Tumgik
bilimselinsan · 4 years
Text
Çalışmalarım
Bu sayfayı takip eden değerli dostlarım için dijital ajansımın projelerinden ve çalışmalarından bahsetmek istiyorum.
Çalışmalarım
yenibinyil.net
Mobile-first Site kurulumu, Tasarım, İçerik yazımı, Google Seo çalışması
ekolyapiprefabrik.com
Mobile-first Site kurulumu, Temel Google Seo çalışması
dilogretmenim.com
Site kurulumu, Blog ve içerik yazımı
ankarayou.com
Mobile-first Site kurulumu, Site Tasarımı, Logo ve Afiş Tasarımı, Google Seo Çalışması, İçerik üretimi, Etkinlikler için afiş tasarımı.
YDS Kartlarım uygulaması
Son 5 Yabancı Dil Sınavlarında çıkmış kelimeleri gösteren ve öğrencilerin çalışmak istedikleri kelimeleri kaydedebilecekleri Android uygulaması
YÖKDİL Kelime Kartlarım uygulaması
Son 5 YÖKDİL sınavında çıkmış kelimeleri gösteren ve öğrencilerin daha fazla üzerinde durmak istediği kelimeleri kaydedebildikleri Android uygulaması
playstationdenizli.com
Mobile-first Site kurulumu, İçerik yazımı, Google Seo çalışması, Logo tasarımı
UpLost Performance Hall
Afiş tasarımı
0 notes
bilimselinsan · 4 years
Link
Ankara Etkinlikleri veya eğlenceli bir Ankara rehberi arıyorsanız, Sizi AnkaraYou’ya alalım.
0 notes
bilimselinsan · 4 years
Link
Denizli Playstation Kiralama denilince ilk akla gelen platform.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Photo
Tumblr media
Sıradan bir uzaylı işgali filmi sanmıştım ki...
Akşama doğru “Bu gece ne izlesek?” düşüncesiyle en son çıkan filmleri karıştırmaya başladım. Sonuçta artık sinemaya gidip film izlemek imkansız bir hal aldı, 2-3 kişi bile bir filme gideyim dediğiniz zaman cebinizden bir 50′lik ateşlemek zorundasınız. Her zamanki gibi torrent sağ olsun, biz beş parasız öğrencilerin kültürlenmesini sağlıyor :)
Neyse, “Netflix” ve “Lizzy Caplan”ı bir arada görünce hemen atladım. Masters of Sex dizisindeki cesur ve harika oyunculuğuyla tanıdığım Lizzy Caplan bir Netflix yapıtında oynuyorsa, kötü bir şey çıkmaz diye düşündüm.
Ancak...
İlk 25 dakika, bu arada belirtmeliyim film hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyordum, film inanılmaz derecede boğdu. İlk başta düşündüm ki şizofrenik bir karakter uzaylı saldırısı olduğunu sanacak ve ev ahalisi de bunun problemleriyle uğraşacak... Sonra... gerçekten de saldırı başladı. Hemen ilk teorimi eledim ve filmin zihnimi harekete geçirmesiyle birlikte sıkılma evresi geçti. Bununla birlikte, her ne kadar oldukça tahmin edilebilir olsa da, aksiyon sahnelerinin başlaması ile biraz da hareketlendirdi.
Filmin neredeyse yarısına gelmiş olsam da hala daha kimin ne için saldırdığını bilmiyordum. Aksiyon sahnelerinde de beni oldukça rahatsız eden bazı hatalar olduğunu düşünmeye başlamıştım. 
“Yahu siz uzaylılarda hiç mi termal kamera olmaz?”
Kıytı köşeye saklandıkları zaman makineler bir türlü tespit edemiyordu. Geçip gidiyorlardı...
Ta ki filmin son 20 dakikasında nelerin döndüğünü ve filmin başından beri “hata” olarak gördüklerimin aslında filmin içine gizlenmiş önemli ögeler olduğunu fark edecektim...
Neler olduğunu anlamanız için yaklaşık 70 dakika sabretmeniz gerekiyor -ki filmin tamamı 90 dakika.
Filmde ne mi oluyor? İşte bol bol spoiler içeren inceleme yazım şöyle devam ediyor: 
“Uzaylılar kadın çocuk ayırmadan tüm insanları çatır çatır biçtiler yahu” diye kendi kendime söylenirken filmin sonunda aslında hiçbirinin insan olmadığını öğrendim. Meğersem hepsi sentetik bir robotmuş. Ancak öyle bir robot ki, kendileri bile robot olduklarını bilmiyorlar.
Filmin hikayesi en basit haliyle şöyle:
Filmin geçtiği dönemden 50 yıl önce tüm gezegende büyük bir çatışma başlamış. Bu çatışma insanlar ve robotlar arasındaymış. Robotları öylesine geliştirmiş ve öylesine insansı hale getirmişiz ki, sıradan bir insandan ayırt etmek imkansız hale gelmiş. Tabii durum böyle olunca da, insanlar robotlara hak verilip verilmemesi konusunda tartışmaya başlamışlar. Bu tartışmalar süregelirken bazı robotlar nefsi müdafaa ile birkaç insanı öldürünce de, ip kopmuş. Ordu devreye girip tüm sentetiklerin yok edilmesini emretmiş. Teker teker hepsi yok edilmeye başlanmış. Ancak... Başarılı olunamamış. İnsanlık, kendini var eden gezegenden kaçmak ve Mars’ta kolonileşmek zorunda kalmış. Sentetikler ise bizim gezegenimizi ele geçirmişler. Dünya’yı tekrar inşa ettikten sonra da sentetiklerin neredeyse hepsi bu yaşananları unutmayı tercih etmişler ve hafızalarını sildirmişler.
Meğersem filmin başından beri “şizofrenik” sandığım karakter geçmişinden parçaları hatırlayan bir sentetikmiş. Dünya’ya saldıran ve “kadın çocuk ayırmadan tüm insanları katleden” uzaylılar ise insanmış.
İşte tam bu noktada filmin başından beri “böyle film mi olur?” diye homurdanmalarımın yerini “vay anasını be!” aldı. Çünkü filmin başından beri bizi hazırladıkları ana bir fikir vardı.
“Filmin başında insanların hiçbir ayrım yapılmadan öldürüldüğünü düşünürken rahatsız oluyordun, gerçekte o ölenlerin insanlardan farksız bir şekilde düşünebilen ve hissedebilen varlıklar olduğunu öğrendiğinde aynı şeyi hissetmeli misin?”
Filme vereceğim not: 10 üzerinden 7. 
Bunun nedeni son vurucu soruyu sormadan önceki 70 dakikanın bu kadar boş geçmemesi gerekiyordu. Gerilimi arttıra arttıra uç noktaya gelmemiz, karşıdaki varlıklardan inanılmaz nefret ettiğimiz anda onların insan olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. Oysa göreceli olarak basit bir şekilde öğrendik.
Her ne olursa olsun, son 20 dakikada bana sorgulattığı o soru ile 7 puanı hak ediyor. 
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Photo
Tumblr media
İnternet Unutmaz projeme şu ankinden çok farklı bir bakış açısıyla başlamıştım. Eğlencenin ve nostaljinin tam tersiydi. Günümüz siyasetiyle ve geçmişin acı gerçekleriyle uğraşıyordum. Sonradan baktım ki, bu acı gerçekleri ne ben hatırlamak istiyorum ne de başkaları. Adile Naşit’i, Kemal Sunal’ı, Taffarel’i, 90′ların absürd ama bir o kadar da eğlenceli reklamlarını hatırlamak varken niye acı geçmişi hatırlayalım dedim ve İnternet Unutmaz’ın konseptini baştan sona yeniledim.
İşte yeni haliyle İnternet Unutmaz.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Photo
Tumblr media
Spielberg’ün en son yaratımı: Ready Player One. Türkçe çevirisiyle Başlat.
En baştan şunu söyleyerek başlamak istiyorum: Spielberg kim, ben kim... 20. ve 21. yüzyılın sinema endüstrisini şekillendirmiş yönetmen ve senariste kötü laf edebilecek bir konumda değilim. Hatta belki de burada film hakkında söyleyeceğim tüm şeyler, belli bir film teorisine göre 2 saatlik bir filmde uygulanamayacak şeylerdir. Ancak yine de... Hissettiklerimi ve düşündüklerimi söyleyeceğim.
Öncelikle, filmden çok kısa bahsedecek olursak: Film 2045 yılında geçiyor. İnsanların neredeyse tüm uğraşları bir sanal gerçeklik gözlüğünden ibaret. Daha doğrusu, sanal gerçeklik gözlüğündeki tek bir oyundan: Oasis. 
Oasis, GTA oyununun 30 yıl sonraki hali gibi aslında. Açık bir dünyada istediğini inşa edip istediğin kişi olabiliyorsun. İstersen savaşabilir, istersen dans edebilir, istersen de sevişebilirsin. İstediğin gibi yaşayabilirsin. Çünkü Başlat filminin dünyasında gerçek hayat yaşanamayacak bir hal almış vaziyette. İnsanlar fakir ve aç. Yalnızca çok az kişi zengin. O yüzden de insanlar, zenginlerin onlar için oluşturduğu sanal dünyalara kaçmış. Adeta onların ayaklanmaması için verilmiş bir uyuşturucu gibi. Neyse...
Ana karakterimiz Wade, annesini ve babasını kaybetmiş. Teyzesi ve onun pek akıllı olmayan erkek arkadaşıyla beraber Ohio’da adeta bir çöp evde yaşıyor. Wade, Oasis oyununa ve özellikle oyunun yaratıcısı Halliday’e aşırı derecede takıntılı. Çünkü bu oyunu kokuşmuş hayatından tek kurtuluş yolu olarak görüyor.
Film başlarken Halliday’in öldüğünden ve ölmeden önce tüm oyunculara Oasis içinde çözülecek 3 puzzle -paskalya yumurtası- bıraktığı belirtiliyor. Eğer bir yarışmacı bu puzzle’ların hepsini çözer ve tüm yumurtaları bulursa, Halliday’in mirası ona kalıyor. Dolayısıyla Wade’in bu derece takıntılı olması gayet doğal.
Bir de maalesef ki her filmde gördüğümüz gibi bir başdüşman var: Sorrento. Sorrento, Oasis oyununun sahibi olduğu firmanın başında. Ancak oyunun gerçek yaratıcısı Halliday onu pek sevmediğinden oyunun hiçbir yetkisini ona devretmemiş. Sorrento şirketin başında olsa dahi oyun üzerinde neredeyse hiçbir kontrolü yok. Bununla birlikte, Wade’in şirketteki hisselerini kendisi almak istediğinden dolayı puzzle’ları çözmeye çalışıyor. Her başdüşmanda olduğu gibi başarısız bir şekilde...
İşte... Tam bu noktada benim eleştirilerim başlıyor: 
Maalesef ki, günümüzün bilim kurgu filmleri Marvel ve DC gibi comics’lerin inanılmaz etkisi altında. Hiçbir “bilim kurgu” filminde gerçek bilim kurgu temaları işlenmiyor. Gerçek bir bilim kurguda ne vardır biliyor musunuz? Gerçek hayat. Evet, şaşırmayın. Gerçek bir bilim kurgu yapıtı önce gerçek hayata bakar ve sorunları çok iyi şekilde analiz eder. Sonrasında ise yazar yapıtında bunlara çözümler bulmaya çalışır veya dünyanın böyle gitmesi durumunda neler olabileceğini insanlara gösterir. 
Günümüzün bilim kurgu yapıtları ise hiç hatası olmayan masum kul ile tepeden tırnağa şeytani varlık arasında geçiyor. Harika görsel efektler sayesinde bu filmler insanların ilgisini çekse de, itiraf etmeliyim ki sırf görsel efektten ötürü izlediğim Marvel filmleri oldu, gerçekte hiçbir değeri yok. Boş boş efektlere bakarak 2 saatimiz geçiyor. Filmin sonunda üzerine düşünebileceğimiz hiçbir şey kalmıyor geriye. Sadece ve sadece şeytani varlığın ne kadar şeytani olduğunu ve iyiliğin ne kadar iyi olduğundan bahsedebiliyoruz. 
Maalesef ki, bu film de Marvel ve DC dünyasının inanılmaz etkisi altında kalmış. İyi kalpli bir çocuk, gaddar bir yaşlıya karşı ayaklanıyor ve sahip olduğu “süper güçler” sayesinde onu devirmeye çalışıyor. Bir bakmışız ki, film herhangi bir Marvel veya DC filmlerindeki gibi süper kahramanlar arasındaki savaşa dönüvermiş aniden. Tek farkı, bu filmde Oasis adlı sanal gerçeklik sisteminde oluyor her şey. 
Filmin görsel bir şölen olduğu konusunda hiçbir itirazım yok. Aslında birçok Marvel - DC filmine göre çok daha zevkli zaman da geçirirsiniz. Ancak çok şey beklemeyin. 
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kapadokya & Ihlara Vadisi gezisinden kareler.
1 note · View note
bilimselinsan · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kapadokya ve Ihlara Vadisi’nde çektiğim fotoğraflar. 
(1 Mayıs 2018)
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Otomasyon. Belki henüz daha duymadınız. Ya da çok da önemsemiyorsunuz. Ancak otomasyon gümbür gümbür geliyor ve çalışanları sanayi devriminden de daha sert çarpacak gibi gözüküyor. 
Gözünüzü kapatıp hiçbir şey olmuyormuş gibi de davranabilirsiniz. Otomasyon sonrası dönem için hazırlık yapmaya da başlayabilirsiniz. Sizin kararınız.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Bir dönemin en harika Android telefonlarının üreticisi olan HTC’nin bir ayağı artık çukurda.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Maalesef ki sosyal medya bot hesap kaynıyor.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
“Çin geleceğin en güçlü ülkesi olacak” diye boşuna demiyor analistler. Yapay zeka ve teknoloji alanındaki çok önemli atılımlarından sonra Çin bu sefer uzayda söz sahibi olmaya kararlı.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Gelecek hızla yaklaşıyor. Teknolojik becerilerimiz hızla gelişiyor. Bu yüzden teknolojinin insana ve topluma yapacağı etkiyi bir an önce konuşmaya başlamamız gerekiyor.
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Robotlara bir kez ne yapacağını gösterseniz ve onlar da bunu yapmaya başlasa... Güzel olmaz mıydı?
0 notes
bilimselinsan · 6 years
Link
Elon Musk sürekli ama sürekli yeni hedefler koymaya devam ediyor. Ancak Tesla’da yaşadığı problemler tüm hedeflerini yerle bir edebilir. 
1 note · View note
bilimselinsan · 6 years
Video
youtube
6 notes · View notes
bilimselinsan · 6 years
Link
0 notes