Tumgik
#yargıtay kararı
erol-aslan · 1 year
Text
0 notes
introduceofficial · 2 years
Text
Ağırlaştırılmış Müebbet ve Müebbet Hapis Cezası
Ağırlaştırılmış Müebbet ve Müebbet Hapis Cezası Ağırlaştırılmış Müebbet ve Müebbet Hapis Cezası Müebbet hapis veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türkiye Anayasası’nın kesin olarak belirlediği en ağır cezadır. Müebbet hapis cezası, bir kişiye ömür boyu hapis cezası verilmesi anlamına gelir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise, bir kişinin ömür boyu ceza almasının yanı sıra, bu kişinin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
masadakicezahukuku · 1 year
Text
Boşanma kararı kesinleşmeden eşin yeni bir ilişkiye başlaması, diğer eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığından, aldatan eş aleyhine tazminata hükmedilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas No: 2017/1473, Karar No: 2018/1824
22 notes · View notes
ziyapasa-01 · 11 months
Text
YARGI DA DEPREM...!!!
Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin tartışmalı kararı, ağırlıklı olarak Can Atalay’ın şahsı ve siyasi pozisyona göre değerlendiriliyor.
Mesele gelinen noktada Atalay değil, siyasi tutumlarımız da değil, askeri vesayet dönemini andıran hukuk katliamıdır.
Yargıtay kararı dikkatlice okunduğunda bir siyasi muhtıradan söz etmek de mümkün.
TBMM’nin Atalay’ın vekilliğini düşürmeyerek görevini ihmal ettiğini söylüyor, ayar veriyor, göreve çağırıyor.
Sadece lütfetmiş, AYM üyeleri gibi vekiller hakkında suç duyurusunda bulunmamış.
Merak etmeyin, bir sonraki hedef vekillerdir.
Yıllardır vesayetle mücadele ederken hangi ara yargının balans ayarını içimize sindirir hale geldik, anlaşılır gibi değil.
TBMM ayağa kalkmalıdır.
Reddetmelidir.
Vesayete direnenleri ‘gayri milli’ olarak tanımlayan Sorosçu bürokrata da haddini bildirmelidir.
Şamil TAYYAR
AKP MV
Tumblr media
9 notes · View notes
seslimeram · 9 months
Text
Korkunç İmge
Tumblr media
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Bir yılın daha geçip gittiği iş bu şimdi içerisinde yaşamın normatif olgusu, verili haklarının gündelik değerlerinin belirgin bir biçimde hiç edildiği zeminde korkunç pratiklerle yaşam eylemi kuşatılıyor. Sorgunun, eylemin kırıldığı, günün dünden de ağır yıkımlara rehin edildiği bir zeminde cerahatin ol nesnel halidir misal korkunçluk. Bir yılın hemen her gününe apayrı tahakküm veçheleri, hamlelerinin eklendiği, yaşamın salt mutlak biate indirgendiği ötesinden tek satır dahi olsa bahis açılmadığı bir zeminde bu var edilmiş imgenin ta kendisidir korkunç. Yıkıcılık halinin, istimlak etmelerin, perişanlığın hududuna terk etmelerin, birbiri ardına pejmürde tavırlara esaretin sofralarına buyur olunan bir yerde ortaya çıkan imdir korkunçluğu açık, kestirmeden bildirecek olan. Müşterek yaşam idesinin her gün koşulsuz şartsız daraltılıp durulduğu bir zeminde, alttakiler ve tepedekiler dışında hiçbir kesimin anılmadığı, belirli bir biçimde gelir adaletsizliğinden, sözün tarumar edilmesindeki sürekliliğe, hemen her durumda demokrasinin var edildiği zikredilirken yerle yeksan olunmasındaki daimi hale bu korkunç imgeler sarmaları güncelleniyor. Hakikat ancak hilkat garibesi kılınıyor.
Özgürlük sadece boş beleş bir laf kalabalığı. Demokratik ülke lafta dahi var edilmeyen bir pratik. Cumhurun egemenliği bahsinin yerinde yeller esiyor. Varsa yoksa, kısır döngünün tam da ortasında memleketi bu hallere koyanların avazları, birlikte var ettikleri bir pembe ülke tablosu. Pembe, kan kırmızı tonlarından, toz pembe, kimin kanının karıştığı belirsiz kılınan, yıkımın, ölümün, cürmün var edildiği bir acayip ülke imgesi. Her gün her durum içerisinde bir cerahat sürekliliği güncelleniyor. Cumhurun hakları talan edilirken, gelecek kapkaranlık kılınmaya devam olunurken, buna da alışırsınız çıkışı var ediliyor dört yanda her an. Biteviye bir korkunç imgeler sahnesine dönüştürülmüş olan yerde vekillerin al takke ver külah hallerinden misal korkunçluk imgesi çıkabilir. Hiçbir yerden maaş temin etmeyen, almayana 110 bin lira, iki dönem vekillik yapıp emekliliği sağalama alanların da iki yüz on bin ile iki yüz otuz bin liralar dolayında parayı iç ettikleri zeminde halka da üç kuruşa talim edin diyebilme cüretidir korkunçluk. Misal, meclis lokantasında bir tabağına elli lira dolaylarında ödenirken et yemeğine, gündelik yaşamın aktığı, sıradan insanların o karınlarını doyurmak için ellinin birkaç katını ödemeye mecbur kılındığı yerdeki uçurum halidir korkunçluğu bildirecek olan. Halkı temsil ettiği rivayet olunanların ellerini ceplerine atmak bir yana, her durumda halkı daha da fazla sömürmeye devam etmelerinin o ucubelik suretidir misal korkunç.
Koca bir yılı devirirken, geride kaldığı sanılan demokrasi, eşitlik ve adaletteki eksiklikleri telafi etmek bir yana çam devirir gibi aralıksız linç rejiminin yepyeni halleri, eylemlerine de devam olunduğu yerin meselesidir korkunçluk. Düzen devamlılığı adına hak ihlallerini süreğen kılan yerin meselesidir bu korkunçluk. Türkiye İşçi Partisi milletvekili ol Avukat, Can Atalay için Anayasa Mahkemesinin serbest konulabilir kararının bir kere daha önce alt mahkeme ardından da Yargıtay eliyle yok sayılmasının garabet halinin ortasında hangi düzlem korkunç değildir ki? Hukuk dilinden aktaralım: “AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin de altını çizen AYM, yerel mahkeme ile kararı uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiğini vurguladı. AYM, “Sonuç olarak, mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir” dedi.” Bu bahsi takip eden süreçte, kendiliğinden hiçbir şey olmamış gibi davranan bir alt mahkeme, olanı biteni sorgulamayın diye direktifi yerine bir kere daha getiren Yargıtay kararının yeknesak tekrarıyla birlikte korkunçluk bahsi kendiliğinden diriltilir. Gözler önüne serilmiş olagelen pratiklerle birlikte, baş efendinin terörist / devlete kastı olan bir zat diyerek akla seza bir tahayyülle hedef kıldığı bir avukatın özgürlüğü bir kere daha elinden çalınır. Bunlar korkunç meselleri izaha yetmezse ne yeterli gelir!
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli gencin, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramasına ilişkin DEM Parti Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve İstanbul Milletvekili Celal Fırat Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevaplandırması ile ilgili soru önergesi verdi.
Ülkede siyasi iktidarın oluşturduğu politik atmosferde; toplumsal kutuplaştırma ve ötekileştirme refleksi gelişirken bölgesel ve inançsal farklılıklar ile etnik aidiyetin bir saldırı sebebi olmaya devam ettiği belirtilen önergede; “Özellikle son yıllarda farklı kesimlerce Kürt, Alevi ve mültecilerin hedef gösterildiği görülmektedir. Siyasi söylemlerin etkisiyle farklı olanı yok sayma ve düşman görmenin son örneği, Koç Üniversitesinde yaşanmıştır. Kamuoyuna da yansıdığı üzere; Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli genç, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramıştır. F.B. ile aynı odada kalan Hasan Ege K. ve Arda D. aralarında süren tartışma nedeniyle önceleri F.B.’nin odayı terk etmesi için baskı uygulamaya başlamış, daha sonra şiddet uygulamaya başlamıştır. 15 Kasım 2023 gecesi yaşanan olayda Hasan Ege K. tarafından kemerle dövülmüş, yüzüne sıcak ütü bastırılmaya çalışılmış ve şiddetli saldırıya uğramıştır. Arda D. ise F.B.’yi neşter benzeri kesici bir aletle yüzünden ve karnından yaralamış ve yumrukla vurmaya devam etmiştir. Olay sonrası ambulansla hastaneye kaldırılan F.B.’nin tedavi masraflarının Koç Üniversitesi tarafından karşılanarak kamuoyunun duymaması için çaba sarf edildiği iddiaları vardır” denildi.
“Esas Sorumluluk İktidardadır”
Yurt odasında yaşanan dehşete ilişkin yapılan suç duyurusu sonrası yürütülen soruşturmada yüzünden ve belinden yaralanan F.B.’nin ifadesinde; “Hasan Ege K., ben Alevi olduğum için ve bana karşı ayrımcılık yaptığından dolayı beni odadan atmak istiyordu. Kendisinden şikâyetçi olacaktım. Ancak, öğrenci olduğu için sabıkasına yansımasını istemediğim içim şikâyetçi olmadım. Halen bana ayrımcılık yapmaya devam ediyor” dediği hatırlatılan önergede şöyle denildi; “Savcılık soruşturmasında F.B. tarafından kaydedilen 5 ayrı ses kaydının çözümünde ise saldırganların ayrımcı, ırkçı dehşet verici ifadeler kullandığı görülmektedir. Kendisini odadan atmaya çalışan Hasan Ege K., ‘Türkiye’nin, belli bir noktadan sonraki doğusu olduğu gibi ateşe verilse…’ diyor. F.B.’nin etnik kimliği için ‘Alt ırksınız. İtlaf edilmeniz lazım. Köle olduğunuzu kabullenmelisiniz. İtaat etmek zorundasınız. Seni bu odadan istemiyoruz. Buradan gitmezsen seni öldürürüz’, ‘Siz kader olarak, Yahudilerle birbirinize çok benzeşiyorsunuz. Zafer Partisi iktidarında benzer şeyler yaşayacaksınız’ ifadelerini kullanıyor. Her ne kadar olayla ilgili Başsavcılıkça soruşturma başlatılmış olsa da Üniversitenin olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen herhangi bir adım atmaması kabul edilemez. Çünkü söz konusu olay münferit değildir; son yıllarda sıkça yaşanan Kürt-Alevi öğrenci ve işçilere yönelik saldırıların bir parçasıdır. Bunda esas sorumluluk ise tek tipçi ve baskıcı bir öğrenme ortamı yerine eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik öğrenme ortamının oluşmasını sağlayamayan siyasi iktidardır.”
Önergede son olarak; “Koç Üniversitesinde yaşanan bu ırkçı saldırının, eğitim sisteminde dahi insanları kutuplaştıran bir noktaya götürdüğü, Kürt ve Alevi kimliğine yönelik nefret suçlarının işlendiği bu tür vakalarda etkin bir yaptırım uygulanmaması ve cezasızlık politikasına devam edilmesi halinde geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi gelecekte de daha vahim olayların yaşanmasına sebep olabilecek tehlike barındırmaktadır” denildi.
Bakan Tekin’in Yanıtlaması İstenen Sorular
Koç Üniversitesi Alevi ve Kürt kimliği nedeniyle saldırıya uğrayan F.B.’yi neden okuldan uzaklaştırmıştır?
Bu vahşeti tertipleyen diğer oda arkadaşına neden hiçbir yaptırım uygulanmamıştır?
Olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen olayda ihmali bulunan üniversite yönetimi hakkında neden etkin bir soruşturma yürütülmemiştir?
Alevi ve Kürt öğrenci F.B.’ye saldıran Hasan Ege F. ile Arda D. hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu iki şahıs Koç Üniversitesinde eğitime devam etmekte midir? 5. Koç Üniversitesi öğrencisi F.B.’nin ırkçı söylemlere maruz bırakılıp darp edilmesi ile ilgili Bakanlığınızca bir işlem başlatılmış mıdır?”
Saldırıya uğrayan öğrencinin avukatı Alper Sarıca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ses kayıtları ve yaralamaya rağmen 1 aydan fazla bir süredir, savcılığın Hasan Ege Karanfil'in ifadesini almadığını belirtti:
"Dosyaya bugüne kadar duyduğum en ırkçı söylemlerin yer aldığı (haberlerde çoğuna yer verilmeyen) 6 adet ses kaydını sunmamıza, faillerce suçları örtbas edilmek için sözde cinsel saldırıyla suçlanan müvekkilimin olaydan sadece yarım saat önce üniversite güvenliğini aradığına dair arama kayıtlarını sunmamıza, odanın kartlı giriş kayıtlarından ve failin adli muayene ve karakol ifadesine yansıyan anlatımlarındaki çelişkilerden cinsel saldırının hiç vuku bulmadığının açıkça anlaşılmasına, (muayenede sözlü taciz diyor.) müvekkilin yüzüne ve karnına onlarca dikiş atıldığını gösteren adli raporlara rağmen savcılıkça şüpheli H.E.K.nin ikmalen istendiği için 1 ayı aşkın süredir ifadesi bile alınamadı."
'Soyut İddialarla Adli Kontrol Kararı Verildi'
Saldırganların cinsel saldırı iddiası gerekçesiyle saldırıya uğrayan müvekkili hakkında adli kontrol kararı verildiğini aktaran Sarıca, "Oysa aynı savcılık canını zor kurtaran, ırkçılığa uğrayan müvekkilim için sırf faillerin soyut iddiaları nedeniyle adli kontrol kararı verdirdi ve kaldırılması taleplerimizi reddetti" dedi.
'Canına Kastedilen Müvekkilim Sınavlara Alınmadı, Şimdi De Kaydını Dondur Diyorlar'
Koç Üniversitesi'nin F.B'nin üniversiteye girişini yasakladığını belirten Sarıca, "Irkçılığa uğrayan, canına kastedilen müvekkilimin Koç Üniversitesi tarafından 1 ay süreyle okula ve binalara girişi yasaklandı. Bizzat gidip hukuk müşavirliğine delileri sunup anlatmama rağmen sınavlarına bile alınmadı. Telafi sınavı da açılmadı. Şimdi de kaydını dondur diyorlarmış. Başınıza benzer bir olay gelirse üniversitenizde güvende olduğunuzu ve hak ettiğiniz adil muameleyi göreceğinizi düşünmüyorum. Not: Üniversite yurt disiplin kurulu müvekkil hakkında cinsel saldırı iddiası sübut bulmadığından müvekkile ceza verilmemesine karar verdi" ifadelerini kullandı.
Bir korkunç sarmal artık vakayı adiye kılınıyor. Tümüyle bir menzildeki yaşam hakkının üstüne konulan korkunç ipoteği, bitimsiz nefreti, sonsuz garabetlik bir eleme çabasının her neyi var ettiği günbegün ortaya çıkarken, sözüm ona okul olduğu iddiasındaki bir yer, bir mesken dahilinde dahi gündelik bir yaşam pratiğinin ta kendisi olarak nefret işkence ve ithamlarla biçimlendiriliyor. Hasan Ege Karanfil’in titrinde ırkçı / turancı / türk ibaresi yanı sıra bir de edebiyatçı / şair kimliğine de haiz olmasının, kendisine yakıştırmasının ol nihai utancı ne yana düşer mesela. Koç Üniversitesi gibi, memleketin soyguncu / yağmacı ve talancı çetelerinin devletle beraber iş bitiricisi, sermaye denilince akla düşen eline kan oturmuş, gayrimüslim mallarından devşirme bir birikimden yükselmiş Koç’un da varlığı misal korkunçluğu, bireysel bir suç gibi yansıtılanın korkunç imgesini anlatmaya yetmez mi, hala! Sosyal medyada yansıması, bildirimi ve ifşası söz konusu edilmemiş olsaydı ol yıkım daha kaç kere tekrarlanabilirdi. Kendisini bir şair olarak tanıtabilen bir şahsın böyle afaki bir biçimde bir insana kastı var ederek doğru düzgün tek bir satır yazması söz konusu edilebilir mi? Dahası insan içine çıkmamaları gereken Karanfil ve arkadaşı Arda Demir için herhangi bir soruşturmadan ileri, insanlık hakkı için bir adalet tahayyülü söz konusu edilecek midir, gerçekten?
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Var edilmiş toplum birbirine en kestirmeden düşmanlık beslemeye devam diyen zümrelerin oyun sahası kılınıyor. Her şey her an bambaşka yıkımlara, her gün bambaşka teferruat değil sahici bir halle törpülenmeye devam olunan bir fasit dairenin esiri kılınıyor. Ne gam ne keder ne acı ne de birlikteliği bunca açık bir biçimde zehirleyen sistem sorgulanabilir kılınıyor. Bir koca yılın ardından yenisinin ilk on gününde ortaya çıkan imge, yerin her nasıl bir badirelerin sahası kılındığını örneklemeye yeterli gelecektir sanırız. Korkunç bir imgenin hakikatinde ne bir şimdi, ne de bir yarın söz konusu edilebilir sahiden de. Hakikatin hilkat garibesinin ta kendisine dönüştürüldüğü bir zeminde yaratılan / yaşatılan / yaşatmaya devam olunan her fecaatle birlikte bir korkunç düzlem imgesi hayatı kuşatıyor. Geleceği bunca belirsiz konulan bir yerde hayat mefhumu yerle bir olunuyor, derdiniz olur mu sahiden? Düşünür müsünüz yol nereye...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Adam CALDWELL via Official Site
3 notes · View notes
keemlenyekun · 9 months
Text
Yılsonu muhasebesi
Yolumuzu yarıladıktan sonra öyle yoğun aralık ayı yaşadım ki, başımı kaşımaya vakit kalmadı. Sunumlar makaleler duruşmalar müvekkil ile cezaevi görüşmeleri derken bir yılsonu muhasebesi yapmak şart oldu.
Severek yaptığım yüksek lisansın derslerinin ödevleri beni oldukça bunalttı. İçim dışım AİHM kararları ve insan hakları olmuş durumda. Şurada yaşam hakkının sınırlandırma sebeplerinden bahsederken, burada açlık grevlerine yapılan müdahalelerin işkence yasağı kapsamında inceliyorum, yeter mi peki? Hayır. AİHM kararı görüyorum her yerde. Seçtiğim derslerin tümü insan hakları, AİHM ve bireysel başvuruyla ilgili olunca ortaya böyle bir sonuç çıktı haliyle. Sunumları tamamladım. Ancak önümde iki tane yazılacak makale var. İşin aslı zorlansam da hoşuma gidiyor. Açlık grevi ile ilgili AİHM kararı okumak, yorumlamak. Yabancı hayranlığı var bende. AİHM benim gözümde muhteşem bir yargılama makamı. Ürettiği içtihatların çoğuna hayranım. (Beni AYM raportörlük sınavına 2011 yılında kimlik kartı sebebiyle almayan bina sorumlusu senin var ya ben.) Hayalimdi insan hakları hukukçusu olmak. Olur muyum sence sayın defter? Hiç akademisyen olma niyetim yoktu, hala yok. Bu ülkede akademisyenliğin çoğu okuma memurluğu. Siyasetin karıştığı leş bir kurum. İnkar mı edilir? Misal ben bir dersimi ilahiyat mezunu bir profesörden alıyorum. Örgütlenme özgürlüğü hakkında adamcağızın okuduğu bir makale olduğunu düşünmüyorum. Şöyle bir yazdıklarına baktım, hukukla ilgisi yok adamın. Peki fakültede hangi kürsüde: hukuk felsefesi. Puahahahahah. Komik geliyor. Umurumda mı? adam şey dedi geçen ders, neden ceza kanununda her suç ayrı ayrı düzenlenmiş ki? Her konunun cahili başkadır. İnanılmaz kaliteli hocalardan da ders alıyorum. Ummadığım kalitede. Açlık grevi anlattım, ufkum şenlendi hukuk bağlamında. Zevk aldım. Zevk doğru tabir. Yazabilirsem makalelerimi tabi bir hafta içinde daha çok zevkleneceğim.
Yıl sonuna özel yeni karar: İkinci üniversite okumak. Zevk için. İstediğim bölümlerin hiç birisi kariyer bölümleri değil. Önümde üç bölüm var. 1-sosyoloji, 2- felsefe, 3- edebiyat. Ve galiba sosyoloji okumaya niyetliyim. Eğer seneye tezimi yazabilirsem samsunda bir üniversitede sosyolojiyi kazanabileceğimi düşünüyorum. Paslandık ama çözeriz sanırım testleri.
Avukatlıktan para kazanmak oldukça zor. Hele ki günümüzdeki piyasada. Meslektaşlarımız fiyat kırma çabasında. Ben de mecburen bu durumdayım. Cezaevi ziyaretleriyle geçti iki haftam. Psikolojik olarak bir yıkım olduğu söylenebilir. Özellikle kapalı cezaevi ziyaretim. Can acıttı diyebilirim. Yine de kendimi bu tip oldukça zor durumlarda güçlü görüyorum. Sabretmeyi sakin görünmeyi becerebiliyorum. Benim travmalarım var arkadaşım. O demir sesi. Bak ensemden bir şey tutuyor beni. O koku. Rutubet ve toz. Zordu.
Zordu. Çünkü beraat dosyam yargıtay başsavcılıkta çıktı çıkacaktı. Bıktık be defter. Valla bıktık. Bitsin daaa. Bitsin amk. Bıktık usandık bu yükle yaşamaktan. Beraat ya bozulursa boktan bir sebeple diye. Ya savcılık tebliğnameyi abartarak yazarsa diye uykular kaçtı. Nihayet yazıldı. Ummadığım şekilde hem de. Beraat onansın demiş, yargıtay savcım. Canım savcım benim. Bakalım bir iki sene daha bekleriz. Ölmezsek beraat için bir tazminat davası açarız artık. (Burada dipnot düşüyorum makul sürede yargılanma hakkıyla ilgili son reform paketinde komisyon kuruluyormuş yine, 7 yılı bitirdik yargılanmada. Bir tazminat da oradan alırız sanırım. 7 yıl yahu bitmedi daha. İnşallah beraat onanırsa bir iki yıla. 8-9 yıl sürmüş olacak. Ceza verip yatırsalar daha kısa.)
Tam da bu tebliğnameden haberimin olduğu günlerde, hsk mahkemeye yazı yazmış, işte şu sicildeki sercoyu biz idare mahkemesi hakimiyken ihraç etmiştik, ceza dosyası kesinleşti mi ne oldu diye merak etmiş, ulu hskmız. Ben avukatım gadaşım. Napayım seni? Dermişim. Herhalde disiplin ve sicil dosyamı kapatmak ve arşive kaldırmak istediler. (Meslek ile ilgili meselem cezadan daha büyük. Zira burada meseleyi daha çok taktım. Bu bir onur ve gurur meselesi oldu. Ve sanıyorum ki bir beş sene sonra mesleğe 40 yaşımda dönüp devam edeceğim. İnşallah)
Yılsonu klasiğimi gerçekleştiriyorum. Bütün burç atmasyoncularını (astrologları) izliyor, dinliyorum. Yani genel kanı şu: 2024 yay yılı olacakmış. Çok çalışacakmışız ama para akacakmış üzerimizden. Yetmediği gibi kariyerimizde o beklediğimiz sıçrama olacakmış. Laaağğğğnnn. Ama ben kaderimi 2023e kadar kapatmıştım, silivride yaptığım takvimde. Şimdi sayın defter, burçlara inanmıyorum ama burçsuz da kalamıyorum. Sana kanıtlar sunabilirim. Yıl 2016. Burcuna göre diye bir site vardı. şimdi paralı yorum yapıyor sanırım. Adam demişti ki, yaylar temmuzda bir şey olacak ve hayatınızın bundan sonraki 10 yılını değiştirecek. O zamanlar 27 yaşımdayım. Evleneceğim sanırım dedim. 10 yıl sonra da boşanacağım. puahahahahah. Tak darbe oldu. O sebeple kendime hep 10 sene dedim. Bak çıkıyor. Aralık yorumlarında misal para gelecek dendi. Müvekkiller geldi. Burçsuz kalamıyorum. Mesela ben yay burcuyum, yükselenim boğa. yemekle olan ilişkim ve evcil olmamın başka sebebi olabilir mi? Üstüme burç yorumları falan fırlat sayın defter. Şu aralar retro var, karar almamak lazım. Bu da benim zaafım. Şuan kendimden utandım. :)))) astrocanan bile dinledim yahu. Kusmak üzereyim astrolojiden.
Son derbi de gösterdi ki, futbol iklimimiz futbol konuşmaya müsait değil. Ama seviyoruz. Taş mı olalım. Futbolu seviyoruz. Oğlum da, olursa kızım da sevsin futbolu.
Magarsus güzel dizi. Oldukça beğendim. Şahsiyet 2 de klişe 90lar solcusu senaryosu sunsa da o da iyi gidiyor. Kızılcık şerbetinin senaristinin salak olduğu kanaatindeyim. Ama benim dizim kesinlikle sakla beni. Bu kadar salakça ve hiç bir şey olmayıp seyrettiren dizi iyi dizidir. Puahahahahah. Çok saçma bir dizi. Tahammül gösteremiyorum. Senaristi salak olan dizilere tahammül edemiyorum.
Evet son bir ayımız böyle geçti. Oğlan yaramazlaştı, hanım nar çiçeği gibi, oğlan da narı çok seviyor, maaile hastalandık, iyileştik, araba bozuldu, sanayide murat ustamla çözdük, çarşambaya hukuk fakültesi kurmak çok saçma, annem cuma namazlarına git diye ısrar ediyor, allah beni affetsin der ve susarım.
Uzunca bir güncellendim.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2024 bakalım ne getirecek. Ne getirirse getirsin allahtan gelene allah sabır versin kalbimize.
Vesselam.
4 notes · View notes
morkedisblog · 11 months
Text
Bir aile önce babasını kaybedince aile üyeleri arasında bocalama başlar biz gibi babaerkil(pederşahi)ailelerde otorite artık anneye geçer anne çocuklarını iyi yönetip evlatlarına babalarından kalan mirası adil paylaştırırsa o aile daha güçlenir ama anne pasif ve etkisiz kalırsa ailede kavgalar büyür ve kardeşler kutuplaşıp aileyi dağıtırlar!Ülkelerin babaları:kurucu kahramanları, baba mirası:Ülke toprakları ve eşit vatandaşlık hakları,ulusu bir arada tutan anne ise:yönetim sistemi ve yasalardır!Biz TÜRKİYE CUMHURİYETİ HALKI hem babamızı kaybetmiş hem de ailesini düşünmeyen-tutkularına yenilmiş bir annenin çocukları gibi kaldık💔BAŞIMIZ SAĞOLSUN😢Geçen yılki 10 Kasımda instagram boykotum sırasında Tumblra yazmıştım bu yazıyı🙏 Yargıtay anayasa mahkemesine Can Atalay kararı nedeniyle dava açıyormuş işte sağlam Adalet sistemi bundan gereklidir yoksa"yanlışım bile doğru kabûl edilsin o güçle hükmederim"dersen lehine karar veren üst hukuk birgün gelir kazan kaldırır👈
instagram
4 notes · View notes
34-ist-34 · 2 years
Text
Dikkat!
Büyük oyun var
Yargıtay süreci en az 2 yıl sürecek bir ceza,şimdi uygulanacak algısı yaratılarak madur İmamoğlu yaratılıyor.Kamuoyu araştırmalarında bitmiş bir İmamoğlu’nun Kılıçtaroğlu’nu geçmesi sağlanıyor.
Kılıçtaroğlu’nu başka türlü durduramıyorlar.
Bu kararı kullanarak
1)Ak parti yaptı algısı oluşturacaklar
2)İmamoğlu’nu madur yapacaklar
3)Kılıçtaroğlu’nu adaylıktan vaz geçirecekler.Bir taşla 3 kuş birden😂
Tam da seçim üzeri
İmamoğlu bu karara çok sevinmiş,Kılıçtaroğlu çok üzülmüştür.
Biz bu oyunları çok gördük.
Tumblr media
12 notes · View notes
arafsuresi179 · 1 year
Text
Falcı medyum mahkeme kararı, büyü bozma, büyü nasıl bozulur, cinler, büyü çeşitleri, haberler, emniyet istihbaratı, ruhsal sorunlar, kötü alışkanlıklar,kalpte sıkıntı,huzursuzluk,depresyon
Tumblr media
TCK 158/1-A maddesine göre 'Dini İstismar Sebebiyle Dolandırıcılık Suçu' medyum ve falcılar ile ilgili olup, davacı olunduğunda en az üç yıl hapis cezası verilmektedir.web sitesi,sosyal medya ve youtube hesabı,banka hesap hareketi,whatsapp yazışmaları…
-Cep telefonumuzdan Kuran'dan bazı sureleri kulaklıkları takıp en yüksek sesle dinlememiz gerekir. -Bir miktar zeytin yağı üzerine Kurandan bazı sureleri birkaç defa belirledikten sonra üfledikten sonra yağı elimizle kalbimize sürmemiz gerekir. -Abdest elde ettikten sonra bardağa biraz su ve sirke alarak Kuran'dan bazı sureleri üzerinde güçlü bir şekilde üfledikten sonra sirkeli suyu içmemiz gerekir.
-Kuran'dan bazı sureleri birkaç defa kalbimize ve karnımıza üflememiz gerekir.
-Banyoda duş gördükten sonra içinde su olan denetimleri içine biraz sirke koyduktan sonra Kuran'dan bazı sureleri üzerine üfledikten sonra sirkeli suyu başımızdan aşağı dökmemiz gerekir.
-Zariyat Suresi 56.ayet: ''Ben, insanlar ve cinleri ancak bana kulluk kutsasınlar diye yarattım.'' -Hicr Suresi 27.ayet: ''Cinleri, insan gözeneklerinden geçebilen sonlandırman yarattık.'' -Hicr Suresi 26.ayet: " İnsanları, şekilleri saklı olan topraktan yaratmak." -Felak Suresi: ''Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allaha sığınırım.'' -Muhammed Suresi 33.ayet: ''Ey inananlar, Allah'a ve Peygamber'e iman edin ki yaptıklarını boşaltan.'' -Araf Suresi 179.ayet: ''Andolsun birçok cin ve insanı cehennem için yarattık.onların gözleri,kulağı ve kalbi olmasına rağmen, gücüz.işte onlar hayvan gibidir.hatta daha da aşağıdadır.'' -Bakara Suresi 102.ayet: şeytanlar kâfirlik yaptılar; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Yine de o ikisini "biz ancak ve ancak sizi denemek için yayınlamak, sakın sihir yaşamaya da kâfir olmayın!" demeden bir şey öğretmezlerdi. İşte bunlardan birini karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Ancak Allah'ın izni olmadıkça beraberinde eve zarar vermeyeceklerdi. Kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlar. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alan ahirette bir nasibi olamayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkıyla bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.
-Bakara Suresi 62.ayet: nitelikleri, iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve Sâbiîler'den de Allah'a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel görecekler cennete girenlerdir.
-Maide Suresi 90-91.ayet: Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve falcılık şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz. kesinlikle şeytan içki ve kumar yoluyla sizin aranıza ancak düşmanlık ve kin bu kadar, sizi Allah'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz, değil mi?
**Emniyet müdürlüklerinde istihbarat şubesi vardır.vatandaşların cep telefonu sinyali ile geçmiş yılar ait tüm gözlem tespit edilebilmektedir.Savcılık Btk ve cep telefonu Hts gizliliği isteyebilmektedir.
youtube
https://sorularlaislamiyet.com/tesbihatta-ayetel-kursi-okuyup-uflemenin-hukmu-nedir-peygamberimiz-boyle-bir-sey-yatmadan-once-felak#:~:text=Buna%20g%C3%B6re%2C %20%C3%B6nce%20ellerini%20cemeder,Meshetme%20i%C5%9Fi%2C%20bereket%20d%C3%BC%C5%9F%C3%BCncesiyle%20yap%C4%B1lm%C4%B1%C5%9Ft %C4%B1r .
https://www.haberturk.com/yargitay-onadi-falcilar-yandi-kismet-acamayan-falciya-3-yil-hapis-2402920#:~:text=hakk%C4%B1nda%20T%C3%BCrk%20Ceza %20Kanunu'nun,3%20y%C4%B1l%20hapis%20cezas%C4%B1na%20%C3%A7arpt%C4%B1rd%C4%B1 .
4 notes · View notes
karaca2508-blog · 27 days
Text
Maaşı geç yatan işçiye Yargıtay kararı
Tumblr media
Maaşı 20 günden fazla geciktiği için işten ayrılan işçi konuyu yargıya taşıdı. Yargıtay, işçinin kıdem tazminatı alabileceğine hükmetti ve  iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği yönünde karar verdi. Maaşı 20 gün geç yattı Ankara’daki bir şirkette proje yöneticisi olarak çalışan ve 2019 yılında maaşının 20 günden fazla gecikmesini gerekçe göstererek işten ayrılan kişi, iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek; kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma ücreti alacaklarının faizi ile ödenmesi için iş yerine dava açtı. İlk derece mahkemesi, davacının daha önceki aylara ilişkin ücretlerinin ayın başında ödendiğini ancak nisan ayı ücretinin sözleşmesinin feshinden 5 gün sonra 28 Mayıs 2019’da ödendiğini ve dolayısıyla kanunda öngörülen 20 günlük süreden sonra ödenmesi nedeniyle davacının kıdem tazminatına hak kazandığı yönünde karar verdi. Yargıtay'ın Kararı Davalı işveren ise kararı istinaf etti ve ücretin sadece bir kereye mahsus olarak gecikmiş olmasının haklı fesih sebebi sayılamayacağını savundu. Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını yerinde buldu ve davalı işverenin istinaf başvurusunu reddetti. Bunun üzerine işveren kararı temyiz etti. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi, işçinin ücretinin bir kereye mahsus dahi olsa gecikmesinin, işçi açısından haklı fesih sebebi sayılacağına hükmederek kararı onadı. Read the full article
0 notes
arguntc · 1 month
Text
CHP'den Meclis'e Can Atalay çağrısı
SON DAKİKA HABERİ: CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Can Atalay konusunda verdiği kararın görüşülmesi için TBMM Genel Kurulu’nu 16 Ağustos’ta olağanüstü toplantıya çağırdı. Son dakika haberi! Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın TBMM Genel Kurulu’nda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı okunarak milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete’de…
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Muhsin Şentürk'ün seçim kararı 'Resmi'leşti
https://pazaryerigundem.com/haber/171286/muhsin-senturkun-secim-karari-resmilesti/
Muhsin Şentürk'ün seçim kararı 'Resmi'leşti
Tumblr media
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevine Muhsin Şentürk’ü seçti.
ANKARA (İGFA) – Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, Yargıtay Daire Başkanı Muhsin Şentürk’ün seçilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.
Söz konusu kararda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’nın 154’üncü ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri gereğince, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından Şentürk’ü seçtiği kaydedildi.
Tumblr media Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundemarsivi · 5 months
Text
Tumblr media
Orhan Ayber Suçlanmasaydı, 6 Şubat Depreminde Daha Az Kayıp Verirdik
✍🏻 Kemalist İlkay
https://www.gundemarsivi.com/orhan-ayber-suclanmasaydi-6-subat-depreminde-daha-az-kayip-verirdik/
Bilirsiniz, hukuk hem vuku bulmuş olanın muhakemesini yapar hem de sonradan vuku bulacaklar için bir “altyapı” niteliğindedir.
Birinci derece ve İstinaf Mahkemeleri, nihayetinde Yargıtay; soruşturmanın derinleştirmesi talebini ret etti.
Yargıtay kararı ile hüküm sabit olunca eldeki bütün delillerin de imhasına karar verildi. Bu da, sonradan yapılan tadilat nedeniyle oluşan hasarın depremde yıkım ile illiyet bağının araştırılması uygun görülmedi demek. İçinde bulunduğumuz hafta, Güneydoğu illerimizin genelinde yıkılan binalar ve can kayıpları nedeniyle birinci derece mahkemelerde duruşmalar yapılıyor.
Peki bu karar neticesinde o mahkemelerde yargılanan, binalarında tadilat yapanlar bu içtihat kararından istifade etmeyecek mi? Peki bundan sonra konut olarak tasarlanan ve inşa edilen binaları otele dönüştürmek isteyen mülk sahipleri bu karardan cüret alıp, nasılsa yıkılırsa suç da mühendise yıkılır diye tadilatlarına hız vermeyecek mi?
*
Başa sarıyorum, olayı bilmeyenler için…
İki blok aynı kişilerin sorumluluğu ile aynı malzemelerden yapılmış, bir apartmanın kolonu (site sakinleri tarafından izin verilerek) yıkılmış, diğerinin kolonlarına dokunulmamış! En önemli detay ise, kolonu kesilen apartman yıkılırken; kolonlarına dokunulmayan apartman sapasağlam duruyor.
Saygıdeğer Orhan Ayber’in davasında, kolonu kesmenin apartmanın yıkılmasında etken olduğu hususu eğer dikkate alınsaydı ve kolonu kesilen binalar araştırılıp önlemler alınsaydı, soruyorum: 6 Şubat depreminde kaybettiğimiz insan sayısı bu kadar çok olur muydu? Ve elbette, hayat kurtaran bir maliyeti olacaktı…
Hangi mühendis apartmandaki inşaat görevini tamamladıktan sonra bilgisi olmadan yapılan şeylerden sorumlu tutulur?
Hala neden o hedef alındı, neden bir günah keçisi olarak abim seçildi, anlayamıyorum ve ben hala uyuyamıyorum.
“Savcı Anıl Tokgöz’ün 7 Haziran 2021 tarihli İddianamesinin bir yerinde Yağcıoğlu Apartmanı yerine yıkılan başka bir yapı olan ‘Yılmaz Erbek’ yazılı. Benzer bilirkişi hataları diğer raporlarda da var.”*
Değişen yönetmeliklere göre değerlendirilmeyen projelerden mühendisler sorumlu tutulamaz, eğer sorumlu tutulmuşsa burada yargısız infaz olmaz mı? (Tüm cehaletimle soruyorum!)
Olay bu kadarla kalmıyor; yani kolonun kesilmesine göz yuman mülk sahipleri, kolonun kesilmesine izin verenler mahkemece sanık olarak yargılanmaları gerekirken adalet ne yazık ki sadece Orhan Ayber’i suçlu buldu. Sizlere Orhan Ayber’in arkadaşı inşaat yüksek mühendisi olan Sayın A. Muzaffer Tunçağ‘ın yazısından alıntıyla bu davaya bilir kişi tarafından da bakmanızı öneriyorum.
“1975 yılında çıkan Deprem Yönetmeliğini en son 2018 Yönetmeliği ile karşılaştırma hatasına düşülmüş. Birçok yerde kopyala-yapıştır yönteminin kolaycılığına kaçılmış. Öyle ki Savcı Anıl Tokgöz’ün 7 Haziran 2021 tarihli İddianamesinin bir yerinde Yağcıoğlu Apartmanı yerine yıkılan başka bir yapı olan ‘Yılmaz Erbek’ yazılı. Benzer bilirkişi hataları diğer raporlarda da var. En basitinden yıkımın parça parça ettiği betonlardan numune alıp değerlendirme yapmak ne kadar bilimsel, sorgulanmaya değer. Tamamı piyasa koşullarından uzak akademisyenlerden oluşan bilirkişilerin binanın yapıldığı tarihte hazır beton bulunmadığına işaret etmemesi, suçu yalnızca ‘fenni mesul’de görmesi de başka bir tuhaflık değil mi?
Önemsediğim diğer eksik bir değerlendirme de aynı kişi tarafından projesi yapılmış yandaki A Blokun neden yıkılmadığına bir açıklık getirilmemesi… Aynı şekilde hesapta 19,2 cm. çıkan sargı donatısı aralığının 20 cm. yazılmasının yıkım nedeni sayılması da bilirkişilerin yaklaşımı konusunda tereddüt doğuruyor.
Adalet makamının, Orhan Ayber’e ceza vermeden önce, Özal’dan bu yana sık sık kaçak yapılaşmaya af çıkaranları, sorunlu alanları imara açanları, kalitesiz yapı malzemelerinin satışına izin verenleri, İMO’nun her şantiyeye bir mühendis isteğini dikkate almayanları, inşaat yerine gitmeden ‘imzacılığı’ adeta teşvik edenleri göz ardı ederek inşaat zincirinin en korumasız halkası olan mühendisleri suçlu ilan etmesi ne derece insafa sığar?
Hepsinin ötesinde Orhan Ayber’in yıkılan binadaki 23 numaralı kolonun daha sonra kesildiği savının hiç dikkate alınmadığından hareketle, yiten canların yarattığı duygusal havaya kapılmadan, yeniden yargılama yapmak en hakkaniyetli çözüm olacaktır.
Orhan Ayber cevabı alınmamış soruların da aydınlanacağı ortamda yeniden yargılanmalıdır.”
Hiçbir mühendis bilinçli taksirle ölüme neden olmak için eğitim almaz. Orhan Ayber suçsuzdur!
Binanın yıkılmasından asıl sorumlular cezalandırılmalıdır. (Tüm kalbimle temennimdir!)
Depremde yakınını kaybedenlere sabır diliyorum, umarım ülkemizdeki tüm binaların yıkılmasından sorumlular hak ettikleri cezaları alırlar! (Günah keçisiz…)
*
Depremden sonraki ilk dava ile ilgili haberlerden alıntılarla devam ediyorum:
İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde yıkılan Yağcıoğlu Apartmanı B Blok’ta 11 kişi hayatını kaybetmiş, 7 kişi yaralanmıştı. Bu olayı o dönem haberleri izleyen herkes hatırlayacaktır, kolonu bilir kişilere sormadan yıktıkları ortaya çıkmıştı ya, Sayın Orhan Ayber bu olaydan sorumlu tutuluyor.
Sayın Orhan Ayber’in eşi Sayın Aysel Ayber o apartmanın müteahhitti olan Şerafettin Ağar hakkındaki yorumlarında çok saygın ve çok dürüst biri olduğu yönde. Dava ilk açıldığında Şerafettin Bey kendisini şöyle savunmuş:
“Hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet, yaralılara da şifa dilerim. Apartmanın yapılmasında hiçbir kusurum yok. 40 yıllık müteahhitlik hayatımda 251 bina yaptım. Hiçbiri yıkılmadığı gibi hiçbirinde çatlak bile yok. Örnek müteahhit olmak için uğraştım. Yağcıoğlu’nda A blok ayaktayken B blokun yıkılması tesadüf değildir. Bina dış etmenler sebebiyle yıkılmıştır. Kolon kesilmesi nedeniyle bina yıkıldı, bunu yapanlar hakkında suç duyurusunda da bulundum. Sosyal medya hesabımdan depremden önce 1999 önce yapılan binaların yıkılıp, yeniden yapılması gerektiğini belirtmiştim çünkü o binalar 1975 yılı deprem yönetmenliğine göre yapıldı. Suçlular kolonları kesenlerdir. 11 aydır cezaevindeyim ve sağlık sorunlarım var. Tahliyemi talep ediyorum.”
Sayın Orhan Ayber ise ilk savunmasında:
“1975 yönetmenliğinde nervürlü demir kullanma zorunluluğu yoktu. 1999’da Marmara depreminden sonra kullanımı zorunlu hale geldi. Beton kalitesini tutturmak kolay değildi çünkü hazır beton yoktu. Beton ihtiyaçlarını belirli gruplar karşılıyordu ve hiçbirimizin denetleme imkanı yoktu. 2000 yılından sonra hazır betona geçildi. Yağcıoğlu Apartmanı, yapıldıktan sonra çeşitli depremler olmasına rağmen binada çatlak bile oluşmadı. Kolon kesme olayından haberdar değilim. Muhtemelen ben istifa ettikten sonra olmuştur. 1999 yılında görevden ayrıldım.”
Müşteki avukatlarının, binanın yapımı sırasında bodrum katında su olup olmadığını sorması üzerine Ayber, “Zeminde biriken suları gördüm. İnşaat yapılırken de su vardı. Biriken suyu pompayla çektirdim. Müteahhide de bilgi verdim ama belediyeye bildirmedim” yanıtını verdi.
Müşteki avukatlarının, depremde yıkılan diğer binalara göre Yağcıoğlu’nda üst katta oturanların can kaybının fazla olmasının nedenini sorduğu Ayber, “Bina, 23 numaralı kolon ve perdenin kesilmesi sebebiyle yıkılmıştır. Kolonların zayıflığı söz konusu değildir” dedi.
Dere yatağına imar izni veren belediye yetkilileri, ülke yöneticileri sorumlu olacak değil ya! (Diplomalıların günümüzde hedef olma modası da bi bitmedi…) Su birikintisinden bir şey çıkarmaya çalışmışlar, ellerine yüzlerine bulaştırarak! Orada en başında bina olmaması gerekiyordu ki imar afları ülkemizin her yerinde tehlike arz ediyor.
Hülasa, Özal’dan günümüze değin sayısız insan, depremlerde yıkılan binalardan sorumlu. Üç beş günah keçisi ile adalet sağlanmaz, yüz binleri, milyonları kayıp etmeye devam ederiz, adalet sağlanmadıkça!
Son olarak olay hakkında bilir bir aydınımızın önemli bir yazısını okumanız için buraya bırakıyorum, umarım okursanız, bu haksızlığa sizler de seyirci kalamayacaksınız.
Şakran Cezaevinde yatan Sayın Ayber’in çok ciddi sağlık sorunları var ve acil ameliyat olması gerekiyor, üstelik sürekli acile götürülüp geri cezaevine bırakılıyor. Acilen evine, ailesine ve doktorlarına kavuşmalı. Umarım sağlıkla ailesine en yakın zamanda kavuşur.
* https://www.gundemarsivi.com/orhan-ayber-icin-adil-yargilama/
Kemalist İlkay
Orhan Ayber’in savunmasını ilettiğim yazıma buradan ulaşabilirisiniz.
#30ekim2020depremi #6şubat2023 #deprem #Adalet #dava #deliller #inşaatyönetmelikleri #kolon #OrhanAyberiçinÖzgürlük #OrhanAybernedenhapiste #OrhanAyberSuçsuz #OrhanAyberinDavası #Yağcıoğluapartmanı #YılmazErbek
0 notes
cemakkilic · 5 months
Text
CEM AKKILIÇ CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET SUÇU'NDAN 33 AY TUTUKLAMA
Dünya üzerinde böylesi görülmedi. Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı ile tam 33 ay Silivri'de tutuklu adı altında esir edildim. Yargıtay 16. Ceza Dairesi cumhurbaşkanı'na hakaret suçu'ndan yerel mahkemenin verdiği 5 yıl 10 ay hapis cezasını fazla ceza diye bozdu. Bozdu ama tutukluluğu kaldırmadı. Skandal resmen.
Karşı devrimci AKP'nin kumpası bununla kalmadı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı hakkımda tam 7 defa tutuklama kararı verilmesi için Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nin hâkimine başvurdu. Hâkim her defasında reddetti. Savcı bu defa Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hâkimine gitti. O da beni tutuklamadı. Peki; zaten ben tutuklu bulunuyorken neden bunu yaptılar?. Ola ki var olan tutukluluğum kalkar da, kaçaraım diye...
Hak, hukuk, adalet AKP döneminde işte böyle işliyor.
CEM AKKILIÇ
Cemology Onuncu Köy
0 notes
aslanduranhukuk · 7 months
Text
Aile ve Boşanma Davaları
Tumblr media
Boşanma çiftlerin evlilik birliklerini yasal olarak sona erdirmesi işlemidir. Her ne olursa olsun boşanma süreci genel olarak yorucu ve yıpratıcı bir süreçtir. Boşanma öncesi edinilen mallar, çocukların velayeti, nafaka ve diğer konular bir araya geldiğinde oldukça önemli yönetilmesi gereken bir süreçtir. Bu bölümde Ankara boşanma avukatı ve boşanma süreci ele alınarak en çok merak edilen soruların cevapları bulunmaya çalışılacaktır. Ankara boşanma avukatı tabiri ile buna benzer diğer ifadelerin de ne anlama geldiği açıklanmaya çalışılacaktır.
Boşanma Nedir?
Boşanma nedir? Boşanma; çeşitli sebeplerle artık bitme noktasına gelen bir evliliğin, mahkeme kararıyla yasal olarak sona erdirilmesidir. Bu işlem bazen çiftlerin birlikte verdikleri ortak kararla bazen de bir tarafın diğer tarafa açtığı dava ile başlar.
Boşanma sürecinde evliliğin sonlanması ile birlikte mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka v.b. gibi konular da ele alınarak ayrı veya bütün halinde dava konusu olabilmektedir. Boşanma süreci psikolojik ve hukuki zorluklar içermesi nedeniyle konusunda uzman bir Ankara boşanma avukatı ile hareket etmek süreci sizin için daha kolaylaştırabilir.
Boşanma Süreci Nasıl İşler?
Boşanma süreci çiftlerin veya yukarıda izah ettiğimiz şekilde taraflardan birisinin boşanma kararı alması ile başlar. Ancak aile mahkemesine verilecek bir dilekçe ile süreç yasal olarak başlamış olur. Ardından mahkeme ön inceleme yapar, tahkikat aşaması, sözlü yargılama aşaması ve hüküm ile birlikte karar verilmiş olur. Eğer kararın temyizi söz konusu olur ise yüksek mahkemenin kararı incelemesi ile karar kesinleşmiş olur.
Aile Mahkemesine verilen dilekçe sonrası ortalama olarak 3 ile 6 ay arasında (bazen daha farklı süreler de olabilmektedir) duruşma günü verilir.
Boşanma kararı alan çiftler mahkemeye başvurmadan önce anlaşmaya varabilirler. Bu anlaşma, mal rejimi, nafaka, çocukların velayeti v.b. gibi konularını içerebilir. Bu durumda gerçekleşen davaya anlaşmalı boşanma davası denir ve bu çok büyük bir aksilik olmaz ise tek celsede tamamlanabilir.
Ancak ortada bir ihtilaf var ise bu sefer dava çekişmeli boşanma davası olarak görülmeye başlar. Bu da uzun zaman alabilecek bir süreçtir.
Boşanma Sürecinde Faturaları Kim Öder?
En çok merak edilen konulardan bir tanesi de budur? Boşanma sürecinde ev aidatı, elektrik, su v.b. gibi faturaları kim öder. Bunlar tedbir nafakası kapsamında değerlendirilebilir mi? Öncelikle belirtmek gerekir ki bu konunun tedbir nafakası ile bir ilgisi yoktur. Hukuki bir sorun yaşamamak adına bu ücretleri evin yasal sahibi olan kişinin ödemesi belki de en doğrusudur.  Mahkeme yargılama sonrasında bu tür ve buna benzer giderleri kimin karşılayacağına karar verecektir. Ancak Yargıtay bu konuda genel olarak düzenli geliri olan eş lehine tedbir nafakası verilemeyeceği konusunda kararlar vermektedir. Bu arada yeri gelmişken bir alt başlıkta tedbir nafakasını izah edelim.
Tedbir Nafakası
Tedibr nafakası nedir? Tedbir nafakası; boşanma davasının açılmasından sonuçlanıncaya kadar geçen sürede eşlerden birinin barınması ve geçiminin temin edilmesi için mahkeme tarafından tahsis edilen bir nafaka türüdür. Boşanma davasının sonuçlanmasıyla birlikte ortadan kalkar.
Boşanma Sürecinde Çocuklar Kimde Kalır?
Özellikle belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunumuz çocuklar ve aile birliğinin korunması konusunda çok hasas yaklaşmakta ve Mahkemeler de bu konuda titiz davranmaktadırlar. Çocukların velayeti konusu önemli olmakla beraber genel olarak çocukların menfaatlerinin korunması temel konu olmaktadır. Bu anlamda boşanma sürecinde, Mahkemece çocukların menfaatlerine en uygun yerde kalmaları konusunda karar verilecektir.
Boşanma Davası Ne Kadar Sürer
Boşanma davaları, davanın açılması, ön inceleme, uyuşmazlıkların çözümü, duruşmalar ve temyiz sürecinden oluşmaktadır. Boşanma davası ne kadar sürer? Eğer bir anlaşmalı boşanma davası ise 1 ile 3 ay arasında, bazen tek celsede sonuçlanmaktadır. Eğer çekişmeli boşanma davası ise az önce saydığımız nedenlere bağlı olarak 2 ila 5 yıl arasında değişebilmektedir. Çekişmeli boşanma davalarında süreci, uyuşmazlıkların çözümü yaklaşık olarak belirleyebilmektedir.
Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Boşanma davası nasıl açılır? Boşanma davası açılması için yazılı bir dilekçe ile yetkili Aile Mahkemesine başvuru yapmak gerekmektedir. Eğer anlaşmalı boşanma davası ise dilekçe ekine anlaşma protokolü konulmalıdır. Çekişmeli boşanma davası ise dilekçe ekine boşanma nedenlerine ilişkin ileri sürülen hususlar, deliller ve diğer belgeler eklenmelidir.
Boşanma Davası Yetkili Mahkeme
Türk Medeni Kanunu Madde 168 de boşanma davasında yetkili mahkeme tanımlanmıştır. Buna göre boşanma davasında yetkili mahkeme; oşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Boşanma Davası Nerede Açılır?
Boşanma davası nerede açılır? Kanun gereği boşanma davaları aile mahkemelerinde açılır? Aile Mahkemelerinin olmadığı yerlerde ise aile mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olur. Bu durumda boşanma davası yukarıda belirtilen Aile Mahkemesi veya Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır.
Boşanma Davası Çeşitleri Nelerdir?
Boşanma çeşitleri nelerdir? Hukuk sistemimizde anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası şeklinde iki tür boşanma davası bulunmaktadır. Şimdi bunların üzerinde biraz duralım.
Anlaşmalı Boşanma Davası
Tarafların en az 1 yıldır evli olması ve eşlerin birlikte başvurması veya birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi gereklidir. Anlaşmalı boşanma kolay gibi gözüktüğü için taraflar genelde kendi aralarında protokol hazırlayarak boşanmayı tercih etmektedirler. Ancak Anlaşmalı boşanma davasının tecrübeli Ankara boşanma avukatı tarafından takibi çok önemlidir. Zira Anlaşmalı boşanma protokolü hatalı ve eksik hazırlanırsa boşanma sonrası nafaka artırımı veya malvarlığı paylaşımı gibi başka davalarla uğraşmak zorunda kalmaktadırlar.
Çekişmeli Boşanma Davası
Türk Medeni Kanununda çekişmeli boşanma davası açabilmek için nedenler özel boşanma nedenleri ve genel boşanma nedenleri şeklinde iki ana bölüm halinde düzenlenmiştir.
Özel Boşanma Nedenleri:
Zina
Suç İşleme Ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
Terk
Akıl Hastalığı
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Genel Boşanma Nedenleri:
Geçimsizlik
Hakaret
Şiddet
Güven sarsıcı davranış
Evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeme gibi çok sayıda genel boşanma nedeni mevcuttur.
Bir evlilikte özel boşanma sebebi varsa davacı, karşı tarafın kusurlu olduğunu ispatlamak zorunda değildir. Yalnızca özel bir boşanma sebebi olduğunu ispatlamak yeterlidir. Genel boşanma sebepleri olduğu takdirde boşanma kararı verilebilmesi için hem davacı hem de davalı birbirinin kusurunu ispatlamak zorundadır.
Yine aile hukukunun alt dalları olan, velayet, nafaka, mal paylaşımı, aile konutları, nişanlanma, vesayet, kayyımlık gibi alanlar da bir Ankara boşanma avukatı yardımı ile takip edilmesi gereken, hassas süreçler içeren alanlardır.
Boşanma Davasının Kimin Açtığı Önemli mi?
Boşanma davasını kimin açtığı önemli mi sorusu çokça sorulan sorulardan birisidir. Esasen boşanma davasını kimin açtığının hiç bir önemi yoktur. Mahkeme davayı kimin açtığından ziyade, dilekçede boşanma nedenleri olarak ileri sürülen hususları, delillerin doğrulunu ve dava dilekçesine ve boşanmaya konu diğer hususlara dikkat edecektir. Bu nedenle boşanma davasını kimin açtığı önemli değildir?
Merak ettiğiniz daha başka konular için https://aslanduran.com/bosanma-avukati/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
0 notes
keemlenyekun · 11 months
Text
Komedi dizisi
Evet kahkahalarla takip ettiğim haber dizisi hepten farklı bir hal aldı. Yani şöyle ki hukuk ve hukukçu tanımı yapılmış. Hukuk okuyanlar boşa okuyor. Hukukçu hukuk okuyarak olunmaz. İşte ülke özeti. Adam net özetlemiş. Tam olarak şöyle:"TÜRK MİLLETİ ADINA KAMU HUKUKÇUSUYUM." puahqhhqhqh. Adam bir de alan belirlemiş. Ah be cahillik ah be. Ne güzel bir şeysin.
Tumblr media
İşte yargı adlı dizi böyle bir şey. Böyle komik. Böyle trajik.
Cahilliğin övüldüğü yerde herkes haklıdır. Yüce hukukçu.
Şimdi aymnin binlerce leş kararı vardır. Misal dün ki sansür yasası incelemesinde olduğu gibi. Siyasi kararlar. Ama anayasanın meşruluğu sorgulanamadı şimdiye değin. Saçma da olsa anayasa mahkemesidir denip yutkunuldu. Hatta bazı ihlal kararlarına başka yollar bulunup uygulanmadı falan. Ama son yargıtay kararı farklı bir boyut kazandırdı olaya.
Hukuki bir tepki vermek yersiz. Bu tip olaylar siyasidir. Yargıda birileri kavga ediyor. Gözlerimi kapatıp yaşlar gelincesiye kahkaha atıyorum.
Ortalık çok daha karışacak. Mevzilenme başlamıştır. Birileri de haktan hukuktan yana olsa korkmadan. Keşke.
Sen bizi cıvata mı sandın? Vezirköprüye gel de gör. Puahahahahh.
Şimdi efenim. Kahkahalara ara verelim.
Öyle bir futbol haftası ki: samsun 4 günde iki galibiyet aldı. Yandık tutuştuk. Febem yenildi, her zamanki gibi anında çirkefleşti, galatasarayım iyi gidiyor aman allah nazar değdirmesin.
Yükseklisansta yalçınkaya kararı hakkında ödev hazırlıyorum. Makale yazacağım.
Para kazanamıyorum. Ama mutluyum. Oğlan mutlu. Hanım mutlu. Samsun güzel.
Töbe bismillah. Lağğnn nazar değer sayın defter. Mutsuzum yok. Aşırı mutsuzum. Hatay bizi yenmesin hatayı da yenersek üzerine adana da febemi yenerse ortalık karışır.
He bak bir de şey var: lahmacun içi nasıl yapılıyor ya? Samsunlu pide içini bilir nerden bilelim lahmacun içini. Yarın lahmacun günü.
Vesselam.
Serco kahkahalarla bildirdi.
3 notes · View notes