Tumgik
#yerle
bg3smash-or-pass · 16 days
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
40 notes · View notes
gece4517 · 8 months
Text
Bazen diyorumki kendime zorlama bırak olmayacak işte. Tam onsuzluğu alışıp kafamı toplamaya başladığım zaman bir hareket yapıyor tüm düzenimi kafamı alt üst ediyor. Her defasında hayal kırıklığına uğruyorum ama yine de akıllanmıyorum. Nasıl toparlayacağım kendimi bilmiyorum. Sanki bir kinetik kum gibiyim toplandıktan sonra bir dokunmayla yerle yeksan oluyorum..
2 notes · View notes
httpsfxs · 1 year
Text
hayatim boyunca hic sosyal medyada ozellikle tiktokta gordugum bi video icin aglamamistim
2 notes · View notes
ilayyd · 1 year
Text
Bu defteri senle açtım, senle kapatıcam.
5 notes · View notes
kirikhayallerduragi · 2 years
Text
Tumblr media
Hep seni sana sordum ben, şimdi ne olucam Bu defteri senle açtım, senle kapatıcam Keşkelerimizi yak gel, kendini bana sal Yerle bir olurum, lütfen, bitti mi bu masal?
3 notes · View notes
sapkalikedii · 2 years
Text
yerle bi olurum lutfen bitti mi bu masal
3 notes · View notes
ncdtgrsy · 3 months
Text
1 note · View note
seslimeram · 3 months
Text
Kaygının Meramı
Tumblr media
Güncelliğin kaygılara çıktığı bir eşikteyiz. Zamane değerlerinin, mutlak teslimiyetçi daim bir halde insani mefhumun kökünün kazıldığı bir düzlemde hayatın bambaşka tahayyüller ile kesiştiği bir güncelliğin içindeyiz. Gündelik yaşam zora koşuluyor. Erk, muktedir kati ve kalıcı iktidar pratiği olarak var edilmiş her şey gündelik yaşam eyleminin sınırlarını da enikonu bariz belirsizleştiriyor. Her şey toz duman. Her gün daha açık bir biçimde terörün esiri. Her güne içkin kılınan denetim, gözetim ve tahakküm silsilesinde hayat mefhumuna taarruzlar güncelleniyor. Güncellik bütünüyle sıradan olanın kaygılarını çoğaltarak, arsız ve umarsızca çekiştirerek zulmü her güne içkin kılarak yinelenerek şekillendiriliyor. Her dem ölüm gösterilip sıtmaya razı gelinmesine çalışılıyor. Oysa gerçeklik yaşam tahayyülü ve isteminin hiçleştirildiği bir zeminde hayat zulme prangalarla esir edilir. Devlette daimi olan cürüm, cerahat ve çürüme üçlüsüyle bütün bu hayat isteminin üstüne çökülür bir kere daha. Kaygılar o aralıktan yaşamsal idenin eksik kılınmasında kendini belirginleştiriyor. Cürüm ile bağ kuran iktidarın / devletlinin tezahürü her dem normatif olanın yıkımını bir biçimde açığa düşürüyor. Yaşam sıradan insanlar için zor / bet, bir harabeye sayelerinde ulaştırılır.
Tümüyle nobran bir iktidar pratiğinin, bir jeneriğe dönüştürülmüş olagelen Türk, Sünni, Müslüman döngüsünün ortasında ol parametrelerin dışında kalanlar için hayatın ehvenle olan kesişimi namümkün kılınır. Sürekli güncellenen propaganda karşısında sıradanların hayatının tarumar edilmesine devam olunur. Bir zümrenin hayatı bambaşka yaşamaktan, var etmekten ötesine geçtiği güncelliği normal diye paylaşırlar. Sürekli on binlerce liranın havalarda uçuştuğu bir sömürü düzeninin imali misal böyle bir kaygılar cumhuriyetinde bir biçimde var edilir. Günlüğü on beş bin liraya çıkagelen kişiye özel plaj localarından bir kerede, bir kalemde birkaç yüz bin liranın / milyon sınırlarına kadar ödemelerin var edilebildiği vur patlasın çal oynasın hallerine bir devinim, o mutlak iktidara biat edenlerin önüne Alis Harikalar Diyarında, Baş efendi edisyonunda karşımıza çıkartılır. Ekmeğin her ne kadar olduğundan bihaber, bir aylık geçimin nasıl zora koşulduğundan bihaberlik olmalarının dumur ötesi halleri bir yanda, iktidarımız başımızda, biz de yolumuzdayız gibi kadük tavırların ortasında can yakıcı bir güncelliği idame eder koca ülke. Bir avuçtan çok olagelen eline kan oturmuş sermaye, onların bile isteye köleleri, bir de bu kiralanan hayatların figürü olagelenlerin var ettiği ülke sıradanın açmazlarından ne kadar uzaklarda olunduğunu görünür kılar. Sahiden bir memleketin yarası her gün kanasın diye çabanın biri bitmeden bir başkası sarf edilirken yıkıcılık / yok etme diskuru ve farazi değil kalıcı olagelen cerahat hiç mi dert edilmesin nedir ki yani!
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Kurdistan’da yaşanan yangınlara karşı takınılan çifte standart yaklaşıma tepki gösteren ekolojist Cemil Aksu, “Devlet için ‘en iyi Kürt ölü Kürt’, dolayısıyla Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması bir kayıp anlamına gelmiyor” dedi.
Amed’in Xana Axpar (Çınar) ile Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağ) ilçeleri arasında 20 Haziran gecesi çıkan yangın sonucunda 15 kişi yaşamını yitirdi, 78 kişi ise yaralandı. Yangında, ayrıca yüzlerce hayvan can verirken, bir o kadar da hayvan yaralandı. Amed Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma Dairesi Başkanlığı, uydu üzerinden yaptığı tespitle 66 kilometrelik alanın yangından etkilendiğini açıkladı. Ancak Türkiye’deki basından sivil toplum örgütlerine, siyasetçilerden aydınlara, yazarlardan ve sanatçılara tepkiler yetersiz kaldı.
Polen Ekoloji Hareketi’nden Cemil Aksu, Batı’da ve Kurdistan’da yaşanan yangınlara karşı takınılan çifte standart yaklaşıma dair değerlendirmelerde bulundu.
Devlet İhmali
Sıcakların artmasıyla birlikte birçok kentten yangın haberlerinin geldiğini belirten Aksu, buna karşı iktidarın batı kentleri için aldığı önlemleri Kurdistan’da göremediklerini söyledi. Amêd ve Mêrdîn arasında çıkan yangına benzer birçok yangının daha önceleri de yaşandığını hatırlatan Aksu, “Köylüler genellikle bu yangınları kendi imkanlarıyla söndürdü. Ancak bu seferki yangın, daha geniş bir alana yayıldı. Burada esas mesele, her yıl yaşanan yangın felaketleri karşısında devletin, valiliklerin ve kamu idaresinin yangın söndürme uçakları bulundurmamasıdır. Ayrıca köylülerin dikkat çektiği gibi elektrik iletim hatlarının özelleştirilmesinden sonra rehabilite edilmemesidir. Bu açıkça bir ihmaldir” ifadelerini kullandı.
'Sorumlu İktidar ve Dedaş'
Devlet ve DEDAŞ şirketinin iletim hatlarını yenilemeyerek yangına zemin hazırladığına dikkat çeken Aksu, “Şirketin bu konudaki savunması da trajik bir nitelik taşıyor. Herhangi bir yangın çıktığında ya da tarım sezonunda elektrik kesintileri yaşandığında halk tepki gösteriyor ve şirket kayıp kaçakları gerekçe gösteriyor. Şirket, kaçak elektrik kullanımı bahanesiyle bölgeye yatırım yapmamayı savunuyor. İktidar ve onun yandaşı olan DEDAŞ şirketi, bu durumun bir numaralı sorumlusudur. Tüm bu ölümlerden sorumlu olanlar, iktidar, yerel bürokrasi ve şirkettir. Dolayısıyla bu felaketin hesabı onlardan sorulmalıdır” diye belirtti.
DEDAŞ'ın iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ettiğinin altını çizen Aksu, “Yangının ve can kaybının asıl nedeni şirketin altyapı yatırımlarını yapmaması ve gerekli önlemleri almamasıdır. Şirket, iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ediyor ve altyapı yatırımlarını yapmıyor. İktidarın güvenlikçi ve savaş politikalarından güç alarak ve devletin desteğiyle sorumluluklarını yerine getirmiyor” dedi.
‘Devlet İçin Kayıp Değil’
Kamu sorunu olan doğal afetlerde devletin herhangi bir öneminin kalmadığına işaret eden Aksu, devletin şirketlerin çıkarlarını savunan bir mekanizmaya dönüştüğünü belirtti. Aksu, devamında şunları belirtti: “Devlet, yalnızca şirketlere kar getirecek işleri ve projeleri geliştiren bir organizasyon haline gelmiştir. Bu nedenle ne depremde ne yangında ne de pandemide halkın yanında olan bir devletten söz edemiyoruz. Tam aksine halkın karşısında, halkına düşman bir devlet olgusu ile karşı karşıyayız. Bölgede ise bu durum Kürt sorununun yarattığı ek bir boyut kazanıyor. Kürtlerin yangın, deprem vb. nedenlerden dolayı yaşamını yitirmesi devlet için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü devlet ‘en iyi Kürt, ölü Kürt'tür’ yaklaşımıyla hareket ediyor. Dolayısıyla Kürtlerin hastalıktan, yangından ölmesi veya Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması, ormanlarının yok edilmesi devlet için bir kayıp anlamına gelmiyor. Devlet, bunları sermayeye kar sağlayacak birer yatırım aracı olarak görüyor.
‘Çözüm Örgütlü Mücadele’
Devlet, Kürt halkının her türlü demokratik, ekonomik veya siyasal taleplerine ‘terörist’ yaftasıyla yaklaşıyor. Kürt halkının taleplerini ‘terör eylemi’ olarak nitelendirerek baskı altına almaya çalışıyor. Bugün karşılaştığımız kayyum meselesi de buna benzer bir durumdur. Halkın iradesini kendi kanunlarını ve anayasasını bile hiçe sayarak gasp ediyor. Buna karşı verilecek mücadele, demokrasi, halk güçlerinin örgütlü ve birleşik mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkündür. Devleti ve iktidarı geri adım attıracak, halkın kazanımlarını artıracak olan tek şey örgütlü mücadeledir.”
Kaygıların nasıl da peyderpey var edildiğini, dahası yaşamın her nasıl ucube bir hale terk olunduğunun nişanesi günlerdir aralıklarla yakılan / yok edilen Kürdistan coğrafyasından belirgin olacaktır. Tümüyle mobilize edilmiş bir inkarcılığın, ırkçı ve ayrımcı damarın bir ucundan tutulup, kendileri yakmışlardır bahsinden, oh olsun diye yazmalara bir ülkenin, o ülkeye ait olan bir sahnenin yerle yeksan edilmesi göz ardı olunur. Birkaç satırlık haberler ve tümüyle yargıların tespih tanesi gibi dizildiği bir zeminde yıkımın kim nasıl farkına varacaktır! 2013 Gezi Direnişi sırasında farkına varıldığı bildirilen Kürd gerçekliğini bir kere daha onca yıl sonra sil baştan yeniden belirleyebilme gayretine kim düşecektir Türk ve kısıtlı bir sahayı tutmaya devam diyen akıl sahipleri dışında her nasıl? Biteviye bir hal yıkımın katarında ilerlerken yıkımın her yere taşındığı bir zeminde şüphesini devlete değil de orada yaşama tutunmaya çalışan insanlara böyle kolayca yönlendirebilen, nefret ve kinle soluk alabilenlerin arasında bir hayat ihtimali söz konusu edilebilir mi?
Rojhat Abi imzalı Artı Gerçek haberini aktaralım: “Yangından en çok etkilenen yerlerden olan Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ ile Diyarabakır'ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan ve Yazçiçeği köylerindeki yurttaşlar tanıklıkları Artı Gerçek'e anlattı.
Yangının ilk görgü tanıklarından olan Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan Mahallesi muhtarı Hüseyin Çelebioğlu yangının onarılmamış elektrik tellerinden kaynaklandığını vurgulayarak yangından DEDAŞ'ı sorumlu tuttu.
Alevlerin rüzgarın etkisiyle hızla yayıldığını ve karadan müdahalelerin yetersiz kaldığını söyleyen Çelebioğlu, yangının ardından DEDAŞ ekiplerinin sabah erken saatlerinde gelerek elektrik tellerini onardığını söyledi ve şöyle konuştu:
"Nasıl olduğunu anlamadık. Bir baktık yangın çoktan çıkmış bile. Yangın çıktığı zaman, yangın alanına sadece traktörler gitti. Ben de yangın alanına gittim, kolumda ve sırtımda yanıklar oluştu. Kimse o yangına yaklaşamazdı. Köye yaklaşık 100 metre yakın bir baktık ki 40 dakika da 20 kilometreye yakın arazi yanmış. Bu yangın elektrik direğinden dolayı çıktı. Belliydi zaten. Yangından sonra sabah erkenden, saat beşte DEDAŞ ekipleri gelip onu onarmışlar."
Yangın sırasında yetkililerden gerekli yardımı alamadıklarını da anlatan Çebioğlu o gece yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Başvurmadığımız hiçbir yetkili kalmadı. Biz dört muhtar bütün her yere başvurduk ama bir çare bulunmadı. Kimse yaklaşmadı, kimse yardım etmedi. İtfaiye aşağıda duruyor yangına müdahale edemiyordu. Biz müdahale ettik ama önüne geçemedik"
'DEDAŞ Bunu Bilinçli Yapıyor'
Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ Köyü can kaybının en fazla olduğu nokta. Bu köydeki yangının tanıklarından biri olan Bedirhan Kaya da yangından DEDAŞ'ı sorumlu tutarak şöyle konuştu:
"Çevre köylere DEDAŞ elektrik paylaşımı yapıyor. 10-20 köyün elektriği kesildiği zaman elektrik akımı besledi, patlama oldu ve yangın başladı. Önce ekin alanları sonra meralara sıçradı gençlerde ne yapacağını bilemedi hayvanlarını kurtarmaya çalıştı. Aniden yangın tüm bölgeye yayıldı. Giden geri dönemedi yangının içinde kaldı. Bunu da ben tekrar söylüyorum DEDAŞ bilinçli olarak yapıyor. Sadece burası için konuşmuyorum Mardin’de, Urfa’da, Diyarbakır’da bütün ilçelerden bu yıl en az 80’e yakın yangın çıktı. Sebebi bir bölgede elektrik kesildiği zaman aniden akım verilince patlama oluyor. Bu tesadüf değil bilinçli olarak yapıldı. Bu yıl DEDAŞ bilinçli olarak bunu çoğu yerde yaptı. Milletin başına bela olmuşlar. Çetedirler. Ne yapacaklarını kestiremiyoruz. Bu milletin hakkını savunan hiç kimse yok. Biz hepimiz bu coğrafya da yaşıyoruz hep sıkıntı çekiyoruz. Zaten ekinlerden de pek bir kazancımız yok. DEDAŞ yüklü miktarlarda faturalar gönderiyor ama 24 saatin sadece 6 saati bölgeye elektrik veriyor. Örneğin 40 köyden 20 köye elektrik verilmiyor. Yangın sebebi DEDAŞ’tır."
'Yetkililerin Sesi Çıkmıyor'
Köksalan Mahallesinde yaşayan yurttaşlardan Hasan Çelebioğlu da yangının ilk tanıklarından.Çelebioğlu, köy olarak uzun süredir DEDAŞ ile ilgili sorun yaşadıklarını belirterek hiçbir yetkilinin kendilerine yardımcı olmadığını söyledi ve şöyle konuştu:
"Bütün Türkiye bunu duysun ve bilsin. Bizim köyde, asıl yaramız elektriktir. Bu yangında elektrikten dolayı ortaya meydana gelmiş, kasırgalı bir havada ve çok fazla fırtına olduğu için köylülerin müdahalesine rağmen dumandan etkilenenler, yoğun bakımda olanlar yani hepimiz köy olarak, çevre köyler olarak ve yardımımıza koşanlar bizim gibi yangında yandılar. Ama hiçbirimiz bu topraklara hakimiyet kuramadık. Bir tane itfaiye geldi ,40 dakika sonra Çınar itfaiyesi geldi. Beni aradı dedi ki "nereye müdahale edeceğimi ben de bilmiyorum." Ben de "nereye gidebiliyorsan oraya git" dedim. Ondan sonra yangın devam etti, rüzgar yönünü değiştirdi. Bütün çevre köylerine dağıldı. Şu an mesela şu karşıdaki köyümüz sağ olsunlar bize yardıma gelerek canları pahasına yardıma geldiler ve hiçbir şey elde edemeden canlarından oldular. Biz artık hayatta kalmaya çalışıyoruz. Son iki aydır zaten doğru düzgün elektriğimiz yok. Köyün sondajları bile çalışmıyor. Biz suyu çevre köylerden alıyoruz. Çevre köylerden artık 2.5 litre- 5 litre bidonlarla suyu bize buzluğa koyuyorlar, bizi hayatta tutmaya çalışıyorlar, ama hiç bir yetkilinin 2 aydır bu sorunları yaşadığımıza rağmen sesi çıkmıyor"
'Biz Ateşle Mücadele Ediyoruz'
Çelebioğlu, "DEDAŞ şu teli şu direğe kadar yetiştiremiyorsa bu ülke bitsin, bu ülkeyi istemiyoruz. Biz insan gibi yaşamak istiyoruz. Eğer biz bu yüzden bu kadar acı çekiyorsak bu kadar hem maddi hem manevi… biz bu ülkenin vatandaşıyız ama bu tellere layık görülmüyoruz. Bizde insanız bizde insanca yaşamaya çalışıyoruz. Herkes çoluğu çocuğu, rızkı için yaşamaya çalışıyor ama biz rızkımız için ölüyoruz, ölüme gidiyoruz. Niye çünkü ateşle biz mücadele ediyoruz. Şu tellerin haline bakın. Bilirkişi gelsin buraya, baksın bu teller bu köye oluyor mu? Olmuyor mu? Bizim yaşantımız değil. Biz bu halde bırakıp gitmişler. Bu insanca yaşamak değil" diyerek yaşananlara da tepki gösterdi.
Daha nicesi o yangınların hemen ardında çıkagelen hakikati bildirme çabasında sunuldu. Bütünüyle kaygıların nasıl da güncelliğin başat ögesi kılındığını gördüğümüz bir zemin, bir istikamette yaralara yenilerinin her nasıl eklendiği de az çok belirgin kılındı. Amed – Merdin arasındaki yangınların gösterdiği şey bütün bu kaygı halini imal eden kurumların her nasıl halka karşıt bir biçimlendirme ile yönlendirildiğidir. Devletin başı, her şekilde müdahale edilmiştir diye buyururken, Amed’in kent suçlarıyla dönüştüren malum aileden bir temsilin “şerefsiz” çıkışına sahne olagelen mecliste olan biten kendiliğinden ayyuka çıkar. Irkçı hiziplerin, nefret taşıyıcısı tiplemelerin, Batı’da yükselen neo-nazi tiplemesini eleştirirken kendi yurttaşı olageleni göz ardı etmeye devam ettiği bir sarmalda on beş insanın canı hiçe sayılır. Küfür, kıyamet, akla seza hale gelmiş nefretin cismanileştiği bir zeminde Çanakkale’de, Antalya’da veya herhangi bir başka yerdeki yangına verilen ki bu en doğal haldir, tepkimenin çeyreği dahi gösterilmez. Kürd ve Mezopotamya halklarının tamamının canının yakılmasında pay sahibi olanların görmezden gelindiği yerde, onca can, onca doğanın katledildiği bir dehlizde kaygılar bir yere gitmez. Burnumuzun ucunda kalmaya devam eder. Büyür, türer ve çoğalır. Yaraların bu menzilde her nasıl hayatın tam da ortasına demirbaş kılındığının bilindiği bir zeminde onca ahın hesabını kim verecektir, sahi ama sahiden de!...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Anadolu Ajansı – Rudaw
Meramda Paylaşılan Haberler
Kürt'e De Coğrafyasına Da Çifte Standart Yaklaşım https://mezopotamyaajansi.net/tum-haberler/content/view/245563 15 Kişinin Öldüğü Yangının Tanıkları Anlattı: 'Elektrik Akımından Çıktı, DEDAŞ Yangından Sonra Telleri Onardı' https://artigercek.com/guncel/14-kisinin-oldugu-yanginin-taniklari-anlatti-elektrik-akimindan-cikti-dedas-308782h
1 note · View note
zezeeolmak · 1 year
Text
Tumblr media
1 note · View note
erkeklerinyeri · 1 year
Text
Erkekleri Yerle Bir Eden 4 Cümle
0 notes
bg3smash-or-pass · 3 days
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
busarkiyildizlara · 2 years
Text
Çevremdeki sevgi her geçen gün azalıyor gibi. Bana karşı olanından değil, insanların birbirlerine olan sevgilerinden bahsediyorum.
0 notes
bukagi · 4 months
Text
kaçmak istediği yerle varmak istediği yer aynı olunca afallıyor insan.
739 notes · View notes
yldzhll · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
youtube
Bir fırtına gibi yerle bir ettin
Tumblr media
193 notes · View notes
arbrenu · 8 months
Text
Bir hayalin gerçekleşmesi çok az insanın başına gelebilecek bir fekakettir.
Düşünürken yüzünüzü ikiye ayıran o kocaman, içten gülümsemenin yavaş yavaş solması halidir.
Her şeye sahip olduğunuzu düşünürler.
Her şeye sahip olamazsınız.
Hiç kimse her şeye sahip değildir.
Gökyüzüne bakarken kulağınıza müzik dolması hali, güneşin ışıldaması ya da yıldızların parlaması, size başarabilirsin hissi veren tatlı bir rüzgar.
Bahar gibi bir koku derin derin içinize çektiğiniz.
Hala hayal kurabiliyorken böyle hissedersiniz.
Bunun mevsimle ilgisi yoktur, o his insana fırtına izlettirir omuzların diktir, yerle gök bir olur ama sen fırtınanın dizginlerini elinde tutuyorsun önemi olmaz.
Hayal kurabilmek böyle hissettirir.
Sonra bedeller ödemeye başlarsın, bu normal diye düşünürsün hiçbir yol bir de hayallere giden yol yıldız tozları ile kaplanmamıştır ki zaten.
Fedakarlıklar gelir ardından.
Evetler ve hayırlar konuşabildiğin tek kelimeler olur.
Evetler hep kendinden daha fazla vermen gereken anlar içindir.
Bir sen üşümeye başlarsın o mevsimde, üzerine bir kazak giyer devam edersin.
Hayırlar vazgeçtiklerin içindir.
Gidemediğin yerler, göremediğin insanlar, vakit ayırmadığın küçük anlar ve küçük mutluluklar.
Ellerin ve ayakların buz keser ama sorun değil, soğuğa alıştın.
Artık gülümsemediğini fark edeceksin.
Yatmak için uzandığında kıpır kıpır bir heyecanla düşler kuramadığını, yapman gereken bir yığın işi daha boşluklara sıkıştırmaya çalıştığını fark ettiğinde yüzündeki tüm kaslar artık gülümsememeye alışmıştı.
Yetişebileceğini düşündüğün anlar olacak ama hiçvir zaman sadece seninle ilgili olmayacak.
Çünkü bu dünyada her şey ekip işidir.
Kimse tek başına mahvetmez hayatını.
Bunun için bir ordu kalabalık bazen de bir avuç insan yeter.
Mevsimlerden bahar olacak, yaz kavuracak ama sen üşümeye devam edeceksin.
Sana yolu göstereceklerini mi sandın?
O gülümsemeyi ve minnetleri saklamalıydın.
Sana sadece eğerler verecekler.
Eğer bunu istiyorsan buna razı gelmelisin.
Eğer bunu istiyorsan önce bunun altından kalkmalısın.
Eğer kazanmak istiyorsan en çok benim cebimi doldurmalısın.
Eğer iyi olmak istiyorsan önce bana bunu kanıtlamalısın.
Yıldızların artık o kadar parlak ve çekici olmadığını mı düşünmeye başladın?
Karanlık hala o kadar yakınında değil halbuki.
Yol gözünde büyür, sapmadığın o sapaklarda kaçırdıkların paçalarına yapışır.
İnsan bir günde kaybetmez, kaybetmek disiplin gerektirir.
Kendinden çaldığın her “biraz daha zaman”da biraz daha kaybeder.
Zaman bir uzvunla bile ödeyemeyeceğin kadar pahalıdır.
Ama sen ne kolay verdin cebinde onca yıldır birikmiş taşlar gibi.
Kenarında ağlayıp durduğun denizlerin dibi zamanla mı dolu sandın?
Hayır, anladın ama çok yol aldın.
Buraya kadar geldim sonuna gitmeliyim dediğinde kaybetme işinde en iyilerinden biri oldun.
Boş yere mi yazıyor tabelalarda köprüden önceki son çıkış diye.
Geri dönemeyeceğin yerler vardı ve sen şimdi o çizgiyi de aştın.
Başardığın şeyler yok değil, bunca kayıba kimin olmazdı ki?
Ama gökyüzüne bakıp gülümseyerek hayal kurabilir misin şimdi?
Hangisi zor?
İşte yıldızlar böyle terk eder insanı.
Baksan gökyüzü hala mavi.
482 notes · View notes