Tumgik
#ayıp sözler
ilmiyyat1453 · 1 year
Text
"Konuşurken, sövme, yerme gibi fuhuş bildiren sözlerden kaçınmalıdır. Eğer fahiş olan, ayıp olan birşeyi söylemeye mecbûr ve muhtaç olursa, kinâye ve kapalı ifâdelerle anlatmaya çalışmalıdır. Mürüvveti gideren, kişiyi aşağılayan, kin ve düşmanlığı celb eden sözlerden ve huylardan kaçınmayı vâcib bilmelidir."
Celâleddîn Devâni (rahmetullâhi aleyh)
24 notes · View notes
anipopmek · 2 years
Text
Senin sevginde batsın, sinirinde batsın, egonda batsın, yalanlarında batsın, tipinde batsın, tribinde batsın, olmayan beyninde batsın son olarak Sende Bat, çamurun dibine kadar bat sevgilerle.
11 notes · View notes
cayircimengezegezeoy · 7 months
Text
“Günaydın. İnsan, batar. Sonra daha da dibe batar. Sonra çıkar, bir şekilde. Sonra bir daha... Olur, hayat böyledir, klişe sözler değildir bunlar, hakikattir. Sonra... Sonrasını Karasu söyler: "Gülümsüyorsun, gülümsüyo­rum. Bu kıyamet dışımızda koptu, tek seyircisi biziz." Başımıza ne gelirse gelsin, gülümseyip devam edeceğiz sevgili okur. Batmak da ayıp değil bu vaziyete gülmek de. Var olun.”
20 notes · View notes
seytanin-karisi · 1 year
Text
Koşarken duyabildiğim tek şey kasabadan gelen kargaşaydı. Köyün biraz ilerisinde, tutulma ormanının yakınında avlanıyordum, haftalardır katı et yememiştik, vahşi doğada hayvanlar azalmıştı. Avımı erken bırakıp kasabaya doğru kaçtım. Okumu ve yayını bir ağacın arkasına, sararmış yaprakların ve toprağın altına sakladım. Sonbahardı, bu yüzden bir süre üzerini örtmeye yetecek kadar yaprak vardı. Şehir merkezine doğru yürüdükçe kırbaç sesleri daha da belirginleşiyordu.
Toplananların arkasından hırçın bir ses yankılanıyor: "Saymaya devam et oğlum, yoksa bu bitmez, buna devam etmek için bütün günüm var."
Ne olduğunu görmek için ön tarafa doğru ilerledim. Ancak ön tarafa ulaştığımda, Felix'in üstsüz bir şekilde, direğe bağlı olduğunu ve arkasında bırakılan kırbaç izlerinden kan aktığını görünce gözlerime inanamadım.
Vücudum refleks olarak hareket etti ve ona doğru koştu ama iki koruma tarafından durduruldu.
"FELIX!" “FELIX, bırak gitsin, bırak gitsin, yanlış bir şey yapmadı!” diye bağırdım.
İşkenceci varlığımı fark edince bana doğru yürüdü konuştu.
"Peki burada kim varmış, kız arkadaşın kurtarmaya geldi seni küçük Felix."
Felix'in tek yapabildiği utanç ve acıdan yüzünü kolunun arkasına saklamaktı. Yaşlı gözlerini bana bakmaya bile getiremiyordu.
"Ah? Merhaba bile demeyecek misin? Bana sorarsan bu sadece ayıp bir davranış.
"BIRAK GİTSİN!" Cesaretim ya da belki de aptallığım kalabalığın nefes nefese kalmasıyla karşılandı. O kadar kişi var ama kimse ayağa kalkmadı. Korkaklar.
Yüzüne dökülen parlak beyaz saçları neredeyse dar, gümüş ve göğsüme hançerler fırlatıp ruhumu kanatan gözlerini kapatıyordu. Yüzü şeytanın elleri tarafından öyle bir incelikle yontulmuştu ki, tanrılara diz çöktürecek kadardı. Büyüleyiciydi.
İsyanıma yüzünün köşesinde çarpık bir gülümsemeyle karşılık verdi. Dişlerini göstermeden, ince pembe dudaklarının kenarlarını hanice kıvırdı. Havada ürkütücü bir tat bıraktı. Onun kim olduğunu biliyordum. Kötü kralın kötü oğlu. Bu kadar kötü bir adamın bu kadar güzel olmaya hakkı yoktu oysaki.
Yüzünü düzleştirdi ve başını geriye doğru kaldırıp bana yukarıdan baktı. Muhafızlar her iki taraftan da bana tutunurken donup kaldım, o küçük çerçevemin üzerinde yükseldi. Başımı çenemden tutarak kaldırıp kendi yüzüyle buluşturdu.
Gözlerini kırpmadı ve gözlerini benimkilerden ayırmadı, ben sadece kudretle aynaladım. Bu kadar aşağılık bir adamın ondan korktuğumu bilmesine izin veremezdim. Diğer muhafızlarından biri ona arkadan yaklaştı ve gözleri hala benimkilere kilitliyken kulağına anlayamadığım sözler fısıldadı. Yüzündeki değişimden dolayı üzücü bir haber olsa gerek.
Kırbacını gardiyanın göğsüne doğru iterken, "Görünüşe göre kurtarılmışsın küçük Felix" zehirli sözlerini tükürdü. Yüzüme doğru eğildi, teninin ısısını yüzümde hissedebiliyordum, burunlarımız neredeyse birbirine değiyordu. yutkundum.
“Dikkatli beyaz güvercin, cesaretine hayranım ama bu seni öldürecek” diye göz kırpıp uzaklaştı.
Bu göz kırpma tüylerimin diken diken olmasına neden oldu. Beyaz Güvercin mi? Kim olduğunu sanıyordu? Kibiri ve Cüreti midemi bulandırıyordu.
Felix'in yanına koştum. Zavallı dostum, o kadar ıstırap ve utanç içindeydi ki. O anda Prens Lucien'i kendi ellerimle öldürmeye karar vermiştim. Bu insanlar babasının zulmünden, içine düştüğümüz yoksulluktan bıkmıştı ama bu kötülüğün de ötesindeydi, sırf kendi zevki için toplum içinde birine fiziksel olarak zarar vermekti. Bu beni tiksindirdi.
8 notes · View notes
narelerinincisi · 5 months
Note
Efendim ne kibar ve hoşsunuz.. göğüsünüzün altındaki kalp kalp değil de cennet mi acabaa
aa çok ayıp böyle sözler bana yakismiyorrr
2 notes · View notes
yalnizlikomurboyu · 1 year
Note
Bu konu yuzunden bir suru kisiyle tartistim konu ATATÜRK olunca akan sular durur
Bize özgürlüğümüzü haklarımızı adaleti hukuku demokrasiyi bahşetmiş ne yaparsak yapalım borcumuzu ödeyemeyiz bu yuzden en azından laf atan insanlardan savunalım
Ayrıca konuyu diğer atalarını gormezden geliyor diyerek carpitan mallara da söyleyeyim hepsine saygım var hepsini seviyorum fakat ATATÜRK'ün üstüne cok gidiliyor ayyaş dendi dinsiz kitapsız dendi cidden ayıp ya yazıklar olsun
.
Bu konuya girersem harbiden çıkamam dedim ama susmaya ne gerek var, ülkemizi kurup yüzlerce yıldır tek bir adamın yönettiği şu topraklara; adaleti, demokrasiyi, saygıyı ve sayısız inkılabı getirerek bizi manda devleti olmaktan çıkartan bir devlet adamına nasıl olur da el sürerler anlamıyorum. Evet içiyordu atam içer de kimse bir insanın hayatına karışamaz. Yıllardır bu devlet için varını yoğunu ortaya atan bir insan, ki ismet İnönü ile geçen anılarında, Celal Şengörden duyduğum kadarıyla da içtiğini söylüyormuş zaten. Ki atamın vefat etme nedenlerinden birisi de odur. Ama şunu bilmeliyiz ki din dediğin kavram bireysellikten topluma ulaşırken, demokrasi dediğin kavram toplumdan bireylere ulaşır. Gelgelelim atama ayyaş diyen, kendini 1. Sınıf insan sanan, demokrasiyi ve adaleti ayakların altına alıp tek adamlığı savunan, kadınları aşağılayıcı sözler sarfedip 2. Sınıf insan muamelesi yapan, dini siyasete yedire yedire milleti dininden soğutan, kendini peygamber sanmasına neden olan vasıfsız insanları yöneten bir tek adama sahibiz. Felsefeyi az çok bilen bir insan, ya da bosver felsefeyi yönetim hakkında az buçuk bir şeyler okumuş bilen bir insan dahi bilir ki güçler ayrılığı demokrasinin temellerinden birisidir. Kimse gelip kendini padişah ilan etmesin. Kimse de kızmasın, bu kadar cahil olmayın. Liyakat sahibi insanların bizi yönetebildiği, kadınların korkusuzca yaşadığı, gençlerin kaygısızca büyüdüğü, kimsenin diline, dinine, ahlakına karışılmayan, saygı duyulan büyük bir ülke istiyorum. Vesselam.
2 notes · View notes
nnnebula · 5 months
Text
Her ortamda olmayan dürüstlük sırtlarda ayıp yükler oluşturur, doğru olmayan her söz beyinlerde gereksizlikler oluşturur. İhmal edilen her şey ölür, ertelenen şey ertelendikçe daha da uzaklaşır, söylenmek istenipte de söylenmeyen sözler kalpte çöp gibi kalır, yürünmeyen yolda dikenli otlar biter, her şey yerinde ve zamanında güzeldir. Bir kişi seni gerçekten severse imkansızı yol yapıp üzerinde yalın ayaklarla yürür...
0 notes
operasyon · 6 months
Text
Politikada bana garip gelen bir konuyu da yazmış oluyum. Acaba ben mi garip düşünüyorum yine? diye aklıma takılan konulardan.
1940 Almanyasındayız diyelim. O tarihte Hitleri eleştirmek politika mıdır? Muhalefet böyle bir şey midir?
Hitler'e diyelim ki " Gel aslanım, gel yiğidim, bırak bu hayalleri faşist olma. Bak ülkemizi - Almanyayı- uçuruma sürüklüyorsun. Hem halkı hem ülkeyi hem dünyayı mahvedeceksin. Avrupayı aldım diye övünme, Ruslar ve Amerikalılar burnunu fena sürtecek. Almanya parmparça paylaşılacak. Askeri poltikan yanlış, ekonomi poltikan yanlış, felsefen yanlış, ulan manyak hayatın yanlış senin" deselerdi... bunu diyenler muhalefet mi yapmış olacaktı? Cesaret mi sergilemiş olacaktı?
Tüm bu ve benzeri sözlerin Hitler üstünde bir sinek kadar etkisi olur muydu?
Bence bu sözler çok saçma olurdu.
Ne Hitler'i zerre kadar etkilerdi ne de benzerlerini etkiler.
Sözlerin bittiği bir yer vardır. Eleştiri bir işe yarayacaksa yapılır. Hiç bir işe yaramayacağı önceden belliyse niye eleştiri yapılsın?
Söz silahın yerini alamaz! Eleştiri savaşın yerini alamaz!
Söz gerekli olduğunda söz söylenir, Savaş gerekli olduğunda artık söz söylenmez, savaşılır. Bu kadar net.
Hitlerlerle uzlaşamazsın. Onlar bir uzlaşma alanı bırakmazlar. Savaşırsın. Yener yada yenilirsin ama savaşırsın. Gerekli olan tek ilişki biçimi savaştır.
Yani daha yakın zamanda kurtuluş savaşından bahsettik. Atatürk Yunan kralını savaşmasında eleştirsin. " Neden ülkemize geldin, çok ayıp ettin venizelos, Oğlum bu dünya kime kalmış, izmiri alacaksında ne işine yarayacak. Hadi topla askerlerini de gidin"
Adam tartışmaya gelmemiş. Adam savaşmaya gelmiş. Sen istediğin kadar tartış, istediğin kadar eleştir. Bir önemi olabilir mi? Hiçbir önemi yok.
---
İşte dünyanın içinde bulunduğu bu acz. Savaşmaları gereken taraflar savaşmayıp konuşmaya eleştiriye devam ediyorlar.
Bence saçma... Çok saçma.. son derece saçma.
0 notes
sarapsevenkedi · 9 months
Note
dur şimdi sen barış şu izmir kızıyla
Çok ayıp bu sözler nesin sen çöpçatan mı?
0 notes
stizzoso · 1 year
Text
Tumblr media
“SELFISH” - Painting by SUJIT DAS
Yazmayı hiç bırakmamam önerildi birçok defa. Tek bir biçim altında olmasa da hiç bırakmamıştım aslında, ta ki bu yıla dek.
Ama doğru biçimleri bulamadığımda yıkıcı bir güç haline geldi anlattıklarım. İçimi dökmekten ya da laf anlatmaktan ya da anlaşılma kaygımdan vazgeçince, hepyekün sustum. Boğazımda suskunluklardan kaynaklı küçük bir nodül, bu kez “içine atıyon, atma” sesleri yükseldi etraftan.
İkisinin arasında bir yer, hep yaşamak istediğim hayali bir kasabadaki hayali bir ev gibi. Emeklilik planlarından çıkartıp, askıdan gerçekliğime taşımaya çabaladığım.
Birine ayıp etmektense ayıp edilen, kırmaktansa kırılan, sorumsuz görünmektense sorumluluklar altında ezilen olmayı tercih etmek gibi yorucu bir uç oldu bu suskunluk. Kendisini görmeyen ve görmeyi reddeden o kadar çok insan vardı ki, üstelik bir ayna karşısında geçen ömürlerinde yüzlerini kendilerinden gizleyebilmelerinin hayretini aşamadım.
Derken, o aynadan benim de kendimi göremediğimi fark ettim. “Onlar”ı izleyip hayret ederken; gözlerimdeki yorgunluğu tartamayan, vitrininini çiçeklerle değil ama “indirim” ürünleriyle başkalarını memnun etmeye çalışarak süslemiş “ben”i.
Bunu fark etmeye başladıktan sonraysa şimdi, o kadar duymuyorum ki seslerini. Şehir gürültüsü dedikleri tekdüze bir kanal sesinin üstüne içimdeki radyoyu açtığımda kulaklarım patlayacak sandım. Ve bu sesleri olduğu gibi değil, bir müzik gibi aktarmak nezaketinden daha uygun bir yol olmadığını anladım. Seçilmesi gerekli biçimsel olan yol buydu. Gerçek bir şiir, gerçek bir şarkı, gerçek bir resimden öte, diyalogtaki nezaket, süsten ve yalandan ve dolambaçlardan arınmış sade, direkt kelimeler, tekrarlayan nakaratlardan uzak akıcı veya bitirici saf sözler. “Hayır”ın güzelliğini keşfediyorum bu yeni yaşımda. Klişelerden ayırıcı olacaksa, hayır’ın güzelliği bence yalın olmasında. Çünkü buz gibi istenmeyen bir evet’in yanında hiçbir sahici söz durmazken hayır’a derin paragraflar eşlik edebiliyor, üstelik hayır’ın bu paragraflara hiç mi hiç ihtiyacı bile olmuyor.
Daha önemlisi, bana söylenen “hayır”ların güzelliğini de keşfediyorum. Söylenmeyen cümleleri okuyorum tavırlarda. Neyin söylenmesine odaklanırsanız, neyin asla söylenmediğini de kaçıramazsınız. Ve söylenmeyen cümleleri beklememekten, veya söylemeyi sizin de tercih etmediğinizin ayırdına vardığınız bu cümleleri boğazınızda boş yere bekletmemekten daha zaman kazandırıcı başka bir şey yok.
Bunların aksine, bir de henüz anını kollayan cümleler için, sanırım üzülmeye gerek yok. Neye dönüşeceğini bildiğiniz resimler gibi şiirseldir bazı diyaloglar. Bazen akmaz. Ama tekrarlayan çok bazen’ler akmaz. Bir desen oluşur oradan. Ve bu kadarı yeter mi, yoksa ondan iyi bir arka plan yaratılabilir mi sorusunu, o baktığımız yalancı aynalardan ötedeki deseni görünce yanıtlarız belki.
0 notes
jotem · 1 year
Text
"çabasını görmediğin hiç kimsenin, sevgisine inanma."çok çaba harcadığımı bil bilse en baba yiğidim hükumet gidiyim denen hanımefendi bile girmez bunca yükün ve cefanın neler gelmediki bu garib başa kırıcı sözler çeşitli insan hikayelerini içinde bulmak hayırsız insanlar insanlar la karşılaşmak pklojik olarak dik durmak bir kitap olur yaşanan lar her duygu düşüncenin olduğu macera stres korku ayıp günah denilen yanlış düşünceli insanlar ön yargılı kendi ayıplarını günahları nı görmeyip el alemi eleştiren dedikodu entrika suç iftira beddua lar eden varlıklar neler neler
Hayırlı akşamlar
1 note · View note
gokhanerturkey · 1 year
Text
Tumblr media
Dostluğumu Sundum
Sevdayı anlatır o kahve gözler
Melodiyi şaha kaldırır sözler
Kokar mı hiç ballar asildir özler
Yangın olur iman üflensin közler
Dostluğumu sundum çatlar düşmanlar
Ayıp günah değil sev kardeşim sev
Sadece insan ol ne cüce ne dev
Dostun sıcaklığı barındığım ev
İlahi aşktandır kalbim güm güm kev
Dostluğumu sundum çatlar düşmanlar
Sustu konuşan ben şairim ondan
Attım tereddütü baştan ve sondan
Gerçekten çok sevdim yüzsüzüm bundan
Duyan duysun feryat kısık bir tondan
Dostluğumu sundum çatlar düşmanlar
O bana ben ona tamamlayıcı
Bizim görüşümüz değil ayrımcı
Birikimlerimiz harmanlayıcı
Dünyaya ecdattan fermanlayıcı
Dostluğumu sundum çatlar düşmanlar
Bizim yerimize arayan benim
Bu dağınıklığı tarayan benim
O kıvılcım ise harlayan benim
Bahar mevsiminde karlayan benim
Dostluğumu sundum çatlar düşmanlar
Gökhan ER
I 25- 26 Mayıs 2023 I
0 notes
morkedisblog · 1 year
Text
Ahaber Merâl Akşenere ayıp sözler söylemiş valla ben başkalarının aile işlerine karışmayı 15 temmuz gecesi yaptığım enayilik sonrası bıraktım onların fikirdaşlarına uyup masayı dağıtmıltı Millet ittifakının oy oranı düşseydi sorumlu Merâl hanım olacaktı 2018'de pkk ile işbirliği yapılacak diye kendisini geri çekti o işbirliği 21 yıldır yapıldı şimdi de hizbullah-hüdaparla ittifak yapılacak diye masayı devirmeye kalktı sadat zaten hüdaparın patronu sana ne yanlışa destek vererek o yanlışı durduramazsın tarih seni değil yapanları yargılar o bakımdan sarılıp öpüşüp barışsınlar yarın gine onların fikir babalarına uyup ittifakı bozacak😂14 mayıs seçimini iktidar kaybederse b...k araplar Türkiyeye gelmeyecekmiş😁 İnşaaallah🙏Sizin barbar cenabet yüzünüzü orospu dişilerinizin kırpışık gözlerini anne karnında dürtülen piçlerinizi görmesek de aramayız sizi taklit eden çok mendebur var aramızda onlarda yerli barbar orospu çocukları siz zengin kuklalarsınız cıa'ye sormadan tuvalete gidemezsiniz sahibiniz usa'ya sordunuz mu böyle konuşurken tasmanızdaki zinciri sıkarlar sizi de köpekleriyle çiftleştirirler sonra siktir pis arap😈arapseviciler şikayet etsinler annelerinin sorunu benim değil bizden herşey çıkar da arap s...kmesi fahişe çıkmaz😴😉
instagram
0 notes
huseyinerol3453 · 2 years
Photo
Tumblr media
Aldatmak-Aldatılmak ile ilgili ayetler... Bakara Suresi, 9. ayet: (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Al-i İmran Suresi, 185. ayet: Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Al-i İmran Suresi, 196. ayet: İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın. Nisa Suresi, 142. ayet: Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. En'am Suresi, 112. ayet: Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. En'am Suresi, 130. ayet: Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. Araf Suresi, 22. ayet: Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" Araf Suresi, 51. ayet: Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız. Enfal Suresi, 49. ayet: Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları (Müslümanları) dinleri aldattı." Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, Selam 👋, sevgi 💞, saygı 🙏 ve dua ile 👐. https://www.instagram.com/p/CjWNZ1oD1-v/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
nnnebula · 1 year
Text
Her ortamda olmayan dürüstlük sırtlarda ayıp yükler oluşturur, doğru olmayan her söz beyinlerde gereksizlikler oluşturur. İhmal edilen her şey ölür, ertelenen şey ertelendikçe daha da uzaklaşır, söylenmek istenipte de söylenmeyen sözler kalpte çöp gibi kalır, yürünmeyen yolda dikenli otlar biter, her şey yerinde ve zamanında güzeldir. Bir kişi seni gerçekten severse imkansızı yol yapıp üzerinde yalın ayaklarla yürür...
0 notes
ilmiyyat1453 · 2 years
Text
Tumblr media
Allah'ın örtüsü olmasa, hepimizi ayıplıyız.
49 notes · View notes