Tumgik
#ubudiyet
nefismuhasebesi · 5 months
Text
Tumblr media
“Biz İslamiyet’le izzet bulduk, izzeti başka yerde aramayız.” Hz. Ömer (R.A.) Her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Risale-i Nur; Sözler
217 notes · View notes
yakazakalb · 21 days
Text
Kirpiklerimden damlayan son teravih. Gözlerimden yaş yerine süzülen son Ramazan günü. Sonları sevmem. Sonlar yakışmaz ruhu Ebedi Olan'la rabıtalı olan insana.
Ama burası dünya. Burası sonların yeri. Burası faniliğin mekanı. Burası ayrılıklar yeri. O sebeple belki de bu son Ramazanımızdı bizim diye düşünmeden de edemez insan.
Ramazan gelişi ile bizi şenlendirdi müjdeler getirdi. Bilmem layık olabildik, güzel ağırlayabildik mi? Onca ramazan niyetleri ve hedefleri nasıl geçti nasıl bitti?
İnsanız biz. Hamurumuzda nisyan var, hamurumuzda acz var. Biz insanız ve bizim Ramazanlarımız bu kadar. Ama Sultanlar Sultanımız, hâkim-i zülkemal, kerim-i zülcemal Rabbimiz var. Biz kendisine kulluk ciheti ile bir lahzalık ubudiyet sunsak O hiç bizi boş çevirir mi? İçimizdeki mahcubiyeti bilmez, buruk kalbimizi hissetmez mi? Nasıl çabaladığımızı ama nasıl düşüşlerden geçtiğimizi görmez mi?
“Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O’dur.” (Mülk/14)
"... Âlemlerin Rabbinin size nasıl davranacağıyla ilgili düşünceniz nedir?” (Saffat / 87)
Biz seni hayırdan başka bir şey ile bilmiyor ve ancak hayır ile tanıyoruz Ya Rabb... bizim kusurlarımızı, setreyleyecek, sürçmelerimizi görmeyecek ve bizi bağışlayıp bize merhamet edeceksin.
Bizi cennete sokacak ve bizi ateşten koruyacaksın. Vech-i kerîmini seyrelemenin zevkini bize, ebeveynlerimize, tüm Müslümanlara nasib edeceksin. Öyle ümid ediyor öyle yalvarıyoruz.
Hazreti Musa (as) 'ya : " قَدْ اُو۫ت۪يتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى" "İstediklerin sana verildi, ey Mûsâ!” buyurduğun gibi bize de böyle icabet etmez misin?
.
28 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 5 months
Text
Tumblr media
“İbadet Allah’ın razı olduğu şeyi yapmak,
ubudiyet ise Allah’ın yaptığına razı olmaktır.”
(Elmalılı Hamdi YAZIR)
9 notes · View notes
mnsrykt · 1 year
Text
"Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani: Muharremattan, malayaniyattan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevketmektir.
Meselâ: Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak. Ve o lisanı, tilavet-i Kur'an ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek...
 Meselâ: Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men'edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'an dinlemeğe sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır. Zâten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruç ile ona ta'til-i eşgal ettirilse, başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittiba ettirilebilir."
30 notes · View notes
umutsuzkediyim · 9 months
Text
Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati, bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden şekva değil, şükretmek gerektir.
Risale-i Nur-Lem'alar/11
15 notes · View notes
hayrabay · 9 months
Text
İşte böyle bir sultana ubudiyet ve imanla intisap etmek ve şu dünyada ona misafir olmak ne kadar âlî bir saadet, ne derece büyük bir şeref olduğunu kıyas et.
Risale-i Nur-Mektubat/17
17 notes · View notes
yalnzardc · 10 months
Text
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelal'in va'dine iman ve itimad et. Ona va'dinde hulfetmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine, acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cennet'i dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana va'd etmiş. Ve va'dettiği için, elbette seni onun içine alacak.
11 notes · View notes
maksat114 · 10 months
Photo
Tumblr media
"Tevekkülle belâ yüzünde gül, ta o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül..." (Belanın sahibini bilip tevekkül edersen bela belalıktan çıkar. Ebedi bir hayatın ebedi lezzetlerine vesile olduğu için büyük bir nimet olur.) -Risale-i Nur "Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. (Yani imtihan ve hizmet yeridir.) Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir. Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekvâ (şikayet) değil, şükretmek gerektir." -Risale-i Nur #stres #namaz #islam #iman #maksat114bursa #dua #imtihan #ibadet #kuran #Allah #risaleinur #risaleinurkülliyatı #bediüzzaman
6 notes · View notes
okur46blog · 1 year
Text
...
Umudu kesilmişler´in,
umutlarına sürülen,merhem´dir
“İnşALLAH”
Sönük muhabbetlere
Cila misali çalınan bir Ab-ı hayat´tır
“İnşALLAH”
Hiçlik Karanlığına itilen Canlar'ın,
,kurtuluş reçetesi´dir
“İnşALLAH”
Tabiat batakligina saplanmiş
Akillar´in Rehberi´dir
“İnşALLAH”
Ene´sini,Ihlas havuzun da,
eritmesini bilenlerin “Sevdasi”dir
“İnşALLAH”
Bir Sirr-i Ubudiyet´in kudretini,
yönlendiren,pusula´dir
“İnşALLAH”
Aşk´in sahibine
Miraç´ta ikram edilen iltifat´ín adı´dır
“İnşALLAH”
Hüznün,Hallaç Pamugu gibi,
sökülüp atilmasinin lütfudur
“İnşALLAH”
Ebed-ül Abad yolunun sonunda,
Sevgili´yi beklemek´tir
“İnşALLAH”
Yusuf yüzlüler´in kuyularini aydinlatan
Nuran-i bir Lamba´dır
“İnşALLAH”
Ibrahim´in ateşine Su taşiyan
Karıncalar´ın,gayreti´dir
“İnşALLAH”
Bülbül´ün,Gül´e ötüşündeki,
manay-ı Harf´tir
“İnşALLAH”
Elif´in dik duruşu
Vav´ın tevazuyla Kalbe dokunuşu´dur
“İnşALLAH” ...
...Murat Sahin...
15 notes · View notes
nefismuhasebesi · 2 months
Text
Tumblr media
Orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani: Muharremattan, malayaniyattan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevketmektir. Mektubat
82 notes · View notes
sondurak-67 · 10 months
Text
Tumblr media
“Marifet kalptedir, delâlet dildedir. Ubudiyet ten'den geçmekle yapılır. Eğer cehennemden kaçıyorsan, niyetine sadık kal, eğer Mevlânı arzu ediyorsan, yüzünü O'na döndür. Çünkü O'nu hemen bulacaksın.”Muhyiddin Şekûr
6 notes · View notes
nurtohumlari · 2 years
Text
Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati, bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden şekva değil, şükretmek gerektir.
| Lem'alar
2 notes · View notes
istanbulinanc-blog · 5 months
Photo
Tumblr media
ABDÜLHAMİD II. DEVRİNDE GAZETELER VE SANSÜR
Tabut, Babüssaadeden Ortakapıya kadar, serviler arasından, yavaş yavaş ilerledi. Orta kapıdan vekar ve ihtişam ile çıkarken hazin bir titreme ruha huşu ve tevekkül veren tatlı bir şâdâ, Orta kapının taş duvarlarına, bir zamanlar vezirlere mahbes teşkil eden kapı arasına aksetti, önde dedeğânın fasıladan, hazin nevâları işleniyordu. Şazeli dergâhı şeyhlerinin hüzünlü bir ârap lâhni ile okudukları Kelime-i Tevhid; tekbirler ve naatlar arasında, âhaste bir nakarat gibi yükseliyordu. Ortakapı ile Babı Hümayun lirası Atman zabitlerinin otomobilleri, mükellef konak arabalarıyla dolmuştu, iki zarif hanım, arabada, ayağa kalkmışlar, yüzlerinde ince peçeler, alayı seyrediyorlardı. Biraz ötede, Bizans’ın İrini kilisesi ve son devrin askeri müzesi önünde, Mehterhane takımı, cesim kavukları, kırmızı şalvarları, sırma cepkenleri, sarılı ve kırmızılı bayraklarıyla durmuşlardı. Canlı bir tarih, hürmet ve tebrik ile tabutu selâmlıyordu.
Cenaze Babı Hümayundan çıktı. Sokaklar insandan görülmüyordu. Ayasofya önünden Sultan Mahmud Türbesine kadar caddeye sıra sıra asker dizilmişti. Ağaçlar, evler, pencereler, damlar kadınlarla, çocuklarla dolmuştu. Tramvaylar durmuştu. Tabut acıklı ve etkileyici dualarla, tekbirler ve tehlillerle ilerliyordu. Cenazeyi görenler, etkileniyorlardı. Evlerin pencereleri kadınlarla doluydu. Bir hanım, hıçkırıklarını zaptedemiyor, mendili gözlerinde, başını duvara dayamış, ağlıyordu. Cenazeyi lakaydane seyredenler de vardı. Fakat hassas kalpler, bu hüzünlü merasime, bu etkileyici feryatlara, bu dini ihtişama karşı gözlerinin yaşardığını hissediyordu. Otuz dört sene Hilâfet makamını işgal eden Osmanlı Padişahının son merasimi hürmetle ifa ediliyordu.
Son şehâdı andıran “Allah! Allah!” nida lariyle tabut türbe kapısından içeri girdi. Sultan Abdülhamid hürmet ve tekrim ile kabre indirildi. Osmanlı tarihinin otuz dört senelik safhası hüzünlü bir şekilde sona erdi. (Ahmed Refik, Abdülhamid Saniye dair).
ABDÜLHAMİD II. DEVRİNDE GAZETELER VE SANSÜR
İkinci Abdülhamid devrinde hükümetin matbuattan istediği, Hükümdara mutlak “sadakat” ve “ubudiyet” idi; bu sadakat ve ubudiyetin de her vesile ile ve sık sık arz ve beyanı beklenirdi: matbuata ve muhaberata konulmuş olan sansür, Hükümdarın vehmile denk bir hassasiyet gösterirdi, hükümete muhalefet ve tenkid yollu yazılar caniyane bir teşebbüs olarak, sansürün iptal etmesiyle kalmaz, eklenen bir jurnal ile muharririnin sebebi felâketi olurdu; sansür, o zamanın tabiriyle, “zülfü yare dokunan” ya de bir mukaddemeden sonra konulurdu. Cumartesi günleri gazetelerin başında bir “Selâmlık resmi âlisi” serlevhası bulunurdu; bu bende, Padişahın Cuma namazını imamlık merasimi ile kıldığı haber verilirdi. İkinci Abdülhamid, halka sıhhatte olduğunu bildirmek bakımından bu yazılara çok önem verirdi. Her gazetede gayet dikkatlice kaleme alınmış beş altı türlü selâmlık resmi âlisi bende bulunurdu. Örnekler beş altı hafta süren bir devir ile değiştirilerek kullanılırdı Visit Bulgaria.
Günlük gazetelerin önemli benderinden biri de “Tevcihat ve Nişan-ı Hümayun” idi; burada, her gün, sadakat ve ubudiyeti görülen kimselere ihsan olunan rütbeler, memuriyetler ve nişanlar yazılırdı.
İstanbul’da, Abdülhamid’in doğumu ve cülûsu münasebetiyle yapılan donanmalar da büyük şehir gazetelerinde günlerce süren “şebrâyin” benderleriyle anlatılırdı. Gazetelerin şehrâyin muhabirleri, kandillerle donatılan ve “Padişahım çok yaşa”, ya da “Sultan Abdülhamid Hanı Sâni” yazılan veya “Tuğrayı Hümayun” ile süslenen yalı, konak ve evleri sahiplerinin isim ve memuriyetleriyle birer birer yazarlar; sadakat ve ubudiyetlerini gazete sütunlarına geçirdiklerinden ötürü de kendilerinden hakettikleri “rüşveti tahrir’i alırlardı.
Gazetelerde Padişahı medih yollu yazılar yazmada büyük hüner sahibi olarak tanınmış muharrirlerden biri de “Meşâhiri Islâm” sahibi Hamid Vehbi Bey, diğeri de “Serseri Yahudi” mütercimi Selanikli Tevfik Bey idi. Ahmet Rasim de, edebi hatıraları arasında “Ben bu yolda ilerliyordum. Hatta cülûs veya velâdeti hümayundan birkaç gün evvel eve kapanır, o günlerde neşredilmek üzere iki üç tane makale-i mahsusa yazar, hazırlardım. Çünkü gazetesinde en parlak cülûsiye, velâdetiye bulundurmak imtiyaz sahiplerinin birinci meşguliyetleri idi. Makalâtı mütenevvîaya ikişer üçer mecidiyeden fazla veremiydi ve ekseriya desti fakiri muharrirden bedava almak kurnazlıklarını hiçbir dakika gözden düşürmeyen ve düşürmemiş olan bu vatanda bu nevi makaleler için iki, üç, hatta dört-beş lira verirlerdi. Ben bu hâni yağmâ’ı etrafiyie bildiğim için makaleleri der eebeyb ederek Babıâli Caddesi’nde bunların güçlü ihlâlinde durur, kollardım. Biri geçtiği mi, Kalpakçılarbaşı çığırtganları gibi:
Ne âlâ cülûsiyelerim, velâdetiyelorim var!
der, nazan dikkatlerini celbeylerdim. Gün olurdu ki bütün cerâidi münteşire benim makalelerle Hâkima-yı Padişahiye arzı tebrî kât ve tes’idât ederlerdi” (Muharrir, şair, edip).
Gazetelerde basma kalıp manzumeler de yayımlanırdı; bunlar muharrirler tarafından hazırlanan muhtelif türlerdeki yazılar arasına eklenirdi. Bu manzumeler genellikle muharririn halka hitap etme amacı güttüğü, bir takım kandil ve bayramlarda, özellikle de Ramazan aylarında basılırdı.
Son olarak, Hırka-i Saadet ziyaretleri ve cami ziyaretleri üzerine yazılmış makaleler de gazetelerin sıkça rastlanan konularındandı. Bu yazılarda, devlet erkanının ve halkın cami ve dergah ziyaretlerine dair detaylı bilgiler ve övgüler bulunurdu. Tabutun geçişinden, cenaze merasiminden ve kabre definden ayrıntılı bir şekilde bahsedilirken, halkın ve devlet erkanının bu olaylara gösterdiği ilgi ve saygı vurgulanırdı.
0 notes
mnsrykt · 1 year
Text
"İşte Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için, gayet münbit bir zemindir. Ve neşvünema-i a'mal için, bahardaki mâh-ı Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcatına ve malayani ve hevaperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş.
Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcatını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek; savmı ile, Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir. Evet Ramazan-ı Şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır."
22 notes · View notes
hasanakbal19 · 1 year
Text
MEHMET'İM
Ubudiyet makamından sevkin varZahirin kış, bâtının bahar Mehmet’imBıraktıkların gönüle sığmaz lâkinUlaştığın en güzel makamdır Mehmet’im Dualarla ektiğin şehitlik tohumlarıFilizlenip boy verdi Mehmet’imVarlığın düşmanın korkusuydu lâkinYokluğunla binler oldun Mehmet’im Sensin dünya sürgününden tahtınla çıkanDünya harabesinin, hazinesisin Mehmet’imDünya denen rüya aleminde…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 1 year
Text
MEHMET'İM
Ubudiyet makamından sevkin varZahirin kış, bâtının bahar Mehmet’imBıraktıkların gönüle sığmaz lâkinUlaştığın en güzel makamdır Mehmet’im Dualarla ektiğin şehitlik tohumlarıFilizlenip boy verdi Mehmet’imVarlığın düşmanın korkusuydu lâkinYokluğunla binler oldun Mehmet’im Sensin dünya sürgününden tahtınla çıkanDünya harabesinin, hazinesisin Mehmet’imDünya denen rüya aleminde…
View On WordPress
0 notes