Queen of Tears
This series is not perfect, but it is still good. It has a solid storyline, and great characters. Hong Hae In and Baek Hyun Woo have been married for 3 years and the love that had united them at the beginning seems to have disappeared in their distance and silence after a miscarriage that broke their hearts. When Baek Hyun Woo finally has the courage to present the divorce papers to Hong Hae In, she tells him she has a tumor and doesn't have much time left. His decision to stay with her gives them an unexpected chance at finding that love that had united them once. Family interactions between their very different families questions dynamics and help characters grow.
I like the fact that they didn't take the easy way out with our main antagonist. The story in itself is really good and I loved it, however, production was a bit careless with details that were too big to miss: Hae In's operation - how can a person with a brain tumor have a surgery with her hair intact. Or Hyun Woo's neck injury suddenly disappearing in a second, ext. These kind of details show some careless oversight. But we can forgive them - we laugh it off and keep watching to see what happens next.
I liked it and recommend it.
11 notes
·
View notes
MY MISTER // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 9,1
Benim buanım: 8
Drama: My Mister
Hangul: 나의 아저씨
Director: Kim Won-Suk, Kim Sang-Woo
Writer: Park Hae-Young
Episodes: 16
Date: 2018
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Sun-Kyun, IU, Park Ho-San, Song Sae-Byeok, Kim Young-Min,
2019 (55th) BaekSang Arts Awards - May 1, 2019
Best Drama
Best Screenplay (Park Hae-Young)
Öncelikle bu diziyi nasıl anlatmam gerektiğini bilmiyorum. Neden güzeldi, neden izledim tam olarak ifade edemiyorum. Dizinin konusu ; Park Dong Hoon(Lee Sun-Kyun) 40’lı yaşlarında bir adamdır. Okuldayken alt sınıfında olan Do Jun Yeong(Kim Young-Min)'un emri altında bir yapı mühendisi olarak çalışmaktadır. Do Jun Yeong, Dong Hoon'un eşiyle yasak ilişki yaşadığı için ondan kurtulmak ister. Şirket içinde ise bir güç savaşı vardır. Kendilerine zorluk çıkarttığını düşündükleri müdürleri iftira atarak kovdurmaya çalışmaktadırlar. Park Dong Hoon isim benzerliğinden bu oyunların içine çekilir.
Ji An(IU) ise 20li yaşlarında, yıllarca ailesinin borçlu olduğu tefecilerle uğraşmış, bir kaza sonucu ailesini savunurken tefeciyi öldürmüş. Tefecinin oğlu ise hem babasının ölümü için intikam peşindedir hem de ailesinden kalan borçları almak için baskı yapmaktadır. Ji An ise borcunu ödeyip artık tefeciilerden kurtulabilmek için insanlara şantaj yaparak para almaktadır. O da kendisini bir şekilde Dong Hoon’un çalıştığı şirkette şirket oyunlarının içinde bulur.
Bundan sonrası çok yavaş, sakin, karanlık ilerleyen bir dizi. Ruh çözümlemeleri, karakter analizleri ve hüzünlerin ince ince işlenerek anlatıldığı bir hikayeye sahip. Senaryo akışı nedeni ile olaylar ve durumlar çok fazla dram içermese bile karakterler zırıl zırıl dramatiklerdi. Çirkin, sessiz ve fedakar bir tip olan Dong Hoon’un, hep haksızlığa uğramış bir şekilde yaşamaya çalışan Ji an ile yolları kesişince ortaya enteresan bir ikili çıkmış.
Bir suçun koşullarına göre değerlendirilmesinin önemini ortaya koyarken, haklıyı haksızı birbirine harmanlıyor. Dizi; bütün sustukları içinde kalan, ölüden farksız yaşayan, ezilenlerin, hor görülenlerin yani hak ettiği hayatı bir türlü yaşayamayan bir sürü insanın bir araya getirilmesinden oluşuyor. Herkes mutsuz. Herkes haklı, herkes haksız. Bitmek bilmeyen bir döngü içerisinde fare tekeri gibi dönüyorlar.
Dizinin başlarında boğucu havası nedeni ile elim bir sonraki bölüme gitmiyordu. İlerleyen bölümlerde ise neden sevdiğimi anlamadan ama çok severek izlediğimi fark ettim. Bu kadar donuk bir karakter canlandırılmasına rağmen hem IU hem de Lee Sun-Kyun çok başarılı performanslar sergilemişler. Hikaye bize mutsuz olmak için şanssız olmanıza gerek olmadığını söylüyor. Bir tarafta ailesinden gelen şanssızlıklar yüzünden zor bir hayat yaşamış ve yaşamaya devam eden bir kadın varken, diğer tarafta okumuş meslek sahibi, iyi bir evlilik yapmış bir adam var. Ortak noktaları ise mutsuzlukları.
Baştan sonra kadar ikili arasında herhangi bir aşk hissine kapılmadım. Bilmeden birbirlerine olan destekleri beni çok etkilemiş olsa da, romantik bir hikaye bekliyorsanız çok yanılırsınız. Bu dizi biraz kitap okumak gibiydi. Yavaş yavaş karakterleri tanıyarak, her sayfada yeni cümlelerle içinize işleyen ve elinizden bırakamadığınız bir kitap. Bir durumu, bir duyguyu, hayattan bir kesiti anlatıyor.
Sanmayın ki ana karakterlerimiz dışında herkes mutlu. Bu hikayede mutlu kimse yok. Dong Hoon’un kardeşleri, biri boşanmak üzere, biri yönetmenliği bırakmak zorunda kalmış işsiz. İkisi birlikte bir temizlik şirketi kuruyorlar. İnsanların pisliklerini temizlemelerini anlatırken satır aralarını öyle güzel doldurmuşlardı ki… Kardeşlerin yakın arkadaşı olduğunu düşündüğümüz kafe işleten kadın karakterin yalnızlığı, o kadar güzel anlatılıyorduk, o kadar sarılmak isteyerek izledim ki, anlatamam. Dükkanın arkasındaki odada yaşamasına rağmen sırf bir yere ait hissetmek için dükkanı kapatıp eve yürüyormuş gibi sokakta tur atması ve dükkana geri dönmesi çok dokunaklıydı.
Senaryoda seslere ayrı bir özen gösterilmiş. Bu durumdan da kaliteli bir iş çıkmış ortaya. Dizi müzikleri içinde aynı şeyi söyleyebilirim. Seslerin hemen arkasından, sahne geçişleri çekim teknikleri gibi detaylarda aynı güzellikte devam ediyor.
Karakterlerin birbirlerinin hikayelerini öğrendiği sahneler çok etkileyiciydi. Her ikisi de bir diğerinin hikayesini başka birinden dinleyip, kalpleri ile anlamayı başarıyorlardı. Dizide hiçbir abartı yoktu. Cenaze sahnesi, büyükannenin Dong Hoon’a yazdığı not, Dong Hoon’un tefeci ile kavga sahnesi bence dizinin en etkileyici sahneleriydi. Aslında hikayede aşk olmaması beni hiç rahatsız etmedi. Aksine hoşuma gitti. İkili arasında sadece derin, buruk, sağlam bir bağ vardı.
Hiçbir hareketin tek bir doğru cevabı yoktur. Mutluluğu kucakladığımız gibi mutsuzluğumuzu da kucaklamak gerekir. Birine dayanmak, birinin bize dayanmasına izin vermek birçok şeyin çözümü olabilir.
İşte böyle bir diziydi.
OST:
Woorim Ko - A million roses
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
2 notes
·
View notes
I am so glad the new kdramas are bringing back the specific brand of loser men. You know which brand I'm talking about. The Ahn "min min" Minhyuk brand of loser men and I'm loving it. The "I worship this goddess and I'm so in love with her and I can't believe I get to love her. Oh my gods I love her so much" brand of loser men. And we're being fed so well with lovely runner, love next door, no gain no love, my demon, Cinderella at 2am, Hierarchy, Midnight Romance in Hagwon, doctor slump, Queen of tears, welcome to samdal-ri and even good partner (yes it's one sided but the dedication and yuri's couple too).
We need more fictional loser men who worship women to satiate our eldest independent daughter desires.
463 notes
·
View notes