“biliyorum seni sevmesi zordur. diğerleri gibi kolay sevilmeyeceksin, sen de bil. seni sevmesi zor ama gerçektir. çok güzelsin. biliyorum sen farkında değilsin. bütün dünya güzel olduğunu söylese sen seni sevmeyen bir çift gözün içindeki gerçeğe bakacaksın. seni sevmek sırf bu yüzden de zor değildir. yelkenlerini indirmediğin sürece kimse seni sevmez kızım. güzel olduğunu göremeyecek kadar nefret etme kendinden. bir şey izlemiştim geçen hafta. kadın diyordu ki, eğer kendinden nefret ediyorsan seni tebrik etmek istiyorum çünkü sen en zor olanı yapmışsın. insanın kendisinden nefret etmesi için geçmesi gereken o kadar çok aşama vardır ki. hepsini geçmişsin, bunu başaran biri kendisini sevmeyi de başarır. kendinden nefret etmeyi başardın, şimdi sıra sevmeyi öğrenmekte. bir başkasının gözünden kendine bakmaya ihtiyaç duymadan kendini seveceksin. ben de sandalyemi karşına çekip seni izleyeceğim. seni sevmesi zor ama imkansız değil. nefret edilecek her bir zerreni sulayıp orada çiçek büyütmek zorundasın. çiçeklerin rengini beğenmedin diye de onları kökünden kesemezsin. sana verileni hor kullanmayacak kadar kalbin olduğuna inanıyorum. nefret ettiklerini sula ve büyüt.”
"Suret güzelliğini ararken siret edebiyatı yapıyoruz. Yok bilmem iç güzellikmişte, insanın içimiymiş mühim olan falan. Kusura bakmasın kimse sureten hoşlanmadığı birinde siret güzelliği aramıyor. Olası bir vesile ile arkadaş olan ya da tanışmış birileri zamanla birbirini tanıdıkça ülfet olup, tanımadan hasıl olan muhabbetle karşındakini hoş görüyor. Bu gayet normal. Çünkü muhabbet böyle bir şey. İnsanın mahiyetini değiştirir. Çirkin birini dünyanın en güzeli/yakışıklısı yaparken, en güzel/yakışıklı olanı çirkin edebilir. Bu muhabbetten hasıl olan bir bakış. Ki aşkta öyle zaten. Lakin asrın verdiği güzellik telakkisi, çekilecekleri fotoğraflara uyum sağlayıp sağlayamama hastalığı insanları farklı şeylere sevk ediyor. Eş olarak beğenecek birinin sureti önemseniyor, yüz hatlarının mükemmel uyumuna ve zevkine bakılıyor. Bu olması gerekir de sonuçta ömür boyu sevap umacağın, bakışında günahlarının döküleceği bir güzelliği sevecek ya da sevmek isteyeceksin. Ama çıkıp kimse ya aslında 'sen çok güzelsin, seni bi tanısalar çok severler' gibi edebiyat yapmasın. Beğenilmiyorsun, beğenilmeyeceksin. Herkes güzelliğin ya da çirkinliğinin muadili birini hak ettiğinin safsatası ile seni geçiştirecek. Öyle birini bulduğunda anca seni bi şeylere layık ve elyak görecekler. İç güzellik, çirkin insanın tesellisi. Dış güzellik, çirkin insanın temennisi. İç güzellik, güzel insanın temennisi. Dış güzellik, güzel insanın tesellisi."
Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı. Bir hazineyi hayal edenler bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar. Tüm bu mantık tek kelimeyle özetlenebilir, ister buna anahtar deyin, ister remz. Ama hiç de öyle karışık değildir bu. Yüce Allah bu sırrı Hz.Musa'ya bir kelimede söyledi. Benim için sev, benim için buğz et. İşte bundan ötürü tüm amellerinin kabulünün anahtarı "velayettir." Allah için sevmek. Eğer sevginin mizanı Allah olursa, kimse sizi takdir etmese de yine seversiniz. Vefasızlık görseniz de doğru olanı yapmaya devam edersiniz. Bu menzile varmayıp, yarı yolda kalanlar, Allah için çalışmıyorlar. Bu yolda Allah için ne kadar zorluk çekerseniz, daha çok Allah'a yakınlaşırsınız. "O'nun aşkının kimyasından, bu kara yüzüm altın oluverdi. "Evet, senin lütfunun mutluluğuyla, toprak altın oluverir." İnsanların arayıp durduğu bu kimya aşktır, gerisi çer çöptür. Eğer okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. Çünkü aşk ilmi hiçbir kitapta yazmaz!
Asırlar önceden beridir insanlar birbirini sevmiş. Hep sevmişler ama günümüze kalanlar kötü sonlar. Neden sadece mutsuzluğu hatırlar,yazar insan? İyi şeyler neden akılda kalmaz?
Herkes yanlışı seviyorsa doğru olan kim?
Aşık olmak,sevmek bana uzak kavramlar. Ama biri vardı bütün kavramlarımı bozdu. Sonra noldu tahmin edin. Biz de tarihe geçtik. Yok olduk. Bir çoğunuz ona yazdıklarımı beğendiniz. Ona yazdıklarımdan kendinizde olanı buldunuz.
Herkesin yarası aynıysa yara açanlar neden var?
İnsan kötü. İnsan çok kötü.
Hep imkansızı seçmekte insancıl değil mi? Yasak olanı arzu etmek de? Adem'e yasak kılınan elma gibi.
İnsan Dünya'ya bir kumar için düştü. İnsan dünyada yasak olanları sevdi. İnsan kendi kendini bitirdi. Adem elmaya uzandığın da kazanan şeytan oldu.
Bugün ilk defa yazmak istedim uzun aradan sonra. Kalbime ağırlık çöktü. Karanlık oldum. Yeşilim bitti.
Düşündüm. Yaşadığım her şeyi. Ne kadar boş vakit öldürmüşüm Dünya'da.
Umudu Hep başkası bana verecek diye bekledim. Ben hiç kendim için savaşmadım. Hep birileri beni kurtarsın diye bekledim. Mutluluğumu yabancı iki dudağın arasından çıkan kelimelere bağladım. Sevgiyi katran karası bir kalbe emanet ettim. Hep yanlışı seçtim. Ben sadece ayakta kalmak için uğraştım.
Ayakta kalmak için uğraşınca güçlü oldum. "O halleder,olgun birisi." Oldum. Halbuki benim içim büyümedi ki. Ben hayallerde kaldım. "Büyüyünce yaparsın." Denilen hayaller.
Ben bugün büyüdüm. Ben bugün bana verilen kalıplara girdim. Ben bugün Siyah oldum.
İnsanlar severdi. Çok severdi hemde... Öyle severlerdi ki*onun* için canlarını bile verirlerdi. Ama bazı insanlar yanlış severdi. Yanlış zaman da severlerdi... Yanlış kişiyi, yanlış yerde, yanlış sevgiyle severlerdi.
Sevgi emek miydi, bilmiyordum ama sevgi, aşk ile aynı şey değildi, işte bunu çok iyi biliyordum. Aşık olmak kolaydı. Sevmek ise en zoru. Ölesiye aşık olmak da vardır, öldüresiye aşık olmakta. Sevgi ise tek türlüydü. Ya severdiniz, ya sevmezdiniz. Ya *onun* için yaşardınız, yada sevmezdiniz. Ya *onun* için zor olanı kolay yapardınız, yada sevmezdiniz. Ya *onun* için dünyayı karşınıza alırdınız, yada sevmezdiniz. *Onun* için savaşırdınız, yalanlar söylerdiniz, canınız yanardı ama işte çok güzel severdiniz. Öyle sevdikten sonra zaten *ondan* bir adım beklemezdiniz çünkü *ona* olan sevginiz size de yeterdi.
Evet, sevmek sevişmek için saklanıyoruz, ama birbirimizi ortalıkta katlediyor ve göz göre göre yakıyoruz. En doğal ve içgüdüsel olanı, üstelikte yürekten geleni ayıp saydığımız bir dünya burası. Vahşet her yerde uluorta sergilenirken, sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşıyoruz.
Birbirine ait olanın ama henüz bir arada olmayışının yangını ve noksanı...
Hasrete ve imkansızlığa isyan etmenin deliliği...
İnsanın asıl vatanı gönlüdür ya...
Sevdim, gönlünü vatanım yaptım.
Orada çiçekler açar, nehirler buz gibi suları çağlar, kuşlar en latif melodileri şakırsa, dışarıda sürüp giden hengamenin ne ehemmiyeti var...!
Cibran'dan hatırlıyorum,
"Hayatı insanın içinde yeşerir, dışında değil" diyordu...
Ama bir gün sen gittin..!
Gözlerinden çok bakışının güzelligini, dudaklarından çok öpüşünü ve az olan saçlarımı okşayan ellerini hatırlıyorum, içimde yeşeren ama az kalan SENLE...