Tumgik
#yokken bak yani
sillagen · 6 months
Text
Dün elektrik gitti 15 defa geri geldi. Şimşek dolayısıyla adını şu an unuttum bir şey hasar görmüş.Bizim binada jeneratör var aslında ama o da kitledi kendini çok sık aralıklarla olunca neyse bizim buzdolabı bozulmuş ben fark etmemistim annem bunu gündüz fark ediyor. Evde bundan ayriyeten büyük dondurucu bir tane çok eski dolap var bakliyatlarin bir kısmını da ona koyuyoruz burası yazın sıcak memleket. Saat 11 olmuş bak saat gündüz torbaya mı girdi. Gündüz sabaha kadar bu dolap soğukluğu götürür dediler. Gündüz desen rahatça boşaltılır. Şu saatte buzdolabı boşalttım. Gözümden uyku akıyor. Onca saat cekmediler şu buzdolabini tam ben işimi bitirdim yatacak vakit iş çıkaralım. Bunca saat ben teravihte falan siz naptiniz ya diyorum. Yani özel olarak geceyi mı beklediniz. Bana sinirleniyor. Sinirlenmesi gereken benim ya. Hakikaten sinirlenmesi gereken benim. Sabah erkenden isim var bir de sahur var. Ben yokken oturmuş ikisi de ya bildiğin. tam gece yarısı aa buzdolabini boşaltsak iyi olur. La havle vela guvvete illa billahil aliyyil azim.
28 notes · View notes
tsuyoiji · 1 month
Text
aeri ateş yakmaya çalışırken yeterli odunun olmadığını görmüştü, ayağa kalktı ve biraz odun aramaya başladı. yürüdü, yürüdü, yürüdü. en sonunda dal parçaları, odunların olduğu yeri buldu. heyecanla eğildi ve birkaç tane toplamaya başladı. yeterince toplamıştı. omzuna birinin birkaç defa sertçe dokunduğunu hissetti, "tamam ya topluyorum kalkacağım şimdi.". ve bu birkaç kez daha oldu. sürekli ısrar ediyordu sanki, ve aeri'nin canını yakıyordu. "tamam dedim sana canım acıyor?!" ve aeri arkasına döndü. orada kimse yoktu. gözleri büyüdü, ne olduğunu düşünüyordu. etrafa bakındı ama kimse yoktu. arkadaşlarından birinin ona oyun oynadığını düşündü. "her nereye saklandıysan çık, komik değildi şakaların" ama bir ses veya tıkırtı duyamadı. bu onun içini ürpertmişti. topladığı yakacaklarla koşa koşa kamp alanına doğru ilerledi. nefes nefese kalmıştı. odunları birden bıraktı ve nefesini düzeltmeye çalıştı. mavi ona döndü, "iyi misin, neden kaçtın böyle?". aeri nefes nefese cevap vermeye çalıştı. "yaban domuzu gördüm sanırım korkudan biraz.". mavi sorguladı, "burda domuz olması imkansız ama... belki başka bir hayvandır olabilir. gel nefeslen, su ister misin?". aeri kafasını olur dercesine salladı ve suyu kabul etti. beraber toplandılar çadırları ve her şeyi kurduktan sonra, aeri ve ash yemeğin başında yemekle uğraşıyorlardı. carlisle, "kim kimle yatacak?" herkes birbirine baktı. suji, "bilmem, ama bu sefer eşleri değişelim, ne dersiniz?". aeri, "BEN TEK YATMAK İSTEMİYORUM! yani istemiyorum, üzgünüm biraz korkağım." carlisle güldü, "ben senle kalırım aptal, korkma.". carlis'in bu sözünden sonra aeri samimi bir şekilde gülümsedi ona karşı. ash, "ee hadi gelin sofra hazır!" herkes işini bırakıp masaya doğru geçti, yemek hepsine iyi gelecekti. yemekte hepsi güldü eğlendi, kafa dağıtmaya birebir bi masaydı.
ash, "ben tek kalacağım bu arada size uyar mı?".
zolita, "ee o niye tek kalıyor bende kalmak istiyorum belki".
ash, "ağlama lan, ilk ben söyledim."
suji, "bende soul'u alıyorum o zaman?"
rudy, "bakıyorum da hemen de sattın beni."
suji, "değişelim dedim ya, hem carlis yokken korkar o ben kalayım onla."
carlisle kısık bir sesle, "kesin o yüzdendir..."
kalacak çiftler,
rudy-zolita
carlisle-aeri
ryo-mavi
soul-suji
ve ash olarak ayarlanmıştı.
gün boyu oyunlar oynadılar, eğlendiler kendi kendilerine. açık hava çok iyi geliyordu hepsine. yatma vaktine kadar beraber eğlendiler. sonrasında erken uyandıkları için hepsinin erkenden uykusu gelmişti. herkes çadırlara dağıldı. hepsi büyük ihtimalle uyuyacaktı.
ryo-mavi
ryo, "ash'imden uzak kaldım ama ya."
mavi, "ya bi sus sabah akşam berabersiniz 2-3 hafta ayrı yatarsın bir şey olmaz sadece uyumak için burdasın."
ryo, "ama ya..."
mavi, "susacak mısın artık? UYUMAYA ÇALIŞIYORUM BURDA"
ryo, "PİSLİK"
carlisle-aeri
aeri arkası dönükken önüne döndü, gülümsedi. "teşekkür ederim carlisle, benimle hemen kalmayı kabul ettiğin için."
carlis, "ne demek ya, nolacak sanki bak iyi oldu böyle de, bu gece uyumayıp biraz tanışmak ister misin, zaten yenisin."
aeri, "olur!! ash'ten sonra senle tanışmış olmak iyi olabilir."
carlis, "hobilerinden bahset mesela..."
ash
"uff böyle yatmak da sıkıcıymış tek başına. ryo da yok zaten. VE MINECRAFT OYNAYAMIYORUM ŞAKA GİBİ? ben minecraft olmadan ne yapacağım... televizyon da yok, diğer oyunlar da yok... kafayı yiyeceğim, bu teklifi nasıl kabul edebilirsin aptal ash internet bile yok! her neyse, orada kalsaydım beynimi yitirebilirdim buna şükür."
soul-suji
suji yaslanmış tüm başlarından geçen olayları düşünüyordu, kafasını kurcalıyordu hepsi. bir anda hissettiği sıcaklıkla gülümsedi. soul ona sarılmış bir şekilde uyuyordu. çoktan uyuduğunu fark etmişti. suji fark ettirmeden saçlarına öpücük kondurmuştu soul'un. kızardığını hissediyordu. o da aynı şekilde soul'a sarılmıştı ve tüm geceyi bu pozisyonda uyuyarak geçireceklerdi.
zolita-rudy
zolita, "biz sanırım seninle fazla konuşmuyoruz, hm?"
rudy, "biraz öyle... yapacak bir şey yok, konuşuruz bundan sonra."
zolita, "ya konuşuruz tabii... uyu istersen."
rudy, "sen de öyle, geç kalma çok."
zolita, "ne geç kalacağım yatıyorum bende."
rudy, "iyi ya ne kızdın..."
hepsi bir şekilde rahatça uykuya dalmışlardı. o gece hiçbir sorun yaşamadılar ve hepsi deliksiz bir uyku çektiler. sabah geç saate kadar uyanan kimse gözükmüyordu.
10 notes · View notes
Text
yani ben artık kaybolsam bile adres soramam kimseye burası neresi nerdeyim diyemem benim dilimi söktün nasıldır bir kalple konuşmaya çalışmak, denedin mi.
yani ben artık kül olsam bile yandım diyemem kimseye etim eridi diyemem saçlarımdan bahsedemem benim yüzümü söktün nasılım diyemem, nasıldır bir yüzsüzlükle yaşamak, denedin mi.
bu yüzden bana senin yıllar sonra nasılsın demeye yüzün yok bana kalbinin kırıklarından bahset bahsetmeye hakkın var ben onu sökmedim, nasıl derim kalabildi, nasıl böyle,  utanarak sormaya da hakkım var utancını almadım senin, birini daha sevmeyi diyorum, denedin mi.
birini sevmem demiyorum kıpkırık kalbi kime bırakayım adım birhan olsa kalp parçalarını yazardım ama malesef değildim sevgilim malesef değildim kar çay sis aşk gel demekten başka kan tüküre tüküre gel demekten başka  hiçkimseydim ben.
gel şimdi benim göğsümde cebinde kuş sesleriyle gez gel benim sokaklarımda anahtarlarını kaybet  gel ben sana getireyim bir bir açayım kilitli kaldığın kapıları bir bir kırayım açamıyorsam, gel saçlarını okşarken biraz karıncalanan ellerimi göğsünde tutayım da huylansın kalbin
bi sökük gibi kaldığımı bağışla, dokunsan dağılan bir şey oldum dokunsan rengim attı gittim gözlerinde doldum çocuğu öldürülmüş annelerin dokunsan dünyayı anlamak dedim dokunsan dünyayı ağlamak dedim çocuğu ölü annelerin sen dokununca ben de aliydim biraz sen dokununca biraz dilenciydim biraz mağdur biraz ekmek elimde biraz berkin biraz devrim biraz haksız
gel şimdi benim tenimde ellerinde çocuk ölüleriyle gez gel biraz sev beni. biraz öldür. ölülerine ekleyip ellerinde başkasının tenlerinde gezdir beni biraz durdur biraz anlat
üşüdüm çünkü ben çok üşüdüm gel biraz sarıl bana gel biraz kalbim yok şu dünyayı bir de senin ağzından dinlerken gel biraz dilim yok  bir renk ver tenime biraz kızıllaştım, kendimi komple bir yere vurmuşta kan toplamış gibiyim gel biraz rengim mat çünkü şiiri şiire karıştırdım çünkü sana yazdığım şiiri başkasına okumaktan utanırım uyandır beni biraz biraz ölüyorum. biraz ağlamaklı.
gel ben söküğüm çok. giy biraz, sökük ve yırtık bir şeyle üstünde, utanmadan geçmekten sokaklardan, utanma biraz
biraz sev beni biraz öldür nasıl olsa ikiside ağır, inanamazsın de birleşik ama ikiside içinde dahil biraz nasıl olsun demeye hakkın hiç yokken, nasılsın demeye hiç hakkın yokken, yokken, yooooooookkennn
nasılım biraz gör, nasılım biraz bak. öyle bakmayı diyorum. denedin mi.
22 notes · View notes
aynodndr · 11 months
Text
Erkek olarak doğdun ama ADAM olmak zorundasın...!
ADAM diye anılmak istiyorsan ,
ADAM gibi davranmak ADAM gibi yaşamak zorundasın.. !
Seni dünyaya getiren annenin hiç bir günahı yokken ,
Kulaklarını küfürlerle çınlattırmayacak , seni doğuracağıma taş doğursaydım , dedirtmeyeceksin .. !
Bak erkek başkadır ADAM çok başka ,
Bu farkın farkına varacaksın ...!
Her türlü namussuzluğu gerine gerine yaparken ,
NAMUS kavramını kadına aitmiş gibi , namusumu temizledim ,
Boşayamaz , ayrılamaz ,
Yok namussuzdu diyerek Anlamını bilmediğin namusu diline dolayıp ,
Namusumu temizledim safsatasının ardına saklanmayacaksın ...!
İçinin pisliğini bir kadına bok atarak ,
Canını alarak aklamaya çalışamazsın ...!
Kadında insan ve onun canını sen vermedin sende almaya kalkmayacaksın ...!
Sanane kaçta dışarıda olur , kaçta döner ne yer ne giyer , SANANE .!
O ikinci sınıf insan değil ki ,
Onu yargılamak samamı düştü ...!
Sen yaptıklarına bak ADAMLIĞA yakışıyormu ?
Kaç kadının vebali omuzlarında acaba , peki bu namussuzluk değil mi ?
İyi o zaman kadınlarda seni öldürsün ,
Bumudur yani ...
Kadını ortada bırakırken ,
Namusuyla gururuyla oynarken
ADAMLIĞIN aklına gelmez ,
Ama kadına yaptığın her kötülüğü savunurken ilk aklına ADAMIM ben demek gelir ...
Varsa sana bir yanlışı İNSAN gibi ADAMLIĞA yakışır şekilde yolunu ayıracak , ama canına kast edemez ,
Kişiliğine hakaret edemezsin...!
ADAM olmak ZORUNDASIN ,
Doğdun madem , aynı havayı aynı göğü paylaştığın her canlıya SAYGI DUYACAK ADAM GİBİ gelip , ADAM gibi bu dünyadan ayrılacaksın...!
Hastalıklı düşüncelerinle , hakkını veremediğin adamlığınla , gerçekten ADAM olanlarıda aynı kefeye koydurmayacaksın ...
Ne her kadın HANIMEFENDİDİR ,
NE HER ERKEK ADAM...
Unutma . . !
İNSAN OLMANIN CİNSİYETİ OLMAZ ,
AMA HİÇ BİR İNSAN , BAŞKA BİR İNSANIN HAYATINI KARARTAMAZ ..!
HELE HELE CANINI ASLA ALAMAZ...!
~
AHRÂZ SNR
5 notes · View notes
Text
Bak şimdi madem yüz yüze konuşamıyoruz üstünden zaman geçince hiç konuşamıyoruz ne kadar uzun olursa olsun yazmaya karar verdim. Neyi değiştirir bilmiyorum bir şeyin iyi anlamda değişeceğine dair inancım da yok aslında ama olsun.
Bence ben seni seviyorum. Ama bu sevgide o kadar temkinli ilerliyorum ki kendime de sana da az seviyormuşum gibi yansıtıyorum. Sen seni ne kadar sevdiğimi hissediyor ama bilmiyorsun. Hissettiğin için durmuyorsun hissettiğin için gelebiliyorsun.
Bütün konularımızın hiçbirinde ben haksız değilim. Buna ister inan istersen de dalga geç yemin ederim değilim. Ama kendimi haksız durumuna düşürmeyi bilerek yapıyorum. Yani bunu içgüdüsel olarak yapıyorum. Çünkü bana göre yanlış olan beni üzen bir şey var, sen tarafından. Bunun çözülmesini istiyorum çözmüyorsun. E ilişkiyi bitirmek istiyorum o da bitmiyor. Ben de daha büyük hamleler yaparak kendimi düşürüyorum. Haksız olduğum söylenince o kadar iyi hissediyorum ki. Evet evet ben haksızım doğru sen haklısın çünkü beni seviyorsun diye düşünüyorum. Ama bunu bilerek ben yapıyorum.
Ben geri zekalı değilim neyin doğru neyin yanlış olduğunu gayet iyi bilip ona göre davranabilirim. Bi anlık duygusuna yenilip fevri davranacak biri de değilim. Ama sana göre yanlış olan şeyleri yapıyorsam gerçekten ben haksız olayım diye. Çünkü en sevmediğim ilişki şekli yok engellemek yok silmek yok bitirmek ama bitirmemek. Böyle bir şey yok çünkü böyle bi salaklık yok. Ama yapan kişi benim. Sebebini de şimdi anlayabiliyorum. Hayır dediğin şeyler doğru değil ben seni seviyorum kendime yanlış olanı yakıştıracak kadar. Ben seni haksız çıkmak isteyecek kadar. Sen kız evet sen haklı ol ben senin gönlünü alırım çünkü seviyorum hem de gerçekten bütün doğrulardan. Hep doğru sen ol. Ben yanlış olayım sen düzeltecek olan ol böyle yanında kalabiliyorsam böyle kalayım. Ama yanlış sen olursan bir de düzeltmezsen ben bana kalan seçenekleri istemiyorum. Senden soğumak istemiyorum. Sana sabır edip seni kafamda bitirmekten çok korkuyorum. Çünkü bu gerçekleşirse bir dönüşü yok biliyorsun. Böyle olsun istemiyorum.
Üzülmeni istemiyorum ama kendim de üzülemem. O zaman sen bir ihtimal olmaktan çıkarsın çünkü bir süre sonra hem de çok kolay ve kısa bir süre sonra ben, “ben” derim. Bir de haklıysam dönüş yolu da bulamam. Haksız insan gelir, reddedilmek beni haksızsam ve kötü olansam hiç üzmez, gelirim. Ama tam tersi durum mümkün bile değil.
Artık ne yapıyorsam tam bilinçle yapacağım bu bizi nereye götürürse götürsün. Hiçbir şeyi de içimde tutmayacağım. Kendim bile bilmiyorum bazen neyi neden yaptığımı olmayışından korktuğum içinmiş hepsi. Olmamandan o kadar korkuyorum ki, ben yok ediyorum.
Yani bütün bunlardan ne anlarsın bilmiyorum. Sabırlı biri asla değilim hiçbir zaman olmadım. Tahammül seviyem de çok düşük. Senle olunca her şey çok güzel. Yemin ederim her şey hem de her şey. Ama olmayınca bu kadar kötü olmasını kabul edemem. Duygular arasında bu kadar geçiş beni çok yıpratıyor. Aramızdaki ilişkiyi de.
Beraberken tam istediğim gibisin hatta istediğimden daha fazlası. O kadar güzelsin ki sensiz olmayı nasıl kabul edebiliyorum kendime şaşırıyorum. O kadar özel ki seninle bütün anlar, olmayınca her şey boşluğa dönüşüyor. Sen yokken de seni hissetmek istiyorum. Görüşmeyince de var olduğunu benimle olduğunu bilmek istiyorum. Bu da maalesef iletişimle mümkün. Beni aramazsan bana yazmazsan ben bunu bilemem. Benle o gün görüşmedin diye bütün günü benle uzaktan iletişime girmeden geçirebiliyorsan ben bunu sorguluyorum. Bu böyleyse o zaman böyle devam etsin en azından beklemem diye düşünüyorum. Seni anlamaya çalışıyorum ama istediğim şey zor ve imkansız bir şey değil ya. Sen niye yapmıyorsun diyorsun her seferinde. Çünkü ben ne zaman arasam ya tam müsait değilsin, ya bir işle meşgulsün ya kısa vakit ayırabiliyorsun ya da uykundan uyanıyorsun ama aslında uyanmıyorsun. Her seferinde her seferinde pişman oluyorum. Eksik hissediyorum. Bir de sen yapmayınca ben zaten hiç yapmam. Sen bir gün yok ol, ertesi gün seni hatırlamam. Çok üzgünüm ama bu benim kendimde en sevdiğim özelliğim. Sevgim sorun değil seni yokken de sevebilirim ve bir süre sonra geçer. Sensiz de olabilirim ben senle mutsuz olmaktan bin kat iyi.
Seni bir önceki engelleme sebebim de senin yaptığın bir yanlıştan değil benimkindendi. O gece çok sarhoştun ben de uyudum ama seslide uyudum. Aramanı isteyerek uyuyorum çünkü. O beklentiyi bitiremiyorum ayrı olsak da çünkü. Aradın, açtım. Niye uyumadığımı sordun ben de film izliyorum mu ne dedim saçma sapan konuştuk sonra tartıştık bir daha aramayacağını söyledin. O kadar sinirlendim ki sana anlatamam. Ben senin ümidinle uyumuşum mesela açmışım telefonu da anlıyorsun da istemişim ben seni sonuçta tartıştık diye sen böyle diyince son kararın mı diye sordum evet diyince bir daha istesen bile aramamanı sağladım. Ben istesem bile aramamanı sağladım. Telefona ismini görmek umuduyla bakmamak daha iyi hissettiriyordu. Görmemek korkunç bir şeydi çünkü. İğrençti.
Silmeme de bir şey demeyeceğim galiba olayın ciddiyetini anlatmak için yaptım. Çünkü sen basit bir tartışma olarak görüyordun bence ama benğm için önemliydi. Tahammül edemeyeceğim bir şeymiş ilgisiz biri bunu da yeni öğrenmiş oldum. Aslında daha rahat hissederim ama sende farklıymış diğer her şey gibi, çok üzgünüm. Bu kadar. Sana yine çok sinirliyim. Kırgınlık yok sadece çok öfkeliyim gerçekten. Telefonda konuşmak istemiyorum. Yarın sabah yüzünü bile görmek istemiyorum. Ya böylece bitsin istiyorum ya da bir şekilde geçsin. Nasıl baş edeceğimi bilmiyorum. Bence birini sevmenin ve onunla çok güzel vakit geçirmenin laneti de bu, diğer negatif şeyler de daha fazla hissettiriyor. Keşke seni, senin düşündüğün kadar az sevseydim. Eminim ki daha rahat olurdun, ben de daha rahat olurdum. Biz nasıl olurduk bilmiyorum ama bu kadar sancı olmazdı.
3 notes · View notes
lovelyyfluff · 2 months
Text
Zorlu Zamanlar | 55 - Karşılık
Tumblr media
Hiiro: Kötü haberlerim var, Aira!
Aira: A-hiyaa!?
Aira: Hey, Hiro, oda arkadaşı olsak bile kapıyı çalmadan içeri giremezsin! Kaç kere söyledim ama. Herkesin bildiği kurallar bunlar!
Hiiro: Um, özür dilerim! Memleketimde böyle bir alışkanlık olmadığı için unutuyorum!
Hiiro: Şehir insanları ne kadar hassas. Özellikle de sen, Aira—neden hep böyle streslisin?
Tumblr media
Aira: Ne dedin?! Beni dinle. Senin gibi beni stres eden insanlarla yaşayınca böyle oluyor!
Aira: Anlamadıydan direkt söyleyeyim, her şey senin suçun Hiro! Beni hep stres yapan sensin! Aptal, mağara adamı seni! Australopitekus!
Aira: ...Oh, sinirimi senden çıkarınca rahatladım. Sonsuza dek içime atsam olmazdı!
Hiiro: Um, haklısın! Yardım edebildiğime sevindim, arkadaşım!
Hiiro: Bu arada, şuna bak, Aira. Bana Hold-hands'den tuhaf bir mesaj geldi—
Aira: Hm? Spam falan mı? Hold-hands, spam e-postaları engelliyor sanmıştım. Tuhaf bir siteye mi girdin?
Aira: Telefonunu ver. Cidden, ben yanında yokken hiç modern aletleri kullanamıyorsun.
Hiiro: Um, biraz alıştım gibi. Ama o kadar iyi olduğumu söyleyemem.
Aira: Hmm~? Farkettim de—senin Hold-hands uygulaman benimkinden biraz farklı gözüküyor.
Aira: Belki de kendiminkini fazla süslemişimdir. Ama normali çok sade değil mi?
Hiiro: Hmm, istediğini yapabilirsin. Bu sadece bir araç, normal şekilde kullanabildiğin sürece bir sorun çıkmaz.
Tumblr media
Aira: Olayları birbirinden ayırabilmen iyi bir şey, Hiro. Ben fazla düşünüyor olmalıyım... Bekle, burada gerçekten tuhaf bir şey var.
Aira: Eğer bu mesaj işle alakalı olsaydı diğer üyelere de gelirdi.
Aira: Ama sende bize gelmeyen birsürü mesaj var, Hiro.
Aira: Mesela bu yanında parlak işaret olan mesaj ne?
Hiiro: Emin değilim. Ama işaretli mesajı görünce kötü haber olabileceğini sanıp geldim.
Hiiro: Bak, en son gelen mesajı oku.
Aira: Hmm... İyi de telefonunu karıştırmam yanlış olur.
Aira: Sosyal medyadan gelen mesajlar sana özel şeyler değil mi?
Tumblr media
Hiiro: Um, önemli değil. Sizden saklayacak bir şeyim yok.
Aira: Gerçekten mi~? Hiç kendine saklamak istediğin bir günlük veya şiir falan yok mu?
Hiiro: Hiç yok. Hem yazdığım şiirleri başkalarına göstermekten memnuniyet duyardım.
Hiiro: Ayrıca yazdığın şiirleri paylaşmazsan, buharlaşan bir çiy damlası gibi yok olurlar.
Aira: Hahaha, idoller de bir bakıma öyle aslında...
Tumblr media
Aira: Ha? Ay! Bu ne böyle?!
Aira: Şey, bahsettiğin mesaja bastım, tuhaf bir daire çıktı ve ekran dondu.
Hiiro: Hmm... İlginç, değil mi? Birisi telefonuma büyü mü yaptı yoksa?
Aira: Büyü gerçek değil...
Aira: Aman ya, bu ne şimdi? Virüs mü?
Aira: Böyle virüslü telefonlarla bana mesaj atma sakın, tamam mı? Telefonumda birsürü önemli fotoğraf var!
Aira: Senin yüzünden bilgilerim silinirse öldürürüm kendimi!
Hiiro: Um, artık deneyimleyip öğrendim. Senin "hazine" dediğin şeylere dokunursam oldukça sinirleniyorsun.
Hiiro: Yani dert etme. Ben geçmişimden ders alan biriyim.
Aira: Ama yine de hata üstüne hata yapıyorsun, değil mi? Senin normal bir insan gibi yaşaman yıllarını alır.
Tatsumi: ...Affedersiniz, bir sorun mu var?
Tumblr media
Aira: Ah, hoşgeldin, Tattsun-senpai. Sabah duanı ettin mı?
Tatsumi: Evet. Geri dönerken revire gidip Mayoi'ye de baktım. Son zamanlarda yataktan bile çıkamıyor, çok endişeliyim.
Aira: Şey... Mayo-san'ı bütün iyi olmadığı işlerle fazla mı yorduk acaba?
Aira: Ama başka çaremiz yoktu. Böyle bir durumda nasıl yaşayacağımızı biz seçemiyoruz.
Tatsumi: Hehe, demek birbirimiz için takma isimler kullanmaya başladık... Sizinle bu kadar yakınlaşabildiğim için onur duydum.
Aira: Aa, evet... İlk başta saygısız olabilir diye çekinmiştim. Ama sadece Hiro'ya takma isim vermemin tuhaf olabileceğini düşündüm.
Aira: Hem birbirimize takma isimle seslenmek daha idol-ümsü hissettirmiyor mu?
Tatsumi: Emin değilim. Reimei Lisesi'nde arkadaşlarımıza bile iş ortakları gibi davranmak için eğitildik.
Tatsumi: Fakat bunu doğru veya yanlış olduğunu zannetmiyorum. Kişiden kişiye değişebilir.
Tatsumi: Yine de bir takma ismim olmasına sevindim. Hiiro, sen de bana istediğini diyebilirsin.
Hiiro: Um, iyi de ben sana hep "Tatsumi-senpai" diye seslendim...
Hiiro: Geçmişten ders alabilirim, ama kendi yolumu değiştirmeyi beceremiyorum.
Aira: Öyleyse hatalarını nasıl düzelteceksin?
Aira: ...N-Ne? Aa, telefon tekrar hareket etmeye başladı! Ne oluyor? Yoksa patlayacak mı?
Tatsumi: Aira, telefonu bana ver. Endişelenmeyin. Patlasa bile sizi korumak için kalkan görevi görebilirim.
Tumblr media
Aira: Olmaz öyle şey, bizi kurtarsan bile vicdan azabından yaşayamayız!
Hiiro: Yani, pek patlayacak gibi durmuyor aslında.
Hiiro: Ben de mesajı açtığımda bunların aynısı oldu—
Hiiro: En sonunda bir video oynamaya başladı.
Hiiro: Videoda şüpheli birisi gizemli şeyler hakkında konuşuyordu—Uğursuz bir şey olduğunu düşünüp Aira'ya haber verdim.
Aira: Ş-Şüpheli birisi? Gizemli şeyler? O ne korkunç şey öyle—olağanüstü neredeyse!
Tumblr media
Natsume: "......"
Aira: (Hiyaa! Hiro'nun dediği gibi bir video çıktı!)
Aira: (Hiçbir şeye dokunmadım bile—neler oluyor? Gerçekten büyü mü yoksa?)
Aira: (Bekle. Ah, ekrandaki kişi—)
Tumblr media
Natsume: "Günaydın, başarısızLAR."
Natsume: "Şanslı gününüzdeSİNİZ, Switch'in sıradaki kurbanları olarak seçildinİZ♪"
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
kendimihissetmiyorum · 3 months
Note
Demek istediğini anladım maalesef. Arkadaşım olsalar bir insanı kırmamak için neler yapacağımı bilirlerdi. Onlar olaya daha çok yakışıklı çocuk kendiliğinden sana gelmiş sen egoistlik yapıyorsun diyerek baktılar aşırı sığ bir düşünce yapısı hiçbir hissim yokken karşımdaki insana varmış gibi yapıp onu kandırmam aşağılık bir insan hareketi olurdu bence
o bir seçimdir yani ama tabi ki karaktersizlik olurdu. ve arkadaşların sana değil sadece çocuğu reddetmene bakıyor. onlarla aranı açıp daha iyi insanlar bulmaya bak bunlarla ömür geçmez çünkü.
0 notes
8bofor · 5 months
Text
بَيْضَٓاءُ
14 Eylül sonrası karlı bir patikayı izledi ömrüm. Yerde artık cismi olmayan umutlar, kırıklar, öfkeler, sevinçler, tebessümler. D��şündüm... Bak Moskova'nın yangını yine kendi mujiğini korudu, o yangın mujiği ısıtırken Bonapart'ı yaktı geçti. Düşündüm. Zaruriyetle bir şekilde, mekanın ve artık zamanın önemi yokken... nereye... ve neden devam ediyor yaşamak? Tanrı'nın iradesini kendi istençsizliğimi bulunca tanıdım. Bana o yangın anlattı; yolda beklentisiz beklemeyi. Hani öyle fütursuzca, olacak hiçbir şeye inanmaz halde. Belki beklemenin en cesur haline cisimlenmiştim, ellerimde kül ve göğsümün mevzisinde kor yangınları. Öylesine eksik. Umursamazlığa varacak bir dikkat ile yaşamayı öğrendim. Yaşlandım, yaşadım... yani yaşamışım, bunu eksiklerimi gördüğümde anlıyorum. Geçen zamanı hatırlayan kişi ile yaşayan kişi artık aynı değil. Tüm bunların hafifliği ve çaresizce hayatta olmanın ağırlığı ile yeniden öğrendim insana ait ne varsa. Anladım, belki Tanrı cismi bir defa kulu istediği kadar yaratıyor. Bu mucizeye de tanık oldum. Her ne anladıysam, elbet bunların bir kavrama noktası olacaktı. İşte o kavrama noktasını bunların hepsinden daha çok seviyorum. Hayatı kavrama noktam olan o nakışa, o süse, o alıma meczubum. Moskova'nın kışından daha beyaz olan o varlığa sonsuz teşekkürler. "Ve elini çıkardı. Bir de ne görsünler, o da seyredenlerin gözleri önünde bembeyaz oluvermiş!" (Araf 108. ayet)
1 note · View note
mezetepsisi · 6 months
Text
Acaba sen burdayken de iletişim halinde miydin
Ne zaman problem yaşasak öncesinde yalnızdın.
Amcangile gittin aksamı düşünceler acaba 2 gün göt göteyken arşivde duranlar yalnızken cevaplandı mı
Net bitirdim dediklerin bitmedi galiba
Sonrası pazartesi yalnız uyanıp yine aynı arşivde duranlar cevaplandı mı ?
Temizlik yapmak pasta yapmak börek yapmak hatalardan kaçmaktır kafa karışıklığından kaçmaktır.
Çok büyük olgular bunlar
İlk aksiyonda geri hayatına almak çıkarmamak demektir.
Yara bandı olduğumu söyleseydin keşke kafama vura vura netim dürüstüm demek olmuyor.
Bir insan olmak istediğini söyler sürekli çiçeğim kesin bitti netim diye diye net olmak istedin olamadın değil mi :)
Burdan geri döndüğünde yani cocuk döndüğünde aynı kiside bile aynı kişiyi bulamaması acaba araya giren kişinin nesnenin ben olduğumdan mı ?
Aklınca bilinçaltı intikamı ve denemesiyle gelip nesne olarak gördüğün ben nefesini darlayan noktada kişi olarak kafanı karıştırmam mı ?
Söylesene çiçeğim kaçamak için gelip güzel bir senaryoda kafanı mı karıştırdım. Biraz bilinçaltına gir bakalım neler söylüyor
Net olmadığın için netim diyip dürüst olmadığın için sürekli dürüst dürüst dürüsr duygularla yaklaştım demiş olabilir misin ?
Yaşanmış travmaların tekrar yaşanmayacak seni bana geri getirmeyecek mi sence :)
Rakibim olarak geçmişini asla görmem dolaptaki cesetti ama sen benden gidip hayatına alır olur da geri dönersen bu sefer rakip değil düşman kazandırmış olursun.
Dilerim yaşanmamışlıklarla gelirsin ya da öyleyse yol yakınken gelirsin.
Zor çünkü çok zor bir sürece sokma.
30 yazı öncesi ortada takiplesme yokken almıştım kaleme hisli insanım bilirsin. Çorba ısıtılır içilir sinek girmemesi lazım diye.
Kumarbaz noktasında kumarıma güveniyorum hala flush royal hadi aynı renkte ardışık sayılar var elimde.
Hala aynı renkteyim bulandırılmasın su.
Ama en azından bir kavga borçlusun bana bi edelim biraz nefret kusalım.
Gel de sırtından bıçakladım ben göğsümden bıçakladığını savunurken 😂
Net gülüşlerin yerini alan tedirgin bakışlarını farketmedim sanma günler geçtikçe. Senin kafa karışıklığın farkındaydım.
Nefret ediyorum farkındalıktan. Bak hala seni suçlayamıyorum mide bulandırıcısın iyi bir avukat olacaksın.
0 notes
balosuzmaskeler · 9 months
Note
Ya normalde yazmicaktim ama dayanamadım çünkü sana katılmıyorum bende kızım bu arada burdaki herkesin erkek olduğunu düşündüğüm için belirtmek istedim ben şuan uzak mesafe ilişkisi yaşıyorum ve ikinci senemizdeyiz biraz uzun yazicam çünkü anlatmak istiyorum bence yanlış düşünüyorsun benim daha önce uzak mesafe ilişkim de olmuştu ve ilk başta çok iyi olmasına rağmen sonra çok ilgisiz olmaya başladı ve güvensizlik de işin içine girince gerçekten kötü bitti ve bidaha uzak mesafe ilişkisi yaşamak istemedim yapmiycagima da kendime söz verdim sonra işte başka ilişkilerim de oldu neyse işte sonra şuan birlikte olduğum kişiyle tanıştık instagramdan üç ay falan konuştuk ama ben çok istemediğim için baya zorluk yaşattım ona ne zaman tam baglanicagimi anlasam konuşmayı kestim onu zorladım falan ama o bırakmadı beni bu aslında bi yandan çok mutlu ediyordu beni bi yandan da korkuyodum ya gerçekten baglanirsam tamamen sonra beni diğeri gibi bırakırsa diye neyse biz konuşmaya devam ettik 4. Ay buluştuk geldi o çok da güzel geçti ama tedirgindim ben yine kotu bi tecrübeden sonra çünkü hatta bi kaç ay konuştuktan sonra ki biz bu ilk buluşmadan sonra her hafta bulusuykduk ben yine ayrıldım hiç bi sebep yokken çünkü korktum çok ama o yine bırakmadı ve şu zamana kadar geldik seneye okulum bitiyor bizim de 3 bucuk sene olmuş olucak okulum bittiğinde ve eğer maddi olarak da bi sorun olmazsa evlilik için ilk adımları aticaz biz ilk buluştuğumuz zamandan sonra her hafta buluştuk genelde o geldi ben çok gidemedim okulumdan dolayı ama okul uzun aralara girdiğinde ya da sınav dönemi girdiğinde onun yanına gidiyodum ve baya vakit geçirmiş oluyorduk uzun şekilde ve işte şimdi de çok mutluyum yani bende hiç istememiştim hatta o da istemesin diye elimden geleni yaptım ama o vazgeçmedi bu durumdan anladı her seferinde beni ve buralara kadar geldik gerçekten çok güzel hissediyorum onunla olduğum için ve beni bu kadar mutlu ettiği için de gerçekten çok özel hissediyorum sana bu yüzden katilmamistim umarım yanlış anlamazsın beni çünkü asıl doğru güzel ilişki böyle olur illa yanyana olmana gerek yok sevince birbirini anlayınca cabalayinca özellikle erkekler cabalayinca tabiki :) çok güzel oluyor ve bence uzaktan daha da güzel oluyor umarım yeni yılda sende çok mutlu olacağın bir ilişki yaşarsın ve bence bu ilişki de böyle bi ilişki olur çünkü uzak mesafe olursa sonu bil ki evliliğe kadar gider eğer sende ciddi istiyorsan bence böyle olsun istemelisin sana şans diliyorum bu konuda kendine çok iyi bak görüşürüz
Selamlar önceliklee
Benim uzak mesafe iliskim oldu iki yıllık ben hala savunurum uzak mesafe olmaz diyenlerden hiç olmadım olmam da yas mesafe bunlar benim icin sayılardan ibaret seyler ben sadece uzak mesafe istemiyorum dedim çünkü hiçbir sevgilim okuldan falan olmadı ya uzak ya baska okul bu tarzdı bir şeyler yapmak istediğimde sevgilimle yapmak istiyorum yani eğer ailemin düsüncesi farklı olsa ben aynı evde yasamak bile isterim hatta bence insanlar evlenmeden bi hafta aynı evde yaşayıp değerlendirmeli çünkü insanlar evde bambaska birine dönüşebiliyor sevgi bazen her seyi halledemiyor bence cogu evlilik de zaten bu yüzden bitiyor evde anlaşamıyorlar ama normalde mükemmeller
Sizin adınıza cok sevindim cok mutlu olursunuz umarım benim kastettiğim şey haftada bir buluşulan uzak mesafe iliskisi değildi aslında yani ülkenin bi ucundan bi ucuna hatta dünyanın bi ucundan bi ucuna olan mesafeler yoksa ben yakın mesafe sevgilimle da haftada bir bulusuyordum bi ara o yüzden öyle düsünme cidden cook uzak olan mesafeleri düsün tabi dediğim gibi bu bana absürt gelmiyor şimdi izmir ege edebiyatı yaptırmayın banaa
1 note · View note
suyumamahayatveremedim · 10 months
Text
Waooww buraya bu kadar kısa zamanda geleceğimi hic tahmin etmezdim kendime en azından 1 hafta vermiştim fakat bir gün sonra tekrardan buradayim.
Aslında bu yazacağım yazıyı kendime yazıyorum. Bir şeylerden vaz gecmem gerekirse geriye dönüp bakmak için .
Bak gördün mü bundan 4 sene önce asla vaz geçemem benim hayatım bu dediğin şey . Düşündün mü? Umarım dusunmussundur ve o durumla alakalı yazacağım. Şimdi sorulari yazacağım teker teker cevap vereceksin.
4 sene sonra karşı karşıya gelmek nasıl hissettirdi?
Gözden uzak olan gönülden ırak olabiliyor mu?
Her şeyi zaman mı düzeltir?
Sorularım bunlar şimdi cevaplarında
4 sene sonra karsilasmak yani karsilasmak demeyelim de benim karşıdan fark etmem. Bi anlık yaşanılan eski hislerimin düşüncelerimin beynimin kuytularindan çıktığını hissettim. Fakat sadece çıktı herhangi duygusal bir şey hissettirmedi.
Buna şaşırdım açıkçası neden diye soracak olursanız. Ben ondan vaz geçtim o yokken ve aklımda her zaman bir düşünce vardi
Eğer onu görürsem araya zaman girse bile aynı hisler olur mu ?
Olmazmış. Hisleri de duyguları da tuketiyormusuz bir zaman sonra...
Sıradaki soru
Gözden uzak olan gönülden ırak olabilir mi?
Cevabı ise bazen evet bazen hayir.
Evet dersek olabilir neden olmasın araya mesafelerin girmesi günlük kosusturmacalar vs o durumu o olayı dusunmemeye itebilir.
Fakat asıl mesele hayir dersek...
Iste biz buna sadece Bi isim verebiliriz . Özlem özlemek burnunda tutmek .
Zaman geçer gider o kişide geçer gider ama sende onunla zaman içinde geçer gidersin.
Son soru zaman her şeyi düzeltir mi ?
Düzeltir ya da sonsuza denk bir boşluk yaratır. Hangisi iyi derseniz. Boşlukta kalması.
Kısa vadede kolay şekilde çözümlenmesi varken uzun zamanda sindirilerek çözümlenmesi daha iyi.
Peki sabır her insanda bu sabır var mı?
Her insanı bilmem ama bende çok sabır var .
Bahsettiğim konuya yıllarımı vermem gibi sabır.
Ya da diger bahsettiğim konuya yillarimi bilerek ve isteyerek vermem gibi bir sabır.
Konunun aslına gelirsek eğer.
Hayatta insan en vaz gecemeyecegini düşündüğü şeyden bile vaz geçer.
Hayat oyunlarla doludur. Kime niyet kime kısmet hesabıdır.
Ama buradan çıkarılacak tek şey
Bir insana karşı hissedilen hislerde hissizlesebiliyormus. Bunun için sadece zaman gerekirmiş
1 note · View note
cennetgozlum00 · 1 year
Text
Ben hiç gitmek istemedim, gidecek yerimde yoktu zaten.Sonra savrulduk bir hiçliğe,sonra Sana geldim.Yolda gelmemem için elli tane sebep saydım ama sebepleri saydıkça farkettim ne kadar çok gelmek istediğimi.Çünkü ben senden kaçsam bile sığınmak için sana gelirim. Sen benim geçmişimde ve geleceğimdeki en sevdiğim kadın..Bak şuda bir gerçek çok güzel sevdim bambaşka her zerreni şefkatle sevdim. Şimdiye kadar Hiç sevilmediğim kadar da güzel sevildim… belki ben istenilen gibi olamadım ama hep olduğum gibi göründüm. Hala Kördüğümü açmadım. ilk anımdaki en güzel kelimeleri son nefesimdede büyük bir gururla söyleyecek kadar inançlı ve emin sevdim. Herkes gibi eksiklerimiz var bendeki o eksikleri yarımları sen kapat istedim. Benim eksik yanım. Şimdi yoksun hani dedim ya sen yokken ben birdim sen gelince ben iki oldum. E sen şimdi gittin benim tekrar bir kalmam gerekiyor yani öyle olması lazım. Ama sen gidince ben yarım kaldım. Neden ? İlk sözümün arkasında yaşayacağım bir ömür; ya seninle tam ya da sensiz eksik, yarım…
0 notes
hivasor · 2 years
Text
insanlar o kadar dünyanın farkında değil ki...birsürü insanın olduğunun farkında değiller, her kesin bir hayatının olduğunun farkında değiller, dünyayı bilmiyorlar, ne oluyor ne bitiyor,dünyanın her bir yerinde apayrı yaşamları olan insanlar var hayatımdaki kimse bilmiyor ki bence çoğu çoğu insan bilmiyor... sadece kendi gözlerinin gördükleriyle sınırlı sanıyorlar. ki bence dünyanın en en ene en en üzerine konuşulması ve en zor idrak edebilecek, anlamsı herçekkktennnn güç, şahsen benin üzerine günlerce konuşabileceğim en anlaması zor hatta çok zor olann bişey. cahiliz cahiliz cahiliz. ama ben en azından farkındayım millet farkında değil.hani buna dar kafalı tabiri uymaz ha. dar görüşlü? falan yani. ve ben nefret ediyorum ha. bence hayatımıza aldığımız insanlara özen göstermeliyiz. bu dediğimi çoğu insan demiştir biliyordur tabi. tabii biliyordur ama hakkatten hakkatten hakkatten öyle ha.bunu da herkes biliyor evet ...ciddenn öyle. 'gerçektennn' hayatımıza kaliteli insanlar almalıyız,alalım. gerçekten.ve evet bu hakikat bu gerçek çoğu kişi böyle düşünüyordur ki düşünmesi gerek de ama ben bu gibi konularda hep farklı bi görüşte de bulunur öyle düşünürüm ya da düsünürdüm bilmiyirum.mesela kalitesiz olsun, salak olsun, bomboş yaşayan, beni belki de hayatsızlığıyla,amaçsızlığıyla ya da kötü alışkanlıklarıyla etkileyebeilecek bir insanla arkadaş olmam demem. tabi bu kastettiğim sınıfımızdaki seher ve seher gibileri değil. niye değil onu da açıklıyım ki seneler sonra neden böyle dediğimi anlayayım.neden, çünkü seher gibileri bir kişiliğe, kenine ait düşüncelere sahip olmayan varlıklar. en azından bir insan kalitesiz salak götlek mal ise bile ona "xırpo karakterli" ya da "karaktersiz" diyebileceğim. bence sonuçta karaktersiz oluşu da karakteridir. ama henüz abartısız beynini zerre çalıştırmayan, kendi fikirleri olmayan, 'hayatında' yaptığı her hareketi, kullandığı her kelimeyi ilgi çekmek için yapan, 'resmen hayatı' hakkatten olmayan insanlar olduğundan ötürü sözüm onlara değil. çünkü cidden onların kalitesizliği mi denir kişiliği mi denir bilmiyorum ama iste onun gibilerle tanışınca iğrilti oluyorum. o ortamdan cidden uzaklaşasım geliyor. hani nasıl denir bilmiyorum ama böye haniii...uyuşutucu kullanıyorlarmış da o ortamdan, onlardan, onun gibilerinden uzaklaşmak istiyorum. o 'derecede' işte. halbuki çokkk da basit insanlar. hani uyuşturucu da çok değişik bi örnek oldu. ama yani madde kullananın da ayrı kalitesiz bi kalitesizliği olsa gerek ki hani gizli gizli kullanır falan filan ne bilim ya işte. demek ki neymiş... bunun gibileri madde kullananlar kadar bile olamazmış. hani kastettiğimi anlatamıyorum yaa kötü alışkanlıklara sahip insanlar olduğu için ya da tehlikeli olduklari için değil de..hani "iğrenç".. madde kullanandan nasıl uzak durursam (hiç madde kullanandan kaçmadım.önemli bir bilgi olduğu için bu ayrıntıyı da kaçırmamak için yazim dedim iyi ettim.neysee ahshshhs) onlardan da öyle uzak durma isteğinde olurum aslında demek istediğim. bu gerizekalılar dışında diğer kalitesiz insanları bence gayette hayatımıza alabiliriz. ya da almayalım bilmiyorum. allah allah bak kararsız kaldım. ama bence salak da almalıyız ki onların da genel bakış acılarını bilelim öğrenelim. nasıl düşündüklerini bilmek beni dehşet meraklandırıyor. ama ben genel olarak salak akıllı, mal götlek, zeki deli, hayvan kaliteli... ayırt etmeksizin herrr insanın bakış açısını ve düşünceleerinj merak eden biri olduğum için muhtemelen öyle düşünüyorum yoksa kalite kokan insan kalitesiz, malın önde giden birinin ne diye bakışınıymış düşüncesiniymiş..merak etsin yaniii..neyse. ama var ya benim hayatımda henüz kalitenin baş harfine sahip tek bir insan yokken bunu düşünmek boşşşş..vırrrr yaniii.tırt ya da. hele önce bi kaliteli insan göreyim de ondan sonra kalite görmekten sıkılırsam bu düşüncemi yine bi gözden geçiririm. haaahhhh ne diyodummm insanlar dünyanın farkında değiller. 'hayat nedir' bilmiyorlar. insanlar çok cahill. Cahiliz. bu arada çok gezen çok bilir. bu dediğim de parayla oluyor. yüzde yediyüzelli kaybettiler. tühh..ahh fakir insanlar ahh.
0 notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
1915 de doğdu. Evde ağlayamazdı. Hemen annesi,
-Sus! diye paylardı.
Gülemezdi, bağıramazdı. Babası,
-Sus!... diye azarlardı.
Misafir gelince,
-Ayıptır!, sus! derlerdi.
Yabancı kimse yokken de evdekiler,
-Başımı dinleyeceğim, sus! derlerdi.
Yedi yaşına kadar bu, böylece sürdü.
İlkokula gitti. Derste bir şey soracak olsa, öğretmeni,
-Sus!... diye çıkışırdı.
Derse kalksa,
-Ne sorulursa onu söyle, çok konuşma!.....
derdi öğretmenleri.
On iki yaşına kadar da böylece sürdü.
Ortaokula gitti. Ağzını açacak olsa, büyükleri,
-Her lafa karışma! dediler.
Müdür,
-Söz gümüşse, sükut altındır! vecizesini öğretti.
Türkçe öğretmeni,
-İki dinle, bir söyle... Bak, iki kulak, bir ağız var! dedi.
-Sus!...
-Sesini kes!...
-Çok konuşma!...
On beş yaşına kadar böylece sürdü.
Liseye gidiyordu. Burada öğrendiği en güzel şey "Essükütü hayrün mineddırdır" sözü oldu. Yani susmak, dırdırdan hayırlıdır.
-Çok konuşma!...
-Sus!...
-Kes sesini!...
On dokuz yaşına kadar böylece sürdü.
Üniversiteye girdi. Evde,
-Büyüklerin yanında konuşulmaz! diye öğretiyorlardı.
Annesi,
-Söz büyüğün, su küçüğün diyordu.
Profösör bir gün ona,
-Dilini tut!... demişti.
Yirmi üç yaşına kadar böylece sürdü.
Askere gitti. Onbaşı,
-Sus len!... diye bağırdı.
Çavuş,
-Dırlanma! diye azarladı.
Yüzbaşı,
-Pısss!... Sısss!... dedi.
Karakola çağırdılar. Polis,
-Çok konuşma! dedi.
Komiser,
-Sus be!... dedi
İşe girdi. Arkadaşları, işaret parmaklarını dudaklarına koyar,
-Şışşşt!... derlerdi.
-Aman şışşşt... Aman sus, aman başın derde girer. Aman haaa!...
Büyükleri,
-Sen her şeye burnunu sokma!... derlerdi.
-Sen anlamazsın...
-Sana mı kaldı...
-Sen sus...
Evlendi. Karısı,
-Aman sus... Sen karışma!... derdi.
Sonra çocukları oldu. Büyüdü çocukları,
-Sen sus baba!... Çakmazsın bu işlerden...
demeye başladılar.
Bu adam, biraz benim, biraz sizsiniz, biraz hepimiziz.
Eskiden kadınlar, kocalarına, kendilerine dırdır etmesinler, çok konuşmasınlar diye eşek dili yedirirlerdi. O inanışa göre, eşek dili yiyenlerin sesi çıkmazdı. Bize de sanki eşek dili yedirmişler. Arayın bakalım, ağzınızda diliniz var mı? Dilimizi yutmuşuz. Dilimizi içimize sokmuşuz. Ağzımız var, dilimiz yok.
Şimdi bu biraz bana, biraz size benzeyen adam söz hürriyeti istiyor. Konuşacak. Ama ona,
-Sus!... diyorlar.
İçimden,
-Konuş... Konuş!... Konuş be!... diye bağırmak geliyor. Ama ne konuşacağız, nasıl konuşacağız? Dilimiz nerde?
Aziz Nesin
5 notes · View notes
a-y-i-s-i-g-i · 2 years
Text
Bizim güzlerimizin saçları kısaydı hep. Yarının adı dündü. Ağlamıştım da bir kuş ölmüştü. Kanadında kırk dirhem ah, lisanından damlayan bir kurşun boyu secdegah. Adına kaç ağıt yakıldı sen bilme henna’. Az biraz büyü. Kanadında kuş sesleri, kanadığında kuş sansınlar seni. Aradığında bul, bulduğunca yitir beni. Hadi, yüreğini ser sedir boyu, toplasınlar güneşe satsınlar ürkekliğinden damlayan taht-ı esaretini. Burası ihanetin haset mevsimi…
Dinle beni henna’.
Bu kadar mı küçük yani ellerim, söyle kaç adım koştun da adın yetişemedi.
Söyle seher vaktine ‘’üstüne alınmış’’ de.
Söyle, ‘’kinini ön balkona asmış kurutmuş’’de.
Söyle. ‘’Gözlerinden öperim seni ey acı’’
Bilirsin ben seni hep severim henna’. Bilmelisin burada beş vakit zemheri. Ağzıma su diye verdim ezberini, üç vakit dondu dilim. Dilim dilim doğrandım da ben emanatına leke düşürmedim. Şimdi boyumdan aşağı devir ab-ı çeşmin yasını. Ben seni hep sevdim, sevdim, sevdim. Oysa seni sevmek için hiçbir nedenim yokken, senden geçmek için yol öyle çoktu ki henna’. Kimin nesiyim, sen, ben değilsen. Eteğinde âlem-i dünya, eğilsen. Dur, kaldırma kaşını henna’, bezm-i aşk arş-ı ala. Kıyamet dediğin bir melek, iki soluk, üç kuru kemikten kafes. Nasılsa ciğere düştü heves, öyleyse yan, yan henna’. Ah öyle kırgının ki toplasan bir içimlik su etmez. Usandım. Üstüne yazıldım, altını çizdim, ezdim, buruştum. Bir ölüyle savaşmak hepsinden güç henna’, tutamadığım diller var anlasana. Ah ben ne utanmazım henna’, hala çanak tutuyorum aklımın günahına. Bilmesinler seni özlemek ab-ı ikram bana. Yatır dizime kanadı düşmüş omzunu, alnından akana amenna. Oysa öyle değil henna’, zor; kolay değil. Öyleyse aşk, ülfet mi külfet mi henna’?
Yüzüm bir kuru asfalt, gözlerinden geçmeyen yol yok ki henna’. Ez mağrur başımı, bela. Söylenmemiş sözler var daha. Besmeleni koy çanağa, k/üfür âdemoğlunun ayıbına. Behey henna’! Adının miracına yirmi beş vakit secde indi dizlerimle, en pak amelim sen kalsana. Âmin dursan da ayrılığa, visalin farz-ı ayn maşukuna. Olmaz, olmaz henna’, adını ben de bilmeden yanılmaz, ki adın ıslak çıra. Beni hiç sorma henna’, ben ki gözlerimden süzdüğün Leyla, ben ki kendime dönen Mevla, ben ki tepeden tırnağa ala, ala, ala. Üfle neye henna’, aşk odum anlasana.
Kâtibim, sen söyle ben tesbih tesbih ebcedime lisanı hal ile yazgımı dizerim. Kölendir bendim. Söyle, sen itersen kimin eşiğinde dönsün dünya? Yetti henna’m arttım, yumruk kadar yürek ağır bastı kefeyi, ben seni âlem-i berzahta tarttım.
Silkele ulu orta saçlarına toz konan methiyeleri. Boş ver zil takıp oynasın hükümran ihanetler. Bir cennet serabı, cehennem provasıyken dünya, avuçlarımla gelen hepi topu bu, hor görme henna’.
Talibinim, talebenim, emrinim, amadenim. Kabulünsem aşk, reddinde aşk! Bildim, kulum tek sana meyilliyim. Hadi usul usul zılgıt çal aşka.
Sükûnu lazım… İşittim. İtaat ettim. Yüreği kambur olanın dudağında gül tomurcuklanmaz. Biliyorum sen bir melek değilsin, git makyajını yıka.
Gönlümün mabedinde taş kesil henna’!
Unutma unutacak nen varsa. Yüklen evvelini sırtına, düş yola. Bilirsin bu kentte her yol durak, her durak biraz sen. İçin yanmış belli, gözlerimi iç dinlen. Ah bilsem olur muydum bu kadar sen. Ahsen… En çok kendi yalanıma inanırken şimdi bana aşk desen ölemem ki ben.
Müteassıb bir eylem mi yani parmağına dolanan halka, çıldırtan bir zevk mi yoksa? Görmedim, duymadım, biliyorum! Ben her seher ön bahçede ölüyorum. Bana eziyet değil aşka çektirdiğin, kalbine kurbanını meziyet sanma. Vebali düşecek er geç tecelline asûde-hâlinin, geri say henna’, bende dur/ma. Bak, delikli ferman. Sözlerimden düştüm tepetaklak. Üflesen cürmümü bir rüzgâr edemem ki ben. İmtihan mı diliyorsun? Hiç kimseyle aşk olmamak yazgına safa mı yani? Yapma henna, yine o eski terennüm zamana dalga. Gel-git henna', gel. Git. Yıkılsın surlar! Gönlümüzün fethine dek kayluleden zırhım var. Topla tüm ayağına ip tutuşmuş yaralı kuşları, kalbimize göçümüz var. Sonra, sonra henna. Sonrası şimdi, şimdi önce… Karıştım henna! Düğüm düğüm çöz beni dürr-i câna.
Ela buhurdanlık. İrem nakış. Ah bu muazzam bir seyrüsefer henna’.
Düş içime.
Dön dışıma.
Leyla’ya ya Leyla’ya.
Leyla’ya ya Mevla’ya.
Züleyha Çay
Tumblr media
0 notes
mel-inoe · 2 years
Note
Geçmiş olsun dileklerin için teşekkür ederim. Kayserili miyim? Bilmiyorum nsbxjsb kütük hiç gitmediğim bir şehire kayıtlı ama Kayseri'de doğdum ve 1. sınıfa başlayana kadar orda büyüdüm, sonrası İstanbul. Burdan Kayseri'deki babaannemlere selam gönderiyorum, elinizi öpmeye gelicem inşallah, hayır mantı yemek için değil xhwjn senin yorumların eşliğinde klibi bi daha izlicem, teşekkür ederim ^^ Yazın güzeldir derken, görünüş olarak demek istemiştim, içerik olarak ilgi çekici ve güzel olduklarına şüphem ilk andan beri yok çünkü yazan sensin. Senin yazdıkların da sağlıklı değilsee, demin ben yokken neler olmuş diye bloğunu gezerken gördüğüm sözle merakımı belirteyim "Light is easy to to love, show me your darkness". Ölsem ya da ölsen(Allah gecinden versin) haberimiz de olmazdı vay be anonim olmak acayip tuhaf bi şey. Neden senden her şehre serpmemize gerek kalmayacak?
selam hemşerim.. sdfjlsdjfls babannelerimizi kanki yapalım anlaşırlar bak. mantı önemli lskdjfs kaliteli klip baymıyor insanı iyi izlemeler :) bilmem görünüş olarakta güzel derler genelde. yanlış anlamışım ehe.. bana olan güvenin gözlerimi yaşarttı.. onore oldum :,) e tabi bende karanlık dar ve ıssız yollardan geçtim.. hayat her zaman günlük gülistanlık olmuyor hele de kendinle zamanın behrinde kanlı bıçaklı olduysan.
"Light is easy to to love, show me your darkness" ışığı sevmek pekala kolaydır, görüneni herkes sever. ama karanlık öyle değildir dikkat çekmez, kendini belli etmez ama ışığı ışık yapan o karanlıktır. yani bizi iyi yapan kötü yanlarımızdır diyebiliriz bi bakıma. insanları da bence biraz bu şekilde değerlendirmeliyiz. iyi ve güzel yanı herkes sever önemli olan bir insanı "bütün" halleriyle sevebilmek. sevginin samimiyetinin ispatı bu noktada bence. bu yüzden villainlere sempatim çok sanırım sdkjfs
amin, harbiden tuhaf. kayseride yaşıyorsun sandım bir an yağlama diyince.. ben kayserideyim de o yüzden lsdkflsk
0 notes