Tumgik
#saldıranlar
ziyapasa-01 · 2 months
Text
Atatürk’e saldıranlar genellikle "AKLİ dengesi yerinde değil"denilerek serbest bırakılıyor. Demek ki Atatürk düşmanları GERİZEKALI
Tumblr media
16 notes · View notes
delitay · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
* 15 temmuz gecesi;
tankların arasından sıvışıp kaçanlar racon kesiyorlar.
* 15 temmuz gecesi;
ATM lere, marketlere koşanlar, sala okuyan müzzinlere saldıranlar efelik taslıyorlar
* 15 temmuz gecesi;
evlerinin balkonundan tankları alkışlayanlar kabadayıcılık oynuyorlar.
Siz o pankartı 15 temmuz gecesi asacaktınız...
Sizi gidi sahte kabadayılar siziii...
19 notes · View notes
gokhanerturkey · 10 months
Text
Tumblr media
Cenneti mi Merak Ediyorsun
Yaraları sarmayanlar
Saldıranlardır saldıranlar
Bu kadar fakir varsa
Sebebi mal yığanlardır mal yığanlar
Cenneti mi merak ediyorsun
Yok canından paylaşanlardır paylaşanlar
Cehennem de yaşayanlar
İnsana yatırım yapmayıp
Bu zevkten mahrum kalanlardır kalanlar
Gökhan ER
I 18 Kasım 2023 I
0 notes
erol25030 · 10 months
Video
youtube
Suphi Tüfeyli: İdlib'e saldıranlar Haçlılar gibidir
0 notes
cointahmin · 11 months
Text
Temmuz ayında milyonluk hack teşebbüsünün kurbanı olan Curve Finance, ünlü şirketlerden dayanak almaya devam ediyor. Önder kripto borsası Binance’de DeFi altcoin projesi için yardım eli uzatmıştı. Son atak, ünlü kripto yatırımcısı DWF Labs’den geldi.DWF Labs, milyonluk altcoin için garanti veriyorCurve Finance, 30 Temmuz’da birkaç stable havuzunda güvenlik açığı ihlalleri yaşadı. Saldıranlar kısa müddette DeFi altcoin projesinden milyon CRV çaldı. Bu hack, kurucu Michael Egorov’ın vadeli durumlarını tasfiye riski ile karşı karşıya bıraktı. cointahmin.com olarak aktardığımız üzere, Egorov için likidite sağlayan ortasında Binance’de yer aldı. Başkaları DWF Labs’in de dahil olduğu ünlü kripto şirketlerini içeriyor.Son gelişmelerde, kripto şirketi DWF Labs, 2 milyon Curve Token (CRV) için garanti veriyor. Lookonchain bugün şirketin CRV rezervlerini soğuk cüzdanlara çektiğini bildirdi.https://twitter.com/lookonchain/status/1696449894985465921 DWF Labs kurucusu Andrei Grachev’da muştuyu X hesabından verdi. Kurucu, şirketin 2 milyon CRV’yi Binance’den uzaklaştırdığını paylaştı. Bu dolanımdan büyük ölçüde CRV’nin çekildiğini manasına geliyor. Grachev’un açıklamalarına nazaran:Az evvel Binance’ten zincir üzerindeki cüzdanımıza 2 milyon CRV gönderdik. Biraz envanter idaresi yapıyorum. Tahminen gelecekte Binance’e coinlere geri göndeririz, sizi haberdar ederiz! Kriptonun tadını çıkarın, erdeme =)
0 notes
lolonolo-com · 1 year
Text
Etkili Sunum Teknikleri 2022-2023 Vize Soruları
Etkili Sunum Teknikleri 2022-2023 Vize Soruları 1. Konuşmacının otoritesine sözlü olarak meydan okuyan ya da saldıranlar; geriye çekilerek ortamı bulandırma yolunu seçenler olarak ifade edilen dinleyici davranışı sergileyen katılımcılara verilen ad aşağıdakilerden hangisidir? A) Düşünceli katılımcı B) Pasif katılımcı C) Düşman katılımcı D) Rekabetçi katılımcı E) İsteksiz katılımcı Cevap : C)…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seslimeram · 1 year
Text
Yeni Yüzyılın Ülkesinden...
Tumblr media
Şaşırtmıyor artık hiçbir fecaat, hiçbir kırım, hiçbir kırılma. Denetim, gözetim, tahakküm üçlemesinin refakatinde kurumsallaştırılan ismi yeni olan ülkenin var ettiği her şeyin ama her bir şeyin kanıksandığı, şaşırtmadığı bir menzilde hayat ikame olunuyor. Sarayın, tümü o iletişim başkanlığının kuklalarına dönüşen yaygın medyanın var ettiği ülke imgesi tüm o menzilin her ne halde olduğunu da a’dan z’ye kadar bildiriyor. Açılış baş efendi bunu ve şunu dedi, esiş gürleyiş, şahlanış dönemi fasaryaları, birkaç fasıl nabza göre şerbetleri boca etmeler. Bugün de şu bu ve o şehirlerimizdeki muhalif görünümlü yozlaşmış yerler, mevkiler belediyesinden muhtarlıklarına hiçbir şeye yetişemediler. Anca heykel dikmeyi bilir o cehapeler, neler kimler. Üzerine boca edilen şu meşum memleketin asmalı / kesme ihtiva eden halleri. Sokak sokak, mahalle mahalle birbirine saldıranlar, silahlarını güvenip terörün ta kendisini var edenler, serseri mayınlar, serseri olmaktan çıkan kurşunlar ve hiç bitimsiz kaos. Bunlar üstüne bir gıdım diyet haberleri, hiç bitmeyen bodrum geyikleri ve daha nice seçme saçmalar, evet bir de 4chan nam yayının suna geldiği, komiklik sınırları dahilinde bile görülemeyecek dünyadan neşe saçtığı iddia eden acuze görüntüler ve daim kapanış. Bir haber bülteninden belirgin bir biçimde hiçbir şey alınamadığının sureti aşağı yukarı yirmi bir koca yıldır, demokratikleşme, eşitlik, adalet, hakkaniyet, hürriyet ve sahi ama sahici bir adalet tahayyülü yerine ikame edilenlerle o şaşırtmayan imaj, gerçekliğin ta kendisi ilan edilir.
Haberdar etmesini beklediğiniz bir yapımın haberden çok cerahatin normalleştirilmesine tanıklık edilir. Bodoslamadan var edilmiş her şeyle her an maniple ediliyor hayat. Ne sahi ama sahici bir halde hakikatten bahis var, ne haktan, hukuktan, hürriyetten bahis. Sarayı kızdırmayalım diye bir yer yurdun yaşadığı dram, duhul eden endişe verici her şeyden tek satır söz açılmaz. Bütünüyle perdeleme bahsidir mesele. Şaşırma tahayyülü yerle yeksan ediliyor. Yaraların bir yirmi dört saat dahi konuşulmadığı yer gerçek kılınıyor. Depremin fecaati üstünden daha altı ay geçmiş, geçmemişken mevzu mesel dahi edilmiyor hiçbir ama hiçbir yerde. İstanbul depreminin korkunçluğuna dair birkaç tespitin hemen alelacele boğuntuya konulması haricinde handiyse yüz binlerce insanın hayatına mal olmuş yıkıma dair kimseler bir şey sormasın, bilmesin de zaten isteniyor. Dibine ta dibine itildiğimiz ol ekonomik cenderenin aşamaları daha da fazla gırtlağa çökmek, sinekten yağ çıkartmak için olmadık vergileri sıradan insanlara yük kılmak mesela konuşulmasın isteniyor. Tek bir an olsun sorgulanmasın. Muktedir avaz avaz emeklileri iyileştirdik, memurların maaş zamlarını güncelledik, ona destek buna arka çıktık derken, sosyal devlet olmasını çoktan geçmiş, yok etmiş bir ülkede kuru gıda için verilen parti damgalı yardım kartlarıyla bir ay nasıl geçirilir mesela bunu da görmeyelim istiyorlar. Hakikat bu ekranlarda böyle açıkça kuşatılıp / yok ediliyor. Uzayıp giden sıralar, eksiklikleri tamamlayabilmek için alınmaya çalışılan borçlar, harçlar yok addediliyor.
Üzerinde oynanmış gıda maddeleri meseli konuşturulmuyor misal. Bütünüyle zar zor açık bir biçimde hata götürmeyen bir ucu ucuna yeterlilik söz konusuyken, üç harfli lafta daim indirimli ürün satan marketler başta olmak üzere, üstünde oynanmış, genetiği bozulmuş ya da modifiye edilmiş olagelen gıda maddeleriyle bir başımıza konulmamız dertten hiç sayılmaz. Kanserojen etkili yumurta, içinde temizlik maddesine konulan koruyuculardan barındıran dondurma, asgarisinin üç katı pestit barındıran limon, süte benzer denilen ama içeriğinde sütün illüzyonunu barındıran plastik içecekler, alkolü zararlı diye addederken onu katbekat aşan boyalı sular, sulu boyalardan mülhem paflar küfler, sigaradan çıkartılan zehirlerin tek seferde dayatıldığı, damıtılmış kimyasal ürünler ve nicesi mevzu edilmesin istenir. Bariz şok doktrinleri arasında bir tarım yurdu olduğu zikredilen memleketten daha doğru düzgün sebze, meyvenin neden kalmadığı, bırakılmadığı sorgulanmasın. Alenen ve o kadar yalın bir biçimde zehirlerle takdis edilmiş, kare karpuz, bilmiyoruz neye benzer o avokado, pembe domates, bilmem ne organik muzu vesaire diye bildirilirken aslında tüket ve ölü gerçek kılan bir paradigma kılan ülke konuşulmasın istenir. Dahası şahaneler yapıp edecek diye müjdelenen bakan efendinin, Tüik başkanını arayıp gerçek enflasyon verisini açıklayın, program yapamıyorum kulis bilgisinin dahi inkarla, sabahtan akşama yalandır, kesin bilgi diye geçiştirildiği bir zeminde hangi mefhum sahiden konuşulabilir, konuşulur ki!
Özer Akdemir’in Evrensel Gazetesindeki haberini aktaralım: “Danıştay 6. Dairesi Çanakkale Bayramiç ilçesi yakınlarındaki Cengiz Holdinge ait bakır - altın madenine verilen ÇED raporunun iptali yönündeki mahkeme kararına yapılan itirazı reddetti. Danıştayın bu kararı ile madenin ÇED olumlu raporunun iptali yönündeki kararı kesinleşirken şirket ise bu mahkeme kararına rağmen yörede maden tesislerinin inşaatı için ağaç kesimlerine başladı.
Cengiz Holdingin Bayramiç Hacıbekirler Köyü yakınlarındaki maden projesi için verilen ÇED raporuna aralarında Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Türk Tabipler Birliği, Çanakkale Barosu, İHD Genel Merkezi gibi kurumların yanı sıra 70'in üzerinde yurttaşın da bireysel olarak davacı oldu.
Davacı kurumlardan İHD, TTB ve bazı yurttaşların dava açamayacağı yönünde karar veren Çanakkale 1. İdare Mahkemesi projeye verilen ÇED raporunun da hukuka uygun olmadığına karar verdi. Bu karara Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Danıştayda itiraz edildi.
TETKİK HAKİM MAHKEME KARARI ONANSIN DEDİ
Dava Dosyasını inceleyen Danıştay Tetkik Hakimi Nagihan Pınar "Ruhsat alanında bulunan tüm arkeolojik unsurların varlığının ve ÇED alanıyla etkileşiminin tam olarak ortaya konulamadığı anlaşıldığından, bu yönüyle de eksik olan ÇED raporuna dayanılarak verilen ÇED Olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı yönündeki gerekçenin de eklenmesi suretiyle mahkeme kararının onanması gerektiği" yönünde görüş bildirdi.
BAKANLIĞIN YEREL MAHKEME KARARINA İTİRAZI REDDEDİLDİ
Bu görüşün ardından Danıştay 6. Dairesi, "Çanakkale 1. İdare Mahkemesince verilen kararın ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın temyiz edilen kısmının onanmasına" karar verdi. Oy çokluğu ile alınan kararda karşı oy yazısını yazan hakim ise bilirkişi raporunda çelişkili görüşler olduğunu ileri sürerek yeni bir bilirkişi incelemesinin ardından karar verilmesi yönünde görüş bildirdi.
CENGİZ’E KARŞI DAHA ÖNCE KAZANDIĞIMIZ İLK DAVAMIZ DANIŞTAY TARAFINDAN DA ONAYLANDI
Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği yaptıkları açıklamada, karara sevindiklerini belirterek, “Ancak şirket 2. ÇED süreci başlatarak yeniden ÇED olumlu kararı aldı. Bizler de 95 davacı ile yeniden dava açtık. Dava süreci devam ediyor. Ne yazık ki Cengiz Holding Kazdağları'na geri dönüşsüz zararlar verecek olan Halilağa Bakır Madeni projesinde şantiye alanı ve yol inşaatları için ağaç kesimlerine başladı.” denildi.”
Şaşırtmıyor hiçbir şey. Bütünüyle nobran, kesintisiz bir yıkım biçimlendirilirken hala açık bir biçimde adalet tahayyülünün varlığını kanıtlamak isteyenlere rağmen, yıkımlar gerçek kılınıyor. Önce Akbelen şimdi de Bayramiç. Kazdağları! Daha öncesinde ol kolluk eliyle yakılan, Lice ve Cudi. Öncesiyle ve sonrasıyla nice tahakküme rehin edilip yok edilen saha, alan ve yer. Cengiz Holding gibi en büyük var ettiği eylem olarak “milletin a. koymak” olarak var edilmiş cerahati tek tek, yer yer, alan alan ama bir gün ama her gün yeniden var ederek tüm ihtimalleri ve katliamları yeniden bina ederek sunan bir yapının nesi şaşırtmaz halbuki değil mi? Tümüyle normatif mefhumunu zayi etmiş olagelen bir yer, bir yurtta tahakkümün nelere mahal verdiği, yönetim katının her neleri göz ardı ettiği birkaç satırlık baş efendinin cümlesinden anlaşılabilir, aktaralım: “Güney Ege'de kullanılan elektriğin neredeyse 3'te 2'sini üreten Akbelen Termik Santralı ülkemiz için milli bir değer konumundadır. Santralımızın kaynağını azalttığı için kömürle faaliyetine devam etmesi gerekiyor. Avrupa'nın hiçbir yerinde kömürle üretimin artılmasına karşı çıkılmazken, Türkiye'de ağaç sevgisi adında provokatif eylemler yapılmaktadır. Ülkemizin ormanlarının arttığı ilgili kurumlar tarafından sürekli olarak açıklanmıştır. Kampanyaları ağaç sevgisiyle izah edemeyeceğimiz açıktır. Çevreci görünümlü marjinallere aldırmıyor, sadece işimize bakıyoruz.” Gezi Başkaldırısından bu yana hiç tükenmemiş bir nefretten mülhem olagelen cerahatli tavırla, o marjinal, bu terörist, şu bilmem ne diyerek nasıl yol alındığı yeterince iç kıyıcı değil midir?
Sendika.org’a bağlanalım: “6 Şubat günü meydana gelen depremlerin altıncı ayında Hatay’da kitlesel bir yürüyüş düzenlendi. Harbiye Yeşilpınar Kavşağında bir araya gelen yüzlerce kişi Aşağıokçular Mahallesi’ne yürüdü.
Halkevleri, TİP, TÖP, Kaldıraç’ın çağrısıyla “Yıkımın altıncı ayında haklarımız için yürüyoruz” diyenler renkli pankartları ve dövizleriyle, davullarıyla, sloganlarla yürüyüşe geçti. Yürüyüş kortejinin en önünde “İnsanca yaşam istiyoruz” pankartı ve meşaleler taşındı.
Yürüyüşte, nitelikli geçici barınma sorunu çözülmediği kentte Valiliğin çadırları kaldırıp halkı toplama kampı görünümündeki konteyner kentlere sürme girişimlerini protesto etmek için bir de çadır taşındı.
Yaşam Meclisleri’nin hazırladığı çadırın üzerindeki “Ne çadır ne toplama kampı mahallemizde nitelikli barınma istiyoruz” ve “6. ay. Bıçak kemikte. Su, barınma, sağlık, eğitim, hijyen, ilaçlama, elektrik yok” yazılamaları dikkat çekti.
Halkevci Kadınlar, “Devlet yok dayanışma var” yazılı dövizi taşırken, Türkiye İşçi Partisi üyeleri de Hatay Milletvekili Can Atalay’ın fotoğrafları ile “Can Atalay Meclise” talebini öne çıkardı.
Unutmak, affetmek, helalleşmek yok!
“Deprem değil bu bir katliam” ve ��Hatay’ın hesabı sorulacak” sloganlarıyla yürüyüş sona ererken Aşağıokçular Mahallesi’nde bir basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklaması öncesinde meydandaki karanlık, meşalelerle, telefon ışıklarıyla aydınlatıldı. Sonrasında depremlerde hayatını kaybedenler için 1 dakikalık saygı duruşuna geçildi. “Unutmak yok affetmek yok helalleşmek yok” sloganıyla açıklamaya geçildi.
Açıklamada “10 binlerce canımızı aramızdan alan 100 binlerce insanı yersiz yurtsuz bırakan milyonları etkileyen depremlerin 6. ayı” denilerek kaybedilenler anıldı, sorumlulardan hesap sorulacağı bir kez daha vurgulandı.
Dikmece direnişine selam
“Adalet Hatay’ın elleriyle gelecek” sloganının ardından Can Atalay’ın gönderdiği mesaj okundu. “Can çıkacak Hatay’ın hesabı sorulacak” sloganı atıldı. Can Atalay’ın mesajı “Bu mücadeleyi beraber yürüteceğimiz günler yakındır” diye bitti.
Direnişin sürdüğü Dikmece’ye Akbelen’e Cudi’ye selam gönderildi. “Dikmece halkı yalnız değildir” sloganı hep bir ağızdan söylendi. Moloz döküm alanlarına karşı Samandağ’daki direniş hatırlatılarak Dikmece’de de direnişin kazanacağı vurguladı.
Eğitim hakkına yapılan vurgu ile çocukların okullarının geri verilmesi istendi. Çadır alanlarının görevliler tarafından gezildiğini ve çadırların boşaltılması uyarısı yapıldığı söylenerek “Hiç kimseye zorla çadırından mahallesinden çıkaramazsınız. Nitelikli barınma hakkımızı istiyoruz” denildi.
Ardından “Haklıyız kazanacağız”, “Gündoğdu” ve “Çav Bella” marşları hep bir ağızdan söylendi. Eylem “Direne direne kazanacağız” sloganıyla sona erdi.”
Noksansız bir mahvetme, yeryüzünde cehennemi bir tahayyülün pratiğe dönüşmesinin üstünden tam altı ay geçmiştir. İnsanca yaşamak istiyoruz isyanının her nasıl duyulmadığı artık önemsiz bir detaya indirgendiği, o yaralarıyla bir başına konulan insanların hepsinde her an karşımıza çıkartılır. Devletin biz halledeceğiz, oldu bitti diye müjdeler verirken bile heder ettiği, yok etmelere rehin kıldığı hayatların seslenişleri vardır Antakya’dan çıka gelen itirazda. Bir yaşam akdinin çürümeye rehin edildiği, deprem gibi bir felaketin ardından onca zaman geçmesine karşın halen barınma sorunlarından, su sorununa, en temel gıdaya ulaşırken var edilen sorunlardan, hijyen problemlerine birbiriyle bağlantılı bir cendere var edilmiştir. Bunca kayıtsızlık içerisinde o itiraz, unutturmayacağız bahsinin sadece depreme yönelik bir tavrı değil, yıkım sonrası bir türlü insanlara el uzatmaya çabayı tam olarak var edemeyen devletin ta kendisine bir itirazdır. Susmak yerine sahiden bir yüzleşme, yaraları sarabilmek adına elzem olanı duyabilecek kimseler var mıdır, kalmış mıdır?
Şaşırtmıyor artık hiçbir mesele, vaka, yıkım. Her şey belirgin bir türbülansa rehin edilip, paldır küldür alavere dalavere yerle bir edilirken, ayakta olduğu söylenen ülkenin dünün en beter hallerini yeniden ve yeniden imal eden bir menzile dönüşümü sürekli var ediliyor her şey kendiliğinden görünür kılınıyor. Haberdar olmak bir yana artık hiçbir şeyden tek satır mevzu çıkartılmadığı bir ezber şablonunda memleketin dönüşümü süreğen kılınıyor. Her şey olabilir, her an olabilir, oluyor. Bütünüyle sabahına hatırlanmayacak yaralarla, hep ama her dem sınavlarla, bedel ve diyetlerle bir ülkedeki yaşam akdinin feshine tam gaz devam olunuyor artık. Bugün, şu raddede gördüğümüz eğer ki o aptal kutusu kılınmış olagelen teslimiyetçi medyadan hayat hakkımızı geri alamazsak çok daha yalın yıkımların bizleri beklediğidir. Günümüz yaz, günler uzun, önümüz kış her şey kısacık bir zamana, ana rehin kılınacak. Hayatı yıkımla takas eden, tükenişe sevk eden, tüm gündelik değerleri, asgari olanın ucubelik dolaylarına rehin edildiği / bilindiği bir zeminde, kapkaranlık hayatı kuşatırken bunlar da gelir bunlar da geçer mi sahiden? Sahiden mi? Şaşırmıyor musunuz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Kazdağları Kardeşliği – Twitter via Bianet
0 notes
olumsuzsozler · 1 year
Text
Tumblr media
İnsan türünün gelişimini, zihin ve bilinç seviyesini yukarı taşıyamamasının tek ve en etkin duvarı mevcut eski inanç biçimleri dinlerdir. Bu çocuk alışkanlığı dinler, insanın düşünmesini, insan olmasını engeller! #PusulaÖlümsüzSözler Çıkar ve Egosuna düşkün insanın yemeyeceği nane yok! Her dona girer, Mehdi&Mesih bile olur. Yeterki menfaati elden gitmesin “güzelim dini(!)” aslında Taptığı “Paradır” Gerisi laf kalabalığı ve Takındığı Maske. #PusulaÖlümsüzSözler İnsanoğlu yarattığı tanrının özelliklerine kendini benzetmesi ve onları kendinden başka dışarıda sanki somut bir tanrı varda, ona özenmesi, tutarsızlıktır. İnsanın kendisini aldatması ve avutmasından başkası değildir.! #PusulaÖlümsüzSözler Bir ateist hayatı boyunca düzinelerce kitap okur ve daha öğrenecek çok şeyi olduğunu düşünür. Bir dindar ise yarım yamalak okuduğu hatta bazıları okumaktan korktuğu, tek kitap ile hayatın sırlarını çözdüğüne inanır. #PusulaÖlümsüzSözler Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi oldukdan sonra, artık etrafımızda “Psikopatlar, Şizofrenler, Narsistler, Akıl hastalarından” dolmuş vaziyette, normal bir insan bulmak imkansız oldu. #PusulaÖlümsüzSözler Doğumundan 5 dakika sonra ismine, milliyetine, dinine, mezhebine karar verirler ve sen ömrünün geri kalan kısmını şeçmediğin şeyleri savunarak geçirirsin. Bunu kabullenmeyen insanlar ise bunu kabullenenler tarafından taşlanır. #PusulaÖlümsüzSözler 1500 yıldır özellikle Türkiye'deki dincilerin, Entelektüel olarak ağızlarında tek sakız, topu topu birikimleri, öğrendikleri tek bir kelime var “TEMELLENDİRME” Onuda sözel olarak, mana olarak dahi anlayacak, gıram “akıl mantık ve izanları” malesef yok! #PusulaÖlümsüzSözler Aylardır, Günlerdir, Sosyal Medyada; Yazarı çizeri, Aydını, Üyesi, Halktan Vatandaşı, Gazetecisi, Akademisyeni, Siyasal İslamcıların, “İktidarın ve Politikacıların”, Çürümüşlüğünü, Kokuşmuşluğunu, Yolsuzluğunu anlatıp duruyorlar. Sonuç : KOÇAMAN SIFIR. ( 0 ) #PusulaÖlümsüzSözler Bilgi ve kitapdan nefret eden cahil , tembel toplumlar iki şeyin gazına çok çabuk gelirler. “Din ve Mlliyetçilik. Böylesi bir toplum, kişi dedikodusu yapanları kahraman yaparlar. Kaba dayı, kasabalı, dizilerin revaç bulması bundandır. Kişilere saldıranlar hep bunlardır. #PusulaÖlümsüzSözler Gerçekleri görenlerde azınlıkta onlarada deli damgası vuruyorlar etkisiz kılıyorlar. Sistem çöksede koksada yaşatmaya devam ettiriyorlar akılsızlıkları sıra.. Daha dibe vuracak öyle gözküyor! Sözde etkisini kaybetti. Güç zehirler. Gözleri kör eder. Dinde aklı yok eder. Bunların hepsi var. #PusulaÖlümsüzSözler
0 notes
korelist · 2 years
Text
Tumblr media
THE TALE OF NOK-DU //  KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,8 Benim Puanım: 7
Drama: The Tale of Nokdu (English title) / The Joseon Romantic-Comedy Tale of Nok-Du (literal title)
Hangul: 조선로코 녹두전
Director: Kim Dong-Whee
Writer: Hye Jin Yang (webcomic), Im Ye-Jin, Baek So-Yeon
Date: 2019
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Jang Dong-Yoon, Kim So-Hyun, Kang Tae-Oh, Jung Joon-Ho, Kim Tae-Woo
 2019 KBS Drama Awards - December 31, 2019
Excellent Actor (Jang Dong-Yoon)
Excellent Actress (Kim So-Hyun)
Best New Actor (Kang Tae-Oh)
Best Youth Actress (Park Da-Yeon)
Best Couple Award (Jang Dong-Yoon & Kim So-Hyun)
 Hazır dönem dizisi olan Love in the Moonlight ‘ı yeni bitirmişken, yine adem elmasının ne olduğunun keşfedilmediği başka bir dönem dizinden devam ettim. Denk mi geldi bilmiyorum Love in the Moonlight dizisinde bir kızın erkek kılığında saraya girmesi konu edilirken burada tam tersi bir erkeğin kadın kılığında saraya girmesi konu edilmiş. Dizi yine bir webtoon uyarlaması ama dizi senaristi senaryolaştırma kısmında yardımcı olmuş. Konusuna gelecek olursak;
Jeon Nok-Du (Jang Dong-Yoon) ailesi ile gözden uzak küçük bir köyde yaşarken bir grup tarafından saldırıya uğruyorlar. Saldıranları savuştursa da o sırada abisi yaralanıyor. Nok-du da saldırganların kim olduğunu öğrenmek için peşlerine düşüyor. Uzun bir kovalamaca sonrasında saldıranlar gizli bir yerden geçip gözden kaybolunca Nok-du da peşlerinden giriyor. Ancak girdiği yer bir dul köyü olunca, orada işin aslını çözebilmek için kadın kılığına girmek zorunda kalıyor. Jang Dong-Yoon o kadar güzel bir yüze sahip ki gerçekten kadın olduğunu düşündürtmüştü. Bunun yanı sıra erkek olarak karşımıza çıktığında ise onu da hakkıyla yapıyordu.
Köyde beraber aynı odada kaldığı Dong Dong-Ju(Kim So-Hyun) bile onun erkek olduğunu çok geç fark ediyordu. Bu durum aslında oyuncunun çok güzel kadın rolü yapmasından dolayı hiç iğreti durmadı. Tek eksik dediğim gibi adem elması ile yaşadıkları imtihan olabilir. Bir şekilde dizi başlıyor. Konu, Nok-du’nun gerçekten kim olduğu, Dong-Ju ile aralarındaki iletişim, aile geçmişleri gibi karışık mevzular etrafında şekilleniyor.
Love in the Moonlight dizisine nazaran konu biraz daha ağır ilerliyordu. Diziyi karakterlerin çekiciliği ayakta tutuyordu diyebilirim. İkinci adam krizi burada da vardı. Saray mutfağında yemek yapmayı seven prens Cha Yool-Moo(Kang Tae-Oh), oyuncu olarak çok başarılı olsa da karakteri alelacele yazılmış gibiydi. Dizi başlarında kendisine çok yükseldik, hatta kız ile onun olmasını istedik falan ama tam bu sırada aslında kötü adam olduğu çıktı. Karakter gelişimi yok denebilecek kadar azdı. Buna rağmen Kang Tae-Oh aynı karakterin iki farklı ruh halini de çok güzel canlandırmıştı.
Nok-du’nun dövüş hocasının küçük kızı Aengdoo (Park Da-Yeon) rolünde oynayan çocuk oyuncu ise hepsine taş çıkartıyordu diyebilirim. Karakter olarak olsun, mimikleri olsun çok tatlıydı. Nok-du’ya aşık olan ve ona sürekli kocacım diye hitap eden bu ufaklık mutfakta prens Cha Yool-Moo ile karşılaşınca midesine yenik düşüyordu. Ve aşkını ona çeviriyordu. Sürekli yemek için peşinde dolaşması dizinin eğlenceli kısımlarından biriydi. Bir diğer eğlenceli sahne ise Jang Dong-Yoon ve Kang Tae-Oh’nun öpüşmek zorunda kaldıkları çekimlerdi. Bu sahnenin kamera arkasına denk geldim. Sahneyi normal seyrinde izlediğimdeki etkisinden daha çok kamera arkasına güldüğümü söylemeliyim. İki yakışıklı adamın öpüşmeye çalışması gerçekten komikti.
Baş roller arasındaki tripler, sır saklamalar çok sinir bozucuydu. Aynı amaç için kendi başlarına plan yapmaları olsun, kendi doğruları için sürekli bir küs bir barışıyor olmaları olsun gerçekten izleyiciyi bunaltan durumlardı. Bir diğer saçma şey ise kraldı. Kral başlı başına tam bir saçmalıktı. Kendi dünyasında bir şeylere takılmış, hırslarına yenik düşmüş, kendi öz evladını doğar doğmaz yerime geçecek diye öldürtmüş. Herkese korku salan, vicdanı acıması olmayan bir karakter yaratılmış. Ama bu adam kılık değiştirip, kılık dediğime bakmayın, kıyafet değiştirip halk arasında tonton bir amca gibi dolaşıyor. Sözde halkı dinliyormuş. Üstelik hem Nok-du hem de Dong-Ju krala düşmanken, onunla karşılaşıp yakın arkadaş olmaları da çok yapmacıktı. Çünkü kralın yüzü gizli değildi. Onun kral olduğunu anlamamaları için hiçbir bahaneleri yoktu.
Finale gelecek olursak, son bölümlerde “ben ne izliyorum” dedim. Tam aksiyonun zirvelere çıktığı sahneleri izlerken bir anda bambaşka bir hal aldı. Hani güzel sonlara göre bile fazla toz pembe bir sondu. Güzel miydi? Kesinlikle değildi. Sonda yapılan twist bir nebze beni tatmin etti ama Nok-du ya yazılan son inanılmazdı. Pamuklara sarıp sen burada otur demişler gibiydi. İlk defa bir dizinin mutlu sonu beni mutlu etmedi diyebilirim.
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
1 note · View note
haberabicom · 2 years
Photo
Tumblr media
CHP'den kirli provokasyon! Sel bölgesinde Belediye başkanına saldıranlar bakın kim çıktı!
0 notes
turkudostu61 · 2 years
Text
Erk Acarer
Ahbap’a saldıranlar kimin trolleri acaba? Amaçları ne? Hepimiz biliyoruz ama her seferinde ‘yok lan bu kadar da değildir’ diyoruz. Ağzınızın suyunu silin, her şey para değildir, biraz insanlık öğrenin!
0 notes
menemennpastirma · 2 years
Text
Tumblr media
İnsansız hava araçları Türkiye’nin terörle mücadele tarihini değiştirdi.
Hele Bayraktar İHA, dünyanın önünde selam durduğu oyun değiştirici bir mucizedir.
Saldıranlar, Ya ajandır, Ya haindir, Ya embesildir…
Ordumuza kimyasal silah iftirası atan bir kişiye "Geçmiş olsun" diyebilen, bu sıfatların hepsini üzerinde taşır.
Amerika'nın çocukları, Çaresiz zübükler…
(Kaynak: https://twitter.com/suleymansoylu/status/1614551327874359297)
1 note · View note
pusancatholic · 2 years
Text
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’a tepki
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’a tepki
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ‘Baykar’ hakkında sorulan soruya verdiği cevaba ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Bakan Soylu, “İnsansız hava araçları Türkiye’nin terörle mücadele tarihini değiştirdi. Hele Bayraktar İHA, dünyanın önünde selam durduğu oyun değiştiricidir. Saldıranlar, Ya ajandır, Ya haindir, Ya embesildir… Ordumuza kimyasal…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bunedycom · 2 years
Text
Erbaş: Milletimize saldıranlar kirli emellerine ulaşamayacak
Erbaş: Milletimize saldıranlar kirli emellerine ulaşamayacak
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ümraniye Belediyesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Ümraniye Müftülüğü tarafından hayırsever Hacı Muammer Kakı’nın destekleriyle Altınşehir Mahallesi’nde yaptırılan Hacı Reşit Kakı Camii’nin açılışını gerçekleştirdi. Açılışın ardından Erbaş, “İman ve istikamet” konulu cuma hutbesini irat etti. Hutbenin sonunda Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde meydana gelen terör…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
saglikagi · 2 years
Text
Belçika'da Sağlık Personellerine Saldırmanın Cezası Arttırılıyor https://saglikagi.net/belcikada-saglik-personellerine-saldirmanin-cezasi/?feed_id=51925
0 notes
guncelhaberleri · 2 years
Text
İngiltere’de Hong Konglu protestoculara saldıranlar arasında ‘Çin Başkonsolosu da vardı’
İngiltere’de Hong Konglu protestoculara saldıranlar arasında ‘Çin Başkonsolosu da vardı’
28 dakika ilkinYvette Tan ve Simon Fraser | BBC NewsKaynak, ReutersFotoğraf altı yazısı, Milletvekili Kearns, fotoğrafta en sonrasında yer edinen ve arkası dönük protestocuyu konsolosluk bahçesine çeken kişinin Çin Başkonsolosu bulunduğunu söylemiş olduİngiltere’de milletvekili Alicia Kearns, Pazar günü Manchester’da Hong Konglu protestoculara saldıranlar içinde Çin Başkonsolosu Zheng Şiyuan’ın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes