Tumgik
#onu da yapacağım yeniden
cesitkenar · 1 year
Text
bu arada şeyi hatırlıyor musunuz geçen senenin sonunda top 10 film ve albüm listemizi yapmıştık bir yıl sonra yeniden yapıp ne kadar değiştiğini ya da değişmediğini görmek için. yapacak mısınız bu sene de onu?? ben evet
8 notes · View notes
sizenebayim · 2 months
Note
Selamunaleykum, ben size bir şey danışmak istiyorum. İnsan nankörlükle sınanıyorsa bununla nasıl baş eder? Yani çevremdeki insanların çoğu yaptığımı bilmez, yaptığımı yapmadı gibi görür. Ben artık insanlardan soğudum. Ne merhameti hak ediyorlar gözümde, ne bir bardak su verilmeyi. Diyorum ki kendi kendime zaten kıymet bilmeyeckler. Sen yapacaksın filanca yaptı diyecekler. Ben ne yapacağım bu vefasızlarla?
Ve aleykümselâm verahmetullahi 🕊️
Ne güzel saymışsınız öyle :) Elbette nankörlüğe karşı merhametle, rahmetle davranmak zordur. Lakin biz şimdi kulluk cihetini bırakıp meseleye bir de Rabbimizin cihetinden bakalım. Çünkü aradığımız ahlâk orada ve ayet ayet işlediği peygamberinde. Ayette ne buyrulmuştu; “İnsan Rabbine karşı çok nankördür”
Onu yaratan, yediren, içiren, sayısız nimeti kulunun üstünde cem eden, karşılıksızca veren, taşıran bir Rabbe karşı nankördür, şükürsüzdür bu insan. Ve o şükredenlerin de pek az olduğunu söyler. Kulun hali Rabbine karşı böyleyken biz o kuldan neyi umabiliriz ki. Ondan ötürü ilk söyleyeceğim şey; ummamak.
O yüzden terazini yeniden kur çünkü böylesi daim hata verecek. Nasıl kuracağım dersen de insanın hayatını, kalbini, niyetini baştan sona yeniden tartacak o terazi için bir söz söyleyeceğim. Açıver keseni; “İlahi ente maksudi ve rızake matlubi" (Allahım benim maksudum sensin ve kazanmak istediğim şey senin rızandır) bu sözü ilk duyduğum gün hayat düsturum yaptım. Büyüğünden küçüğüne, açığından gizlisine yaptığım her işin başında evvela bir niyet tazelemesi, rota belirlemesi hükmünde bu sözü söylerim. Bu iş ev süpürmek kadar basit bir iş olsa bile. Bu söz öyle bir sözdür ki kulun niyetini doğrultur, amelini salihleştirir ve kulda yaptığı her şeyi sadece ve sadece Allah için yapma basireti geliştirir. Tek beklentisi olarak yalnızca rızayı umdurur, boş yüklerinden kurtarır. Sonra sen o kula o bir bardak suyu verirken aslında Allah için verirsin, merhamet edersin yaptığın merhametle Rabbinden merhamet bulursun. Bir kulun işini kolaylaştırırsın Allah için, bakarsın senin işlerin aktırılır. Ve üstelik yaptığını yapmadı olarak da görmez Rabbim bilakis onun için yaptığına bin katar da yazar. Velhasıl böyle böyle O’nun istediği kulluk kalitesine eriştirilir, umduğun yalnızca O’nun rızası ola ola rızasına erdiriliverirsin. Bak terazi ne güzel tartmaya başladı. hem de hatasız :)
Tumblr için pek vakit bulamadım , sorunuz beklemiş hakkınızı helal edin ama cevap taze :) Yalnızca Allah’a kulluk edelim duası ile. .🫶🏻
10 notes · View notes
geceyamurundakibirii · 8 months
Text
Kaç defa kırılır insan kaç defa yıkılır?
gurur sandığı aslında ümitsizliğidir.
uzaktan uzağa sever, iyi olup olmadığını kontrol eder sosyal ağlardan ama aramaz. kırılmaktan, üzülmekten ve yine aynı şeyleri yaşamaktan korkar içten içe.
ne yeniden aşık olmak ister ne de yeni biriyle vakit geçirmek..
ölene dek yalnız kalma fikrine de alıştırmıştır kendisini.
onu sevmek, hem de çok sevmekten mutludur.
aşkın, aşık olduğun insanı elde etme hırsından çok daha fazlası olduğunu anlayacak kadar büyümüştür.
içten içe merak eder durur;
''o da beni düşünüyor mu, ara sıra da olsa özlüyor mu acaba'' diye..
korkaklıkla suçlanan ama o korkaklığının ardında çoook uzun bir hikayesi olan insandır. muhtemelen on milyon kere korkmamış, her defasında ağır yaralar almış daha fazlasına cesareti kalmamıştır. belki de karşısındakinden bekliyordur radikal bir adım. belki mecali kalmamıştır?.. tek ihtiyacı olan ''bundan sonra elimden geleni yapacağım'' demesidir. belki o günü bekliyordur.
özlemesini, geleceği varsa kendi isteğiyle gelmesini istiyordur.
her şey keşke burada yazılanlar kadar ''türk filmi tadında'' olsa..
14 notes · View notes
onderkaracay · 29 days
Text
Tarih Geçmişin Hasar Tespit Raporudur
Seçmenin de, seçmen olmanın da bir ahlakı var.
Seçmen üst akıl olmayı başarırsa ahlakını da yaşatır.
Sömürgeyi kendine üst akıl olarak seçen toplumlarda bir ahlak yoktur.
Sömürge lehine her çabanın kusursuz işlediği bir çağda yaşamak bıktırdı bizi.
Oysa yaşam kusursuz olmama çabası içinde huzur ve mutluluk üretir.
Yoğurt kaplarına çiçeklerin ekildiği çağ çok daha güzeldi.
Kapları ve çiçekleri bile yapay satmaya başladılar.
En yüce değer emek en ucuza satılmaya başlandığı günden bu yana bize ait olan her şeyi bize yeniden sattılar.
Oyunuzu bile kendi paranız ile satın alıyorlar. Haklarınızı bana oy verirseniz alırsınız pazarlıkları gözlerinizin önünde yaşanıyor.
İktidar olursak on beşbin lira bayram ikramiyesi vereceğiz rüşveti ile bana oy verirseniz sizi emekli ederiz arasında hiçbir fark yoktur.
Çeşmemizin suyunu paketleyip satma hakkını elde etti şirketler.
Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Kan ile kazandığımız topraklarımızı, maden ruhsatlarını yabancılara satıyorlar. Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Bugün bu sömürgeyi durdurmak, tersine çevirmek yerine daha ileriye taşımak isteyen ve sürdürülebilir hale getirmek isteyenleri seçiyoruz hala.
Tefecilerin temiz parası ile yatırım yapacağım diye aldatanlara aldanacak kadar mükemmel davranıyoruz.
Daha düne kadar bu ülke tefecilerin parası ile talan edildiğini, birilerinin cukkayı doldurduklarını unutuyor hatta bu pastadan pay kapma yarışı içine girerek başkalarının hakkına giriyoruz.
Doğruyu söyleyenlere her zaman olduğu gibi bizim ile aynı düşüncelere sahip değiller diye kızıyoruz.
Felaketin biri bitmeden biri devreye giriyor. Ders almıyoruz.
Yarayı beton ve rant ile saranlara adeta tapıyoruz.
Topraklarımız ve onu vatan yapan yurttaşlık bile satışa çıktı. Susuyor ve seyrediyoruz.
Tarihte demografik yapı değişikliği ile yıkılmayan tek bir devlet yoktur. Bunu hiç düşünmüyoruz.
Biz kendi ihanetini meşrulaştıran bir toplum olduğumuz için kaybediyoruz.
Darbe yapmaya kalkan bir tarikat ve cemaat terör örgütünün siyasi temsilcileri siyasi partiler kurmuş her siyasi partide sizi temsil etmek için seçilme garantisi olan listelerde yer almaları için yer verilerek size bunları seçeceksiniz dedikleri halde oy vererek destek veriyorsunuz.
Ülke tüm yetkileri tek bir kişiye verdikten sonra meclis bize ait bir meclis olmaktan çıktı.
Hazine yardımı ile fonlanan siyasi partiler hiçbir zaman bizim lehimize faaliyet gösteren siyasi partiler olmadılar.
Oy vererek destek olanların eseri olarak tarihe bir karanlık dönemin kararı olarak geçecek.
Sömürge bunu onaylattırmayı başardığı için liberal çöplüğün oyuncuları ile yine demokrasi kazandı diye bunu size satacaklar. Ve siz bir kez daha aldatıldığınızı bir müddet sonra anlamış olsanız bile geri dönüşü olmayan bir yıkımın mimarları olarak yok olup tarih sahnesinden silinecek duruma düşeceksiniz.
Tarih geçmişin hasar tespit raporudur.
O gün birileri çıkar bizim yaptığımız bu uyarıları yazar.
] Önder KARAÇAY [
3 notes · View notes
1sairbisikletle · 1 month
Text
Meursault'la Konuşmalar 33
Aşırı derecede uykum var, canım hiçbir şey yapmak istemiyor ve dosyanın hala başında sayılırım. Hoca nihayet mailime döndüğü için şimdi bir an önce ona bölüm göndermem gerekiyor. Ama metin gerçekten çok sıkıcı. :( Halbuki abdestimi alıp oturdum bilgisayarın başına, biraz olsun hevesim gelebilirdi yani.
Sabah hava güzel olduğu için modum bir tık iyiydi, bir buçuk aydır ertelediğim bir işi hallettim bu iyi. Pazar alışverişini de yaptım ama şimdi onları yerleştirmem gerekiyor. Kim yapacak şimdi bu işi? Depresyonun en nefret ettiğim kısmı bu, basit bir işi halletmek için bile güç toplamamı gerektirmesi. Nefretlik değil de ne?
Bu ay param kalırsa kafa masajına tekrar giderim diyordum ama bayramdan önce mümkün olmayacak gibi. Telefon değiştirmem gerekmese biraz daha rahat olacağım para harcarken, gerçi baya da rahat harcamışım bu ay ki birikim olsun dediğim paranın da dibini görmüşüm, anında çürüttüm kendimi tebrikler. Gerçi gelmesi gereken birkaç ödeme var, onun için de böyle oldu ama olsun yani. Hoş değil ay başında paramın bitmiş olması.
Potansiyel bir iş imkanı var, olmasını çok istiyorum dua edebilir miyiz hayırlısıyla olsun diye?
Tumblr media
Aç Yol'a başlayalı 15 gün olmuş, elli sayfa okuyup bırakmışım. Booker Book Club'da konuşulana kadar bitirmem lazım ama bilin bakalım ne yok, hevesim evet.
Bu telefonu depresyona girmeden hemen önce almıştım. Bu yüzden galerisi tam bir çöplük. Temizlemeye birkaç kez başladım ama hep yarım kaldı. Her gün ama her gün zihnimi meşgul eden küçük rahatsızlıklardan biri. Orada ama değiştiremiyorum. Aferin bana.
Acaba uyusam mı?
23.06 güncellemesi
Tam bir saat önce ben yatıyorum deyip çıktım salondan, sabah nevresimlerimi çıkarmıştım mecbur yenilerini geçirdim, sonra pazardan getirdiklerimin durduğunu hatırladım, laf yememek için onları yerleştirdim. Yeşillikleri sofra bezine serip masaya yerleştirdim ki nemleri gitsin. Bunu yaparken eskiden pazar dönüşü her demeti içlerindeki çürükleri ayıklayıp böyle serdiğimi sonra suya koyduğumu, iki günde bir sularını değiştirdiğimi hatırladım. Hayat enerjim varmış bir zamanlar.
Fesleğen çıkmış, bir demet aldım ama amacım yemek değil. Balkon bahçemi yeniden canlandıracağım inşallah. İki filizi ayırıp ayarlayıp suya koydum. Annem görümce söylenmesin diye de odama aldım. Odam sabahları çok güzel güneş alıyor zaten.
Tumblr media
Sonra yüzümü temizledim kremledim yine işe yaramadığını kızarıklığımın olduğu gibi durduğunu fark ettim ama üstünde durmadım. Bayramdan sonra spora gittiğim yerde cilt bakımına gideceğim inşallah, kadın spor paketi aldığım için hediye etti. Sonra belki cilt bakımına yeni bir aşama eklerim. Bu üç aşamayı bir hafta sürdürmüş olmam büyük başarı çünkü. İnşallah devam ederim.
Odama gelince masamın üstünü biraz toparladım. Son kitap siparişimden gelenler öylece duruyor çünkü yer yok. Tahrirlenmeyi bekleyen son çini tabağım da aynı şekilde masada bekliyor. Şu dosyayı bitirsem onu yapacağım ama bitmiyor aksi gibi.
İyot siparişim geldi bugün. Onu da aradan çıkardı az önce ama direkt ağzıma damlatıp üstüne su içtiğim için çok kötü bir tat kaldı ağzımda. Siz siz olun yapmayın.
Hee şeyi bitirdim, çayı sofraya getirdim, bir bardak içtim ve yatmaya geldim. İnşallah uyuyacağım, inanıyorum.
2 notes · View notes
dusunebiliyorum · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
01.12.2023-Cuma
günün güzelliğinden dokuzlu foti yapacak kadar bir şey çekmemişim 🥲 ama olsundu. yine de kısaca günümün güzelliğinden bahsetmek ve burada kendime bir anı bırakmak istiyorum. lise arkadaşım cuk uzaklardan yeniden istanbul’a geldi. iki haftadır burada. lakin sınavlar ve hastalıktan ötürü bir türlü buluşabilmek nasip olmadı. ta ki bugüne kadar. üç saatlik uykuyla derse gidip ardından kendimi avrupa yakasında arkadaşımın ablasının evinde buldum. uzuncana bir özlem giderme seansı, bir şeyler yeme, bi kahve içip bolca dertleşme ve şu ballı lokma tatlısı bebişi sevip öpmelere doyamamamdan sonra arkadaşımın ablası işten geldi ve bebişten zorla ayrılarak, onu annesine teslim edip arkadaşımla üsküdar’a geçtik. diğer arkadaşım da dersinden çıkıp geldi ve üç kızçe kendimizi üsküdar sokaklarında dolaşırken bulduk. gelmişken tabi’yi gezmeden olmaz dedik, bir tabi gezintisi yaptık. ardından tüm kararsızlığımızdan sonra la lune’de tatlı yeme kararı aldık. -yediklerimiz güseldi, tavsiye edilir- ardından biraz sahilde dolaşıp oturduk, gün batımını seyrettik, biraz daha sohbetler ettik. bir türlü ayrılasımız gelmesede gün sonunda kocaman sarılıp, vedalaşıp evlerimize dağıldık. trafikten bir saatlik yolu dört saatte -abartma değil ciddi…- gittim. istanbul’da iş çıkış saatine denk gelmek eşittir ölüm demektir… öyle işte, hoştu, güzeldi, cuk özleşmişiz, gitmeden yine buluşacağız lakin son görüşmemizcesine üzüldük… ayrıca ben bu bebişe aşık oldum, her gün çektiğim resimlerini sevip öpüyorum, özleminden ne yapacağım bilmiyorum, mecbur bir daha gidip onu görcem ve çaktırmadan çantamda eve getircem, başka türlüsü güç… 🥺🥺🥺
5 notes · View notes
atlasindurubilgeligi · 5 months
Text
Sevgili mektupdaş,
Yazma konusunda o kadar tembelleştim ki. İnan ne zaman yazmaya otursam üç beş satır sonunda pes etmiş buluyorum kendimi.
Sana uzun uzun yazmak, senle dertleşmek, derdini paylaşmak istiyorum. Ama tüm çarelerin tükendiği belki de sözlerin anlamsız olduğu yerlerdeyiz.
Biz, kendimiz nasılsak karlıkızdakini de öyle gördüğümüz için yanıldık ve kaybettik seninle. Biz hiç rol yapmadık, neysek onu söyleyip gösterdik oysa karşımıza çıkan insanın bize rol yapacağı, bazı hesaplar içinde olacağını hiç düşünmedik.
Neden bunu yapar ki bir insan. Sosyal medya yalan dünyasının gerçek hayattaki versiyonuna kandık işte. Haturlasana dünyanın en anlayışlı insanıydı kontes imza atmadan önce. Benimle öyle güzel sevişmişti ki, artık bundan sonra aradığım kadını buldum demiştim. Hatta sen de benim utangaç konuşmalarımdan siz seviştiniz değil mi. Hadi hadi çok belli... Demiştin.
Sonra noldu? Bir anda ben zorlamazsam aylarca kollarıma gelmemeye başladı. Diyelim ki cinsellikten gerçekten soğuk. Ve hep öyleydi. Bu kendi iddiası.
Evlenmeden seviştiğim kadın kimdi peki?
4 ay önce bir konuda ayrılığa düştük ve benimle o ilk günkü gibi beraber olması konusunda şart koştum. İstediği bir şeyi reddediyordum. Ve beni ikna edemiyordu. Bunu şart koştum. Ve bingo. 10 üzerinden 8. Ve bu gerçekten çok iyiydi.
Sonra dedim ki ona. Üç beş gün geçse zaten dediğini yapacaktım. Ama bunu keşke yapmasaydın. Çok ağır geldi bu. Çünkü istesen bu kadar yıldır bunu yaşayıp hiç sorun yaşamayabilirdik... Ama şimdi yapabildiğin halde yapmadığını, belli bir sebeple ve beni incitmek için yapmadığını biliyorum. Ve bu gerçekten çok üzücü...
Ona bunun olacağını söyledim. Beni başka kadınların kollarına sen itiyorsun dedim... Yıllardır yalvarıyorum. Sonuç? 45 oldum mektupdaş. Geçen cuma. Ve ömür gidiyor.
Ben boşanamam. Kızım var. Üstelik sorumluluk da duyuyorum. Kızıma söz verdim anne baba ile beraber büyüyeceksin ablan gibi olma diye elimden geleni yapacağım dedim. Ama hayat kaçıyor.
Geçen bana bir soru soruldu. Gerçekten hayatı yaşadığın, mutlu olduğun kaç tane anın var diye. 3 5 tane sayamadım bile.
Uzak kentte eli elime değmeyen vardı ya ゆま,beni terk etti. Bir kaç defa sexting yaptık. Hani aynı kentte değiliz ama birbirimizi arzuluyoruz hesabı. Önemsemeye ya da üzülmeye fırsatım olmadı bu terk edilişi. Çünkü aynı gün başka bir kadın girdi hayatıma. Ona Marcie diyelim. Snoopydeki o kısa siyah saçlı gözlüklü kız.
Geçen ay bir kaçamak yaptık. Buraya 2 saat uzaklıktaki bir dağ milli parkına gittik. Ne maceraydı. Gecenin bir yarısı oraya vardık. Henüz sadece iki yakın arkadaşız. Kek getirdi, kurabiye, ben de termos sıcak su kahve. Hava buz gibi. Zifiri karanlık ve o kadar ıssız ki. Yeri o seçmişti korktu görünce. Sonra sandalyede otururken indila'nın derniere dance'ını açtım. senle dans etmek istiyorum dedim. Dans etmedi. Sonra yürüyüş yaptık. Yollar taşlık. Yer yer uçurum gibi oyuklar... Aklıma pril ile izci kampında yaşadığım bir an geldi. Gökyüzünde biraz yıldız görünmekteydi. Yolun yanına geçtim yanıma çağırdım. Hadi uzan yıldızları izleyelim.... Kalkarken elini tuttum ve bırakmadım geri. Sonra aracın yanına geldik. Şarkıyı yeniden açtım. Hayatım boyunca böyle güzel dans etmemiştim. Soğuk bitti, karanlık bitti. Sıcacık nefesi, yanağı, ve dönüş için saati dörde kurdum ve dörde kadar sarıldık.
Öoüşmedik yok. Sarıldık. O kadar güzeldi ki.
Oradan geldikten 20 gün kadar sonra tam da ゆま'nın beni terk ettiği gün bana bir süredir aşık olduğunu söyledi. Benim de karşılıklı hislerim olduğunu bildiğini, hayatındaki en özel ve mutlu vaktin orada benimle olduğu...
Cumartesi günü sabahtan yazışırken hadi kaçamak yapalım dedik. Bu defa da 1 saat ötede bir yere gittik. Tabii şans işte benim akrabalarımla karşılaştık. Şansa bakar mısın. Kimseye demeyeceğini söyledi, benim kanımdan insanlar...
Kontes ile ne yaşadığımı zaten iki taraf da biliyor.
Ama o gün, liseli aşıklar gibi öpüştük. Tanrım özlemişim. Gerçekten seven bir kadının sarılması ve öpücüğü ne kadar şifalıymış...
Marcie, benim eski halim gibi. Dindar. Sevişmeyeceğiz gibi duruyor ki bendeki şansa bakar mısın?
Ama kimin umurunda ki.
O kadar güzel öpüştük ki. Hatta fransızca çok uzundu...
Marcie'yi bu kadar ayrıntılı anlatmak yerine daha sade ve kısa yazabilirdim. Ama istedim ki okurken benimle dolaş oralarda.
Ve satır aralarında gizlediğim o özlenmiş mutlu anları gör.
Son zamanlarda hayatımızda hep üzüntü kaos dert...
Sahi ben hiç gerçekten böyle mutlu mektup yazdım mı sana?
Sen bana posta ile yaz. Ben buraya eklerim yazma sırasıyla. Çünkü buraya yazmak için bşr sürü prosedür şifre vs...
En mantıklı olan bu.
Bu mektup mutluluk dolu olsun.
Acı kadehlerimizi elbette yudumlayacağız.
Şerefe
0 notes
pinkyringg · 6 months
Text
20.11.2023
wow uzun zaman oldu. Her zamanki gibi çok şey oldu elbette. Sana yazmaktan hep kaçtım. Sebebini bilmiyorum. Yüzleşmekten mi korktum neyi bekledim?
En son yazdığımda işe girmiştim ve hayatım o depresyonun dip halinden kurtulmuştum. İşe girmek bana gerçekten ama gerçekten çok iyi geldi. Kendi paranı kazanmak bunun özgürlüğü dileğin şeyleri alıp yapabilmek... Terapi gibi. En çok da küçükken eksik içimde kalan ne varsa yapıyorum. Çocukluğumu mutlu ediyorum. Daha da etmeye devam edeceğim. İş kariyer konusunda ilerisinin bana ne göstereceğini bilemem ama istediğim ve yapacağım tek şey çok başarılı olmak. İş ararken girdiğim yetersizlik hissinden çok çabuk kurtuldum. Zaten yapabileceğimi iyi olduğumu biliyordum. O yüzden daha da fazlasını istemek şaşırtmadı. İşim yaşadığım konumda olabilecek en iyi şartlardaki iş ama sanırım kısa sürede daha da kalitelisini daha da iyisini istemeye başladım. Neden olmasın? Bambaşka konumlarda bambaşka şehirlerde...
Yaz çok keyfiliydi bu yüzden. İşe girer girmez nedendir bilmem sosyalliğimde aynı zamanlarda arttı. Konuştuğum flört ettiğim insanlar oldu. O psikolojideki halime bakınca birileriyle konuşmak mucize geliyor. Yeni insanlar tanımak keyifliydi elbette ama insanların gerçek yüzleri çıkana kadar. En baştaki keyifli kişi aslında öyle biri olmadığını er ya da geç gösteriyor. Ben yeni ilişkiye psikolojik olarak ilişkiyi geç yeni insana hazır değildim. Bunu biliyordum ama denedim kaçmak istemedim bu sefer. Yine de bana rağmen olmadı. Hem karşı taraf güven vermedi ben de kafamdaki hisleri sesleri yine susturamadım. Önemli bir detay değildi anlatmaya dair ama yine de denediğimi bil.
Sonra o yaz... Onunla karşılaştık. Barda arkarkaya bir cm yakınımda... O kadar zor ki durmak. Öpememek sarılamamak. İşte o gece eve geldiğimde yeni insanlarla farklı bir şey olabileceği ihtimaline çok güldüm. Hala tüm hislerim eskisi gibiyken hala kalbim onu görünce yerinden çıkacak gibi olurken...
Günlerce kafamdan çıkmadı o sekans. Düşündüm,düşündüm ve bu ilişkide ilk günden beri hislerimle bir şey yaptım. Yine belki de hata olabilecek ama içimde kalmasın diye yaptığım o eylemlerden birini yaptım. Ona yazdım. Hemde bana bir daha asla yazma diye çıkıştıktan sonra. Napabilirim belki de bir mesajdı pişmanlıkla hayat geçiremezdim.
Aradı ve konuştuk. Sesi... Neredeyse unutuyormuşum. Neyse görüşmek istemiştim onunla ama uygun olamadığı için beni yeniden İstanbul'a çağırdı. Bundan sonra olacaklar benim için mucizeydi.
Evet İstanbul'a gittim. Burada beni yükselten iki şey var onun haricinde. Birincisi tek başıma ilk defa seyahat etmem....ikincisi de bambaşka bir şehir ve yine tek başımayım. O kadar büyülendim ki. Unutamıyorum yolculuğu o özgürlük hissini. Hesap vermeden zamana bakmadan onunla olmak... Ve deniz... uçsuz bucaksız beni de içine aldı. Beni terk ettikten sonra bu şehirde bir saniye bile aklına gelmediğime eminim. Adım atar atmaz benim de burada olmam gerektiğine karar verdim. Günler çok güzel geçti sanki koca bir sene depresyondan gebermemişim onun yüzünden ağlamamışım gibi. Sanki orada sonsuza kadar kalsam sonsuza kadar yanımda olacaktı ve bunu isteyecekti. Bu kadar güzel fazla yüksek hislerden sonra dönmek... O histen nefret ediyorum gerçekten. Zaman durmalıydı. Dönüşlerden nefret ediyorum. Evime dönüyor gibi değil evimden gidiyor gibiydim çünkü... Sonrasında işe kendime hayatıma adapte olmam çok zor oldu yani hala olamadım belki bilmiyorum. Artık tarifi zor bir yerdeyim. Döndüğümde ne olur düşünmedim en kötüsüne hep hazırlıklıyım ama her zaman bir umut tekrar birlikte oluruz diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Belki görüşünce fikirleri değişir diye. Böyle böyle günler günleri kovaladı bazen konuştuk bazen konuşmadık sonra hiç konuşmadık kafasında bir plan varsa benden kurtulmak gibi onu tıkır tıkır işliyordu. Artık daha yazmaz dediğim anda doğum günüm haftasında yeniden yazdı. Belki kendince bir hediye belki bir özlem belki de acıyış... Bilmiyorum düşünmek istemiyorum. Ve ben bir daha yapmam dediğim şeyi yeniden yapıyordum. Aramızda bir şey olmadan yeniden hem de dünden razı bir şekilde İstanbul'a yeniden gidiyordum. Enayi belki de keriz hislerle.
Yine o yolculuğu o özgürlüğü ve yolun sonunun ona çıkmasını o kadar özlemişim ki. En güzel doğum günüydü... Onunla. Galerimde hala ona gittiğim fotoğraflara bakmayı çok seviyorum. Yolda daha kavuşmamışız ve önümüzde iki gün var. Dönüş fotoğraflarına bakmayı da bir o kadar sevmiyorum. Artık ayrılma zamanı çünkü. İşten ilk defa onun için izin almıştım. Değerdi...O kadar zor bilet buldum ki trendeki son bileti ben aldım. Bir işaret olmalıydı bu?
Belki bu sefer farklı olurdu. Kim bilir. Şimdi sadece bir belirsizliğin içinde arada reels attığı biriyim. Yaptığım hiç bir şey için pişman değilim ama sadece kırgınım. Sevilmeyi değer görmeyi hak etmiyor muyum? Sadece arada görüşülen biri miyim. Beni neden hayatının geri kalınında istemiyor. Herkes sevdiğiyle evlenirken ben niye terk ediliyorum. Hayatına giren öylesine insanlar onu takip bile etmezken o takip etmeye devam ederken ya da tekrar tekrar takipleşip takibi bıraktığı o kızda ne farklıydı. Onun resmini yapan rus kızın hediyesini hikayesinde kalpli bir şekilde paylaşırken benim neyim eksikti. Beni neden asla istemiyordu. Bana değer verdiğini ve bunun gerçek olduğunu biliyorum. Saydığım hiç bir insanda olmayan bir yerdeyim. Ama bunu bana neden hissettiremiyor. Küçük ama etkili şeyler istiyorum. Onlara yaptığı bana yapmadığı. Tabi bunlar için en başta beni hayatına alması ve mesajlarıma cevap vermesi gerekir. Aylarca yazmazken neden bir anda attığı aptal bir reels mesajına heyecanlanıp her şeyi unutuyorum? Bilmiyorum. Tüm bunlar olduğundan beri kendimde değilim. Ne istiyorum ne yapmam lazım.
Onsuz hayal kuramıyorum. O olsun sadece. İstanbul'da iş bulsam belki yeniden birlikte oluruz? Belki kendi ister benim taşınmama gerek kalmadan?
Yine kendimi kandırdığım düşünceler...
İstediğim tek şey gerçekten onunla birlikte sağlıklı bir şekilde bir ömür boyu birlikte olmak.
Artık düşünse ve emin olsa hislerinden bensiz yapamasa... Beni İstanbul'a kalıcı olarak çağırsa orada iş bulsam. Evlenmek istese benimle... Neden olmasın.
Aylar önce aklıma hayalime gelmeyen şeyler yaşadım. Belki bunlar da olur. Şuan her ne kadar dipsiz bir kuyuda gibi hissetirse de mucizeler hep beni bulur ve ben günün sonunda hep 'oa ben bunu hayal etmiştim ve şuan yaşıyorum' diye şaşırır mutlu olurum.
Uzun zaman sonra aşırı dolduğum için yazma ihtiyacı duydum. Her yazdığımda fapfarklı şeyler olması çok keyifli. Bir sonraki yazışımı şimdiden merak ediyorum. Umarım aşırı heyecanlı ve mutlu istediklerim olmuş bir ruh haliyle yazarım.
Kendine iyi bak.(aynaya)
0 notes
istanbuldasonikihafta · 9 months
Text
29 Ağustos
Bakışımı nasıl genişletebilirim?
Bunu artık istiyor muyum?
İnsanın enine boyuna alan açmak için yaptığı tüm düşünce fedakarlıkları, tüm eylemlerden sonra, sürekli ve düzenli olarak çarptığı bir duvar varsa, bunu neden istesin ki?
Misal, kendimi sakinleştirip falan kendimi yine tekrar anlatmak istiyor muyum?
Hayır.
Bir başkasını istediğim, yeni bir hayata daha rahat başlamak istediğim ya da bir şeyleri peşimden sürüklemek istemediğim için mi? Ona da hayır. Zira ben istemesem de olan şey benimle sürükleniyor zaten. Benimle geliyor. Zihnimi meşgul ediyor, kalbimi de meşgul edecek.
Aslında dümdüz, kendi yapacağım herhangi bir şeyin işe yaramayacağını kabul ettim, ve artık, a r t ı k muhatabımın düzenli saldırıları karşısında da eskisinde olduğu gibi sessizce konuyu kapatıp gitmek yerine, bağır çağır tepkiler verir oldum.
Her seferinde olduğu gibi yeniden haklı ve ben her seferinde olduğu gibi yine kulpluyum. Her seferinde olduğu gibi bana bir hastalık/eksiklik/malullük yakıştı.
Misal klasik türk kadınlığı, misal para sevicilik, misal kezbanlık, misal herkese modern ona muhafazakarlık, misal “benim için ama” bana ve hatırama zerre derece saygı duymazlıkla yaşatılan ayrılıklar sonrası, bu sefer de bir test bulmuş, orada needy insan çıkmışım.
Testteki sorulardan kendisinden bir an evvel kaçılması gereken needy personality tipinden çıkıyorum. Çok manidar.
Ben de kendisine etiketler bulmuştum zamanında böyle, insana iyi geliyor, kendi haklılığının arkasında durabilmesi için bir ihtimal sunuyor. Bende daha çok “bunu çözse olur” havası uyandırmıştı, o benim needy’liğimin çözülemez olduğuna kanaat getirmiş olmalı.
Peki, onu bırakalım, ben ne hissediyorum.
Aslında rahatlama. Put gibi durup, bu hiçbir yere varmayan hiçbir anlama da gelmeyen “nasılsın naber” sorularını cevaplayıp olacakları görmeye ayarlamıştım kendimi. Olacak olan şu oldu, ben yine böyle konuşmalardan kendime yakınlık hissettim, sonra bir şeyler paylaştıktan sonra, trip yedim, sonra dedim ki “sen kim bana trip atmak” o da klasik “ben şuyum sana trip atmak” cevabını verdi.
Ben neden sen kim bana trip atmak cevabını verdim, çünkü bla bla bla. Gerçekten her şeye açıklamam var ve ben de öfkelenmek için, ve en ufak bir şeyde delirmek için bu kadar sebebim olmasın isterdim. Ancak tuşlarıma özenle basılıyor, ve çıkan sesten dolayı sorumlu tutuluyorum. Kendisinden uzaklaşılması için ben sorumluyum, ben needy’im ya da işte başka bok püsürler.
Bugün ayın 29’u. Geçen senenin 29 Agustosundan bu yana dengeler hayli değişti. O zamanlar, bana paragöz denilmesine kırgınlığımı anlatıyorum ve işte diyorum ki “ben şunu mu yapmışım” “bunu mu yapmışısım” da bu adam bana bunu diyor, bilmem ne.
Adam artık bunu demiyor. Üstelik elinde paragözlüğüme dair daha fazla done varken. Misal bunları bile “onun aldığı bilgisayardan” yazıyorum. Onun aldığı, sonra beni bırakınca bana yük olan, sonra bunun üzerine konuşunca da biraz daha sakinlediğim hediyesi.
Bu kadar bırakılacak, böyle türlü işkencelere maruz bırakılacak. Böyle ankaraya seninle gelmeyeceğimler duyacak, gülüşün ona benziyor denilecek, hocana bile maili ben yazıyorum denilecek, ben senin değersizlik hislerinle uğraşamam denilecek bir insan değilim ya. Ben kendimin, “taşıyamadığım” yüklerimi, -duygusal veya maddi- bu adamın omzuna yıkıyor değilim. Ondan böyle bir beklentim yok, olsaydı, yokluğu, çekeceğim maddi manevi zorluklar dolayısıyla beni tedirgin ederdi. Artık yokluğu, iki gün sonra yeniden geldiğinde, aramızdaki şey bir kat daha olmaz olmuş olacak diye tedirgin ediyor beni. Belki artık gelmez, belki artık gitmem, ya da her ne olursa ama en nihayetinde bu ayrılıklardan benim payıma düşen bu oluyor.
“Aldığım en güzel hediye” diye yazdığı tweeti kavganın hemen ardından pıtı pıtı silince, ve işte fotoğrafları ve işte elinden gelen ne varsa tüm gösterenleri hemen yok ediverince, benim onun için yaptığım şeyin değeri, gözümde yok edilmiş oluyor. Aynı şekilde onun yaptıkları da. Üzerinde tepinildikten sonra, enkazının orada duruyor olmasının bir anlamı kalmıyor ve bunda şaşırılacak bir şey yok.
Needy miyim? Testin aynısıyım. Zamanında enesten nefret ettiren davranışların hepsini sergiliyorum. Ama enes bunu bana bila bedel yaşatmıştı. Gelişi oydu yani. Bende ise dört yılın birikmişliği var artık. Olmasaydı tabii keşke. Misal ben kendimi korumasını bilseydim ve böyle lafları ilk duyduğumda böyle yargıları ilk duyduğumda alıp başımı efeler gibi gitseydim hey. Ben kapıda durup, “bana neden böyle diyorsun?”  “ben böyle değilim ki” demekle vakit harcadım. Vakit denilen de dört sene. Ve sonra ne oldu? Sadece benim ödediğim koca koca bedeller. Kendisinin sünni üst orta sınıf erkekliği dolayısıyla elde ettiği hesap vermezlik konumu madden ve manen o nefret ettiğini iddia ettiği toplumda kayırmaya devam ediyor.
Ben?
Kendime acımıyorum. Olanı olduğu gibi ortaya koymaya çalışıyorum sadece. Gerçek hoşuma gider. Gerçekçiliği de karamsarlıktan ve kötümserlikten almıyorum. Kendine acımaktan hiç almıyorum. Ancak gerçek şu ki, kendimi kanıtlamak ve kendimi göstermek ve hak edilmiş sevgiler elde etmek için, çok yanlış yerde çok yanlış yöntemlerle ısrar ettim.
Kendisi benim değersizlik hissimle başa çıkamayacağını söylüyor ama kendisinin hayatımdaki bu sarsılmaz ve değişmez yerini bizzat o komplekse bağlı olduğunu da görebiliyor mu acaba?
Erkekliğin beş para etmez, bu bendeki değersizlik hissi olmasa?
Kendimi kanıtlamak, kendimi göstermek, kendisinin her fırsatta sakındığı ve şarta bağladığı sevgisini uslu bir kedi gibi hak etmek için debelenmek gibi tüm faaliyetlerimi sergilemek gibi davranışlar sergilerken, dinlediği kitaplardan bana uygun testler bulamamı��tır tabi. O zaman derdi başkaydı ve Kezban diyip geçiyordu. Şimdi bağlanamazlığını kendisine daha açıklanabilir şekilde anlatması lazım o halde patlat bir needy personality.
Yine de hakkını yemem, en mantıklı ayrılışı bu sefer. En kabul edilebilir ikna oluşu bu zamanlar. Kabul ediyorum yani hakaret duyan, iki güne bir sinir krizlerine girip bağırıp çağıran bir kadından pıtı pıtı uzaklaşmak lazım. İyi de yapıyor, ben de o hallere girmek istemiyorum ve demek ki varlığı beni o hale getiriyor.
İnşallah bu sefer ikna olmuştur. Ya olmadıysa.
Olmadıysa da bir şey değişmeden, ben önce kendi gerçeğime ikna olacağım. Bana olanlara bakacağım, onunla olmayanlara bakacağım, ve kendime tahkim edilmiş koca koca kalın sınırlar çizeceğim.
Kendimi kimseye kanıtlamak zorunda değilim, tek sorumluluğum kendime, kendimi kendime kabul edilebilir bir hale getirmeliyim. Sorumluluk budur. Alacağım da.
0 notes
cesitkenar · 1 year
Text
Tumblr media
2022 yılında 207 gönderi yollamışım
175 gönderiyi kendim oluşturmuşum (%85)
32 gönderiyi RB'lemişim (%15)
En çok RB'lediğim bloglar:
@cesitkenar
@zamanparadoksu
@cizgi
@bezcanta
@lernaeus
2022 yılında 65 gönderimi etiketlemişim
#bu kadar - 3 gönderi
#abimle takılmaca - 2 gönderi
#onu da yapacağım yeniden - 2 gönderi
#ben bir de top 10 bts şarkılarım listemi yapmıştım - 2 gönderi
#vöh - 2 gönderi
#yeter çünkü - 1 gönderi
#bir süre sadece bu konu hakkında konuşacağım kusura bakmayın - 1 gönderi
#neyse ama sanırım 15 dakikaya uyurum - 1 gönderi
#yok hala ikna olmadım pek - 1 gönderi
#ama yine de - 1 gönderi
En Uzun Etiket: 138 karakter
#eğer 11 ayın sultanının olayı ramazanın diğer 11 aya sultanlık etmesi değil de hicri takvimden falan kaynaklanan bir şeyse söylemeyin bana
En Popüler 2022 Gönderilerim:
5.
annemler galetasını çok sevdiğim fırından en sevdiğim galetaları almışlar. ve filiz yumurtalının ankaradaki son buluşmasında aidiyet izledikten sonra filiz yumurtalı yurduma gelince sevdiğim bu galetaları tattırdığımı hatırladım. duygusallık.......
15 not - 6 Ocak 2022 tarihinde gönderildi
4.
Bazı şeyler
Çırağan caddesi ve dolmabahçe caddesi
Bunu kesin yüzlerce kez sormuşumdur ama ben her şeyi hızlıca unutan biriyim o yüzden yeniden sormak isterim,,, yürümekten en çok keyif aldığınız yerler nereler ve neden??
Geçenlerde çemberlitaştan sirkeciye ve sirkeciden de eminönüye (eminönüne??? ne demeliyim ya off) yürüdüm ve çok şaşırtıcı bir şekilde hiç kalabalık değildi,, hatta tenhaydı bile. Hatta mısır çarşısının içinden geçmem gerekti ve o kadar boştu ki yürüyebiliyordunuz inanabiliyor musunuz buna???
Ve düşündüm ki aslında burada yürümek de baya keyifliymiş?? Biraz acelem olduğu için öylesine yürüyüp geçmiştim o gün ama yürürken düşündüm ki birkaç gün sonra buraya yolumun düşmesini beklemeden sadece yürümek için gelip daha önce apreşyet etmediğim bu yolu apreşyet ederek yürüyeceğim
Ama gitmek istediğim o gün kesin kalabalık olacak ve ben de pişman olacağım.......
Bir de bakın işte kaç kere yürüdüğüm bir yolu hiçbir zaman yeteri kadar apreşyet edemeden yürüyüp geçmişim defalarca. Ay ne kadar kötü alışkanlığına yaşıyor olmak ve aslında yaşayamıyor olmak??
Taksim kabataş füniküleri ve maçka taşkışla teleferiği
Ben nerede yaşarsam orası yaşamayı en sevdiğim yer oluyor fhldjfk anladınız mı söylemek istediğimi? Ankarada yaşarken ankarayı çok seviyordum (hala seviyorum) şimdi istanbulda yaşarken de istanbulu en çok seviyorum
Hala okuyor olduğum bir zaman yaz tatilinden okula döndüğümde taksiyle okula girince evinize hoşgeldiniz falan gibi bir şey yazan okulun afişini görüp ağlamaya başlamıştım gkdljglflg offf ne saçma abartma istersen
Geçen gün düşündüm de istanbul güzel gerçekten keşke bütün arkadaşlarım istanbulda yaşıyor olsaydı (dünyanın dört bir yanına yayılmış bir sürü arkadaşa sahipmişim gibi keşke arkadaşlarım istanbulda yaşıyor olsa diye ağlıyor olmam....... Benden başka istanbulda yaşamayı seven bile kalmadı ayrıca)
Beyzanın istanbulu gezen atı
Keşke dr falafel istanbulda olsaydı. Dr falafelde falafel dürüm ne kadar oldu,, ruloya en son gittiğimde rulo dürüm 20 liraydı
Pişmemiş domates hakkındaki görüşleriniz neler? Ben pişmemiş çiğ domatesi sevmediğime kanaat getirdim en sonunda (geçen gün rulo dürümüme ne alakaysa domates koydurdum bir anlık kararla ve aşırı pişman olup pişmemiş domates sevmiyorum ve son kararım budur demiştim oradan aklıma geldi)
Ayrıca büyülü fener japon filmleri festivali düzenlemiş yine. 2020'deki ankarada gittiğim son etkinliğimdi. Gittiğim film hakkında bir şey söylemek istemiyorum şimdi alple aramızda huzursuzluğa sebep olmasın diye...... Ama baya duygusallık ankaradaki son etkinliğim olduğunu hatırlamak ve benim gitmemden sonra her şeyin aynı şekilde devam ediyor olmasını (ne sandın??) görmek ama deneyimleyememek
Ne çok abartıyorsun delirdin sen iyice
15 not - 7 Mart 2022 tarihinde gönderildi
3.
istanbul kartımın öğrenciliği (??) bitmiş,, artık tam basıyor. ayrıca bu ay spotify öğrenci premium'um da bitti,, bugün spotify kartımdan 9 lira değil 18 lira çekecek. ay çok kötüyüm hiç iyi değilim ya imdat
17 not - 22 Ocak 2022 tarihinde gönderildi
2.
krem karamel ve creme brulee arasındaki fark üstündeki şekerin yakılması mı sadece ve tatları nasıl bu tatlıların yarın yapmayı denemeli miyim güzel mi yoksa yumurta kokuyor mu dostlarım görüşlerinizi bekliyorum
17 not - 29 Ocak 2022 tarihinde gönderildi
2022 yılında 1 numaralı gönderim
reblogladığın kişiye limonlu kek pişirmek için reblogla
34 not - 22 Ocak 2022 tarihinde gönderildi
Tumblr 2022 Yıl Özetin seni bekliyor →
7 notes · View notes
operasyon · 1 year
Text
Bir seçim değerlendirmesi de yapıyım bu uzun geceden sonra.
Sonuçları, -an itibariyle- geçerli, gerçekçi ve iyi görüyorum.
Politikacılar hayal tacirliği yapabilir ama gerçekçi baktığımda olağan sonuç bu.
Seçimin teknik değerlendirmesine dair sadece bir cümlem var:
Kaç seçimdir algı operasyonlarının baş aktörü olmuş Anadolu Ajansına mahkumsan, yoksun kardeşim, o seçime girmesen bile olur. Başka işleri neyse bunu bile düzenleyememişler. Maç başlıyor ve daha başlarken beş sıfır yeniksin. İlk saniyeden milyonlarca oy veren insanın moralini bozarak başlıyor her şey. Bunu bile engelleyemeyen, kendi veri akışını halka benimsetememiş, alt yapısını kuramamış parti bu seçime hazır değildir. Kazanmaya da hazır değildir, kazanamayışı da normaldir.
----
Geliyorum burjuva politikacılarına. Politikacı kalitesinin yetersizliğine. Bu altılı masa bir araya gelirken halka ne diyor? Biz demokrasi adına şunu yapacağız bunu yapacağız diyor. Size şu kadar maaş vereceğiz.
Kendi aralarında demokrasi için ne yapacaklarını mı konuşuyorlar? Kim nerden seçilecek, filanca partiye kaç milletvekilliği düşecek, kim kaç bakanlık alacak vs vs.
Hepsinin temel hareketlerini, davranışlarını bunlar belirliyor. Daha kazanmadan pastadan alacakları payın kavgasında tipler, birbirine düşmeden o pastayı kazanabilir mi?
Bu anlamda ata ittifakı ve sinan oğan meselesine de iyi partinin tuzağı olarak bakıyorum. Zafer partisinin bir oyu yok. Gerçekte iyi partinin adamı. Akşener, masayı dağıttıktan sonra nasıl tekrar oturduğu akılda. Masaya dönseler de gönüllüce dönmediler. Bitmeyen bir hırsları var. Zavallı Kılıçdar CHP'yi onlara teslim etse yine bir şeyler daha isterlerdi. İşte Oğanı'da ikinci tura kalalım daha çok bakanlık milletvekilliği elde edelim vs diye seçime soktular. Tabii kanıtsız itham ediyorum ama benim kişisel fikrim böyle.
Ayrıca Deva vb oyları zaten yüzde bir ikilerde gezen partilerin seçmenlerinin gerçekten ittifaka oy verdiği de şüpheli. Onlar da havadan milletvekilliği kapmış oldular.
Yani birbirine tuzak kuran bir ittifak da seçim kazanamaz!
---
Önemli diğer konu da seçimin ideolojik alanında ki boşluk.
Sadece bu seçimin sorunu değil. CHP genel olarak "gericiliğe" teslim olmadan iktidar olacağına inanmıyor. Atatürk'e inanmıyor. Devrimlere inanmıyor. Tam bu nedenle Türkiye için hiç bir yapısal çözümü yok ki. Bir vaadi bile yok.
Ne diyor? Asgari ücreti şu kadar yapacağım diyor. Değil yirmi bin yüz bin yapsan ne fayda?
Ülkende neyi değiştirmiş oluyorsun?
Seçmen bu kadar aptal mı?
Seçmeni gözü paradan başka bir şey görmeyen bi şey mi sanıyorlar?
Öyle sanıyorlar. Aptal sanıyorlar. Para vadiyle oylarını satın alırız sanıyorlar.
Halbuki uzaklarda örnek aramaya gerek yok. Bizzat karşı kampın seçmeni durumun hiçte onların sandıkları gibi olmadığını gösteriyor. Akp seçmeni, daha zengin olacağız diye mi oy veriyor? Herkes bilmiyor mu yoksullaştığını?
Ekmek kuyruğunda bekleyen adam bile neden " Çok şükür bir sorunumuz yok. Herkesin parası çok, her şeyimizi alabiliyoruz. Allah reise zeval vermesin" diyor?
Bunu bile anlayamaz mı bu ülkede politika yapan yüz yıllık parti?
Ekmek kuyruğunda onu söyleyen adamın bir ideali var kardeşim. Bir İDEAL.
İdeali bize nasıl görünürse görünsün bir ideali var ve o ideal için kişisel fedakarlık ediyor.
Adamın kafasında belki bir din devletinde yaşamak var, belki yarın bir gün osmanlı olacağız, yine şanlı bir imparatorluk kuracağız, bu hayaller uğruna yoksullaşabiliriz, çile çekebiliriz diye düşünüyor.
CHP - millet ittifakı - halka böyle bir ideal, bir hayal verebiliyor mu?
Kalp yapıp sevgi kazanacak demek bir ideal değil. Ayakları boşlukta boş bir slogan.
Ne oluyor o zaman?
Devlet imkanları sende değil, para veremiyorsun, sadece vaadediyorsun.
Bir ideal de veremiyorsun. Bir hayal de veremiyorsun.
Akp hem ideal verebiliyor hem para verebiliyor.
Senin de elinde kala kala çok güçsüz bir arzu olarak, parlamenter demokrasiye yeniden dönmek var.
Yetmiyor işte. Yetmeyişi de son derece normal.
---
Bu kayba dair özette değineceğim son konu: Köksüzlük.
En sonunda koskoca imparatorluğu yemiş bitirmiş tarihsel olarak güçlü kökleri olan güçlü bir gericilik damarı karşısındasın. Gericiliğin güncel versiyonları her an bu tarihsel köküne güveniyor, buna yaslanıyor.
Seni ayakta tutacak, fırtınalarla başetmeni sağlayacak kökler nerde?
Şu seçim sürecinde Anadolu aydınlanmasına ait bir tanecik söz bile duymadım. Köroğlundan, Karacoğlandan, Dadaloğlundan tek bir dize bile geçmedi.
Nazımdan, Orhan Veli'den, Sabahattin Ali'den tek bir satır duymadık.
Yunustan, Hacı Bektaştan tek bir satır.... duymadık.
Atatürk aman aman kimseyi ürkütmeyelim denilecek bir şahıs gibi adı bile anılmaya değer görülmedi. Son gün kerhen bir anıtkabir ziyaretiyle geçiştirildi.
Karşındaki kendi kökleri üstünde duruyor, senin köklerin de yok. Kendi köklerinden utanıyorsun, korkuyorsun. Seni ne ayakta tutabilir?
----
Hayatı boyunca bir siyasi partinin kapısının önünden bile geçmemiş. Hiç bir parti de tanıdığı hiçbir siyasi kişi olmayan biri olarak son seçimin kısa bir özetini geçmeye çalıştım.
Politikanın dışında olmak bana objektif bir bakış açısı sağlıyor diye düşünüyorum. Çünkü içinde olsam yanlı davranabilirdim. Düşüncelerim eğilip bükülebilirdi. Bu uzaklıktan böyle bir seçim değerlendirmesi yaptım.
0 notes
Text
Göçmez: Evleri Ücretsiz Olarak Teslim Edeceğiz
Tumblr media
İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez, Yeşilyurt’a bağlı Seyituşağı Mahallesinde vatandaşlarla bir araya gelerek sorunları yerinde dinleyerek, İYİ Parti iktidarında evlerin ücretsiz teslim edileceğini söyledi.
Malatya’yı yeniden dizayn edip derleyip toparlayacaklarını ifade eden Göçmez, “Malatya’yı biz bir defa yerinde dönüşümle ayağa kaldıracağız” dedi. “VAR OLAN VEKİLLERİMİZ PİYASADA YOK BİR DEFA” İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “Temel felsefemiz herkes önce kendi evinin önünü temizlerse kirli bir mahalle kalmaz. Benim milletvekilliğine soyunmamın yegâne sebebi Malatya. Malatya’yı yeniden dizayn edip derleyip toparlayacağız. Beni haber sitelerinden, televizyonlardan, sosyal medyadan takip edenler iyi bilir ki ben sadece proje anlatıyorum. Siyaseti ben bir başka partiyi veya milletvekilini eleştirerek onların yaptığı yanlışı yaparak yapmıyorum. Ben sadece kendi yapacaklarımı anlatıyorum, niyetimi anlatıyorum, olması gerekenleri anlatıyorum inandığım şeyleri söylüyorum, yapacağım şeyleri söylüyorum ve hemşerilerimiz beni anlıyor. Evi yıkılan iflas eden dükkânını kaybeden bir sürü insan ortada kaldı. Var olan vekillerimiz piyasada yok bir defa” şeklinde konuştu.
Tumblr media
“3 AY GEÇMİŞ ENKAZLAR HALEN YERİNDE DURUYOR” “Sosyal Devletin gereği yıkılan binanın yerine yenisinin ücretsiz vermektir” diyen Göçmez “Malatya’yı biz bir defa yerinde dönüşümle ayağa kaldıracağız. Başından beri biz defa bunu anlatıyoruz. Millet İttifakı olarak herhangi bir ücret almadan devletimiz bunu size teslim edecek. Bu bizim olmazsa olmazımızdır. Senin hiçbir günahın yok çünkü sen gittin o evi aldın şehirde veya köyde. Yapı denetim diye bir mekanizma kurdurmuşlar, kontrol ettirmişler demiş ki sağlam, imar barışı açmış senden para almış demişler ki sağlam, sonra senin evin gitmiş, canın gitmiş, malın gitmiş bir de dönmüş sana diyor ki ev yapacağım onu da 30 kilometre ileride, gel oraya yerleş, üzerine de yüzde 40’ını senin üzerine borç yükleyeceğim vatandaşın günahı ne burada. Sosyal devletin gereği yıkılan evinizin ve işyerinizin yerine yenisini yerinde yapıp teslim etmektir. 3 ay geçmiş enkazlar halen yerinde duruyor.” dedi. “KAYISI KONUSUNDA DESTEKLEME İSTEYECEĞİZ” Göçmez, son olarak “Biz şimdi birlikte olursak ve Allah bana nasip ederde milletvekili olursam sizin vekiliniz olursam hangi partiden olursa olsun 6 milletvekili ile el ele verip çalışmayı onlara teklif edeceğim. Ben onlarla Malatya’yı ayağa kaldırmak için savaşacağım. Onlar yapmazsa ben tek başıma savaşacağım. Kapıyı çalacağım açmazlarsa kapıyı kıracağım. Başka yolu yok bunun. Vebali boynumuza alıyorsak üzerimize düşeni yapacağız, Kayısı konusunda destekleme isteyeceğiz. Çayın desteklemesi var, pamuğun var, fındığın var, kayısının desteklemesi yok.” şeklinde konuştu. Read the full article
0 notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Seçmenin de Bir Ahlakı Vardı
Seçmen üst akıl olmayı başarırsa ahlakını da yaşatır.
Sömürgeyi kendine üst akıl olarak seçen toplumlarda bir ahlak yoktur.
Sömürge lehine her çabanın kusursuz işlediği bir çağda yaşamak bıktırdı bizi.
Oysa yaşam kusursuz olmama çabası içinde huzur ve mutluluk üretir.
Yoğurt kaplarına çiçeklerin ekildiği çağ çok daha güzeldi.
Kapları ve çiçekleri bile yapay satmaya başladılar.
En yüce değer emek en ucuza satılmaya başlandığı günden bu yana bize ait olan her şeyi bize yeniden sattılar.
Oyunuzu bile kendi paranız ile satın alıyorlar. Haklarınızı bana oy verirseniz alırsınız pazarlıkları gözlerinizin önünde yaşanıyor.
İktidar olursak on beşbin lira bayram ikramiyesi vereceğiz rüşveti ile bana oy verirseniz sizi emekli ederiz arasında hiçbir fark yoktur.
Çeşmemizin suyunu paketleyip satma hakkını elde etti şirketler.
Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Kan ile kazandığımız topraklarımızı, maden ruhsatlarını yabancılara satıyorlar. Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Bugün bu sömürgeyi durdurmak, tersine çevirmek yerine daha ileriye taşımak isteyen ve sürdürülebilir hale getirmek isteyenleri seçiyoruz hala.
Tefecilerin temiz parası ile yatırım yapacağım diye aldatanlara aldanacak kadar mükemmel davranıyoruz.
Daha düne kadar bu ülke tefecilerin parası ile talan edildiğini, birilerinin cukkayı doldurduklarını unutuyor hatta bu pastadan pay kapma yarışı içine girerek başkalarının hakkına giriyoruz.
Doğruyu söyleyenlere her zaman olduğu gibi bizim ile aynı düşüncelere sahip değiller diye kızıyoruz.
Felaketin biri bitmeden biri devreye giriyor. Ders almıyoruz.
Yarayı beton ve rant ile saranlara adeta tapıyoruz.
Topraklarımız ve onu vatan yapan yurttaşlık bile satışa çıktı. Susuyor ve seyrediyoruz.
Tarihte demografik yapı değişikliği ile yıkılmayan tek bir devlet yoktur. Bunu hiç düşünmüyoruz.
Biz kendi ihanetini meşrulaştıran bir toplum olduğumuz için kaybediyoruz.
Darbe yapmaya kalkan bir tarikat ve cemaat terör örgütünün siyasi temsilcileri siyasi partiler kurmuş her siyasi partide sizi temsil etmek için seçilme garantisi olan listelerde yer almaları için yer verilerek size bunları seçeceksiniz dedikleri halde oy vererek destek veriyorsunuz.
14 Mayıs sonrası meclis bize ait bir meclis olmayacak.
Oy vererek destek olanların eseri olarak tarihe bir karanlık dönemin kararı olarak geçecek.
Sömürge bunu onaylattırmayı başardığı için liberal çöplüğün oyuncuları ile yine demokrasi kazandı diye bunu size satacaklar. Ve siz bir kez daha aldatıldığınızı bir müddet sonra anlamış olsanız bile geri dönüşü olmayan bir yıkımın mimarları olarak yok olup tarih sahnesinden silinecek duruma düşeceksiniz.
Tarih geçmişin hasar tespit raporudur.
O gün birileri çıkar bizim yaptığımız bu uyarıları yazar.
] Önder KARAÇAY [
14 notes · View notes
benikimsepeksevmez · 1 year
Text
Anne... Şimdi bir post okudum Instagramda "annem sütlaç yapacakmış" diye başlıyordu cümle. Gerisini almadı beynim orda kaldı. Şuan ramazanin içindeyiz 1 buçuk hafta oldu başlayalı. 2020 nin ramazaniydi oruçtuk. Mutfaktaydik sen ben babam iftara 2 saat civarı kalmıştı. Sen sütlaç yapacaktın ve pirinçleri pişirmeyi bana vermistin. Bende unutup bir kaşık yemiştim sonra direk hatırlayıp çıkarmıştım. Gülmüştük babama anlatmıştım hemen olayı. Aklıma geldi işte bu ara tiktokta insanlarin ölen annelerine yazdıkları videolar çıkıyor sürekli karşıma fotoğraf koyuyorlar en başa anneme yazıyorlar ve devamı geliyor. Ben ise bunu 2 yıldır yapıyorum burası ile. İzlediğim tüm videolarda ağlıyorum çünkü kendim geliyor aklıma. Eğer ölürsen anne ne yapacağım ben. Geçen anannem kuzenime benden için -biz ne yaptık gelsin bize çok özledim hem böreğimi çok severdi eşek börek yaparım- demiş sürekli sana kızıyormus kızları bir basina bırakıp gitti diye. Bende annannemi çok özledim bir buçuk yıl oldu en azından onu görmeyeli. Evet o yaptığı böreği çok sevmiştim o zaman tekrar yapsanız demiştim ikinize ama bidaha asla kısmet olmadı. Aradan 2 yıl geçti anne az değil. Kalbim o kadar acıyor ki artık nefesim kesiliyor sürekli başım dönüyor yeniden biseyler olacak diye korkuyorum bıktım artık. Anne artık buraya ne yazacağımı da bilemiyorum öyle birşey ki bu bana tüm olanları unutturuyor diğer yaralarımı diğer üzüntülerimi herşeyi unutturuyor bana. Bir tek aklımda sen varsın. Peki ben sende neyim sen benim tüm hayatımı kaplayıp her günümü zehir ederken ben neyim senin için. Kabullenemiyorum senin böyle biri olmanı bizi umursamamani terkedip gitmeni gelmemeni başka başka adamları yeğenlerimin masumluguna ihanetini benim 14 yaşıma ihanetini unutamıyorum kabullenemiyorum anne. Şuan olsa belki böyle olmazdı ama sen 14 yaşımda vurdun beni anne. Öyle bir vurdun ki toprağın altında ezildim ben bir daha kalkamadım. Kuzenim bir kere bulussan bir kafede en azından yanınızda bende olsam demişti önceden bende olmaz ki olamaz yapamam demiştim üstünden 1 2 hafta geçtiğinde ise haklısın dedi değmez bence de buluşma. Anne sen benim annemsin ama değilsin sürekli rüyamda sen varsın her uyudugumda sen bıktım artık kaldiramiyorum anne çok acıyor kalbim
Öyle bi caresizligin içindeyim ki ancak ölünce son bulacak bu hadi diyorum git annenle buluş konuş uzak ol ama konuş sor ona anlat barış ne biliyim annen o senin unuttun sen onu oda seni unuttu ama annen o senin... Sonra aklıma yaptıkların geliyor babam görmesin diye temizledigim pisliklerin geliyor kuzenimin anlattığı şuan olan olaylar geliyor ve bir kez daha tiksiniyorum senden. Senden tiksinmekten tiksiyorum. Senden nefret etmekten nefret ediyorum. Senden uzak kalmak zorunda olduğum için nefret ediyorum. Senin bize yaptıklarından nefret ediyorum. Eteğinin altında küçük kizinken yaptığın pisliklerden nefret ediyorum ben. 14 yaşıma yaptığın ihanetten. 12 yaşıma 13 yaşıma 11 yaşıma yaptigin ihanetten nefret ediyorum. Babama yaptığın ihanetten nefret ediyorum. O adamlarla buluşurken beni de yanında goturmenden benim ağzımı açıp bir kelime konuşmamamdan nefret ediyorum. Susmamdan nefret ediyorum. O adamlarla buluşup akşamına babamla aynı sofraya oturmani izlememden nefret ediyorum. Babamla evliyken o adamın birinin evine temizlik bahanesi ile yanlız gitmenden nefret ediyorum. Tüm yediğimiz yemeklerden içtiğimiz çaylardan nefret ediyorum. Sana anne yaptığın yanlış demedigim için nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum kendimden nefret ediyorum ben ne seni ne kendimi affedemiyorum. Yegenlerime her baktığımda yüreğim acıyor anne. Aynaya her baktığımda yüreğim acıyor ablamgile her baktığımda babama her baktığımda yüreğim acıyor benim. Her gece ağlıyorum uyuyamıyorum. Ağlamaktan boğuluyorum artık. Keşke o adamlarla gittiğimiz yemekler yerine kendi cenazeme gitseydim. Keşke 11 yaşımda da olsam söyleseydim bu çok yanlış diye. Ama ben akşamında babamın yüzüne baktım anne hala bakiyorum. Migdemin bulantısı hiç gitmiyor yemekleri almayıp her bişey yediğimde kusmam bu yüzden. Ben bittim anne. Tek eksiğim üstümdeki topragim. Lütfen biri üstüme toprak atsin. Lütfen
1 note · View note
redandsunsetpink · 2 years
Text
Yapacağım son şey olsa da o güveni kazanıp bana yeniden gülümsediğini görmeden gitmeyeceğim bir yere. Gerekirse kolunda başkası olsun. Bana dair anıları sevgiyle doldurayım yeter. Çalışıyosun şimdi, sesini hayal ediyorum. Videoyu 670 kez izledim sanırım. Daha iki gün oldu, ben yaşadıklarım hayal değildi diye kendimi ikna etmeye çabalıyorum. Yarin sabah 11’de Karşıyaka’ya gideceğim. Tirnaklarimı kısalttırıcam, daha rahat yazabilmek için. Zaten ellerimi sen tutmuyorsan güzel görünmeleri gerçekten umurumda değilmiş, onu fark ettim. Saat 2’de de psikologda randevum var. Bayrakli’da. Optima Psikoloji Merkezi’nde. Keşke kapısında denk gelsek. Sen de -ben dün akşam dört kere sizin evin ordan şahin süren apaçiler misali nasıl geçtimse, ki hayatımda ilk kez böyle bir şey yaptım…- beni takip etsen. Edecek kadar delirsen özlemden. Bi sarılsak kokunu alsam. Sonra gerekirse yine günlerce görmesem. Elim titriyo yazarken. Hayatımda ilk kez böyle hissediyorum. Alt üst oldum. Sen farkında olmayacak olsan da yarınki psikolog randevusunu iple çekiyorum. Hem kendimi hem seni bir daha asla üzmeyecek olmanın verdiği müthiş bir motivasyon var. Tek derdim var, bunca ilerleme olurken, adli tatil bittiğinde ve ben kutlayacağım zaman en sinir bozucu esaret ve travmalarımdan birinden kurtuluşumu, elimi tutmasan bile yanımda olman. Adli tatilin bitmesine bir ay var hemen hemen. Ya o zamana beni unutursan endişesine girip kafayı yemek istemiyorum. Bu blogu bu yoğunlukla yazarsam olacağı o gerçi.
Olsun.
0 notes
mutluluğu aradım mi hiç bilmiyorum
karşıma çıkanlarla yetinmeyi bildim hep aslında
ama habire elimden alındı küçük dünyamı şenlendiren mutluluklarım
insanoğlu garip varlık
kabulleniveriyor bi şekilde, kabullenmesem ne yapacağım ki zaten
elimden gelen bişey yok
elim kolum bağlı dediklerini o kadar çok yaşadım ki...
babam öldüğünde ama ilk sanırım
ya da en ağır, en çaresizi oydu
bebeklerim ısrarla rahmime tutunamayıp benden gittiğinde..
onu benden aldıklarında
insan bu kadar kayıpla birer birer eksiliyor galiba
geride kalan başka biri oluyor
hadi al baştan
eksilen seni yeniden tanıman gerekiyor
insanın kendine yabancı kaldığı o an..
hayat kafana vura vura öğretiyor işte bir şeyleri
öğrenmek ister miydin diye sormuyor
hiç öğrenmek istemediğim şeyleri öğrendim ben
çünkü ne derler bilirsiniz
başa gelen çekiliyor..
0 notes