Tumgik
#sessizlerin sesi
geceninkaranligi-2 · 1 month
Text
Tumblr media
80 notes · View notes
wastiyere · 16 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Savaş, kavga, yangın, yıkım.
Küskün, tedirgin, şaşkın, kuşkulu, yüreği kırık, yıkık, yitik.
Dicle`yim ben, dilsizlerin dili, sessizlerin sesi.
* Mehmed Uzun
24 notes · View notes
odamdakipencereden · 2 years
Text
Merhaba tumblr
Uzun bir aradan sonra hep sessizlerin hem de içimdeki çocuğun sesi olmak için geri döndüm. Beni tanıyan yoktur ama tanıdık geleceğime eminim. Hiç kimse görmese hiç kimse duymasa bile konuşmaya yazmaya geldim aranıza. Hava güzelken , hava kötüyken, mutluyken ve üzgünken. Ama en önemlisi ben benken gelicem yazmaya. Umarım her birinizin kalbine dokunurum.
S.
1 note · View note
ozgurhaberci · 3 years
Text
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Mazlumların umudu, sessizlerin sesi olacağız
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Mazlumların umudu, sessizlerin sesi olacağız
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle düzenlenen çevrim içi programda yurt genelinde dağıtılmış okullarda eğitim görebilen lise öğrencileriyle buluştu. Bakan Selçuk, 19 Mayıs 1919 tarihinin Ulusal Mücadele’nin birincil günü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında belirleyici olan ulusal iradenin birincil…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bihunimeksik · 2 years
Text
Sessizlerin sesi...
Saygıyla.
15 notes · View notes
Note
Bırakmam.. ilk bıraktığımda bıçaklandığım zaman neredeydin diyen o çocuğu bırakmam, bırakamam.. istediği kadar yalnızlığı seviyorum desin, yalnızlık ben onu sevene kadar vardı. Herkesin dediği gibi bencillik yapıcağım, ve onu hiç bırakmayacağım.. onu da, onu sevmeyi de bırakmayacağım..
Rica ederim.. Bende teşekkür ederim böyle anlamlı bir blog açıp sessizlere ses olduğun için...
-Melek kız.
Bencillik yap melek kız. Sevmeyi asla bırakma çünkü sevgi kazanacak elbet bir gün....
Rica ederim melek kız sessizlerin sesi oldumsa ne mutlu bana :)
16 notes · View notes
epifizz · 3 years
Note
Sana asla ama asla katılmıyorum epi! Belki bu ilk olacak. Okurken aşırı şaşırdım. İstanbul sözleşmesini sonuna kadar savunan ve hukuk öğrencisi olarak şunu söyleyebilirim ki, insanlar iki yüzlü ve anonime kesinlikle katılıyorum. Meydanlara inen belirli kadınların samimiyetine asla inanmıyor ve burada sebeplerini sayıp insanları rencide etmek istemiyorum. Fakat dediği gibi; Yoksa korku değil, sadece "siz"den olmadığı için mi sessiz kalıyorsunuz? Peki insanlık nerede kaldı, yoksa her kesimin insanı kendine mi? Kesinlikle öyle sevgili anonim.
Her konuyu İstanbul Sözleşmesi'ne getiriyorsunuz diyorsunuz. Haklı olan davalarını kötülüyor diyorsun. Ben anonimin kötülediğini düşünmüyor. İstanbul sözleşmesi kadar diğerdiğerlerinin sesi neden yükselmiyor diyor. Haklı. İstanbul sözleşmesi yaşatır diyeceğiz sonuna kadar. Fakat dışarıda pankart açıp insan hakları savunan insanların biri de neden dünya da bir sürü zulüm var onlara ses çıkarmıyor? Ben insan hakları savunucusu olma adayı olarak soruyorum. İnsan hakları savunucusu olduğunu iddia eden sokaktaki bireyler..... Ben buraya çok şey yazmak isterdim ama neyse. Kesinlikle iki yüzlü değilsin anonim. Demek istediğin şeyi çok iyi anlıyorum. Kadınların çocukların hangi dine mensup olduğu önemli olmaksızın herkesin yanında olduğumuzu herkes bilsin. ezilen insanları savunacağız sonuna kadar. İnsanları ayrıştıranlar buradaki anonim değil. Sokaklarda arayın iki yüzlüleri. İstanbul sözleşmesi yaşatır diyen kişilerin, takipçisi çok olan bireylerin ölmek üzere olan beklerin sesini duyurmak için para aldığını biliyorum ben. Sen bence önce iki yüzlülüğu bu insanlarda ara. Hiç tanımadığın bir insana taraflisin deme. Beni çok şaşırttın epi. İstanbul sözleşmesi ile ilgili yazın geçti gözümün önünden o gün o yazıyı okurken nasıl duygulanmistim. İstanbul sözleşmesini her gün ben konuşuyor, yazılarımda dile getiriyorum. Bunun dışında daha nice insanların sesini duyurmaya çalışıyorum. Anonim bunu neden yapmıyorsunuz diyor. Haklı olarak. İstanbul sözleşmesini konuşan bazı kişilerin ne kadar taraflı olduğunu bilmeyecek kadar saf değiliz. Ben istiyorum ki, sessizlerin sesi olalım. Nerede üzülen bir insan görsem oralı oluyor ruhum diyelim. Ama olmaz istanbul sözleşmesi ayrı diğerleri ayrı. Tam olarak bunu yapıyorlar. İsteğini söyle istersen kız ama durum böyle. Ben de iki yüzlü durumuna düşeceğim şimdi anonim gel sarılalım.
İnsan haklarını ihlal eden ve insanların oluşlularında seçtikleri ve seçmedikleri çeşitliliğe saygı duymayan insanları odağınıza alıp, her mücadeleyi tek çatı altında toplamak yerine o ya da bu mücadeledeki insanların samimiyetini odağınıza alarak tam olarak tam olarak hukuk mücadelesini nasıl besliyorsunuz bilemiyorum, bu benim anlayabildiğim bir husus değil. Ama bence uygun dil bu değil, her konuda lafın İstanbul Sözleşmesinde hak arayanlara gelmesi de tuhaf. Oradaki insanların samimiyetinden önce, o topluluğun savunucunun odağına ve bu ihlali yapanlara bakıyorum ben. Şimdi İstanbul Sözleşmesini savunanlar da gelip Kudüs savunusu yapanların sözleşme iptalini desteklediğini söylese, oradan biri de çıkıp osmanlıdan ayrılmak için Filistin'in baş kaldırıcı mücadelesiyle bölücü eylemlerini öne sürse, öteki antisemitizm yapsa beriki sexist davransa, biri ölen bu insanı hatırlatsa öbürü partinin kürt sorunundaki samimiyetini sorgulasa bitti gitti yani birbirimizi yedik bitirdik ve asıl sorun hiç gündeme gelmedi. Size hak arayışınızda hak arayanların niteliği, hakkınızı ihlal edenlerden çok daha öncelikli bir gündem mi yani?
Dediğimi nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum ama tekrar söylüyorum, haklı bir şeyde odağınızda haksızlığı yapanı değil de başka hak mücadeleleri yapanların samimiyeti varsa bu meramınızı anlatmanın hiç de verimli bir yolu değildir, insan hakkını savunmak öncelikle ötekileştiriciliğe karşı durmaktır çünkü bu totaliter bir sağ faşizminin dilidir Arendt'ın söylediği gibi. Ve ben kimseyi direkt itham etmedim, bu tavırların iki yüzlülük yorumuna varıp varmayacağını sordum, kişiyi değil yöntemi eleştirdim ve sonuç olarak siyaset yüzünden öldürülen bir insandan çıktı konu ve İstanbul Sözleşmesinde olan kadınların samimiyeti oldu. İşte bahsettiğim hata da tam olarak buydu, bu o konunun savunucundan çok başka insanların eleştirisidir ve bu sebeple söylediği ile sebep olduğu bir biriyle uyuşmayan bir çelişki yaratmaktadır.
2 notes · View notes
piggysaurus · 5 years
Text
Mazhar Alanson, Acun'un sıradan bir manyakken alıp ünlü ve daha tehlikeli bir manyak haline getirdiği Murat Özdemir’in işkence yaptığı papağanın ölümüne üzülenler için zavallıca vicdana sığmaz cümleler sarf etti “Genç, babayiğit çocuk şehit olmuş, 6 aylık hamile karısı. Hayır, o öyle sayfada geçiyor. Papağan öldü, 1 haftadır Türkiye konuşuyor. Konuşuluyor” dedi.
Bunun üzerine Ceylan Ertem benim adıma da konuşur nitelikte bir paylaşım yapmış.
Bence Mazhar bey’in şarkılarını ne için yazdığı o kadar önemli değil. Ama “Gençler şehit olmuş, Türkiye bir haftadır papağan konuşuyor” gibi bir cümle kurması çok acı. Sen de mi acı yarıştırıyorsun? Elbette şehitlerimize de ciğerimiz yanıyor ama önemsemeyelim mi başka canilikleri? “Onun için üzül, buna üzülme, buna ses çıkar, buna sessiz kal…” Ne kadar tuhaf değil mi?
Bir hayvanın vahşice eziyet çekmiş ve sonunda öldürülmüş olmasını protesto etmemizi eleştirmeye kimin hakkı var arkadaş? Elbette o masumlar için de ses çıkaracağız!!! Her olaya, sempati toplamak için, Şehitlerimizin alet edilmesine de ben karşıyım. Ölümleri yarıştırmak kadar ayıp, saçma ve zavallıca bir davranışa yıllardır maruz kalmamız ne yazık! Hele de saygı duyduğumuz kişilerce yapılırsa bu, daha da üzüyor.
Ceylan Ertem'in dediklerine ek olarak şunları söylemek isterim ki acı acıdır, hiç bir acı diğeriyle kıyaslanamaz hiç biri diğerinden daha az acı değil.
Öte yandan Mahzar Alanson gibi pek çok insan daha var, aynı düşünceyi paylaşan ama belki bu denli dile getiremeyen. Çabamızı bilmiyor ve anlamıyorlar, sesimizi duymuyorlar. Alt tarafı papağan işte dediklerinin çalınmış 60 yıllık bir ömür olduğunu bilmiyorlar. Yurdundan, özgürlüğünden koparılmanın bir kafese tıkılıp insan eline oyuncak olmanın ne olduğunu bilmiyorlar. Sadece yasalara karşı değil koca bir insanlığa karşı sessizlerin sesi olmaya çalışmanın ne anlama geldiğini ne kadar zor olduğunu bilmiyorlar. Biz o papağanın sesini o aşağılık varlık sosyal medyada duyurana kadar duymadık, Bahtiyar gibi pek çok hayvan (kedi, kuş, köpek, domuz, inek, at, yunus...) her gün, her an türlü çığlıklar atmakta ve duymuyoruz. Duyacak mıyız peki? Onların da ömürleri ellerinden alınmadan?
42 notes · View notes
erenist · 6 years
Text
"şoför bey havalandırmayı açar mısınız?" dedi kahraman.. O artık eski o değil.. Bir idol.. Sessizlerin sesi.. Havasız kalmışların oksijeni..
8 notes · View notes
abolisyonistvegan · 6 years
Text
Los Angeles Kürk "Yasağı" Gerçekte Ne Elde Etti?
EMILIA LEESE
Tumblr media
Sorunun kısa cevabı şu: Hayvanlar için çok az şey elde etti. Şimdi yazının devamını okumaktan vazgeçebilir, sonra da Instagram'da fotoğraflara bakmaya dönebilir ve/veya bana keyif kaçırıcının teki olduğum için öfkelenebilirsiniz. Yine de konuyla ilgili benimle birlikte düşünmek isterseniz, okumaya devam edin, belki o kadar da tatsız bir yazı değildir.
Önce şuradan başlayalım, bu "yasak" neyin nesi? 18 Eylül 2018'de, Los Angeles Kent Konseyi, gerçekleştirdiği anonim oylamanın sonucunda (3 fireyle) Los Angeles'ta kürk ürünlerinin üretimini ve satışını yasaklama yönündeki düzenlemeler lehinde karar aldı. Bu yasağın şu raporda yer alan bazı istisnaları var; örneğin dini gerekçelerle kullanımlar ya da yasal yollarla yakalanmış hayvanların kürklerinin yeniden satılması gibi durumlar istisna sayılıyor. "Yasak" kararın alınmasından sonraki iki sene boyunca yürürlüğe sokulmayacak. Batı Hollywood, Berkeley ve San Fransisco'da da benzer "yasaklar" söz konusu.
Bu "yasak", kürkün yasaklanması anlamına gelmiyor. Los Angeles'ın dışından hâlâ kürk satın alınarak Los Angeles'a nakliye ettirmek mümkün. Hâlâ her yerde kürk giyilebiliyor ve yasağın olmadığı yerlerde kürk üretimi aynen devam ediyor. Kürklü hayvanlar hâlâ yetiştiriliyor, tuzağa düşürülüyor, sömürülüyor ve öldürülüyor. Ne kadar "insani" biçimde öldürüldüklerinin bir önemi yok, ölmek istemeyen birini öldürmek hiçbir zaman "insani" olamaz. Bu esnada kürk endüstrisi yasağa ve en azından bu sezonluk kürk kullanmamaya karar veren birkaç modaevine rağmen hâlâ sapasağlam duruyor.
Ayrıca yasanın ne kadar etkili olacağını da sorgulamak zorundayız. San Fransisco'da yasak Kamu Sağlığı Departmanı tarafından şehir kurallarının ihlal edilmesi meselesi olarak ele alınarak uygulamaya geçirilecek. Yönetim halktan bir şikayet aldığında ihlali kontrol etmek üzere ilgili yere bir teknisyen gönderecek. Muhtemelen Los Angeles da benzer bir yol izleme niyetinde, ancak bu konuya raporda değinilmiyor. Yasanın uygulanmasındaki bir zorluk da, gönderilecek teknisyenin satılan kürkün "yasal yollarla tuzağa düşürülmüş hayvanlardan" (evet, Kaliforniya ve ABD federal kanunlarında hayvanları tuzağa düşürmenin yasal yolları var) elde edilip edilmediğini nasıl tespit edeceğinin belli olmaması. Bana öyle geliyor ki yasa pek etkili değil.
İkincisi, kazanan kim? Her zaman olduğu gibi, hayvanlar değil insanlar. Mağazalarda kürk görmek istemeyen insanlar daha az kürk görecekler, hatta belki hiç görmeyecekler. Büyük hayvan grupları zafer ilan edecek ve bu yasağın haberini başka şehirlerde de aynı içi boş sonuçları elde etme vaadiyle bolca bağış toplamak için kullanacaklar. Şehir konseyi üyeleri, bir sonraki seçim kampanyalarında halk arasında popüler (ancak kendileri için yüksek bir bedeli olmayan) bir davaya destek olan bir aday olarak kendilerini tanıtma fırsatına sahip olacaklar. Büyük ihtimal bu konsey üyelerinin çok azı kürk işinde ya da öyle olsalar bile kendi işlerini kanundan muaf tutacaklar. Bunun meclis üyelerine bedeli hepi topu kendi tarihi iş yerlerini Los Angeles dışına taşımak zorunda kalacak kürk parekendecilerinden birkaç oy kaybetmek olacak. Bu oylar da çok fazla değil çünkü kürk hiçbir zaman Los Angeles ekonomisinin önemli bir parçası olmadı. Nihayetinde, bu "yasak"la beraber hayatlarında hayvanların yararına gerçek bir değişiklik yapmayan (yani hâlâ vegan olmayan, hayvan kullanımına devam eden) çok sayıda insan ne kadar erdemli ve ahlaken üstün olduklarını dünyaya duyurmanın kolay bir yolunu bulmuş olacak.
Kürk "yasağı" hareketinin destekçilerinden biri olan meclis üyesi Koretz, meclis toplantısında müthiş ve ateşli bir konuşma gerçekleştirdi. Şöyle diyordu: "Canlı bir hayvanın derisini soymaya zalimlikten başka takılabilecek bir isim yok. Bunu piyasanın çözmesini beklemek bir çözüm değil. Bu, kaçırılan insanlarla seks yapmak isteyenler oldukça insan ticaretine izin vermemiz gerektiğini söylemeye benziyor. Bunlara piyasanın karar vermesi bence uygun değil. Ve eğer hayvanlara soracak olursanız, size kürk için canlı canlı derilerinin yüzülmesini istemediklerini söyleyeceklerdir. Ne yazık ki soramıyoruz. Ama onların sesi olmak için eyleme geçmeliyiz. Sessizlerin sesi olmalıyız." 
Sayın meclis üyesi elbette haklı. Hissedebilir varlıkların derilerini yüzmek, onları öldürmek ve sömürmek ne adil ne de ahlaka uygun. Bunları yapmak için hiçbir haklı sebebimiz yok, bunları yapmaktaki tek gerekçemiz tatlarını lezzetli bulmamız ya da onlardan yapılan kıyafetleri seksi bulmamız. Hissedebilir varlıkların temel hakları ve sömürü konusunda kararı piyasaya bırakmamak gerektiği konusunda da onunla aynı görüşü paylaşıyorum. Ne var ki hayvanlar hissedebilir varlıklar olsalar da, kanunen birer nesne olarak tanınıyorlar ve insanlar onlara ancak işlerine geldiğinde ya da bunu yapmak kârlı olduğunda yaşama hakkı tanıyor. Bu böyle sürdüğü müddetçe, hayvanlar piyasadaki diğer nesnelerden farklı bir konumda olamayacaklar. Güney Carolina'daki Florence kasırgasını düşünün. Kasırgada daha ilk tespitlere göre yaklaşık 5 bin domuz ve 819 milyon tavuk ve hindi öldü. Bütün eyalette 9 milyon domuz ve 3.4 milyon tavuk ve hindi bulunuyor. Ölen hayvanların piyasa değeri tespit edildikten sonra sigorta, şirketlerin zararını karşılayacak. Meclis Üyesi Koretz,  hissedebilir bir varlığın yaşamasına veya ölmesine piyasa karar vermesin diyor, oysa vegan olmamayı seçtiğimiz her gün tam yaptığımız bu oluyor.
Meclis Üyesi Koretz'in hayvanların sessizliğiyle ilgili yaptığı yoruma bir şerh düşmek istiyorum. Hayvanların sesi var: tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında, öldürülmek için sıraya sokulduklarında ve sıranın kendilerine geldiğini fark ettiklerinde korktuklarını, gerildiklerini, üzüntülerini ve daha pek çok duyguyu ifade ediyorlar. Aynı şekilde, bir şey hoşlarına gittiyse bunu da gösteriyorlar. Onlarla kelimeler aracılığıyla konuşamasak bile hislerini anlayabiliyoruz. Buna rağmen hayvanların ihtiyaçlarını, isteklerini ve hislerini inkar etmeyi seçiyoruz, çünkü cahilce ve kibirli bir şekilde bunları ifade edebilenin sadece kendimiz olduğunu sanıyoruz. Sayın meclis üyesinin vegan olup olmadığını bilmiyorum (kendisine sordum) ancak söyledikleri vegan olmanın gerekliliğini gösteriyor ve umarım o da vegan olur.
Üçüncüsü, neden kürk özel bir ilgiye değer görülüyor? Neredeyse bir asırdır kürk meselesine takılıp kaldık. İlk kürk protestoları 1920lerde hayvanları tuzağa düşürme uygulamalarına karşı başlatıldı. 98 yıl sonra kürk hâlâ mevcudiyetini sürdürüyor. Biz kürke bu kadar odaklanmışken deri ve yün nedense(!) hiçbir itirazla karşılaşmadan kullanılıyor. Deri ve yün endüstrileri de sarsıcı miktarlarda hayvanı sömürüyor ve öldürüyor; bu hayvanlar da tıpkı kürklü hayvanlar gibi hissedebilir varlıklar ve onlar da ölmek istemiyor. Deri, yün, kuş tüyü, ipek ve kürk; hepsi ahlaken aynı şekilde yanlış.
Bitirirken, "Of ya, öyle canımı sıktın ki! Hiç mi umut yok?" dediğinizi duyar gibiyim. Umut tabii ki var. Bu "yasaklar" müthiş fırsatlar. Böylece karşımıza bu konular üzerine düşünmek, kendi tepkilerimizin farkına varmak ve düşüncelerimizi toparlamak için fırsat çıkıyor. İnsanların, hayvanların hiç gereği yokken çektiği acılar ve öldürülmeleri üzerine düşündükleri bu anları yakalayabilir ve arkadaşlarınızla, ailenizle ve içinde bulunduğunuz toplumun üyeleriyle konuşarak onların da noktaları birleştirmelerine, bu acı ve ölümlerle kendi beslenmeleri ve yaşamları arasındaki bağı fark etmelerine yardım edebilirsiniz. Sözün özü, hayvanlar için etkili, gerçek ve anlamlı bir değişiklik olsun istiyorsak tüm bu insanların vegan olmaları gerekiyor.
Eğer vegan olmayı düşünüyorsanız, vegan olmayı düşünen birini tanıyorsanız ya da veganlıkla ilgili insanları yönlendirebileceğiniz bir yer arıyorsanız şu internet sitesi size yardımcı olacaktır: www.VeganOluyorum.com *
[*] İngilizce metinde www.HowDoIGoVegan.com
Çevirinin kaynağı: 
THE L.A. FUR “BAN” – WHAT DOES IT ACTUALLY ACCOMPLISH?, EMILIA LEESE | 21 Eylül, 2018
5 notes · View notes
geceninkaranligi-2 · 4 months
Text
Tumblr media
49 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Sessizlerin Sesi Olmak. 🐾 1 Mart tarihinde ücretsiz dağıtıma çıkacak olan Pati Gazetesi, ilk baskısının manşetinde Antalya Candost Derneği olarak bizede söz verdi. Canlar adına hayırlı olması ile birlikte başarılar dileriz. 👏 Antalya Candost Derneği https://www.instagram.com/p/B81llKVFbdx/?igshid=1ozgv39dc1sns
0 notes
#Repost @corvuscornixblack ・・・ Be the voice for the voiceless! . Kurk giyenler, bu cinayete ortak olanlar, hayvanlarin eziyet cekerek can vermesi icin bile bile para odeyenler sessizlerin sesi olmaya devam edecegiz. Asla susmayacagiz, insanlar tum bu gercekleri ogrendiginde psikopat olarak anilacaksiniz ve o gunler yakindir. . #furismurder #fur #kurkcinayettir #kürkcinayettir #enough #animalliberation #fuckfur #compassion #justice #love #animals #freedom #alllivesmatter #yaşamhakkı #animallover #vegan #veganism #veganismistheanswer
1 note · View note
hetesiya · 5 years
Link
Ben hep gazetecilik, sessizlerin sesi, mağdurların savunucusu, kamu yararının yılmaz bekçisi olsun; bağımsızlığından ödün vermesin; çıkar gruplarına aracılık etmesin; gerçekleri deforme etmeden aktaran, her konuya ve herkese eleştirel yaklaşan bir güç olsun istedim. Ben hep gazetecilik kazansın istedim.Ama görüyoruz ki böyle olmuyor.Son günlerde basınında insanında ses çıkaramadığı çıkarmak istemediği daha berak bir şekilde görüyoruz…. Türkiyede dillere destan bir İçişleri…
0 notes
almanyalilar · 4 years
Text
"Sanatçı sessizlerin sesi olmak zorunda"
“Sanatçı sessizlerin sesi olmak zorunda”
Ceylan Ertem, yedinci solo albümünü çıkardı. Türkü coverlarının yer aldığı albümde Anadolu müziği için “Ne kadar harika âşıklarla dolu bir memlekette olduğumuzu hatırlatıyor” diyen Ertem, sanatçının politik bir tavıra sahip olması gerektiğini vurguluyor
BURAK ABATAY
Müzisyen Ceylan Ertem 2010’dan bu yana 1’er ya da 2’şer yıl aralarla toplam 7 albüm yayımladı: 10 seneye 7 albüm. Ertem 2020’nin…
View On WordPress
0 notes
kitapidea · 6 years
Photo
Tumblr media
Orhan Kemal Sessizlerin Sesi Orhan Kemal’in 100. yaşını kutladığımız 2014 yılında, onun siyah-beyaz karelerde var olan yaşamını yansıtan bir fotoğraf albümü yayınlamak düşüncesi beni çekiyordu.
0 notes