Tumgik
#orhan gazi
alperen1emre · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
66 notes · View notes
yalnzardc · 2 months
Text
ORHAN GAZİ
1281-1360 yılları arasında yaşadı.
Osman Gazi'nin oğludur. Annesi Mal Hatun'dur.
Saltanat müddeti 1326-1360 yılları arasındadır.
Türbesi Bursa'dadır.
Orhan Gazi, hasta olan babasının yerine 1320 senesinden itibaren sefer işlerini yürütüyordu. İlk iş olarak Mudanya'yı fethetti. (1321)
Orhan Gazi, 1325 yılında hazırlıklarını tamamlayarak uzun bir süredir kuşatma altında bulunan Bursa üzerine yürüdü. İlk önce Bursa yakınındaki Orhaneli fethedildi.
1326 tarihinde Bursa Osmanlı'ya teslim edilmiştir.
1326 senesinde Konur Alp, Akyazı, Konurpa (Düzce), Bolu ve Mudurnu'yu fethederken Akçakoca'da Kandıra'yı Osmanlı topraklarına katmıştır.
III. Andronikos (1329)'da Orhan Gazi'nin topraklarını almak istedi. Bunu haber alan Orhan Gazi İznik muhasarasına bir miktar asker bırakarak, seçme olan sekiz bin mevcutlu kuvvetlerin başında olarak Pelekanon (Gebze, Darıca bölgesi) mevkiinde bizzat imparatorun kumandasındaki Bizans ordusuyla çarpıştı.
Sonra İznik bizanstan alarak fethetti.
İzmit ise bundan 6 sene sonra, 1337'de şiddetli bir tazyik ile açlık yüzünden teslim oldu.
Orhan Gazi Dursun Bey ile birlikte Karesi topraklarına girip, şehirleri bir bir ele geçirmeye başladı. Bursa'ya götürülen Demirhan Bey iki yıl sonra burada ölünce bütün Karesi toprakları Osmanlıların eline geçti. Orhan Gazi 1345'te fethi tamamlanan Karesi bölgesinin idaresini oğlu Süleyman Paşa'ya verdi.
1352'de veliaht Şehzade Gazi Süleyman Paşa Dimetoka Meydan Muharebesi'nde İstanbul'a yürümeye niyetlenen müttefik Sırp, Bulgar ordusunu kolayca dağıttı. Bundan dolayı minnettar olan İmparator 1353'te Gelibolu Yarımadasını ve Çanakkale Boğazı'nın Avrupa kıyısı üzerindeki Küçük Çimpe Kalesini Süleyman Paşa'ya hediye etti. Bu surette Osmanlı resmen ve hukuken Avrupa kıtasında ilk toprağını elde etmiş oldu.
Orhan Gazi, bir ahi şehri olan, Ankara'nın fethi için Süleyman Paşa'yı görevlendir di. Bursa'dan hareket eden Süleyman Paşa küçük bir Türk beyliğinin elinde olan Bolu ve Gerede'yi ele geçirdikten sonra Ankara'ya geldi. Çevresi ile beraber o bölgeyi aldı ve Bursa'ya döndü. (1354)
45 yaşında ölen Süleyman Paşa 3,5 yılda bütün Gelibolu yarımadasını aldı. Kuzeyde Lüleburgaz'a kadar fethetti. Batı Meriç ırmağına dayandı. Lüleburgaz'la beraber aynı yıl Çorluda fethedildi. Osmanlı şehzadeleri içinde en göz dolduran kişilerden oldu.
1361 baharında Şehzade Murad ve uç beyleri tüm kuvvetleri ile Edirne üzerine yürüdüler. Bizans komutanı Osmanlı ordusunu Sazlı Dere'de karşıladı, yenilip Edirne'de kapandı." I. Murad Şehzade iken Edirne'yi kuşattı. Sultan olduğunda ise almıştır.
Orhan Gazi babasından devraldığı 16 bin km2 toprağı 95 bin km2'ye çıkarmıştır.
Orhan Gazi'nin Ölümü, Kişiliği, Şahsiyeti ;
79 Yasında ölen Orhan Gazi en uzun ömürlü Osmanlı padişahı olmuştur.
Ömrü at sırtında geçmiştir. Uzun boylu, beyaz tenli, iri ve mavi gözlüydü. Zeki ve teşkilatçıydı. Azimli ve cömertti. Hayır ve hasenatı severdi. Burnu kavisli, kaşları sık, geniş göğüslü, sakalı, bıyığı sık ve parlak idi.
4 notes · View notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
2 notes · View notes
jeemoluniverse · 4 months
Text
Bursa, Turkey: Site of the Early Ottaman Empire
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
volta-volta · 4 days
Text
Orhan Gazi kime rakı ısmarlamıştı
0 notes
dipnotski · 8 months
Text
Kolektif – O da Kızını Öptü ve Gitti (2024)
Eşi Savcı Doğan Öz’ü bir suikast ile kaybeden öğretmen, avukat ve hâkim Sezen Öz’ün insanı nefessiz bırakan adalet mücadelesinin peşine düşüyoruz bu kitapta. Sakin bir ruha sahip olan ve çağrılmadığı yere gitmeyen bir kadının ülkenin tüm meydanlarına ulaşacak bir adalet çığlığı yaratması alıştığımız düşünme biçimleriyle algılanamayabilir belki. Davaları büyük çağrılar, yüksek bir ses tonu ve…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
cejna · 9 months
Text
Osman Gazi Kimdir? Hayatı ve Osmanlı Devletinin Kuruluşu 1299
Osman Gazi Kimdir? Osman Gazi’nin hayatı, Osman Gazi’nin biyografisi, Osman Gazi dönemi ve Osmanlı Devletin kuruluşu hakkında bilgi. Osman Gazi Kimdir? Osman Gazi, 1258’den 1324’e kadar yaşamış ve Osmanlı devletinin ilk hükümdarı olmuştur. “Osman Gazi” olarak anılır. Daha sonra ilk padişah olmasına rağmen, yalnızca “bey” unvanıyla yetinmiştir. Ertuğrul Gazi onun babasıdır. Ertuğrul Gazi,…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
altinovaguncel · 11 months
Text
ŞEGAFED’den Oral’a ziyaret
Şehit Yakınları, Gaziler ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Gaziler Federasyonu (ŞEGAFED) İstanbul İl Başkanı Orhan Çelik, Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral’ı ziyaret etti. Şehit Yakınları, Gaziler ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Gaziler Federasyonu (ŞEGAFED) İstanbul İl Başkanı Orhan Çelik, federasyon olarak yaptıkları çalışmalar hakkında Başkan Oral’a bilgi verdi. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yfs-t-t-2623 · 2 years
Link
0 notes
sakaryamilat · 2 years
Text
SATSO 18. Meslek Komitesinde Başkanlığa İlker Ergül seçildi
SATSO 18. Meslek Komitesinde Başkanlığa İlker Ergül seçildi
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası bünyesindeki Mühendislik ve Mimarlık Hizmetlerisektörü temsilcilerinden oluşan 18. Meslek Komitesi üyeleri, 3 Ekim tarihinde gerçekleştirilen Oda organ seçimlerinin ardından ilk olağan toplantılarını Oda Hizmet Binasında gerçekleştirdi. Komite toplantısına İlker Ergül, Orhan Gazi Kılıçaslan, Hakan Artul, Halil Atay, Emre Yılmaz, Bora İshakoğlu ve Mehmet Nuralp…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Çok Hızlı! (7) (Orhan 36 Y., Bursa)
Evime varınca güzelce bir duş aldım, sanki heryerim bal kaymak olmuş gibi yapış yapıştım. Gelirken aldığım mezeleri açtım. 2 kadeh rakı doldurdum balkondaki masaya, fotoğrafını çekip, "İkinci kadeh senin! Evde kimse yok!" deyip Merve'ye yolladım whatsapdan. Az sonra Merve balkona çıkıp gülümseyerek, "Yarım saat sonra!" diye yazdı. Saate baktım 21:30'du. Hava yeni kararmıştı.
Yan komşum emekliydi, yazlığa Mayıs ayında gider Kasımda dönerdi. Yaz olduğu için herkes ya tatilde, ya köyünde, ya yazlığındaydı. Benim blokta tek ışık vardı, o da ikinci katta oturan 75 yaşındaki, gözleri görmeyen, kulakları duymayan teyzenin dairedeydi. Tüm siteye göz gezdirdim. Benim araba dahil 6 tane araç vardı otoparkta, oysa kışın araba koyacak yer kalmazdı. Tüm dairelere baktım, benim balkona doğru ışığı yanan 2 daire vardı. Karşıdaki bloğun ön yüzü, yani otoparka bakmayan yüzü geniş bir caddeye baktığından çoğu kişi o taraftaki balkonlarını kullanıyordu. Yani biraz dikkatli davranırsak Merve'nin gelip gittiğini kimse göremezdi.
Yarım saat sonra Otoparktan başörtülü mantolu birisi geçti ve bizim binaya girdi, ama karanlıkta kim olduğunu seçemedim. Herhalde ikinci kattaki teyzenin kızı veya gelini dedim, birkaç kez görmüştüm gelip gittiklerini. Az sonra kapımdan tırmalanır gibi bir ses geldi. Kalkıp delikten baktım, başörtülü kadın sırtı dönük bizim kapıdaydı. Açtım kapıyı, buyrun diyemeden döndüğünde MERVE gülümsüyordu. İçeri girdi ve "Şaşırdın mı? Kamuflaj!" dedi. Sonra anlattı, meğer bizim doktor iç anadoludaki bir ilin bir kasabasındanmış. Çevresi mutaassıp, hatta sülalede açık kimse yokmuş, aralarında anlaşmışlar, Merve (ki 2 yılda bir falan bayramlarda gidip 1-2 gün kalırmış) oraya kapalı gider, kapalı dönermiş. "İlk kilometrenin sonunda çıkarıyorum!" dedi, gülüştük.
İçerdeki ışıkları da söndürüp onu balkona aldım. Kadehleri kaldırıp, "Bu harika güne!" dedim. "Harika adama!" dedi. Sonra usulca halıya uzanıp elimi uzattım. "Burda mı?" dedi. Görülürüz diye etrafına bakındı. O da kimselerin olmadığını görünce yanıma uzandı. "Bana bugün yaptığını tekrar yapar mısın?" dedi. "Sevdin mi?" dedim. "Bayıldım! O kısacık anda sayamadım, ama ardı ardına kaç kez orgazm oldum bir bilsen!" dedi. Onun bacaklarını dik ama kıvrık konuma getirdim. Gidip içeriden kirli sepetine baktım, bir çarşaf aldım. Getirip altına serdim.
Parmaklarımı daha amcığının dudaklarına değdirdiğimde bir anda kendini saldı. Daha yeni dokunmuş, parmaklarımı içine bile sokmamıştım bile, ama orgazm olduğuna yemin edebilirdim. Parmaklarım içinde piston gibi hareket ederken, diğer elimle ağzını kapatmama rağmen sesi balkonda yankılanıyordu. Öyle fışkırıyordu ki amının suları, parmaklarımı çekip bazen amının dudaklarını tokatlıyordum, daha da fazla fışkırtıyordu sularını. Bu kadar güzel bir kadının kölem gibi parmaklarımın ucunda kıvranışı kendime inanılmaz güvenmeme neden oluyordu. Eliyle elimi tutmaya çalışıyor, ama bunu hem bilinçsiz hem de tam olarak istemeden yapıyordu. Ki eli güçsüz ve amaçsız, sadece yeter der gibi sallanmasına rağmen, ağzından, "Öldürdün beni, ohhh aşkım, öldüm!" lafları dökülüyordu...
Alta, yanına yatıp, hemen üstüme çektim. Sanki son yüz metreye girmiş Gazi koşusundaki jokey gibi üzerime zıplıyor, arkaya uzattığı eliyle taşaklarımı avuçluyor, "Offf, nerdeydin sen aşkım, nerdeydin!" diye orgazm olurken beni de boşaltmıştı. Kalkıp oturduk, karanlıkta kadehlerimizi elimize alıp içmeye devam ettik. 10 dakika geçmeden kapı çaldı. Tırsıp 'Sus!' işareti yaptım Merve'ye. Gidip delikten baktım. Kapının önünde bir kadın duruyordu. En fazla 25'lerindeydi. Tanıyamadım, ama tişört ve şortumla kapıyı açtım.
Kadın, "Merhaba!" dedikten sonra eşimin adını söyleyip, "Çağırır mısınız?" dedi. "Şu an müsait değil, banyoda!" dedim. "Ben ikici kattaki Hacer hanımın geliniyim, görümcemle dönüşümlü olarak anneme yemek yapmaya geliyoruz, bu akşam sıra bendeydi, ama sıvı yağ kalmamış, varsa biraz sıvı yağ isteyecektim." dedi. "Bir saniye..." dedim, gidip mutfaktan getirip verdim. Kadın teşekkür edip, "Peki, selam söyleyin eşinize!" dedi. "Kim diyeyim?" dedim. "Güzin ben, iyi akşamlar!" dedi ve gitti. İçeri geçip, soran gözlerle bakan Merve'ye omuzlarımı silkeledim. Kadeh bitince de, "Aşkım ben gideyim, çocuklar uyanır falan!" deyip öpücüğümü verip gitti. Balkon camını açıp, giden Merve'nin arkasından bakarken, gözüm ikinci kat balkonundan bir yukarı kaydı. Bir giden mantolu kadına, bir bana bakan Güzin ile gözgöze geldik...
Ertesi günü sadece mesajlarla geçirdik, ama Sevgi çok ihmal edildiğini söylüyordu, ki kesinlikle haklıydı. Akşam eşim harika bir yemek yapmış, direkt evdeydim. Yemekte bana, "Aşkım, akşam gelen giden oldu mu?" diye sorunca başımdan kaynar sular döküldü. "Yooo!" dedim, ama bir an aklıma geldi, "Hacer teyzenin gelini mi neymiş, bir kadın yağ istedi, onu verdim!" dedim. "Ben de onu sordum, bana mesaj attı, ışığı yanık görünce yağ kalmamış var mı diye sordu, ben de Orhan evdedir, ben annemdeyim dedim!" dedi.
Karımın evde olmadığını bile bile neden gelmişti ki bu kadın? Yoksa, gördüm sobe mi diyordu? Kadınların bu ayak oyunlarına alışmaya başlamış, her hareketin altında bir şey arar olmuştum. O gece karımla güzel bir sikiş yaşadım, hapsız :) O uykuya dalınca, bir kadeh rakı koyup balkona çıktım. Merve sabırsızca oturduğu koltukta bira şişesini havaya kaldırıp, 3 diye işaret etti parmağıyla. Sonra da hiddetli bakışlarla telefonu işaret etti. Baktım 20 tane mesaj vardı. Sevgi, Fatma ve Merve'den. Kendi kendime, Lan oğlum aldın başına belayı! dedim :)
Öyle bir düzene oturtum ki, haftanın her günü birini sikiyordum. 15 günde bir Hikmet, ben, Fatma ve Seygi 4'lü yapıyor, masalar kuruyorduk. Bazen gün içinde hapımı alıp, akşam üstü Merve ile başlayıp, Sevgi ile devam edip, Fatma ile final yapıp eve geliyor, duştan sonra bir tur da karımı sikiyordum...
Nerdeyse bir ay sonra yaza veda pikniği adı altında bir etkinlik düzenlememiz gerekti. Tam o sırada kaza yapan İK şefi vefat etti. Uzun görüşmeler sonunda benim İK şefi olmama, muhasebeye de başka fabrikadan birinin atanmasına karar verilip, bana teklif edildi. Kabul edip harika bir organizasyon yaptım. Pazar günü fabrika bahçesinde mangallar yanmış, masalar kurulmuş, bira fıçıları dolup dolup boşalırken herkes eşleri ve çocukları ile fabrika dolaşıyor, kadınlar ve erkekler eşleri ve çocuklarına gururla çalıştıkları mekanları ve işlerini, işlerinin önemini anlatıyordu. Herkes mutlu mesut dolaşırken, ben organizasyonun kusursuz olması için uğraşırken, arada birkaç yudum bira içip kağıt bardaklarımı sağa sola soteliyordum.
Her çalışanın getireceği kişi sayısı için listeler asmıştık ve liste serbestti, kişi sınırlaması yoktu. Sevgi listeye 4 kişi yazdırmıştı. Kızı hariç, Fatma da davetliydi. Artık yemek servisi bitmiş, alkol almayanlar aileleri ile yavaş yavaş gidiyor, davul zurna eşliğinde alkol alanlar ortada oynarken, kazan dairesinde çalışan Ümit yanında bir bayanla yanaştı. Kadını bir yerden gözüm ısırıyordu. Selamlaştık. Ümit, "Orhan bey, ben bilmiyordum eşim söyledi, annemin üst kat komşusuymuşsunuz..." dedi. Kadına elimi uzatsam mı, dedim ama ayak bileklerine kadar kapalı, başı da komple bağlıydı. Tokalaşmaz deyip vazgeçtim. Zaten Ümit, "Müsaade istiyoruz biz, güzel organizasyondu, alkol olmasayadı..." diye son kısmı alçaltarak söyledi.
Ama kapıma gece yarısı gelen kadın sanki bu değil gibiydi. O kadın sadece başı yaşmaklı, ama nerdeyse üzerine yapışmış kıyafetler giymiş biriydi. Bir bira alıp karımın yanına oturdum. Karım, "Aşkım, Hacer teyzenin oğlu da burda çalışıyormuş, az önce Güzin'i gördüm, hani geçen yağ almaya gelen komşu gelini!" dedi. O an Sevgi, Hikmet ve Fatma geldi masaya ve "Orhan bey muhteşem bir ortam, teşekkür ederiz!" dedi Hikmet başta, sonra diğerleri sırayla. Herşey bitip 22:00 civarı eve döndüğümüzde, karım, Sevgi ve Fatma'nın bakışlarını sevmediğini, Hikmet'in de kendisine derin derin baktığını söyleyip, "Salak mı, sapık mı anlamadım!" dedi. "Yat hayatım, yorgunum!" dedim, ama aklıma da yazdım.
Artık İK bana bağlıydı, Pazartesi sabahı ilk iş Ümit'in kişisel dosyasına bakmak oldu. Acil durumlarda aranacak kişi bölümünde, Eş: Güzin - 05** *** ** ** yazan numarayı aradım. Saat 10:00'du. "Efendim?" dedi Güzin. Nne diyeceğimi bilemeden telefonu kapadım. Numaramı gizlemiş olsam da tedirgindim. Aslında konuya nasıl girecektim ki, Yağ borcunuz var, ne zaman ödeyeceksiniz mi diyecektim? Bir yandan Sevgi'ye, Fatma'ya ve Merve'ye cevap yetiştirip, bir yandan Güzin'e nasıl ulaşırım diye düşünüyordum. Sonra Facede aradım, fotolarına baktım. Genelde aşırı kapalı fotolar, değişik camilerde fotolar falan. Arkadaşlık isteği göndermekten başka çarem yoktu. Yolladım, ne olursa olsun deyip. Saniyesinde kabul edildi.
"Merhaba!" yazdım. "Merhaba Orhan bey!" diye cevap yazdı. O gün akşama dek yazıştık. Saat 16.00'da çıkarken, Güzin bana, "O duyduğum sesleri ben de çıkarmak istiyorum!" diye yazdı. Meğer Merve'yi girerken görmüş, sonrasında eşime yağ ile ilgili mesaj çekmiş, sonra kimsenin olmadığını bildiğinden bizim kapıya kulağını dayayıp dinlemiş, sesler kesilince de kapıyı çalmış. Kendime, Orhan daha belanı mı istiyorsun, elindekiler varken? derken, sıraya Güzin girmişti. Ya bitkisel haptan ölecektim, ya da karıma yakalanıp infaz edilecektim :)
Güzin de whatsap listeme eklenmişti. Ama bu akşam sıra Merve'deydi. Her zamanki saatte onu işyerinden aldım, eve gittik. Merve her zamankinden temkinli girerken eve, elemanı okul arkadaşının hasta olup evde olduğunu söyledi. Sessizce odamıza geçtik, ama parmaklarım harekete geçince Merve sessiz olamıyordu. Onun çok sevdiği iki parmak her harekete geçtiğinde yeri göğü inletiyordu. Bir saat falan sonra sikişimiz bitip odadan çıktığımızda, mutfak tarafındaki harekete gözüm kaydı. İçeride muhteşem bir yaratık vardı: Sapsarı uzun dalgalı saçları sırtında, yemyeşil gözler, muhteşem bir yüz, taş gibi bir vücut. İnanılmaz güzel bir kadındı, burnunu çeker halde lavabo başında su içerek bize bakıyordu.
Merve farketmedi bile, ama ben orada kalıp ona çorbalar yapıp kendi elimle içirmek ister haldeydim :) Kadın yarı buruk, yarı gülümser halde baıyordu. Ama o anda yapacak bir şeyim yoktu, Merve ile birlikte çıktık. Güzin vardı daha, bu kadın da nerden çıktı diye düşündüm. Üstelik adını bile bilmiyordum. Benim kafa da, vücutta zıvanadan çıkmıştı artık :)
[Orhan]
65 notes · View notes
yasamsallik · 5 months
Text
Cimer in cevabi yazısı
🔶 CİMER DUYURDU !
3. 000.000.000.000 $
( ÜÇ TRİLYON DOLAR)
✒️ Y a z ı
Prof Dr. Rona Turanlı
CİMER, 18 yılda satılan kurumlar, yerler ve fabrikaların listesini açıkladı.
*SATILAN TERMİK SANTRALLER*
1. Seyitömer Termik Santrali
2. Kangal Termik Santrali
3. Yatağan Termik Santrali
4. Çatalağzı Termik Santrali
5. Yeniköy Termik Santrali
6. Orhaneli Termik Santrali
7. Tunçbilek Termik Santrali
8. Soma Termik Santrali
*SATILAN HİDROELEKTRİK SANTRALLERİ*
1. Ataköy Hidroelektrik
2. Beyköy Hidroelektrik
3. Çıldır Hidroelektrik
4. İkizdere Hidroelektrik
6. Kuzgun Hidroelektrik
6. Mercan Hidroelektrik
7. Tercan Hidroelektrik
8. Murgul Hidroelektrik
9. Denizli Jeotermal Santrali
*SATILAN ŞEKER *FABRİKALARI*
1. Kırşehir Şeker Fabrikası
2. Turhal Şeker Fabrikası
3. Çorum Şeker Fabrikası
4. Elbistan Şeker Fabrikası
5. Muş Şeker Fabrikası
6. Erzincan Şeker Fabrikası
7. Erzurum Şeker Fabrikası
8. Afyon Şeker Fabrikası
9. Bor Şeker Fabrikası
10. Alpullu Şeker
*SATILAN TEKEL BİNALARI*
1. Adana
2. Ballıca
3. Bitlis
4. İstanbul Sigara
5. Malatya.
6. Tokat
7. Yavşan Tuzlası
8. Ayvalık Tuzlası
9. Çamaltı Tuzlası
10. Çankırı K Tuzlası
11. Tuzluca Tuzlası
12. Sekili Tuzlası
13. Kağızman Tuzlası
14. Kaldırım Tuzlası
15. Kayacık Tuzlası
*SÜMER HOLDİNG'E BAĞLI ŞİRKETLER*
1. Mazıdağ Fosfat Tesisleri
2. Adıyaman İşletmesi
3. Malatya İşletmesi
4. TÜMOSAN İşletmesi
5. Bakırköy Konfeksiyon San.
6. Çanakkale Sentetik Deri İşletmesi
7. Diyarbakır İşletmesi
8. Beykoz Deri Kundura İşletmesi
9. Sarıkamış Ayakkabı İşletmesi
*SATILAN LİMANLAR*
1. Mersin Limanı
2. İskenderun Limanı
3. Samsun Limanı
4. Bandırma Limanı
5. Derince Limanı
6. Salıpazarı Limanı (Galataport)
7. Tekirdağ Limanı
8. Çeşme Limanı
9. Kuşadası Limanı
10. Dikili Limanı
11. Trabzon Limanı
*DİĞER SATILAN ŞİRKETLER*
1. Seyitömer Linyitleri
2. Güney Ege Linyitleri
3. Murgul Bakır İşletmesi
4. Samsun Bakır İşletmesi
5. Yeniköy Linyitleri İşletmesi
6. Bursa Linyitleri İşletmesi
7. Sakarya Traktör Sanayi
8. Ereğli Demir ve Çelik
9. Eti Alüminyum
10. Eti Bakır
11. Eti Elektrometalurji
12. Eti Gümüş
13. Eti Krom
14. Gübre Fabrikaları
15. PETKİM
16. TÜRK TELEKOM
18. TÜPRAŞ
19. SEKA Kâğıt Fabrikası"
AKP iktidara geldiğinden bugüne dek toplanan toplam vergi tutarı 2 trilyon 700 milyar $ ’dır.
Yurt dışından alınan kredi 454 milyar $ ’dır.
Özelleştirmeden elde edilen gelir 71 milyar $ ’dır.
Hazine ise 60 milyar $ eksi bakiyededir..
Bu demektir AKP döneminde toplam 3 trilyon 285 milyar $ para harcanmıştır.
Bu parayı 20 yıla bölersek yılda 164 milyar 250 milyon $ harcanmış demektir.
Bu rakamla yılda 96 Osman Gazi köprüsü yapılır.
41 Keban barajı yapılır.
23 adet şehir hastanesi yapılır.
320 adet Tokat havalimanı yapılır.
Hükümetin hizmet diye dayattığı tüm yatırımlar hazineden beş kuruş çıkmadan, vatandaşı 10-20 yıl arası borçlandırarak üstelikte fahiş fiyatlarla yapılan rant yatırımlarıdır.
Öyleyse kasada olması gereken 3 trilyon 285 milyar $ nerededir ?.
Şimdi anladınız mı 2002 ’den bu güne %120 artmış Hiper enflasyonun, 12 kat artmış dövizin, %100-200 arası zamlanmış zorunlu tüketim malzemelerinin, %66 ’sı yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan toplumsal çöküntünün nedenini..
Bir öğretim üyesi olarak “Türkiye ekonomisi nasıl batırılır” başlıklı bir kitap yazmam gerekseydi hiç endişe etmeden AKP’nin 22 yıllık iktidarını kaleme alırdım ve kitabın son cümlesini de “Aldıkça al, çaldıkça çal, istersen ver yüz arzuhal, ne sorgu var, ne sual” olarak bağlardım..
Şu asla unutmasın ki AKP, bu ülkenin böğrüne saplanmış paslı bir bıçaktır..
Prof. Dr. Rona Turanlı
34 notes · View notes
denizzzfm · 26 days
Text
siz burcunuza göre hangi padişahsınız slshslsslkdşssls orhan gazi çıktım
6 notes · View notes
fani1816 · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media
İlk namazı Somuncu Baba'nın kıldırdığı, Yıldırım Bayezid, Molla Fenari'nin Emir Sultan'ın cemaati olduğu Ulu Mabed.
Hele Ramazan yaklasmışken hemen yanıbaşındaki Gazi Orhan Camiinde Enderun usulü hatimle teravih kılmanın tadı paha biçilemez...
Çok güzelsin be canım Bursa...
10 notes · View notes
haziranzede · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
dünde böyle bir bursa gezisi oldu..belediye gezmeye götürüyor Muş bende katıldım. çok güzel ağırladılar bizi. önce cumalı kız orda hüzel bir kahvaltı edildi. köyü gezdik gerçekden çok güzel bir köy ve gidenlere mutlaka alış veriş yaomalarını tavsiye ederim baya uygundu. sonra pandoro müzesine gittik. çok duygulandım sanırım yaşlanıyırummaetık. Pandora müzesini çok çok beğendim.
ardindan emir sultan, yeşin cami Orhan Gazi ve Osman gaziye gittik. her gittiğimiz yerde bambaşka bir manevi hava vardı..İstanbul'da çok fazla turist oldugu için o manevi hava hissedilmiyor ama bursa d Abu manevi hava çok daha fazla hisssediliyor.şehir İstanbul'a göre daha bakir el değmemiş. çok fazla göçmen gördüm ve sanki tarihi yerlerin yamacındaki semtlerde daha muhavaxı yaşamlar var gibi geldi bana.
ulu cami ile gezi nihayete erdi. cmi geröekdnençok ihtişamlı. ordaki çarşılarda Eminönü ve kapalı çarşıyı andırıyor. mimarısı itibarı ile Emir han ve kozahan soluklanmak için çok güzel yerler.
çok güzel bir geziydi, çokda yoruldum. bu şekilde yarı tatilise nihayee erdirmiş olduk..
10 notes · View notes
ottomanladies · 4 days
Note
Hello, I hope you are doing well, I love your content but I was confused by a subject you brought up
You mentioned in one of your posts that Nilüfer was most likely a consort of slave origin, and then you rely on the Mekce document to claim that Orhan had two other consorts called Melek and Efendi.
I would like to know what recent historians base their claim that Nilüfer was a slave on, apart from her first name? Which could very well have been changed following her conversion to Islam, I see absolutely nothing that proves that this is the case, quite the contrary, and by the way, who decreed that Nilüfer was a slave name? 😭
According to the majority of historians, Nilüfer was the daughter of the Tekfur/Ruler of Yarhisar.
It is said that Nilüfer arrived after 1324 because she is not mentioned in the Mekce document, and that this is sufficient evidence to say that she was not there before and that the stories about her are false, but absolutely not. This document is not a family document in any way, all the children of Orhan and Osman are not mentioned, and neither is Asporça Hatun, although it is absolutely certain that she became Orhan's wife well before 1324 since she gave birth to Ibrahim in 1316. And you basing your theory on Nilüfer being a slave because she arrived after 1324, while you say that she is the mother of Suleyman who was born around 1316? In addition to this, in this document, Efendi and Melek are not certified or mentioned as Orhan's wives in this document, unlike his sister Fatma who is clearly mentioned as Osman’s daughter, so where does this information come from? Efendi, Mal Bint ömer and Melek are all mentioned at the bottom of the document and are the three people whose identities are not identified (this was also confirmed by Leslie Pierce)
Also I don’t know what’s so important for everyone about that Mekçe document? In 1941, Halil Ismail Uzuncarsili published the 1324 Mekçe Property Charter from the documents found in Topkapi Saray, where indeed Efendi and Melek are mentioned (not described as Orhan’s wives they are just witnesses), everybody take in consideration that document but ignore the other charter made by Halil Ismail Uzancarsili published after 1963, this one actually prepared by Orhan Gazi himself in 1360 after the death of his eldest son Süleyman, where Nilüfer IS mentioned, Efendi and Melek aren’t.
Efendi was only Orhan's cousin and Melek was more likely his niece, them being mentioned in the Mekce doesn’t mean they were wives of Orhan?
Moreover, this theory can also be easily denied due to the fact that the title of "Hatun" was not used with their names (like Fatma *HATUN* Bint Osman for example), which was unlikely as the name of all other noble or even common women was followed by this title, let alone the wives of an Ottoman ruler.
All the claims about “Efendi” and “Melek” being Orhan’s wives are completely baseless and were only made by Feridun Emecen after 725 years.
The so-called Bayalun is also more likely Nilüfer, it is said that it is one of her names. There is this book of travels by Ibn Batuta who himself mentions that Nilufer Hatun was Beylun Hatun. In John Freely's book it is also mentioned exactly the same thing, Beylun Hatun was Nilufer Hatun
You also say that Theodora was Orhan's favorite wife, while her marriage with Orhan was for purely political reasons, Orhan probably didn't even welcome her and she was taken care of in the Ottoman lands by eunuchs like it is mentioned in the book" Eunuchs in the Byzantine history and society". Theodora was 16 when she married and Orhan 66? Unless Orhan has some strange sharpness, I doubt she was his favorite, especially when the great love story of Orhan and Nilüfer is so well described in the many history books read, presented and approved at the court of the Ottoman Sultans Bayezid II and Murad III :)
That grant land which apparently identifies Efendi as Orhan's wife, I wonder if anybody ever saw this document because I don’t think so? It is in Leslie.p's book okay, but this isn’t a proof?
Orhan had three confirmed wives in his life and these are most probably the only ones he had: Nilüfer, Asporça and Theodora.
And I wonder where is it stated that Orhan had a Serbian wife, because I checked Oztuna’s work on O.E and all he has talked about is politics and the era of yavuz and kanuni and until now I myself couldn’t find anything in which he talked about the wives of sultan or like the even slightest mention
Regarding Alderson and his claims (that I didn’t find btw) pointing out that Orhan had a Serbian wife, I wonder where he got that from, and I don't think his statements are really true, for example If we follow his logic almost all of Mehmed III's children were born from Handan and he also completely denied the fact that Murad III had a daughter named Hümaşah 💀 In addition to this, he also wrote that Orhan died in 1360 and that Murad executed his brother Suleyman’s son, I don’t even know where the Serbian wife thing comes from. All Alderson said about Nilüfer and Orhan was just that they got married in 1299
There are so many sources that claim that Orhan only had 3 wives, and that Nilüfer, the Byzantine Tekfur’s daughter was his favorite wife, I can share them with you but expect it to be long 😭, sorry if I seemed rude, it was not my intention, have a nice day! And again I love your content! ❤️
I'm sorry but I'm a little confused because I looked into my blog and I've never claimed any of this stuff.
A little disclaimer before I go on, though: I don't do historical research for every post I make because otherwise, I'd post once a year. Everything I have written on this blog has been taken from books, so it's not me claiming anything. It is true that in this post, related to Orhan's and Bayezid's consort, I did not include sources but the bookshelf page contains all the sources I usually use.
Now:
You mentioned in one of your posts that Nilüfer was most likely a consort of slave origin, and then you rely on the Mekce document to claim that Orhan had two other consorts called Melek and Efendi.
I have no idea what this Mekce document is, I have never used it nor seen it. That Nilüfer was "most likely" a concubine (words are important) is something that Peirce says in The Imperial Harem:
Nilüfer's name, Persian for "water lily", argues for a greater likelihood that she was a concubine, since it was typical of the mostly Persian names given to concubines in the fourteenth and fifteenth centuries, many of which were names of birds and flowers. Further evidence that Nilüfer might have entered Orhan’s household as a slave concubine is the fact that slaves were an abundant commodity in the Turkish principalities of western Anatolia by the time of her son Murad’s birth. Ibn Battuta reported that the ruler of the rival Turkish principality of Aydın had twenty Greek slaves standing at attention at the entrance to his palace; indeed, he gave the traveler a Greek slave woman as a gift. The household of Osman contained slaves used in combat and probably household slaves as well, although historical tradition represents the estate of the deceased ruler as modest and typically nomadic: a robe, flank armor, a saltcellar, a spoon holder, soft high houseboots, several stables of good horses, several flocks of sheep, a few wild mares, and several pairs of saddle pads.31 By the beginning of Orhan’s reign, slaves taken in conquest may have been a standard feature of soldier households in the Ottoman principality: Orhan purchased slaves from his followers in order to provide for the defense of the newly conquered fortress cities.
I have simply reported what Peirce said in The Imperial Harem.
And you basing your theory on Nilüfer being a slave because she arrived after 1324, while you say that she is the mother of Suleyman who was born around 1316?
Again, I don't understand why you're thinking *I* am the one who came up with the theory. I didn't. I've never studied Orhan's family as it is not a subject I'm particularly interested in.
This, again, is written in The Imperial Harem:
The principal witnesses of the 1324 endowment deed cited above were family members; the hierarchical order of the signatories suggests that two of the four female witnesses—Melek and Efendi—were wives of Orhan (the other two were Fatma Khatun, Orhan’s sister, and Mal Khatun). Efendi, identified as “Eftendize” in the record of a land grant Orhan made to her as his wife, may have been Orhan’s cousin, the daughter of Osman’s brother Gündüz. If so, this first-cousin marriage may have functioned to seal Gündüz’s loyalty to Osman. Melek appears in no histories or other documents that have come to light; if indeed she was married to Orhan, she may have been the mother of Sultan, who is known to us as one of Orhan’s sons only through his appearance as a signatory to the deed and who must have died before his father. Another of Orhan’s wives, and the mother of his son İbrahim and two daughters, Fatma and Seljuk, was Asporça. Nothing else is known about her except that Osman granted this daughter-in-law several villages, which she then deeded to her descendents in 1323, making her son her executor.
All the claims about Efendi, Melek, Bayalun... I know nothing about this. I simply reported what I've found in books written by other people. Just take it up to them.
You also say that Theodora was Orhan's favorite wife, while her marriage with Orhan was for purely political reasons, Orhan probably didn't even welcome her and she was taken care of in the Ottoman lands by eunuchs like it is mentioned in the book" Eunuchs in the Byzantine history and society". Theodora was 16 when she married and Orhan 66? Unless Orhan has some strange sharpness, I doubt she was his favorite, especially when the great love story of Orhan and Nilüfer is so well described in the many history books read, presented and approved at the court of the Ottoman Sultans Bayezid II and Murad III :)
I really have no idea where I said this because I looked for posts where I mentioned Theodora but I didn't find anything. This is what I said about her when I was asked to talk about Orhan's consorts:
Tumblr media
And I wonder where is it stated that Orhan had a Serbian wife, because I checked Oztuna’s work on O.E and all he has talked about is politics and the era of yavuz and kanuni and until now I myself couldn’t find anything in which he talked about the wives of sultan or like the even slightest mention
I don't know what O.E is but I use Devletler ve Hanedanlar. This said, it's not Oztuna who said Orhan had a Serbian wife, but Alderson:
Tumblr media
Stefan Uroš IV Dušan was King of Serbia, hence his daughter was Serbian.
Regarding Alderson and his claims (that I didn’t find btw) pointing out that Orhan had a Serbian wife, I wonder where he got that from, and I don't think his statements are really true, for example If we follow his logic almost all of Mehmed III's children were born from Handan and he also completely denied the fact that Murad III had a daughter named Hümaşah 💀 In addition to this, he also wrote that Orhan died in 1360 and that Murad executed his brother Suleyman’s son, I don’t even know where the Serbian wife thing comes from. All Alderson said about Nilüfer and Orhan was just that they got married in 1299
Even if he's wrong, which I don't know, I had to include this second Theodora in my post about Orhan's consorts just for completeness. Also, Alderson cannot be completely discarded just because he's sometimes wrong. He also wrote in the 50s.
I'm honestly perplexed because I feel like you confused me with another person, as I have never said anything that you claim I have said.
EDIT: I haven't forgotten about the other asks in my inbox, I'm just reading everything carefully. Please be patient 🙏🏻
2 notes · View notes