ozzlemdemirci
ozzlemdemirci
Özlem Demirci
23 posts
Hayatı televizyonlar göstermeyecek. sosyal medyada yayınlanacak. Life will not be televised, It will be posted on social media. [email protected]
Don't wanna be here? Send us removal request.
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
Bu bir başarı öyküsüdür!
Bireysel görüşmelerimde sık sık danışanımdan belli bir konuya dair duygu ve düşüncelerini fark etmesini isterim. Tabi istemekle olmaz da.
Çalıştığımız konuya dair yaşantısı olduğunda bir kaç saniye bile olsa durup kendisini fark etme çalışmasıdır aslında istediğim. Olay geçtikten sonra konu uzun uzun anlatılır ama ‘o anda’ aklından ne geçti, ne hissettin, seni tetikleyen ne oldu, ne isterdin sorularının cevapları muğlak olur genelde. Rüzgar gibi geçmiştir işte! Ne olduğunu anlamadan... 
Konuya böyle 3 noktayla biten cümlelerle yaklaşmak çok işimize yaramaz çalışırken. Noktası virgülü, ünlemi soru işareti olan tam cümleler için biraz farkındalık gerekir.
Aklıma gelmişken, Feldenkrais ‘Bedensel Farkındalığın Yolu’ kitabında ‘’If you know what you do, you can do whatever you want.’’ der. Yani ‘’Ne yaptığını bilirsen istediğin her şeyi yapabilirsin.’’ 
Hemen örnek verelim: yürürken şapkan düşmüş olsun, sen de eğilip almak istiyorsun. Ama ellerinde poşetler var. Eğilirsin ama alamazsın. Önce poşetleri elinden bırakman gerekir, eğer elinle alacaksan şapkayı. Bunun için de önce iki elinde de poşet taşımakta olduğunu fark etmen gerekir. Bu kadarla da bitmez. Bazen poşeti bırakamazsın. O zaman da başka bir yol bulmalısın. Belki ağzınla alırsın, belki kolunun altına sıkıştırırsın, birinden rica edersin. bazen o da yetmez şapkadan vazgeçersin. Sonra belki gidip başka bir şapka alırsın. Problemi çözmek için, mücadele için, yeni yollar denemek için ve hatta vazgeçmek için ne durumda olduğunu bilmen gerekir önce. 
Olabildiğince somut ve basit bir örnek vermeye çalıştım. Bu örneği başarı, iş, kariyer, romantik ilişki, arkadaşlık, para, ölüm, aile gibi konulara uyarlayabilirsiniz.
Aslında başka bir şey anlatacaktım. 
Nasıl suya atladığımı..
Suyu çok seviyorum. Suyun içinde olmak, yüzmek, süzülmek, kendini bırakmak, dalıp çıkmak, takla atmak çok mutlu ediyor. Ama suya atlayamıyorum. Yani atlayamıyordum :) Çocukken atlardım üstelik; büyürken kaybettiğim şeylerden, suya atlamak da.
Atlayamıyorum ama vazgeçmiş de değilim. Zaten atlayanlara bakıyorum her fırsatta, imrenerek. Sanki yeterince izlersem öğrenebilirmişim gibi geliyor. Ya da ayna nöronlarım sayesinde bakarak atlamış kadar oluyorum.
 ‘’Yaa çok güzel işte,ben de atlamak istiyorum! Yapmalıyım.’’ ile ‘’Yaa herkes atlıyor, sadece ben suya atlayamıyorum. Üff niye beceremiyorum ben bu işi?’’ arasında gidip geliyor duygu ve düşüncelerim.
*Merak edenler için, yukarıdaki iki cümle o andaki düşünceleri ifade eder. Duygular düşüncelerden farklıdır, onları ayrıca söylemek gerek. İlk cümleyi kurarken duygularım imrenme, heyecan, merak gibi şeyler oluyor.İkincisinde ise kıskançlık, çaresizlik, üzüntü, umutsuzluk ve kendime kızgınlık gibi duygular hissediyorum.
Yine bir daha suyun kenarına geliyorum, atlamayı planlıyorum. Kafamda canlandırıyorum, çok zevkli! Yüzlerce kere atlıyorum. Ama hala kenardayım. 
Yetti artık! Bu sefer atlamaya karar verdim, Ezra da cesaretlendiriyor ama kalbim nasıl hızlı atıyor, ölecekmişim gibi. Bu sefer ikimiz de korkuyoruz; ‘Boşver Özlem atlama.’ diyor Ezra da.
İşte o anda durup ne yaşadığıma bakıyorum. Tıpkı danışanlarıma tavsiye ettiğim gibi. Yapmak istediğim bir şey var, bunun için halihazırda ne durumdayım bilmem gerekiyor. 
Atlamak üzere kenara yaklaşıp suya baktığım anda kalp atışlarım acayip hızlanıyor, nefesim sıklaşıyor. Zihnime bakıyorum hemen, çünkü tehlike içindeymişim gibi bedensel tepkiler vermeme sebep olan o. Diyor ki, ya suya çakılırsan ve kafan patlarsa, ya ayağın takılır tekneye çarparsan kafan patlarsa, ya çok dibe iner yukarı çıkmaya nefesin yetmezse ölürsen, hatta ya dibe çarparsan omurgan kırılırsa...Daha bir sürü şey! Saçmalık! Elle tutulacak bir tarafı yok hiçbirinin. Ama yine de ben bunlara inanıyorum tabi; kendi beynim sonuçta, bir de şüphe mi duyayım? Bunlara inanmasam kalbim niye böyle deli gibi atsın. Bu kadarla da kalmıyor; ekliyor: ‘Bak! Sen daha atlamayı düşününce kalbin çarpıyor, atlarsan kesin heyecandan kalbin durur. Kalbin durursa ölürsün anladın mı?’ Haklı! Bu şekilde atlarsam kalp krizi geçirip ölebilirim. 
Farkındalık denememe devam ediyor ve bir de duygularıma bakıyorum. Kaygı, endişe had safhada. Korkuyorum da. Atladığımı düşününce heyecan ve sevinç de duyuyorum. Meraklı ve coşkuluyum. İstekliyim. Bütün düşüncelerden sonra vazgeçmem sonucu yine bir umutsuzluk, kızgınlık ve üzüntü hissediyorum. Kendime sinir oluyorum. 
Bu olumsuz duygular sonucu zihnim son noktayı koyuyor: ‘Yine yapamadın.Beceriksizsin.’
Her şey çok basit aslında, atlamak istiyorum. Teknenin kenarına gidip ayaklarımı basmayı bırakınca işte sudayım! Ama şu aklımın yaptıklarına bak. Zihnim de duygularım da bedenim de saçmalıyor. Sonuç: yapamıyorum.
Al sana farkındalık! Bravo!
Değişim için farkındalık yetmez, harekete geçmeliyim.
İş başa düştü. Önce zihnime saçmaladığını ve korktuğu hiçbir şeyin olmayacağını söylüyorum, dinlemiyor. Bedenime dönüyorum bu sefer, kalp atışlarımı yavaşlatmam lazım. Aklım konuşadursun, bedenim hazır olursa olur bu iş. Nefesimi yavaşlattım, derin ve sakince nefes alıp verirken dikkatimi atlamaktan alıp etrafın güzelliğine veriyorum. Güvende olduğumu fark ediyorum. İçimdeki coşku, istek, heyecan gibi güzel duyguları da yanıma alarak kararlı bir şekilde ‘Yapabilirsin!’ diyorum bedenime. Kollarım bacaklarım sevindi, kalbim sakinleşti şimdi artık. Aklımın bir köşesinde şu cümle de hep var ‘Yapmak zorunda değilsin. Hayatta yapamayacağımız şeyler de var tabiki.’
Güven, sakinlik, gevşeme olunca heyecan ve istek dolan bedenim, ‘İstiyorum’ diyor, ‘Deneyeceğim.’ İşte o anda düşünmeme izin vermeden bırakıveriyorum kendimi suya.
Hayallerimdeki kadar güzel ve korktuğum kadar zor değildi.
Suya atlayabiliyorum! Atlamasam da sorun değil.
Bir kere daha insanlık için anlamsız kendim için anlamlı bir şey yaptım.Başardım!
3 notes · View notes
ozzlemdemirci · 10 years ago
Text
''Sen hep böyle misin?'' diye sordu adam. Kadın şaşırdı. Böyle değildi. Bu soruyu hiç beklemiyordu üstelik. Daha önce nasıl olduğunu düşündü. Hiç böyle olmamıştı aslında. Bir gün böyle olacağını da hiç düşünmemişti. ''Hayır.'' dedi. Adam inanmadı. Kadın anladı. Güldü. Adam görmedi gülümsediğini kadının. Adamın canı yanıyordu. Kadın üzgündü.
Kadın sustu. Adam bekledi. Kadın konuşmadı. Adam telefonu kadının yüzüne kapattı. Adam kızgındı. Kadın soğuktu. 
Kadın anladı. Kim bilir daha önce kaç kişi için 'Hep böyle demek ki.'' diye düşünmüştü. Demek ki.
Adama n'oldu sonra, bilmiyoruz.
1 note · View note
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
Eğlenirken sadece eğlenmiş oluyoruz. Değişmek için acı çekmek, yaratmak için sıkılmak gerekiyor. Biraz da olsa. Acı çekmek değil de sıkılmak güzelmiş.
0 notes
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
Bazı duygular hiç şık değildir. Kıskançlık mesela. Oysaki insan kendinden güzel bir şey yapmak ister. Şöyle anlatayım: kendini-artık ne varsa içinde- alır ve ondan güzel bir şey yaratmak için çabalar. Eğitim, kibarlık, dik duruş, güleryüz, hoş sohbetler, yakışan giysiler, nezih yerler, yabancı diller, gitar çalmalar, iyi kitaplar, kaliteli yemekler, seçilmiş insanlarla zenginleşir, güzelleşir. İnsan kendi içini dışını döşer en kıymetlilerle. Sonra birden kıskançlık çıkar ortaya. İnsanın içi yanar ama elleri soğur. Saldırgan bir hayvandır kıskançlık, dışarı çıkmaya hazırlanır. Korumak, sahiplenmek, gerekirse savaşmak ister. Korkunç yüzünü görmesek de, kokusunu alırız. Üstümüze siner. Bazı duygular façamızı bozar. Kıskançlık mesela. Bazı duygular hiç iyi değildir. Nefret mesela. Oysaki ben iyi biri olmaya uğraşıyorum. Başaracağıma da inanıyordum nerdeyse, hani içimdeki öfke olmasa. İçi karamelli çikolatalar var ya, kalbim de kırılınca onlara benziyor. Yoğun bir öfke akıyor içinden. Durdurmak mümkün değil, elime yüzüme bulaşıyor üstelik. Ne kadar silsem yine de izi kalıyor. Kirli bir iyilik bana hiç yakışmıyor. Bazı duygular hiç iyi değildir. Öfke mesela. *** Bu kez bir değişiklik yapıyorum. İçimdeki öfkeyi bırakıyorum aksın. Sadece beni değil kalbimi kıran 'iyi biri'ni de yaksın. Kendimi sadece çikolata saymaktan vazgeçiyorum, karamelliyim ben artık. Çünkü içimde bütün çirkin duygular var. Kıskançlık, kibir, intikam, hırs, aşağılama ve nefret. İyi biri olmadığımı kabul ediyorum. Kendimi kandırmayı bırakıyorum. Çünkü bağzı şeyler hiç şık değil. Gerçek mesela. Ben iyi biri olmaktan vazgeçiyorum bugün, artık nefret etme hakkımı kullanıyorum.
4 notes · View notes
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
Katie - Barracas, Buenos Aires
Image Tights by Wolford wolfordfashion
Follow the Ballerina Project on Facebook, Instagram, YouTube & Pinterest
For information on purchasing Ballerina Project limited edition prints.
513 notes · View notes
ozzlemdemirci · 10 years ago
Text
Beni affedin ama galiba yapamayacağım!
Şu anda bu yazıyı yazmak yerine prova yapıyor olmalıydım, eksik kalan ayrıntıları kontrol etmeli, sunumun görsel olarak kusursuz olması için tekrar üstünden geçiyor olmalıydım.
Sait Faik'e selam olsun, ''Yazmasam çalışamayacaktım.''
Bu eğitimi vermeyi ben istedim. Çok istedim. Konuyu seçtik, içeriği hazırladım, uygulamaları belirledim, yüzlerce sayfa okudum, yazdım da yazdım. Eğitimi hazırladım. Kafamda yüzlerce kez anlattım, sundum, Değerlendirdim, ekledim çıkardım. Çok çalıştım. 
Artık sunmaya geldi sıra. Görücüye çıkacağım ama önce. Beğenilirse, eğer ''Özlem Hanım, hazırladığınız bu eğitim gerçek bir eğitimdir.'' diyecekler ve ben de başka insanlara sunmaya başlayacağım. Çok heyecanlıyım. Çok istediğim bir şeyin gerçekleşmesine çok az adım ve az bir zaman kaldı.
Bu akşam da oturup çalışmalıyım işte. İnce ayarları yapmalıyım artık. Ama bırakıp kaçasım var. ''Kusura bakmayın, her şey hazır ama ben değilim.'' diyesim var. Çünkü karnım ağrıyor, üstelik aklım durdu. 
Hep böyle olur. Ne zaman bir şey sunacak olsam, bir işin sonuna gelsem heyecandan karnım ağrır. Her seferinde vazgeçmek isterim. ''Bu karın ağrısına değer mi?'' derim. 
Şimdi de korkuyorum.
Ya olmazsa, ya başaramazsam?
Başaramamaktan ölesiye korkuyorum işte. Başarısız olmaktansa hiç yapmamak fikri daha iyi gelir hep. Ama cesaretim var. Ayrıca mecbur değilim denemeye; yapmayı ben istiyorum. Yine korka korka gideceğim, çalıştıklarımın yanına karın ağrımı da alıp grubun karşısına çıkacağım. Kaçıp gitme isteğim ne kadar güçlü olursa olsun gülümseyip konuşmaya başlayacağım. 
Birkaç dakika sonra alışacağım duruma ve karın ağrım kaybolacak. Belki bir saat sonra belki daha önce zevk almaya başlayacağım. Anlattıkça anlatasım gelecek ondan sonra, susmak bilmeyeceğim. Eğitim bittiğinde çok mutlu ve enerjik hissedeceğim. 
Korkmama rağmen yaptığım için kendimi tebrik edeceğim.
Tumblr media
Ne de olsa 'korka korka yapabilmektir, cesaret'. Yalnız şu karın ağrısı olmasa..
4 notes · View notes
ozzlemdemirci · 10 years ago
Text
Zoru Sevenler
Birkaç gün önce aynı zamanda üniversite öğrencisi olan dansçı genç bir kadınla tanıştım. Daha önce dans dersinde görmüş ve balerin olduğunu öğrenmiştim. Pasta yediğini görünce şaşırdım. ''Balerinler de pasta yer!'' dedi gülerek. ''Psikologlar da depresyona girer.'' demeliydim ama sustum, gülümsedim.
Muhabbet biraz ilerleyince ''Eğer zor birini seviyorsak ne yapmalıyız?'' diye sordu. ''Bırak bence, vazgeç.'' dedim hemen. Vazgeçmeyecekti. Aslında zor adamın da kendisine ilgi duyduğunu, o kadar da kötü biri olmadığını filan anlattı. ''Çok güzel bir pasta var ve sen onu yemek istiyorsun. Nasıl kolayca vazgeçebilirsin ki?'' diye sordu arkadaşı. ''Ben bir pastanın yürümesini beklemem o yüzden de pasta ayaklanmış kaçıyorsa bırakırım, eminim afiyetle yenmeyi seven pastalar da vardır.'' dedim. Sonra da ekledim. ''Ama nasılsa sen beni dinlemeyeceksin biliyorum ve zor insanları seçip daha yıllarca uğraşacaksın. Bir gün çok yorulup 'yeterse yeter' dersen ancak o zaman vazgeçeceksin.'' 
Sadece zor insanlar yoktur hayatta; neyse ki bir de zoru seven insanlar vardır. Böyle insanlar zor insanlara çekiliyorlar işte. Kimileri için kendini özel hissetmenin bir yolu oluyor bu. ''Öyle farklı ve özelim ki, her seferinde arıza insanları bulabiliyorum. Onları eğitmek için canımı dişime takıp çalışıyorum. Çünkü ben hepinizden güçlü ve akıllıyım.'' ''Ayrıca öyle farklıyım ki sıradan insanlara tenezzül etmem; nerede çetin ceviz var onu bulurum.'' Bazıları da her şeyin doğallıkla olduğu ilişkileri beğenmez, küçük görür. Başını okşayan değil de yüzüne tokat atan eli öpmek ister, öylesine saygı duyar ancak. 
Balerin genç kadını bilmem ama ben konudan bile sıkıldım, başka konudan laf açtım. 'Zor kişiler, imkansız aşklar' konusuna ilgisiz kalan bünyeme gülümseyip ''Aferin!'' dedim, ''Adam oluyorsun.''
1 note · View note
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
1 note · View note
ozzlemdemirci · 10 years ago
Text
Öyle Mesudum ki!
Üniversiteyi bitirmek, işe girmek, aile kurmak, para kazanmak, terfi etmek, fit olmak, başarılı olmak hemen herkesin hedeflediği şeyler zaten. Ama artık başka bir hedefimiz daha var: Mutlu olmak! Üstelik bütün bunlara sahip olmak mutlu olmak için yeterli olmayabilir. Hal böyle olunca ‘uzmanlar’ habire mutlu olmak ne menem bir şeydir, nereden alınır kaça satılır, kaç derecede muhafaza edilir, başkasından ödünç alınsa işe yarar mı gibi pek çok sorunun cevabını araştırır oldu. Mutlu değilsek de olana kadar bunlarla oyalanırız işte.
Tumblr media
‘İnsanları ne mutlu ediyor?’ sorusuna cevap bulmak için yapılan pek çok araştırma bir başkası için ‘iyi bir şey’ yaptığımızda mutlu olduğumuzu söylüyor. Yine bu araştırmalardan birinde ‘arkadaşını mutlu et’ yerine ‘arkadaşını gülümset’ yönergesi veriliyor. Kıyaslama sonuçlarına göre gülümsetme ödevini yapanlar mutlu etme ödevini yapanlardan daha çok mutlu oluyor. Aradaki fark ‘gülümseme’nin somut bir durum olmasından kaynaklanıyor.
Mutluluk! Yerlere göklere sığmayan, zor bulunup kolay kaybedilen, yıldız kayması gibi ne zaman geleceği belli olmayan, yaz yağmuru gibi geçiveren, kıymetli ve kırılgan mutluluk…
Diğer yanda gülümsemek! Bir şaka, bir öpücük, arkadaş selamı, sevgili bakışı, güzel bir anı, hoş bir karşılaşmayla oluveren gülümseme…
Edebi kısmı geçip araştırmaya dönüyorum: Mutlu etmek ulaşılması zor bir hedefken, gülümsetmek daha gerçekçi ve basittir. Mutlu etmek soyut ve öznel, gülümsetmek somut ve nesnel bir hedeftir. O yüzden mutlu etmek yerine gülümsetmeyi hedefleyenler daha başarılı olmuş ve deney sonunda daha fazla mutlu olduklarını söylemişlerdir.
-         Ne istiyorsun?
-         Mutlu olmak.
-         Yani, ne istiyorsun.
-         Mutlu olmak istiyorum!
-         Tam olarak ne istiyorsun?
-         …
Not: Yukarıdaki üç noktanın yerine ne yazdıysan bu yazı orada bitti. Bu not gereksizdir.
1 note · View note
ozzlemdemirci · 10 years ago
Photo
Tumblr media
Hayat çok güzel. Hiç olmadığı kadar. Güzel olduğunu kafamdan anlıyorum. Bomboş. Sürekli uçuşan kelimeler, dönüp duran resimler gitmiş. Uyanıklığım da uykum da dalgasız bir deniz gibi. Ne yaptıysam bugüne kadar hepsi kaybolmuş. Toz olup saçlarımıza yağmışlar. Ne ağırlığı kalmış geçmişin, ne de hayali var geleceğin. Dünya donmuş bir göl, ortasında ben. Çoğul ekinin tekliği anlattığı bir çağdayım şimdi. Kafam bomboş. Kıymetli düşüncelerim de gitmiş. Nereye gittiklerini bile merak etmeyen bir ben öylece oturuyor kanepede. Aramak yok. Özlemek yok. İstemek yok. Uzanıyorum yokluğuma. Hayatın güzel olduğunu yokluktan anlıyorum. Sonra kalkıp sofrayı hazırlıyorum.
2 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Photo
Tumblr media
Kadın Erkek Eşit Değildir - Özlem Hanım, bu 'Kadın Beyni-Erkek Beyni' seminerinde acabaa farklılıkları mı vurgulayacaksınız yoksa benzerlikleri mi? - Farklılıkları anlatmayı planlıyorum. - Hııı... - Çünkü farklılar. - Biz genelde kadınla erkeğin eşit olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz da.. - Tabi, tüm insanlar eşit de; kadınla erkek eşit değil. - ?! - Şaka yapıyorum, demek istediğim adil olmak için eşitlik gerekmiyor her zaman. Hatta bazen eşitlik adil olmaya engel oluyor. Kadınla erkeğin farklılıkları var, ben de onu anlatmak istiyorum. - Tamam, çok şey yapmayın da.. - Olur. Baştan söyleyim, başlığı sırf ilginç olsun diye böyle seçtim böyle düşündüğüm için değil. En önemlisi ben öyle düşünsem de düşünmesem de her insan değer açısından eşittir. İnsan olduğu için. Diğer kimlikleri, vasıfları ayrıntı. Her insanın temel hakları vardır; olmalıdır; olsa keşke. Ama kimse eşit değildir, olmaz da. Neden eşit olalım? Bu eşitlik fantazisinin yan etkisi aynılaşma arzusu oluyor bence. Ben ben gibiyim, sen de sen gibisin. Aynı değiliz. Eşit de olamayabiliriz. Ama sakin ol! Olmak zorunda da değiliz. Kadın kadın gibidir; erkek de erkek gibi. Kadın ve erkeğin farklılıkları vardır. Bu sadece kültürel, sosyal ya da dinsel değil biyolojik olarak böyledir. Hep eşit olursak haksızlık yapabiliriz. Mesela bir ailenin çocuğu olduğunda sadece kadına ücretli izin ve/ya izin sonrası işine dönme hakkı vermek eşitsizliktir ama haksızlık olduğunu düşünmüyorum. İlk aklıma gelenin işle ilgili olması ayrı bir yazının konusu olabilir. Farklılıklar sadece güçlü yanlarımız için değil, kırılganlıklarımız için de geçerlidir. Yetenekler nasıl farklıysa zaaflar da farklıdır. Kadının gücü başka, erkeğin gücü başkadır. Kadının yumuşak karnı ayrı, erkeğinki ayrıdır. Kadınla erkeğin istekleri, ihtiyaçları, güçlü ve zayıf yanları, eğilimleri, görünümleri, yetenekleri, yetersizlikleri, tepki ve baş etme yolları birbirinden farklıdır. Bu kötü bir şey değildir. Birlikte yaşamak, anlaşmak ve birbirini sevmek ve birbirlerine karşı adil olmak için birbirlerine benzemeleri -aynılaşmaları- gerekmez. Farklıyken de adil ve demokratik olabiliriz. Ben bu yazımda kadın ve erkeğin farklı olduklarını vurgulamak istedim ama artık çok da fazla şeyetmeyim...
4 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Text
Sevdiği ve güvendiği birinin yanındayken nasılsa insan, gerçekte öyledir aslında. Onun da fotoğrafını koyamıyorum işte. Şöyle de denebilir; bana güvenmeyen birini tanıdığımı iddia edemem.
3 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Text
Sevgi neydi sahiden?
- Gelmedik miii, hani gelmiştik?! - Seni bırakıp gidicem, sen beni çok üzüyorsun.. - Gidemezsin! - Hayır, bırakıp gidicem işte. - Gidemezsin dedim! - Giderim. (Çocuk ağlamaya başlar.) (Anne paniğe kapılır.) - Şaka yaptııııım, şaka yaptımmm! (Çocuk biraz sakinleşir.) - Sen beni bu kadar çok mu seviyorsun anneemm? - Hayır, sevmiyorum!
2 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Photo
Tumblr media
Yağmur yağarsa sümüklü böcekler kabuklarından çıkar ve koşu parkurunu yavaş yavaş tamamlamaya çalışırlar. Kimseyle yarışmazlar. Tadını çıkarırlar. İnsanlara benzemezler. İnsanlara kalansa toprağın kokusu, suyun tadı ve ağaçların sesidir. Dünya hep aynıdır, yalnızca ışık değişir.
2 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Duyguların paylaşılması hızlıca ve kendiliğinden olan bir zihin işlevi. Duygusunu paylaştığımız kişi ve ya kişilerle özdeşim kurabiliyoruz. Böylece o kişiyle uyumlanıp ona dair anlayış geliştiriyoruz. İngilizce'de 'tune in' diyorlar. Yani enstruman olsak aynı tonda çalmaya başlıyoruz. Aynı frekansa geliyoruz. Çok güzel ifade etmişler bence. Bu beceri empatiyi sağlıyor. Aynı zamanda iyi bir sanat eserinden zevk almamızı da. Stanislavski, bu işlevi -en azından bu haliyle- bilmese de tiyatrocu yetiştirmekte kullanmış. Stanislavski'ye göre oyuncu sahnede gerçekçi olup seyircinin ilgisini canlı tutmak için canlandırdığı kişinin hissettiklerine uyumlanmalı. Aynı duyguyu hissetmeli, yaptığına inanmalı. İnanmalı ki seyirciyi de inandırsın. Merakla koltuğuna oturan seyirci oyuncuyla 'aynı tondan çalmaya' başlasın. Aynı duyguları paylaşsın. Duygular karakterden oyuncuya, oyuncudan da seyirciye bulaşıyor. İyi bir oyunda ne çok duygu yaşıyoruz. Paylaşılan duygular sayesinde oyunun içine girip yabancılaşmadan izleyebiliyoruz. Aslında bu uyumlanma, özdeşleşme ve empati duygusu için oyun ya da film izliyoruz. Çok sevdiğimiz karakter amacına ulaştığında şöyle bir 'Oh!' çekmiyor muyuz? Haksızlığa uğrayan iyi adamın durumuna sinirlenmiyor muyuz? Uzun lafın kısası, bu akşam izlediğim oyun çok iyiydi. Sanıldığının aksine bunu anlamak için entelektüel bir kapasite filan gerekmiyor. İnanabiliyorsak oyun iyidir, bunu da beynimizin en eski(ilkel) ve duygulardan sorumlu olan kısım hemencecik anlayıverir. Kötü oyun çekilmez, özellikle İzmir'de iyi oyun bulmak da her zaman çok kolay olmuyor. Bu yüzden festival kapsamında gelen ��lü Aktörler'e teşekkürler.
2 notes · View notes
ozzlemdemirci · 11 years ago
Video
tumblr
Hiç görmediklerimiz var. There are many thing which we have never seen.
1 note · View note
ozzlemdemirci · 11 years ago
Photo
Tumblr media
Bana çok mantıklı geldi. #aşk #osho #love #hareketegeç #ilkadımısenat #aşkıbul #izmir
6 notes · View notes