Tumgik
#sanatın öyküsü
dipnotski · 4 months
Text
Tony Godfrey – Çağdaş Sanatın Öyküsü (2024)
Çağdaş sanat yalnızca merak uyandırma etkisine değil, kafa karıştırma gücüne de sahip. Bu şey de nesi? Ne anlama geliyor? Gerçekten sanat mı bu? Neden bu kadar yüksek fiyata satılıyor? Bu konuda sayısız kitap var ama bunlar okuyucuya pek bir şey öğrenmediğini, partizanca görüşlerin kavranamayan dili nedeniyle de dışlandığını ya da bunaldığını hissettirmekten öteye geçemiyor. Tony Godfrey’in…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Note
Anlamı edebiyat ya da sanat içinde ele alırsak e düşünmeliyiz? Gombrich Sanatın Öyküsü adlı çalışmasına iki örnekle başlar. Önce Felemenk ressamı Rubens’in küçük oğlunun resmini yaptığı tablosundan bahseder ve ressamın oğlunun güzelliğiyle övünç duyduğunu ve muhtemelen bunu herkesin görmesini istediğini belirtir. Rubens’in bu ünlü resminde çocuklara özgü bir masumiyet ve saflık vardır. Sonra Alman ressamı Dürer’in annesini konu alan resmine geçer ve onun annesinin resmini Rubens’inkiyle aynı hislerle, iki tablonun da aynı sevgiyle yapıldığını söyler. Dürer’in resmindeki yaşlı anne yorgun, kırışmış ve izleyiciye hüzün veren gözlerle uzaklara bakmaktadır. Biri, yaşamın başında, diğeri sonuna gelmiş bir insanı resmetmektedir. Biri masumiyeti ve güzelliği, diğeri görece çirkinliği ve çaresizliği merkeze alır. Gombrich’in buradaki iddiası bir sanat yapıtının güzelliği, onun konu aldığı şeyin güzelliğinden gelmediğidir. Bir yapıt son derece rahatsız edici, huzursuzluk verici konuları ele alabilir, önemli olan bunu ele alış, işleyiş tarzı ve biçimidir. Buna edebiyattan da sayısız örnek verilebilir. Nabokov’un yayımlandığı yıllarda büyük sansasyon yaratan, hakaretlere uğrayan, toplatılan ‘Lolita’ adlı romanı bir pedofili anlatmaktadır, ama bugün eleştirmenler tarafından yazarı yirminci yüzyılın en büyük üslupçularından, sansasyonel romanı da edebiyat tarihinin en önemli romanlarından biri olarak kabul edilmektedir. Üstelik o yıllarda neyle karşılaşacağının bilincinde olan Nabokov, arkadaşı ve dönemin ünlü eleştirmeni Edmund Wilson’a yazdığı mektupta , "Lütfen Lolita’yı okurken onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma." der. Nabokov’un buradaki kastı kahramanı Humbert Humbert’in ahlakı değil, metnin ahlakıdır. Tıpkı Durer’in yaşlı annesini çizerken ortaya koyduğu samimiyet ve o samimiyetteki güzellik gibi, Nabokov’un metni de hiçbir konuda ajitasyona kaçmadan sadece kendi kahramanlarına karşı değil, okuyucuya karşı da son derece sorumlu davranır. Peki bu sorumluluk ve buna duyulan ihtiyaç nereden gelmektedir?
Muazzam bir soru. Platon güzeli tanımlarken iki ifade kullanır, güzel ve güzel olan. Güzel'in güzel olmaya ihtiyacı yoktur, çünkü o kendiliğinden güzeldir. Bu anlamda her yapıt kendi gerçekliği, kendi anlamlı dahası kendi görüntüsüyle dünyanın karşısına dikilir. Bu Leibniz'in Âdem'in içindeki dünyalar gibi mümkün dünyaların oluşması anlamına gelir. T. S. Eliot edebiyat için dil uğraşıdır, der. Çok doğru olan bu ifadeyi sanatın her dalı için kullanabiliriz. Yapıtın kendisi yeni bir dil inşa eder. Deleuze sanatın bir zorlama olduğunu söylerken Camus'nün bir dilin sınırlarında nöbet tutmasına selam vermektedir. Yani yapıt aslında yarattığı dil ile bizi karşısına bir anlamsızlık olarak alır. Biz sadece o yapıtın dışında kalan değil, o yapıtın yani dilin anlamsızlığı olarak beliririz. Bana kalırsa bu sorumluluk yaratım olgusunun kendisiyle ilgilidir. Çünkü öyle bir şey yapmalıyım ki bu dünyada bulunup bu dünyaya ait olmamalı. Barthes'ın Punctum'u böyle bir duruma hizmet eder. Yani bizde bir yara, bir delik oluşturur. Bunun yanında her yapıtta sanatçı bize kendi gözünü ve ruhunu emanet eder. Yaratılan o yapıtta o gözü ve ruhu emaneten muhafaza ederiz. Ve son olarak şunu belirtmeme müsaade edin lütfen, yapıt bir gerçeklik yaratma derdinde değildir aksine başlı başına bir gerçeklik halini almakla uğraşır.
4 notes · View notes
epifizz · 2 years
Note
Sanat tarihine hangi kitaplardan başlamalıyız? Sıralama yapacak olursak ilk sırada gelenler nelerdir?
İlk sırada genelde Gombrich'in Sanatın Öyküsü ile klasik bir bakış kazandırılır, sonrasında da Walter Benjamin ve John Berger ile modern ve klasik görüşü yıkma odaklı kitapları okumanı öneririm :)
5 notes · View notes
dunyamanzaran · 21 days
Text
12.05.2024
Bu ara sadece izleyici modumdayım sanırım slkdjksldfsf
Ripley dizisini bitirdim. Siyah beyaz çekilmiş, muazzam bir sinematografiye sahip. Dizi New York' ta başlayıp İtalya, Roma, Venedik gibi sanatın da yoğun olduğu mekanlarda geçiyor. Mimari öğelerinde çokça bulunduğu filmde benim en çok dikkatimi çeken ''merdivenler'' oldu. Merdivenlerin uzunluğunun, kısalığının diziye yön verdiği kanaatindeydim ve araştırmalarım sonucunda şunu öğrendim;
17. yüzyıl Fransız edebiyatında ascension sociale (toplumsal yükseliş öyküsü) türünde bir anlatım biçimiymiş. Dizideki Ripley karakterinin kimliğini çaldığı insanlar hep üst seviyede varlıklı kişiler. Sıkça merdiven çıkışları üst seviyeye ulaşmanın bir imgesi aslında.
Bunun gibi bir çok detay bulunuyor.
İlgili site için click...
0 notes
celalyesilyurt · 4 years
Text
"Aslını görmediğim bir resim hakkında konuşmaktan kaçındım." "Sanatın Öyküsü"nün girişinde aşağı yukarı böyle bir şey söyler Gombrich.
Dücane Cündioğlu
0 notes
albay34-blog · 2 years
Text
Bilimin Kısa Öyküsü
Bilimin Kısa Öyküsü  hep kitap, bilim tarihini merak eden okurları Tom Jackson’ın kaleme aldığı Bilimin Kısa Öyküsü’yle olağanüstü bir maceraya çıkarıyor.  Önemli tarihi hikâyelere, deneylere, teorilere, yöntemlere ve araçlara yönelik cep kılavuzu niteliğinde olan serinin yedinci kitabı Bilimin Kısa Öyküsü, raflarda yerini aldı. hep kitap, çok sevilen Sanatın Kısa Öyküsü, Fotoğrafın Kısa Öyküsü,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ordupress · 2 years
Photo
Tumblr media
ALTINORDU’NUN MERAKLA BEKLENEN “AÇIK HAVA SİNEMA GÜNLERİ” YENİDEN BAŞLIYOR Başkan Aşkın Tören’in “Kültür ve Sanat Şehri Altınordu” mottosuyla Altınordu’lulara ilkleri yaşattığı etkinliklerden biri olan Açık hava sinema günleri 22 Temmuz Cuma günü yeniden başlıyor. Altınordu Belediyesinin Akyazı sahilinde bulunan ücretsiz oto park alanında düzenlenecek Sinema günleri 22-31 Temmuz arasında 10 gün boyunca devam edecek. ÖZLENEN SİNEMA GÜNLERİ İLE ALTINORDU’DA YAZ AKŞAMLARI RENKLENİYOR Altınordu’nun Kültür ve Sanat yaşamını Zenginleştiren birçok etkinliğe imza atan Başkan Aşkın Tören öncülüğündeki Altınordu Belediyesi’nin yaz etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Pandemi döneminde Ordu’da ilk olarak gerçekleştirilen Arabalı Sinema etkinliği ile vatandaşlardan takdir toplayan Altınordu Belediyesi, açık havada sinema keyfini yeniden yaşatacak. Sanatın seyri, kültürün sesi Altınordu’da bir başka’ sloganıyla başlatılan yaz etkinlikleri kapsamında düzenlenen Açık Hava Sinema Günleri 10 gün boyunca her gün birbirinden özel ve unutulmazlar arasına girmiş filmlerin açık havada gösterimi ile devam edecek. SİNEMA GÜNLERİ BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ OLAN “BÖRÜ” FİLMİ İLE START ALIYOR Altınordu’luları bir araya getirecek ve birlikte unutamayacakları hatıralar biriktirecekleri yaz akşamlarının efsanesi Açık Hava Sinema Günleri 22 Temmuz Cuma akşamı saat.21’de “Börü” filmi ile start verecek. Etkinliğe katılanlar Altınordu Belediyesinin ikramları eşliğinde doyasıya açık havada sinema keyfi yaşayacaklar. BAŞKAN AŞKIN TÖREN, “ALTINORDU KÜLTÜR VE SANATTA ÖZENİLEN BİR ŞEHİR KONUMUNDA” “Şehir sanatla kurulur sanatla yükselir” diyen Başkan Aşkın Tören, “sanat gönül işidir. Bu sebeple gönül belediyeciliği perspektifimizin olmazsa olmazı olarak görüyoruz. Şehir sanatla kurulur, sanatla yükselir. Altınordu’muz, her alanda ama öncelikle kültür ve sanatta özenilen bir şehir olmaya devam edecektir. Altınordu’lu hemşehrilerimizin kültür ve sanatı doya doya yaşayacakları etkinlikler ile buluşturmaya devam edeceğiz. Tüm hemşehrilerimizi bir aile sıcaklığı ile keyifli vakit geçirecekleri bu güzel etkinlikte bir arada olmaya davet ediyorum” dedi. https://www.instagram.com/p/CgRsgX4s7-U/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
justmerve · 3 years
Text
Tumblr media
Büyük sanat yapıtlarından tat alınmasındaki en büyük engel, bizim alışkanlık ve önyargılarımızdan kurtulma konusundaki isteksizliğimizdir. Bilinen bir konuyu alışılmışın dışında betimleyen bir tablo genellikle “doğru görünmüyor” gibi sudan bir sebeple eleştirilir.
•Sanatın Öyküsü - E. H. Gombrich
9 notes · View notes
fikircephesi-blog · 5 years
Photo
Tumblr media
Sanatın Öyküsü – E. H. Gombrich – Kitap İnceleme Sanatın Öyküsü, sanat tarihi denilince ilk akla gelen, en çok sevilen ve sanat tarihi derslerinde de okutulan bir kitap.
1 note · View note
celinesymbiosis · 6 years
Photo
Tumblr media
Willem de Kooning  (24 Nisan, 1904 – 19 Mart, 1997)
“Sanatçı 1947’de New York sanat dünyasını soyut bir görünümüne sahip olan ve kışkırtıcı anlamlar taşıyan siyah ve beyaz resimlerden oluşan sergisiyle etki altına aldı. Fırça vuruşlarındaki özgürlük ve kesinlik, seyredenleri çarparcasına etkilemekteydi. Birkaç yıl sonra 1953’de de Kooning, anıtsal kadın konusunu işleyen sevme ve reddetme imgelerinin çarpıştığı bir dizi büyük resimlerden oluşan sergisiyle hayranlarını şaşırttı. Bunlar Avignon’lu Kızlar gibisinden çocuk resimleriydi; ancak aralarında devrim çocukları olanlar da vardı. Söz konusu yapıtlar, sanatçının önceki resimlerinde kavranan bir gerçeği açıkça vurgulamaktadır: 1948-9’ların soyut siyah, beyaz resimleri, insan anatomisine de dayanmaktaydı. Yeni yaptığı resimler de Kooning’in fırça kullanmaktaki ustalığını sergilemekteydi. Yanlış değerlendirilmiş bile olsa sanatçıyı Yeni Amerikan Resmi’nin öncüsü olarak kabul ettiren, bu özelliklerine duyulan hayranlıktı.   Willem’de Kooning’in resimleri ve son günlerde yaptığı heykelleri en başta, bir gelişim süreci sonunda ortaya çıkan yapıtlardır. İster bilinçle, ister bilinçsiz yapılmış olsunlar, tuvallerde biçimleri akla getiren işaretler, boşluk zemini veren biçimlerle karşılaşır; biçimlerin boşluklarını hatta renklerin belli bir figür, bir suret oluşturduklarını fark ederiz.”
Modern Sanatın Öyküsü -  Norbert Lynton Remzi Kitabevi
3 notes · View notes
dipnotski · 6 months
Text
John-Paul Stonard – Başlangıçtan Bugüne Sanatın Öyküsü (2023)
İnsanlar neden sanat eserleri yaratır? 40.000 yıl önce yaşamış insanların mağara duvarlarına resim yapmasını sağlayan içgüdüyü nasıl açıklayabiliriz? Peki günümüzdeki çağdaş sanat galerilerinde sergilenen eserlerde aynı ilhamın etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz? Dünyadaki tüm coğrafyalarda, tarihin her anında imge yaratmanın ardında müthiş bir kaynak vardır, o da insanın doğayla karşılaşmasıdır.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seydarts · 3 years
Text
Sanatın öyküsü kitabı neden bu kadar pahalısın ya 🥺
14 notes · View notes
epifizz · 3 years
Note
Ressamlara dair okuduğun, bilgi edindiğin kitap veya dergiler var mı?
Ressamların kendi eserleri olabilecek en güzel kaynaktır öncelikle. Van Gogh'a dair en yetkin biyografi bile Theo'ya yazdığı mektuplarda olduğu kadar iyi ifade edemez kendisini örneğin. Onun haricinde çeşitli kült sanat tarihi kitapları vardır, Gombrich'in Sanatın Öyküsü eseri ya da Berger'in eserleri gibi. Hiç okumadım ama Hayalperest yayınevinin ressam biyografileri ile ilgili sağlam bir serisi var, içerikleri ne kadar tatmin edicidir bilmiyorum ama ben de bakmayı düşünüyorum ayrıyeten, bu da ekstra bir yarı öneri olarak durabilir.
9 notes · View notes
Note
Kitap önerisi?
1984 - George Orwell
Yaşlı adam ve deniz - Ernest hemingway
Simyacı - Paulo Coelho
İnsan nedir? - Mark Twain
Sen beni aşağılyabilirsin ama ben aşağılanmam - Diyojen
Veronika ölmek istiyor - Paulo Coelho
Amok koşucusu - Stefan zweig
Olağanüstü bir gece - Stefan zweig
Derin uzay - Govert Schilling
Sokrates'in savunması - platon (eflatun)
Fantastik canavarlar nelerdir, nerede bulunurlar? - J.K Rowling
Sanatın kısa öyküsü - Susie Hodge
Benim için hepsi güzel kitaplar umarım beğenirsin 🌻
1 note · View note
elektrobiyat · 4 years
Photo
Tumblr media
Gizli Başyapıt
Olağanüstü... Balzac’ın gerçekliğin sonsuz arayışı içindeki ressamı, sonunda kapkara bir belirsizliğin ortasında buluyor kendini. O kadar çok gerçeklik var ki, insan hepsini kucaklayayım derken karanlıkta buluyor kendini..
Pablo Picasso
Balzac, en ünlü yapıtlarından biri olan Gizli Başyapıt’ta, kusursuzluğu arayan ressam Frenhofer’in olağandışı öyküsünü anlatır. Başyapıtının üstünde tam on yıl çalışan bu 17. yüzyıl ressamı, resmi bitirdikten sonra iki genç hayranına gösterir. Okuru, dünya edebiyatının en çarpıcı sürprizlerinden biri beklemektedir.
Gizli Başyapıt yalnızca Picasso’yu değil, Cézanne gibi bir ressamı, Henry James gibi bir yazarı, Jacques Rivette gibi bir sinema ustasını da derinden etkilemiş, efsanevi bir öykü. Ressam Frenhofer’in çılgınlığı, belki de tüm sanatçıların çılgınlığı. Bu öykü, bir anlamda modern sanatın öyküsü.
“Görüyor musun küçüğüm,” dedi, “asıl önemli olan son fırça vuruşudur. Porbus yüz fırça vurmuş, ben bir vuruyorum. Ama alttakiler kimsenin umurunda olmaz. Bunu iyi bil!”
“Uygulama ve gözlem ressamın her şeyidir ve düşünceyle şiir, fırçalarla kavgaya tutuştuğunda, tıpkı bu adamcağız gibi gelip kuşkuya dayanır insan. Ressam olduğu kadar da deli bu adam. Yüce bir ressam ama zengin doğma bahtsızlığına uğramış, bu da ona istediği gibi saçmalama olanağını vermiş. Sakın ona öykünmeyin! Çalışın! Ressam ancak elinde fırçalarıyla düşünür.”
44 notes · View notes
el-rosa · 4 years
Quote
Daha önemlisi, "sanat yapıtı" diye nitelemeye alıştığımız şeyin gizemli bir etkinliğin sonucu olmayıp, insanın insan için yaptığı bir nesne olduğunu da bize kanıtlar. Bir tablo verniklenip, çerçevelenip duvara asıldığında, insana pek uzak gelir. Müzelerimizde de, sergilenmiş nesnelere dokunmak haklı olarak yasaklanmıştır. Ama aslında o yapıtlar, başlangıçta, ellenmek, evrilip çevrilmek, pazarlık konusu edilmek, üzerinde tartışılmak için yaratılmışlardır. Yapıtlarmdaki her bir ayrıntının da, sanatçının ulaştığı bir kararın sonucu olduğunu hatırlamamızda yarar var: Sanatçı bu ayrıntıları kim bilir kaç kez düşünmüş, kaç kez değiştirmiş olmalıdır. Belki de arkadaki şu ağacı olduğu gibi bırakmalı mı, yoksa yeniden mi boyamalı diye kendine sormuş, belki de güneş ışığı vuran bir buluta ansızın ve beklenmedik bir parlaklık veren şanslı bir fırça vuruşundan mutlanmış, belki de hiç istemediği halde, salt alıcının ısrarıyla, birtakım figürler eklemiştir. Nitekim, şimdi müzelerimizin ve galerilerimizin duvarlarında sıralanmış tablo ve heykellerin çoğunluğu hiç de sanat yapıtı olarak sergilenmek için yapılmamıştır. Bunlar, sanatçının işe koyulduğu andan itibaren kafasında var olan belirli bir amaç ve belirli bir neden sonucu ortaya konulmuşlardır.
sanatın öyküsü
2 notes · View notes