Tumgik
#nemli gözler
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
eğilip yüreğine,
yüreğini dinlerdi hep
çok söz içerlerdi
çok görüntü yıkardı gözlerini
çok gürültü tıkardı sözlerini
o kalabalıkken,o ne kadar da yalnızdı
bir depremden çıktı
içine çekildi
çekildikce gönlüne
güçlendi yeniden
onarmaya başladı kırıklarını
yakıp gereksiz kinini
eritti hüzün buzullarını
sel sel oldu kurak topraklar
sahte gülücükler, yapmacık göz kırpmalar
anlamadan geçenlerden,
aldanmadan geçti
güneş doğmuyordu bir süredir
bir ışık çekti kirpiklerinden
aydınlık bir bakış
bulutlardı üstünde duran
şu yağan aşk
damla damla düşen bedene
soğuk bir rüzgarla esip göğsünden
şu yağan aşkla
açtı kollarını göğü kucaklayıp
esir miydi, neydi tüm sözler?
gergin dilleri tutan yürekler miydi?
yoksa inatlar mı?
şimdi ağır ağır terkediyordu
o kenti...
belki de artık
her kent yalnızdı
şimdi agır ağır tekliyordu mutluluk
nemli akşamlar kalabalık
ve su tutmazdı sokaklar
hafif hafif çiseliyordu,
kaldırımlarda insanlık
fakat nasıl ilerleyecekti
ayrılığın yolundan
eksilecekti sesler,zarif haller
ve yol işareti gibi cilveli edalar
nasıl bulacaktı yerini gözler
bir denizden cıkıp
bir havuza girmek
belki de ummadığı bir kapıda
amansız bir hastalıkla inlemek
bir çekirdek düşmüştü cennetten avcuna
gömmek şimdi yüreğe
ya çürütmek ya büyütmek için
ve bu şiir bitmeliydi
ve bu şiirden gitmeliydi artık
son bir kez tekrar dönüp baktı
kapısına bir papatya bıraktı
ve son sözü,
kendine iyi bak'tı...
Rüzgar
7 notes · View notes
menemennpastirma · 1 year
Video
youtube
Turgay Başyayla - Şad Olup Gülmüyor Kalbi Yaslıdır / Zeynebim
Sözleri: Şad olup gülmüyor kalbi yaslıdır Karlı dağlar gibi başı pusludur Ela gözler nemli kirpik ıslıdır Düşmüş Alman'a yolu Zeyneb'in
Emsali yoktur elden aşiretten Destan olup söyleniyor dillerden Garip bülbül gibi ıssız çöllerden Solmuş bahçasında gülü Zeyneb'in
#müzik #şarkı #türkü #canlı #akustik #saz #bağlama #ÇekiçAli #TurgayBaşyayla #ŞadOlupGülmüyorKalbiYaslıdır #Zeynebim
Kaynak: https://youtu.be/D40G_0fPRZo
2 notes · View notes
gamzedoga · 1 year
Text
Kırlangıç
“Umut her insanın hak ettiği lakin uzun süredir eksik olan bir parça gibiydi. Uzun zaman önce kayıplara karışmış yerini zifiri karanlığa bırakmış. Çicekler arılara küsmüş. Güneş bulutların arkasından çıkmaz olmuş. Umut insanlığı terk etmiş.
Diye devam etti adam sözlerine. Kim bilir bu sözlerini kaçıncı kez tekrarlayışıydı. Aynı ton, aynı hikaye konusu hep umut olan sözlerine nemli ama umutlu gözler ile devam etti.
“ fakat insanlığa sadece o, umudun kuşu küsmemişti. O bırakmamış insanlığı. Gökyüzünde uçarken kanatları, kuyruğu ile özgürlüğü, adaleti, eşitliği ve umudu çizmişti gökyüzüne.”
Umutluydu adam tüm yaşananlara rağmen. İçinde hâlen umudun ışıkları ile anlatıyordu zifiri karanlıpı. O anlattıkça her yer umut ile doluyordu…
5 notes · View notes
Text
Sözler tükendikçe gözler anlatmaya başlar bazı şeyleri. Biraz şiş, biraz kızarık ve biraz da nemli. 05.00 düşüncelerim durmadan uyuyamıyorum. Bu acı aşkla alakası yok. Hoş sevgi nedir bilmeyen biri nerden bilsin aşkı?
2 notes · View notes
medisaglik · 20 days
Text
Göz Yorgunluğunu Yenmenin 6 Yolu: 20-20-20 Kuralı ile Rahatlayın
20-20-20 Kuralını Uygulayın: Göz Yorgunluğunu Azaltan 6 Günlük Alışkanlık
Göz yorgunluğu, günümüzde birçok insanın ortak sorunu haline geldi. Uzun süre dijital cihaz kullanımı, gözlerde rahatsızlığa ve yorgunluğa yol açmaktadır. Peki, göz yorgunluğunu nasıl azaltabiliriz? İşte bu konuda geliştirilmiş altı pratik alışkanlık.
1. Mavi Işık Koruma Gözlükleri Ekranlardan yayılan mavi ışık, göz yorgunluğuna neden olabilir. Mavi ışık koruma gözlükleri, bu zararlı ışınları filtreleyerek gözlerinizi koruyabilir.
2. Nemlendirici Havada yeterli nemi sağlamayan ortamlarda, kuruyan gözler için etkili bir çözüm bazen bir nemlendirici kullanmaktır. Nemlendirici, gözyaşı buharlaşmasını azaltarak gözleri rahatlatır.
3. Kayganlaştırıcı Göz Damlaları Kuruyan gözlerle başa çıkmanın en etkili yollarından biri kayganlaştırıcı göz damlalarıdır. Bu damlalar, gözlerinizin gün boyunca nemli kalmasını sağlar.
4. Sıcak Kompres Sıcak kompres, göz yorgunluğunu gidermede oldukça etkilidir. Isı, göz etrafındaki kasları gevşetir ve gözyaşı üretimini artırmaya yardımcı olur.
5. 20-20-20 Kuralı Uzun süren ekrana odaklanmanın ardından, her 20 dakikada bir 20 saniye boyunca 20 fit (yaklaşık 6 metre) uzaktaki bir nesneye bakmak, gözlerin dinlenmesini sağlar. Bu basit yöntem, göz sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.
6. Düzenli Kontroller Göz sağlığınız için düzenli kontroller yaptırmak, olası sorunların erken tespit edilmesini sağlar. Göz muayeneleri, gözlük veya kontakt lens reçetelerinizin güncellenmesi açısından da önemlidir.
Bu alışkanlıklarla, günlük yaşamınızdaki göz yorgunluğunu azaltmak mümkün. Gözlerinize gereken önemi vererek, sağlıklı bir yaşam sürdürebilir ve dijital dünyada daha konforlu bir deneyim yaşayabilirsiniz. Daha fazla bilgi için medihaber.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kaynak Yazı Linki https://www.medihaber.net/goz-yorgunlugunu-azaltan-6-basit-aliskanlik-ve-20-20-20-kurali/
Göz Yorgunluğunu Azaltan 6 Basit Alışkanlık ve 20-20-20 Kuralı
0 notes
gajder · 2 years
Text
Korku Hikayesi “Hayaletin Sırrı” 3. Kitap 8. Bölüm
Tumblr media
Korku Hikayesi “Hayaletin Sırrı” 3. Kitap 8. Bölüm
TAŞ FIRLATICININ DÖNÜŞÜ
Tumblr media
Hayalet’in tahmini doğru çıkmıştı, fakat ziyaretçimizi mutfağa aldığımda o da en az benim kadar şaşırdı. Öcü Hurstlerin çiftliğine dadanmış, dedim. Bay Hurst yardım istiyormuş. Hadi oturma odasına geçelim. Orada daha rahat konuşuruz, diyerek mutfaktan çıktı. Alice, sırtını bize dönmüş ateşte ellerini ısıtan Meg’e baktıktan sonra bana gülümsedi. Hayalet Alice’e, Otursana, deyip oturma odasının kapısını kapattı. Şimdi anlat bakalım. En başından başla ve hiçbir ayrıntıyı atlama. Anlatacak çok bir şey yok, diye başladı Alice. Tom bana öcüler hakkında çok şey anlattığından bunun bir taş fırlatıcı olduğunu anlamam zor olmadı. Günlerdir çiftliğe taş yağdırıp duruyor. Dışarı çıkmak artık hiç güvenli değil. Sizi çağırmak için hayatımı tehlikeye attım. Bahçe kaya dolu. Hiç sağlam pencere camı kalmadı; bacanın da bir kısmını yıkmış. Kimsenin yaralanmamış olmasına şaşıyorum. Morgan bununla ilgili bir şey yapmaya çalışmadı mı? diye sordu Hayalet. Ona öcülerle ilgili temel şeyleri öğretmiştim. Onu günlerdir görmedim. Şükürler olsun ki o pislikten kurtulduk! Beklediğimiz an gelmiş gibi görünüyor, dedim. Evet, bence de. Bitki çayını hazırlasan iyi olur. Yine bir önceki kadar sert olsun. Ayağa kalkıp şöminenin yanındaki dolabı açtım ve o büyük, kahverengi cam şişeyi çıkardım. Arkamı döndüğümde Alice’in hiç de hoşnut olmadığı yüzünden anlaşılabiliyordu. Bunu Hayalet de fark etti. Sana, her zamanki gibi, özel meselelerimi anlatmış olmalı. Yani ne yapacağımız ve bunun neden gerekli olduğunu biliyor olmalısın. Bu yüzden şu yüz ifadeni değiştirsen iyi edersin! Alice yanıt vermedi, ama bitki çayı hazırlarken beni izlemek üzere arkamdan mutfağa geldi. Bu esnada Hayalet, günlüğünü güncellemek üzere çalışma odasına çıkmıştı. Çayı götürdüğümde Meg zaten koltuğunda uyukluyordu, öyle ki onu omzundan hafifçe sarsarak uyandırmam gerekti. İşte Meg, dedim yavaşça gözlerini açarken. Bitki çayını getirdim. Dikkatli iç de ağzın yanmasın. Fincanı aldıysa da bakışlarında bir tuhaflık vardı. Bugünkü çayımı içmedim mi Billy? Bir fincan daha içmen gerek Meg. Hava giderek soğuyor. Aa! Arkadaşın kim Billy? Çok tatlı bir kız! Ne kadar tatlı, kahverengi gözler bunlar! Alice, Meg’in bana ‘Billy’ diye seslendiğini duyunca gülümseyip kendini tanıttı. Benim adım Alice. Ben de bir zamanlar Chipenden’ da yaşıyordum. Artık yakınlardaki bir çiftlikteyim. O halde ne zaman istersen bizi ziyarete gelebilirsin, dedi Meg. Bu aralar pek bayan arkadaşım yok. Seni görmek hoşuma gider. Çayını iç Meg, diye araya girdim. Soğumadan iç. Böylesi daha iyi. Böylece Meg iksiri yudumlamaya başladı ve hepsini bitirip tekrar uykuya dalması fazla uzun sürmedi. Siz en iyisi onu aşağıya, o soğuk ve nemli yere götürün! dedi Alice, sesinde bir hoşnutsuzluk vardı. Hayalet, bir anda çalışma odasından çıkıp Meg’i kucaklayıverince Alice’e yanıt verme fırsatım olmadı. Mumu aldım ve Hayalet onu kilere taşırken önden gidip kilidi açtım. Alice mutfakta kaldı. Döndükten beş dakika sonra da yola koyulduk. Moor View Çiftliği gerçekten çok kötü durumdaydı. Tıpkı Alice’in anlattığı gibi bahçe kaya doluydu ve neredeyse tüm camlar tuzla buz olmuştu. Yalnızca mutfak penceresinin camı hala sağlamdı. Ön kapı kilitliydi, ama Hayalet anahtarını kullanarak kapıyı açıverdi. Hurstleri kilerde korkudan bir köşeye büzüşmüş vaziyette bulduk; öcüdense iz yoktu. Hayalet hiç vakit kaybetmedi. Burayı hemen terk etmelisiniz, dedi yaşlı çiftçiyle karısına. Korkarım başka yolu yok. En gerekli eşyalarınızı toplayıp burayı terk edin. Bırakın ben de işimi yapayım. Ama nereye gideriz? diye sordu Bayan Hurst, ağlamaklı bir sesle. Eğer kalırsanız hayatınız tehlikeye girebilir, dedi Hayalet açık açık. Adlington’da akrabalarınız var. Oraya gidebilirsiniz. Peki, ne zaman geri dönebileceğiz? diye sordu Bay Hurst. Ekmek teknesinin derdine düşmüştü. En fazla üç gün sonra, diye yanıtladı Hayalet. Ve çiftliğin için endişelenme. Çırağım gerekenleri yapacaktır. Onlar toplanırken ustam çiftliğin gündelik işlerini olabildiğince devam ettirmemi istedi. Her yer sessizdi, tek bir taş bile yuvarlanmıyordu; öcü dinleniyor olmalıydı. Ben de bu durumdan faydalanarak işe inekleri sağarak başladım. İşler hava kararmak üzereyken bitti. Mutfağa girdiğimde Hayalet’i masada tek başına otururken buldum. Alice nerede? diye sordum. Hurstlerin yanında, başka nerede olacak? Baş edilmesi gereken bir öcü varken ayakaltında bir kızla uğraşamayız. Gerçekten çok yorgun olduğumdan onunla tartışmaya girmedim. Sadece Alice’in de bizimle kalmasına izin vereceğini ummuştum. Otur evlat, şu yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyi de sil. Şu suratın, sütü bile ekşitir. Hazırlanmamız lazım. Öcü nerede? diye sordum. Hayalet omuz silkti. Bir ağacın ya da kayanın altında dinleniyor olmalı. Hava karardığına göre yakında ortaya çıkar. Öcüler gündüz vakti de aktif olabilir ve tepede zor yoldan öğrendiğimiz gibi kışkırtıldıklarında kesinlikle kendilerini savunurlar. Ancak en çok geceyi severler; en güçlü oldukları zaman gecedir. Eğer bu Kaya Çiftliği’nde karşılaştığımız öcüyse işimiz daha zor olacaktır. Bir kere yanıma yaklaşır yaklaşmaz bizi hatırlayıp intikam almak isteyecektir. Pencere camlarını kırmak ve bacaları devirmek yetmez. Bizimle birlikte çiftlik evini yerle bir etmek isteyecektir. Yani bu ölümüne bir mücadele olacak. Her neyse evlat, neşelen biraz, dedi endişeli yüz ifademi görünce. Bu eski bir ev, ama Eyalet’in en kaliteli taşları kullanılarak sağlam bir zemine inşa edilmiş. Hem öcülerin çoğu göründüklerinden daha aptaldır, yani henüz ölmüş sayılmayız. Yapmamız gereken onu daha da zayıflatmak. Ben hedef olacağım. Ben gücünü iyice tüketince sen de tuz ve demirle onu haklarsın. Bu yüzden ceplerini doldurup hazırlansan iyi olur evlat! Şu eski tuz ve demir numarasını yaşlı cadı Malkin Ana’yla karşılaştığımda da kullanmıştım. Bu iki madde karıştırıldığında karanlığa karşı çok etkili oluyor. Tuz öcüyü yakarken demir gücünü emecektir. Ustamın sözünü dinleyip çantanın içindeki keselerden ceplerime tuzla demir doldurdum. Öcü, gece yansından hemen önce saldırıya geçti. Büyük bir fırtına yaklaşmaktaydı ve uzaklardan gelen ilk gürlemeler yerini gök gürültüleri ve şimşeklere bırakmıştı. O esnada ikimiz de mutfak masasının başındaydık. İşte geliyor, diye mırıldandı Hayalet. Bunu öyle alçak bir sesle söylemişti ki daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Haklıydı. Birkaç saniye sonra öcü haykırarak tepeden aşağıya inip çiftlik evine saldırdı. Sanki bir nehir yatağından taşmış azgın sular eve doğru geliyor gibiydi. Mutfak penceresi patlayınca her yanı cam parçaları kapladı. Aynı anda arka kapı sanki üzerine muazzam bir yük abanıyormuş gibi içeri doğru esnedi. Hemen ardından evin tamamı fırtınanın ortasındaki bir ağaç gibi sallanmaya başladı; ev bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Bunun kulağa imkansızmış gibi geldiğinin farkındayım, fakat size yemin ederim ki gerçekten böyle oldu Hemen ardından, üst katlarda bir şey parçalanıyormuş gibi sesler gelmeye ve çatıdan sökülen kiremitler bahçeye düşmeye başladı. Sonra, birkaç saniye boyunca ortalık duruldu, sanki öcü dinleniyor ya da bir sonraki adımının ne olacağını düşünüyordu. Bu işi bitirmenin vakti geldi evlat, dedi Hayalet. Sen burada kal ve pencereden izle. Dışarıda pek hoş şeyler olmayacak. Dışarının şimdiden pek hoş olmadığını düşünsem de bir şey söylemedim. Her ne olursa olsun, sakın dışarı çıkma, diye devam etti ustam. Tuz ve demiri yalnızca öcü mutfağa girince kullan. Eğer bu havada dışarıda kullanacak olursan tam etkisini gösteremez. Ben öcüyü içeri çekeceğim. Hazır ol. Hayalet kapıyı açtı; asası elinde bahçeye çıktı. Hayatımda tanıdığım en cesur adamdı. O öcüyle kesinlikle karanlıkta karşılaşmak istemezdim. Dışarısı zifiri karanlıktı, mutfaktaki tüm mumlar da sönmüştü. Tamamen karanlığın içinde kalmak en son istediğim şeydi; neyse ki bir fenerimiz vardı. Feneri pencereye yaklaştırdıysam da dışarıyı pek seçemedim. Hayalet biraz uzaktaydı ve neler olup bittiğini görebilmek için şimşeklerin ortalığı aydınlatmasını beklemem gerekiyordu. Hayalet’in asasını üç kez yere vurduğunu duydum. Sonra öcü uğuldayarak öne atılıp bahçenin sol başından sağa doğru uçmaya başladı. Ardından acı bir çığlık ve dal kırılmasına benzeyen bir ses duydum. Şimşek yeniden çaktığında Hayalet’i dizlerinin üzerine çökmüş, ellerini havaya kaldırmış vaziyette başını korumaya çalışırken gördüm. Asası az ötede üç parçaya ayrılmıştı. Karanlıkta, Hayalet’in yakınlarına birkaç kaya daha düştüğünü ve çatıdaki kiremitlerin uçuştuğunu duydum. Acı içinde iki ya da üç kez bağırdığında ise, pencereden dışarı bakıp öcünün içeri girmesini beklemem gerektiği söylenmiş olmasına rağmen, yardım etmek için dışarı çıkıp çıkmamak arasında kararsız kaldım. Ustam zor durumdaydı ve durum gittikçe kötüleşebilirdi. Dışarıdaki karanlığa bakıp neler olup bittiğini görmeye çalışırken yeniden şimşek çakmasını umuyordum. Hayalet’i göremiyordum. Sonra arka kapı yavaşça açıldı. Dehşete kapılmış halde sırtım duvara değene dek geriledim. Öcü şimdi de benim peşimde miydi? Feneri masanın üzerine koyup cebimdeki tuzla demire uzanmaya hazırlandım. Kapkara bir siluet yavaşça mutfak kapısından girince önce donakaldım ama bunun elleriyle dizlerinin üzerinde emekleyerek ilerleyen Hayalet olduğunu gördüğümde rahat bir nefes aldım. Demek duvarın gölgesinde kapıya doğru sürünmüştü. Onu bu yüzden görememiştim. Hemen koşup kapıyı kapattıktan sonra masaya geçebilmesi için ona yardım ettim. Bu epey bir uğraş gerektirdi, çünkü tüm vücudu titriyordu ve bacaklarında derman kalmamıştı. Çok kötü durumdaydı. Öcü onu fena yaralamıştı. Yüzü kan içindeydi ve alnında yumurta büyüklüğünde bir şişlik vardı. Her iki eliyle masanın kenarından destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Bir şeyler söylemek için ağzını aralayınca ön dişlerinden birinin eksik olduğunu gördüm. Hiç iyi görünmüyordu. Endişelenme evlat, diye hırıldadı. Onu yerinden çıkardık. Gücü iyice azaldı ve şimdi işini bitirmenin tam sırası. Demirle tuzu kullanmaya hazır ol ve ne olursa olsun ıskalama! Hayalet, onu ‘yerinden çıkardık’ derken kendisini bir yem gibi kullandığını ve öcünün onu yok etmek için gücünün büyük bir kısmını harcayıp iyice güçsüz düştüğünü anlatmaya çalışıyordu. Peki, gücünün ne kadarını kaybetmişti? Hala tehlikeli olabilirdi. İşte tam o esnada kapı yeniden açıldı ve bu kez içeri öcü girdi. Şimşek çakınca yuvarlak başıyla çamur kaplı altı kolunu gördüm. Gelgelelim bir tuhaflık vardı; şimdi çok daha ufak görünüyordu. Gerçekten gücünün bir kısmını yitirmişti. Demek Hayalet boşuna çabalamamıştı. Kalbim gümbürdemeye ve dizlerim titremeye başlasa da öcüyle yüzleşmek için öne çıktım. Sonra ellerimi ceplerime sokup avuç dolusu tuz ve demiri öcüye fırlatıverdim. Sağ elimden tuz; sol elimden demir. Ödemesi gereken bedele rağmen Hayalet, her şeyi kitabına uygun bir şekilde yapmıştı. İlk iş olarak öcünün ağacını yakarak enerji kaynağını yok etmişti. Sonra kendisini bir yem gibi ortaya atarak öcünün geri kalan gücünü de iyice azaltmıştı. Fakat son darbeyi benim vurmam gerekiyordu. Ve ıskalama gibi bir lüksüm yoktu. Yalnızca pencere ve aralık kapı arasında hafif bir esinti vardı ve oldukça iyi nişan almıştım. Tuz ve demir bulutu öcünün tam üzerine isabet etti. Öyle yüksek ve tiz bir çığlık attı ki neredeyse kulaklarımın zarı patlayacaktı. Tuz yaratığı yakarken, demir son kalan kuvvetini emiyordu. Hemen sonraysa öcü yok oluverdi. Gitmişti. Sonsuza dek. Onu haklamıştım! Ancak bu rahatlamam fazla uzun sürmedi. Hayalet’in sendelediğini görünce düşeceğini anlamıştım. Onu tutmaya çalıştım, bunu gerçekten denedim, ama geç kalmıştım. Dizlerinin bağı çözülüp masaya tutunduğu elleri de kayıverince sertçe mutfak zeminine düştü. Onu kaldırmaya çabaladıysam da ölü gibi ağırdı ve yanına eğilince burnunun kanamaya başladığını fark ettim. Paniğe kapılmıştım. Soluk alıp verdiğini duyamadım. Neden sonra boğazını hafifçe titreterek bir vızıltı gibi çıkan soluğu duyulur oldu. Hayalet ciddi şekilde yaralanmıştı ve hemen bir doktora ihtiyacı vardı. Joseph Delaney Wardstone Günlükleri – 1. Kitap “Hayaletin Çırağı” Wardstone Günlükleri – 2. Kitap “Hayaletin Laneti” Wardstone Günlükleri – 3. Kitap “Hayaletin Sırrı” Hikayenin Bölümleri
1 2 3 4 5 6 7 8
hikaye, hikaye oku, hikayeler, korku hikayesi, hayalet, Hayaletin Laneti serisi, Hayaletin Laneti PDF, Hayaletin Çırağı, Hayaletin Çırağı Serisi, Hayaletin Sırrı, Hayaletin Çırağı Oku, Wardstone Günlükleri serisi, Wardstone Günlükleri 1, Wardstone Günlükleri 3, Wardstone Günlükleri Serisi PDF indir, Wardstone Günlükleri serisi fiyat, Hayaletin Laneti PDF, Starblade Günlükleri, Wardstone Günlükleri konusu, Read the full article
0 notes
doriangray1789 · 2 years
Text
Kapitalist yaşamda olanlara şaşıran Sosyalist işçiler
Kızıl köşeye alabileceği kadar işçi dolmuştu..... Kazimov'un  ilk fark ettiği, kendisine bakan bütün yüzlerdeki gençlik oldu. O, kırk yıllık ömrüyle belki de en yaşlılarıydı aralarında.... Sekreter Kazimov'u tanıtıp, onun savaştaki ve sanayideki çalışma ve başarılarından kısaca söz etti.... ( Kazimov Almanya işgalinde subay olarak bir Alman fabrikasında çalıştığı anısını anlatmaktadır.) Atölyenin en dip köşesinde, kontrplakla ayrılmış bölmede, zayıf, Kamburumsu ve yüzü bir beygirinki gibi uzun olan bir adam çalışıyordu. Gene at suratlı, zayıf adamın ufak modeli olan küçük bir çocuk da onun yanında iş görüyordu. Fabrika sahibini görünce, uzun adam hemen torna tezgahını durdurdu, bıçağı çıkarıp teneke bir kutunun içine attı, kapağını kapadı ve esas duruşa geçerek, ellerini tulumunun yanlarına bastırdı. Küçük oğlan da aynı şekilde hareket etmişti. Kalabalıktan bir ses yükseldi. ''Peki ama neden? Ne gerek var buna ?'' ''Onların adetlerinden biri bu. Fabrika yahut atölye sahibinin geldiği görülünce, iş hemen bırakılıp, esas duruşa geçilecek ve gözler, üstün gözlerine dikilecek'' Kazimov, gülümsedi. Dinleyicilerini kazanmaya başladığının farkına varmıştı. hepsi gülüyordu. ''Peki ama, bıçağı neden sakladı?'' ''Sabırlı ol biraz, sıra oraya da gelecek.'' Kazimov da kaptırmıştı kendini anlattığı hikayeye. Bu genç adamlara, bazı kelimelerin gerçek anlamlarını anlatmaktan, açıklamaktan zevk duyuyordu: '' Sahip'', ''İmalatçı'', ''İşletmeci'', ''Sömürme'' ve ''Kapitalizm'' kelimeleri onlar için kitaplardaki terimlerden başka bir şey değildi. Söylediklerini dinliyorlardı, bunu hissediyordu ama, gençlerin yüzünde bir şüphe vardı ve kendisi sanki onlara, inanılmayacak derecede tuhaf bir peri masalı anlatmaktaydı. Kazimov, adamın böyle kapalı yerde çalışmasının ve patronu geldiği zaman, torna bıçağını saklamasının sebebini, daha fazla iş yapmasının sırrını sadece oğluna öğretmek ve diğer işçilerden saklamak için olduğunu açıklayınca, kalabalığın arasından fısıltılar yükselmeye başladı. Kazimov daha da ileri gidip, işçi arkadaşların bu adamı meyhaneye götürüp, ağzından laf almak için sarhoş ettiklerini, ama hiçbir başarıya ulaşamayınca, günlerden bir gün birahanede eşek sudan gelinceye kadar onu bir güzel dövdüklerini, koca atölye de kimsenin onun elini sıkmadığını, kimsenin onunla konuşmadığını da sözlerine ekleyince, fısıltılar bir uğultu şeklini aldı. ''Peki ama, ne diye diğerlerinden saklıyordu bu sırrı?'' diye bağırdı birisi. ''Evet, neden böyle davranıyordu? Hepsi işçi değil mi onların? Kapitalist filan değil ki hiçbiri'' dedi kalabalıktan başka bir ses. ''Deli miydi? Deli olması lazım!''  Bunları söyleyen iri, nemli ''inek gözlü'' genç kızdı ve şüpheyle gülümsüyordu. Kahkahalar peş peşe patlamaya başlamıştı artık. Parti sekreteri başını iki yana salladı, gözleri pırıl pırıl, masanın üzerinden kalemini alarak su bardağının kenarına vurdu ama, dinleyicileri susturmakta hiç de başarılı olamadı. ''Yok canım, deli filan değildi adam. Sırrını sadece, işsizliğe karşı bir sigorta olarak saklamak istiyordu.'' Gerilerden birisi bağırdı. '' Amma tuhaf usul ha!'' Dinleyin arkadaşlar, içinizde kimse işsiz bir adam gördü mü? Hadi bakalım, gören ellerini kaldırsın. İşsiz dediğim zaman, gerçek işsizlerden söz ediyorum, sinema kahramanlarından değil'' Sadece üç el kalkmıştı havaya bunlardan biri açık fırın dairesinin ustabaşılarından olan, sakallı bir kişiydi, ikinci el ise, başkanlık masasındaki  iskemlelerden birinde oturan Zorin, kaldırmıştı gülümseyerek. Dip köşelerden birinde, ateşli bir tartışma başladı. Birisi bağırdı: ''Ne fısıldayıp duruyorsunuz? Konuşun, herkes işitsin söylediklerinizi.'' Kazimov'un yardımcısı olarak çalışan genci ayağa kaldırdılar. Genç adam sonunda baklayı çıkardı ağzından: ''Onlara, bizde de işsizlik olduğunu söylüyordum ama, yalnızca sırıtıp duruyorlar bana'' ''Ne zamanmış bu işsizlik?'' ''Ne zaman olacak Çarın zamanında elbet'' ''Peki sen o zamanlarda nerelerdeydin hatırlıyor musun?'' ''Bana kalırsa hatırlaması lazım. 1946 yılında kafasında kasket okula gidip gelirdi.'' Arka sıralardan bir kahkaha fırtınası koptu... ------------- ------------- (Sovyetler döneminde işsizlik gibi bir durum söz konusu değildi. Ve Ekim devrimi içerisinde doğmuş gençler, Kapitalist yaşamı pratik olarak bilmiyorlardı. Onlar için bir kişinin işsiz kalması vb. şeyler şaşılacak şeylerdi.)
Boris Polevoy - Ve O Döndü
1 note · View note
gokhanerturkey · 2 years
Text
Tumblr media
Beni Bilsin
Yalnız senin telaşında
Zümrüt gözler elasında
Yağmur yağmur ateşinde
Yeter ki o beni bilsin
Cevabını felek kıstı
Diller suskun gözler yaslı
Mevsim hazan sine gamlı
Yeter ki o beni bilsin
Toprak toprak fışkıracak
Sabri aşkı taşıracak
Hamal olup taşıyacak
Yeter ki o beni bilsin
Beni teni yaracağım
Haramları karacağım
Bizi aşkı saracağım
Yeter ki o beni bilsin
Şeytan günah ağlayacak
Felek bize çalışacak
Her şeycikler alışacak
Yeter ki o beni bilsin
Bol güneş var nemli barut
Kullar değil aşkım mabud
Yeni bestem keman ney ud
Yeter ki o beni bilsin
Yaşlar terler seccademde
Kıskançlıklar elalemde
Dostluklar şahanede
Yeter ki o beni bilsin
Gökhan ER
0 notes
mermaid-ko · 7 years
Text
Silindi kahkahalar o çocukların yüzünden. Gözleri nemli.. İçleri dolu.. Söyleyecekleri o kadar şey var ki.. Kulak verin millet, kulak verin ey halk! Ağlıyor Anadolu. Susuyor Anadolu. Kırık bir gülümseme kalıyor çocuğun yüzünde. Son Cumhuriyet’ten kalan bir gülümseme..
89 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
Kadın olmak Hacer olmaktı...
Issız çöllerde bir çift nemli göz olup,
İlmik ilmik boğazında düğümlenen kelimeleri bir türlü telaffuz edememekti...Kadın olmak Asiye olmak.. Musalara kucak açmaktı...
Sonra bağrından kopup nura çağıran yiğidine en evvel inanmaktı...
Velev ki Firavunlarun zulmü yeryüzünü kaplasa da...Kadın olmak Gönül tezgahında nakış nakış erdemi dokumak...Kemal minberinde Meryemce hayayı okumak... Meryem'in iffetini yüreğinde taşımak...İman ve irfan ikliminin en hoş esintileriyle ruhları okşamaktı...
Ve dahi kadın olmak Meryem olmaktı...Kadın olmak Hatice olmaktı,Ve vefa tezgahında teslimiyet dokumaktı...Ve giderken ardında, Yokluğunda hüznü yaşayan buğulu gözler,Müteessir yürekler bırakmaktı...Kadın olmak Aişece ilme vurulmak,Fatımaca yiğitler doğurmak,Zeynepçe hüzne boğulmaktı...Kadın olmak Yağmur yüklü bir bulut olup,Göz pınarından süzülen her damla yaşla,
Körelmiş yüreklere rahmanın rahmetini muştulamaktı...
MİHRALİ...
3 notes · View notes
menemennpastirma · 2 years
Video
youtube
Havva Öğüt - Zeynep'e Ağıt (Zeynebim)
Sözleri: Şad olup gülmüyor kalbi yaslıdır Karlı dağlar gibi başı pusludur Aman ela gözler nemli kiprik ıslıdır ıslıdır Düşmüş alman'a yolumuz Zeynebim Zeynebim Zeynebim
Aman ela gözler nemli kiprik ıslıdır ıslıdır Düşmüş alman'a yolumuz Zeynebim Zeynebim Zeynebim
Aman emsali yok da elden aşiretten Destan olup söyleniyor dillerden Aman garip bülbül gibi ıssız çöllerden çöllerden Solmuş bahçesinde gülü Zeynebim Zeynebim Zeynebim Solmuş bahçesinde gülü Zeynebim Zeynebim Zeynebim
#müzik #şarkı #türkü #saz #bağlama #havvaöğüt #zeynepeağıt #zeynebim
(Kaynak: https://youtu.be/jqJs8khSv0U)
1 note · View note
sonumuamma · 2 years
Text
..Biz. Çayı ince belli bardakta demli demli,
Duâyı tenhada gözler nemli nemli severiz..
Canım:)
Tumblr media
43 notes · View notes
lalivaveyla · 3 years
Text
.. çayı ince belli bardakta demli demli, duâyı tenhada gözler nemli nemli severiz..
13 notes · View notes
simurgsworld · 4 years
Text
Tumblr media
Biz. çayı;
İnce belli bardakta,
Demli demli...
Duâyı tenhada,
Gözler nemli nemli severiz...!!!
43 notes · View notes
yallah-arabistana · 3 years
Text
GÖZLER NEMLİ DEĞİL GÖZLER NAMLU
14 notes · View notes
ayseayse120 · 3 years
Text
çaylar demli gözler nemli
7 notes · View notes