Tumgik
#Emrah Yağmurlu
dipnotski · 1 year
Text
Kolektif – Modern Türkiye’de Kültür Savaşı (2023)
Kültür sathında etkili bir gerçeklik olarak kulturkampf (kültür savaşı), farklı ton ve derecelerde de olsa, çağdaş dünyadaki kamusal tartışmalara yön vermeye devam ediyor. Bu gerçeklik, modernleşme periyodunun erken evrelerinden itibaren laik ve muhafazakâr bloklar arası rekabetçi, keskin ve çatışmalı ilişiklere sahne olan Türkiye sathına geldiğimizde daha keskin ve rafine temsillerle karşımıza…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
korelist · 2 years
Text
Tumblr media
THE MASTER’S SUN // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı:8,2 Benim puanım:8
Drama: The Master's Sun
Hangul: 주군의 태양
Director: Jin Hyeok
Writer: Hong Jung-Eun, Hong Mi-Ran
Episodes: 17
Date: 2013
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: So Ji-Sub, Kong Hyo-Jin, Seo In-Guk, Kim Mi-Kyung,
2013 SBS Drama Awards - December 31, 2013
Best Actor (mini series) (So Ji-Sub)
Special Actress (mini series) (Kim Mi-Kyung)
Ten Star Award (So Ji-Sub)
New Star Award (Seo In-Guk)
Sonradan Kore sinemasına girmiş biri olarak çok net söyleyebilirim ki 2016 öncesi dizileri izlemek gerçekten zor. Keşke zamanında güncel olarak takip etseymişim ya da başlarken yıl olarak eskilerden başlasaymışım diyorum. Öyle bile olsa önceliği eskilere verdiğimde başlayabilir miydim, devamı gelir miydi emin değilim.
Bu diziye başlamamdaki en büyük neden So Ji-Sub oldu. Oh my Venüs de izledikten sonra, karizmasına ben okeydim. Bu nedenle dizinin afişindeki facia saç modeline aldırmadım. Kong Hyo-Jin ile bu dizide tanıştım ama ilk başlarda Seul-gi Kim olduğunu sanıyordum.
Dizi ve film sektöründe dönemsel olarak belirlenen konular arka arkaya farklı yapımlara liderlik ediyor. Kore’de gumiho, hayalet, reenkarnasyon, kötü ruh gibi konular popülerliğini her dönem korumayı başarıyor.  Hong kardeşlerde bundan faydalanmış olacak ki 2013 yapımı olmasına rağmen dizi kendini izlettirmeyi başarıyor.
Dizinin konusu, geçirdiği bir kazadan sonra hayaletleri görmeye başlayan Tae Gong-shil (Kong Hyo-Jin) ile hayaletlere inanmayan zengin avm sahibi Joo Joong-won (So Ji-Sub)’un ilişkisi üzerine kurulu. Tae Gong-shil üç yılı aşkın süredir küçük dairesinde hayaletlerden uzak durabilmek için kendi başına yaşamaktadır. Joo Joong-won ise avm’sini büyütme, daha çok para kazanma planları yapmaktadır. İnsan sevmeyen, maddiyatçı yapısı ile sevilmeyen patron rolünü üstlenmiş. Her rolünde küçük Emrah bakışlarını asla bırakmayan So Ji-Sub, burada farklı çekim teknikleri denemek istemelerinden olsa gerek yakın çekimlerde bol bol mimik kullanmak zorunda kalmış.
Yağmurlu bir günde tesadüf ve yanlış anlamalar sonucu sırılsıklam olan kızımız kibirli patronun arabasına binmek zorunda kalıyor. Ya da daha doğru söylemem gerekirse, kibirli patron kızımızı arabasına almak zorunda kalıyor. Tae Gong-shil ise bu burnu havada patrona dokunduğunda etrafındaki bütün hayaletlerin kaybolduğunu keşfediyor. Sorun şu ki patronumuz dokunulmaktan hiç hoşlanmıyor. Kıza bol bol ‘ggoco’ demesini izliyoruz. Bu dizinin uzunca bir süre hayatımıza soktuğu kelimedir. ‘’ 꺼져 ‘’ (ggoco);  fuck of, go away, defol gibi bir anlamı var.
Sonuç olarak ;patron beyimizin kızımıza bir şekilde işi düşüyor ve bir çeşit anlaşma yapmak zorunda kalıyorlar. Adam, kız çok korktuğunda hayaletlerin gitmesini sağlayacak, kız ise avmdeki tuhaf olaylara yardımcı olup, adamın ölen eski kız arkadaşı ile görüşmesini sağlayacaktır.
Şimdi bu noktada, sanırım 2016 öncesi dizilerin bir sorunu da bu, ikili ilişkilerde çok sert çizgiler çekiliyor. Buna rağmen hikaye devam etmesi için bu çekilen çizgiler bir süre sonra unutuyorlar. Unuttukları içinde izleyiciye o duygu geçemiyor. Dizinin başından beri kıza yapmadığını bırakmayan adam, bir süre sonra kızdan hoşlanmaya başladığında hiç o aşkı hissetmiyorsunuz. İki gün önce öyle demiyordun ne oldu da böyle oldu diye burun kıvırıyorsunuz.
Dizinin ana teması olan hayaletlere gelecek olursam, kusura bakmayın ama çok amatördüler. Dizinin kategorisine bazı yerlerde horror yazılmış. Ayıp etmişler. O hayaletlerle ancak komedi olabilirdi. Bir de kızımızın her hayalet gördüğünde neden ciyak ciyak bağırıp şeytan çarpmış gibi olduğunu anlayamadım. İrkilirsin anlarımda, gereksiz bir abartı vardı.
Toparlamadan önce bir de ikinci adamdan bahsetmek isterim. Doom at your service dizisinin karizmatik başrol oyuncusu Seo In Guk bu dizide ikinci adam olarak karşımıza çıkıyor. Doom rolünü gördükten sonra burada çok göz doldurduğunu söyleyemeyeceğim ama yine de tanıdık bir yüz görmek keyifliydi.
12 bölümlük mini dizi olabilecekken, son bölümlerinde yine konunun uzatıldığı, ne yapacağını bilememezlik ile konunun toparlanmaya çalışılması gündeme geliyor. En başından o kadar birbirlerini itip kaktıktan sonra ikisinin de aşkı şahsen bana geçmediği için final de zoraki geldi.
Yine de 2016 öncesi diziler arasında izlenebilir yapımlardan biri olarak düşünebilirsiniz.
Ve dizinin OST’si gerçekten güzeldi.
OST:
You/me (feat. Joosuc) - Last One
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
4 notes · View notes
aykutiltertr · 5 months
Video
youtube
Elfida - hilola Samirazar ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Pop Rock)  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/tR69xwMg4Xs Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Elfida - hilola Samirazar ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Pop Rock) ELFİDA - SÖZ: Emrah Aydoğdu Müzik (Beste): Ömer Faruk Güney Seslendiren Sanatçılar: Haluk Levent, Hozan Beşir Bm Yüzün geçmişten kalan aşka tarif yazdıran Em Bir alaturka hüzün yüzün kıyıma vuran Bm Anne karnı huzuru çocukluğumun sesi A                                                    Bm Senden bana şimdi zamanı sızdıran   Bm Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın Em Kimbilir kaç yüzyıldır sarılmamış kolların Bm   Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu A                                                  Bm Yorulmuşsun hakkını almış yılların   Bm             Elfida, bir belalı başımsın Em Elfida, beni farketme sakın Bm                   Omzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın A                                       Bm Elfida hep aklımda kalacaksın Bm Elfida sen eski bir şarkısın Em Elfida, beni farketme sakın Bm                   Omzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın A                                       Bm Elfida hep aklımda kalacaksın Hilola Samirazar Biyografi ve Gerçekler Hilola Samirazar tanınmış bir Özbekçe sanatçı/gruptur. Hilola Samirazar'nin kariyer ve kişisel yaşamının biyografisini ve ilginç gerçeklerini bulun. Hilola Samirazar'ün boyu, gerçek adı, ilişkileri ve çocukları hakkında ayrıntılı bilgileri keşfedin. Wiki, Facebook, Instagram ve sosyal medya. Hilola Samirazar Boy, Yaş, Zodyak, Biyo ve Gerçek Ad. Hilola Samirazar biyografi Hilola Samirazar aşağıdaki gibi kanallarda göründü: NevoMusic, Mirjalol Nematov. freestar Hilola Samirazar Kişisel Yaşam freestar Gerçek Ad/Doğum AdıHilola SamirazarDoğum günü-milliyetÖzbekçeYaş-Burç-Doğduğu Ülke / Doğduğu ÜlkeÖzbekistanolarak ünlüMüzisyen/ŞarkıcıEtnik kökenÖzbekçeVatandaşlıkÖzbekçeYükseklik- cm / - inchesMedeni halBekar evli Hilola Samirazar Kariyer freestar Toplam Müzik Videoları4 Müzik EtiketleriNevoMusic, Mirjalol Nematov Popüler ŞarkılarSevgisi Arzon , Vadalaring , Ayriliq , Elfida Hilola Samirazar Kimdir? Hilola Samirazar, 20 Ekim 1994 tarihinde Özbekistan’ın Taşkent şehrinde doğdu. Müzikle küçük yaşlardan itibaren ilgilenen Samirazar, ilkokul yıllarında okul korosunda yer aldı. Lise yıllarında ise bir müzik okulunda klasik piyano eğitimi almaya başladı. Samirazar, müzik eğitimine üniversitede devam etti. Taşkent Devlet Sanat Akademisi’nde müzik öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında çeşitli müzik yarışmalarına katıldı ve ödüller kazandı. Samirazar, profesyonel müzik kariyerine 2018 yılında başladı. İlk single’ı olan “Dooset Doram”ı o yıl yayınladı. Bu şarkı, Özbekistan’da büyük bir başarı elde etti ve Samirazar’ın adını duyurmasına yardımcı oldu. Samirazar, 2020 yılında “Xolimga Qara” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı da Özbekistan’da büyük bir başarı elde etti ve Spotify’da Özbekistan’da en çok dinlenen şarkılar arasında yer aldı. Samirazar, 2021 yılında “Hesret Negmesi” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı, Samirazar’ın Türk dünyasında tanınmasını sağladı. Şarkı, YouTube’da 100 milyondan fazla kez izlendi ve Spotify’da Türk dünyasında en çok dinlenen şarkılar arasında yer aldı. Samirazar, 2022 yılında “Elfida” adlı Haluk Levent şarkısının cover’ını yayınladı. Bu cover, Türk dünyasında büyük bir başarı elde etti ve YouTube’da 200 milyondan fazla kez izlendi. Samirazar, güçlü sesi ve kendine özgü yorumuyla kısa sürede Türk dünyasının en popüler şarkıcılarından biri haline geldi. 2023 yılında “Enta Eh” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı da Türk dünyasında büyük bir başarı elde etti. Hilola Samirazar’ın Müzik Kariyeri Hilola Samirazar, profesyonel müzik kariyerine 2018 yılında başladı. İlk single’ı olan “Dooset Doram”ı o yıl yayınladı. Bu şarkı, Özbekistan’da büyük bir başarı elde etti ve Samirazar’ın adını duyurmasına yardımcı oldu. Samirazar, 2020 yılında “Xolimga Qara” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı da Özbekistan’da büyük bir başarı elde etti ve Spotify’da Özbekistan’da en çok dinlenen şarkılar arasında yer aldı. Samirazar, 2021 yılında “Hesret Negmesi” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı, Samirazar’ın Türk dünyasında tanınmasını sağladı. Şarkı, YouTube’da 100 milyondan fazla kez izlendi ve Spotify’da Türk dünyasında en çok dinlenen şarkılar arasında yer aldı. Samirazar, 2022 yılında “Elfida” adlı Haluk Levent şarkısının cover’ını yayınladı. Bu cover, Türk dünyasında büyük bir başarı elde etti ve YouTube’da 200 milyondan fazla kez izlendi. Samirazar, güçlü sesi ve kendine özgü yorumuyla kısa sürede Türk dünyasının en popüler şarkıcılarından biri haline geldi. 2023 yılında “Enta Eh” adlı single’ını yayınladı. Bu şarkı da Türk dünyasında büyük bir başarı elde etti.
0 notes
ve-bittim · 4 years
Text
"Elfida'nın öyküsü ve sizi bu şarkıyı yazmaya iten nedenler neler?" sorusuna Haluk Levent şu şekilde cevap verdi: "Beyzanur çok küçük bir çocuktu ve küçüklük dönemini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yatarak geçiriyordu. Babası ve annesi çok güzel ve duygusal insanlar. Babası ile bir gün bir konserimde karşılaştık ve bana durumu anlattı. Ben de Beyza'nın yanına gitmeye başladım. Ona şarkılar çalıyordum. Durumu ile ilgili "Ne yapabiliriz?" diye düşündük.O dönemde de Ahbap gibi birkaç arkadaştan oluşan grubumuz vardı onlarla bir şeyler yapmaya başladık. Evine gittim, hastaneye gittim. Hatta hemşireler ona iyi baksın diye hemşireler gecesinde de sahneye çıktım. Beyza çok kırılgan bir çocuktu. Zaten şarkının sözlerinde var. "Kim bilir kaç yüzyıldır sarılmamış kolların" diye. Anne ve babası devamlı nöbetteydi. "Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu" cümlesi orada onun gözlerini anlatıyor. Gerçekten sisli gözleri vardı ve hep böyle umuda dair bakardı ama birçok şeyi hissediyordu. Bu şarkıyı yazmadan önce doktoru ile görüştüğümüzde doktoru bana "Bu kızımızı gözden çıkartmamız gerekiyor" dedi. İşte o 'gözden çıkartmak' kelimesi "Elfida".Sevgili Emrah Aydoğdu ile beraber oturduk bu şarkıyı yazdık. Bu şarkıyı benden dinliyordu ama kendisi olduğunu bilmiyordu. "Elfida beni terk etme sakın" diyordum ama "Beni fark etme sakın" dedim. Çünkü; "Beni terk etme sakın" desem kendisine alabilirdi lafı. Sonra maalesef kızımızı kaybettik. Kaybettikten sonrası çok daha ilginç. Anne ve babaya "Bir kız çocuğu" yapın dedim. Aradan bir yıl geçti bir kız çocukları oldu ve onun adını Elfida koydular. Geçtiğimiz günlerde karnesini aldı onun törenine gittim. Kendisi beni Twitter'da takip ediyor. Paylaşımlar yapıyoruz. Beyzanur'un ruhu şad olsun"
21 notes · View notes
merkuur-kedisii · 5 years
Text
ELFİDA İSMİ SONRADAN VERİLMİŞ BİR İSİM. ADI BEYZANUR KIZIMIZIN. 4 YAŞLARINDAYKEN TANIŞTIM.”
“Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum.”
“BU KIZI GÖZDEN ÇIKARTIN…”
“Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum.”
“ŞARKIYI ONA SÖYLÜYORDUM, AMA O ELFİDA’NIN KENDİSİ OLDUĞUNU BİLMİYORDU…”
“Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı.”
 “YÜKÜM DÜNYAYA YAKIN…”
“O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.
“SARILMAMIŞ KOLLARIN…”
“O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim.”
“GÖZLERİN YAĞMURLU…”
“Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan…”
“BEYZANUR’U KAYBETTİK…”
“O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik.
 “ADI ELFİDA”
 “Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…”
10 notes · View notes
kinyasvekayra · 5 years
Video
youtube
Asıl adı Beyzanur olan kızımızla dört yaşlarındayken tanışıyor Haluk Levent. Babası Murat Çelik ise bir emekçi. Haluk ağabeyimiz Beyzanur’un amansız hastalığına destek olmak amacıyla Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyor sık sık, doktorlarla da görüşüyor. Bir gün Beyzanur’un doktorlarının odasında otururken doktorlardan biri Haluk abimize “Bu kızı gözden çıkartın Haluk Beyi” diyor. O sırada yanında bulunan müzisyen arkadaşı Emrah Aydoğdu da bu lafın üzerine aklına gelen kelimeyi söylüyor: “Elfida”. Osmanlıca’daki anlamı gözden çıkarılan kadın demek. Birebir olarak karşılamasa da duruma çok uyuyor “Elfida”. Beyzanur’u çok sevdiğini ifade eden Haluk Levent, doktorların söylediği şeyden sonra arkadaşına sarılıyor ve ağlıyorlar.
Ardından oturup Elfida şarkısını yazıyor Levent. Arkadaşları Emrah Aydoğdu ve Ömer Faruk Güney’in de katkılarıyla şarkı ortaya çıkıyor. Beyzanur’a söylüyor bu şarkıyı Haluk Levent, tabi Beyzanur şarkının kendisine yazıldığından habersiz bir şekilde dinliyor. Öldüğü vakitler sekiz-dokuz yaşlarında Beyzanur.
Şarkının sözlerini ise şu ifadelerle açıklıyor Haluk Levent: “O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın,” şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.”
“Yüzyıllardır sarılmamış kolların” ifadesinin ise ayrı bir manası var. Beyzanur’un anne ve babası gece gündüz nöbet tutuyorlar başında, ancak hastalıktan ötürü çok kırılgan bir yapıya sahip Beyzanur. Bu kırılganlıktan ve hasta yatağından dolayı sarılamıyor anne babası ona. Haluk Levent de gerçekten sarılabildiklerini görmediğini ifade ediyor.
Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan…
Beyzanur’un ölümünden sonra Haluk Levent aileye bir ricada bulunuyor. Bir çocukları daha olursa ismini Elfida koymalarını istiyor. Aile de bir yıl sonra bir çocuk sahibi daha oluyor ve kırmıyorlar Haluk Levent’in isteğini. Ve ekliyor Haluk Levent: “Şu anda o Elfida belki de sekiz-dokuz yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…”
23 notes · View notes
Text
Elfida: kelime olarak bir Arapça kelime, Türkçe anlamı “Feda etmeyi bilmek, gözden çıkarmak anlamında, bazen çekip gitmeyi bilmek, sevdiğini yitirme acısıyla ayakta kalabilmek……”
Şimdi Haluk Levent’in ağzından şarkının öyküsünü dinleyelim.
“Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum.
Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi.
Kızın gerçek ismi Beyzanur fakat o anki durumu “Elfida” nın manasına çok uyduğu için kızın adını “Elfida” olarak anmaya başlıyor. Haluk Levent şöyle devam ediyor.
Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum.
Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı.
O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.
O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim.
Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan…
O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik.
Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…”
Şarkı Haluk Levent'e ait lakin cover'ı daha da hoşuma gider. İyi dinlemeler🍃
7 notes · View notes
merihli · 7 years
Photo
Tumblr media
ELFİDA...
”Elfida Şarkısının Hikayesi” Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. Dört yaşlarındayken tanıştım. Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrah Paşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum. Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum. Beyzanur’a yazdığım şarkıyı ona söylüyordum, ama o Elfida’nın kendisi olduğunu bilmiyordu. Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı. O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi. O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim. Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan. O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik. Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida’nın öyle olmasını istemiyordum, o çok özel bir şarkıydı. Ama ben yurt dışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara’dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Gerçekten benim elimde değildi. Onlar da anlayışla karşıladı ve bundan sonra kimseye vermeme kararı aldık şarkıyı.
Yorulmuşsun, hakkını almış yılların. Beyzanur’un bizlere ve bu dünyaya son bakışı.
24 notes · View notes
Quote
ölümüm kadar soğuktun yanımda. yağmurlu sisli gösteriyordu ölümsüz ve sonsuz bakışların. vurdumduymazdın. nedendir bilinmez sadece sen anlarsın beni diye düşünüyordum. sadece senin yanında kendim gibi hissedebiliyordum. herkese gülücükler saçmak zorunda kalmıyordum senin yanında. sana gülsem yeter. somurtkan sevgilim diye öptüğünde beni gülümsemem mesela. çocuk olabiliyordum , kendim olabiliyordum. camdan babasının kahveden gelmesini bekleyen bir çocuğun ümidi kadar masum olabiliyordum yanında. kimseye anlatamıyorum seni. kimselere söz edemiyordum. kime anlatmaya başlasam ikinci cümlem ile beraber ''değmez boşver'' dediler. bende sustum yazmaya başladım. anlatabilseydim yazmazdım. öyle bir de değer ki ona.. hayallerimde sana baktığımda bile gözlerim doluyor benim. sen yanımdayken o kadar uzaktın ki bana. hayır ben hiç bu kadar uzak olduğunu hatırlamıyorum. sanki günler değil yüzyıllar geçmiş aramızdan.. ellerimi uzatsam tutacaktım soğuk ellerini. saçlarına dokunsam yıldızları almış gibi hissedecektim parmak uçlarımdan. cesaret edip dokunamadım kanayan yarama. ellerimle kanamasını durduramadım. arabanın içine bıraktığı saçlarına kızardım ya, onlarla teselli ararım.. seni hayal ettiğim de , senin hayalin ile uyuduğumda biraz canlı kalabiliyorum ben. kokusunu kalbimde soluduğum kadınım. şehir dışına çıkmıştın , bir gün ayrı kalmıştın benden. beraber uyuyorken, uyanıp sarılmış ve tekrar uyumuştun. tekrar uyandığında ben yanındaydım ama tekrar sarıldın. kaç kere bana uykunda defalarca sarıldın ben sayamadım. bana. oyuncağını sıkı sıkı tutan çocuklar gibi sarılıyordun. aşk kelimelerce anlatılabilir. bu aşkın ötesindeydi sanki. yer yüzündeki cenneti senin sayesinde tatmıştım. teşekkür ederim. ben hala aşığım seviyorum derken , sen ise benim için dili geçmiş zaman kullanıyordun. bu kadar mı geçmiştim senin için ? ben seni çok sevdim emrah diyorken sanki küfür ediyordun bana ağız dolusu. artık sensiz hayatıma devam ediyorum. sen başka insanlarla ben başka insanlarla. aşkıma sığmayan cümlelere ihtiyacım yok. sana kendimi ispat etmeye ihtiyacım yok. taşımaktan yorulmayacağım hasretini. çekerim ben senin canın sağ olsun. umutsuzca beklentisiz ve hayallersiz seviyorum usul usul. yokluğunda kimse seni sevdiğimi anlayamaz. seni kalbimde taşıyorum ben. içimde saklısın. dürüstlük çoğu zaman yalanlardan çok daha acımasız olduğunu , yalanların daha sevimli olduğunu bana tekrar hatırlattığın için teşekkür ederim. önce kendimi sonra da etrafımdaki herkesi kandırmam bu yüzdendir sevgili. camının önünde can çekişen yaralı bir kuş gibiyim. sana acı veriyorum. madem varlığım acı veriyor sana.. madem konuşmalarım kalbini yaralıyor. madem ki yokluğum da mutlusun öyleyse yokluğumda kal.
Şehrin Delikanlısı 
13 notes · View notes
”Elfida Şarkısının Hikayesi” Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. Dört yaşlarındayken tanıştım. Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrah Paşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum. Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum. Beyzanur’a yazdığım şarkıyı ona söylüyordum, ama o Elfida’nın kendisi olduğunu bilmiyordu. Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı. O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi. O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim. Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan. O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik. Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida’nın öyle olmasını istemiyordum, o çok özel bir şarkıydı. Ama ben yurt dışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara’dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Gerçekten benim elimde değildi. Onlar da anlayışla karşıladı ve bundan sonra kimseye vermeme kararı aldık şarkıyı.
Yorulmuşsun, hakkını almış yılların. Beyzanur’un bizlere ve bu dünyaya son bakışı.
Tumblr media
Ve Elfida…
Tumblr media
760 notes · View notes
bubiricdokus · 7 years
Text
*Güzel kalan yaralar vardır çünkü.
Limon kokulu yağmurlu kadınlar vardır.
Hiç unutmayan kadınlar vardır.
Her şeye rağmen yağmur kalan kadınlar vardır.”
| Lale Müldür
  *Bilme, tanıma beni.
merdivenleri üçer beşer çıkmanın sevinci yok içimde.
| Birhan Keskin
  *Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor.
| Sabahattin Ali
  *Bir kırgınlık yok değil içimde. Buluyorum nedenini.
En çok sevilen olmamak.
| Turgut Uyar
   *Samimi olmak büyük keramettir. Bırakın uçmak , Kuşlara münhasır olsun.
| Ah Muhsin Ünlü
  *Bu dünya soğuk.
Rüzgar genel de ters yöne eser.
Limon ağaçları kurur.
Bahaneler hep hazır.
Güzel günler çabuk geçer.
| Cahit Zarifoğlu
  *Ve insan sadece ölümle kaybetmez sevdiklerini.
| Üstün Dökmen
 *Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim
| Edip Cansever
  *Dokunsalar ağlayacağım bir ömür boyu..
Ve değseler hüznüme döküleceğim parça parça…
Bir anlık değil, boğulduğum bilinmezlik…
Acısı çıkıyor sustuklarımın…
Oysa ben iyiyim görünürde
| İbrahim Tenekeci
  *Büyüdünüz mü?
Aşık olacak kadar mesela.
Acı çekecek kadar.
O acılarını en derine gömecek kadar. Sonra hayata yeniden tutunup,
tekrar sevebilecek kadar?
| Ah Muhsin Ünlü
  *Adın çiviye çıkar, açılmazsa paraşüt.
| İbrahim Tenekeci
 *“Bir dal düşün, kırılmış, kendine.”
İbrahim  Tenekeci 
  *İçine çekildiğim dünya, dışımda bıraktığım dünyadan öyle güzel, öyle gerçek ki. | Nazan Bekiroğlu
 *Yarın sabah olduğunda hayat adına dirençli bir sözcük söyleyeceğiz yeniden! yeniden! yeniden! ve Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır.
| Tarık Tufan
  *Her şey gecer bir katı hüzün kalır.
| Turgut Uyar
 *Sonra yollara düşüyorum ellerim cebimde ama gitgide çoğalıyorlar ellerim gitgide çoğalıyor koyacak bir yer bulamıyorum…”
|
Ah Muhsin Ünlü
  *Anlamam o kadar incesini; Sen yanımdayken yaşamak güzeldi işte.
|
Metin Eloğlu
 *Bu dünyada en iyi ben yenilirim. Dosta, düşmana, aşka..”
 | Turgut Uyar
  *Söylediklerimi boş ver konuşamadıklarımı ciddiye al.
Ali Lidar
  *İnsanın bir yarısı nedense hep eksik ve o eksiği tamamlayayım derken var olan aşınıyor zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Metin Altıok 
  *Kendime ait bir hayat istediğimi anladım. Sadece bana ait bir hayat. Acıların, düş kırıklarının, korkuların, olması gerekenlerin, adanmışlıkların, başkalarının kurallarının yönetmediği bir hayat.”
Oruç Aruoba 
  *Kim istemez ki bir uçurtmayla yer değiştirmeyi?
Emrah Serbes
  *Var mıydık? Belki,biraz…”
| Edip Cansever
  *bir mavi kuş var yüreğimde  çıkmaya can atan  ama zekiyim, sadece  geceleri izin veriyorum çıkmasına,  herkes yattıktan sonra.  orada olduğunu biliyorum, derim  ona, kederlenme  artık.  sonra yerine koyarım yine  ama hafifçe öter  tamamen ölmesine de izin  vermiyorum  ve birlikte uyuyoruz  gizli antlaşmamızla  ve insanı ağlatacak kadar  güzel, ama ben  ağlamam, ya  siz? 
| Charles BUKOWSKİ / Mavi Kuş
   * Bilirsin, yazılmadıkça bitmeyen şeyler biriktirir kadınlar.
|Tezer Özlü
 *Birisine anlatmak da ucuzlatıyor ya işi,  ne bekliyorsun karşındakinden, o acıyı gidermesini mi?  En iyisi susmak
| Leyla Erbil   
 *İşte böyle böyle büyüyorum.  Bir gündüz geliyor, bir gece..
Cahit Zarifoğlu
  * Ve seninle ilgili olan her şey hala söylenmemiş olarak duruyor.
Franz Kafka
   *Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiriyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?
| Tezer Özlü /Kalanlar
 * Sen: Kısık sesimin özlediği  serin tını. Kırık sesimin istediği dingin tını. Bezgin sesimin beklediği  gergin tını.
Varsın  geleceksin.
| Oruç Aruoba
 *Seni sevince kıpırdayan her şiiri  Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.
| Didem Madak  / Grapon Kâğıtları  
  * Şimdi, geldiği kadar sebepsiz ve ani çekilip gidiyordu. Fakat benim için bundan sonra eski uykuya dönmek imkânı yoktu.
| Sabahattin Ali  
  * Bulamadığım, bulamayacağım bir şeyi daima arıyor gibiyim. Nedir beni mesut edecek, ne gibi bir şeydir, onu da bilmiyorum. | Leylâ Erbil
  * Ben sana duyduğum sevgiyi, Seninle birlikte olmadığım, Seni hiç görmediğim günlerde bile İçimde taşıyor olacağım.
| İnci Aral  
  * Elimde bir çanta, şurda burda dolaşıyorum, Hep bir yerlere gideceğim sanki, Güvercinler konuyor saçlarıma bileklerime, Uçuşuyorlar, Bir çınar yaprağı düşüyor ayaklarımın dibine, Kupkuru, Elime alıyorum, çiziyorum üstüne kalbimi Kalbim, diyorum, Yorgunsa da, yaralıysa da, hepimizin..
| Edip Cansever 
  * Koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım Sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım
Son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım
| Metin ALTIOK
2 notes · View notes
dusperisi34-blog · 7 years
Video
youtube
Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. 
Adı Beyzanur kızımızın. 4 Yaşlarındayken tanıştım
Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum
Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum
Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı
O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.
O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim.
Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan 
Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor
1 note · View note
uzaklardan · 8 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Haluk Levent’in Elfida Şarkısının Çoğumuzun Bilmediği Hüzün Dolu Hikayesi
Anadolu Rock tarzının en iyi temsilcilerinden, diğer günümüz sanatçılarının aksine 99 depremi dahil zor zamanların hepsinde halkın yardımına koşmuş, şarkılarının her birinde kendimizden parçalar bulduğumuz Haluk Levent’in birçok eserinin altında derin anlamlar yatıyor. Bu anlamlı şarkılar arasında bizi en çok etkileyeni Elfida şarkısı oldu.
Haluk Levent, geçtiğimiz günlerde paylaştığı bir tweet ile Elfida’nın öyküsünü bizlere ilk ağızdan tekrar hatırlattı. İzninizle bu güzel yürekli insana yazımızda “Haluk Abi” demek istiyoruz.
1. “Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. 4 Yaşlarındayken tanıştım.”
“Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum.”
2. “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın…” “Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum.”
3. “Beyzanur’a yazdığım şarkıyı ona söylüyordum, ama o Elfida’nın kendisi olduğunu bilmiyordu…” “Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı.”
4. “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın…” yukumdunya “O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.
5. “Yüzyıllardır sarılmamış kolların…” kimbilir “O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim.”
6. “Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu…” gozlerınyagmurlu “Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan…”
7. “Beyzanur’u kaybettik…” “O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik.
8. “Adını Elfida koyun…” “Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…”
9. Haluk Abimiz, bu şarkıyı hiçbir zaman ticari amaçla kullanmak istememiş. “Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida’nın öyle olmasını istemiyordum, o çok özel bir şarkıydı. Ama ben yurt dışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara’dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Gerçekten benim elimde değildi. Onlar da anlayışla karşıladı ve bundan sonra kimseye vermeme kararı aldık şarkıyı.
10. Yorulmuşsun, hakkını almış yılların… Beyzanur’un bizlere ve bu dünyaya son bakışı
11. Ve Elfida…
12. Bu dokunaklı hikayeyi bizlerle paylaştığı için Haluk Levent’e teşekkür ederiz. Başında da demiştik ya, Haluk Abi, sen çok güzel bir adamsın…
43 notes · View notes
Text
Islanmışsın Arkadaş - Emrah
Islanmışsın Arkadaş – Emrah
Islanmışsın arkadaş baksana titriyorsun Gecenin bu vaktinde benden ne istiyorsun Kaybettiğin sevgilini bana mı soruyorsun Tükettiğin gençliğini bende mi arıyorsun
Bende kaybettim çoktan en güzel yıllarımı Bende kaybettim çoktan bütün umutlarımı Şimdi bende senin gibi her gelene soruyorum
Bir sen misin kaybeden sevipte sevilmeyen En güzel yıllarını aşk için ziyan eden Şu karanlık köşelerde yağmurlu…
View On WordPress
0 notes
Text
28.10.2017
Mardin’de buz gibi bir havaya uyandık. Çıksın kazaklar, yün çoraplar. Burada kışı hissetmek de güzel. 
Fırat senaryosunu bitirdi. İlk draft’ını. Ama bitirdi. Bunu kutladık. Ben de oturdum sabah okudum. Şiirsel, duygusal, dokunaklı, bir o kadar da gerçekçi. Kitabın tıkanmış dilini kendi yorumuyla açmış, bu gezimiz de ona yaramış belli, gördüğümüz yerleri ve duygu durumlarını da katıvermiş içine. Ben de okurken hep kendimi, onu, bizi, kuşları ve mekanları gördüm. Daha yoğurulacak ama iskeleti çıktı artık ortaya. 
Yavaş bir kahvaltıdan sonra arabaya atladık ve Diyarbakır’a doğru yol aldık. Hava yağmurlu ve gri ve soğuk. Ama keyfimiz yerinde. Diyarbakır’da 2 yer göreceğiz, Hevsel Bahçeleri (Unesco tarafından korunma listesine alınmış, ve de Surp Girasgos Ermeni Kilisesi. Aslında Çayönü ören yeri ve Eğil’de var, fakat buraları merkezden uzaklarda olan yerler, bunları kimseye haber vermeden gezemeyiz. 
Vardık Diyarbakır’a, hoşgeldin trafik. Sur’a girmek lazım, eski surlardan geçerek görüntü ve hissiyat olarak çok da yabancı gözükmeyen bir yer. Arabamızı park ettik, yorgunluk bastı, hava da yardımcı olmuyor hiç, Van’daki yoldaşımız Emrah ille de Hasan Paşa Han’ına gidip bir kahve için dedi. Biz de gittik. Yağmur yağıyor, hava serin, Hasan Paşa Han’ının da tepesi açık, avlusunda oturamayacağız yani. E kenarlarda sedirli kahve yerleri var, biz de oraya tünedik. Siyah-beyaz taşlarla döşenmiş şık bir han. Ufak, çok büyük değil. Ama şık. İşte yine eski mimarinin şahane örneklerinden birine tanıklık ediyoruz. Bunları görüp sağına soluna abidik gubidik şeyler dikenler utansın. Tabii içi pek şenlikli, led lambalar, müzikler.. Klasik bir tüketici kültürünün örneği. 
Dibek kahvemizi içtikten sonra kiliseye doğru yürüyelim dedik. Dar sokaklardan geçerken bir anda bariyerlerle karşılaştık. Arkamızda kalan ufak bir dükkandaki iki adam, o yol kapalı diye uyarıyor. Peki sağdan gidelim, o yol da kapalı. Nereye gitmek istediğimizi söyledik, oraya gidemezsiniz orası yasak bölge dendi. Barikatların ötesinden ufacık görebiliyorsun zaten, pek bir şey de kalmamış, yıkık dökük. Google maps’ten de baktığınızda epey bir buğulama var. Zaten Türkiye’nin çoğu şehrine google maps’in satellite imgelerinden bakamıyorsunuz, çözünürlük çok düşük. Italya’ya baktım şimdi, karşılaştırmak için, Floransa pırıl pırıl seçiliyor, balkonlarına kadar. Buradaki gerçeklik de böyle işte. 
Bu kiliseyi ben özellikle çok çok görmek istiyordum.  Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesi budur. Uzun bir tarihi, ve farklı kullanımları var, fakat günün sonunda 2011 yılında tavanı çökmüş ve onarılmış olmasına rağmen restorasyonu yapılıp, ibadete açılmıştır. Gel gör ki, şu anda bildiğim kadarıyla tavanı yine yok, yıkık dökük ve yasaklı bölgede. Gidemiyoruz. Çok üzüldüm. Hem gidemediğime üzüldüm, hem yasaklı bölge diye bir yer olduğuna üzüldüm, hepsine üzüldüm. 
Peki Hevsel Bahçelerine gidelim bari? Yok abla, orası da yasak bölge, ve de bahçelere girmenizi de hiç tavsiye etmem. 
Diyarbakır surları ve Hevsel bahçeleri de Unesco’nun listesinde. 7-8 bin yıllık bir tarihe sahne olan bu büyülü topraklarda Hevsel bahçeleri, peysaj kültürünün çok önemli (!) sayıldığı medeniyetlerden bize emanet 7-8 bin yıllık bir alan. Diyarbakır surlarının hemen bitişiğinde, birlikte bir bütün oluşuyorlar. Orası da yasak, oraya da gidemiyoruz. 
Gidemiyoruz’u da bırak, tehlikeli, yanlış, yasaklanmış.
Türkiye topraklarında varolan ve bize EMANET kalmış tüm bu yerleri gördükçe, bildikçe içim açılıyor, fakat gel gör ki hepsi perişan. Biz zaten kendimize bakamıyoruz ki bize verilen emanetlere bakalım. 
Hatta ve hatta, Palymira gibi önemli yerleri tehditkar olmak üzere, kendi ajandamızı göstermek üzere yok ediyoruz, arkamızda duran ve bizi destekleyenler onları yok etmemiz için teşvik ediyor. Çoğunlukla yazıyorum çünkü hepimiz insanlar olarak berbat bir ırkız. Yaptığımız zararın haddi hesabı yok. 
Bir yandan bakıyorum, bu topraklarda başka türlü bir şey de söz konusu olamazdı, bunca medeniyet zaten önceki medeniyetlerin eserlerinin üstüne yazmış çizmiş inşaa etmiş. Fakat yok etmek, yıkmak, parçalamak... İşte bu çok daha vahşi bir şey. Aklım kalmıyor, kalbim paramparça. 
Al cumhuriyet bayramımız kutlu olsun işte.
0 notes
heydqueen · 7 years
Text
Elfida şarkısının hikayesi (Haluk Levent'in Ağzından);
 1. “Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. 4 Yaşlarındayken tanıştım.” “Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum.” 2. “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın…” “Bir gün doktor odasındaydım ve doktorlardan biri gelip bana “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, “Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’da Elfida.” dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur’u çok seviyordum.” 3. “Beyzanur’a yazdığım şarkıyı ona söylüyordum, ama o Elfida’nın kendisi olduğunu bilmiyordu…” “Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu. Tabii küçük bir çocuktu son zamanlarında, 8 yaşlarındaydı.” 4. “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın…” “O dönemde şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” Şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi. 5. “Yüzyıllardır sarılmamış kolların…” “O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesinin sebebi de şuydu: Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim.” 6. “Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu…” “Beyzanur’un hep yağmurlu gözleri vardı. Hayata tutunmaya çalışan…” 7. “Beyzanur’u kaybettik…” “O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyzanur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur’u kaybettik. 8. “Adını Elfida koyun…” “Beyzanur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur’un başındaydınız. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor…” 9. Haluk Abimiz, bu şarkıyı hiçbir zaman ticari amaçla kullanmak istememiş. “Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida’nın öyle olmasını istemiyordum, o çok özel bir şarkıydı. Ama ben yurt dışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara’dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Gerçekten benim elimde değildi. Onlar da anlayışla karşıladı ve bundan sonra kimseye vermeme kararı aldık şarkıyı.
0 notes