#Silah Eğitimi
Explore tagged Tumblr posts
Text
(Sahne: Okul kantininde – Hippi, Paşa ve Giygiy sandviç yerken Rick uzakta sessizce bir kitabı inceliyor.)
Hippi (ısırık alırken mırıldanır): “Lan… bu Rick sniper’lığı nereden öğrendi acaba? Adam fırlattığı zeytini süt kutusunun pipet deliğine soktu!”
Paşa (kaşlarını çatarak): “Ben sana demedim mi? Rick, gençliğinde bir dağın tepesinde 3 yıl boyunca sessizlik içinde hedef çalışmış. ‘Rüzgar dostun olsun’ falan diyormuş hep.”
Giygiy (ağzında muzla): “Ya silah kullanmayı da biliyorsa?! Belki tetiğe hiç basmadı çünkü ona gerek duymadı… bakışıyla nişan alıyor olabilir!”
(O sırada Rick başını kaldırır, gözlüklerini düzeltir, sonra kantin masasındaki gevrek daireyi elinde çevirmeye başlar. Gevrek, havada dönerek bir sineği tam alnından düşürür.)
Hippi (korkuyla fısıldar): “Ben artık kaşığımı bile sessiz kullanacağım. Rick bir gün beni nişan alırsa… son sözüm muz olur!”
İstersen bu hikâyeyi Rick’in geçmişte aldığı gizli eğitimi Paşa'nın yanlış anlamasıyla komik bir şekilde açığa çıkarabiliriz. Devam edelim mi?
6 notes
·
View notes
Text
ARTIK ACI GERÇEĞİ GÖRELİM Mİ?
Zahide Uçar
Seçimler bitti. Millet ittifakı kaybetti. Nedenleri çok konuşuldu. Hala konuşuluyor. Belli toplamalardan çıkarımlar yapılıyor. Bunlarla kafanızı yormayacağım. Zaten yeterince dinlediniz, dinliyorsunuz.
İlk düğme yanlış iliklendi, hem de muhalif (!) dediğiniz particikler sayesinde… Dolayısı ile artık doğru bir sonuç beklemeyin. 2017 yılında rejim değişikliği için referandum yapıldı. Cumhuriyeti el birliği ile yıkıp, monarşiyi getirdiler. Monarşilerde gerçek bir seçim olmaz.
-Atatürk, AKP’nin bir benzeri olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattırmıştır. Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı bir gazeteci Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın neden kapatıldığını sorduğunda Atatürk şu kısa yanıtı verir:
‘Bu fırkayı kuran kişilerde Cumhuriyetçi bir kişilik yoktu ve Cumhuriyetin varlığını halk oylamasına götürebileceklerini zannettiler. Cumhuriyetin varlığı oylanamaz.’
T.C. Devletiyle sorunlu ailelerin çocukları parti başkanı, vekil, bürokrat, gazeteci, yazar, akademisyen kimliği ile bir araya gelip T.C. Devleti ve kurucu unsur olan Türklere savaş açtı. Milli bayramlarımız bile yasaklandı. Bir ülkenin milli bayramlarını ancak işgal güçleri yasaklar. Önce bu gerçeği idrak edeceğiz. Tabii, onurumuzla özgürce yaşayacağımız bir vatan derdimiz varsa…
2017 yılında T.C. Devletinin rejimini değiştirdiler. Hem de el birliği ile… Kılıçdaroğlu; “ Ben Dersimli Kemal” dediği gün aslında devletle sorunlu bir ailenin çocuğu olduğunu da açıklamış oldu. Sonra, “iktidar olunca Dersim arşivlerini açacağım” dedi. Ne gariptir ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan’da Türk Milletini; “ben de Dersim arşivlerini açarsam” diye tehdit etmiştir. Bu tehdidin arkasından Avrupa Parlamentosu’nda Dersim soykırım dosyası açılmıştır. Bir iftira daha…
Düşman mı arıyorsunuz? Buyurun size düşmanlık!.. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yargılatmak için Avrupa Parlamentosu’nda bir dosya açılmasını sağladılar…
T.C. Devleti hem içeriden, hem dışarıdan kuşatılıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 100 yıl önce bozduğu oyun yeniden sahneye kondu: “Anadolu’da Türk varlığına son verme projesi bütün uyanışları sönümleyecek bir algı operasyonuyla” Türkleri sarıp kuşatıyor.
Tuzağı görmeyelim diye de yandaş kanallarda Türklerin kahramanlık dizileri oynatılıyor. Türkler devleti koruyan aksakallılar diye (hiç olmayan) bir yapıya inandırılıyor. İnansınlar ki, devleti koruyan arka yüz bir derin devlet var deyip rehavete kapılsınlar. Türkiye’de derin devlet yoktur. Türkiye’de ABD’nin kullandığı çakal sürüsü devletin derin gücü diye pazarlanıyor. O güç 1980 öncesi aynı silahla sağcı-solcu gençliği birbirine kırdırdı. Vatan diyen gençliği kırdırıp, seccademi serdiğim yer vatanımdır diyen vatansızlara bir yol değil, bir otoban verdi.
Günümüze gelirsek;
Türk Ordusu ne durumda, gücü nedir bilmiyoruz. İnsan insana istihbaratı çok iyi olan Jandarma ABD’nin de isteği ile Ordudan kopartılıp kır polisi yapıldı. Jandarma, Ordunun kulağıdır, bacaklarıdır. Ordunun insan insana istihbaratına darbe vuruldu. Bacakları kesildi, İçişleri Bakanlığına takma ayak yapıldı. Okulları kapatıldı. Hastaneleri kapatıldı. Artık dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuzdur. Kendi ordusunun hastanesini kapatan güdümlü akıl, deprem bölgesine AB-D ordusunun askeri sahra hastanelerini davet etti. Kimse güvenlik sorunu da doğuracak bu rezil durumdan utanmadı.
Üniversiteden asker yetişmez! Subay adayları liseden itibaren askerlik eğitimi alırken aynı zamanda birbirlerini tanıyor, kocaman bir aile oluyorlardı. Bu aileyi parçaladılar.
Afganistan’dan sayısını bile bilmediğimiz Amerikan askerleri hazır kıta olarak ülkemize sokuldu. ABD Suriye’de PYD/PKK devletini ilan edecek. Türk Devleti karşı çıkarsa bu lejyoner ABD askerleri harekete geçirilecek. Türkiye Şeyh Sait isyanında olduğu gibi iç karışıklıkla uğraşırken PYD/PKK devleti ilan edilerek, oldubittiye getirilecek. ABD Dedeağaç’a yığınak yaptı. Hem de silahlandırılması yasak olan bir yere, sınırımıza. AKP’nin sesi çıkmadığı gibi, muhalefetin de sesi çıkmadı. Amerikan savaş gemisi Bizans Bayrağı takarak Ege Denizinden geçti. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden kimse görmedi (!).. İşgal edilen Ege Adalarımıza sadece Yunan Ordusu değil, ABD askerleri de yerleşti. Bizim kurmalı hükümet görmedi. Kurmalı muhalefet görmedi. Ne yazık ki Ordu mensupları da görmedi. Karadeniz’den gaz çıkarttık diyen AKP, Ege’de Türk Kıta sahanlığı içinde bulunan bölgeden Amerikan ortaklı Yunan Şirketinin petrol çıkarmasına, yani petrolümüzü çalmalarına göz yumdu. Emekli Albay Ümit Yalım sayesinde bu işgal ve peşkeşi öğreniyoruz.
On milyondan fazla geçici sığınmacı Suriyeli ülkemizin her tarafına dağıtıldı. Suriyeli geçici sığınmacılara akıl almaz imkanlar sağlanıyor. İşledikleri suçların kayda alınmadığı iddiası var. Birlikte karakola düşerseniz, her durumda Suriyeli kayrılıyor. Belli ki emniyetin kulağı bükülmüş. İş yeri açtıklarında vergi alınmıyor. Vergi veren Türk vatandaşı esnaf bu haksız rekabet karşısında ayakta kalamıyor. Yavuz sonrası devşirme devletine dönüşen Osmanlı’nın Türklere yaptığı zulmün bir benzerini devşirmelerin varisi olan Yeni Osmanlıcılar yapıyor. Zaten Atatürk düşmanlığının asıl nedeni Türk Düşmanlığıdır. Çünkü son Türk Kağanı olan Atatürk bir Türk Devleti kurmuştur.
T.C. Devletinin bütün varlıkları yağmalandı. Küresel şirketlere peşkeş çekildi. Türk Milleti Osmanlı’da olduğu gibi fakirleştirildi. Cumhuriyet ayağı çıplak çocukları alıp okuttu. Doktor, avukat, öğretmen, müzisyen, ressam, bilim adamı yaptı. Artık fakirleşen Türklerin çocuklarını okutabilmesi mümkün değildir. Türk Çocukları küresel ve yandaş şirketlere boğaz tokluğuna marabalık yapacak duruma düşürüldü.
Köyler çeşitli hileli yasalarla boşaltılıyor. İnsanlar köylerinde kendi arazisine ev yapamıyor. Ev yapabilmesi için arazinin yanından kayıtlı yol geçmesi gerekiyor.. Boncuk misali evler yola dizilecek!? Komedi gibi. Kaç arazinin yola kıyısı olabilir ki? Köyler boşalmalı ki, vatan kavramı da toprakla birlikte yok olsun. Ortada küresel sisteme uyumlu, vatansız şebekler kalsın.
Bir makaleye sığdıramayacağım kadar ihanet el ele işleniyor. Türklerin ölçüsü alındı, tabut hazırlanıyor. İç Anadolu Türkleri (Haham Başının ben kurdum dediği) tarikatlarda vatansızlaşıyor, mankurtlaşıyor. Ve benim güzel (!) insanım;
YCHP’nin seçimi nasıl kaybettiğini tartışıyor.
2. Cumhuriyetçilerin ele geçirdiği YCHP, referanduma katılarak meşrulaştırdığı, TEK ADAM rejimine yol verdiği gün bütün seçimleri kaybetmiştir. Millet İttifakı aldığı oyların %50’sini de KERHEN verilen oylardan aldı. Kurulan tahterevalli oyununda iki ittifaktan birine oy vermeye zorlanan, hatta mecbur bırakılan seçmen, AKP’den kurtulmak için oyunu kerhen Millet İttifakına verdi. Konuştuğum birçok eğitimli insan şunu söyledi;
“Önce bu yağmacı, karanlık yapıyı gönderelim. Millet İttifakı kazanınca yargı bağımsız olursa, bunlarla mücadele etmek çok daha kolay olur.”
Yani Millet İttifakına oy verenlerin önemli bir kesimi Millet İttifakına bağımsız yargı için oy verirken, Millet İttifakı gayri milli uygulamaya giderse mücadele etmek, karşısında durmak için oy verdi.
Bu günkü meclis aritmetiğine bakarsak, YCHP ve İYİP’in de katkıları Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı gericilerin sayı üstünlüğünü ele geçirdiğini görürüz. Bu durum da göz ardı edilmesin! TBMM Meclis-i Mebusan’a dönüşmüştür. Meclis-i Mebusan’ın vekillerini artık okuyanlar araştırsın.
***
Sevgili Türkler, uzaktan kumandalı, içerideki öncü işgal güçlerinin yataklık ettiği, iç savaşa ve dolayısı ile NATO’nun müdahalesine imkan verecek bir bombanın üzerine oturtulduk. Partiler bizleri oyalıyor. Gerçekleri görmemizi engelliyor. Seçmenini kontrol altında tutuyor.
Ermenistan sınırından başlayarak sınırlarımızdaki mayınlar temizlendi. Ülkemiz her türlü girişe açık hale getirildi. 21. Yüzyılın savaş yöntemi, hedef ülkelere taşımalı teröristleri sokarak iç savaş çıkartmaktır. Libya, Suriye gibi ülkeleri bu yöntemle karıştırıp parçaladıklarını unutmayalım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk T.C. Devletini dönme-devşirme meclisi olan Meclis-i Mebusan ile kurtarıp kurmadı. Türk Milleti ile birlikte kurdu. Bütün vatanseverler bir araya gelmezsek, ülkemize sokulan katiller, hilafet isteyen yerli misyonerler, İŞİD kalıntıları ayaklanıp (ki, hepsi silahlandı), bir kıyıma başlayabilir. HÜDAPAR yeşillik olsun diye meclise sokulmadı.
İzmir ve Eskişehir gibi Cumhuriyet rejimini benimsemiş insanların çoğunluk olduğu illerde ilk ve orta eğitim okullarına imamların, Kur’an Kursu hocalarının görevlendirilmesi Rehber İmamlık rejiminin ön denemesidir. Pedagoji eğitimi almayan, dünyayı tek renkle okuyan bu insanların görevlendirilmesi İzmir ve Eskişehirli veliler tarafından reddedilmelidir.
Türk Milleti partiler üstü bir birliktelik sağlayıp, vatanına, devletine, şerefine, namusuna sahip çıkmalıdır. Bu birliktelik bölen görevi yapan, cambaza bak oyunuyla halkı kontrol eden partilerin güdümünden çıkmadan BA-ŞA-RI-LA-MAZ!
Azim ve Karar, 13.06. 2023
13 notes
·
View notes
Text
PKK'nın Sözde Silah Bırakması Ne Anlama Geliyor?
Benim “ikinci çözüm süreci” olarak adlandırdığım ve ilk çözüm sürecinden çok daha karmaşık ilerleyen bir dönemi yaşıyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan bu süreç, şu anda terör örgütünün sözde silah bırakmasıyla devam ediyor. Silah bıraktığını açıklayan taraf ise PKK terör örgütü.
Peki, uzantıları silah bırakıyor mu? Hayır. Şehir yapılanması KCK, İran’daki uzantısı PJAK ve Irak ile Suriye’de faaliyet gösteren YPG terör örgütleri faaliyetlerine devam ediyor. Yani PKK'nın sözde silah bırakması, pratikte bir şeyi değiştirmiyor.
Bu süreci kendi bakış açımdan özetlersem: Önce HSYK’ya bir ya da birkaç DEM Partili üye atanacak. Ardından, geçmişte devletin askerine ve polisine silah sıkmış teröristlerin eli rahatlatılarak, halkın arasına daha kolay karışmalarının önü açılacak.
Sonrasında bu kişiler çeşitli dernek, cemiyet ve vakıflar kurarak terör faaliyetlerini sosyal alanlara yayacak. Takip eden aşamada, devlet kurumları içinde kadrolaşma başlayacak; özellikle Güneydoğu bölgemizde yoğunlaşacaklar. Bu safhadan sonra akademik yapılanma süreci gelecek. Bazı rektör atamalarıyla birlikte, örgütle bağı olan akademisyenler – profesör, doçent – üniversitelerde yer bulacak. Bu kişiler, sahte bir Kürt tarihi kurgulayıp bu doğrultuda tezler yazacak ve bunlar Türk milletine benimsetilmeye çalışılacak.
Bir sonraki adımda, ilköğretimde Kürtçe dil eğitimi talep edilecek. Ardından Kürtçe’nin Türkiye’de ikinci resmi dil olarak tanınması gündeme gelecek. En nihayetinde ise özerklik çağrısı yapılarak Türkiye’nin bölünmesi hedeflenecek.
Tüm bu senaryonun gerçekleşmeme ihtimali, gerçekleşme ihtimalinden daha düşük.
0 notes
Text
Doldur Boşalt
Doldur Boşalt
Doldur boşalt sistemi, atış eğitimi sırasında cephane tasarrufu sağlar ve güvenlik prosedürlerini öğretmek için kullanılır. Özellikle yeni başlayanlar için kritik olan bu yöntem, silah kontrolü ve güvenli taşıma pratiği kazandırır. Gerçek atış yapmadan önce doğru teknikleri öğrenmek, olası riskleri azaltır. “Usta nişancı, silahını değil bilgisini konuşturur.”
0 notes
Text

Alıntı Nutuk'un hemen ilk sayfalarından
Mustafa Kemal, yüz yıl önce memleketin durumunu tasvir ediyor. Tasvir ettiği günlerle farklar benzerlikler ayrı konu.
Ölüm yıldönümü münasebetiyle biraz Atatürk yazacağım.
---
Biz de çoçukken 10 kasımlarda - bazen kar bile yağardı - soğuk havalarda tören yapardık ve Atatürk'ü anardık. Zorunlu anma. O zorunlu anmalar Mustafa Kemal'i taşlaştırmak isteyenlerin marifetiymiş sonradan anladım.
Memlekete en çok Atatürk büstünü kim dikmiş biliyor musunuz?
Atatürk'ün bütün hedeflerine cepheden karşı olan Demokrat Parti yani Menderes.
Otoriterliğin zorunlu sonucu münafıklıktır. Münafıklık: olmadığın halde bir dindenmiş gibi görünmek.
Mustafa Kemal de öyle bir otoriteydi ki, pek çok kimse ve siyasi akım Atatürkçü olmadığı halde Atatürkçü görünmek zorunda kalmış.
Bu durum bu güne kadar da devam etti, ediyor.
Mustafa Kemal'in her yaptığına karşı olan, kendilerini O'nun yaptığı her şeyi yıkmakla görevli sayan bir takım zevatın ağızlarında bu gün Atatürk olacak.
Başta bu günkü Chp...
Saysak içinden kaç tane gerçek Atatürkçü çıkar?
12 Eylül'ün Amerikancı generalleri bile devleti yıkarken, cumhuriyeti yıkarken, demokrasiyi yok ederken, yurtsever gençliği düşman gibi imha ederken, zindanlara doldururken, Atatürk Atatürk diyorlardı. Çünkü çok kullanışlı bir maske ama tek maske değil. Yabancı devletlerin kiralık taşeronları da bu gün sosyal medyada profiline bayrak resmi koyup her türden vatan hainliğini serbestçe yapıyor. Bir sürü sembol bir sürü örnek var.
Bir münafıklar cennetinde yaşıyoruz.
Bu münafıklıkları herkes kötü niyetle yapmıyor. Bu daha kötü aslında. Kafası karışık halk. Her türden yönlendirmeye açık. Son dönemde sosyalistlerin her milletten sığınmacılara kucak açması gibi. Hepimiz kardeşiz ayağına yetmiş iki milleti buraya doldur. Onlarında ilk işi poligonlara koşup silah eğitimi almak olsun.
Akla durgunluk verecek olaylar.
---
Spekülasyon olacak ama Mustafa Kemal ilerde yapacaklarını söyleyerek şu sayfada bahsettiği halktan oy istese bence yüzde bir oy bile alamazdı.
Kurtuluş savaşı başlatacam, Cumhuriyeti kuracam, Saltanatı kaldıracam, halifenizi ülkeden kovacam, padişahlık olmayacak, harflerinizi değiştirecem, kılık kıyafetiniz değiştirecem, kafanızdan fesi sarığı söküp attıracam, kadınları erkeklerle eşit edecem vs vs dese... yüzde bir oy bile alamazdı.
İlk serbest seçimlere 1950'de iktidarın el değiştirdiği seçimlere % 39 oy bıraktı Chp'ye miras.

Seçimlere kadar geçen 25 yılda Cumhuriyet yaptıkları için halkın rızasını almış. Yaparken halka sormamıştı ama yaptıklarıyla kendi vatandaşını yaratmış. Yüzde bir bile etmeyecek olan oyunu yüzde kırklara çekmiş. Büyük başarıdır.
Dış destekli işbirlikçiler, sağdan soldan hain sürüsü bu aydınlanma devrimlerini yüz yıldır silmeye çalışıyorlar. Aralıksız yüz yıldır.
Kabul etmek zorundayım ki epeyce de başarılı oldular.
Ben en azından çocukluğumu- gençliğimi ilkel-bağnaz bir Ortadoğu devletinde değil de bir Avrupa ülkesinde yaşadığım için kendisine, aydınlanma devrimlerinde emek veren herkese, bilinçli olsunlar olmasınlar, bağımsız bir ülke olmamız için hayatlarını feda eden bütün askerlerimize müteşekirim.
0 notes
Text
Cumhuriyetin 101. Yılında Bursa'da 101 çocuğun yüzü gülecek
https://pazaryerigundem.com/haber/189703/cumhuriyetin-101-yilinda-bursada-101-cocugun-yuzu-gulecek/
Cumhuriyetin 101. Yılında Bursa'da 101 çocuğun yüzü gülecek
TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Türk Anneler Derneği Bursa Şubesi, Bursa Barosu ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ortaklığında Cumhuriyet Bayramı Konseri düzenlendi. Konserden elde edilen gelir ile 101 çocuğun yüzü gülecek. Bu çocuklara eğitim desteği sağlanacak.
İlker TÜRKER / HERKES DUYSUN
BURSA (İGFA) – Tayyare Kültür Merkezi’nde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 101. Yılında 101 çocuğa eğitim katkısı verilmesi amacıyla düzenlenen konsere, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanvekili ve BESAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Orkun Gazioğlu, TMMOB Mimarlar Odası Bursa Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun, Türk Anneler Derneği Bursa Şubesi Başkanı Yasemin Mutlu, akademik odaların temsilcileri ve Bursalı müzik severler katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 101. Yılını anlamlı bir etkinlikle kutlamaktan dolayı mutlu olduklarını söyleyerek, “Cumhuriyet, ağır bedeller ödenerek kazanılmış bir istiklal mücadelesinin sonucunda Türk milletine armağan edilen yeniden doğuşun simgesidir. Türk milletinin hürriyet ve eşitliğini savunan cumhuriyet, tüm düşmanlarına rağmen sarsılmadan yüzyıllarca ayakta kalacaktır” dedi.
Konser geliriyle 101 çocuğa eğitim katkısı sağlanacak böyle bir programın paydaşı olmaktan gurur duyduklarını belirten Başkan Şirin Rodoplu Şimşek, “Fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür nesillerin yetişmesini sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bizlere bu vatanı armağan eden tüm silah arkadaşlarını rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz. Cumhuriyetimizin 101. Yılında; başta çocuklarımız ve kadınlarımız olmak üzere tüm milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet bayramını kutluyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun ise cumhuriyetin özellikle çocukların geleceğinin şekillendirilmesinde önemli bir kazanım olduğundan bahsetti. Cumhuriyetin 101. Yılını anlamlı bir etkinlikle kutladıkları için memnuniyet duyduklarını söyleyen Başkan Av. Metin Öztosun, cumhuriyetin ilelebet yaşayacağını vurgulayarak Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andıklarını ifade etti.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanvekili Mustafa Orkun Gazioğlu da çocukların Türkiye’nin geleceği olduğunu belirterek, cumhuriyetin 101. Yılında 101 çocuğa eğitim katkısı verilmesinde paydaş olmalarının önemine değindi. Bursa Barosu ile birlikte çocuk ve kadınların korunmasına yönelik imzaladıkları protokolün önemli bir adım olduğunu aktaran Mustafa Orkun Gazioğlu, konsere destek veren herkese teşekkür etti.
Türk Anneler Derneği Bursa Şubesi Başkanı Yasemin Mutlu ise çocukların eğitimi için tüm paydaşlarla el ele verdiklerini belirterek, “Türk Anneler Derneği 1959 yılında kurulduğundan bu yana 60 şubesiyle çocuklara eğitim bursu sağlıyor. Cumhuriyetimizin 101. Yılında 101 çocuğumuzun elini tutacağız onların hayatına dokunacağız. Konsere gelerek destek veren tüm Bursalılara gönülden teşekkür ediyorum” dedi.
Konuşmaların ardından T.C. Turizm ve Kültür Bakanlığı sanatçısı Nalan Höke’nin yönetimiyle BAOB Akademik Oda Üyeleri Türk Sanat Müziği Topluluğu, Bursa Barosu Pop/Rock Müzik Grubu ‘ESAS’ ile Türk Anneler Derneği Üyelerinin sahne aldığı konser gerçekleştirildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
DMY Felsefe yeni yazı
DMY Felsefe, yeni felsefeler :) : https://www.dmy.info/1-egitimde-iktidarin-rolu/
1- Eğitimde iktidarın rolü

Güç olmazsa el çalışmaz. Kim zayıf olanı örnek alır? Kişinin davranışını değiştirmek için güçlü olmak gerekir. Güç fiziksel veya silah gücü olmayabilir, bilginin gücünün de temeli savaşmak ve arzularına ulaşmaktır. Bilginin savaşmak için üretildiğini göz ardı edenler kötü niyetli kişilerin elinde masum işler yaptıklarını sanırlar. Temelimiz canlılık, canlılık ise bir kendi başınalıktır. Büyük canlılık okunun uçlarında evreni delip geçen bir girişim içindeyizdir. Hoş görünmese de eğitim politik bir kurumdur ve her türlüsü güç gerektirir. Kim güçlüyse onun eğitimi geçer. İktidar eğitimin baş öğretmenidir. Güç mücadelesi ilk canlı hücrelere kadar takip edilebilir. Canlılık çevreyi araçsallaştıran, bir anlamda politikleştiren spekülatif bir durumdur.
0 notes
Text
"Concealed Carry"nin Tarihi
Concealed carry, şehirleşme ile paralel olarak evrilmiş bir kavramdır. Amerika'nın ilk dönemlerinde gizli taşıma normal değil, anormal olandı; hatta sahtekârlık veya suç niyetiyle ilişkilendirildiği için sıklıkla şüpheyle görülüyordu. Özellikle meşru müdafaa ve avlanmanın günlük meseleler olduğu sınır bölgelerinde ateşli silahları açıkça taşımak daha yaygındı.

Tabii, kentleşme arttıkça kamusal alanlarda silah taşımaya yönelik tutumlar da değişmeye başladı. Bazı eyaletler ve şehirler, gizli silahların taşınmasını kısıtlayan yasalar uygulamaya başladı. Örneğin, Kentucky 1813'te gizli taşımaya karşı ilk yasalardan birini çıkardı. Bu, kamu güvenliği ve şiddet potansiyeli konusundaki artan endişeyi yansıtıyordu.
Ancak İç Savaş'tan sonra ABD, özellikle Güney'de ve genişleyen batı sınırında, bir toplumsal karışıklık ve şiddet dönemi yaşadı. Bu süre zarfında birçok eyalet, ateşli silahların taşınmasını düzenleyen ve genellikle gizli silahlara odaklanan yasalar çıkardı. Bu yasalar bazen özellikle Afrikalı Amerikalılara ve diğer azınlık gruplarına karşı seçici olarak uygulandı.
1900'lerin başlarında kentsel alanlar büyümeye devam ettikçe ve suç daha fazla endişe verici hale geldikçe, gizli taşıma konusunda daha fazla kısıtlamalar görüldü. New York gibi eyaletler, gizlenebilecek kadar küçük bir ateşli silaha sahip olmak veya taşımak için ruhsat gerektiren 1911 Sullivan Yasası gibi katı silah kontrolü yasalarını kabul etti. Bu, ABD'deki ilk önemli silah kontrol yasalarından biriydi.
Daha sonra, 1968 Silah Kontrolü Yasası yürürlüğe girdi. Kennedy gibi önde gelen isimlerin öldürülmesinin ardından Kongre, 1968 Silah Kontrolü Yasası'nı kabul etti. Bu yasa, eyaletler arası ateşli silah ticaretini de düzenledi.
1970'ler ve 1980'lerde ise gizli taşıma konusundaki tartışmalar yoğunlaşmaya başladı. Pek çok eyalette, yerel yetkililerin gizli taşıma izinleri verip vermeme konusunda takdir yetkisine sahip olduğu yasalar vardı. Bu durum, tutarsız uygulamalara yol açtı. Bu nedenle, yetkililerin belirli kriterleri karşılayan başvuru sahiplerine izin vermesinin zorunlu olacağı düzenlemeler savunuldu.
1980'lerden itibaren eyaletler, gizli taşıma yasalarını benimsemeye başladı. Florida, 1987'de diğer eyaletler için model teşkil eden dönüm noktası niteliğindeki bir yasayı geçiren önemli bir oyuncuydu. Bu kanunlara göre, başvuru sahibinin yasal gereklilikleri (kontrollerden geçmek ve eğitimi tamamlamak gibi) karşılaması durumunda, kendisine gizli taşıma izni verilmesi gerekmekteydi.
1990'ların sonlarına gelindiğinde, birçok eyalet benzer yasalara geçti ve hatta bazıları, gizli ateşli silah taşımak için herhangi bir izne gerek olmayan "anayasal taşıma" yasalarını kabul etti. Gizli taşıma haklarını genişletme eğilimi 21. yüzyılda da devam etti ve daha fazla eyalet kısıtlamaları gevşetti.
District of Columbia v. Heller (2008) ve McDonald v. Chicago (2010) davaları, gizli taşıma yasalarını etkileyerek bireysel silah taşıma hakkını güçlendirdi. Buna ek olarak, federal hükümet nitelikli kolluk kuvvetlerinin ülke çapında gizli silah taşımasına izin veren 2004 tarihli LEOSA gibi kanunları yürürlüğe koydu.
İşte ABD'deki concealed carry olayı, böyle dolambaçlı bir yolculukla evrilmiş ve bugünlere gelmiştir.
0 notes
Text
0 notes
Text

Üniversitede Tıp Eğitimi
✍🏻 Kemalist İlkay - Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/universitede-tip-egitimi/
Geçen hafta, saygıdeğer bir dostumla sohbet ederken konu Türkiye’deki eğitime geldi… Bir üniversitede Jinekoloji derslerine giren bir profesör arkadaşı, okulda her geçen yıl Türk öğrenci sayısının azaldığını belirttikten sonra; ders verdiği sınıfların Afganistan ve Suriyeli sığındırılmış uyruklu öğrencilerle dolu olduğunu söylemiş.
Bu sığındırılmış kişilerin bilgi seviyelerinin çok düşük olduğunu, Türkçeyi anlamadıklarını geleceğin Türkiye’sinde bu insanların toplumda onulmaz acılara neden olacağını belirtmiş.
İşin daha da kötüsü, bu öğrencilere verilecek olan notların yüksek tutulması yönergelenmiş!
Yeterli Tıbbi bilgeden yoksun bu insanlara doğumevlerinde görev verilecek…
Diğer üniversitelerde de aynı durumda söz konusu!..
Çocuk tecavüzü ya da evliliğinin olağan karşılandığı bir kültürden gelip ülkemizde, hukuk eğitimi alan bir sığındırılmış hukukçulara mı ADALET teslim edilecek?
Polis Okulundan mezun olduktan sonra eline silah verilecek olan binlerce insanı görevlendirip sokaklarda güvenlik sağlayacak; öyle mi?
60 Yıldır yurtdışında yaşayan Türk kökenli vatandaşların yüzde kaçı bu makamlara gelebildi, hiç araştırıldı mı?
Türk toplumunun genetik yapısıyla oynanılıyor. Türk siyasetinin göbeğinde oturan saylavlar ve bürokratlar satın alınmış…
Emperyalist güçler bizi onların aracılığıyla yok ediyor!
Bugünden keskin önlemler alınmazsa, çok değil 10 yıl sonra sokakta Türkçe konuşan yurttaşlarımız dövülecek, şiddete uğrayacak…
Kendilerine kurtarılmış mahalleler kuran SIĞINDIRILMIŞ bu insanlardan ivedilikle kurtulmak için kitlesel direnişler göstermeliyiz.
Ülkemizi babasının tapulu arazisi gibi gören İslamcı faşist, neo liberal soytarıların karşına dikilmek için Atatürkçüler, gerçek sosyalistler, yurtseverler bir araya gelmeli…
Kemalist İlkay – Anıl Güven
0 notes
Text
Yoruldum yemin ederim orospu çoçuğu çıkmanızdan yoruldum en çok da
Beni kullanmanızdan yoruldum
Çıkarlarınızdan
En ufak ilgisiz davrandığım da bir şeytana dönüşmenizden yoruldum
Güvenmeyi siktir et artık ya valla sapladığınız bıcakları gösterip bir de yüzsüzce gülmenizden ve hiç bir şey olmamış gibi davranmanızdan yoruldum
Ben size ne küfür etsem az amk
Başınıza gelen herşeyi hak ediyorsunuz
Ve biliyor musunuz
Artık Sikimde bile değilsiniz
Canımdan can söker
Kendi kafama sıkarım
Yine de sizlere günahımı dahi vermem artık
Canımı yakanların canı yandığında kılımı kıpırdatmam artık
Çıkarlarınızdan görebilseydiniz biriniz lan biriniz
O bencilliğinden bir saniye vazgeçseydi
Eğer ,
sizin için dünyayı alt üst edebilceğimi kanımın son damlasına kadar sizi koruyacağımı tüm benliğimi size vereceğimi canınızı acıtanın canını alacağımı görecektiniz bu siktiğimin hayatında nasıl sevilir onu görecek olduğunuz konumdan milyonlarca kat iyi seviyeye sizi nasıl getireceğimi görecektiniz
Sizler verdiğim içten sevgimi ve değeri
Görecektiniz
Ama ne yazıkki sizler
O kadar bencilsiniz ki
Herkesi kendiniz gibi sanıp en ufak şeyde özellikle sizlerin yaptıkları yanında bir hiç sayılacam şeyler için beni bencillikle ve eksikliklerle suçladınız
Ve kullanmaya kalktınız ne için
Ha? Orospu çocuğu çıkarlarınız için
Ne geçti peki elinize
Benim size bir süreliğine sağladığım
Ve bundan sonrasında zerresini göremeyeceğiniz imkanlarım için
En büyük hatanız da beni küçük görmek oldu
Yaptığım şeylere rağmen o küçük beyninizr bunu nasıl inandırdınız anlamış değilim ama msşsösisösğsçzğsösisözğsçais
Şimdi oturup izleyeceksiniz bir kadın neler yapabilir
Ece (sokak kızı nasıl Türkiye'nin en büyük karma motor çetesini kuruyor
İZLEYİN ŞİMDİ Ece nasıl dünyanın her yerine kendi ürettiği zehir içeren silah imalatını yapıp bunu devlete MİT e FBI ya üretiyor
İZLEYİN şimdi Ece nasıl kendi uyuşturucusunu üretiyor
İZLEYİN ŞİMDİ NASIL MOTOR ÇETE KURULUR NASIL SİLAH DÖVÜŞ EĞİTİMİ VERİLİR NASIL ASKER YETİŞTİRİLİR NASIL SAYGI KAZANILIR NASIL BİR KADIN ÇETE YÖNETİR NASİL RED DEVİL'SI, ANATOLİAN SOLDIERS İ ANATOLİAN TİGERSİ VE EN ÖNEMLİSİ ARKAMDA DİMDİK DURAN NECATİ ARABACIYI YANİ HELS ANGELS İ NASIL ALDIĞIMI CEHENNEM MELEKLERİNİN NASİL MELEĞİ OLDUĞUMU İZLETİCEM SİZLERE KENDİ YAZILIM ŞİRKETİNİ NASİL KURUCAM İZLEYİN DEVLETİ NASIL ARKAMA ALIYORUM İZLEYİN
KENDİ KANIMDAN PANZER YAPIP NASIL DOKUNULMAZLIK ALACAĞIMI İZLEYİN AVUKATLIK OKUYUP NASIL KIDEMLİ HALE GELECEĞİMİ İZLEYECEĞİM VE BUNLARI YAPARKEN TEK BAŞİNA BİR KADIN OLARAK ÇEVREMİN SAYGISI KORKUSU VE MİNNETLE YAPTIKLARINI İZLEYECEKSİNİZ VE SİZLER YANIMDA BİR YERE SAHİP OLMAYACAKSINIZ SIRF BU GÜN BANA YAPTIĞINIZ SAYGISIZLIKLAR KAHPELİKLER OROSPU ÇOCUKLUĞU YAPTIĞINIZ BENİ KULLANDIĞINIZ VE BENCİLLİK LERİNİZ YÜZÜNDEN SADECE İZLEYECEKSİNİZ NE ENGEL OLACAK GÜCÜNÜZ OLACAK KARŞIMDA NE DE SEVİYENİZ BANA YAKIN OLACAK SEFİL İT SÜRÜSÜ OLARAK KALICAKSINIZ
NEDEN Mİ
ÇÜNKÜ SİZDEN TEK BİR ŞEY İSTEDİM VE SİZ BUNU HİÇ ANLAMADINIZ SADECE YANIMDA OLUN İSTEDİM BENİ SEVMEYİN SİZE VERDİĞİM DEĞERİ VE EMEĞİMİN İLGİMİN KARŞILIĞINI VERİN Kİ BEN SİZE NASİL İYİ GELİYORSAM BANA DA İYİ GELİN BENDE SİZLERE DÜNYAYİ VERİYİM İMKAN VERIYIM SAYGI VERİYİM DOKUNULMAZLIK GÜÇ VERİYİM AMA SİZ SEFİLLER KENDİNİZLE O KADAR İLGİSİNİZ VE OLMAYAN GÜCÜNÜZÜ VE BEYNİNİZİ BİR BOK ZANNEDİYORSUNUZ BU YÜZDEN DE BENİ PLANLARIMI YAPABİLECEKLERİMİ HİÇ FARK ETMENİZ Kİ İNSANLARI NASIL PARMAĞIMDA OYNATTIĞIMA İSTEDİKLERİMİ NASIL KOLAYLIKLA ELDE ETTİĞİME KAFAMA KOYDUĞUM HERŞEYİ YAPTIĞIMA ŞAHİT OLMANIZA RAĞMEN SİZLER BENİ TANIMAK İSTEMEDİ MERAK ETMEDİ HEDEFLERİMİ NASIL EĞLENCELİ BİLGİLİ YETENEKLİ ÇALIŞKAN OLDUĞUMU GÖRMEDİ KENDİNİZLE BU KADAR İLGİLENMEYİ VE BİR SİKE YARAMAYAN EGONUZU BEN BİLİYORUM HAVALARINI BİR KENARA ATAMADI BİRİNİZ BİLE KOMİK OLAN DA BU BU YÜZDEN HAYATINIZDA ASLA BENİM GİBİ BİRİNİ BULAMACAK VE BANA MUHTAÇ OLACAKSINIZ AMA SİZLERE ECEM BERFİN ÇETİN'İN NASIL ALİNA LARA GENCAY'A DÖNÜŞTÜĞÜMÜ İZLEYECEĞİM VE SİZLER ECEM DİYE SAYIKLIYOR OLACAKSINIZ ÇÜNKÜ LARA'NIN SİZE ASLA ACIMASI SEVGİSİ OLMAYACAK İŞTE TAMDA O AN SİZLER BENİMLE VE YAPABİLECEKLERİMLE TANIŞACAKSINIZ BENİM DEVRİM BAŞLADİ OĞLUM SİZ ŞİMDİ YARRA YEDİNİZ İŞTE CEHENNEM MELEĞİNİ NASIL YARATICAM SİZLERE DÜNYADA CEHENNEMİN NE KADAR SOĞUK OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİCEM BENİ YANLIZ BIRAKTIĞINIZ SEVGİSİZ BIRAKTIĞINIZ GÜVENSİZ BIRAKTIĞINIZ DEĞERSİZ HİSSETTİRDİĞİNİZ CANIMI YAKTIĞINIZ AĞLATTIĞINIZ KALPSİZLEŞTİRDİĞİNİZ KIRDIĞINIZ HER PARÇAMLA KESİCEM NEFESİNİZİ SOĞUK CEHENNEM YARATICAM SİZLER İÇİN ÖZENLE VE EN ACIMASIZ OLDUĞUNDAN EMİN OLMADAN DA BIRAKMAYACAĞIM.
0 notes
Text
(Sahne: Arka bahçedeki derme çatma kulübe, Paşa eski bir dürbünü ters tutmuş, Hippi heyecanla Rick’e sorular yağdırıyor.)
Hippi (ağzı açık, gözleri parlıyor): “Rick… sen… gerçekten silah mı kullanıyorsun? Yani… gerçek silah mı?!”
Rick (omuz silkerek, soğukkanlı bir ifadeyle): “Silah mı? Bu biraz neye ‘silah’ dediğine bağlı.”
Paşa (hemen araya girer, parmağını kaldırır): “Rick bir keresinde sadece bir zeytin çekirdeğiyle tost makinesini çalıştırmıştı. BENCE BU BİR SİLAHTIR!”
Hippi (şaşkınlıkla): “Nasıl yani? Zeytinle?!”
Rick (ciddi bir tonla): “Odaklanma, denge ve... doğru açıyı bulursan her şey silahtır. Kurşun? Gerekmez. Kaşık bile yeterli olur.”
Paşa (başını sallar): “Hatırlıyorum… bir keresinde Rick, sadece bakışıyla drone düşürmüştü!”
Hippi (hayranlıkla): “Ayy Rick… sen… çok garipsin ama karizmatiksin de…”
Rick (soğukkanlılıkla): “Tehlike geldiğinde düdüklü tencere de silahtır, Hippi.”
Hippi (panikler): “Ben… ben tencereyi geri koyayım o zaman.”
İstersen Rick’in silah eğitimi aldığı absürt bir “gizli ajan” sahnesiyle devam edebiliriz — mesela Paşa’nın "taktik mısır patlatma kampı"ndan kaçtıkları o efsane gün?
4 notes
·
View notes
Text
ŞEBEKECELL 1. 5. Mâide Sûresi 120 97. Kadir Sûresi 5 105. Fîl Suresi 5 111. Tebbet Suresi 5 113. Felak Suresi 5 * § 5. Mâide Sûresi - 110 . Ayet 18. Kehf Sûresi - 110 . Ayet 110. Nasr Suresi فِي الْمَهْدِ لْ L'a'm مَ M'İ'M دِ D'a'l هْ 'H'e Yeniler meydanda şehit'te arapça. Ordusu olacağı söylentisi bir kişi olsa gerek ! Silah eğitimi almış birnevi sınırsız kaçtane rh|R . r üretme hakkı, r azap , hR 2.kanaldan sonra 3 Cumhur CuEhur M3Em"ehdi ! "iİ" Devir çağ Dünya zenginliği bizde oralarda olsak buralar ne olacak ! pREmieR" Daldan ağaç olur ağaçtan dal olur. Ülke ağaca benzer ağaç olmassa dal olmaz.Nice ler lar karanlık gece ışık gündüz. 7" T' Mucit Kabul edilmiş taşır taşır, t' kılıca benzer harftir,alfabeyi,kelimeleri temsil eder onunla savaş demek alfabeyi kullan demek mucit eserlerini kaydeder. Fil Suresi فال ساراسا Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? ﴾1﴿ " Gündüz geceden gecede gündüz Ney dünyadan deyil O'dan uzaya kimin hükmü sözü geçer Fil'de ruh var değerli bir doğa canlısı. 2. 13. Ra'd Sûresi - 43 . Ayet 60. Mümtehine Sûresi 13 * 13. Ra'd Sûresi - 43 . Ayet 43. Zuhruf Sûresi شَهٖيد 3. 14. İbrâhîm Sûresi - 52. Ayet 61. Saff Sûresi 14 * 14. İbrâhîm Sûresi 52 52. Tûr Sûresi 68. Kalem Sûresi 52 69. Hâkka Sûresi 52 لِلنَّاسِ 4. Fâtiha Sûresi - 7 . Ayet 7.A'râf Sûresi 107. Maûn Suresi - 7 . Ayet + اَنْعَمْتَ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. ﴾6-7﴿ Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız. ﴾103﴿ Gaza"b" Uyumluya uğramışlar. Resul Seçkinleri Rüzgar Eser Varlığı etkilidir. - ٥٦٧٨ صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ Beden Dili Yok . 5. 3. Âl-i İmrân Sûresi 200 103. Asr Sûresi 3 108. Kevser Suresi 3 110. Nasr Suresi 3 + - وَرَابِطُوا , 6 4. Nisâ Sûresi 176 106. Kureyş Sûresi 4 112. İhlâs Sûresi 4 7. 6. En'âm Sûresi 165 109. Kâfirûn Sûresi 6 114. Nâs Suresi 6 8. 8. Enfâl Sûresi 75 94.İnşirâh Suresi 8 95.Tîn Sûresi 8 98. Beyyine Suresi 8 99. Zilzâl Sûresi 8 102. Tekâsür Suresi 8 * 8. Enfâl Sûresi - 75 . Ayet 39. Zümer Sûresi - 75 . Ayet 75. Kıyâmet Sûresi 9. 9. Tevbe Sûresi 129 104. Hümeze Suresi 9 10. 10. Yûnus Sûresi 109 109. Kâfirûn Sûresi 6 11. 11. Hûd Sûresi 123 62. Cuma Sûresi 11 63. Münâfikûn Sûresi 11 12.. 12. Yûsuf Sûresi 111 65. Talâk Sûresi 12 66. Tahrîm Sûresi 12 * 12. Yûsuf Sûresi 111 17. İsrâ Sûresi 111 111. Tebbet Suresi 13. 15. Hicr Sûresi 99 91. Şems Suresi 15 * 15. Hicr Sûresi 99 99. Zilzâl Sûresi 14. 17. İsrâ Sûresi 111 86. Târık Suresi 17 15. 18. Kehf Sûresi 110 49. Hucurât Sûresi 18 64. Tegâbün Sûresi 18 16. 19. Meryem Sûresi 98 82. İnfitâr Suresi 19 87. A'lâ Sûresi 19 96. Alak Suresi 19 * 19. Meryem Sûresi 98 98. Beyyine Suresi 8 & § 1. Fâtiha Sûresi 7 7. A'râf Sûresi 206 107. Maûn Suresi 7 * 7.A'râf Suresi - 75 8. Enfâl Sûresi - 75 . Ayet 39. Zümer Sûresi - 75 . Ayet 75. Kıyâmet Sûresi وا لِمَنْ ـم Mim ـن Nun
0 notes
Text

YOUTH OF MAY // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 8,4 Benim Puanım: 5
Drama: Youth of May (English & literal title)
Hangul: 오월의 청춘
Director: Song Min-Yeop
Writer: Lee Kang
Date: 2021
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Do-Hyun, Go Min-Si, Lee Sang-Yi, Keum Sae-Rok, Kim Won-Hae, Eom Hyo-Seop
2021 KBS Drama Awards - December 31, 2021
Best Actor (Lee Do-Hyun)
Excellent Actress (Go Min-Si)
Best Supporting Actress (Keum Sae-Rok)
Best Youth Actor (Jo Yi-Hyun)
Best Couple Award (Lee Do-Hyun & Go Min-Si)
Dizi 12 bölümden oluşan zırıl zırıl bir dramı konu alıyor. Herkesten özür dileyerek ve tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki hiç bana hitap etmedi. Öyle ki, izlerken ruhum daraldı, ufunetler bastı. Bir türlü “evet bu” diyeceğim noktaya gelemedim. Bunaldım, üzüldüm, daraldım, sıkıldım. Aslında daha en başından mutsuz sonla biteceği belli olan birçok dizi izledim. Hiçbiri bu kadar gırtlağıma yapışmamıştı. Silah zoru ile izledim desem yeridir. Hiçbir yerde olumsuz eleştirisi olmayan ve puanı oldukça yüksek olan bu dizi için bu şekilde yorum yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm.
Dizi 1980 yılının Mayıs ayında meydana gelen Gwangju Ayaklanmasını konu alıyor. Öncelikle bu diziyi izleyecekseniz çok kısa da olsa Gwangju Ayaklanması ile ilgili yazıları okursanız, izlemesi belki bir nevi daha kolay olur. Aslında birazcık bizim tarihimizde yaşanan 1980 öncesi Türkiye'si sağ-sol olaylarını anımsatıyor. Hwang Hee-Tae (Lee Do-Hyun), çok zeki bir Tıp öğrencisidir. Hemen hemen hiçbir konudan hoşlanmaz. Hayatını ‘Ön yargıya karşı bir savaşçı’ olarak tanımlar. Oyuncuyu ilk Hotel Del Luna’da izledim. Dizi içinde başka diziye spoiler vereceğim ama benim için kendisi Hotel Del Luna’nın ateş böceğidir. Hala gıyabında konuşurken ateş böceği diye bahsederim. Sonradan kendisini Sweet Home dizisinde de izlediğimden burada görmek benim için tanıdık bir yüz oldu. Karakterimiz bekar bir annenin çocuğu. Hayatı etrafındakilerin ön yargılarını kırmaya çalışmakla geçtiğinden misyonu da ön yargılar ile savaşmak. Bu savaş uğruna hep en çok çalışan, en başarılı olan kişi olmak zorunda kalmış. Ve neticesinde birincilik ile bitirebileceği Tıp okulunu hobisini bahane ederek uzatmıştır.
Lee Soo-Ryeon (Keum Sae-Rok ) ise zengin bir ailenin hukuk okuyan kızıdır. Ülkenin karışık olduğu bu dönemde üniversiteli öğrenciler komünist ilan edilmektedir. Soo-Ryeon ise darbeci yönetime karşı gelip protestolarda en önde yer alır. Ailesi onu bir an önce evlendirmek istese de asla evlenmek istemez. Karıştığı protestolardan biri artık bardağı taşırınca babası ona görüşmesi için birini ayarlar.
Kim Myung-Hee (Go Min-Si), Soo-Ryeon’un fakir arkadaşıdır. Üç yıldır hemşirelik yapan naif, sakin bir kızcağızdır. Eğitimi için paraya ihtiyacı vardır. Bu nedenle de izdivaç buluşmasına para karşılığında arkadaşının yerine gitmeyi kabul eder. Amaçları basittir, buluşma sırasında uygunsuz davranacak, ilişki başlamadan karşı tarafın olumsuz yorum yapmasını sağlayacaktır. Buluşacağı kişi ise Hee-Tae’dir. Hesaba katmadıkları şey ise Hee-Tae’nin daha önce onu görmüş ve görür görmez aşık olmuş olmasıdır.
Lee Soo-Chan (Lee Sang-Yi) ise Soo-Ryeon’un abisidir. Fransa’dan yeni dönmüştür ve uzun süredir Kim Myung-Hee’ye ilgi duymaktadır. Yani kendisi dizideki ilişkilerin kör düğüm olması için gereken son düğümdür. Oyuncuyu Hometown Cha-Cha-Cha da ikinci erkek rolünde izlerken baya keyif almıştım. Bu dizide de yine aynı rütbesini koruyarak kariyerine devam ediyordu.
Şimdi bu noktada, diziye ilk başladığımda bana hissettirdiği şey “Business Proposal” dizisinin o eğlenceli havası oldu. Biraz eğlenceli biraz gergin bir aşk izleyeceğimizi düşündüm. O kadar yanılmışım ki… Bütün bu hissiyatım 2.bölümde su balonu gibi patladı. Bir anda dizisinin havası sanat filmlerinin o ağır melodramatik rengine büründü.
Lee Do-Hyun ve Go Min-Si ; “Sweet Home” dizisinde abi kardeş rolünde olmalarına rağmen bu dizide umutsuz aşık rolünü sırıtmamışlardı. Gel gelelim dizi her bölüm o ağırlaştırılmış havasını arttırmaya devam ettiği için ben çöktükçe çöktüm. Olaylar derinleşti, savaş çirkinleşti. İnsanların mücadeleleri alevlendi. Masum insanların çaresizlikleri yuvarlana yuvarlana büyüdü. Bütün olayların ortasında yanlışlıkla bir araya gelmiş bir çift olarak kaldılar. Hakkını arayan masum insanların katledilmesi bende üzüntüden çok buhrana neden oldu. Dizide çekilen sahnelerin bir çoğu tarihte günümüze ulaşan fotoğraflardan sahnelenmiş. Belki kendi tarihimiz olmadığı için bilmiyorum, bizim olaylarımıza bu kadar benzemesine rağmen ben ağlayamadım.
Ve mutsuz son tabi ki… yani bunu spoiler olarak düşünemezsiniz bile, çünkü zaten ilk bölüm bittiğinde bu dizinin gidişatının hiç mutlu olmadığını herkes anlıyor. Günün sonunda özetlersek, diziyi kimseye önermem. Benim için kötü bir tecrübeydi.
The drama consists of 12 episodes filled with intense, heart-wrenching drama. I apologize to everyone, but I can honestly say it didn’t resonate with me at all. Watching it made me feel suffocated and overwhelmed. I never reached a point where I could say, “Yes, this is it.” Instead, I felt bored, sad, and confined. I’ve watched many dramas that were clearly heading for an unhappy ending, but none of them gripped me by the throat like this one did. It felt like I was forcing myself to watch it at gunpoint. I’m sorry to say this about a drama that has no negative reviews and a high rating, but I had to be honest.
The drama revolves around the Gwangju Uprising that took place in May 1980. If you plan to watch this, I recommend reading a bit about the Gwangju Uprising beforehand—it might make the experience slightly easier. It somewhat reminds me of the left-right conflicts in Turkey before 1980. Hwang Hee-Tae (Lee Do-Hyun) is a highly intelligent medical student who dislikes almost everything. He describes his life as “a warrior against prejudice.” I first saw the actor in Hotel Del Luna. I’ll give a spoiler here, but for me, he’s the firefly of Hotel Del Luna. I still refer to him as “the firefly” when talking about him. I later watched him in Sweet Home, so seeing him here felt familiar. His character is the child of a single mother, and his life has been spent breaking down the prejudices of those around him. His mission is to fight against these biases, which has led him to always strive to be the hardest-working and most successful person. As a result, he’s prolonged his medical studies, using his hobbies as an excuse, even though he could have graduated at the top of his class.
Lee Soo-Ryeon (Keum Sae-Rok) is the daughter of a wealthy family studying law. During this turbulent period in the country, university students are being labeled as communists. Soo-Ryeon stands at the forefront of protests against the coup regime. While her family wants her to marry quickly, she has no intention of doing so. After one of her protests pushes things too far, her father arranges a matchmaking meeting for her.
Kim Myung-Hee (Go Min-Si) is Soo-Ryeon’s poor friend. She’s a naive, quiet girl who has been working as a nurse for three years. She needs money for her education, so she agrees to go on a blind date in her friend’s place in exchange for payment. Their plan is simple: she’ll act inappropriately during the date to ensure the other party leaves a negative impression. The person she’s meeting is Hee-Tae. What they didn’t account for is that Hee-Tae has already seen her and fallen in love at first sight.
Lee Soo-Chan (Lee Sang-Yi) is Soo-Ryeon’s older brother. He’s just returned from France and has long been interested in Kim Myung-Hee. He’s the final knot needed to complicate the relationships in the drama. I enjoyed watching the actor in Hometown Cha-Cha-Cha as the second male lead, and here he continues his career at the same level.
At this point, when I first started the drama, it gave me the vibe of Business Proposal—a mix of fun and tension. I thought I was in for a lighthearted yet intense love story. How wrong I was… That feeling burst like a bubble by the second episode. The tone suddenly shifted to the heavy, melodramatic atmosphere of an art film.
Lee Do-Hyun and Go Min-Si, who played siblings in Sweet Home, managed to pull off their roles as hopeless lovers here without it feeling forced. However, as the drama continued to intensify with each episode, I felt more and more crushed. The events deepened, the conflict grew uglier, and the struggles of the people flared up. The helplessness of innocent people snowballed into something overwhelming. Amid all this chaos, the couple remained accidentally intertwined. The massacre of innocent people fighting for their rights didn’t just sadden me—it plunged me into despair. Many of the scenes in the drama were recreated from historical photographs that have survived to this day. Perhaps because it’s not part of my own history, even though it closely resembles events in my country, I couldn’t bring myself to cry.
And, of course, the unhappy ending… You can’t even consider this a spoiler because by the end of the first episode, it’s clear that this drama isn’t heading toward a happy conclusion. In summary, I wouldn’t recommend this drama to anyone. It was a bad experience for me.
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Youth of May#kdrama#dizi#inceleme#yorum#eleştiri#Lee Do-Hyun#Go Min-Si#Lee Sang-Yi#Keum Sae-Rok#Kim Won-Hae#Eom Hyo-Seop
1 note
·
View note
Link
Balistik ve Kalibre Eğitimi
Uzak mesafe silah sistemlerinin içinde en çok kullanılan kalibre şüphesiz 7.62x51mm NATO olarak da bilinen kalibre .308 Winchester’dır. Devamı için blogumuzu ziyaret edin: https://trajektor.com.tr/balistik-ve-kalibre
1 note
·
View note
Text

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bu ülkeyi ve cumhuriyeti kurdukları için onlara büyük minnet borçluyuz.
Cumhuriyet’imizin kurucularından Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü bu ülke için birçok fedakarlık yapmış ve kısa zamanda muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamız için önemli çalışmalarda bulunmuşlardı. Şüphesiz bunlardan en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti’ydi. İşgalin, yokluğun, sefaletin ve karmaşanın içinde kurulan Cumhuriyetimiz bize bırakılan en büyük miras. Bizim görevimiz ise unutmamak ve korumaktır.
29 Ekim 1923’de cumhuriyet ilan edildiğinde ülke yeni bir savaştan çıkmış, Osmanlı Devleti’nden kalan borçlar, aleyhimize olan anlaşmalar ve birçok karmaşa da kalmıştı. Mustafa Kemal Atatürk, devrimleri ve inkılapları ile eski yönetime bir sünger çekmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kısa vadede medeni ülkelerin seviyesine çıkarmakta büyük ve başarılı bir gayret göstermişti. Tabii yıkık bir ülkeden böyle bir başarı elde etmek hiç de kolay değildi.
Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk, İsmet İnönü’ye yazdığı bir mektupta durumun ciddiyetini ve de ne yapmamız gerektiğini anlatmış.
“Sevgili Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme! Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu.
Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60’ı geçiyor. Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var.
Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak,
,Yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu…
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!”
(Mektup, Turgut Özakman’ın yazmış olduğu ‘Cumhuriyet: Türk Mucizesi 2’ kitabından alıntıdır)
14 notes
·
View notes