Tumgik
#Çünkü anladım ki
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
Hediyem için sevgilimi daha fazla darlayamayıp buraya geldim
4 notes · View notes
anka-khann · 5 months
Text
Bazı şeyleri boş vermem gerektiğinin farkına varmaya başladım. Boş vermedikçe ve oluruna bırakmadıkça her şey daha zor ve içinden çıkılmaz bir hâl alıyor.
Tumblr media Tumblr media
Anladım ki bazen olduğu gibi kabullenip kadere tevekkül etmek gerekiyor. Çünkü mutluluk birazda tevekkül etmekte başlıyor.
Ve kabullenmek, acı bir şurup tadında olsa da bazen, yutkunmak gerekiyor. ✒️📖
159 notes · View notes
8ekizinci-harika54 · 6 months
Text
Yaşım ilerledikçe anladım ki ; insanların ne söylediğine takılmayın. Çünkü onlar sizin yaptıklarınızın iyi olup olmadığına bakmıyor. Kendilerine bir faydası olup olmadığına bakıyor.
☁️
153 notes · View notes
Text
Yengemi Arabada Sikilecek Kıvama Getirdim! (Ahmet 30 Y., Erzurum)
Yengem (amca oğlumun karısı) kendimi bildim bileli hastası olduğum ve her görüşümden sonra mutlaka 31 çekerek rahatladığım biri. Yengem 46 yaşında olmasına rağmen, hele de o götü yok mu, onun o götünü görüp te dayanabilecek erkek tanımam. Yengemlerin askerden yeni gelen oğlu, komşu ilçeden kız kaçırınca, ortalığa aniden düğün bayram havası yerleşti. Bu en çok benim işime yaradı, çünkü yengemle ne kadar çok aynı ortamda bulunursam, onu o kadar çok elleme fırsatı buluyordum. Yengemi defalarca elledim. Kocasının, ya da oğlunun, ya da kardeşlerinin, ya da kayınlarının yanında ellenmedik yer bırakmazdım. Amı hariç! Oraya ellememe her seferinde bir şekilde engel olurdu. Yengemi bir türlü anlayamazdım, çünkü bazen ellememe izin vermesine rağmen, bir türlü ileriye gitmezdi...
Artık ilk fırsatta, bedeli ne olursa olsun yengemi sikme kararı aldığım bir dönemde, işlerimin ters gitmesi canımı epey sıkmıştı. O gün evlerinin önünden geçerken, pencereden yengemin seslenişiyle irkildim ve kafamı kaldırdığımda yengem beni çay içmeye çağırdı. Gittiğimde evde hiç kimsenin olmaması beni heyecanlandırdığı gibi ateşledi de. Biraz sohbet ve moralden sonra, yengem mutfağa çayları tazelemeye gidince, ben de birşeyler atıştırmak bahanesiyle arkasından gittim. Yengem çay doldururken etrafından geçme bahanesiyle hafif elledim. Tepki gelmeyince arkasına geçip götünü avuçladım. Yengem aniden irkildi ve döndüğü gibi tokadı yapıştırdı. Bunu hiç beklemediğim için sersemledim ne yapacağımı şaşırdım, utanarak evi terk ettim. Bu olayın üzerine birkaç ay evlerine gitmeyince, amca oğlunun dikkatini çekmişti. Ama her davetinde bir bahaneyle atlattım. Ta ki oğlu kız kaçırıncaya kadar...
Bu durumda mecbur ilgilenmek zorunda kaldım ve mahkemeydi, dava, düğün derken epey yoruldum. Bu yorgunluğuma karşılık, amca oğlum, "Erzurum'a gidilecek, alış-verişe..." diyerek beni de davet edince kabul ettim. Beni almaya geldiklerinde taksinin önünde her iki amca oğlum oturuyordu, arkada ise kız kaçıran yeğenim ve yengem vardı. Yengemi görünce utanmama rağmen tepki gösteremedim. "Hadi çabuk bin!" dedikleri için direk yengemin yanına oturdum. Yolda amca oğullarının sohbeti git gide hararetlenince, farkında olmadan yengemle bacaklarımızın yapışık olduğunu hissettim. Yengemi daha önce böyle yakaladığımda, birçok kez mutlaka ellememe rağmen, şimdi bir türlü cesaret edemiyordum. Ama ikimizin de terlediğinin farkına varınca, tekrar şansımı denemek istedim. Ve yavaşça elimi yengemin bacaklarında gezdirmeye başladım. Hem bir taraftan milleti daha hararetli tartışmaları için kışkırtırken, bir taraftan da yengemi iyice ellemeye başladım. Ama tam ısınınca Erzurum'a vardık...
Erken dönüp, düğün grubuna yetişmek isterken, alış-veriş, gezme, yemek derken epey geç döndük. Karanlık daha çok işime yarayacaktı. Ama ya yengem yanıma oturmazsa hiçbir işime yaramazdı. Korktuğum olmadı ve en son binen benim yanıma yengem düştü. Yeni aldığım eşya poşetlerini bacaklarını kapatacak şekilde yengemin kucağına koydum, ki rahat çalışayım diye. Ve Erzurum'dan itibaren yengemi ellemeye başladım, çünkü kaybedecek hiçbir saniyem yoktu. Yengemin bacaklarında ve götünde elim gezerek, elimi amına doğru hareket ettirdim. Elim yengemin amının kıllarını hissederken, yengem koluyla engel olmak istedi. Kocası, oğlu ve kaynı varken ses çıkartamaması beni daha çok heyecanlandırıyordu. Bu esnada elimi yengemin karnında ve meme ucunda gezdirince, yengemin kendini serbest bırakmaya başlaması beni hemen aşağıya, yani amına yönlendirdi. Ve okşaya okşaya amına geldim ve amını herkesin içinde parmaklayıp okşamaya başladım...
Acayip tahrik oldum. Yengeme bakınca ise, gözlerini kısmış, dudağını ısırmakla meşguldü. Bunu fırsat bilerek amını iyice parmakladım ve inanılmayacak kadar kısa bir süreçte ıslanınca, orgazm olduğunu anladım ve parmaklarımı geri çektim. Ve yarağımı dışarı çıkararak yengemin eline verdim. Yengemin eli değer değmez eline boşaldım. Yengem temiz eliyle çantasından kağıt medil çıkardı. Ben sikimi temizlerken yengem de elini temizlendi. Sonra ikimiz de yolculuğun kalanını dinlenerek geçirdik...
Eve vardığımızda millet toplanmış, davul zurna çalıyordu. Kalabalığa hoşgeldiniz dedikten sonra yengeme yanaştım ve kulağına fısıldayarak, "Hoşuna gitti mi?" diye sordum. Yengemin cevabı beni epey şaşırttı, "Hayır! Çünkü ben yarağını amıma istiyorum!" dedi. Bunun üzerine plan yapmaya başladım. Damadın malzemelerinin olduğu odanın anahtarı sadece bende olduğu için, bilinçli olarak odanın ampulünü gevşettim ve yengeme yardımcı olmasını, orada üstümü değiştireceğimi söyledim. Yengem ampülü değiştirmek için benden anahtarı aldığında, yengeme sessizce, "Külodunu çıkartıp orada beni bekle!" dedim. Yengemden birkaç dakika sonra da ben, "Üstümü değiştirip geleceğim..." diyerek kalabalıktan ayrılıp peşinden gittim. Yengem karanlık odada beni bekliyordu...
Yengeme sarıldığımda, yengem biri görecek diye korkuyor, "Yapmayalım!" diyordu. Eteğini kaldırıp bacaklarını elleyince, yengemin hazırlanıp külotsuz beklemesi, dudaklarına yapışmama sebep oldu. Sonra bacaklarını aralayıp, hafif kıllı amına yumuldum. Her dil darbemle yengem başımı daha çok sıkıyor, daha çok inliyordu. Yakalanma riskimiz olduğundan hemen yarağımı amına sokmalıydım, daha sonra geniş zamanda her türlü zevki yaşatacağıma dair söz verdikten sonra, yengemi sırtüstü damadın yatağına uzatıp, bacaklarını açtım. Yarağımı amının dudaklarında gezdirince, içine sokmam için yalvardı. Yarağımı hafif hafif amına sokup çıkarınca, gözleri döndü. Ve beklemediği bir anda aniden yarağımı tamamen amına kökledim. Ve amını kökleye kökleye siktikten sonra içine boşaldım...
Yengem tam kalkıp külodunu giymek için domalınca, arkasına geçip yarağımı götüne sürttüm. "Ordan olmaz, hiç yapmadım!" demesine rağmen götünü sikmek için ikna ettim ve hem yarağımı hem de göt deliğini iyice tükürükledim. Yengemin yaşına rağmen çok dar bir göt deliği vardı, ama bu o götü sikmeme engel olmayacaktı. Hayalimdeki kadını köpek duruşuna getirerek, yavaş yavaş yarağımı götüne soktum. Ve sikmeye başladım Çok dar olmasından dolayı acayip bir zevkleniyordum. Kısa bir hırpalamadan sonra götünün içine boşaldım. Ayak seslerini duyunca toparlandık. Yengem kıçına külodunu giyip, odadan çıkamadan dudağımı öperek, "Devamını isterim!" dedi. "Ben de isterim yenge!" deyip gönderdim yengemi. Sonra ben de hazırlandım ve çıktığımda kalabalıkta yengem hiçbir şey olmamış gibi gülerek karşıladı beni...
Gecenin ilerleyen saatlerinde gülerek koluma girdi ve "Götüm çok acıyor, ama umurumda değil, müsait bir anda o yarağı tekrar istiyorum!" dedi. Dört gün geçti ve ben müsait anı sabırsızlıkla bekliyorum. Yengem, seni seviyorum, senin amını ve götünü :)
[Ahmet]
206 notes · View notes
sertsiken0606 · 2 months
Text
Slm arkadaşlar biz Almanya dan 2 sevgiliyiz aslında 2 mizde evliyiz ben Ceyda 2011 yılında evlendim Almanya ya gelin olarak geldim kocam iş delisi para manyağı işten paradan başka hiçbir umrunda olmayan birisi şuan 47 yaşında ben 31 yaşımdayım aramızda 16 yaş fark var. Oldukça seksi bir kadınım dışarıda gören dönüp tekrar bakıyor o derece güzelim yani sevgilim aslında kocamın kuzeni aynı yaştayız 1 gün arayla doğmuşuz ben 14 kasım sevgilim cesur 15 kasım evlenip Almanya ya gittiğim günden beri cesur benimle birlikteydi eşim Almanya ya döner dönmez işe başladı o günden sonra cesur hep benim yanımda durdu bir yere gideceğim zaman cesur götürdü getirdi. Aradan geçen 5 yıl içinde kocamla en fazla 4 bilemedim 5 kez seks yapmıştım evlendiğimiz gece gerdekte 4 kez sikmişti ama gördüğüm göreceğim en uzun seks olmuştu cesur un bana ilgisini 7 . evlilik yıldönümümde anladım kaybolan kirli iç çamaşırımı cesurun ceketinin cebinde buldum o günden sonra cesuru düşünerek mastürbasyon yapıyordum bir kaç gün sonra cesura frikik verdim artık sikilmek istiyordum yanımda öküz gibi yatan bir koca istemiyordum . Günlerden cumaydı cesur abdest almış cuma namazı kılmaya gidecekti hava çok güzeldi Almanya da bu hava çok zor bulunur cesur cumadan sonra beni beni gezdir canım sıkılıyor dedim tamam dedi çıktı 1 saat sonra geldi ben iç çamaşırı giymeden mini minnacık bir etek ve üzerime dar bir bady giyindim cesur geldiğinde şok olmuştu bir süre dondu kaldı gülerek tokat attım hadi bakalım beni nereye götüreceksin dedim m50 dediği bir BMW arabası vardı siyah camlı lüks bir arabaydı arabaya binip yola çıktık gittiğimiz yer AVM ydi ben AVM de ne yapayım cesur şöyle güzel bir günde avmye mi gidilir diye kızdım hemen çıktık oradan 2 saat hiç konuşmadan yol gittik bu arada cesur a doğru dönüp bacaklarımı ikiye ayırıp çamaşır giymediğimi gösterdim elini uzattı amıma dokundu ormanlık alanın ortalarında arabayı durdurup el frenini çekti dudaklarıma yapıştı elleri boş durmuyor biriyle memelerimi okşuyor diğer eli amımı oynuyordu arka koltuğa geçirdi beni amımı yalamaya başladı ilk defa bir erkek amımı yalıyordu zevkten inliyordum bende cesur un sikini ağzıma aldım kocamın sikinden daha uzun daha kalındı kocam amımı hiç yalamadı ama sikini ağzıma çok soktu zorla emdirdi ama cesur un sikini kendi isteğimle aldım ağzıma o bana tatmadığım duyguları tattırıyordu ben daha önce orgazm olmadım nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum sizler belki yalan söylediğimi düşünürsünüz ama gerçekten hiç orgazm olmamıştım cesur emdikçe dilini bir yerime değdiriyor çok acayip bir haz veriyordu bana titreme geliyordu içimden cesur geliyorum yenge bırak sikimi yalama boşalacağım dedi . İlk regl dönemlerimde arkadaşım dilek abisinin porno dergilerini getirir oradaki anıları okurduk aklıma geldi sikini ağzımdan çıkartmadan saksoya devam ettim birden başımı tuttu boşalıyorum yut hepsini benim fahişe yengem yala yut hepsini diyerek bağırıyordu . Bütün döllerini yuttum tuzsuz tatsız jelatin gibi bir şeydi ufalmamıştı bacaklarımı koltukların üzerine koydu arasına girdi sikini amıma dayadı birden soktu sert bir şekilde girip çıkıyordu memelerimi badiden çıkarıp emmeye dişlemeye başladı ben kopmuştum zevk denizinde değil okyanusta kaybolmuştum tatmadığım ne kadar duygu varsa cesur bana bir bir tattırdı o gün ben ne kadar boşaldım bilmiyorum cesur beni eve götürdü banyoya soktu birlikte duşumuzu aldık giyindik artık evde rahmet rahat seks yapabilirdik mal bir kocam var çünkü sikemiyenin karısını sikerler o günden sonra cesur ile adet günlerimde anal ve sakso ile diğer günlerde normal seksimizi yapıyoruz mal kocamdan habersiz 3 kez bebek aldırdım artık çok mutluyum iyi ki cesur ile birlikte olmuşum . Hasan bey yayınlarsanız sevinirim isimler değiştirilmiştir merak etmeyin Türkiye ye geldiğimizde sizi tanımak isterim .
72 notes · View notes
selcandy · 2 months
Text
Selamlar, selamlar, selamlar sevgili Tumblr’cım,
Bu gönderi beni takip ediyor olmanıza rağmen dash’inize düşmeyecek, gönderilerimi rebloglarsanız onlar da sizin takipçilerinizin dashboard’unda görünmeyecek, eğer VPN kullanmıyorsanız veya yurt dışında yaşamıyorsanız bloguma internet tarayıcılarından da giremeyeceksiniz ve karşınıza “unavailable for legal reasons” uyarısı çıkacak çünkü bloguma yalnızca Türkiye’de mahkeme kararıyla erişim kısıtlaması geldi. Şule Çet hakkında yazdığım bir yazıdan ötürü böyle bir durum yaşandı, şimdilik detaya girmiyorum ama sonrasında açıklayacağım olayı, şu hassas dönem bi’ geçsin. Esasında bugün Ankara 5. Sulh Ceza’ya itiraz dilekçesi verecektim ancak bir yandan Tumblr’la e-postalaşıyoruz ve buna gerek kalmadan çözecek gibiyim.
Tumblr, çıkan karara uyum sağlamazsa bunun bir tık sonrasının Tumblr’ın Türkiye’de komple kapanması olacağını söylüyor ki bunu anlıyor ve son derece saygı duyuyorum, o nedenle onları da zora sokmadan çözmeye çalışıyorum, tam da bu yüzden sonuca ulaşmam biraz zaman alabilir.
Biliyorum ki blogu yeniden erişime açamazsam sıfırdan başlamam, burayı komple kapatır ve giderim çünkü takdir edersiniz ki 2010 senesinden bu yana neredeyse her gün gönderi paylaşan nadir insanlardan biriyim, bunca emeğe ve vakte saygımdan başka bir url’e geçmem diye düşünüyorum. Bu arada anladığım kadarıyla blogumdan bildirim alma seçeneğini seçenler, yeni bir şey paylaştığımda bunu bildirim olarak görüp direkt gelip okuyabiliyorlar - belki siz de bu seçeneği açarsınız ve o şekilde devam ederiz. El yordamıyla uygulama üzerinden bloguma girdiğinizde içeriğe erişebiliyorsunuz, öyle bir durum da var.
En başta da dediğim gibi gönderilerimi yeniden paylaşmanız bir işe yaramayacak ama bilenler bilmeyenlere haber verebilir, “nerde bu kız lan” diyerek bloguma girenler de zaten bu yazıyı görüp aydınlanacaktır. En son tatile gideceğimi söylemiş, sonuna da sizi çok sevdiğimi iliştirmişim. Şu süreçte bunu bir kere daha anladım ki sizi sahiden seviyorum, öpücüklerim.
58 notes · View notes
arbrenu · 3 months
Note
Açık konuşmak gerekirse kötü zamanlarda insanın yanında olan kişi sayısı nerdeyse yok derece. Bir kişi, bilemedin iki, onlarda sadece bir süre.. o yüzden leydi nagilam, insan sadece kendisi moralini yüksek tutması gerek. Evet çok zor olabilir, pozitif bakmak bile bazen insanın içini acıtır.. ama yapmaya çalış çünkü sen düştüğünde kimse kaldırmayacak yine sana kalan sen olacaksın. Umarım geçer, umarım atlatırsınız💫🫂
arabayı valeye bırakırken o kadar kötü bir şekilde bıraktım ki çıkıp kusura bakmayın çok ters bıraktım ama kafam çok fena dedim, adam (artık tanışık sayılırız sjsjsj) hiç önemli değil kötü görünüyorsun yapabileceğim bir şey var mı dedi, ben de biraz kötü haber aldım dedim, anladım dün zaten ama sen çok güçlüsün hep neşeli geldin neşeli gittin yine atlatacaksın inanıyorum dedi. Yukarıya çıktım deskte çalışan kızlar beni görünce hemen gülümser mesela ama bu defa yine oraya gelmem kötü haber olduğu için önce bi yüzleri düştü sonra yine iyi olacak bırak işlemleri geç sen sonra hallederiz uğraşma bunlarla dediler. Bir buçuk yıldır bu insanlar en çok gördüğüm insanlardı ve hepsi o günü kolaylaştırdı baktığın zaman küçücük hareketler ve iki cümle en fazla yani insan olmak bu kadar da kolay halbuki
68 notes · View notes
alexay76 · 1 year
Text
Hayatımın Sikişini Çek Cumhuriyetinde Yaşadım
Merhabalar, adım Behzat. İşyerimin talimati ile Çek Cumhuriyetine gitmek zorundaydık, orda kurulu olan fabrikaları denetleme amacı ile. Alman iş arkadaşım Joachim ile birlikte araba ile gümrük kapısına yaklaştık. Kapıya geldiğimizde, gümrük memuru bir bayan, bizden, önce passportlarımızı istedi, daha sonra arabadan inmemizi ve bagajı görmek istediğini söyledi. Aynen uyguladık. Bu arada şunu belirteyim: iş seyahati birkaç gün süreceği için, tedarikli gidiyorduk, yani takım elbiseler ve çamaşırlarımız çoktu.
Gümrük memuru bayan bu yoğun bagajı görünce doğal olarak, “Bu kadar eşya sizin mi?” diye sordu. Ben olayı olduğu gibi anlattım. Nereleri denetleyeceğimizi sordu. Ben de biraz ürkerek’te olsa, planladığımız şekli anlattım. Gümrük memuru bayan da okadar güzelki, sanırsın manken. Size anlatmaya çalışayım. Kumral saçlı, tahminen 1.75 boyunda, ince belli, o üniformasında bile seksi görünen, tatlı bir kadın. Üniformanın altında dekoltesi bayağı açık bir bluz giymiş, dudaklarda fazla olmasada biraz ruj, tırnaklarında French, fazla yüksek olmayan topuklu bir ayakkabı giymiş. Gerçekten o duruşuyla beni etkilemedi desem, yalan olur.
Bizim tam olarak ne iş yaptığımızı öğrenmek istedi. Arkadaşım Joachim girdi söze ve onun sorularını cevaplamaya başladı. Joachim de 1,80 boyunda, iri yapili, iyi görünebilmek için kendine çok özen gösteren bir kişidir. Aynı zamanda benim görüşümle yakışıklı bir arkadaşımdır. Bunu gümrük memuru bayan da fark etmiş olmalı ki, onların muhabbeti gittikçe başka konulara kaymaya başladı. Lafa ben de girdim, “Acaba yakınlarda WC varmı?” diyerekten. Hem çok sıkışmıştım, hemde o kadar yoldan sonra kendime çeki düzen vermek istedim. Gümrükcü bayan kolumdan tutup beni 5 metre ileri götürerek WC’nin yerini tarif etmeye başladı. Bana yakınlaşınca o güzel kokusundan derin bir nefes aldım. Bunu o da fark etti ve gülümsedi. Kadının bakışları ‘Seks istiyorum, sikişmek istiyorum!’ diye bağırıyordu sanki. Neyse işimi görüp tekrar arabanın yanına geldiğimde, gümrükcü bayanla arkadaşım Joachim samimiyeti artırmış, birlikte gülüşüyorlardı.
‘Hayırdır, neler oluyor?’ şeklinde arkadaşıma bir göz hareketi çektim. O da bana omuzlarını kaldırarak ‘Bilmiyorum.’ gibisine cevap verdi. Daha sonra anladığımıza göre gümrük memuru bayan bize takmış meğer. “Lütfen benimle gelin!” dedi, eline benim eşya çantalarından birini aldı yürüdü. Gümrük binasına girdik ve merdivenlerden aşağıya inerken, başka bir gümrük memuru bayan karşıdan bizimkine herhalde, “Ne oldu?” şeklinde Çek’ce bir soru sordu. Bizimki de ona artık ne dediyse, kalktı ve gitti. Tahminimce ‘nöbet değiştirelim’ der gibi bir olay oldu. Bir odaya girdik, bizden sandalyelere oturmamızı istedi. Daha sonra kapıya doğru gidip, kapıyı kilitledi.
Ben sanki kadının ne istediğini tam o vakit anladım, ama emin olmak için biraz daha bekledim. Arkadaşım Joachim şaşkınlık içinde bir soru soracaktı, kadın Joachim’in dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. İkimiz de şok olduk. İşe bak! Gümrük binasına kilitlendik ve gümrük memuru bizimle seks yapmak istiyordu. Kaçışımız yok gibi gözüküyordu. Kadın soyunmaya başladı ve bizimde aynen soyunmamızı istedi. Biz tabiki ne kadar tereddütlüde olsak okadar da istekli idik. Dediğini yaptık soyunduk, ayaklarımızda sadece çoraplarımız kaldı.
Kendisi de tamamen soyununca, vücudunun o güzelliğinden kendimizi alamıyorduk. Memeleri irice ve dimdik duruyordu, beli çok ince ve kalçaları bir erkeği baştan çıkaracak cinstendi. Amını tamamen traş etmişti, küçük amcık dili pembe pembe görünüyordu. Yanımıza gelip, bizim kalkmak üzere olan siklerimizi sıvazldı. Bir benimle öpüşüyor, bir arkadaşımla. Arkadaşımın siki, kendisi Alman olduğu için sünnetli değildi. Bunu farkeden gümrükcü kadın bana sordu, “Senin sikin neden böyle?” dedi. Sünnetli yarak görmemişti o vakte kadar. Ben de durumu kısa yoldan anlattım tabiki, çünkü daha önemli işimiz vardı.
Kadın dizlerinin üstüne çömelip arkadaşımın sikini ağzına almaya başladı. Öteki eli ile benim sikimi okşamaya devam ediyordu. Arada bir banada saksofon çekmeyi ihmal etmiyordu. Arkadaşım herhalde fazla dayanamadı ve kadının ağzına boşaldı. Birden çok döl gelince ürken gümrükcü kadın, hemen gidip ağzını yüzünü temizleyip geldi. Benim sikim halen kalkık vaziyette bekliyordu. Arkadaşım sikini tekrar kaldırmaya uğraşırken, kadın benim yarakla ilgilenmeye başladı. Ben de bu arada boş durmuyordum, kadının iri göğüslerini kabaca sıkıyordum. O anda Kadının ismini sormayı unutuğumuz aklıma geldi ve hemen sordum. İsmi Mita imiş. “Mita masanın üzerine uzan!” dedim. Masanın üzerine oturdu ve kendini geriye bıraktı. Bacaklarını ayırıp, o mis kokan amcığını yalamaya başladım. Amına dilimi sokup sokup çıkarıyordum.
Zevkten dörtköşe olan Mita inlemeye başladı. Joachim bize yaklaşıp, yarı kalkmış sikini tekrar Mita’nın ağzına vermeye çalışıyordu. Mita Joachim’e sakso çekiyor, ben de Mita’nın amını (kedi süt içer gibi) yalıyordum. Bir müddet sonra dayanamayıp sikimi Mita’nın ıslak amına dayadım, “Mita sikişe hazırmısın?” dedim. Kafa sallayıp ‘Evet’ demeye getirdi. Var gücümle sikimi köküne kadar birden soktum. Mita’nin gözleri birden açıldı ve artık inlemeyi bırakıp bağırmaya başladı. “Dur! Yavaş!” diye yalvarıyordu. Ben dururmuyum, öyle bir pompalıyordum ki, Mita’nin söylediklerini o hızla zevk sesleri zannediyordum. Oysa Mita canı yandığından bağırıyormuş. Sikimi götüne sokmuşum. Ben de ne kadar güzel daracık bir amcık diye kendi kendime seviniyordum.
Joachim Mita’yi biraz rahatlattı, aynı zamanda Mita’nın amını parmaklıyordu. Tekrar zevke gelen Mita kendini masanın üzerinde iyice bırakmıştı. Arkadaşım Joachim de benim gibi götçüymüş, Mita’ya, “Götünü ben de sikmek istiyorum.” deyince, Mita ürküp, “Hayır! Arkadaşın mahvetti götümü, üstelik daha önce götten hiç yaptırmamıştım.” dedi. İkna etmeye çalıştık onu, “Krem var mı?” diye sorduk. “Sadece nemlendirici el kremi var.” dedi, çantasından çıkardı. Kremi aldım ve az önce siktiğim götünü kremledim. Arada bir parmağımı götüne sokup alıştırmaya bakıyordum. Joachim ise Mita’yı ikna etme çalışmalarına devam ediyor, kendisini bırakırsa ne kadar zevkli olabileceğini anlatıyordu.
Ben kremi bolca sürdükten sonra, Joachim gelip Mita’nın göt deliğine dayadı sünnetsiz sikini. Ağır ağır sokuyordu sikini. Bana dönüp “İşte göt böyle sikilir.” dercesine bakıyordu. Hafif formundan düşmüş olan sikimi Mita’nın ağzına verdim. Temizlememiştim, olduğu gibi yalayarak temizledi sikimi. Aynı anda çıldırmış gibi emiyordu sikimi. “Amımı da sikin, artık dayanamıyorum.” diye inliyordu. Masadan ikisinin de inmesini istedim. Kendim yattım masaya, Mita’yı üzerime bindirdim. Sikim amına kendiliğinden giriyordu. Joachim’e işaret ederek, götünü sikmeye devam etmesini istedim. Sandviç halinde pompalıyorduk Mitanın amını ve götünü. Zevkten çığlıklar atıyordu. Ben bir elimle memelerini sıkıyor, bir elimle ağzını kapatmaya çalışıyordum bağırmasın diye. O anda kapı çalındı, hepimiz birden durduk. Az önce gördüğümüz gümrükcü bayan arkadaşı, bir sorun olup olmadığını soruyormuş.
Mita kalktı, o çıplak haliyle kapıyı açtı, bayan arkadaşı da içeriye girdi. Arkadaşı da hani şöyle alıcı gözüyle bakınca, gerçekten güzel bir bayandı. Biz yine hemen çaktık davayı, Mita arkadaşına daha önce nöbet degişmesi ile ilgili değil de, az sonra sende gel komutu vermiş aslında. Kadın bizi öyle kalkık siklerimizle görünce, gözleri açıldı. Mita ona saati gösterip, ‘artık git’ gibi Çek’ce bir şeyler emrettiyse de, o dinlemeden hemen hızlı bir şekilde soyunmaya başladı. Kadının adını sordum ve soyunmasına yardımcı oldum. “Adım Katja, ya sen?” dedi, “Ben Behzat, bu da Joachim.” dedim.
Sütyenini çıkarınca iki adet küçücük meme fırladı karşıma. Memeleri okadar küçüktü ki, elma kadar bile yoktu. Külotunu da sıyırıp çıkarınca, traşlı fakat çok az kıllı olan amcığı da ortadaydı. Amcığına sadece bakmak bile acaip zevk veriyordu. Ben tamamen kendimi Katja’ya verdim, arkadaşım Mita ile ilgileniyordu. Katja’yı koltuğa oturttum, bacaklarını ayırdım ve direk amcığını yalamaya başladım. Katja’da buna hasret kalmış gibi oh çekiyordu. Başımı elleriyle amına doğru bastırıyordu. Katja’yı koltuğa uzatıp ben de ters döndüm üzerine çıktım ve sikimi ağzına yönelttim, 69 olduk. Sikimi tamamı ile yuttu Katja. Ben de dilimi amına girdiğince sokuyordum. Öylesine güzel tamamlıyorduk birbirimizi ki, anlatamam.
Amını yalamaktan dilimin uyuştuğunu farkedince, koltuğa oturup, Katja’yı da üzerime oturttum. Yavaşca kaydı sikim amının içine. Ben fazla uğraşmıyordum, Katja sikimin üzerimde kalçalarını delicesine oynatıyordu. Amı sikimi öylesine bir emiyordu ki çıldırtıyordu beni. “Götünü de sikebilirmiyim?” diye sordum Katja’ya. “Evet! Her deliğimi sikmeni istiyorum zaten!” diye zevkle inliyordu. Amını sikerken parmaklarımı tükürükleyip bir yandan göt deliğini hazırlıyordum. Katja fazla dayanamadı boşaldı. Bu arada çığlıklar inlemeler alabildiğince… Yavaşca sikimi amından çıkardim, göt deliğine dayadım. Katja’nın götü de küçüktü, acıtırım diye korktum ve “Katja istersen sen kendin rahatça yerleştir ve sok!” dedim. “Olur.” dedi ve birden sikimi köküne kadar soktu götüne.
Joachim bile şaştı kaldı bu işe. Mita ile sikişirken bizi izliyorlarmış daha fazla tahrik olmak için. Joachime, “Bak! Göt böyle sikilir işte!” dedim ve durmadan alttan vuruyordum hem sikimi hemde taşaklarımı Katja’nın götüne. Mita Joachimin yanından kalkıp bizim yanımıza geldi. Katja ile sikişirken, önce taşaklarımı okşamaya başladı, sonra da yalıyordu. Ne zevkti o öyle. Bir yandan göt sikmek, bir yandan başka bir kadın taşaklarını yalıyor. Joachim de arkamdan sandalye üzerine çıkmış, sikini Katja’nın ağzına vermeye çalışıyormuş. Katja Joachim’in benimkinden daha küçük sikini ağzında kaybedince, Joachim bir kez daha şaşırdı kaldı.
Dördümüz yaklaşık bir saat kadar değişik pozisyonlarda sikiştik. Boşalıp, tekrar küçük bir moladan sonra yine sikişmeye devam ediyorduk. Ben o zamana kadar tüm arzuladığım fantazilerimi yaşıyordum. Kadınları üstüste yatırıp, sikimi Mita’nın amından çıkarıp Katja’nın götüne sokuyordum. Ardından tekrar Mita’ya yalatıyordum. Daha sonra ikisini 69 haline getirip, birinin götünü sikerken diğerine arada bir sikimi yalattırıyordum. Boş kalan amı veya götü de hep Joachim sikiyordu. Çıldırıyorduk hepimiz zevkten. Saatin ilerlemesini unuttuk tabiki, kadınların mesaisi bitmişti. Bizi evlerine davet ettiler, orda devam ederiz dercesine. Bir yandan akşama doğru ilk fabrikada olmamız lazım iken, öte yandan kadınlarin evli olup olmadıklarını düşünüyordum.
“Evlimisiniz?” diye sordum ortaya. Mita, “Ben ayrıldım, şu an yalnızım ve kendime ait bir dairede kalıyorum.” diye cevapladı. Katja da, “Ben bekarım, ailemle yaşıyorum.” diye ardından ekledi. “Kızlar, biz işimizi halletsek, zaten birkaç gün sonra geri dönerken yine burdan geçeceğiz.” dediysek te, bizi ısrarları ile zorluyorlardı. Yapacak bir şey yoktu, fabrikada buluşacağımız şahısa telefon açıp bir yalan uydurmalıydık. Joachime, “Sen çöz bu olayı artık!” dedim. Joachim telefon edip, gümrükte alıkoyulduğumuzu anlattı, artık işlerimiz nezaman biterse tekrar fabrikayı arayacağımızı söyledi.
Koyulduk yola, kadınlar kendi arabaları ile önde, biz de arkalarında, yaklaşık on dakikalık yoldan sonra geldik Mita’nın evine. Havanın da sıcak olması nedeni ile, kapıdan içeri giren soyundu. Mita bize içecek hazırlamaya mutfağa girdi. Ben Katja’yı küçük öpücüklerimle başladım azdırmaya. Katja, “Bir dakika.” dedi ve Mita’nın yanına gitti. Joachim bana bakıp gülüyor, ben ise, “Bu fırsatı iyice, hatta gittiği yere kadar değerlendirelim.” dedim. Kadınlar ellerinde içeceklerle geldiler ve “Biz banyoya, duşa giriyoruz, hemen çıkarız.” dediler.
Duştan çıplak geri döneceklerini düşünerek bizde Joachim’le üzerimizde ne kaldıysa artık soyunduk. Aradan 10 dakika geçti, kızlar halen gelmeyince, Joachim’e, “Şunlara bir bakalım.” dedim. İkimizde çırılçıplak banyonun kapısını çaldık. “Gelin içeriye, çekinmeyin!” dediler. Bizde zaten çekinme diye birşey kalmamıştı. Bir de baktık ki, Mita Katja’nın şampuanlar içindeki amını yalıyor, o da inlemeye başlamıştı bile. Dördümüz birden banyoya sığmadığımızdan, ben Katja’ya, “Yıkan çabuk gel, seni sikmeye devam etmek istiyorum!” dedim. Katja, “Acelen ne? Rahatça yıkanıyoruz burda.” diye şikayette bulundu. Ben de, “Oh gel keyfim gel, bizi düşündüğünüz yok ki!” dedim. Bunun üzerine Mita çıktı hemen ve benimle salona geldi. Katja’nın sırtını keseleyen Joachim onunla banyoda kaldı.
Mis gibi kokan Mita’yı aldım yumuldum amına hemen. Banyonun ıslaklığı ile amının ıslaklığı karıştı birbirine. İnlemeye başladı ve kafamı geri itip önümde domaldı. Sikim direk gibi olmuş inmek bilmiyor zaten. “Amını mı, yoksa götünü mü?” diye sordum Mitaya. “Götümün kızlığını sen bozdun, erkeğim sensin, tercihi sana bırakıyorum.” dedi. Götünü hazırlamadan Mita’yı tekrar üzmek istemedim, ıslak amına soktum sikimi. Bir süre köpekleme pozisyonunda siktikten sonra bunu kaldırdım, duvara dayadım, ayakta arkadan sikiyorum amını. Ellerim o sıkı memelerini sarmış, nefesi gitgide hızlanıyordu. Elimin biri ile amının klitoris bölgesine inip, zevk dügmesi ile oynamaya başladım. Artarak hızlanan nefesini hissediyordum. Kafasını çevirdi kulağımın memesini ısırıyordu. Bir an durdum, “Hiç kımıldama, boşalmak üzereyim, daha henüz bitsin istemiyorum!” dedim. Sikim amının içinde küçük adımlarla banyoya ilerledik.
Banyoda Joachim Katja’ya saksofon çektiriyordu. Mita’yı serbest bırakınca o da Katja’ya katılıp Joachim’in sünnetsiz yarağına sarıldı. Yakın bir rafta duran krem gördüm. Uzanıp aldıktan sonra, başladım Mita’nın götüne sürmeye. Arada bir parmağımı götüne sokuyordum. Daha sonra iki – üç parmak, derken götünü dört parmağım ile iyice aıştırdım. Bayağı açıldı götünün deliği. “Sıkı dur Mita, kökleyeceğim!” dedim. Mita Joachim’in yarağını yalamayı bıraktı ve tutunacak iyi bir destek arıyordu. Küvetin kenarına tutundu. Birden soktum sikimi götüne ve tamamını yerleştirdim, öylece içinde kaldım. Zevk kıvamım tam yerinde idi. Sert sert pompalarken “Artık dayanamıyorum!” deyip götünün derinliklerine boşaldim. Sikim biraz rahatladıktan sonra götünden çıkarıp suyla temizledim ufak Behzat’ı.
Sonra mutfaktan kendime bir su aldım ve salona geçip koltuğun üzerine uzandım. Tabiki onların seslerinden ben rahat duramadım ve tekrar banyoya gittim. Bu arada Joachim Mita’nın amına sokmuş sikini ve Katja’yı yalıyor. Yalarken bir yandan da Katja’nın götünü parmaklıyor. Mita boşalmak üzereydi, bir çığlıkla boşalıp saldı kendini. Joachim sikini Mita’nın amından çıkarır çıkarmaz Katja’nın götüne ağır ağır sokmaya çalışıyordu. “Öyle yavaş olmaz oğlum, hepsini birden sok! Katja alışmış götten vermeye zaten!” dedim. Joachim sözümü dinledi, sikinin ucunu göt deliğine dayadı ve hepsini birden soktu Katja’nın daracık götüne. İki üç git gelden sonra dayanamadı ve boşaldı. Hepimiz sırayla temizlenip salona geçtik.
Salonda Katja “Hepiniz egoist’siniz, siz zevkinizi aldınız ben daha alamadım!” deyince, Mita Katja’nın yanına gidip amına yumulmak istedi. Katja, “Hayır, sikilmek istiyorum ben, hemde çok sert bir sekilde! Hem amımdan hemde götümden sikilmek istiyorum!” dedi. Bu tahrik edici sözlerden benim sikim tekrar uyandı. Joachim, “Benim pilim bitti! Biraz istirahat etsek?” dedi. Ben, “Yorulan dinlensin!” diyerekten kalktım ayağa. Katja’nın ağzına verdim sikimi, “Ben seni şimdi çok kötü sikeceğim, bekle 2 dakika daha!” dedim. Katja sikimi çivi gibi yapmaya başladı bile. Kafasını ileri geri yapıp emmesi ile birlikte, sanki onun o dar amını sikiyormuşum gibi oluyordum. Zaten sikimin tamamını alıyordu ağzı.
Değişiklik olsun diye ayaktayken Katja’yı kucağıma aldım ve sikimin ucunu götüne soktum biraz. Katja götten zevk almasını bilen bir kadındı. Kucağımda yarrağım götüne kaydıkça ince ince inliyordu, ben de onun o erikten biraz büyük memelerini ısırıyordum. Gaddarlaşmaya başladım, o da bunu hissetti ve sırtımı tırmalıyordu. Bir de baktım Mita gelmiş, alttan Katja’nın götüne giren sikimi ve taşaklarımı yalıyor. Dünyada çok erkeğin bu duyguyu tattığını zannetmiyorum. O kadar güzeldi. Yorulduğmu hissettim, Katja yine nerden baksanız 50 kilo vardı. Katja ile yatakodasına gittik ve onu yatağa sırtüstü yatırdım. Götünden sikmeyi bırakıp amına soktum ve pompalamaya başladım. Var gücümle durmadan sikiyordum amını. Aradan garanti 15 dakika geçti, kan ter içinde kaldık. Katja’ya, “Boşalırken birlikte boşalalım.” dedim. “Tamam!” dedi. Zaten fazla sürmeden, “Ben geliyorum!” diye inlemeye başladı. Ben daha da hızlandım. Sikimin Katja’nın amının ta dibine kadar değdiğini hissediyordum. Katja tam boşalırken ben de patladım. Bu boşalma bize bir saat gibi geldi, zevkimiz hiç bitmiyordu sanki.
Sarıldık birbirimize, yatakta uykuya dalmışız. Mita da Joachim’in kucağında uyumuş kalmış. Ertesi gün uyandığımda hemen saate baktım ve “Eyvah!” dedim. Joachim’i uyandırdım ve “Oğlum yandık, geç kaldık!” diye cümleme başlarken, Joachim sözümü keserek, “Telaşlanma, ben o işi hallettim bile!” diyerek gülümsüyordu. Fabrikada bizi bekleyene arabamızın gümrükten sonra arızalandığını söylemiş. Ardından işyerini arayıp oraya da aynı yalanı uydurmuş. “Ne zaman hallettin bu işi?” diye sordum. “Sen Katja’yı becerirken, biz Mita ile bu planı yaptık ve gereken yerlere telefon açtık.” dedi. Mita’da o gün için Katja ile kendisine izin yazdırmış işyerinden. “Anlaşıldı bugünde sikimiz bayram edecek!” dedim. Katja ve Mita’yı uyandırdık. Kahvaltımız bile sikişerek geçti. Mita’nın amına bal döküp hepimiz yaladık. Katja’nın götüne salam soktuk ve Mita’ya yedirdik. Kahvaltıdan sonra oradaki alışveriş merkezine gidip soyunma odalarında sikiştik. Cafenin tuvaletinde dörtlü sikiştik. Arabanın motor kaputu üzerinde bile sikiştik.
Diyebilirim ki, hayatımın sikişini Çek Cumhuriyetinde yaşadım. Tabiki bu olaydan Joachim ile benden başkasının haberi yok. İlk fırsatta yine Çek Cumhuriyeti’ne gitmeyi planlıyoruz.
171 notes · View notes
photographss-world · 8 months
Text
Tumblr media
Çocukken güneş olmak isterdim
Sonra anladım ki
En iyisi çocuk olmak
Çünkü güneşten sıcaktı kalbim...
Özdemir Asaf...
128 notes · View notes
olafkardanadam · 5 days
Text
Hayatım boyunca peşinden koştuğum hazinenin ne olduğunu anladım. Haritaya falan gerek yok; "Benim en büyük hazinem garibanlıktı." Çünkü Allâh hep gariplerlen beraberdi. Garip kalabilenlerle beraberdi...
❝İnsan, tanıdığı bildiği yerlerde ölmek istiyor. Yere düşerken, gözlerini yumarken, toprağa başını yaslarken, etrafında bildik yerler tanıdık yüzler olsun istiyor. Hangi kapıyı çalsa mütebessim, müşfik bakışlarla içeriye buyur edecek bir bardak su, bir bardak çay ikram edecek ve hiç yabancılamayacak yüzler. Çok uzak yerlerden eve dönmenin tatlı telaşı gibi olsun istiyor ölüme yürürken ki telaşı. Gidiş değil de dönüş bavulunu hazırlar gibi düşünmek istiyor. İnsan aşina olduğu sesleri duymak istiyor ölüme yakın; teselli veren tanıdık sesler.❞
"Yürüdüğün yolun ışıklandırılmış olması, gideceğin yerin aydınlık olması anlamına gelmez." "İnsan kaybettikleriyle insandır..."
26 notes · View notes
japonyamesken · 23 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Ghostlanan mailler, En iyi bulaşık deterjanları, Indüksiyonlu Ocaklar, Tayl*r Sw*ft Konserleri, Kapıda Unutulan Anahtar, Kabuslar ve Tuhaf Hobiler Gün boyu önemli bi mail bekledim, başka işlere ve derse odaklanamadım hiç. Android telefona bi kez daha sinirlendim çünkü telefonun tuş kilidini açınca mail bildirimlerini gösteriyor, yüzde doksan böyle. E ne anladım ben bu işten? Eski iPhone’umu sırf bildirimleri için yedekte kullanıyorum. Artık mail de gelmez zaten. Günümü boşa geçirdiğimle kaldım. Brain dumping, oversharing, binge watching… Hangisini yapıcam acaba derken yavaştan dumpingi başlatıyorum sanırım.
Ben o maili beklerken New York Times’ın en iyi bulaşık makinesi deterjanıyla beni heyecanlandırması(!!) peki… Çamaşır deterjanı haberi olsaydı ilgimi çekerdi çünkü yeni bi marka arıyorum.
Yeni başlayan guiltyi pleasure’ım masterchef izlemek. Sanırım en son 5 sene önce falan ilk batch’i izlemiştim. Ama kurduğum set-up çok güzel. Arkada bana eşlik ediyor aslında, daha doğrusu önde. Danilo’nun Türkçesi ilerlemiş."Hahahah minik fare” gibi tepkiler veriyorum, Türkçe konuşan yabancıları havuç yiyen tavşanlar kadar tatlı bulurum. Ama o kadar sene burada kalıp da “eveddd-ı bu etapda birincisi” demesi ne olacak? Tamlayan eklerinin gözü yaşlı.
En yakın arkadaşlarımdan birisi bu ayın başında Amerika’dan Polonya’ya ******affedersiniz****** “Tayl*r Sw*ft” konseri için geleceğim dedi. Bileti falan da aldı. Arada bir yerde buluşuruz, ben oradan Hollanda’ya gelirim, yeter ki görüşelim dedi. Ben de bu yüzden alumnasında olduğum programın İsveç’teki General Assembly’sine kaydolmadım. Sonra arkadaşım vizesiyle ilgili bir sorun çıktığını ve amerikada kalması gerektiğini söyledi, bileti sattı ve gelmedi. Ve hayatımın seneler sonra en boş ve mümkün ağustosunu yaşarken GA’ya gidemedim. Seneye Kasım’da Mısır’da olacakmış ama Mısırlıların organizyonel yönlerine o kadar güvenmiyorum ki… Ölmeden önce bir GA’a katılmak bucket listemde. Çok first world problems gibi oldu. Derdimiz bu olsun, zaten ağustosu hiç verimli geçiremedim akademik anlamda, işler nasıl yetişecek bilmiyorum ama bi şekilde yetişeceğine inancım tam nedensefkffkfl.
Bu arada bu Taylor Swift olayı neymiş arkadaş. Konser turunun İngiltere’ye katkısı 500 milyon pound olacağı için hükümet bazı finansal açıklamaları yapmayı konser turu sonrasına erteliyor diye bir şeyler okudum, nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama kafamdaki kaynaklar sıralamasında çok da güvenilir olmayan bir kaynak diye yer etmiş.
Kalkıp yemek yapmam lazım, buzluktan tavuk çıkarmıştım onu marine edeceğim. Sonra da fırına. Çünkü indüksiyonlu ocak pişmanlıktır. Çok kötü çok.. Soğanlar ölmüyor mesela, burada soğanı öldürmek diye bir konsept yok, diri diri kalıyor ya da yanıyor. Zaten üç soğanı iki ay kullanıyordum artık hiç kullananıyorum.
Geçen gün dersten sonra ormana yürüyüşe gittik ve bir arkadaşım indüksiyonlu ocağın çalışmasındaki fizik kurallarını anlattı. Böyle anlarda çok mutlu oluyorum, dersten sonra ormanda yürüyelim mi diyen ve yürüyüşte de böyle şeyler anlatan arkadaşlarım olduğu için yani. Diğer bi arkadaşımın da maymuncuk kilidi açmak gibi bir hobisi var, bir gün tren beklerken şak diye kocaman bir kilit ve çeşitli aletler çıkartıp bana öğretmeye başladı hahaha harikaydıdjdkdkd. Herkes kapısına bacasına dikkat etsin.
Gece rüyamda birisi evimin kapısını açmaya çalışıyordu ve ben de arkadan kapatmaya çalışıyordum. Çok korkarak uyandım. Her şeyin olduğu gibi bunun da bi sebebi var. Artık ben de mantıklı, makul ve rasyonel bir insan olmanın kırıntısı kalmadığı için geçen gece eve dönüp anahtarı kapıda unutmuşum. Ve ben duştayken kapı deli gibi çalmaya ve yumruklanmaya başladı. Saat 12’ye geliyor. Ben kapıyı açacak hale gelene kadar susmadılar. Aklım çıktı tabii ki. Ama sağolsunlar, öyle uyumak istemezdim. Tabii Dutch değillerdi, Güney Avrupalılardı sanırım. Beni etkilemiş işte bu olay bi şekilde. Yaptığım diğer leylalıkları bi anlatsam… Neyse olur böyle şeyler diyip omuzlarımdan öpüyorum kendimi. Pazar günü çok gitmek istediğim bi şehre ve etkinliğe gideceğiz. Ama sonra dizimi kırıp oturmam ve çalışmam lazım artık. Her şey çok karışık ve giderek daha da karışık hale geliyor. Evet, dumping ve oversharing bittiğine göre sırada yemek hazırlarken overthinking var. Sonra da cycling, çünkü biliyorsunuz yağmurda, çamurda, karda ve de fırtınada o bisikleti her gün sürmezsem bu ülkede yaşıyor olmanın hakkını veremem.
-the.end.-
29 notes · View notes
Text
+ Gitme vakti geldi Olric.
- Nereden gitme vakti geldi efendimiz?
+ Kalbinden Olric kalbinden.
- Hiç gelmemiştiniz ki efendim.
+ O zaman neden bu kadar canım yanıyor Olric?
- Çünkü hep kalbindesiniz sanmıştınız oysa bi kere bile sizi kalbine almamıştı efendim.
+ Beni neden uyarmadın Olric?
- Aşkından sağır olmuştunuz efendim.
+ Anladım Olric.
22 notes · View notes
girifit · 20 days
Text
ben ne çok gülerim ne çok ağlarım, bilirsin. ama senelerin birikmişi ile beni sokak ortasında ağlatıyorsun. titreye titreye yakıyorum sigaramı, biliyorsun. çaresizlik beni yuva belledi. acı benim göğsümde büyüyor. nefeslerim kesiliyor. hepsini biliyorsun, görüyorsun. yaşlar gözlerimden süzülüyor. canım yerinden sökülüyor. ben artık yolda gördüğüm her çiçeği sevemiyorum. her gördüğüm kediye gülümseyemiyorum. bazen çiçekleri eziyorum bile. kedileri görmezden geliyorum. eskiden izmaritleri çöpe atardım. artık dünyaya benden bir iz kalacağını sanarak bırakıyorum izmaritleri sokak köşelerine. gülüşüm artık gözlerime ulaşmıyor, yalnızca dudaklarımda bir kıvrımla bakıyorum herkese. bazen anlaşılıyor. ve ben, kaçacak delik arıyorum. sesim eskisi kadar yüksek de değil. gecede bıraktım tüm sesimi. fısıltım kaldı bana, yalnızca. uzun zamandır gözlerimde derin bir kızarıklık hakim. bundan bakamıyorum kimsenin gözüne. içime gömüyorum kendimi. ağzımı açarsam ağlarım, ben biliyorum. en derinimde tanıyorum kendimi. bundan benim tüm sessizliğim. kimse yanıma yanaşmasın diye ördüm ben bu duvarları. nereden bilebilirdim ki tüm acıların duvardan geçebileceğini. ben hâlâ düzeltemedim hiçbir şeyi. tüm çabam bir boşlukta kayboluyor. bunu çok geç anladım. oysa canımı dişime takmıştım ben. başarmak uğruna ne de çok yanıp yakmıştım. benim gözlerim ağrıyor artık. canım ağrıyor. sızlıyorum. konuşmak istemiyorum, hayır. çünkü daha fazla sızı olmak istemiyorum. geceden kalma ağrıları ağırlıyorum bedenimde. bedenim ağrıyor. acıdan küçücük kalıyorum. kolların arasında kaybolurum, öyle bir küçüklük. kanadı kırılmış bir kuş değilim artık. o kanatları kopardılar. ben çığlık çığlığa kaldım. benden kanatlarımı aldılar. ben bu acıyla nasıl, nereye kadar. söyle, ben daha fazla ne yapılır bilmiyorum. ben daha ne kadar dayanırım bilmiyorum. bana yabancı kollarda ağlıyorum. acımalara maruz kalıyorum. çaresiz bakışlara. başımda bir ağrı hakim. gözlerimden başıma akıyor sanki tüm acı. neler oluyor. ölüm neredeydi. bilmiyorum. acıyorum. acı oluyorum. ölüm benim koynumda.
22 notes · View notes
Text
Karımla Karavan Anılarımız! (2) (Gökhan 48 Y., İzmir)
Ne diyeceğimi ya da nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Karım toparlandı ve yanımdaki yardımcı şoför koltuğuna oturdu. Karımın içinde halen Akın'ın dölleri vardı ve o hiçbir şey olmamış gibi yanıma geldi, sigarasını yaktı ve konuşmamaya devam etti. İçim içimi yiyordu; hem dimdik olmuştum ve karımı sikmek istiyordum, ama bir yandan da onu o halde izlemek, ortamın ambiyansını bozmak içimden gelmiyordu. Yemek yemek için duracağımız 1.5 saatlik mesafe boyunca hiç konuşmadım; durduğumuz restoranda da denizin yanındaki masamıza geçip, siparişlerimizi verince artık konuşma zamanı gelmişti.
Önce etrafa baktım biraz, konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. Karım da zaten hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve o olaydan önceki küslüğümüzü devam ettiriyordu. "Sanırım konuşmamız gerek!" diye bir girizgah yaptım. Karım, "Öyle diyorsan!" diye kestirip attı, ama hangi konuda konuşmaya gireceğimden çok da net emin olmasa gerek, bir konuya yönelik bir şey söylemedi. "Neydi o yaptığın?" diye sordum. Ben de daha lafları yuvarlıyordum. Karım, "Neyden bahsediyorsun?" dedi. Bir süre daha lafı çevirdikten sonra, "Karavanda yaptığından bahsediyorum tabii ki!" dedim. Biraz sinirli ve kızmış gözükmeye çalışıyordum, ilk dakikadan bu olaydan keyif aldığımı öğrenmesin diye.
Karım, "Ne yapmışım ki?" deyip gevrek gevrek gülünce, "O çocukla neden o kadar ileriye gittin?" dedim. Karım gayet rahat bir ifadeyle, "Ben hep sana bakıyordum ve senin de bana baktığını biliyordum; rahatsız olduğunu anladığım anda bırakacaktım, ama sen görmene rağmen beni asla durdurmadın. Ben de sonuna kadar gittim!" dedi. Bu kadar rahat ve pişkin olması bir parça canımı sıkmıştı, ama bir yandan da hhalen hoşuma gidiyordu. Ben de, "Ben de senin beni kızdırmaya çalıştığını anladım, ama makul bir anda bırakacağını düşünerek müdahale etmedim. İşleri bu noktaya getirip 19 yaşında çocuğa vermen mi gerekiyordu?" dedim. Karım, "Özür dilerim, bir daha olmaz!" diyerek kestirip attı. O an, belki de kendimde bile garipsediğim, bir his oldu. Neredeyse (Bir daha olmaz!) dediği için, (Öyle demek istemedim!) diyecektim. O haz, garip bir biçimde hoşuma gitmişti.
Daha sonra da yemeklerimiz geldiği için konuyu açamadım. O günün akşamında, karavanı kenara park ettiğimde karımla harika bir sevişme yaşamıştık. O ana kadar aramızda uzun süredir olmayan bir haz ve istek vardı üzerimizde. Sevişmem bitip, Akın�ın yaptığı gibi, karımın içine boşaldıktan sonra, karım, "Sen bundan hoşlanmışsın!" dedi. İnkar veya kabul etmedim. Sadece susup oturdum. Karım, yıkanmak için, karavanın banyosuna doğru ilerleyince, "Bir daha yapacak mısın?" dedim. Banyonun kapısından bana bakarak, "İster miydin?" dedi. Ben sessiz kalınca, "Bakarız!" diyerek duşa girdi.
Sonraki 3 gün boyunca bu konu aramızda hiç açılmadı ve otostopçuya da denk gelmedik. Artık Muğla'dan çıkmış, daha da aşağılara doğru gidiyorduk. Rotamız güzeldi ve sanki birkaç gün önce yaşanan olay ikimizin de sinirin, stresini almış, bizi bambaşka iki insan yapmıştı. Şimdi odağımız daha farklıydı. Artık neredeyse durduğumuz her yerde, yol kenarında gördüğümüz her insana bu tarz fantaziyi yaşayıp yaşamayacağımız kişi mi diye bakıyorduk.
Saat 16:30 civarı, yine yolda ilerlerken bir otostopçu gördük. Bu çocuğu benim gözüm pek tutmamıştı, çünkü daha ufak duruyordu. Karım ise, "Alsana şunu!" dedi sadece. Biraz yavaşlatsam da arabayı, "Daha ufak duruyor o!" dedim. Ama karım, "Boş versene, ne olacak?" dedi. Daha fazla diretmeden arabayı durdurdum ve çocuğu karavana aldım. İsmi Orkun'du ve 17 yaşındaydı. Lise öğrencisiymiş ve o da klasik bir biçimde otostopla tatile çıkmış. Zaten bu yazlık bölgelerin yollarında genellikle bu tarz tatilcilere çok fazla rastlamak mümkündü.
Karımın üzerinde o gün daha da dar ve dekoltesi belli bir bluzla mini etek vardı. Karım onunla sohbet etmeye başlamıştı. Ben daha çok ipleri onun eline bırakıyor ve anın tadını çıkartıyordum. Daha rahat bir imaj vermeye çalıştığım için; karımdan olur olmaz şeyler istiyor ve teşekkür etmek için orasına burasına dokunarak dudaklarından öpüyordum. Orkun da bizi ilgiyle hissediyordu ve davranışlarından rahatlamaya başladığı da anlaşılıyordu. Atağa geçeceği ve hamle yapacağı doğru anı karımın bileceğinden emindim ve bu yüzden de onu uyaracak bir şey yapmıyordum.
Karım yine arkaya geçti ve mutfak tezgahının önünde sözde bir şeyler hazırlıyormuş gibi yaparak bacaklarını sergilemeye başladı. Ara sıra çekmecelerden bir şey almak için eğilirken minicik olan eteği yüzünden kalçalarının alt kısımları hafif hafif gözüküyordu. Çocuğun inanılmaz derecede bunu beğendiğini ve istekli olduğunu görebiliyordum; ancak beklediğimden daha cesur çıkmıştı. Çantasını kucağına almıştı ve eli, çantanın altında yavaş yavaş hareket ediyordu. Karıma bakarak 31 çekmeye başlamıştı. Hiçbir şey demeden ve fark etmeden karavanı sürmeye devam ediyordum. Karım da sanırım 31 çektiğini fark ettikten sonra bana bir şey söylemek için iyice eğilince resmen kalçalarının yarısını göstermiş oldu. O pozisyonda da neredeyse yarım dakika kadar kaldı.
Orkun'un gözleri karımın kalçalarındaydı. Bir yandan numaradan karımla konuşuyor gibi yaparken, diğer yandan da dikiz aynasından Orkun'u kesiyordum. Gözlerini dahi ayırmadan karımın kalçalarına bakıyor ve bir yandan da sikini okşuyordu. Karıma, "Ne yapacaksan yap, bu salak yoksa çantasına boşalacak!" dedim. Güldü ve, "Merak etme, ben halledeceğim!" diyerek toparlandı yavaştan. Ben, "Orkun, eğer bir problem olmazsa şurada bir 20 dakika kadar mola vereceğim." diye seslendim. Orkun da anın şoku ve zevkiyle, "Tabii efendim, sorun yok." dedi.
Arabayı durduğumda yerimden kalktım ve karavanın iç kısmına geçtim. Karımla göz göze geldik ve artık yılların getirmiş olduğu birbirini tanıma yeteneği ile birlikte hiç konuşmadan sadece bakışlarımızla birbirimizle anlaşıyorduk. Karım bir anda, "Burada mı duracaksın? Hani o söylediğim yerde duracaktık?" dedi. Ben de ters davranarak, "Ben burada durmak istedim. Senin o söylediğin yere girmeyeceğim. Orası yolumuzun 20 kilometre ötesinde, boşuna zaman harcayacağız!" diye cevap verdim. Biz orada suni ve tamamen uydurmaca bir kavgaya tutuştuk. Yaklaşık 5 dakikalık bir kavgadan sonra seslerimiz iyice yükselince, karıma, "Sen hep böyle yapıyorsun! Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun!" diyerek kapıyı vurup dışarı çıktım. Planımız tıkır tıkır işliyordu. Amacım; Orkun ve karımı yalnız bırakmaktı. Şimdi, karımın benim için aralık bıraktığı, perde aralığına geçmiştim ve karavanın içini seyrediyordum.
Karım numaradan ağlayarak Orkun'un yanına oturdu. Konuşmaları yarım yamalak da olsa duyuyordum. "Hep böyle davranıyor bana, benim isteklerime hiç önem vermiyor!" dedi. Orkun da onu teselli etmek bahanesiyle karımın omuzlarını okşamaya başlamıştı. "Sadece gezide değil; yemekte, özel günlerimizde... hatta... özel anlarımızda bile benim isteklerime önem vermiyor. Bana yetmiyor!" dedi. Orkun'un şaşkınca baktığını görebiliyordum. O an muhtemelen kapıyı açıp içeriye girsem bile beni fark etmeyecek kadar şaşırmış ve odaklanmıştı.
Birkaç dakikalık konuşmadan sonra karım aniden Orkun'un dudaklarına yapıştı ve elini, çantayı kaldırıp, Orkun'un açıktaki sikine attı. Çok büyük bir siki yoktu, ama epey kalındı. Karım benim gibi 48 yaşında bir adamdan sonra iki seferdir genç erkeklerle birlikte oluyor ve onların enerjisiyle sikiliyordu. Orkun'un siki, karımın elinde dimdik ve kıpkırmızı olmuştu. Karım, Orkun'un çok fazla dayanamayacağını anladığı için de ön sevişmeyi biraz hızlı geçmek niyetindeydi. Ufak birkaç öpüşmeden sonra, üstündekileri bile çıkartmadan, sadece içindeki külotu dizlerine kadar indirdi ve eteğini hafifçe beline doğru toplayarak Orkun'un kucağına oturdu.
Karım bilerek sırtını Orkun'a vermişti ki, hem benim için aralık bıraktığı yerden bana bakacaktı, hem de Orkun'un beni görmesini engelleyecekti. Karımın ıslanmış amcığına Orkun'un yarrağı girerken, ben de 31 çekmeye başlamıştım. Kendimi garip hissediyordum; hem bir ezik gibi hissediyordum, ama aynı zamanda da çok keyif alıyordum. Benim neredeyse üçte birim yaşındaki ergen şu an gözlerimin önünde karımı sikiyordu ve bu yaz bittiğinde de lisedeki arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatacaktı bu tecrübesini...
Karım, Orkun'un kucağında hızla zıplıyordu ve çocuğun da eli sanki yapıştırıcıyla yapışmış gibi karımın göğsünün üstündeydi. Sıkmıyor, okşamıyordu, ama muhtemelen bir refleksle oraya atmıştı ve tutuyordu. Orkun, karımın azgınlığını ve ateşine 3-4 dakikadan fazla dayanamadı ve karımın içine patladı. Orkun'un boşaldığını gördükten sonra ben de geri çekildim ve 10 dakika kadar etrafta turladıktan sonra karavana geri geldim.
Karım toparlanmıştı. Orkun da bir köşede sessizce oturuyor ve göz teması kurmamaya çalışıyordu. Karım, yakınlaşma numaraları yaparak aramızdaki (sözde) kavgayı ve soğukluğu kırmaya çalışıyordu. Ben de belli olmasın diye önce birkaç dakika soğuk durup, ardından da onu affettiğimi söyleyerek aramızdaki buzları erittim. Orkun'u ineceği yere kadar götürüp bıraktığımda, "Her şey için teşekkürler!" dedi. Karımla birkaç saniye göz göze geldiler. Karım, ben fark etmemişim gibi yaparak Orkun'a bir göz kırptı ve Orkun'un da duyacağı şekilde "Hadi kocacığım, gidelim!" dedi. Biz de yola koyulduk!
[Gökhan]
115 notes · View notes
selcandy · 27 days
Text
Dün gece boyunca yerlerden kan temizledim, evde luminol inceleme yapılsa başım derde girer. O kadar iğrenç bir geceydi ki anlatamam, daha az evvel evi baştan aşağı çamaşır sulayarak kan kokusunu yok edebildim…
Dün işten sonra biraz uzanayım demiştim, gece 2’ye kadar uyumuş kalmışım. Bir uyandım ki her yerde kan var, şoka girdim tabii. Sonra Tayyip kedimin arka patilerinden birinden geldiğini fark ettim ama ne olduğunu anlayamadım da. Kanaması sabah 5’e kadar devam etti; ortalığı temizlerken tırnağını buldum ve anladım ki hayvanın tırnağı kökünden kopmuş çıkmış!
Bir yandan Crystalin ve gazlı tamponla onun ayağına yetişmeye çalışıyorum, diğer yandan yerden devamlı kan siliyorum ve tüm bunlar bana, yani kan tutmasıyla meşhur bir insana oluyor. Bir ara Vileda’nın sapını tutamaz hale geldim, biraz kolonyayla kendime geleyim dedim bu sefer de elim kolonyanın fısfısına basmaya yetmedi. Bu kan tutması olayı korku ve endişeyle birleşince o kadar yordu ki sabaha karşı defalarca dayak yemiş gibi hissediyordum kendimi.
Tabii bugün kendime gelince ne yaşadığımı anlamak için kan tutması olayının neliğine bakayım dedim; fobi grubuna girdiğini hiç bilmiyordum. Hematofobi deniyormuş bu olaya hatta. Çoğunlukla “maruz bırakma terapisi” ile tedavi ediliyormuş, çok acımasızca geldi abi. Muhtemelen klinikte kontrollü bir maruz bırakmadan bahsediliyordur, detayına bakmadım ama kesinlikle benim maruz kaldığım şekilde değildir çünkü her şey daha kötü oldu sanki…
Tayyip kedim benden daha iyi durumda öyle söyleyeyim. Hatta o çok iyi, hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam etme moduna geçti ama benim geceden beri nereden baksan 5-10 kere elim ayağım boşaldı - geçsin artık.
45 notes · View notes
asilentvoiceq · 1 month
Text
nefessiz kaldığımda arayıp, ulaşmaya çalıştığım birçok kişi oldu. hepsi telefonu "ne var?" diye açtı. bazıları ise hiç açmadı. sanki kendim nefessiz kaldığım için onların nefesini alacaktım. öyle bi soğukluk vardı hep bana karşı. bazı zamanlar da onlar nefessiz kalıyorlardı. telefonu hep açtığım ve "efendim?" diye açtığım için beni arıyorlardı. çünkü biliyorlardı ben buydum. nefessiz kalacağımı bile bile onlara nefes olurdum. onlar kendileri için arıyorlardı, ben biraz olsun benim için çabalasınlar diye arıyordum. kaybedeceklerdi beni. kaybetmeden önce son bir şans gibi aradım onları. kaybettiklerinde yine bana kızdılar. "aradın, açtık. şimdi neden bu terk edişin?" dediler. karşı geldim onlara. "hayır" dedim, "telefonu açmakla nefesini feda etmek aynı şey değil!" yine kızdılar. bencil olduğumu söyleyip, yavaş yavaş eksildiler. eksilecek kadar yer kaplamamışlardı hayatımda oysaki. feda etmedim kendimden. insanoğlu, kendi bildiğini okur dedim. ne komiktir ki hepsi aynı şeyleri düşünüyorlardı. kendilerine ait bir düşünceleri bile yoktu. farklıydım onlardan. kendime ait düşüncelerim vardı mesela. onlara ters kurallarım vardı. eksildiklerinde bıraktım kendimden feda etmeyi. bir telefon açmanın bile hesabını sormuşlardı. daha nasıl feda edebilirdim ki kendimi? eksildikleri yerden kopardım onları. bu durumdan hoşlanmayıp geri döndükleri oldu. hiç umursamayıp, unutanlarıda. kendim için yaşamayı öğrenince anladım. kendim için feda etmeyi bilmiyorsam, kime niçin feda ettiğimin de bir anlamı yokmuş...
21 notes · View notes