yazılama ve hakaret içeren bildiriler bırakma gibi tehdit ve gözdağı içeren saldırılara dün bir yenisi daha eklendi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Bursa Şube Başkanımız Ali Öztürk’ün, evine sprey boyalarla hakaret ve küfür içeren yazılar yazılmak suretiyle hedef gösterilip tehdit edilmiştir” denildi.”
Aleviler olarak daha öncede benzer şeylerle karşılaştıklarına yer verilen açıklamada, “Her defasında yetkililer ‘çocuklar yapmıştır’, ‘bunlar münferit olaylardır’, ‘yapan kişinin akli dengesi bozuktur’ gibi ciddiyetten uzak, saldırıların üstünü kapatmaya dönük yaklaşımlarla hareket etmişlerdir. Ancak bizler bu yaşananların bireysel ve münferit saldırılar olmadığının fazlasıyla bilincindeyiz. Devletin en üst yetkilileri tarafından defalarca ayrımcılık ve nefret içeren söylemlere maruz kaldık. Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta Alevileri katledenler ile onların avukatları çeşitli şekillerde ödüllendirildiler. Aleviler halkımıza dönük olarak devlet tarafından uygulanan sistematik bir ayrımcılık, ötekileştirme ve asimilasyon projesi bütün hızıyla devam etmektedir. O yüzden Bursa’da yaşanan bu saldırı tesadüfi bir saldırı olmayıp sistematik bir asimilasyon ve yok etme politikasının bir yansımasıdır” diye belirtildi.
Açıklamanın devamında şöyle denildi: “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği olarak Bursa Şubemizin ve Şube Başkanımız Ali Öztürk’ün sonuna kadar yanında olacağız. Gerekli bütün yasal işlemleri en kısa sürede başlatacağımızı ilan ediyoruz. Bu alçak saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Tehditler bizi yolumuzdan döndüremez! Baskılar bizi yıldıramaz!”
Bir ülke diye kanıksatılmaya çalışılanın var ettiği cürümler ortadadır. Bursa’da yaratılan vahşet bunun bir örneğidir hali hazırda. Cüretle, cinnet arasında, nefretle ayrımcılığın tam da birlikteliğinde, kötülük ile faşizanlığı tescilli bir ırkçılığın ta kendisinin kümesinde bir yurt tahayyülü gerçekliğe kavuşturulandır. Bugün yaşatma hali içerisinde yürünen, yön tayinine girişilen, suç var edilip ardından cezasızlığın tescillendiği yer hakikat kılınır. Erk, muktedir, iktidar, ayrımcı, gerici ve ırkçı söylemlerini güncellemekte, ortaya çıkan şey daha vahim bir yansıyı görünür kılmaktadır. Bursa’daki mesel bir asırdır bu sahada dolaşan bir gölgenin ta kendisidir.
Ötekisine nefret normatif kılınandır. Şiddet parametreleri güncellenirken ol oluşturulan düzlem herkesin köşeye kıstırılmasını, suskunluğa rehin edilmesi halini öne sürerek yinelenir. Yönlendirilen, yapılandırılan, güncellenen daimi bir Türkiye Türklerindir “kimdir ki o özbeöz Türk” bahsidir. Bir yurt kimliklerinden arındırılıp tek tip bir tahayyüle rehin olunurken, cerahat umursanıp sorgulamasın istenir, var edilen yaralar görülmesin, bilinmesin. Hiçliğin ortasında, çürümenin bağrında yol alıp ilerlerken bir devlet tahayyülü bunca nobran bir siyasetle, böylesine safiyane kötülükle bir güncelliğin kuşatılması kesintisizleştirilir. Ajanslara düşen her haber bir kez daha bu bahsin kanıtları olarak çıkagelir.
Tumblr media
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında tutuklanıp, müebbet hapis cezası verilen Harbiyeli öğrencilerin anneleri ile yaklaşık 7 aydır kayıp olan Mustafa Yılmaz’ın annesi, Meclis’in Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yapmak istedi. Annelere Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Saadet Partisi (SP) İstanbul Milletvekili Cihangir İslam de destek verdi.
Harbiyeli Anneler’in çocuklarının durumunu ve taleplerini anlattığı sırada yapılan eylemin yasal olmadığını belirten polisler, eylemi engellemeye çalıştı. Duruma tepki gösteren vekiller, Meclis önünde herhangi bir yurttaşla görüşme yapabileceklerini belirterek, ailelerle görüşmeye devam etti.
Bu sırada konuşan Harbiyeli öğrencilerden birinin annesi olan Melek Çetinkaya, 19 yaşındaki askeri öğrencilerin müebbet hapis cezası aldığını ve hukuksuz yere yüzlerce kişinin cezaevinde tutulduğunu söyledi. Çetinkaya, “Çocuklarımızın 15 Temmuz’dan sonra ‘kahraman askerler’ diye haberleri yapıldı. Çocuklarımızın balistikleri alındı, ateş etmedikleri ve kimseyi öldürmedikleri ortada olmasına rağmen, 15 Temmuz askeri darbesi askeri öğrencilerin ve on beş günlük erlerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Biz 3 yıldır Meclis’teyiz. Bütün milletvekillerine anlatıyoruz. Fakat bir türlü çözüm bulunamadı. Biz çocuklarımızın özgürlüğünü talep ediyoruz. Birliğinden hiç çıkmamış olan erler, daha askere o gün gitmiş çocuklar müebbet aldılar” diye konuştu.
SP’li vekil Cihangir İslam ise, CHP, HDP ve SP olarak konuyla ilgilendiklerini ancak asıl AKP ve MHP’nin bu durumla ilgilenmesi gerektiğini ifade etti. SP’li İslam konuştuğu sırada polisler, anneler ve vekilleri alandan uzaklaştırmaya çalıştı. İslam, bu duruma karşı çıkan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu provokasyon yapmakla suçlayan polise de “Milletvekili ile böyle konuşamazsın sen” diyerek tepki gösterdi.
Polisler, bu sırada kendilerini alkışlarla protesto eden annelere müdahale etmeye başladı. Yapılan müdahalede annelerden 12’si tartaklanarak gözaltına alındı. O anları görüntülemeye çalışan basın çalışanlarını engellemeye çalışan polisler, ajansımız muhabirini de “Sen bu ara her yerde karşımıza çıkıyorsun. Sonun hiç iyi olmaz” diyerek tehdit etti.
Milletvekili iki isim, annelerin tartaklanarak gözaltına alınmasına yine Meclis önünde yaptıkları açıklama ile tepkilerini gösterdi. Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu gözaltı görüntülerinin Türkiye’de hukuk ve demokrasinin ayaklar altına alındığının göstergesi olduğunu söyledi. Derdini anlatmak isteyen herhangi birine anında gözaltı işlemi yapıldığını söyleyen Gergerlioğlu, şöyle konuştu: “Dertlerini anlatmalarına bile tahammül edemediler. Annelerimizden birinin ayağı sakat, bandajlıydı. Buna rağmen gözaltına aldılar. Bu anneler sadece hak arıyorlar. Mesele Yargıtay’da ama Yargıtay’dan önce bu meseleyi kamu vicdanı kabul etmiyor.” Cihangir İslam ise, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya seslenerek, “Bu tip işgüzarlıklar yapacağına sen git Nadira Kadirova davasını çöz. Delilleri saklama, hepsini ortaya çıkar” diye seslendi.”
Bir ülke diye kanıksattırılmaya çalışılanın dehşet verici hallerinden birisi milletin olduğu zikredilen meclisin kapısında var edilen şiddetten bariz kılınır. İşkence insanlık suçudur! O insanlar serbest bırakılır lakin, çözüm talep ettikleri evlat / çocuklarının / yakınlarının alıkonulma süreçlerine, akıbetlerine dair bir ayrıntı yoktur, bildirilmeyendir. Çürümüş hal ve istneci bu sathın ayrışmaz bir gündelik meseli kılarak oluşturulan hakir görmeyi var edip, mütemadiyen yinelyerek kendi yeni ülke form / biçemini var eder muktedir. Böylesi bir halde bariz kılınmış bir şiddetle ol darbenin karanlığı ile yüzleşilmesi bir yana yeni yıkımların yol ve rotası belirginleştirilir. Harbiye’li Annelerinden, Karar Hükmündeki Kararnamelerle işsiz koyulanlara, Amed’de bekleyen insanlardan, AKP kapısında direniş gösterip meramlarını bildirmek isteyenlere, Bakur Kürdistan’ından Türkiye’nin kalanına, canları çalınan, gasp edilen, rehin kılınanlara bu birörnek tahakküm reçetesi bugünlerde bir kez daha aktifken kim güvendediri, kim huzurludur! Adalet her nerededir?
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Şırnak'ın Dicle Mahallesi'nde 3 Ekim 2015'te zırhlı aracın arkasına bağlanarak sürüklenen Hacı Birlik'in ölümünün üzerinden 4 yıl geçti. Telsiz ve görüntü kayıtlarının ortada olmasına rağmen savcılık, etkili bir soruşturma yürütmediği gibi, Baba Hasan Birlik hakkında, oğlunun cenazesine katılmaktan 'terör örgütü propagandası' suçlamasıyla soruşturma başlattı.
Olay gününe ilişkin telsiz kayıtlarının dosyaya eklenmesiyle birlikte, avukatlar bir dilekçe daha vererek konuşmaları yapan polislerin tespitini talep etti. Talep dilekçesini kabul eden savcılık, olay günü telsiz konuşmalarında emri veren ve telsiz konuşmalarını yapan şahısların açık kimlik bilgilerini istedi. Emniyet verdiği cevapta,  "telsiz kodlarının personele tahsisli olduğunu ancak olay günü gerçekleşen yoğun muhabere sebebiyle aynı telsizin farklı  personel tarafından kullanılmış olma ihtimali’’ ile talep edilen konuşmaların kime ait olduğunun tespitini yapamadıklarını belirtti. Sonrasında, avukatların talebi üzerine savcılık telsiz kayıtlarının hangi personele tahsisli olduğunu istedi.
Söz konusu telsiz kayıtlarının bir bölümünde şu diyaloglar yer aldı:
“A telsizi: Asayiş… Anlaşıldı fotoğraf çekebilirseniz fotoğraf çekin.
A telsizi: Asayiş… Doğru değil, şahsı almadık, ona kanca takalım mı müdürüm?
B telsizi: Asayiş…  Doğrudur. Kanca şu an kanca geçmiş olması lazım, kanca vasıtası ile sürükleyip çıkartalım oradan.
A telsizi: Asayiş… Anlaşıldı. Şu an seyyar kancası olan ekip var mı?
C telsizi: Asayiş… Bende bunu çekecek ip halat var. Sen de… Ben bunu çeke çeke götürürüm.
A telsizi: Asayiş… Anlaşıldı biz ön tarafa geçiyoruz. Siz o kancaya takın.
C telsizi: Asayiş…  Tamam abi sen öne doğru çık, ön sütreye ben arabayla yanaşacağım. İpi bağlayacağım, çekeceğim tamam mı?
A telsizi: Asayiş… Çıkış yapıyorsun diye anlaşıldı. Çekiyor musun yani?
C telsizi: Asayiş… Şimdi çekmeye başlayacağım abi. Arkamdan siz de kontrol edin tamam mı?
A telsizi: Asayiş… Efendim güvenlik açısından uygun olursa en son siz terk edin burayı…
C telsizi: Asayiş… Efendim bu p..i nereye götürelim?
D telsizi: Asayiş…  Emniyet Müdürlüğü’ne götürün.
E telsizi: Asayiş… Bu çeken ekip karakolun önüne alalım. Bunu alalım etrafa görüntü vermeyelim. Arkanda duruyorum. Kapatalım yolu. Bunu alalım öyle içerde götürelim.
29 Aralık 2016 tarihinde Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, bir kez daha emniyetten 2036, 2166, 2262, 2263, 2110 ve 2412 telsiz kodlarının hangi personele tahsisli olduğunu  ve açık kimlik bilgilerini istedi. 2 Şubat 2017 tarihinde telsiz kodlarının hangi personele ait olduğu dosyaya sunuldu. 2110 telsiz kodunun dönemin Özel Harekat Şube Müdürü M.K.’ye, 2036 telsiz kodunun ise dönemin 1'inci Sınıf Emniyet Müdürü E.R.‘ye ait olduğu ortaya çıktı.
Olay yaşandıktan 2 gün sonra ise Birlik'in aile avukatları, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'na  'Kasten Öldürme', 'İşkence ve Kötü Muamele', 'Kişinin Hatırasına Hakaret', 'Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama', 'Suç İşlemeye Tahrik', 'Görevi Kötüye Kullanma ve Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak' suçlamalarıyla şüpheliler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusunda, Birlik’in vurulduğu  ve sürüklendiği yere  yakın işyerlerinin kamera görüntüleri, sürüklenerek getirildiği karakolun kamera kayıtlarının ve MOBESE kayıtlarının dosya içerisine alınması talep edildi. Ayrıca, zırhlı araç içerisindeki  polislerin ve sürükleme esnasında küfür eden polisin kimlik bilgilerinin tespitini ve şüphelilerin tespitinden sonra tutuklama ve kaçak durumda olanlar için yakalama kararı çıkarılması talep edildi.
Suç duyurusunu kabul eden savcılık ise, emniyetten Birlik’i sürükleyenleri, kayda alanları ve internet ortamında kimin paylaştığının tespitini istedi. Ancak, emniyet ve ilgili kurumlar tarafından gönderilen cevaplarda ya kameraların arızalı olduğu ya da olay gününe dair bir kayda rastlanmadığı iddia edildi. Birlik ailesi avukatları, suç duyurusunun yanı sıra bazı görüntülere ulaşarak dosyaya sundu. Görüntülerde 30’a yakın polisin Hacı Lokman Birlik’in cenazesinin önünde toplu fotoğraf çektiği görüldü.”
Adalet her ne haldedir? Hacı Lokman Birlik, Bakur Kürdistan’ındaki abluka sırasında katledilmiştir! Devletin, cezasızlığa sırtını verip işine bakan kolluğunun var ettiği cürmün ardılı sıra ifşası şu yukarıdaki satırlarla paylaşılandır. Bir ülke diye kanıksatılmaya halen çalışılanın cürümlerle hemhal halinin var ettiği yıkım saklanamayacak bir biçimde ulu ortadadır. Hacı Lokman Birlik şahsında bu yurt denilenin her nasıl can çalan onu var ettikten sonra her nasıl insanlık suçu olan işkenceye sahne olduğunun varlığıdır dert, mesel, yara. Yurdun yurttaşına devletlinin reva gördüğü şey budur, bu kadarlık halidir mesele. Bunca afaki olanın tahayyülünde yol her nereyedir? Hiçliğin, cürümle kol kola bir yıkımın ardışık olduğu yerde her nasıl hayattan söz açılabilir!
Bir yıldırı ikliminde “hayat” teferruata dönüştürülüyor. Biçimlendirilen yıkım göz ardı ediliyor / ettiriliyor. Bütün, birlikte ve süreğen kılınan her hamleyle bir demokrasi meseli bu topraklarda bir kez daha yıkıma terk ediliyor. Var edilen karanlığın hacmi, oluşturulan kötülüğün cüreti, kesintisiz kılınan hiddetin yönü / yönelimi ile biyopolitik bir cerahatin tam da ortasında yaşam varmış gibi yapılıyor. Gün geçmiyor, vakit sekmiyor, her şeyin her bir durumda çürümeye rehin edildiği bir menzil hakikat kılınıyor. Bunca hazan olanın birlikteliğinde umudun yitimi süreğen kılınıyor. Sorguların geçersiz kılındığı yerde hayatı yerle bir etmek vaka-i adiye addediliyor. Hayat hiçbir zaman bunca sıradana karşıt, bu kadar açık bir biçimde yerle bir edilmenin eşiğine taşınmamış bir meselken nedir vaka-i adiye! Soruyor musunuz.... Bu kadar katran karanlığında bir güne varılmayacağını artık anlıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Шәц'оит – Melih DÖNMEZER – Kiosk Of Democracy
0 notes
hukukharbiye · 9 months
Text
Tumblr media
Hukuki Danışmanlık
Harbiye Hukuk Bürosu, müşterilerine geniş bir hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Müvekkillerimize hukuki konularında uzmanlık ve destek sağlamak amacıyla birçok alanda hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktayız.
Bizimle çalışan müvekkillerimize, iş hukuku, ticaret hukuku, aile hukuku ve kişisel mülkiyet hukuku gibi alanlarda danışmanlık sağlamaktayız. Harbiye Hukuk Bürosu olarak amacımız, müvekkillerimize hukuki danışmanlık hizmetleri aracılığıyla adil ve etkili çözümler sunmaktır.
Hukuki danışmanlık hizmetlerimiz, müşterilerimizin hukuki durumlarını analiz etmek, mevcut yasal düzenlemeleri incelenmek ve müvekkillerimize özelleştirilmiş çözümler sunmak konularında uzmanlaşmış avukatlar tarafından sunulmaktadır.
Harbiye Hukuk Bürosu olarak, müvekkillerimize hukukun karmaşık dünyasında yasal ve idari süreçlerde rehberlik etmeyi taahhüt ediyoruz. Müşterilerimize en iyisini sunmak için hukuki trendleri takip ediyor ve buna göre stratejiler geliştiriyoruz.
Ayrıca, müşterilerimizin hakları ve çıkarları konusunda dürüst ve adil bir şekilde hareket ettiğimize dair taahhütlerde bulunuyoruz. Müvekkillerimize sunduğumuz hizmetlerde kalite, güvenilirlik ve dürüstlük her zaman önceliğimizdir.
0 notes
hanargelisim · 5 years
Photo
Tumblr media
ARTICLE 92. HER GÜN EN AZ BİR PARAGRAF YAZMAK . . PERSONAL CONSTUTIONAL TRIALS . . Yazının terapi özelliği onun analiz içeriyor yada bir sonuç veya hayal gücümüzün küçük bir ürünü olmasına bağlıdır. Bir yanıt, mail, mesaj, yada buna benzer dışarıdan bize yönelen bir etkiye karşı bir tepki niteliğindeyse yaratıcı bir eylem değil, dolayısıyla terapi etkisi yoktur. Yorucudur. Yıpratır. Tekrar niteliğinde ama enerji alan bir tekrar değil, aksine bir zorunluluk olduğu için anlık rahatlatmaya yaradığı gibi uzun dönem zaman dilimi içinde boş bir aktivite olduğu için katkısı olmayan bir eylemdir. Bir nevi memuriyet yada şirkette ofis elemanı etkinliği olarak değerlendirilebilir. Para karşılığı yazı yetiştirmektir ancak yazı yazmak değildir! Yazı tarihtir. Yazı kişiliği gün yüzüne çıkarır. Kendimiz okuyup anlamasak bile beynin çok garip özelliklerinden biri bilinç düzeyinde ifade bulan bütün hatalı şeylerin kendilerini onarabilmesidir. Yani başkaları tesadüfen okuyup eksikliklerimizi toplumsal eylem düzeyinde müdahalede bulunup düzeltmemize önayak olmasa bile sahip olduğumuz beyin bilinç düzeyine çıkan düşünceleri daha sonra tekrar tekrar kullanarak kendi hikayemizi yazmamıza yardımcı oluyor. Böylece kendi hafızamız kendi yaratıcı çabamız aracılığıyla denge durumuna gelip stabil bir durumda huzura kavuşabiliyor. Bir paragraf olmasa bile bir dakika düşünüp bir cümle bile yeterli olabilir. . . HaNAR DEVELOPMENT . . #thehanardevelopnent #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #physcology #религия #final #future #theroad #architecture #birey #kişiselanayasadenemeleri #kişiselanayasa #hukuk #humanbeings #final #future #philosophy #science #God #now #newworld #naturel #bakışaçısı #10000questions #dive #time #tasarım #religionofnewworldpeace #религиюмира (Harbiye Şeyh Yusuf El Hekim Turbesi) https://www.instagram.com/p/B2O0WOEgQ1m/?igshid=k9kquowta8bu
0 notes
hibritteknoloji · 5 years
Text
Yeni bir gönderi var Burs Veren Kurumlar ve Vakıflar
New Post has been published on https://krediburs.com/istanbul-sislide-burs-veren-kurumlar-2019-guncel-liste.html
İstanbul Şişli'de Burs Veren Kurumlar-2019 Güncel Liste
Tumblr media
İstanbul Şişli’de burs veren kurumları inceleyeceğimiz bu yazımızda, İstanbul Şişli’de il ve ilçelerinde Burs veren vakıf ve kurumlara değineceğiz.
1-Burslara Kimler Başvurabilir?
Ortaokul, Lise, Üniversite ve yüksek öğretimde eğitim gören, Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı, eğitim hayatında başarılı ve yüz kızartıcı suçları bulunmayan maddi desteğe ihtiyacı olan, her birey başvuru yapabilir.
Birçok kişi İstanbul Şişli’de üniversite öğrencilerine burs veren kurumları şu günlerde araştırma içerisine Girmiştir. Bizde sizler için İstanbul Şişli’de öğrenci burslarını araştırarak İstanbul Şişli’de burs veren vakıfları aşağıda tablo halinde yer verdik. Öncelikle belirtmekte de fayda var,
Bunlardan birinci husus bazı burs veren vakıflar; üniversite öğrencilerine burs ya da lise öğrencilerine burs olarak ayrı kontenjanlar açmaktadır.
İkinci husus olarak her vakıf bir ya da iki dönem olarak burs başvuruları açmakta sadece bu dönemlerde burs başvurularını kabul etmektedir. Başvuru tarihlerini geçirmezseniz burs alma şansınız artacaktır.
Üçüncü olarak, başarı durumunuzu gösteren Transkript dökümü isteyebilirler. Eğer trankript notlarınız iyi ve zayıf dersiniz yoksa burs başvurularını değerlendirirken üst sıralarda olacaksınız.
Dördüncü husus ise ihtiyaç sahiplerini belirlemek için ailenizin Bordo Dökümünü isteyebilirler. Eğer ailenizin gelir durumu iyi ise başvuran adaylar arasında son sıralarda yer alabilirsiniz. Bu gibi pek çok önemli noktalar vardır.
2-Burs Başvuru Şartları
I- TC Vatandaşı olmak,
II- Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı birey olmak.
III- Maddi durumu iyi olmayıp, desteğe ihtiyaç duymak ve herhangi bir kurum yada kuruluştan ücret ve maaş almıyor olmak.
IV- Başarı Koşulları:
– Ara sınıflar için başarısız dersi olmamak ve genel net ortalaması 4 üzerinden en az iki buçuk (Yüz üzerinden not verilen üniversitelerde en az altmış) olup bir üst sınıfa geçiş hakkını kazanmış olmak (Not ortalaması uygun olsa bile üçten fazla başarısız dersi olanlar başvuru yapamaz).
– Yüksek öğrenime yeni kayıt yaptıranlar için, fakülte veya yüksek okula giriş puan sırasına göre önde olmak. krediburs.com
V- Karakteri ve milli duyguları bakımından sağlam ve güvenilir olmak.
Zorlu bir eğitim öğretim yılı daha başlamak üzere. Şimdiden burs veren vakıfları araştırarak önümüzdeki eğitim öğretim döneminde bursiyer olabilirsiniz. Birden fazla kuruma başvuru yapabilirsiniz. Bu size kalmış bir durumdur. Sonuçta hangi kurum veya vakıftan burs alacağınızın garantisi yok.
Aşağıda yer alan listelerdeki kurum ve vakıfları ziyaret ederek burs başvuru forumunu doldurmanız burs başvurusu için yeterli olacaktır.
Aşağıda yer alan Burs Veren Vakıfların listesi; https://www.vgm.gov.tr/vakiflar/sayfalar/burs-veren-vak%c4%b1flar.Aspx URL adresi üzerinden alınmıştır. Bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsanız Vakıflar Genel Müdürlüğü ile iletişime geçebilir ve [email protected] Adresine mail atarak bildirebilirsiniz.
Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü sayfasında yer alan 3000+ vakıf bulunduğundan tet tek kontrol etme şansımız olmamıştır. Aralarında FETO-PYD terör örgütüne ait olan vakıflar olabilir. Gördüğünüz yasaklı vakıfları da bu mail adresinden bize bildirirseniz listemizden kaldırmamıza yardımcı olursunuz.
3-İstanbul Şişli’de Geri Ödemesiz Karşılıksız Burs Veren Kurumlar! Güncel Liste 2019
ADNAN MEMİŞ EĞİTİM KÜLTÜR VE SANAT VAKFIHARBİYE MAHALLESİ ABDİ İPEKÇİ CAD. NO: 49 / 14 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİAHMET UZEL VAKFIESENTEPE MAHALLESİ ATOM SOKAK KİNG PLAZA NO: 18 / 1-2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİAKADEMİ İSTANBUL EĞİTİM KÜLTÜR VE SANAT VAKFIVALİKONAĞI NİŞANTAŞI SİNOPLU ŞEHİT CEMAL SOK.NUR APT. NO: 1 / 6 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİAKUT VAKFI– – ESENTEPE MH. BÜYÜKDERE CD. NO: 120 / A 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİALAN KÜLTÜR VE YARDIM VAKFIMERKEZ OKTAY CEBECİ SOKAK UZUN İŞ HANI NO: 9 / 2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİALİ YAZICI EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA VAKFIORTADOĞU PLAZA KAPTANPAŞA MAH.PİYALEPAŞA BULVARI NO:73 KAT 2 ŞİŞLİ /İSTANBUL ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİANNE VE ÇOCUK EĞİTİMİ VAKFI (AÇEV)MECİDİYEKÖY BÜYÜKDERE CD.STAD HAN NO: 85 / 1 34387 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİARAŞTIRMA DESTEK EĞİTİM VAKFI (ADEV)HARBİYE TEŞVİKİYE NO: 37 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİASİL VAKFIMECİDİYEKÖY MH. KERVANGEÇMEZ SK. NO: 5 / 2 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİAVUKATLAR DAYANIŞMA VE HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFIHALASKARGAZİ HALASKARGAZİ NO: 123 / 8 34360 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİBAĞIMLILIĞI ENGELLEME MÜCADELE VE EĞİTİM VAKFI (B.E.M.E.V.)KAPTANPAŞA MAH. DARULACEZE CAD. İETT SİTESİ KÜÇÜK BLK A NO: 2 / 8 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİBERÇ VE TÜLÜN KÖŞEYAN EĞİTİM VAKFI19 MAYIS MAH. HALASKARGAZİ CAD. ÜNSAL ÇARŞISI APT. NO: 172 / 212 34360 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİBERİA KIZILAĞAÇ BASIN VAKFIABİDEİHÜRRİYET CAD, NO:209 YASEMİN APT. K:5 D:13 NO: 209 / 13 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİBEŞİKTAŞ SAĞLIK EĞİTİM TURİZM ÇEVRE SPOR SOSYAL YARDIM VE DAYANIŞMA VAKFIYENİ YOL CAD.POLAT CELİLAĞA İŞ MERKEZİ 5.KAT NO: 10 / 22 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİBİLGE ADAM TEKNOLOJİ VE EĞİTİM VAKFI19 MAYIS MAH. 19 MAYIS CAD.UBM PLAZA K:3 NO: 37 / 10 34360 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİCUMHURİYET VAKFIMERKEZ PROF.NURETTİN MAZHAR ÖKTEL SOKAK NO: 2 / KAT:5 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİÇAĞA HUKUK VAKFINİŞANTAŞI ZAFER SOK. AKINCILAR İŞ HANI NO: 55 / 3 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİÇOCUK VAKFIHALASKARGAZİ ZAFER NO: 17 34371 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİDİLAVİZ EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA VAKFIMEŞRUTİYET MH. ELHAN SK. NO: 21 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİDR. NEJAT F. ECZACIBAŞI VAKFIESENTEPE ALİ KAYA SOKAK NO: 5 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİELGİNKAN VAKFIZİNCİRLİKUYU KORE ŞEHİTLERİ CADDESİ KAYA ALDOĞAN SOKAK NO: 6 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİESENKENT EĞİTİM VE SOSYAL YARDIM VAKFIHARBİYE MAH. CUMHURİYET CAD.PAK APT. NO: 30 / 4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİFATİH EĞİTİM VAKFIPERPA İŞ MERKEZİ B BLOK KAT:10 1913 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİFEYZİYE MEKTEPLERİ VAKFI (FMV)TEŞVİKİYE CD. NO: 6 34365 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİFİNAL EĞİTİM VAKFIBÜYÜKDERE CAD.CEM İŞ MERKEZİ NO: 23 / 6 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİFİNANS BİLİŞİM VE EĞİTİM VAKFIESENTEPE MAH. KASAP SOK ESER İŞ MERK.A BLOK NO: 16 / 65 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİGALİP KARATAŞ EĞİTİM KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA VAKFI (GKV)HALASKARGAZİ ŞAFAK SOKAK NO: 38 / A 34371 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİGÖLOVA EĞİTİM KÜLTÜR VE KALKINMA VAKFIHALİDE EDİP ADIVAR MAH HALİDE EDİP ADIVAR CAD.KESTANELİK SOK NO: 21 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİGÜMÜŞHANE EĞİTİM KÜLTÜR VE SAĞLIK VAKFI (GÜSEV)HALİL RIFATPAŞA GÜLER SOKAK NO: 42 / 1 34100 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİGÜRSOY EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFIESENTEPE YILDIZ POSTA CAD. EMEKLİ SUBAY EVLERİ 41. BLOK D:1 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHACI NİMET ÖZDEN CAMİİ ŞERİFLERİ VAKFIESENTEPE KASAP SOKAK NO: 1 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHACI ÖMER SABANCI VAKFI (SABANCI VAKFI)SABANCI CENTER 4.LEVENT 34330 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHACI TEVFİK AĞAOĞLU VAKFIMECİDİYEKÖY ESENTEPE CAD. ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHAFİK ÇINARLI KÖYÜ KALKINDIRMA VE YAŞATMA VAKFIMECİDİYEKÖY ŞEHİT ERTUĞRUL KABATAŞ CAD. ESEN APT. NO: 9 / A 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHAMİLİK OKULU VAKFIKUŞTEPE LEYLAK SK. MURAT İŞMERKEZİ NO.3 /19 NO: 3 / 19 34387 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİHRANT DİNK VAKFIERGENEKON PAPA RONCALLİ SOK. NO: 128 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİISITMA SOĞUTMA KLİMA ARAŞTIRMA VE EĞİTİM VAKFI (ISKAV)ESENTEPE BÜYÜKDERE CAD ERCAN HANA BLOK KAT.3 NO: 121 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİKTİSADİ ARAŞTIRMALAR VAKFI19 MAYIS 19 MAYIS CADDESİ NO: 3 / 14 34360 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİLETİŞİM ARAŞTIRMA GELİŞTİRME VE YARDIM VAKFIESENTEPE DERVİŞ MÜŞİR İBRAHİM SOK.EMEKLİ SUBAY EVLERİ 1 BLOK 10 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİMAM ALTINBAŞ VAKFIESENTEPE BÜYÜKDERE CADDESİ ÖZSEZEN İŞ MRK NO: 126 / 11 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİNEBOLU VE ÇEVRESİ SAĞLIK VE EĞİTİM VAKFIMERKEZ DİLAÇAR SK NO: 4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSMAİL DOKUZAĞAÇLI (KADIOĞLU) HURİYE UĞURLUDOĞAN TÜRK EMNİYET TEŞKİLATI ŞEHİTLERİ VE MALÜLLERİ DUL VE YETİMLERİNİN EĞİTİM VE YARDIM VAKFIGÜLBAHAR SALİH TOZAN NO: 9 / 3 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL BİLİMLER AKADEMİSİ VAKFIMECİDİYEKÖY BÜYÜKDERE CADDESİ RAŞİT RIZA SOKAK AHMET ESİN İŞ MERKEZİ NO: 4 / 4 34387 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL MALİYE VAKFI (İSMAV)KAPTANPAŞA MAH. PERPA TİCARET MERKEZİ B BLOK KAT:14 2271/A ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL ŞİŞLİ VAKFI (İŞVAK)ESKİŞEHİR MH. BİLEZİKÇİ SK.NO:198 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MADEN FAKÜLTESİ VAKFICUMHURİYET CAD. NO: 295 / 10 34380 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL TRAFİK VAKFIFULYA MAHALLESİ BÜYÜKDERE CAD.HANIMKADIN APT NO: 60 / 5 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL TÜRK EĞİTİM ÇEVRE KORUMA MİLLİ DAYANIŞMA VAKFI (İSTEM)MECİDİYEKÖY MAHALLESİ ESKİ OSMANLI SOKAK NO: 36 / 1 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ MEZUN VE MESUPLARI VAKFI (İKTİSATLILAR VAKFI)CUMHURİYET MAH. ABİDE-İ HÜRRİYET CAD. TARIM APT. (ESKİ NO:113) NO: 75 / 2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİİSTANBUL YÜKSEK TİCARETLİLER VAKFI (İSTİVAK)İNÖNÜ CUMHURİYET NO: 65 / 2 34073 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİKANSERLİ ÇOCUKLARA UMUT VAKFIHARBİYE MAH. CUMHURİYET CAD. NO: 44 / 2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİKEMAL HALİL TANIR VAKFIESENTEPE YILDIZPOSTA CADDESİ NO: 11 / 20 34360 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİKİPMAN EĞİTİM VE SOSYAL YARDIM VAKFIHALASKARGAZİ CAD. KİPMAN APT. 5.KAT DAİRE:B-5 NO: 209 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİLİONS VE LEO KULÜPLERİ YÖNETİM ÇEVRESİ SAĞLIK EĞİTİM VE SOSYAL HİZMET VAKFI (LİSES VAKFI)OKMEYDANI DARÜLACEZE CADDESİ NO: 43 / K4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİLÜTFİYE VE MUSTAFA KAZIM ERGİN SAĞLIK EĞİTİM KÜLTÜR VAKFICUMHURİYET MAH SİLAHŞÖR CAD LÜTUF APT. NO: 7 / 4 34380 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMAÇKA TEKNİK EĞİTİM VAKFIFULYA ORTAKLAR CAD. AKINCI BAYIRI SOK. NO: 40 / 13 3421 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMARMARA SAĞLIK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA VAKFI (MAR-SEV)TEŞVİKİYE HASAN CEVDET PAŞA NO: 1 / 2 34365 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMASLAK EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFIMERKEZ MAHALLESİ ABİDE-İ HÜRRİYET CADDESİ AKMAN İŞ MERKEZİ NO: 183 / KAT:6/2 34383 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMAYA EĞİTİM SAĞLIK VE KÜLTÜR VAKFIBÜYÜKDERE CADDESİ NO: 85 / 5 34420 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMCDONALD’S ÇOCUK VAKFIBÜYÜKDERE CD. ÖZSEZEN İŞ MERKEZİ A BLOK NO: 122 / 9 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMEHMET EMİN ÖRNEK EĞİTİM SAĞLIK VE YARDIM VAKFIMERKEZ MH. HALASKARGAZİ CD. TEYYARECİ M.ALİBEY SK. NO: 1 / 7 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMESS EĞİTİM VAKFI (MEV)ESENTEPE KORE ŞEHİTLERİ CAD.ERGİN APT. NO: 20-22 / 7 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMİMARLIK VE YERLEŞME KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME ARAŞTIRMA DEĞERLEME EĞİTİM VAKFI (GADEV)HARBİYE MAHALLESİ ABDİ İPEKÇİ CADDESİ PARK APARTMANI NO: 19-1 / 6 34520 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMUHASEBE FİNANS MESLEKİ YÖNETİM EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (MUMEYEK)ABİDE-İ HÜRRİYET CAD. REHA YURDAKUL SOK. KÖŞE PALAS NO: 4 / 1 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİMÜHİBE EĞİTİM VE SAĞLIK VAKFIKURTULUŞ ESKİŞEHİR MAH. BİLEZİKÇİ SOK. NO: 198 / 3/4.KAT 34375 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNEF VAKFIESENTEPE ALİ KAYA SOKAK APANEF PLAZA NO: 3 / 5-6 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNEVİN BAYKENT SAĞLIK VE EĞİTİM VAKFIESENTEPE SAĞLAM FİKİR SOKAK KELEBEK ÇIKMAZI NO: 3 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNİŞANTAŞI EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (NEV)BOZKURT ERGENEKON CAD. PANGALTI NO: 45 34375 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNOTRE DAME DE SİON LİSESİ EĞİTİM VAKFIİNÖNÜ CUMHURİYET NO: 205 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNURER UĞURLU BİLİM KÜLTÜR SANAT VAKFIKOCAMANSUR SOK. 145/10 00000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİNURİ CINGILLIOĞLU VAKFI (NCV)BÜYÜKDERE CAD.ÖZSEZEN İŞ MERKEZİ A BLOK NO:122 KAT.4 NO: 122 / 4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİÖZKONAKLILAR VAKFIGÜLBAHAR ŞEHİT ERTUĞRUL KABATAŞ CD. NO: 48 / 2D 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİPAKSOY EĞİTİM SAĞLIK KÜLTÜR SANAT VE MÜZECİLİK VAKFI (PAKSOY VAKFI)TEŞVİKİYE MAH VALİKONAĞI CADDESİ AKKAVAK SOKAK DEMET APT. NO: 4 / 1 34365 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİPERİNATAL TIP VAKFI (PERINATAL MEDICINE FOUNDATION)HARBİYE MAH CUMHURİYET CAD NO: 30 / 5 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİPROF. DR. CEMİ DEMİROĞLU TÜRK KARDİYOLOJİ VAKFIHALASKARGAZI CAD. NO: 158 / 6 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİPROF.DR. FARUK ERZENGİN EĞİTİM SAĞLIK HİZMETLERİ VE YOKSULLARA YARDIM VAKFIMECİDİYEKÖY BÜYÜKDERE CAD. KRAL APT. KAT:1 NO: 75 / 2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİPROFİLO ANADOLU TEKNİK LİSESİ EĞİTİM VAKFIMECİDİYEKÖY CEMAL SAHİR SK. NO: 26 / 28 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİROTARY 2420. BÖLGE VAKFIMERKEZ ABİDE-İ HÜRRİYET NO: 211 / C6-102 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİRÜŞTÜ AKIN VAKFIABİDE-İ HÜRRİYET CAD. GEÇİT SOK. NO: 4 / 5 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSAĞLIK EĞİTİM KÜLTÜR VE SOSYAL YARDIM VAKFI (SEV)OSMANBEY RUMELİ CADDESİ BİRLİK APT. NO: 78 / 5 34363 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSAİNT MİCHEL EĞİTİM VAKFIABİDEİ HÜRRİYET CAD. NO: 5 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSARISALTIK EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (SARISALTIK VAKFI)MECİDİYEKÖY NACİ KASIM SOKAK NO: 8 / 9 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSELÇUKER EĞİTİM VE YARDIM VAKFIMASLAK MAH. ESKİ BÜYÜKDERE CAD. NO: 7 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSEVGİ VE KARDEŞLİK VAKFI (SEV-KAR)ERGENEKON MAH. CUMHURİYET CAD. NO: 203 / 10 34373 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİSÜZER VAKFIHARBİYE ASKEROCAĞI CADDESİ SÜZER PLAZA KAT:4 NO: 6 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİŞİŞLİ CAMİİ ŞERİFİ VAKFIBÜYÜKDERE CAD. NO: 1 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİŞİŞLİ KUŞTEPE MERKEZ CAMİİ İLİM KÜLTÜR SOSYAL HİZMETLER VAKFIKUŞTEPE İNÖNÜ CD. NO: 4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTOHUM TÜRKİYE OTİZM ERKEN TANI VE EĞİTİM VAKFIMERKEZ SIRACEVİZLER CAD.ZÜLFİKARLAR İŞ HANI NO: 27 / 3 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTURİST REHBERLERİ VAKFI (REVAK)ERGENEKON MAHALLESİ HARBİYE ÇAYIRI SOKAK NO: 80 / 5 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK EĞİTİM VAKFI (TEV)GAYRETTEPE BÜYÜKDERE CADDESİ NO: 111 / 6 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK ERMENİ AZINLIK OKULLARI ÖĞRETMENLERİ YARDIMLAŞMA VAKFIHALASKARGAZİ MAH. ZAFER SK. NO: 11/13 / 2 34371 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFIMERKEZ MH. ABİDE-İ HÜRRİYET CD. TEK HAN NO: 220 / 3 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK JAPON ORTA ASYA KÜLTÜR VE DOSTLUK VAKFIRUMELİ CD NO: 35-37 / 9 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK KALP VAKFI19 MAYIS CADDESİ NO: 8 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK KARACİĞER VAKFIMERKEZ MAH. HALASKARGAZİ CAD. NO: 181 / 2 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK KÜLTÜR VAKFIVALİ KONAĞI CAD. KONAK APT. NO: 67 / 5 34371 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK LİONS BECERİ KAZANDIRMA VAKFIDARÜLACEZE CADDESİ NO: 43 / 4 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRK SİGORTA ENSTİTÜSÜ VAKFITEŞVİKİYE MAÇKA NO: 35C / 2 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE DEPREM VAKFIHARBİYE MAH. MAÇKA CAD.İTÜ SOSYAL TESİSLERİ NO: 4 / 1 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE ETİK DEĞERLER MERKEZİ VAKFIHARBİYE CUMHURİYET CAD. NO: 133 / 8 34368 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE FİNANS YÖNETİCİLERİ VAKFIESENTPE BÜYÜKDERE CADDESİ KANYON REZİDANS GÜNEY LOBİ C/2 34934 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE GİRİŞİMCİLİK VAKFI (TGV)BÜYÜKDERE CAD.LEVENT 199 NO: 199 / 32-1B 34251 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE MEME VAKFI (MEVA)MERKEZ MAHALLESİ HANIMEFENDİ SOKAK NO: 65 / 1 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE SİGORTA ACENTELERİ DAYANIŞMA VAKFI (TSAV)M.RIFATPAŞA MAHALLESİ SEMTE YÜZER HAVUZ SOKAK PERPA İŞ MERKEZİ B BLOK NO1951 NO: B / 1951 34000 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİTÜRKİYE YANGINDAN KORUNMA VE EĞİTİM VAKFI (TÜYAK)HALİL RIFAT PAŞA PERPA TİCARET MERKEZİ B BLOK K.9 NO.1376 OKMEYDANI 34384 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİULUSLARARASI İYİLİK VE YARDIM VAKFIMEŞRUTİYET MAH. RUMELİ CAD. NO: 14 / 10 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİUZEL UYGARLIK VAKFIMECİDİYEKÖY BÜYÜKDERE CADDESİ DAMLA APT NO: 21 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİÜNİVERSİTELİLER KÜLTÜR VE EĞİTİM VAKFIMEŞRUTİYER RUMELİ CAD. TİTİZ APT NO: 60-62 / 2 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİVEFA EĞİTİM VE YARDIM VAKFIMEŞRUTİYET MAH. EBEKIZI SOKAK NO: 6 / 11-A 34363 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİYÖRÜKKÖYÜ KÜLTÜR MİRASINI KORUMA TANITMA VE DAYANIŞMA VAKFIMERKEZ DİLAÇAR NO: 4 34381 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİYURT MADENCİLİĞİNİ GELİŞTİRME VAKFIERGENEKON CUMHURİYET CAD.ITIR APT. NO: 179 / 10 34367 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİYÜKSEK ÖĞRENİMDE REHBERLİĞİ TANITMA VE REHBER YETİŞTİRME VAKFI (YÖRET)NİŞANTAŞI VALİKONAĞI CAD.AKKAVAK SOK. NO: 19 / 11 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİZEYNEP MUTLU EĞİTİM VAKFIMERKEZ MAHALLESİ ABİDE-İ HÜRRİYET CADDESİ AKMAN İŞ MERKEZİ NO: 183 / KAT:6/2 34383 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİ21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFIMECİDİYEKÖY FULYA ORTAKLAR CD. BAHÇELER SK. NO: 2 / 9 34394 ŞİŞLİ /İSTANBULİSTANBUL / ŞİŞLİ
4-Burs Başvurusunda İstenen Belgeler
İstanbul Şişli’de karşılıksız burs veren vakıflar ve kurumlar genellikle her kurum/vakıf kendi sitesi üzerinde “Burs başvuru formu” yayınlamaktadır. Burs başvurularında istenilen belgeler genel olarak şunlardır.
Başvuru formu
Nüfus cüzdanı fotokopisi.
Ayrıca nüfus müdürlüğün veya muhtarlıktan alınmış vukuatlı nüfus dökümü.
Ayrıca aile adresini gösterir ikametgah belgesi.
Eğitim öğretim kurumundan alınmış onaylı öğrenci belgesi.
Öğrenci adına açılmış bankamatik hesabını gösteren hesap cüzdanı fotokopisi.
Ailenin finansal durumunu gösteren belgeler (Maaş bordrosu, serbest çalışanlar için gelir vergisi beyannamesinin fotokopisi, emekliler için aylık maaşı gösterir banka extresi veya hesap cüzdanı fotokopisi, geliri olmayanlar için Sosyal Güvenlik Kurumundan anne ve baba adına kayıt olmadığına dair belge)…
Ara sınıflarda öğrenim gören öğrenciler: Öğrenim süresince aldıkları dersleri, notları, genel not ortalamasını gösteren öğretim kurumundan onaylı not dökümü belgesini (transkript).
Yüksek öğrenime yeni kayıt yaptıranlar; LYS ve ÖSYS Sonuç Belgelerinin örneğini..
Gibi belgeler istenmektedir. Bunun nedeni burs verirken değerlendirme kriterlerine göre sıralama yapmak için kullanılmaktadır. Peki burs verirken ihtiyaç sahipleri neye göre belirleniyor derseniz aşağıda detaylı bilgi bulabilirsiniz.
5-Burs Verilecek Kişilerin Seçimi
İstanbul Şişli’de burs alacağınız kurum tarafından bir komisyon kurulacaktır. Bu burs komisyonu bursiyerler arasından yukarıda belirtilen şartları taşıyan kişileri seçip belirli kriter (maddi olanak,başarı) ile sıralama yaparak asıl ve yedek üye belirlenecektir. Kazanan asıl ve yedek üyeler kurumun sitesinde ilan edilecek ve süreç ona göre devam edecektir. Eğer asıl üye eksik evrak vs tamamlamaz veya süreyi geçirirse sıra yedek üyelerden devam edecektir.
6-Burslar Ne Zaman Ödenmeye Başlanır?
İstanbul Şişli’de burs veren şirketler ve kurumlar, burs komisyonunun sonuçları ilanından sonra, gerekli belgeleri tamamlaması için 1 aylık süre tanınır. Bu süreçte eksiklerini gideren adaylara en geç bir ay içinde (kurumdan kuruma değişiklik göstermektedir) ödeme yapmaya başlanır. Vakıflar ve şirketler 9 ay boyunca burs vermeye devam etmektedir. Yaz tatilinde burs verilmemektedir.
7-Burs Ne Zaman Kesilir
Her şirket ve vakıf-kurum kendi belirlediği dönem kadar vermektedir. Bazı şirketler 12 ay bazıları ise 9 ay olarak burs ilanında belirtir. Genellikle 9 ay süre ile burs vermekte olup burslar 9 ayın hitamı olan Haziran-Temmuz ayında kesilmektedir.
8-Sonuç
İstanbul Şişli’de burs veren vakıflar dernekler yukarıda listelenmiştir. Bunun haricinde ikametiniz olan yer veya okuduğunuz yerde burs veren vakıflara da başvuru yapmanız burs alma ihtimalini de güçlendirecektir. Burs başvuru yaparken bunu dikkate almalısınız.
0 notes
harbiyehukuk1 · 1 year
Text
Şirketler Hukuku
Şirketler hukuku, ticaret hukuku bünyesinde yer alan ve ticaret şirketlerinin kurulması, birleşmesi, bölünmesi, devredilmesi, tip değiştirmesi, tasfiyesi gibi konulara dair konuları ve bu konulara ilişkin normları bünyesinde barındıran, ticaret şirketlerine ilişkin hukuki ilişkileri inceleyen bir hukuk dalıdır. Şirketler hukukuna ilişkin temel mevzuat, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu olup ayrıca özel kanunlar ve yönetmelik gibi düzenlemeler de mevcuttur. Bunları maddeler halinde sayacak olursak:
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu,
6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
5941 Sayılı Çek Kanunu
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu
6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Şirketler Hukuku Neleri Kapsar?
Şirketler hukuku, bir başka deyişle ortaklıklar hukuku, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde usulüne göre kurulmuş olan ortaklıklara (kolektif, komandit, kooperatif, limited, anonim) ilişkin her türlü uyuşmazlık ve işi bünyesinde barındıran bir hukuk dalıdır. Bu kapsamda Türk Borçlar Kanununda yer alan adi ortaklık; Türk Ticaret Kanununda yer alan anonim, kolektif, komandit, limited ve kooperatif ortaklıklarına ilişkin sözleşmelerin kurulması, ortaklıktan çıkarma, ortak ekleme, tasfiye, iflas, kıymetli evrakın düzenlenmesi gibi hususları içerisinde barındıran hukuk dalıdır.
Şirketler Hukuku Davaları Nelerdir?
Şirketler hukukundan kaynaklanan dava ve işlere Şirketler Hukuku Davaları denir. Bu dava ve işler aşağıda saymış olduğumuz dava ve işler ile sınırlı olmayıp ortaklıkları ilgilendiren her türlü dava ve iş bu kapsamdadır. Ancak en çok bilinen ve karşılaşılan şirketler hukuku davaları özellikle şunlardır:
Ortaklık Sözleşmesi
Ortaklıktan Çıkma Davası
Şirket Alacakları Davası
Yönetim Kurulu Kararının İptali Davası
Rekabet Yasağı Davaları
Ortaklıktan Çıkarılma Davası
Şirketin Tasfiyesine İlişkin Dava
Şirketin Feshine İlişkin Dava
Şirketin İflasına İlişkin Dava
Sermaye Arttırma/Azaltma 
Konkordato 
Şirketlerde Tür Değişikliği 
Hisse Alım Satımı
Franchise Sözleşmelerinin Hazırlanması
Ortaklıktan Çıkanın Tazminat Davası
Şirket Denetçilerine Tazminat Davası
0 notes
gozel · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Mezarlığımızı aldınız, parkımızı alamayacaksınız!
You seized our graveyard but you won’t be able to take away our park!
PANGALTI SURP HAGOP ERMENİ MEZARLIĞI VE EL KONMA SÜRECİ
--
Pangaltı Surp Hagop Ermeni Mezarlığı’nın 1930 yılındaki görünümü. Mezarlık arazisinin üzerinde, günümüzde Hyatt Regency, Divan ve Hilton otelleri ile TRT İstanbul Radyosu binası bulunuyor
İstanbulErmeniVakiflari.org
Pera semtine Ermenilerin yerleşmesi 16. yüzyılda başlamıştır. Galata Ermenileri, cenazelerini, semtte bulunan Surp Sarkis ve Surp Krikor Lusavoriç kiliselerinin çevresinde ya da sur içerisindeki açık arazide defnetmişlerdir. İstanbul’da 1560’ta çıkan büyük veba salgınının yayılmaması için şehir sınırları içinde defin yapılması yasaklanır; Ermenilere de, ölülerini defnetmeleri için, bugünkü Surp Agop Ermeni Katolik Hastanesi’nin karşısında bulunan arazi tahsis edilir.1
Bu arazi, Kanuni Sultan Süleyman’ın aşçısı Vanlı Manuk Karaseferyan sayesinde Ermeni toplumunun mülkü haline gelmiştir. Anlatıya göre, Sultan Süleyman’ın Buda’yı işgal etmesi üzerine Almanlar onu zehirlemeyi planlar ve bu işi Manuk’tan isterler. Manuk bunu reddeder ve Sultan’a durumu anlatır. Sultan, komployu açığa çıkardığı için onu ödüllendirmek isteyince, Manuk, İstanbul Ermenilerine bir mezarlık tahsis edilmesini talep eder. Sultan da Pangaltı semtinde bulunan araziyi Ermeni toplumuna hediye eder. Hocaköylü Mikael adlı birine ait, 1551 tarihli mezar taşında yer alan bilgiler de, mezarlığın ya 1551’de ya da biraz öncesinde açıldığına işaret etmektedir. Tuğlacı’nın aktardığına göre, Patriklik arşivinde mezarlığa ait Haziran-Temmuz 1781 tarihli tapunun bir örneği bulunmaktadır.2
1853-1858 yılları arasında, çevresi duvarla çevrilen ve onarımdan geçirilen mezarlığın kapısına, 1856’da, Dr. Isdepan Paşa Aslanyan’ın yazdığı Ermenice bir kitabe asılır. Bu kitabe, şu an Galata’daki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nin avlusundadır. 1865’te, İstanbul’da çıkan kolera salgınının yayılmasını engellemek amacıyla, yerleşim merkezlerine yakın mezarlıklara cenaze defnedilmesi yasaklanır; 23 Temmuz 1865 tarihinde de, Pangaltı Surp Hagop Ermeni Mezarlığı’nda cenaze defin işlemleri son bulur. Ermeniler bu tarihten sonra cenazelerini Şişli Ermeni Mezarlığı’nda defnetmeye başlarlar.3
1872’de, Şehremaneti (Belediye), arazisini hemen yanındaki Harbiye Kışlası’na tahsis etmek için mezarlığa el koymak isteyince, Ermeni toplumu araziyi kurtarmak için çeşitli girişimlerde bulunur. 22 Aralık 1872’de, Trakya bölgesindeki Ermenilerin dini lideri Tatyos Episkopos başkanlığındaki ruhaniler Sultan Abdülaziz’e başvurarak, söz konusu mezarlığın padişah fermanı ile Ermeni toplumuna tahsis edildiğini bildirirler. Bunun üzerine, Abdülaziz yeni bir fermanla, mezarlığın Ermeni toplumuna ait olduğunu tasdik eder.4
1909’da, Belediye bu kez Pangaltı Caddesi’ni genişletmek amacıyla, mezarlığın yolun üst kısmında yer alan kısmını istimlak etmek ister, ve Ermeni toplumu buna itiraz eder. Belediye ile Ermeniler arasında yaşanan anlaşmazlık, hükümetin olaya müdahale etmesi ve Belediye’ye verilecek kısmın değerinin cemaate ödenmesine karar verilmesiyle çözülür. Ancak 11 Şubat 1909’da, İstanbul Belediye Meclisi, verilecek toprağın değeri yerine, sadece, duvar yapımı, kemiklerin ve mezar taşlarının taşınması gibi masrafları karşılamak üzere 15 bin altının bedel olarak cemaate ödenmesi yönünde bir karar alır. Karara gerekçe olarak “mezarlığın kamuya ait olduğu, kamusal araziye tapuyla sahip olmanın imkânsız olduğu” belirtilir.5
Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte hükümetin mezarlıklara dair politikası da değişir. İstanbul Belediyesi, 1926’da, Beyoğlu’ndaki mezarlıklara defin işlemlerini yasaklar. Daha sonra çıkarılan mezarlıklar kanunuyla, bütün mezarlıkların denetimi cemaatlerden alınıp belediyelere verilir. 1926’daki yasaklama kararının ardından, Pangaltı Ermeni Mezarlığı’nı başka bir yere nakletmeye çalışan Belediye, 1931’de Tapu İdaresi’ne başvurarak, söz konusu mezarlığın arsasının ‘Sultan Bayazıt Veli Vakfı’na ait olduğunu ve metruk durumda bulunduğunu iddia ederek, 1580 sayılı mezarlıklar kanununun 167. maddesi gereğince, bütün metruk mezarlıklar gibi kendisine devredilmesini talep eder.6
Bunun üzerine, Tapu Genel Müdürlüğü, Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi’nden, mezarlığın tapu senedini ister. Cemaat Cismani Meclisi mezarlıkla ilgili belgeleri düzenleyip, Kevork Torkomyan ve Maksut Narlıyan’ı temsilci olarak Tapu Genel Müdürlüğü’ne gönderir. Torkomyan ve Narlıyan, mezarlığın Ermeni toplumunun mülkü olduğu ve metruk olmadığını, belgelerle ortaya koyarlar. Mezarlığa defin işleminin yapılmasının salgınlar dolayısıyla yasaklandığını; yasaktan sonraki birçok belgeden, bu mezarlığın cemaatin mülkü olduğunun anlaşıldığını ve bu nedenle söz konusu mezarlıklar kanununun kapsamına girmediğini söylerler. Belgelere rağmen, Tapu Genel Müdürlüğü, mezarlığın Belediye’ye tahsis edilmesini onaylar. Onayın ardından İstanbul Belediyesi mezarlığa el koyar ve mezarlığın akarları olan dükkân ve garajların gelirine haciz koyar. Bunun üzerine, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Naroyan ve Kevork Torkomyan, Patriklik adına, Belediye aleyhine dava açarlar.7
İstanbul 4. Hukuk Mahkemesi’nde, Belediye avukatlarının itirazları üzerine, Patrikliğin varlığı ve Patriğin cemaati temsil edip etmeyeceği konusunda tartışma çıkar. Ancak mahkeme, Belediye’nin avukatlarının itirazlarını reddeder. Bu kararda hukuki açıdan iki önemli karar alınır: “Türkiye’de hukuksal şahsiyetlere mahsus tüm haklara (taşınmaz satın alma, satma, idare ve kontrol etme) sahip bir Ermeni cemaati mevcuttur” ve “Mezarlık davasının davacısı Patrik Mesrob Naroyan, bu cemaatin hak sahibi önderidir.” İstanbul Belediyesi’nin ardından, Beyoğlu’nun en merkezi yerinde bulunan 56 bin metrekarelik mezarlık arazisinin kendisine ait olduğunu iddia eden, Ayaz Paşa Vakfı gibi başka kuruluşlar da olur.8
Mahkeme, meselenin çözümü için Mezarlıklar Müdürü, Kadastro Müdürü, İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri Müdürü (Aziz Ogan), bir tarihçi (Ahmet Refik Altınay) ve bir tapu memurundan oluşan bir ‘uzman araştırmacılar heyeti’ kurar. Bu heyet, ‘bilimsel’ bir şekilde, mezarlığın Ermenilere değil Sultan Beyazıt Vakfı’na ait olduğunu ortaya koyar. Bu raporun ardından mahkeme, Pangaltı Mezarlığı’nın mezarlık kanununa istinaden metruk mezarlık olduğuna ve Belediye’ye tahsisine karar verir. Patrikliğin yaptığı temyiz için başvurduğu Yargıtay, meseleyi derinlemesine araştırmadan, 4 Mart 1933’te şu kararı alır: “Mademki bu arazi kiliseye ait akar değil, Patriğin davacı olmaya hakkı yoktur. Tüzel kişiler kanununa göre, cemaat liderlerinin dini veya hayri kurumlara ait olan fakat akar olmayan topraklar üzerinde hiçbir hakkı yoktur.” Patrikliğin bu karar üzerine Yargıtay’a yaptığı tashih-i karar başvurusu da kabul görmez. Bu arada, 3 Aralık 1933’te Sultanahmet Adliye Binası’nda çıkan yangında davaya ilişkin dosyalar yanar. Dosyaların birer kopyası Tapu Dairesi’nde ve Belediye’de mevcuttur ancak bunlar toparlanana kadar dava ertelenir. Sonuç olarak, 1 Mart 1931’de başlayan Pangaltı Mezarlığı davası 26 Kasım 1934’te tamamlanır. Mahkeme, tahsis kararına ek olarak, “Patrikhane’yi mahkeme masraflarını ve Belediye Vekili’nin 150 lira avukatlık masrafını ödemeye mahkûm eder” ve ihtiyati tedbir kararını kaldırır.9
Bu kararın ardından, Üç Horan Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Hovsep Celal, bu adaletsizliğe karşı bir dava açar ve mezarlık arazisi için ihtiyati tedbir konmasını ister. Mahkeme bunu, yalnızca üzerinde bina olan bölümler için, 10 bin lira kefalet karşılığında kabul eder. Karara göre, dava sona erene kadar bu binalar cemaatin mülkü olarak kalacaktır. Fakat Belediye davanın sonlanmasını beklemez ve “tapularını çıkarttırıp haritalarını hazırlattığı bu arsaları satmayı planlar.” Dava sırasında, mahkeme mezarlık arazisinin üç yıl önceki değerinin tespiti için bir komisyon oluşturur. Arazinin değer kaybına karar verilmesi üzerine Belediye tazminat ve üç yıllık kira bedelinin ödenmesini ister. Komisyon’un üç yıllık değer kaybı için belirlediği 124 bin liraya, Belediye, satışın gecikmesinden doğan zararı da ekleyerek toplam 180 bin liralık tazminat talebinde bulunur. Vakit gazetesinin başyazarı Asım Us, bu tazminatın ödenmemesi için Patrikliğin araya Sabur Sami Bey’i soktuğunu ve karşılığında Patrikliğin elinde kalacak olan altı bin metrekarelik kısmın ona verildiğini söyler.10
Üç Horan Vakfı araziyi geri almak için tekrar dava açar ama bir sonuç alamaz. Mesele, dönemin içişleri bakanının verdiği emir doğrultusunda, İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ ve Beyoğlu Üç Horan Vakfı Yönetim Kurulu’ndan Arşag (Adil) Surenyan arasında bir anlaşma metni imzalanmasıyla sonuçlanır. Buna göre, 850 bin metrekarelik arazi Belediye’ye geçer, Patrikhane’ye ise altı bin metrekare arazi ve 3200 liralık mahkeme masrafı kalır. Böylece, 1939’da mezarlık arazisi tamamen istimlak edilerek Ermeni toplumunun elinden alınır. Mezarlıkta bulunan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yıkılır; mezar sahiplerine, mezarları nakletmeleri için belirli bir süre tanınır. Arazi ranta açılır ve günümüzdeki halini alır. Burada, günümüzde, Divan, Hilton ve Hyatt Regency otelleri ile TRT İstanbul Radyosu binası yer almaktadır. Mezar taşlarının çoğu Eminönü Meydanı’nın onarımında ve Gezi Parkı’nın merdivenlerinin yapımında kullanılmış, mezarlığa dair en ufak bir iz bırakılmamıştır.97Üç Horan Vakfı araziyi geri almak için tekrar dava açar ama bir sonuç alamaz. Mesele, dönemin içişleri bakanının verdiği emir doğrultusunda, İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ ve Beyoğlu Üç Horan Vakfı Yönetim Kurulu’ndan Arşag (Adil) Surenyan arasında bir anlaşma metni imzalanmasıyla sonuçlanır. Buna göre, 850 bin metrekarelik arazi Belediye’ye geçer, Patrikhane’ye ise altı bin metrekare arazi ve 3.200 liralık mahkeme masrafı kalır. Böylece, 1939’da mezarlık arazisi tamamen istimlak edilerek Ermeni toplumunun elinden alınır. Mezarlıkta bulunan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yıkılır; mezar sahiplerine, mezarları nakletmeleri için belirli bir süre tanınır. Arazi ranta açılır ve günümüzdeki halini alır. Burada, günümüzde, Divan, Hilton ve Hyatt Regency otelleri ile TRT İstanbul Radyosu binası yer almaktadır. Mezar taşlarının çoğu Eminönü Meydanı’nın onarımında ve Gezi Parkı’nın merdivenlerinin yapımında kullanılmış, mezarlığa dair en ufak bir iz bırakılmamıştır.11
1 note · View note
hurriyetedogru-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Ey vatan, Gözyaşların dinsin, Yetiştik çünkü biz.
1 note · View note
tardesdebolonha · 4 years
Text
Mahir İz'e göre her münevverin mutlaka okuması gereken kitaplar
Dini eserler:
Mahir İz – Tasavvuf
Hamidullah’ın bütün kitapları
A. Kemal Belviranlı - İslam Prensipleri ve Peygamberimiz Efendimiz
Mahmud Hakkı - Halid b. Velid
Bekir Topaloğlu - İslam’da Kadın
Muhammed Ebu Zehre - İslam’da Sosyal Dayanışma
Gazali’nin eserleri
Ali Özek - İslam’da İbadet
Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu - Dini Şiirler Antolojisi
Mehmet Vehbi Efendi’nin tefsiri ve Ahkam-ı Kuraniyye’si
Hasan Basri Çantay ve Ömer Nasuhi Bilmen’in mealleri, Hukuk-ı İslamiye Kamusu ve Muvazzah İlm-i Kelâm
Eşref Edip - Asr-ı Saadet
Şirvanî - İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare
Ebu’l Hasan en-Nedvî - Müslümanların Gerilemesi ile Dünya Neler Kaybetti ve Hazreti Peygamber’in Yolu
Enver Kuraşî - Faiz Nazariyesi ve İslam
Zübeyir Sıddık - Hadis Edebiyatı Tarihi
Mahmud Ebussuud - İslami İktisadın Esasları
Osman Keskioğlu - İslam Hukuku
Muhammed Ebu Zehre - İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Riyazu’s-Salihîn
Muhammed Kutup’un kitapları
Mevdûdî’nin eserleri
Rahmi Baban - İlim-Ahlak-İman ve Allah Vardır Seyyid Kutup’un kitapları
Edebi eserler:
Mehmet Akif – Safahat
Necip Fazıl - Ahşap Konak ve Reis Bey
Ali Ulvi Kurucu - Gümüş Tül ve Alevler
Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu - Sessiz Gürültü
Necla Pekolcay - İslami Türk Edebiyatı
Yahya Kemal Beyatlı - Aziz İstanbul ve Kendi Gök Kubbemiz
Namık Kemal - Gülnihal ve Vatan Yahut Silistre
Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Şehir ve Huzur
Nurettin Topçu – Taşralı
Cengiz Dağcı’nın romanları
Ergun Göze - Meşhurların Son Sözleri
Peyami Safa - Matmazel Noralinya’nın Koltuğu ve Fatih-Harbiye
Samiha Ayverdi’nin eserleri
Tarık Buğra - Ayakta Durmak İstiyorum
Ahmet Hikmet Müftüoğlu – Çağlayanlar
Ömer Seyfettin - Eski Kahramanlar
Ahmet Kabaklı - Türk Edebiyatı Tarihi
Fahri Ersavaş - Hamasi şiirler Antolojisi
Genel kültür eserleri
İlhan Egemen Darendelioğlu - Türkiye’de Komünist Hareketleri
Kadir Mısıroğlu - Sarıklı Mücahitler
İsmail Hami Danişment - Garb Medeniyetinin Membaı Olan İslam Medeniyeti, Eski Türk Seciye ve Ahlakı ve İstanbul’un Fethinin Medeni Kıymeti
Hitler - Komünistler ve Beynelmilel Yahudi Genel kültür eserleri
Necip Fazıl - Büyük Mazlumlar, Türkiye’de Komünizm ve Köy Enstitüleri ve İdeolocya Örgüsü
Abdülmecit Belli - Adalet Mülkün Temelidir
Osman Turan - Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi ve Türkiye’de Siyasi Buhranın Kaynakları
Tahirü’l Mevlevi - Müslümanlıkta İbadet Tarihi Cevat Rifat Atilhan - Masonluk, 31 Mart Vakası ve diğer eserleri
Ergun Göze - Peyami Safa-Nazım Hikmet Kavgası, 
Kadir Mısıroğlu Amerika’daki Zenci Müslümanlık Hareketi
Nurettin Topçu’nun tüm eserleri
Ahmet Çiftçi - Komünizmin Maskesi Sosyalizmdir ve Ortak Pazar
Bekir Berk - Dünya Anayasalarında Din
Mustafa Sıbai - İslam’da ve Müslümanlara Göre Kadın
Ali Fuat Başgil - Gençlerle Başbaşa
Saadet Bektöre - Volga Kızıl Akarken "Volga Kızıl Akarken"
Bekir Berk - Dünya Anayasalarında Din
Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu - Sultan II. Abdülhamit ve Osmanlı İmparatorluğunda Komitacılar ve Ordu ve Politika
Mümtaz Turhan - Garplılaşmanın Neresindeyiz
Kadircan Kaflı - Türkiye’nin Kaderi
Mehmet Kaplan - Büyük Türkiye Rüyası
William J. Lederer-Eugene Burdick - Kızıl Karıncalar ve Çirkin Amerikalı
U. T Hsu - Gizli Mücadele
Tarihi eserler:
M. Asım Köksal - Hz. Muhammed ve İslam Tarihi
Vecdi Bürün - Nasıl Öldüler
Yılmaz Öztuna’nın eserleri
Kadir Mısıroğlu - Yunan Mezalimi, Lozan Zafer mi, Hezimet mi
Necip Fazıl - Sultan Abdülhamit ve Vahideddin
İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı
İsmail Hami Danişment - İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi
Abdullah Taymaz - Rus İhtilalinden Hatıralar
Bu kitaplar pek tabii 60-70 kuşağını besleyen eserler ancak bugün için söyleyecek şeyleri hâlâ mevcut. Ancak mesela İsmail Hami Danişment gibi bir fikir adamının eserlerinin bugün (İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi dışında) erişilebilir olmaması hakikaten büyük bir kayıptır. Bu kitaplar pek tabii 60-70 kuşağını besleyen eserler ancak bugün için söyleyecek şeyleri hâlâ mevcut. Ancak mesela İsmail Hami Danişment gibi bir fikir adamının eserlerinin bugün (İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi dışında) erişilebilir olmaması hakikaten büyük bir kayıptır.
Okuma ve kitap listelerinin havada uçuştuğu bu dönemde neredeyse 50 sene evvelinden Mahir İz’in tavsiyelerini de göz ardı etmeyin derim. Çünkü Türkiye’nin bir dönemini (ve dolayısıyla bugününü) anlamlandırmak için bu eserlere başvurmak oldukça elzem.
M. Murtaza Özeren
https://www.dunyabizim.com/mahir-iz-e-gore-her-munevverin-mutlaka-okumasi-gereken-kitaplar-resimleri,11686.html
0 notes