Tumgik
#sen beni tanıma
Text
Flörtöz Üvey Annemle Sikişmelerimiz! (3) (Umut 27 Y., İstanbul)
Akşam oldu, ailece yemek yerken annem lafa girdi. Babama, dernekteki Leyla adlı arkadaşının tanıdığı bir şirketin Bursa'da yapılacak olan işe alım mülakatından bahsetti ve beni o mülakata sokmayı düşündüğünü, birlikte gidersek Leyla'nın bana referans olabileceğinden falan bahsetti. Ayrıca mülakat sürecinin de yaklaşık 3 ila 5 gün olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi. Babam da birkaç genel sorudan sonra olumlu buldu ve "Olur tabii, çok iyi!" dedi. Annem konuyu detaylandırdıkça, birlikte evden uzaklaşıp sevişme fırsatı olduğunu anlamam zor olmadı zaten. Konuşulanları dinledikçe sevincim içime sığmıyor, heyecandan deliriyordum. Şimdiden kafamda bin türlü fantazi gelişiyordu.
Ertesi gün sabahtan annemle valizlerimizi hazırlamış, yola çıkmaya hazırdık. Babamdan arabanın anahtarını, ruhsatını aldık ve sabah saat 10:00 gibi yola çıktık. Arabaya binince içimizdeki şenlik havası, gülüşmelerimiz ve radyoda çalan keyifli şarkılar... Hayatımızın en tatlı birkaç gününü yaşayacağımızdan emindik. Lafa annem girdi, "Nasıl, sürprizim hoşuna gitti mi?" dedi kahkaha atarak. "Anne sen var ya, hayatımdaki en tatlı şeysin. Şu birkaç günün film gibi geçeceğine eminim. Benim de sana sürprizlerim olacak!" dedim. "Ooooo, sabırsızlanıyorum açıkçası. Bahsettiğin filmin fragmanı sanırım dün banyoda çektiğimiz kısımdı, haa?" dedi ve kocaman bir kahkaha daha attı.
Çevre yoluna çıktık, konuşup gülerek, şarkılar söyleyerek ilerliyorduk. Yolda bir dinlenme tesisinde mola verip, açık havada güzel bir kahvaltı yaptık. Ağaçlık tenha bir alan görünce oraya doğru yürüyüp ağaçların arkasında biraz öpüşüp sarıldık. Arabaya tekrar binip yola devam ettik. Uzun zamandır baş başa kalamayışımızın ve birbirimize dokunamayışımızın acısını çıkarıyor, sürekli sarılıyor öpüşüyorduk. Liseli aşıklara dönmüştük. El ele her tutuşmamız hemen bir öpüşmeye, her öpüşmemiz bir sevişmeye dönüşüyordu kendiliğinden.
Bursa'ya gitmek zorunda değildik ve bizi çok az insanın görebileceği, tenha sakin ve romantik bir ortama gitmeye karar verdik. Bu tanıma en uygun yerin Abant olduğu konusunda karar kıldık. Hedefimiz belirlenince bir an önce oraya ulaşabilmek için daha fazla gaza yüklendim ve 2,5 saat geçmeden Abant'a ulaşmıştık. Bir turizm danışma bürosundan oteller hakkında bilgi aldık. Tenha bir dağ oteli seçtik. Dağlık ormanlık bir bölge olduğundan hava bayağı serindi ve otelin sıcak yüzme havuzu vardı. Otele ulaşıp yerleşmemiz yaklaşık bir saatimizi aldı.
Panoramik pencereden sisli orman manzarası bizi kucaklıyordu. Hava kapalı ve camlardaki çiğ tanelerinden dolayı flu bir romantizm odayı sarmıştı. Otel servisinden iki kahve sipariş ettik. Odadaki müzik yayınından romantik bir piyano dinletisi açtık, odadaki ikili koltuğu camın önüne çekip, ellerimizde kahveler, sarmaş dolaş oturup sisli orman manzarası seyrediyorduk. Havanın serinliğinden birbirimize iyice sokulmuştuk. Tenlerimizin ısısı birbirine geçiyordu tatlı tatlı. Yakaladığımız bu birkaç günlük romantik fırsatın bulunmaz değerde olduğunu biliyor ve her saniyesinin tadını sindire sindire çıkarıyorduk.
Gözlerden çok uzakta annemle yalnız kalıp özgürce birbirimize dokunmak çok heyecanlıydı. Annem başını göğüme koymuş, ben onun yüzünü ve saçlarını okşuyordum. Gençliğinden, eski hayallerinden, hayatta başaramadıklarından, içinde gizli saklı kalmış her şeyden usul usul bahsediyordu. Ben de küçüklüğümden beridir kendisine beslediğim tuhaf aşkı, onu ne kadar sevdiğimi, onunla ilgili kurduğum hayalleri, komik anıları anlatıyordum. Birbirine yeni açılan iki sevgiliden farksızdık. Gözlerden çoook uzaklarda tamamen özgürdük. Zamanımız, bedenlerimiz, ruhumuz birbirimize aitti ve bu çok tatlı sarsıcı bir rüya gibiydi. Dudak dudağa konuşurken, bir yandan da birbirimizi okşuyorduk. Ellerim saçlarında geziyordu, yüzünü, göğüslerini, boynunu okşuyordum. Konuşmakla sevişmek arasında bir yerlerde geziniyorduk. Çok tatlı ve ıslak bir sohbetti. Tatlı bir şımarıklıkla eteğinden sıyrılan bembeyaz pürüzsüz bacağını bacaklarımın arasına sokuyor, pantolonumun üstünden kasıklarımı okşuyor, dudaklarını kulağımda gezdirerek fısıltıyla konuşuyordu.
Saatlerce bu şekilde tatlı tatlı sevişip konuşarak, kahveler, şaraplar içmiş iyice çakırkeyif olmuştuk. Kafamı eteğinin içine daldırıp tangasını dişlerimle sıyırarak çıkarıp, amına küçük öpücükler ve ısırıklar kondurmamı tatlı gülüşmelerle izlemişti. O da üzerimdeki boxeri kasıklarımı okşayarak, küçük öpücüklerle, şarap kokan sıcak nefesiyle gıdıklayarak sıyırmıştı aşağıya. Kucağıma kayıp sımsıcak yumuşak kalçalarıyla sikimin üstünde kıvranmaya ve memelerini yüzüme bastırmaya başladı. Ellerim en kuytu yerlerinde gezinirken ağzım memelerinin ve teninin tadıyla doluydu. Çok ıslak ve duygu dolu öpüşüyorduk. Teninin her yerini tenime bastırdıkça bastırıyor ve sessizce inliyordu. Odada okşamalarımızın ipek hışırtısı ve piyano sesi vardı. Vücudunda öpüp yalamadığım yeri kalmamıştı. Kendimizden geçmiş bulutların üstünde uçuyorduk adeta. Bu aşk dolu duygu dansıyla kucak kucağa tamamen spontane sevişiyorduk.
Kaskatı kesilmiş yarağım, iyice ıslanmış ateş gibi yanan amına ne zaman daldı bilmiyordum. Saatlerce bu Med-Cezir'i andıran aşk etkisinin kollarında dalgalanan bir deniz gibi seviştik. Birbirimizin ismini kulaklarımıza fısıldayarak, sımsıkı sarılarak aynı anda boşaldık. İçine sıcak sıcak boşaldıktan sonra sımsıkı sarılarak, birbirimizin tenini soluyarak uyuduk bir süre. Kendimize geldiğinde güneşin çoktan battığını ve akşam olduğunu henüz fark edebilmiştik.
Yaşadığımız tarifsiz romantizmin, doyurucu sevişmenin ve uykunun ardından çiçek gibi olmuştuk ikimiz de. Aynı zamanda kurt gibi acıkmıştık. Giyinip otelin restoranına indik. Çok şık olduğu kadar romantik ve natürel bir ortamdı. Uzun bir yemek faslından sonra yan salondan gelen müzik sesine doğru ilerledik. Karaoke partisi vardı, ilgimizi çekti. İnsanlar sırayla sahneye çıkıp acemice şarkılar söylüyorlardı. Gecenin ilerleyen saatleriyle beraber herkesin alkol seviyesi iyice yükseldiğinden çok eğlenceli bir ortam vardı. Animatörlerin iyice coşturduğu konuklar içerisinde, ayakta uluorta öpüşen, sarılan bir sürü sevgili vardı. Bizim de ortama adapte olmamız uzun sürmedi. Annemle apaçık bir sevgili gibi davranıyorduk.
Üzerindeki kısacık eteğinden gözüken baldır bacak halleri, cömert dekoltesinden taşan memeleriyle çoğu kişinin kaçamak bakışlarının hedefiydi. Ve sürekli kollarımın arasında öpüp okşadığım bu harika kadınla gurur duyuyordum. Bana imrenerek bakan diğer erkekleri deli edecek kadar öpüp okşadım. Yanlarındaki sevgililerine rağmen bize bakan adamları iyice kıskandırmak için uzun uzun öpüyordum annemin dudaklarını, ağzıma soktuğu dilini doya doya emiyordum elim kalçalarındayken. Sanırım salondaki en ateşli ve umursamaz çift biz idik. Üvey anne - oğul olduğumuzun bilinmiyor olmasının verdiği rahatlıkla iyice şımarmış birbirimizi öpücüklere boğuyorduk. Toplum önünde ilk defa sevişmenin yarattığı tuhaf heyecan bambaşka azdırıyordu bizi. Alkol, ayak üstü öpüşmeler ve yiyişmelerle iyice azdığımızdan daha fazla dayanamayıp, gece saat 03:00 gibi kendimizi odamıza zor attık.
Odaya çıktığımızda annem kahkahalar atıp sendeliyor, kollarımda ayakta tutmaya çalışıyordum. Bağıra bağıra beni ne kadar sevdiğini haykırıyor, ellerini ellerime kenetleyerek dudaklarıma dudaklarını yapıştırıp öpüyordu. Yatağa uzatıp üzerindekileri çıkardım birer birer. Halen gülüp kahkahalar atarken, bir yandan da şarkılar söylüyordu. İkimiz de çırılçıplak olunca onu kucaklayıp, sıcak su ve köpükle hazırladığım mis gibi kokan küvetin içine soktum. Suda kollarımın arasında yüzerken kocaman memeleri suya batıp batıp çıkıyordu ve sikim kalçalarının arasında, bacaklarının arasında kayıp duruyordu hareket ettikçe. Kucağımda oynaşırken enseni boynumu emerek öpüyordum. Kaymak gibi pürüzsüz tenini doyasıya tadıyordum dilimde ve dudaklarımda. Memelerini avuçlamış deli gibi sıkıyordum. Kucağımdayken kıçını sağa sola oynatıp kahkahalar atarak eğleniyor mıncıklanmanın tadını çıkarıyordu doyasıya. Sikim kıçının arasında, bir elimle amını avuçlamış parmağımı daldırırken diğer elimle memelerini mıncıklıyordum. Arkadan yüzümü boynuna yapıştırmış boynunu emiyordum ve morarmaya başlamıştı.
"Sik beni aşkımmm. İstediğin kadar sikebilirsin beni. Her yerimi doya doya sik!" diye bağırıp kahkahalar atıyordu. Kucağımda iyice doğrulup kalçalarını eliyle aralayıp kazık gibi olmuş sikimi iyice yerleştirdi araya. Ben de alttan sıkıca iterek amına bir hamlede soktum yarrağımı. Köküne kadar girince kahkahaları azgın inlemelere ve bağırmalara dönüştü. Dağ başında bir otel odasında yalnızdık ve çok özgürdük. Annem bağırarak haykırarak inleyerek doya doya siktirdi kendini bana o küvetin içinde. Sikim içindeyken, adımı haykırarak, kasıla kasıla orgazm olurken, inip kalkışlarından su küvetten taşıyor, banyoda yankılanan zevk çığlıkları odaya, odadan da otelin koridorlarına yansıyordu. Balayı çifti gibiydik aynen. Ama ben halen boşalmamıştım ve dimdik duruyordu sikim.
Kucaklayıp çıkardım küvetten ve yatağa fırlattım. Orgazm manyağı olmuş bir halde yatakta sırt üstü uzanmış geriniyordu gülerek. Üzerine ata biner gibi binerek, memelerini avuçlayıp birbirine bastırdım. Sikimi arasına sokup gidip gelmeye başladım. Annemin de çok hoşuna gitmiş, memelerinden ağzına doğru uzanan yarrağımı her gelişinde yalamaya çalışıyordu. Bir süre daha memelerini siktikten sonra üzerinde dört ayak olup yarrağımı ağzının üstüne getirdim. Tam öpüp yalamaya başlayınca sikimi ağzına soktum ve kasıklarım yüzünü kapatacak şekilde üzerine yattım. Sikim gırtlağına kadar girmiş, annem zor nefes aldığı halde zevkten deli olup, kalçalarımı avuçlamış sikimi daha çok sokmaya çalışıyordu. Amını siker gibi bastırıp duruyordum ağzının derinliklerine. Annem iyice kudurmuştu, kalçalarıma iyice geçirmişti kırmızı ojeli tırnaklarını. Annemin pembe dudaklarını, ağzını dilini sikmeye bayılıyordum. Bu deli hazza daha fazla dayanamayıp ağzının en derinlerine deli gibi boşaldım. Annem hepsini yuttu büyük bir iştahla.
Üzerinden kalktığımda nefes nefese kendimize gelmeye çalışıyorduk ve zevkten çınlıyordu her yanımız. Tüy kadar hafiflemiş ve mutluyken, o serin otel odasında pikenin altına girip, sımsıkı sarılarak yattık. Odanın penceresinden, dışarıda yapılan bir kutlama için atılan havai fişeklerin ışıkları içeriyi arada bir aydınlatıyordu. Sabah geç saatlere kadar birbirimize sarılıp, öpüşüp koklaşarak, sıcacık uyuduk :)
[Umut]
79 notes · View notes
yalnizligincisi · 6 months
Text
Bir gün duyarsan sen ismimi, tanıma sen beni.. Hiç sevmedin dimi?
30 notes · View notes
sayebulut · 7 months
Text
-2-
Kolyemin şekli belliydi “ 4 yapraklı yonca”
Ruhunu pekçe Sevdiğim bir arkadaşım evime geldi. Beni ve ailemi yakından tanıma fırsatı elde etti. Babamın fotoğraflarına bakmış. Bir gün bana içinden geçenleri anlattı. “ sen farklısın evdekilerden” dedi . Buna şaşırmadım çünkü en yakınımızdan en uzağımıza herkes kardeşlerimden farklı olduğumu söyler hatta annem dahi. Bu farklılık fiziksel değil tamamen ruh ile alakalı. Sen 4 yapraklı yoncasın dedi. Bütün yoncalar gibi yeşilsin ama senin yoncanın yaprak sayısı 4 . Tıpkı baban gibi. Ruhun , ruhunuz baban ile aynı.
12 notes · View notes
adanindenizi · 3 months
Text
Seni ilk gördüğümden beri seviyordum ama aşık olacak kadar değildi ama o gün omzuma dokundun ve konuşmaya başladık bana aşık olduğun kızı anlattın ilk yardımcı olmaya çalıştım ikinizde arkadaşımdınız. Sonra kıskandığımı farkettim öyle güzel anlattın ki sevilmediğimi farkettim. Sen gitme diye ben onla konuştum sen bilmesende olur senin için neler yaptım olsun mutlu ol diye. Senle o kütüphaneye gitmesek bu kadar yakın olur muyduk bunca zaman okuldaki iki yabancıydık. O ilk adımı attığım için pişman değilim birbirimizi tanıma fırsatı bulduk. O gece o kadar ağladım ki dua ettim gitme diye ve kabul oldu dualarım sen beni bırakıp gitmedin. Ne kadar küssek de yada birbirimizi kızdırsak da seviyoruz çünkü bakışların insanı aşık edecek kadar güzel. Şu an buluşamasak da o güzel mesajların beni güldürmeye yetiyor. O kadar yakın oldun ki bunu beklemiyordum ve sana sarılmayı çok istiyorum umarım yeşil gözlüm senle tekrar bir araya geliriz...
4 notes · View notes
Text
Üz Yorganlı Kış Yalnızlığı
Aklımın terk edilmiş sokağında uzaktan bana bakan birini görüyorum. Gözlerinde kardan adam soğuğu var sanki, o derece soğuk, o derece katıksız, o derece yabancı bakıyor gözlerime. Bir yerlerden tanıyorum aslında ben bu yabancıyı, sorsam adını; ben küllerin arasında kaybettiğin adamım demesinden korkarım.
Sen tanıyor musun onu acaba? Kalbimin tek odasında çaldığım enstrüman yerine kalbimden çalan nağmeler bana eşlik ederken bana bakmasını söylesem tekrar bakar mı?
Bir adam vardı, gözce hasret; sözce nefret, kalben hep yakın hissettiğim. Onu tanıyor musun peki? O kadar tatlıydı Ki sevda yakamozlarından güzel sevmeler barakasından hep onu kaçırıp kendime katık edip misafir güzelliğime ölümsüzlük katmak isterdim.
Peki bu soğuk adam kim? Sen elbet tanırsın. Olmadı; işte bu olmadı. Şarkı gizeminde tutuk kalbim yerleşen karabasanın kurtarılamaz acısı oldu. İşte bu şarkıyla, işte bu çok eski şarkıyla... sen unuttun bu şarkıyı, değil mi? Unutursun tabii. Ben unutmadım, ne bu şarkıyı; ne de seni... bu soğuk adam, uzaklardan öylece bana bakan, gözlerime bakan adam... onu da tanıyorum aşinalık rüzgarımca, o soğuk adam; beni ısıttığına inanır gibi olduğum adam, yoksa o adam da mı sensin? Ah, tabii ya... sen... ne hayallerim vardı bize dair; hâlâ çok can yakıyor yıkılan hayal duvarlarım. Kime aşkım diyorsun... aşk beni teğet köprüsünden atıp teğet geçerken. Unutulmuyormuş. Yok, hayır, asla. İz de değil bu; üz yorganlı kış yalnızlığı... üstüme başka örteceğim de Yok, sensiz üşümemek için üzüşlerine de razıyım.
Seni çok, seni çok, seni çok ama çok, seni... yoo, aşk damlası gözümden yağarsa bir daha; ben yaşayamam artık. Bu kez değil... sen, hiç kimseyle olmayan, kalbinin mateminde adını sayıklayan bu kızı tanıyor musun peki? Tanıma, ben de tanımıyorum. Sümsük çaresizliğinin koluna girip güneş gözlüklerini takarak her Defasında ağladığını başkalarından saklıyor. Sen de bilme bu gerçeği. O kız seni ilk günkü gibi...
Bilmesen daha iyi, bitti kalmadı çare hastalığına deva sen'i; bitti, kalmadı artık sen dolu aşkın umut verici yanlarından öpüp kaçacak olan şımarıklığı... o kız seni...
Bitti işte, bitmesi daha iyiydi demek ki. O kız var ya... satırlarında gözyaşlarını mendilden ihanet çığlıkları duymamak için akıtmaktan cayan... o kız çok sevdi seni. O kız her geçen zamanda tutulduğu her güneşte ve tutunduğu her ayda, yalnızlığın ısmarlama kaçaklığında o kız an be an, her an nefesi gibi çok sevdi seni. Eğer bir daha görürsen o kızı; kalbimin anahtarı onda kalmış, söyle de bir zahmet getirsin. Kalbimde o kadar çok sen var Ki anahtar bende olmadan azat edemiyorum bizi...
Dilara AKSOY
13 notes · View notes
menemennpastirma · 7 months
Video
youtube
Pinhani - İyi Böyle
Sözleri: Beni arama, iyi böyle Beni tanıma, iyi böyle Seni her gördüğümde içim coştu Ama çok sevmişim ki anca geçti Seni dinledim, iyi böyle Bana göre de iyi böyle Değişen büyük bir şey yok aslında Bunu sen söylemiştin zamanında
Bazen vardın, bazen yoktun Düştüm kalktım, iyi böyle Kendim ettim, kendim buldum Madem sordun, iyi böyle
Beni düşünüp geri dönme Bana acıyıp beni sevme Değişen büyük bir şey yok aslında Bunu sen söylemiştin zamanında
Bazen vardın, bazen yoktun Düştüm kalktım, iyi böyle Kendim ettim, kendim buldum Madem sordun, iyi böyle
Sen hayâli, ben Pinhâni Ayrı gayrı iyi böyle Sen hayâli, ben Pinhâni Düştük ayrı, iyi böyle
İyi böyle, iyi böyle, iyi böyle
#müzik #şarkı #rock #türkçerock #SinanKaynakcı #Pinhani #İyiBöyle
Kaynak: https://youtu.be/tUMwOOuXfFM?si=NXTKSzun-o7GHh1F
3 notes · View notes
saansmeelegim · 1 year
Text
Yine döndük dolaştık buraya geldik…
Üstünden seneler geçti ama sanki yine sıfırdan başlıyorum gibi
Onca sevgi, onca emek, onca zaman bir telefonla silinip atıldı
Ne merhamet, ne vicdan kalmış insanlarda
Sonra millet diyorki neden bu insanlar soğuk ve kimseyi kendilerine yaklaştırmıyorlar
Tam da bu yüzden, insanlara ümit verip sözlerini tutmadıkları için
Herkesi kendin gibi bilmeyeceksin ben bunu öğrendim
Ben artık başkasına nasıl güvenirim, sevebilirim
Bin parçaya bölündüm
Ahım alındı suçsuz yere
Ben hep ikimizin sevgisinden, kalbinden, kendimizden emindim
Ama senin gerçek yüzünü görememişim
ve ya görmek istememişim kim bilir…
Seni ben görmek istediğim gibi görmüşüm ve tam burda hata yapmışım
Ben seninle bir gelecek kurmak isterken senin aklın ve kalbin başka yerlerde geziyormuş
İkimiz meğer hep ayrı yollardan yürümüşüz ama ben görmememişim
çünkü bana hep boş vaadler vermişşin ben ise bunları dolu zannetmişim
Yine yanlız kaldım yine kalbim kırıldı
Herşey bu kadar güzel olabilirken neden dağıtıp yıkmayı tercih ettin?
neden duygularımla oynadın?
Kendimi kandırılmış hissediyorum
bir boşluğun içine atılıp bırakıldım yapayanlızım
kimseler sesimi duymuyor
ilk gördüğümle son gördüğüm insan aynı değil sanki
neden böyle oldu
o kadar birbirimizi seviyorken neden ayrı düştük
sen benim hayallerimin adamıydın ama hepsi hayal olarak kaldı gerçekleşemedi
belki benim hayallerimle sen kalbimde tam oldun
sen eksik iken seni hayallerimle ben doldurmuşum meğer
seni ben tamamladım
ama gel gör ki ne seven ne arayan ne soran kaldı
bunca kırgınlığa rağmen seni hala seviyorum
ben senin gibi bir kalemle silip atamıyorum
bana biraz zaman ver
iyileşicem…
tam diyorum unuttum seni ve yine yeniden bütün duygular kalbimde canlanıyor
hiç bu olup bitenler yaşanmamış sanki
bir kalemle herşey silinse seni de benden alsa ne güzel olurdu
seni bende hissetmek istemiyorum artık
kalbime ama söz geciremiyorum
keşke bu kadar kolay olsa…
sesini, kurduğun cümleleri hatırlamak istemiyorum
beraber dinlediğimiz şarkılara bir anlam yüklemek istemiyorum
Seninle gittiğim mekanlara seni gözümle canlandırmak istemiyorum
kurduğumuz hayalleri, sen olmadan da tamamlamak istiyorum
sen olmadan da oluyormuş meğer…
tam iki ay geçti ayrılalı
günler geçtikce acım azalıyormuş gibi oluyor ve tam o an yine bir anımız aklıma geliyor
o kadar çok şey beraber yaşadık ki sanki hiç yaşanmamış gibi…
herşey eskide kaldı
artık kendi yolumda ilerleme zamanı geldi
insan yanlızken de güçlü olabiliyormuş
büyük hayallerim var ama içinde sen yoksun
bazen göz yaşlarımı dindiremiyorum tam şuan olduğu gibi…
Sanki iki adım ileri bir adım geri gidiyorum
ilerlemek isterken bişey beni geri çekiyor, eskilere götürüyor
geriye gitmek istemiyorum ben o sayfaları kapattım
yeni bir yil, yeni hayaller, yeni hedefler…
tam 5 ay geçti ayrılalı…
icimde sana karşı hiç bir duygu kalmadı
ne aşk, ne sevgi, ne de nefret
hepsi silindi sanki
üstümden bir yük kalktı
içimdeki sen yok olup gittin
kalbimi geri aldım, artık bana ait…
sana geri vermeyi de düşünmüyorum
kendi kendime yetinmeyi öğrendim
meğer ne kadar az zaman harcamışım kendimle
artık kendimi tanıma vakti geldi
hoşgeldim…
6 notes · View notes
aynodndr · 2 years
Text
Tumblr media
🧡Neden mi?
🧡Çünkü içten içe değersiz/sevilemez olduğuna inanıyorsun.
🧡Beni gerçekten tanısa sevmez/sevemez sanıyorsun.
🧡”Ambalajıma geldi, içimi görmeyecekleri kadar uzak mesafede durmalıyım” diyorsun.
🧡İşte bu nedenle kendi kendini ilişkide SEN sabote ediyorsun.
🧡Seni tanıma olasılığı olmayan,
sağlıklı bir ilişkiye dönüşme ihtimali olmayan kişilere işte bu yüzden yöneliyorsun.
🧡Aslında kimse ulaşılmaz değil,
🧡Ve tabi ki sen de iyi bir ilişkiyi hak ediyorsun.
9 notes · View notes
ivykosa · 2 years
Text
Karıncalar da bu kadar düşünüyo mu acaba
Evimde hâlâ internet yok. Dün bunu düzeltme şansım vardı aslında fakat ev arkadaşımın bencilliğini ve sorumsuzluğunu beslememek için kahvemi masada bırakarak yarım saatlik yol gitmeyi reddettim. Çok da pişman değilim. Yazmaya yeniden başlamak için güzel bir fırsat. Ivy’i tanıma serisinin bir bölümüne daha hoş geldin.
Tumblr media
Ivy bir insan değildir. Hemen konuya dalıyorum. Evet, insan değilim kendimi bir insan olarak görmüyorum, hala fiziksel olarak insana benzesem de duygusal âlemdeki çoğu insani özelliği kaybettim diyebilirim. Bunun sebebi hayatım boyunca duygularımı, hislerimi ve davranışlarımı kısıtlamam olabilir. Kullanılmayan uzuvlar zamanla körelir ve düşer. Benim de kullanmadığım hislerim zamanla köreldi ve bazılarını tamamen kaybettim. Bunu nasıl örneklendiririm emin değilim, bir şeylerin beni üzmesi veya mutlu etmesi çok zor mesela, vicdan veya merhamet duygularını barındırmıyorum, birini gerçekten sevemiyorum, âşık olamıyorum. Son söylediğim beni en çok rahatsız edeni. Sevgi, tamamen kaybetmemek için uğraştığım tek duygu olabilir. Âşık olmak bu dünyada bana gerçekten bir şeyler hissettirebilecek sayılı şeylerden biri gibi geliyor. Kafamda çok yanıldığımı söyleyen yüksek bir ses var ama bilemiyorum. Kendimi tamamen duygulara bırakmak istiyorum, bir bakıma aşk benim için özgürleşmek de aslında. Hislerim kafeslenmiş durumda çünkü. Belki bana katılmıyorsundur. Bu konuda seni de dinlemek isterim. Birinin gelip yanlış düşünüyorsun ivy sen de bunları hissedebilirsin demesini ne kadar istiyorum tahmin bile edemezsin. Belki de sadece sosyopatımdır ¯\_(ツ)_/¯
Tumblr media
Havalı olmak için aralara manga kesitleri serpiştirmeli
Eskiden insan olamamak beni rahatsız ederdi ve değişmeye çalışırdım. Diğerleri gibi, insanlar gibi olmak isterdim. Şu an da rahatsız oluyorum hafiften fakat artık kabullendim, değişmeyecek bir şeyi değiştirmek için çabalamıyorum. Hayat bir gün bana bunları hissettirmeye karar verirse bunları memnuniyletle kucaklamaya hazırım.  Anlattıklarımdan yola çıkarak beni kötü biri olarak hayal ettin muhtemelen. İyi biri değilim (iyi biri nedir) ama insanlara kötülük yapmıyorum. Kötü de davranmıyorum. Tanısan seversin aslında. Sevimliyimdir. Düşünceliyimdir de fakat bu düşünceliliğin arkasında her zaman kendime bir çıkarım olduğunu unutmamalısın. Bu en insani yanımdır. Negatiflikten hoşlanmadığımdan ve kısmen karmaya da inandığımdan insanlara kötülük yapmayı bıraktım uzun zaman önce. Gerçekten hak etmedikçe hiçbir yılana dokunmuyorum onlar da bana dokunmuyorlar.
Biraz yüzeysel anlattım gibi ama bu konuda ne kadar derine inersem yetersiz geliyor, ne kadar yazarsam yazayım tatmin olamıyorum. Yazmayalı cidden uzun zaman olmuş bu yüzden umarım anlatmak istediğimi anlatabilmişimdir. Zamanı gelince bunları yine konuşuruz.
ivy
5 notes · View notes
palebrblog · 1 month
Note
Bazen sana yapılanları unutup yola devam etmen gerekebiliyor. Unutmaktan kastım kötü şeyleri veya kötülükleri değil, iyilikleri de unutmak gerekebiliyor. Her şeyin yükünü taşımak ve birkaç iyi anıya sıkışıp kalmak yorucu.
Oysa o anı yaşarken anıya dönüşebileceğinin farkında olmuyoruz. Paylaştığımız onca güzel şey bir hatıra olarak kalabiliyor. Nostalji hissiyle bir hatırlaya özlem duymak da hep acı getiriyor çünkü döndüğünde bulduğun kişi hep bir başkası oluyor.
Değişime karşı bir sözüm yok ama bu kadar hızlı değişirken birisini nasıl tam olarak tanıyabilirsin ki. Hayata karşı dik bir duruştan da bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey değişmek sadece.
Yıllar sonra çocukluğumun geçtiği sokaklara geri dönme fırsatı buldum ve eskiye dair bulduğum tek şey değişimdi. Eski dükkanlar gitmişti, eskiye dair her şey gitmişti. Bir yer bu kadar değişmişken ben burayı biliyorum demem mümkün mü diye düşündüm. Köşeyi döndüğümde burada kestirme bir çıkış olmalıydı ama artık yoktu, o yol kapanmıştı. Durup düşündüğüm şeyse hayatımdaki insanların da bu kadar net değişiyor oluşuydu, özellikle bipolar olanlar.
Birisini tanımak bu şartlarda nasıl mümkün olabilir ki. 5 yıl önce kahveyi sütlü şekerli içerken yıllar sonra sade kahve seviyor olmak gibi veya artık favori cipsinin ketçaplı ruffles olmaması gibi basit değişimler değil bu söz ettiğim. Temeli sarsan cinsteki değişimler. Artık köşeyi döndüğünde o yolun önünde kocamdan bir duvar gördüğün türde değişimler.
Bu yüzden en pratik çözüm sanıyorum ki düşünmemek, kim anlamış ki biz anlayalım... Düşüncenin insana zarar veren yanını daha önceden keşfetmiş birisi olarak sen de biliyosundur. Anıya dönüşecek güzel anların tadını çıkartmak istiyordum sadece, yanımda olmasını sevdiğim insanları tanıma tutmaya çabalıyordum ama tek taraflı çaba çok yorucu.
Sözlerimi en bir sevdiğim şair olan Cemal Süreyya'nın bir şiiriyle tamamlamayı istiyorum. (evet y harfini iddiada kaybetti doğru hatırlıyorsun).
"Biliyorum sana giden yollar kapalı..."
Umarım seversin
Değişimden çok algılamak sanırım, bunu okuduğumda sınavdan çıkmıştım modum düşüktü sonra düşündükçe ne kadar garip gelmişti hayat. Evet değişiyoruz dünya değişiyor değişmeyen tek şey değişimin kendisi zırvalığının dışında birazda değişimi sevmeyip ne kadar çok değiştiğimi fark ettim konfor alanlarından çıkamayan biriyken o alanları ne kadar fazla yıktığımı fark ettim evet hala konfor alanlarım var hala aynı mekanlarda aynı şeyi sipariş eder arkadaşlarımın ‘evet şaşırmadık’ demesine gülerim ama değişim beni sinirlendirip korkutsada değişiyormuşum dünya değişiyor, hala yalvar yakar konfor alanlarımı istesemde oraya dönmek eve dönmek olmuyor oralarda bile duramıyorum odam kalem değil ben saklanan esir değilim ama psikoloji çok garip bir şey orda olmam gerekir gibi hala ‘brooks was here’ diye sayıklamam gibi anlamsız dinlenmek lazım hepimizin kaygıdan ve düşünmekten uzakta sadece susup dinlenmemiz lazım belki de gitmek bilmiyorum bazen yanımdaki insanlar konfor alanım diye mi hayatımda yoksa değer verdiğimden mi bilmiyorum yaralanmaktan, tekrar kalkamamaktan korkuyorum ama kaçamıyorum kaçamayacağım bunu bilmek öldürüyor ölüm çok garip ölememek daha garip hayatı anlamayan bi asalak gibi yaşamayı tercih ederdim sanırım, dünyevi aptalca şeylere odaklanıp varlığımı sorgulamazdım. Yanımda kimseyi tutmak için çabalamadıktan sonra azaldı yüklerim taşımıyorum kimseyi taşıyamam beni ben olduğum için kabul etmeyecek birilerini istesem ailemle konuşurdum hayatımızda olan bu insanların hayatımızda olma nedeni bizi biz olduğumuz için kabul etmeleri ailemiz ‘aile’ olduğumuz için ‘severler’ hayatımıza kendimiz aldıklarımız bir zorunluluğa tabi değiller taşıma sırtında kimseyi.
0 notes
arzununmuzikkutusu · 1 month
Text
Kanımdaki asalet...
Tanrı'dan bana hediye...
Sen beni tanıma...
Beni sana tanıtan olur...
Gün gelir...
Güneş doğar...
Karanlık seven gözlerin...
Güneşin okyanusunda boğulur...
El uzatırsın...
Bağırırsın...
Ve...
Hatta...
Çağırırsın...
Sesini duyan olmaz...
Gün gelir...
Ve...
Sen gidersin...
Ait olduğun yere...
Karanlıktan cehennemine...
Aldanma...
Gerçeği...
İnkar etsen de...
Hesap vereceğin biz değiliz...
O...
Tumblr media
0 notes
edeaflores · 1 month
Text
Dur orada, dur, varlığını bilmeden yaşayayım.
Dur, sakın anlatma bana vermediğin, göstermediğin değerin içindeki var oluşunu...
Şimdi sana inanmamı isteme ya da öyle hiç bakmadığın gibi bakma bana...
Sen bilemezsin içimdeki o koskoca yığıntıların ruhuma verdiği zararı, sen, kendini adam sanan insan; bilemezsin okşamadığın saçlarımı eksikliklerinle hangi ellerin yolduğunu...
Sen, tanımadığım sevgisiyle savaşmadığım, kanatlarının altında huzuru bulamadığım, kokusunu benden eksik eden insan..
Dur orada. Yaklaşma bana, enkazlarımı göstermeyeceğim sana.
Şimdi mi geliyorsun? eserini görmek için mi..?
Hey yabancı adam, senin kanını boşaltmak için damarlarımdan verdiğim savaşın yıktığı o körpe bedenime dokunma sakın sevgi adı altında.
Oysa saçlarımı örmeni değil bir kere koklamanı isterdim...
Devler ülkesinde omzunda gezmek seni hayatımın kahramani ilan etmek isterdim.
Birazcık sevmen için içimdeki o küçücük çocuğu, ölürdüm be ölürdüm...
Şimdi kim yaktıysa canımı, kim kırdıysa senden geri kalan dalımı ve kim pis elleriyle şevkat gösterir gibi dokunduysa tenime, sebebisin.
Sen, adını anmaktan buz ettiğim sen. benden doğmamış çocuklarımı, gülmemiş çocukluğumu, sen benden bir adamı sevişimi çaldın...
Keşke hiç olmasaydın. keşke sen ve sana dair ne varsa dolmasaydı damarlarıma.
Sen benden tanımadığım, tatmadığım değerimi çaldın.
Şimdi dur orada. sakın, sakın yaklaşma.
Ben seni tanımıyorum sen de beni tanıma.
Biz seninle ayni ağacın meyvesi olamayız, biz seninle bir yerden tanışıyor olamayız.
Sen varsın ben yokum. sen hiçsin ben koskoca bir boşluğum. dolmadım, dolamayacağım....
.
.
.
1 note · View note
nnnebula · 8 months
Text
Dostum
Göründüğüm gibi değilim. Görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. Senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmü�� bir elbise. Benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez….
Ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.’Rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.
Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. Bırak denizimle başbaşa kalayım.
Senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. Bırak gecemle başbaşa kalayım.
Sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. Alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. Senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.Bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.
Sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. Gene de gülüşümü göresin istemem. Bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
Dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. Oysa ben deliyim. Ama gizliyorum deliliğimi. Bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
Dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? Benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.
Dostum…
Güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma….
Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de…
Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
Yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
Asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
Yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal…..
“En doğru yol: en dikensiz yoldur” diyenler seni aldatıyorlar.
Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
Aldırma….
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
Dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.
Dostum, yollar yürümek içindir.
Fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
Yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
Yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
Yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
Yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
Tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
Maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
Yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zora yatanları,
Yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
Ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
Beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
Yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin… Göreceksin dostum…
Aldırma, yürü.
Halil Cibran
0 notes
liberavianimam · 10 months
Text
06.06.2023 | 00.01
Bu sefer ne kırgın ne de kızgın bir hissiyatla geldim buraya.
Biraz mutlu,az biraz umutlu,dingin ve bitkin.
Sınava tam tamına on iki gün kaldı,gerçi bunu senin söylemenle fark etmiş olsam da çalışmıyor da değilim.En azından yanına gelecek kadar çabalıyorum.Evet,yanına gelmek.Bir deli fikir.Üstelik çoktandır ikimize de benimsetmeyi,özellikle de senin gibi realist ve mantıklı bir insana bile benimsetmeyi başarabildiğim delice fikir.Bakma bu çılgın tavırlarıma.Özünde ve aslında bir hayli mantıklı insanımdır ben.Benden tavsiye almaya gelen insan sayısı da az değildir hani.Lakin kendim ne kadarını uyguluyorum,ah işte orası tartışılır bir mevzu.Fakat uygulamayı becerebiliyor olsaydım bu satırları yazan ben olmazdım.İşte bu yüzdendir ki hâlimden memnunum.En azından öyle olduğumu sanıyorum.Açıkçası mantıklı konuşup,duygulara pek de yer vermeden düşünmeye çalışan ara ara saçmalamaktan zarar gelmez fikrini benimseyen biri için ile bile oldukça uçuk bir fikir.Her şeyini arkada bırakıp,internet üzerinden tanıştığın ve yüzünü canlı canlı bir kez olsun görmediğin birinin yanına,hiç bilmediğin bir şehre okumaya gitmek.İşte bu benim için bile çılgınca.İkimiz de biliyoruz ki aslında biraz para bayıp İstanbul'da da pek tabi okuyabilirim.Yani en azından okuyabilirdim.İnternetten tanıştığım ve yüzünü bile canlı canlı görmediğim o adam,benim hayatımın tümünü kapsayıp,zihnimi,kalbimi ve bedenimdeki her bir hücreyi ele geçirmiş olmasaydı tabii.Eh hâliyle durum böyle olunca bu çılgınca fikrin de ele başı ben olmuş oluyorum.
Yalnız bayım;bu kendimden emin,her şeye göğüs gerebilecek hâlimi mazur görmeni ve bir de maskemi çekip indirdikten sonrasını değerlendirmenizi isterim çünkü aslına bakarsanız deli gibi korkuyorum.
Ne ile karşılaşacağımdan,
nasıl karşılanacağımdan,
neler yaşanacağından delicesine korkuyorum.
Yine de korkuyor olmadığım bir şey var ki o da bu adımı atacak olmak.Çünkü biliyorum ki aramızda mesafeler olduğu sürece bu durumlar da böyle sürüp gidecek.İkimizden biri o riski almadığı sürece belki bir süre sonunda ikimiz diye bir şey dahi kalmayacak.Biz olmak için çıkacağım bu yolda belki seni bulmayı başaracağım,belki de kendimi kaybedeceğim.Neyse ki bunu problem etmiyorum.Çünkü seni bulamayacak olma fikri kendimi kaybetmekten daha korkunç geliyor.Bir şarkıdan da yola çıkacak olursak:
"Aşk yok olmak diyor biri,yar ben yokum yok zaten."
Ansızın giriverdin hayatıma.Planlarım dahilinde değildin.O gece sana yazmak aklımın ucunda bile değildi.Özellikle tanımadığım birine yazmak da bana göre değildi.Yazsam dahi cevap almak olası değildi.Ama oldu,ben yazdım ve sen cevapladın.Belki birbiriyle karşılaşması en mümkün olmayan iki insan bir şekilde tanıştı.Belki de kader diye buna diyoruzdur,ne dersin?Kaderin gayrete aşık olduğunu da bilirsin,eğer bir önceki soruma cevabın evetse.Ve ben de çabaladım.Tanıştıktan sonrası çorap söküğü gibi geldi.Konuşma isteğim,seni yakından tanıma dileğim hiç dinmedi.Her geçen gün çoğaldı.Bilemiyorum,beni sana çeken şeyler vardı.Sanki sende bir şeyler saklıydı ve ben çözemeyeceğimi bile bile denemek istiyordum bunu.Sana çekiliyordum inceden inceye ve bundan hiçbir rahatsızlık duymuyordum.
(Yalan,ilk haftalar deli gibi korkuyor,hissettiklerime anlam vermeye çalışıyor,niçin seninle hâlâ konuştuğuma bir sebep bulmaya çalışıyordum.Bulamıyor da değildim.Bulmak istemiyordum.Çünkü...Tüm bu olanlar hoşuma gidiyordu,hoşuma gidiyordun.)
Seni en başında sevmek için hiçbir sebep aramadım.Aşkta mantık aranmayacağı gibi.Tabi o zamanlar aşık olduğumdan dahi bihaberdim.
Hoşlandığımdan emindim sadece ve emin olduğum bir şey daha vardı ki işte bu pes etmememin sebebiydi.Seni kaybetmek istemiyor oluşum.Bu hoşlantının devamının geleceğini biliyordum.Sende daha fazlasının gizli olduğunu biliyordum ve ben de bu hissin peşini bırakmadım.Peşinden sürüklendim.Bile isteye yaptım bunu.Sevdikçe de sebepler çoğaldı zaten lakin hep dediğim gibi en çok da senin o güzel yüreğine,bunca kire,kötülüğe rağmen temiz kalabilen ruhuna vuruldum.Lotus çiçeği benzetmesini çok önceden yapmıştım sana fakat o zaman senden bahsettiğimi anlamamıştın ya da anlamazdan gelmiştin.Lotus Çiçeği'mdin benim.Lotus Çiçekleri yalnızca bataklıkta yetişir ve dünyanın en temiz çiçeğidir.Tüm o çamurun içerisinde beyaz kalabilen nadide bir çiçek.Sen de bu pis dünyanın,kirlenmiş devrin masum,temiz çiçeğiydin.Sana sahip olmak değil,seninle olmak istedim.Bu yüzden de yanından hiç gitmedim.Gitmeyi düşündüğüm anlar oldu,canımın çok yandığı fakat gitmedim.
Gidemezdim.
Çünkü dünyadaki hiçbir yer senin yanından daha iyi değildi.Kimse bana senden daha fazla huzur vermemişti.Emin ol bu gitme düşüncelerine direnişlerimin birinde daha yeni yeni fark ettim sana aşık olduğumu.Sana olan sevgimden emindim fakat bazen çok kırıldığımda bile gitmeyi kabullenmediğim bir anda durdum ve kendi kendime söyledim:Ben bu çocuğa gerçekten aşık olmuşum.Fark ettim çünkü senin yaptığın tek bir hatayı başkası yapacak olsaydı çoktan hayatımdan çıkmış olurdu.Seninse her bir hatan kabulümdü.Kusur sandığın her şey benim için bir aşık olma sebebiydi.Gözlerim hepsine kördü.Ben pek insan seven biri değilim.İstediğim zaman arkadaş edinebiliyorum ama yalnızlığımın oldukça istekli bir tercih olduğunu yeni kavrıyorum.Ben insanlara tahammül edemiyorum.Akrabam,arkadaşım hiç fark etmez.Ne kadar iyi bir insan olduğu fark etmez.Sadece hayatımda insan istemediğimi fark ettim.Ve sen benim hayatımda sonsuza kadar kalmasını dilediğim,bunun için geceler boyu dua ettiğim ilk ve tek insansın.
Sallantılı,oldukça da tartışmalı bir ilişkimiz oldu lakin nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde işte,altıncı aydayız.Neredeyse yarım yılı birlikte geçirdik ve ben tek bir saniyesinden bile pişman değilim.Her anı benim için çok değerliydi.
Muhtemelen geldiği gibi gidecek.Biz yine kavga edeceğiz,yine tartışacağız,yine ayrılacak gibi olacak fakat ayrılmayacağız,bir şekilde barışacağız.Bir süre sonra olgunlaşacağız,belki daha az bağıraşacağız fakat sevmekten geri durmayacağız.Sana bir elmanın yarısı olma sözünü veremem.Ortak noktalarımız kadar ayrı düştüğümüz çok fazla şey var.Biz bu gidişle de daha çok kavga ederiz zaten.İnsanların bizim için dünyanın en uyumlu çifti demeyeceği de kesin.Neyse ki insanların dediğine göre yaşayan bireyler değiliz.Sana çok iyi anlaşırız da demiyorum,sürekli tartışırız belki.Hep kahkaha atarız,mutlu oluruz da demiyorum,belki yeri gelir çok ağlarız.Belli kalıplara sığmayız belki,bir ismimiz de olmaz.Bilindik hiç olmayız.(Hâlâ matmazel yazılı kolyeme anlamsız bakışlar atarak ne anlama geldiğini çözmeye çalışanlar var)Ama biz oluruz.Beraber oluruz,birlikte oluruz.Birbirimizin oluruz.İşte sana bunun sözünü verebilirim.Daima mutlu olacağımız sözünü veremem fakat yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmak için her şeyi yapacağımın sözünü verebilirim.
Her koşulda elini tutacağımın,yanına,arkana,sağına,soluna baktığında göreceğin ilk kişi olacağımın sözünü verebilirim.Bir nefeslik değil de ömürlük olacağımın sözünü veririm sana.
Ben seninle her şeye varım,sonu uçurum dahi olsa.
Seninle birlikte büyümek,her anına tanıklık etmek,saçlarının beyazladığı zamanları görebilmek içimi ısıtan hayaller.Hayallerimi süslemeye devam et.Onlar seninle güzel.Ben seninle güzelim.
Çünkü çok güzelsin,özelsin,özelimsin.
Canımın çiçeği sevgilim;
Kalbimde yeşerdin ve hiç solmayacaksın...
Matmazel
@yildiztozu
1 note · View note
siyahistb · 10 months
Text
şimdi arkama dönüp baktığımda fark ediyorum, ne kadar tazeymiş yaralarım. ne kadar hazırmış kanamaya, ne kadar hazırmış kabuk bağlamaya. nasıl da bir çocuk gibi bekliyormuşum dönmeni, dönebilme ihtimalini, dönsen bile her daim hissedeceğim eski seni özlemeyi. aslında nasıl da iyi biliyormuşum dönmeyeceğini, gelsen de içimde koca bir dünya yüküyle yaşayacağımı. ama işte olay tam da şurası, bunlara rağmen neden istedim dönmeni, neden bekledim eski seni, neden istedim sevmeni. ben bilmiyorum. sen de bilme.
artık seni tanımıyorum. artık beni tanıma.
0 notes
Note
Merhaba benim büyük ihtimal tanımazsın ama ben seni küçüklükten beri tanıyorum seni çok iyi tanıyorum ama sen beni hiç tanımıycan görüşürüz
Küçüklüğümden beri tanıma şansın yok o hallerimi bilen kişiler artık tumblr kullanmıyor. Seni tanıyamayacak olmam konusunda fikrine saygı duyarım lakin bu durum umrumda değil.
1 note · View note