Tumgik
#tiyatroda
bozusuruz · 2 years
Text
Montumu yanıma almamak sanırım kötü bi fikirdi
7 notes · View notes
diyariedebiyat · 7 months
Text
9. Sınıf Tiyatro
9. Sınıf Tiyatro konusuyla ilgili sunumuz, aşağıdaki alt başlıklardan oluşmaktadır. Tiyatronun Dünya Edebiyatında Gelişimi Tiyatronun Türk Edebiyatında Gelişimi Tiyatronun Bölümleri Tiyatronun Yapı Unsurları Tiyatro Terimleri
9. Sınıf Tiyatro konusuyla ilgili sunumuz, aşağıdaki alt başlıklardan oluşmaktadır: Tiyatronun Dünya Edebiyatında GelişimiTiyatronun Türk Edebiyatında GelişimiTiyatronun BölümleriTiyatronun Yapı UnsurlarıTiyatro Terimleri Sunularımız, aşağıdaki içeriklerle zenginleştirilmiştir: Konu Anlatımları İnteraktif Etkinlikler İnteraktif Testler MEB Soruları Konuyla İlgili Kazanımlar A.3. 1.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yazmasamaglayacaktim · 2 months
Text
paramparça edilerek yapboza dönüşenlerin hikayesini bilirim. eksik parça bacak arasında gibi oynayanları ve tepkisiz kalışları bilirim. yanlışlıkla kalbinde bir parçaya dokundukları zaman hissedilen heyecanı bilirim. mutlu olması gereken yerlerde acı acı ağlayanları bilirim. cam kırıklarını tekrar pencere yapmaya çalışanların mücadelesini bilirim. bunların güzel anısıdır genelde sende kalan. güzel anılar birbirinden bağımsızdır. hepsi ayrı yerde güzel olarak kalabilirler. ancak acı acının üstüne biner. elleriyle gülüşünü kapatanlarla doludur hayat. en az gülüşüyle yarasını kapatanlar kadar. kendi küçüçük yarasıyla acınmaktan, açtığı büyük yaraların sorumluluğundan kaçanlar kadar. doğum izini dövmeyle kapatanlar ve doğmuş olmanın sancısına dövme arayanlar. bilirim. boşluk hissinde ahlak savunmak nedir. bilirim. çok dolmuş hissinde kendini savunmak nedir. bunları herkes yapar. bunları herkes bilir. kırılmasına eyvallah ve sonra bu cam kırıklarını pencereye yapmaya çalışmak. neden kırıldı'nın adaletini kovalamadan onlar da öylelermiş adlı hakim. bir daha kırılmasın'ın güvenini sağlarken içimizde bu kez öyle olmaz adlı yalancı şahit. bunlara demir parmaklık arama. ellerin var. ve ellerini kaç kez. ve buna ne kadar dayanabildiğin. istediğinde muhteşem şeyler yapabilen insan elleri ve onlara ait parmakların, gene istenildiğinde istenmeyen şeyler yapabildiği durumlarda, hak edilen adalet olarak tekrar demir ve parmaklık anlamında şeylerin arkasında bıraķılması yani. bu muhteşem şeyler yapabiliyor olmanın zamanla soğuması ve yumuşaklığını kaybetmesi yani. işte tam da burada bunu diyecektim. bir şeyi yapmak istemek yumuşaklığını kaybettiği zaman. bir şeyi yapmak istemek sertlik aradığı zaman. işte tam da burada kalpten bacağa inen insan hisleri. burada insanlar adlı seyirci. mahkeme adlı tiyatro. yani şunu söylemek istiyorum tam da orada. adalet, mahkeme salonu adlı tiyatroda oynanan oyunun ismidir. ve. bir şeyler. eski yumuşaklığını. her yer. soğuk. ve boş. kaldırılan parmaklar buna. itirazlar. sorular buna. çözümler buna. birine el salladığında. birine dokunduğunda. kendine dokunduğunda. ellerindeki cam. ellerindeki kan. yani tam da burada şunu söylemek. çok kan bulaştığı zaman. bazı şeyler çok kayganlaştığı için. istenmeyen şeyler. kanın buz tuttuğu yollarda öyle oynayan çocuklar. yani buzların içinde balık ölüleri. tam da şunu söylemek. tam da neyi. bilmiyorum işte. bir şeyler. eski. parlaklığını yitirdiği zaman.
35 notes · View notes
Text
Tumblr media
Cast Ajans
Cast ajans , yükselen yetenekler ile oyunculuk dünyasının canlılığı arasındaki boşluğu dolduran dinamik bir oyuncu ajansı olarak öne çıkıyor. Kapsayıcı bir ortam yaratarak, bu ajans yalnızca ham potansiyeli tespit etmekle kalmıyor, aynı zamanda oyuncularını kişiselleştirilmiş rehberlik ve mentorluk yoluyla da besliyor. Çeşitli yetenek kadrosu, hiçbir hayalin çok büyük olmadığını gösteriyor; her bireyin benzersiz hikayesi, kolektif çerçeveleri içinde parlak bir şekilde parlıyor ve izleyicileri daha derin bir düzeyde etkileşime girmeye davet ediyor.
Dizioyunculukbasvuru'yu farklı kılan şey, özgünlüğe olan sarsılmaz bağlılığıdır. Her oyuncunun masaya kendi lezzetini getirdiğini anlıyorlar ve bu farklılıkları kutlayarak film ve tiyatroda gerçek temsil için fırsatlar yaratıyorlar. Bu ajans, oyuncu seçmelerini yalnızca iş yerleştirmeleri olarak görmüyor; bunları, yaşam boyu özlemleri yerine getirme yolunda basamak taşları olarak görüyor ve bu arada kalıcı bağlantılar kuruyor. Performans tutkunuzun gerçekten gelişebileceği bir topluluğa katılın!
43 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 3 months
Note
Bütün edebiyatçılar karıştı ya djjdndnf
Bir teorim var şimdi bu Fyodor ve Nikolai'nin bulunduğu V diye bir küme var ya diğer 3 kişi bilinmiyor. Fyodor'un üstünde gelen biri daha var yani seri çok daha uzun sürecek gibi hissediyorum. Fyodor'un ortaya çıkardığı tekil yaratık yenilse bile çok daha büyük şeylerin olacağını düşünüyorum. Ve bence V'nin başındaki kişi Natsume olabilir. Diğer bir ihtimal Gogol ve Dostoyevski ikiside rus bu durumda diğer V üyeleri de rus olabilir mi? Yani ne biliyim ileride karşımıza Tolstoy gibi bir kaç rus yazar daha çıkabilir gibi geliyor.
Veee bir teorim daha var
Fyodor insanlara birçok yalan söyledi; Ango'nun 7. Ajansta olduğu ya da 6 yıl sonraki savaş vb. üstünde düşününce insan normal olarak sorguluyor, acaba V yalan olabilir mi
Ki bu 2.si bana pek mantıklı gelmiyor ama olamaz da diyemiyorum çünkü olamayacağına dair bir kanıtım yok
Bir de kitap meselesi var. Kitabın Fyodor'da olduğunu düşünüyordum fakat Natsume'de olduğunu düşünmek daha mantıklı geliyor. Ayrıca kitabın bir yetenek kullanıcısı olduğunu düşünüyorum. Demek istediğim Bram ın vücuduna saplanan kılıç yetenek kullanıcısıydı yani aynı şey kitapta da olmuş olabilir mi? Kafam iyice karıştı siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu arada Asagiri işi biliyo kral adam yaa knxjxnxnc
Vee çeviriler için teşekkür ederiz💓
V konusunda gliba ufak bir karışıklık oldu sanırım. Bildiğim kadarıyla V'nin bilinen tek üyesi Jun Mitamura, o da öldü zaten. Nedenleri bilinmese de diğer yeteneklileri öldüren bir yetenekli grubu. Anime olayları değiştirdiği için kaynak olarak genelde mangayı ve romanları kullanıyorum. Dostoyevski'nin V'ye dahi oluşu romanda yoktu, Gogol'dan ise bahsedilmedi bile. V2nin başındaki kişi Natsume olamaz çünkü Mitamura tiyatroda Natsume'yi kurban olarak kaçırmıştı. V Japonyada faaliyet gösterdiği için üyelerinin de Japon olduğu tahmin ediliyor, üyelerinden birisi olan Jun Mitamura zaten Japon.
Muhtemelen bahsettiğin üyelerine Dostoyevski ve Gogol'un da dahil olduğu grup Meleklerin Çürüyüşü ama zaten o grubun 5 üyesi de açıklandı: Dostoyevski, Gogol, Sigma, Bram ve Fukuchi.
V'nin faaliyet gösterdiğini gördüğümüz için yalan olduğunu düşünmüyorum.
Kitap bence hala saklandığı yerde, kimsenin elinde değil yoksa son terör olaylarında kullanılmaması mantıksız olurdu diye düşünüyorum.
Umarım yardımcı olabilmişimdir.
16 notes · View notes
fatovski · 1 year
Text
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma… Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.”
Tumblr media
Persona
21 notes · View notes
tozluveolagan · 7 months
Text
Tumblr media
Selamlar. Oldukça yoğun birkaç hafta geçirdim. Burnumun 1. ayı bitti. Burun kanadı ödemim inse de burnu ucu kısmı epey dolgun. Üç dört ayı buluyormuş o bölgede biraz ödemin azalması. Burun masajlarına devam ediyorum. Ayrıca yüz yogasına başladım çünkü 29 yaşındayım ve ileride de genç bir yaşlı olmak istiyorum.
Müzik zevkim değişmeye başladı. Jazz ve İtalyan müziğinden hoşlanmaya başladım. Biraz da böyle takılalım.
Onun dışında Doğu Ekspresinde Cinayet tiyatro oyununa gittik. Ben beğendim ama izlediğim en iyi oyun değildi tabii ki. Şimdilik en iyisi Amadeus. Şimdilik diyorum çünkü, bir iki ay sonra Okan Bayülgen'in oyununa 2 bilet buldum. Okan Bayülgen'i pek sevmem ama tiyatroda çok iyi olduğunu duyuyorum hep çevremden. Shakespeare'in ünlü metinlerinden biri olan III. Richard oyununu sahneleyecek. Hani şu deliren kral, neyse spoiler yok.
Ve hastanedeki kızlarla birlikte internette herkesin üzerinde gördüğümüz çiçekli böcekli hırkalardan örmeye karar verdik. İp siparişi verdim, parmakla öreceğiz. Parmak örgüsünü bilmediğim için kızlar öğretecek.
Soul animasyonunu izledim, hakkında hemen fikirlerimi derleyen "yüzeysel" bir içerik oluşturdum. Çünkü araştırdıkça spirituel konular hakkında epey bir derinliği olduğunu gördüm. Ben biraz yüzeysel kalmak istedim, sıkıcı detaylara girip boğmaktansa böylesi daha iyi. İlgisini çeken olursa zaten bu tür konuları ve arkasındaki felsefi akımları araştırıp öğrenir diye düşünüyorum.
Ayrıca saçıma her gün farklı renklerde kurdedeler takıyorum, ne oldu bana, Candy falan mı olmaya karar verdim? Şimdilik güncel haberler bunlar. Öpüyorum hepinizi.
12 notes · View notes
nazliminazlibirisii · 1 month
Text
Kafamın içinde, ben sadece tiyatroda gereksiz yer kaplayan bir figürandan ibaretim
~Nazlı
5 notes · View notes
onderkaracay · 2 months
Text
Tumblr media
🎯 Sömürenin Yanında, Sömürülenin Karşısında 🎯
Konumuz hamaset değil, kimin yararına seyirci olduğunu bilmemiş olmayı deşeceğim bu yazıda.
Hamaset zaten insanlığa yakışan bir meziyet değil, insana eziyettir.
Başarının, sevginin, huzurun, barışın, yaşamın ve insanlığın önünde ki en büyük engel korkudur.
İnsanlığı yaşatmak istemeyen ne yapar? Korkutur?
Aman ağzımızın tadı bozulmasın adlı bir korku örgütü dolaşır/dolaştırılır her düşüncede bastırılmış duygu ve düşünceleri yaşatmama kararlılığı adına dayatmacı bir tutumla.
Korku eşiği aşılır ise tutunamaz yaşama hiçbir dayatmacı zorba.
Yaşamda zorbalardan korkulur.
Onlarda bunu görev bilir korkuluk olur.
Kimse korku yüzünden başını ağrıtmayacak haklarını kullanmaya bile başım ağrır korkusu ile yanaşmaz.
Seyirci kalmak insanlığa destek sanılır. Oysa tam tersi zulmün istediği tek güçtür.
İnsanlığın en büyük yanılgısı burada yatar.
Oysa seyircisi bol olmayan hiçbir zulüm sahne alamaz.
Tiyatro yaşamın kendisidir. Her nefes alan bu tiyatroda rol alamaz.
Seyirci kalmak yaşamda insanlığa ait bir rol değildir.
Zulme daha yakın bir roldür.
Görmezden gelme rolü.
Ben görmüyorum, görsem bile görmemezlikten geliyorum, benden aldığın bu desteğin ürettiği cesaret ile her istediğin kötülüğü benim dışımda kalan herkese yapabilirsin demektir.
Seyircisi boldur dünyanın.
Kötülük azınlık olduğu için çoğunluğa bu sebeple kan yutturur!
Bakın dünyaya bugün zulmün seyircisi milyarlarca insan var. Ağırlıklı olarak nedense batı ve Ortadoğu ağırlıklı bir seyirci kalma yığılması bu bölgelerde çoğunlukta.
Bir Türk atasözü şöyle der;
✓ Az kan yutturur, çok birbirini güttürür.
Az mal diye bu atasözünü söylemek isteyen zihniyetlerde var. Az malın maliyeti ile çok malın maliyeti aynıdır demek isterler.
Ben buna katılmıyorum. Çok malın maliyetini bugün kimse neden ödeyemez hale geldi o zaman diye sormak gerekir. İşine geldiği gibi atasözlerini değiştirmek isteyenler genelde sömürü zihniyetidir.
Mal azınlığın eline geçerse kan yutturur, çoğunluk bana ne o sahip çıksın diye diye ötekinden bir çaba beklerse birbirini bu azınlığa güttürür. Bu atasözünün gerçek anlamı budur.
On beş milyon yahudi sekiz milyar insana kan yutturuyor.
Müslümanların durumunu soruyorsanız hepsi zulme olmuş süs liman!
Bundan daha ibretlik bir iki yüzlü tutum olabilir mi?
Sömürge edenin yanında, sömürülenin karşısında!
Batsın insanlığınız! Batsın müslümanlığınız.
Batıyor zaten, batmış zaten.
Kaldırmıyor kimse başını kan uykulardan.
Ey sekiz milyar sayısına boşu boşuna ulaşmış iki ayaklı vahşilik sen insan olsaydın bu ayıbın altında bu kadar ezilmezdin.
Soykırım yapan bir terör örgütü, bunun etrafında destek olmak için kenetlenmiş iki yüzlü batı.
Karşısına çıkması gereken sekiz milyar insanın sessizliği ve seyirci kalması.
Batının bu vahşiliğine oy vererek bu vahşi kan=ganimet ele geçirme siyasetini destekleyen insanlığını tamamen kaybetmiş batı.
İnsanlığı kurtaracak umut nereden yükseltiyor sesini? Doğrudan.
Güneş bir kez daha doğudan insanlığın üzerine bu vahşilik biraz daha fazla kan akıttıktan sonra sonsuza kadar kendine gelenler sayesinde doğacak.
Önder Karaçay
2 notes · View notes
dahaonceburadaydim · 1 year
Text
EVET AI'DEN YARARLANARAK VAMPİRLİ HİKAYE YAZIYORUM EĞER BEĞENİRSENİZ WATTPADDE YAYINLIYCAM. KÜÇÜK BİR KESİT:
Loş ışıklı tiyatroda Selin kendini kaderinin kavşağında buldu. Yeni edindiği vampir doğasının ağırlığı, boyun eğmez bir yük gibi üzerine çöküyordu. Öfke, hüsran ve kaybettiği insanlığına duyduğu derin özlem damarlarında dolaşarak içinde yanan arzuyla iç içe geçti. Ve orada, gölgelerin arasında, onu dönüştüren esrarengiz figür duruyordu, ilişkileri karmaşıklıklar ve anlatılmamış hikâyelerden oluşan bir labirentti.
Karanlık ve gizemli gözleri, önünde uzanan çalkantılı yolculuğu yansıtan binlerce sır barındırıyordu. O da ölümsüzlüğün zincirleriyle bağlıydı, bu zamansız varoluşta bir yol arkadaşıydı. Selin'in gözyaşları yanaklarından sessizce süzülürken, bir piyanistinki kadar zarif, parmakları uzun ve sofistike elleriyle uzandı. Nazik bir dokunuşla gözyaşlarını sildi, dokunuşu mehtaplı bir gecede kadife bir esintinin dokunuşu gibi hem rahatlatıcı hem de rahatsız ediciydi.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
10 notes · View notes
bozusuruz · 2 years
Text
Talip abi ve kader abla: sen cok guclu bi kizsin, cok guzelsin, yalniz degilsin, biz hep senin yanindayiz, sen her zaman fark ediliyorsun, her seyden degerlisin
Ben: demek gokkusaginda yesil de var
2 notes · View notes
korelist · 7 months
Text
Tumblr media
MY FIRST FIRST LOVE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,5 Benim puanım: 7
Drama: My First First Love (English title) / Because It's My First Love (literal title)
Hangul: 첫사랑은 처음이라서
Director: Oh Jin-Seok
Writer: Kim Ran
Date: 2019
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ji Soo, Jung Chae-Yeon, Jin Young, Choi Ri, Kang Tae-Oh
8 + 8 olmak üzere 2 sezondan oluşan bir platform dizisi. Birbirinden bambaşka karakterde dört kişinin aynı evi paylaşmak zorunda kalmasıyla, onların hayata dair yaşadıkları zorluklara dostluklarına ve aşk hayatlarına şahit olduğumuz bir diziydi. Güzel bir dizi miydi? Yeaaaniğ! Kötü bir dizi miydi? Yeaaniğ! Var ile yok arasında bir diziydi. Çekimleri, oyunculuklar kötü değildi o yüzden rahatsız edici bir şey yoktu. Bayıldığım bir detay var mıydı? İlgi çekici bir şey gördüm mü derseniz o da yoktu o yüzden güzel dizide diyemeyeceğim.
Konusu gerçekten tam anlamı ile 4 kişinin “ Slice of life “ından oluşuyor. O yüzden karakterleri anlatayım;
Tae-O(Ji Soo); Zengin bir ailenin oğludur. 20 yaşında kendi başına eve çıkar. Arkadaş canlısı bir insandır. 3 yaşından beri Song-Yi (Jung Chae-Yeon) ile arkadaştır.
Song-Yi(Jung Chae-Yeon) babası ölünce annesi evi terk etmiş tek başına yaşamaya çalışan bir üniversite öğrencisidir. Oturduğu ev satılıp onu kapının önüne koydukları için evsiz kalır. Bir şekilde arkadaşı Tae-O’nun yanında kalmaya başlar.
Ga-Rin(Choi Ri); Ailesi çok zengin olan bu kızımız büyük bir şirketin varisidir. Ama şimdiye kadar bir fanusta yaşadığından hayatı deneyimlemek kendi ayakları üzerinde durabildiğini görmek için evden kaçar. Bir şekilde tek tanıdığı arkadaşı olan Tae-O’nun evine gelir.
Hoon (Kang Tae-Oh); En hayalperest olan karakter Hoon’dur. Müzikal bir tiyatroda rol almak isteyen amatör bir oyuncudur. Ama ailesi bu duruma şiddetle karşı çıkmaktadır. Babasının şiddete başvurması bardağı taşıran son damla olur ve evi terk eder. Geldiği yer ise Tae-O’nun evidir.
Böylece ev ahalisi olan dörtlü tamamlanmış olur. Karakterlerimizin dışında iki kişi daha vardır. Biri Do-Hyun(Jin Young); Tae-O’nun yakın arkadaşı. Ailesini durumu kötü olduğu için birden fazla işte çalışarak geçimini sağlayan realistik ve yalnız biri. Diğeri ise ; Ryu Se-Hyun(Hong Ji-Yoon) ‘dur. Film kulübü öğrencisi olan bu kızımız Song-Yi’nin evini satın alan ailenin şımarık kızıdır. Aynı zamanda Tae-O’nun hoşlandığı kızıdır.
Dizide ikinci erkek, ikinci kadın kavramları biraz birbirlerine giriyor. En başta çocukluk arkadaşları olan ikili çift olacak gibi dursa da kızımızın aklı Do-Hyun’a kayıyor. Zaten Tae-O’nun hoşlandığı kız da Se-Hyun. Ama böyle olunca da izleyici ha şimdi ha sonra diye karakterlerin ayrılıklarını beklerken buluyor kendini. Çünkü biliyoruz ki onlar başrol değiller… Aslında bir yere kadar izleyiciyi ikna etmeyi de başardılar diyebilirim. Gerçekten yakın arkadaş olunabileceğine inanmanın eşiğine geldik.
Dizi çok durağan, olağan ve aksiyonsuz bir yapım olduğu için bütün mevzuyu son bölüme bırakmaları beni biraz darladı. Kötü karakter olsaydı biraz duygu geçişi yaşasaydık bile dedim. Zira yoktu. Dizide entrika, baş ağrısı, sinir krizi yoktu. Ama öte yandan şeker şerbet bir aşk, kıskanılacak bir arkadaş ortamı falanda yoktu. Dizinin eksiği, dizide bir şey olmamasıydı.
Dizideki tek güzel şey, o da güzel bir şey bulmak için çabalarsanız, Hoon ile Ga-Rin çiftiydi. Birbirlerinden inanılmaz zıt iki karakterin yakınlaşmaları dizinin durağanlığını bir tık sarstığı için izlemeye değerdi. Keza oyuncu Kang Tae-Oh’u severiz.
Sonuç olarak, izlediğimi bile hatırlamayacağım çok ortalama bir diziydi. Boşsanız izleyip geçebilirsiniz. Pek bir şey beklemeyin.
OST:
Oliver – My All
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
2 notes · View notes
Text
Amatör tiyatroda oynayanlar kadar bıktıran bir insan grubu yokq
10 notes · View notes
dilsel · 1 year
Text
Birden aklıma geldi eskişehirdeyken cam atölyesinden aldığım bir kolye vardı 🥹 o dönem nedense o boynumdayken her şey yolunda gidicek diye düşünüp hiç boynumdan çıkarmıyordum bir gün tiyatroda prova esnasında kırıldı (tamamen benim salaklığım) 🥺🥹 çok üzülmüştüm
18 notes · View notes
nebakiyonuzlan · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
"..tıpkı sirkte veya tiyatroda otururken evinde biri ölmüş ve kötü haberi henüz almamış birçok kişi gibisiniz."
2 notes · View notes
farukeles16 · 2 years
Text
evlenip çocuk yapmak istiyorum. dünyayı dolaşmak, bir ev almak
romantik tatillere gitmek, gün boyu sadece dondurma yemek istiyorum.
başka ülkelerde yaşamak. ideal kiloma inip orada kalmak.
harika bir roman yazmak. eski arkadaşlarla haberleşmek.
bir ağaç dikmek istiyorum. nefis bir akşam yemeği hazırlamak.
kendimi başarılı hissetmek.
buz banyosu yapmak, yunuslarla yüzmek. gerçek bir doğum günü partisi vermek.
yüz yaşına kadar yaşamak. ölene dek evli kalmak.
bir şişede coşkulu bir mesaj yollayıp, aynı derecede ilginç bir cevap almak.
tüm korkularımın üstesinden gelmek. bütün gün bulutları izleyerek yatmak.
antikalarla dolu eski bir ev almak. bir maratonu sonuna dek koşmak.
harika bir kitap okuyup, güzel cümleleri hayatım boyunca hatırlamak.
hislerimi yansıtan harika resimler yapmak.
bir duvarı sevdiğim resimlerle ve sözcüklerle kaplamak.
sevdiğim dizilerin tüm sezonlarına sahip olmak.
önemli bir konuya dikkat çekip, insanların beni dinlemesini sağlamak.
paraşütle atlamak, helikopter kullanmak, çırılçıplak yüzmek.
her gün aradığım türden iyi işi bulmak.
romantik ve eşsiz bir evlenme teklifi almak. gece açık havada uyumak.
besseggen dağına tırmanmak, bir filmde ya da ulusal tiyatroda rol almak.
piyangoda milyon kazanmak. faydalı işler yapmak.
ve sevilmek istiyorum. Oslo. 31 August (2011) Joachim Trier
9 notes · View notes