Tumgik
#dil bilim
felsefebilim · 6 months
Text
Irigaray ve Dişil Öznellik
Tumblr media
Kristeva ile birlikte Fransız feminist felsefesinin önemli isimlerinden birisi olan Luce Irigaray, psikanalizci olmasının da etkisiyle felsefe düşüncelerinde psikanalizden özellikle de Lacancı yaklaşımdan bir çatı oluşturmuştur.
İlgili olduğu disiplinler olan felsefe ve psikanaliz hakkındaki genel eleştirisi sahip oldukları ataerkil yapı hakkındadır. Ona göre; ataerkil yapı, erkek hegomanyasıdır ve tek cinscilikten oluşur. Bu yapıdan kurtulabilmek için kadınların yeni bir dil ve söylem gereksinimine ihtiyacı vardır. Bu dilin, kadınları erilleştirebileceğine değinir (mimesis). Irigaray mimesis kavramı ışığında; kadın, kadın gibi değil kadın olarak konuşmalıdır der. Bunun olabilmesi için de ataerkil toplum yapısından kopmuş, erillikten dönüştürülmüş özgün bir kadın formuna gerek vardır yani dişil öznelliğe...
Düşüncesinin temelinde kadının erkekleştirmeye zorlayan toplumsal, felsefi normları, düşünce ve davranış kalıplarını reddetmek, kadın bir özne yaratmak yatar. Kadın erkek eşitliğinden ziyade erkek gibi olmamak üzerine yönelir. Çünkü kadından yaratılmak istenen, eksik erkek kabul edilemezdir. Aksi takdirde ataerkil anlayış devam ettiği sürece kadın toplumdan dışlanacak ya da erkekleşmeye zorlanacaktır.
31 notes · View notes
estellamila · 1 year
Text
youtube
Chomsky canlı yayında konuşucak sanal dostilerim bir on dakikaya.
7 notes · View notes
felsefesitesi · 2 years
Text
DMY Felsefe yeni yazı
DMY Felsefe, yeni felsefeler :) : https://www.dmy.info/bilimi-felsefeye-geri-dondurmeyi-birakin-wittgenstein-2-bolume-gecin/
Bilimi felsefeye geri döndürmeyi bırakın - Wittgenstein 2. bölüme geçin
Tumblr media
Bir uçtan diğerine gidiyoruz. Materyalizme karşı idealizme, egoizme karşı özgeciliğe, hazcılığa karşı çileciliğe, nihilizme karşı ahlakçılığa… İkilik, öğrenme şeklimize ve dilin doğasından kaynaklanır. Belirli tanımlar yoluyla öğreniyoruz ve kelimeler “kesin şekilde” bilmeye uygun değildir. Kelimeler yüzünden dünyayı kesin olarak bilebileceğimizi düşünürüz. Bu mümkün değildir. Doğayı gözlemleme ve ölçme yöntemi olan bilim, doğa ve nesneler için harika çalışır; ama belki de özne, kendisinin nesnesi olamadığı için insanlara çözüm bulamıyor. Göz kendini göremez, diş kendini ısıramaz. Bu sadece nesne sorunu değil, aynı zamanda perspektif, insan çerçevesinden bakış sorunudur. Bu yüzden beşeri bilimlere sahibiz ve dünya hala çoğu şey için bilimsel yöntemi kullanamıyor.
4 notes · View notes
bluesyemre · 2 years
Text
Kimlik ve dil üzerine #DoğanKuban
Kimlik ve dil üzerine #DoğanKuban
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kitapsecimi · 2 years
Text
Çocuklar kendi anadillerini öğrenme konusunda mucizevi bir başarı sergilerler. Bunu nasıl yaparlar? Bazen bir çocuğa bir sözcüğün anlamını başka sözcükler kullanarak öğretiriz: ‘Birader’ erkek kardeş anlamına gelir deriz. Ama son derece açıktır ki, bu işlemin işe yaraması için, anlamları sözlü olarak açıklanmamış sözcükleri çocuğun zaten anlıyor olması gerekir. Sözcükleri tanımlama ya da anlamlarını açıklama girişimi, anlamlara ilişkin mevcut bilgilere tutunarak gerçekleşir ve eğer o ön bilgiler yoksa başarılı olamaz. ‘Erkek’ ve ‘kardeş’ kelimelerinin anlamını bilmeyen çocuğa, ‘birader’ kelimesinin anlamının açıklanması çocuğu bilgilendirmeyecektir.
Tumblr media
0 notes
kizilelma035 · 7 months
Text
Eğer sizin yokluğunuz bu âlemde hissedilmiyorsa; varlığınız bu âlemin sırtına yüktür.
Profesör Doktor
İsmail Hakkı Aydın
Beyin Cerrahı..
İsmail Hakkı Aydın 1954 yılında Trabzon’da doğdu. Lise tahsilini kadar Trabzon’da tamamlayan yazar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. 
Beyin Cerrahisi alanında asistanlığa başladı. Asistanlık ile birlikte İstanbul Üniversitesi Nöroşirurji Kürsüsünde ihtisasına devam etti. 
Zürich’te Mikro Nöroşirurji Merkezinde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. 1984 yılında Ülkeye döndü ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Ana Bilim Dalı Başkanlığına getirildi. 
Türkiye de ilk olan Nöroşirurji laboratuvarını kurdu. Dünyanın birçok ülkesinde farklı zamanlarda araştırmalar yaptı. Ülkemizin başarılı bilim adamlarından olan İsmail Hakkı Aydın’ın sahip olduğu bazı ödüller;
•1990 yılında TÜBİTAK Ödülü
•1991 A.B.D Congress of Neurological Surgeons'un INTERNATIONAL FELLOW'u ve F.C.N.S. unvanı
•1991 Türk Nöroşirurji Araştırma Ödülü
•Amerika Strok Konseyi tarafından Uluslararası Bilim Adamı ve F.I.C.A payesi verildi.
•Nöroşirurji Sürekli Tıp eğitimi Kredi ödülleri A.B.D
•Congress of Neurological Surgeons yönetim kurulu üyeliğine seçildi
•2001 yılında Hindistan Dünya Bilimine katkısı sebebi ile Kristal Küre ödülüne layık görüldü
Uluslararası birçok alanda ülkemizin gururu olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın edebi hayatında da birçok kitaba imza atmıştır. 
30 dan fazla kitap yazarı..
İsmail Hakkı Aydın beyin cerrahi olarak kendi alanında bilgilerini sunan eserleri kaleme almıştır. Akademik kariyerinin yanı sıra musiki, karikatür, yazarlık, felsefe ve hat ile ilgilendi. Dergi ve gazetelerde eleştiri yazıları yazdı.
İsmail Hakkı Aydın’ın 100’ü aşan güftesi ile TRT repertuvarlarında yer alan sanat dalında oldukça başarılı örnekler vermiştir. 4 dil bilen İsmail Hakkı Aydın akademik ve edebi yaşamının yanında sanatsal alanda da oldukça başarılı işlere imza atmıştır.
_______________
Bu adam Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük değerlerden biri ve MÜSLÜMAN...Tam manasıyla..
Kendini ve haddini bilmeden İslamiyet'e ve Müslümanlara saldıranlara belki ders olur..
Çünkü....
Tumblr media
Tumblr media
Evet maalesef,,
Tohumuda,toprağıda bozuklar dolaşıyor aramızda...
39 notes · View notes
yasamsallik · 2 months
Text
Tumblr media
RAMAZAN GELDİ, ONU ANMAZSAK OLMAZ...
Ona hiç “Parmak biraz kaçınca oruç bozulur mu hocam?” gibi sorular sormadık…
Bize İslam felsefesini, asr-ı saadeti, tasavvufu, inanç ve mantığı, iman sömürüsünü, İslam sosyolojisini anlattı…
Arada “Peki hocam, doktor dereceyi soksa bozulur mu?” diye sorsak…
Kızardı…
Benim hocam senin hocan gibi değildi…
Cebinde külah, elinde tespih, sırtında kara cübbe olmazdı…
Ama konuştuğu zaman profesörler, aydınlar, yazarlar, bilim adamları, siyasetçiler ağzının içine bakardı…
“Günah örtü ile örtülmez” derdi hocam…
“Din akıl mantık işi değildir” diyenlere “Din akıl mantık işidir” derdi…
Senin gibi bağnaz…
Cahil…
Yobaz değildi…
Burası önemli:
Din adına işlenen bunca suça, bunca rezalete, bunca utanmazlığa rağmen; aydın ve bilinçli insanlar hâlâ Müslümansa, Yaşar Nuri Hoca onlara gerçeğini anlattığı içindir…
Anladın mı ne dedik?..
Anlamak işine gelmediyse, hocam şöyle derdi:
“Eşek olsa anlardı…”
Sosyal medyaya baktım dün; bir ölmüşün arkasından yapılacak ağır hakaretler, aşağılamalar, küfürler vardı…
Yobazlar onu sevmediler…
Hırsızı sevdiler…
Düzenbazı sevdiler…
Sahtekarı sevdiler…
İnsanları yakanları sevdiler…
Çocuklara tecavüz edenleri sevdiler…
Ama onu sevmediler…
Çünkü ilkel insanın tahammül edemediği şeydir o; medeni adamdı…
Mukayese et şimdi senin imamla:
4 dil bilirdi…
Farsça, Arapça, Fransızca, İngilizce eserler yazdı…
Fransa'da, Amerika'da, Almanya'da ders verdi…
Kütüphanesinde 7 bin kitabı vardı…
Böyle olunca; tabii ki yobaza battı…
Bu ülkenin aydınlık insanları ile birlikte uğurluyoruz onu…
Nur içinde yatsın…
Hocam, adam gibi adamdı…
Bekir COŞKUN...
36 notes · View notes
epifizz · 1 month
Note
Merhaba sevgili epifiz acaba hiç kuranı baştan sona okudunuz mu merak ettim. İçinde astronomik biyolojik coğrafik bilgiler olduğu bilimin şimdi söylediklerini ta o zamandan söylediği iddia ediliyor.
Okumadım, teolojide kaynak metinler ikincil kaynaklar kadar ilgi çekici olmuyor genellikle. Savına gelirsek, bu dünyanın en klasik savı ve yıllardır da bana soruluyor, aynı cevapları vermek istemediğim için değişen bakışımla da biraz farklı bir cevap vermeye çalışacağım.
Öncelikle hermenuetik her din için önemli ve elzem bir uğraştır, o din kurumunun güncelliğini korumaya ve dini esnek tutmaya yarar. Ve Kur'an da yoruma açık yorumlama ile anlaşılan bir kitaptır. Bu sebeple risaleler islam külliyatında oldukça geniş bir yer kaplar ve yorumlar da yorumlayanın mevcut bilgisi nezdinde pekala şekil değiştirecektir, bu oldukça doğaldır. Mesele günümüz yorumlayanlarının bu günün bilim paradigması ile olumlu cümleler bulması değildir. Çünkü Umberto Eco'nun da gösterdiği gibi yorum ile her şey, her şey ile bağlanabilir, çünkü doğrulamanın bir üst sınırı yoktur. Bu yüzden günümüz paradigması doğrulama ile değil yanlışlama ile çalışır, yani oradaki sözlerin denetimli bir ortamda test edilebilirliği ne ölçüdedir, asıl mesele budur. Bu sebeple bir alimin günümüz paradigmasına karşı bu yorumu pekala anlaşılabilirdir ancak geçerliliği asla belirli değildir bu yüzden din bir bilgi değil bir inanç meselesidir.
Bu da benim asıl konuşmak istediğim noktaya getiriyor bizi. Din ve inanç ilişkisini doğru kurmak oldukça önemlidir. Yani eğer kuran bu gün söyleneni söylüyor o zaman allah var diyorsan burada elinde olan şey inanç değildir. İnanç Kierkegaard'ın "eğer tanrıyı görseydim, ona inanamazdım" derkenki haletiruhiyesinde filizlenen özdür. İnanmak için kanıt mı arıyorsun? Ancak kanıtla inanmak o şeye değil kanıta inanmaktır, şimdi ben senin haksız olduğunu kanıtlarsam allah yok mu olacak? Hayır, hala ona inanabilirsin o zaman kanıt sadece özünde inançsız bir inancın kendini sağlama çabasıdır. Asıl inanç Yunus-i bir dil ile bir aşk gibidir, direkt yaratana yöneliktir aracısızdır ve onun var olması gerektiği için değil ya da var olmasına ihtiyaç olduğu için değil o şeyin direkt ve doğrudan var olduğuna inançtır ve bu sarsılabilir bir şey değildir, bu test edilebilir ya da kanıtlanabilir bir şey değildir. İnanç doğrudandır ve tüm evrenin temeli olarak merkeze gelen kabuldür. Şimdi senin bana söylediğin bu şeyde merkezinde din mi var? Hayır bu günkü bilim paradigmasını gerçeklik saymışsın ve kuran onunla uyumlu diye onu da gerçeğe dahil etmek istiyorsun. Bilimin paradigması değişkenliğe açıktır ve o da başka bir temel sunusudur. Sen kendini başka bir temelde varsayarak öbürünü kanıtlamaya çalışırsan sadece koşullara inanırsın. Bu ayrımı şöyle örnekleyebiliriz. İki kişi düşün, bu iki kişi de insan öldürmüyor. Biri hukuki yaptırımlardan alacağı cezalardan çekiniyor öteki ise insan öldürdükten sonra içinden bir şey kopacağını, bir daha asla temizlenemeyeceğini ve rezil bir varlığa dönüşeceğine inanıyor. Şimdi bu iki insandan gerçekten hangisi insan öldürmenin kötü olduğuna inanıyor? Senin buradaki tavrın da bunun gibi, bilim paradigmasıyla uyumlu diye inanmak bir şeydir, bir de tanrının kendisine yalnızca kendisinden ötürü inanmak bir şeydir. Bu yüzden bu tarz iddialar bir kurum olarak dine olmasa bile inanca sadece zarar verir. Bu önerme, inancın kanıtlanamaz özünü hileci kanıtlanabilir bir şeymiş gibi göstererek bu günün bilgi dünyasına girmeye çalışan bir karışımdan ibarettir. Ve bence bu inancın özünden, gerçek özünden fersah fersah uzaktadır.
2 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 2 months
Text
Tumblr media
✓ Atatürk
Bir İranlı, Ülen Tölge'nin ATATÜRK hakkındaki tespitleri:
Atatürk kimdir?
1- Atatürk üst insandı. Onu herkesle karşılaştırmak doğru olmaz kanımca.
Atatürk’ün vatan sevgisi basit bir ifade olur! Üst insanlarda vatan sevgisi çok farklıdır!
Başka şey olmalı: Vatan kuruculuğu...
Farklı düşünüyorum bu konuda.
Çünkü o zaman sevilecek vatan diye bir olgu yoktu.
Osmanlı’nın yok ettiği ümmetçi karanlık geçmişin harabeleri vardı.
Vatan sadece toprak yığınından oluşmuyor. Vatan, değerlerin zarfıdır.
Peki Atatürk zamanında hangi değerler vardı? Hiçbir değer...
Hiçlik vardı.
İnsan hiçliği nasıl sevebilir?
Atatürk sevilecek ve insanca değerlere zarf olacak bir vatan tesis etmek istedi.
Yüksek ölçüde de bunu başardı.
Çünkü üst insanlar, değerlerin kurucuları olurlar.
O değerlerle de vatan, madde olmaktan, toprak yığını olmaktan çıkarak manevi ölçütlerin yurduna dönüşür. Atatürk´ün kurduğu ve Anadolu´ya armağan ettiği değerlerin O´ndan önce var olduğuna dair hiçbir örnekle karşılaşmadım.
Nelerdi bu örnekler?
2- Cumhuriyet bir değerdir ve Atatürk öncesi yoktu.
3- Laiklik, sadece bir değer değildir, değerlerin üreme ve üretilme olanağıdır ve Atatürk öncesi yoktu.
4- Türkçe bir değerdir ve Atatürk öncesi yoktu. Özellikle benim için önemli olan budur.
Ben bir kaç dil bilirim ve Türkçenin de bir kaç lehçesini bilirim.
Atatürk öncesi Türkçe yoktu.
Felsefeye, fiziğe, tıbba, bütün bilim dallarına girmiş bulunan modern Türkçenin kurucusu Atatürk´tür.
Çağımızda eski Yunan felsefesinden modern Batı felsefesine denli bilgi kaynakları tercüme edilmişse, bunun nedeni Atatürk tarafından insanlık tarihine sunulan ve grameri belli olan Türkçedir.
5- Atatürk öncesi kadın yoktu.
Şeriat esiri ve seks makinası olan, evde oturması gereken, cihat için çocuk doğuran dişi nesne vardı.
Kadına insan onuru kazandıran, yazıp okuması için önündeki şeriat engellerini kaldıran, seçip seçilme hakkı kazandıran Atatürk olmuştur. Atatürk olmuştur ve başka kimse olmamıştır.
6- Atatürk öncesi tarih hafızası olan bir toplum yoktu.
Çünkü tarih bilgisi ve bilinci olan bir toplum yoktu.
10 yıl boyunca TDK başkanlığı yapmış olan felsefeci Macit Gökberk "Değişen dünya, değişen dil" kitabında "Ortaokulu Osmanlı döneminde bitirdim. Anadoluda Selçuklu devletinin de olduğunu Ortaokulu bitirdikten sonra yabancı kaynaklardan öğrendim" diye yazar.
Yani Anadolu toplumunda tarih bilinci ve bilgisi yoktu.
Bu hafıza, bilinç ve bilginin yaratıcısı
Atatürk’tür.
7- Türkler için (Sadece Türkiye Türkleri için değil) Atatürk´ten önce tarihin kendisi de yoktu. Üst insanlar kendilerinden itibaren başlayan tarihin yaratıcıları olmuyorlar. Daha önceki tarihin de kurtarıcıları, aydınlatıcıları oluyorlar. Bu açıdan Atatürk tarihin kurucusu, kurtarıcısı ve aydınlatıcısıdır.
8- Atatürk öncesi Arap töreleri Türk toplumunun beynini öylesine karanlığa gömmüştü ki, iğne deliği denli bir yer bile ışık sızması için kalmamıştı.
Atatürk büyük dinsel aydınlatıcı gibi Kuran’ı Türkçeye çevirttirerek 1000 yıllık katı ve delinmesi güç olan karanlıklara ışık sızdırtmaya çalıştı ve büyük ölçüde başarılı oldu.
Günümüzdeki Osmanlı karanlıklarına dönüşün
macerası başkadır.
9- Atatürk´ten önce edebiyat yoktu, çünkü alfabe yoktu.
Arap alfabesi, sadece Türkçe'nin düşmanı değil, Arapça'nın ve Farsça’nın da düşmanı. Arap harflerinin beyinleri körleştirme sürecini durduran Atatürk olmuştur ve başkası değildir.
Atatürk öncesinde 1000 yıl boyunca Ebu Reyhan El Biruni gibi bilgeler bu alfabeden Orta Doğu’yu kurtaracak kurtarıcı üst insan aramışlardı.
O kurtarıcı Atatürk kişiliğiyle ortaya çıkmıştır.
10 - Atatürk öncesi musiki yoktu.
Osmanlı sarayının saçma ve karmaşık dildeki aruz edebiyatı musiki için asla yatkın değildi ve beyinlere uyuşturucu etkisi bırakmaktaydı. Konservatuarların kurucusu ve eski karanlıklara gömülmüş toplumun estetik zevk algısını aydınlatan Atatürk olmuştur.
11- "Atatürk’ten önce, Tanzimat’tan başlayarak Batılılaşma süreci vardı ve bu süreç Atatürk’ü yetiştirdi" savını kabul edemiyorum.
Çünkü böyle olsaydı, o zaman Atatürk gibi bir önder Batının kendisinde yetişmeliydi?
Ama yetişmedi.
18. YY itibarı ile Rusya’da büyük aydınlanma süreci başladı.
Rusya aydınlanma ve intelenjiyası 19. yüzyılda bütün dünyayı etkisi altına aldı.
Tanzimattan sonra Osmanlı'da Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev, .... gibi dahiler mi yetişti? Yok.
O zaman neden Rusya intelejensiyası Atatürk gibi bir önder değil, Lenin gibi bir terörist yetiştirdi?
Evet, Lenin teröristti ve Çar saltanatını mensuplarının hepsini toptan teröre uğratarak katletti.
Atatürk de Osmanlı hanedanını toptan katledemez miydi?
Ama etmedi.
Hz. Muhammed’in "Yeryüzünde İslam egemen olana dek savaşın!" sözlerine benzer Lenin de "Yer yüzünde işçiler azat olana dek savaşın ve proletar diktatörlüğünü kurun!" dedi.
Ama Atatürk ne Arap, ne de Lenin saçmalıklarına aldırış etti.
Bu saldırgan zihniyetlere karşı "Yurtta barış dünyada barış" söylemini ortaya koydu. Tarihte böylesine bir devlet adamıyla karşılaşmadım ve neler neler...
12- Özetle: Atatürk öncesi yokluk vardı, en önemli ve kıymetli insani ve evrensel değerler yoktu!
ATATÜRK, sadece Türkiye’ye değil, dünyaya eşsiz bir armağandır...
6 notes · View notes
felsefebilim · 5 months
Text
Wittgenstein'ın Söylenemeyeni
Tumblr media
Wittgenstein'ın Tractatus'ta bahsettiği söylenemeyen ve söylenebilen kavramları birbiriyle karıştırılabilir veya sınırları anlaşılamayabilir. Bu yazımızda kısaca bu kavrama değineceğiz.
Temel olarak söylenebilen ve söylenemeyen arasındaki ayrım, doğa bilimlerinin kullandığı dil ile başka türden dilleri ayırmaya dayanır. Filozof, doğa bilimlerini diğer dillerden ayırıp ifade olanaklarını, çerçevesini belirlemek için böyle bir ayrım yapmıştır. Wittgenstein'ın "Felsefe, söylenebileni açıkça ortaya koyarak söylenemeyene de işaret eder." sözü de doğa bilimlerinin dili için oluşturmak istediği sınırları anlatır.
Söylenebilen; gerçekliği, olguları ifade eden doğa bilimlerinin anlamlı önermelerini içerir. Söylenebilen şeyler, bu bağlamda bilimsel ifadelerdir.
Söylenemeyen ise, adeta bir sınır koyucudur; dil dünyamızın sınırını belirler. Bu dünya dışında kalan transandant (aşkın) bir dünya varsa da mevcut dil dünyamızda ifade edilemez. Yani söylenemeyen, mümkün dil dünyasının dışında yer alan şeyler için kullanılmamıştır, bunun aksine mevcut dil dünyamızdaki dilin sınırını ifade eder. Bu sınırın içerisinde bilim dilinden felsefi dile, dinsel dile kadar tüm farklı diller bulunmaktadır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, söylenemeyen'in sınırı; söylenen olarak tasvir edilen anlamlı önermelerden oluşan bilimsel dili de söylenemeyen'den ayırır.
Kısacası söylenemeyen, bilimsel dilin dışında yer alan felsefe, mantık, metafizik alanların konusuna karşılık gelir.
8 notes · View notes
estellamila · 1 year
Text
Chomsky dedeyle şirin babanın dedesi, umarım demans olmamıştır diye dalga geçtim görünce çünkü adam yüze merdiven dayamış hâliyle yaşlanmış yani. Ama yüze merdiven dayasa da yirmi küsur yaşlarında olan bizi cebinden çıkarıp bizle burnunu sildi skfkskfkw
Bazı görüşleri bana çok ters geliyor ama yine de inkar edilemez derecede önemli bir bilim insanı.
Ve dil bilimcilere ne önerirsiniz gibi bir soru sordular, genel bilim insanı olmak isteyenlere yaptığı öneri çok tatlıydı:
"Go back to infancy and puzzled by the world. It may seem obvious, it isn't."
12 notes · View notes
benmisim · 3 months
Text
Tumblr media
saçma sapan bir sınavdan daha geçtik. hayatı, kendimi çok sorguluyorum bu kadro sınavlarından sonra ckdkck ve son bir yıldır her başarısız denemenin ardından üzüldüğüm ilk ve belki en büyük şey amk eskişehir’inde yaşamaya devam edecek olmak oluyor ya. nefret ediyorum senden nefretttt 😠 neyse kendime çok yüklenmedim. hazır olabileceğim bir sınav değildi. sosyoloji sormamışlar sadece. 1 sosyoloji 1 siyaset bilimi 1 uluslararası ilişkiler sorusu vardı. uluslararası ilişkiler bana baktı ben ona baktım, boş kaldı o soru. saçma. hangi insan evladı üç soruyu da dosdoğru cevaplayabilir bilmiyorum. yani o sınava geldiysen ya sosyoloji ya siyaset bilimi ya uluslararası ilişkiler mezunu ve öğrencisisin. kendi alanına bile tamamen hakim olman zorken, bir de alanın dışı iki alana da hakim olman nasıl mümkün olabilir. zaten bu kadro sınavları bana hepten saçma geliyo. oraya gelenlerin hepsi zaten belli bir yaşa gelmiş insanlar, ya doktora yapmışlar ya da yapıyorlar, o yaşa kadar zaten bir şeyler yapmışlar ki doktora sürecine gelmiş ya da tamamlamışlar. ales puanıdır dil puanıdır, yine belli ki kalburüstü bir puan almışlar. yüksek lisans bitirmişler cart curt. yani zaten yıllardır ortaya koydukları emek, oraya gelen herkesin o işi hakkıyla yapabileceğini gösteriyor. bizden önceki dönem, yani bizim hocalarımız, dil’den ales’ten baraj puanı alarak hoca oldular. bizim önce aşmamız gereken bir “ilk 10” barajı oluyor, önce birkaç yıl ilk 10a girmek için yani sadece sınava girebilmek için puan kasıyoruz. sonra bir de sınavda başarılı olmak için alakamızın olmadığı olmasının da gerekmediği incik cıncık bütün literatürü hatmetmeye çalışıyoruz. bu saçmalık. herkesin bir çalışma alanı olur. göçtür medyadır toplumsal cinsiyettir siyasettir kenttir ailedir sosyal teoridir blablabla. bir alan üzerinde uzmanlaşmaya çalışırsın, öyle de yaparsın, günün sonunda profesör de olsan kendi bilim dalında belli bir alanda profesörsün. yani o sorduğunuz soruları alın kendiniz cevaplayın sayın doçentler, çalışmadığınız bir konuysa bilemezsiniz, ama bilemeseniz bile doçentsiniz, çünkü bilemeyebilirsiniz, bunları ezberden bilmek bir şey göstermiyor. derslerinize bile bir gün önceden hazırlanıp gelen insanlarsınız. bu böyle olur çünkü. ha şimdi denilebilir ki “çalışmıyorsun tatava yapma, birileri cevaplayabiliyor ki neticede kadroya giren birileri oluyor”. tamam da işte kim giriyor? ezberi en kuvvetli olan mı? soruları önceden alan mı? arkası sağlam olan mı? ben sınavsız giriş falan da beklemiyorum. herkesin kendinde olanı gösterebileceği tarzda sınavlar olmalı. özel çalışma alanları değil, herkesin bilmesi gereken teorik, metodolojik temeller sorgulanabilir. ama kalkıp allah aşkına dahrendorf’un sosyolojik insan kavramını da sormazsın ya. soruyorlar işte. kenarda köşede kalmış bir adamın onlaaarca kitabı içinden kenarda köşede kalmış türkçeye çevrilmemiş bir kitabını soruyorlar. türk sosyolojisi soracak, mehmet izzet soruyor adam. ya da işte dünkü sınav. 9/11 sonrası abd, ab, rusya’nın ortadoğu politikalarını karşılaştırmalı değerlendirmemi istiyor. şimdi ben bu konuya çalışmamışım, uluslarası ilişkiler konusu bu, haberlerden takip ettiğim bildiğim kadarıyla oraya bir şeyler saçmalamak da istemiyorum. uluslararası ilişkiler disiplininin terimleriyle konuşamayacaksam susmam gerekiyor. öyle de yaptım. ama niye benden bu isteniyor işte. ne alaka. saçma buluyorum. ama zaten her şey saçma di mi. kpss için de milyonlarca genç gereksiz şeyler ezberlemek zorunda kalıyor. kim milyoner olmak ister’e hazırlanıyoruz sanki.
3 notes · View notes
Text
I don't even know, just... Simple, zero-cluster names. Sounds kind of Dwarvish to me, but as in dwarves from Worldbox. Who knows. You can maybe use it or take inspiration or something. If you combine a long word with a short one, a city name (-ish) can be born. Like, Mozal Gur
Bafer Bafon Bahar Bajul Bakey Bal Balar Balel Baler Balim Baliy Balom Balor Balul Balun Baluy Bam Bamam Bamar Bamim Bamor Bamoy Bamul Bamun Bamuy Ban Banel Banem Banen Baner Baney Baniy Banol Banoy Banum Bapar Bapay Bapol Bar Barel Barem Baren Barim Barin Bariy Barol Barom Baron Barul Barun Barur Basim Batar Batel Batey Bavey Bavir Bay Bayam Bayey Bayil Bayiy Bayon Beban Bebim Bebun Bebuy Bedol Bedon Bedoy Befuy Begen Begim Behiy Behon Behor Bejun Beken Bekun Bel Belam Belir Belom Belon Beloy Bem Bemam Bemel Bemem Bemil Bemir Bemol Bemon Bemor Bemuy Ben Benal Benel Benen Bener Benom Benul Benuy Bepar Ber Beran Berar Beren Berey Berir Berum Berun Besal Betul Bevil Bevim Beviy Bey Beyal Beyam Beyan Beyel Beyer Beyim Beyin Beyor Bezuy Bibay Bibol Bidin Bifoy Bigem Bigim Bihol Bihul Bijul Bijun Bikan Bikuy Bil Bilim Bilol Biloy Bim Bimer Bimim Bimin Bimol Bimom Bimum Bin Binel Binin Binol Binoy Bipay Bir Biram Birer Birul Bisey Bisim Bitam Bitar Biy Biyar Biyer Biyey Biyir Biyiy Biyom Biyum Bizan Bizer Bizil Bodin Bodiy Bodum Bodun Bogel Bogol Boguy Bohan Bohay Bokem Bokon Bol Bolil Bolim Bom Boman Bomem Bomen Bomin Bomiy Bomom Bomor Bomum Bomun Bomur Bon Bonan Bonem Bonol Bonur Bopen Bopin Bopon Bopor Bor Boran Boray Borem Boren Borin Borir Boriy Borol Boron Boror Borun Bosel Bosim Bosul Bosur Bovol Boy Boyal Boyam Boyay Boyel Boyem Boyil Boyir Boyom Boyor Bozin Buber Bubul Budan Budom Buher Bukin Bul Bulel Bulem Bulen Bulil Bulom Bum Bumey Bumir Bumol Bun Bunam Bunay Bunem Bunol Bunoy Bunun Bur Buran Buray Burem Buren Burey Buril Burol Burum Burun Burur Busam Buvar Buvir Buvun Buy Buyal Buyam Buyen Buyiy Buyul Buyun Buzay
Dadim Dadum Daduy Dafel Dafen Dagur Dahor Dahoy Dahun Dajey Dakal Dakem Dakum Dal Daley Dalil Daloy Dalum Dalur Dam Damam Damar Damel Damil Damin Damir Damon Damuy Dan Danem Daner Danil Danin Danor Dapen Dapin Dar Darar Daror Daroy Darur Dasul Dasum Datoy Davem Day Dayen Dayiy Dayoy Dazel Dazen Deben Debim Debuy Degey Degir Degun Dejal Dejin Dejir Dejon Dejoy Dekir Dekuy Del Delam Delen Deley Delir Deluy Dem Demal Demam Demay Demem Demir Demol Demom Demum Demuy Den Denal Denay Denim Deniy Denor Denoy Depam Depim Depin Depon Der Deral Deray Derem Derer Deril Derin Derir Deron Derul Derun Derur Desem Desen Desil Detal Deter Detur Dey Deyal Deyam Deyel Deyer Deyim Deyin Deyir Deyom Deyon Deyum Didul Difun Digel Digon Diher Dihir Dijin Dikim Dil Dilel Dilen Dilim Dilir Diliy Diluy Dim Diman Dimel Dimem Dimim Dimom Din Dinal Dinam Diner Diney Dinir Dinor Dinum Dinuy Dir Diray Dirim Dirom Diroy Ditar Ditil Divin Divun Diy Diyin Diyir Diyiy Dizan Dizun Dobil Dobiy Dodan Dofel Dofen Dofin Dofiy Dofun Dojay Dojoy Dojuy Dol Dolay Dolel Doler Doley Dolol Dom Domal Domar Domay Domem Domen Domey Domim Domol Domoy Domum Domun Domuy Don Doney Donun Dopiy Dopuy Dor Dorey Dorin Doriy Dorol Dorom Doron Dorun Dorur Dosam Dosan Dosuy Dotan Dotol Doton Doy Doyal Doyen Doyey Doyol Doyul Doyum Doyur Dozay Dozel Dudur Dufam Dufel Dujir Dukur Dul Dulam Dulan Dulil Dulim Dulir Dulur Dum Dumel Dumem Dumil Dumom Dumuy Dun Dunam Dunan Dunem Dunen Duney Dunom Dunun Dunur Dupom Dupul Dur Dural Duran Duray Durer Duril Durim Durol Durom Duroy Durum Dusoy Dutor Duver Duy Duyal Duyan Duyar Duyay Duyer Duyon Duyum Duzal Duzey Duzom
Fabun Fadal Faduy Faful Fafuy Fagir Fajol Fal Falem Falir Faliy Falom Faloy Falum Faluy Fam Famal Famay Famen Famil Famim Famin Famol Famon Famoy Famul Fan Fanam Fanan Fanar Fanel Fanem Faniy Fanol Fanoy Fapan Fapil Fapim Far Farer Farim Farul Farum Farun Faser Fatun Favan Fay Fayal Fayar Fayay Fayer Fayim Fayin Fayol Fayun Fazin Fazoy Febam Febon Fedam Fedim Fefar Fegor Fegun Fegur Fehor Fekin Fekum Fel Felal Felam Felay Felin Felon Fem Feman Femin Femum Femur Fen Fener Fenil Fenir Fenom Fenor Fenul Fenun Fepim Fepiy Fer Feral Ferey Ferol Feror Ferul Fesin Fesom Fetan Fey Feyem Feyen Feyil Feyon Feyun Fezim Fiber Figul Fihiy Fihoy Fijir Fijol Fikar Fikey Fikul Fil Filal Filer Filiy Filun Fim Fiman Fimen Fimer Fimim Fimiy Fimom Fimum Fin Finim Finur Fipil Fir Firal Firay Firer Firey Firin Firiy Firol Firon Firum Fisun Fitay Fivom Fiy Fiyar Fiyay Fiyen Fiyol Fiyon Fiyor Fodim Fodin Fodiy Fogel Fogil Fohen Fohol Fojom Fojoy Fokel Fokuy Fol Folay Folen Folil Folim Folin Foliy Folol Foloy Fom Fomar Fomen Fomer Fomey Fomin Fomon Fomor Fomul Fomuy Fon Fonan Fonim Fonir Fonol Fonoy Fopay Fopey For Foral Forey Foril Forim Forin Forir Forom Foron Foroy Foter Fovel Foy Foyan Foyar Foyay Foyen Foyey Foyon Foyum Fubil Fubom Fuday Fudun Fugor Fuhay Fuhum Fujey Ful Fulan Fulel Fulen Fulil Fulir Fum Fumar Fumay Fumel Fumem Fumey Fumim Fumiy Fumol Fumum Fun Funam Funar Funay Funer Funim Funin Funiy Fupon Fupor Fur Fural Furan Furem Furen Furey Furil Furom Furul Furum Fusey Fusim Futem Futin Fuvay Fuy Fuyal Fuyar Fuyel Fuyer Fuyil Fuyim Fuyin Fuyol Fuyon Fuyun Fuyuy Fuzen Fuzol
Gabam Gadun Gafen Gafun Gagor Gagoy Gaguy Gaham Gahan Gahar Gahel Gahiy Gajuy Gakel Gal Galar Galen Galer Galin Galom Galum Gam Gamar Gamel Gamem Gamer Gamey Gamil Gamin Gan Ganam Ganar Ganey Ganin Ganom Ganon Ganun Ganur Ganuy Gapun Gar Garal Garay Garel Garem Garen Garor Garoy Garum Garun Gasiy Gatal Gaver Gay Gayam Gayel Gayey Gayin Gayoy Gazuy Gebum Gedum Gefan Gehen Gejel Gejim Gejun Gekom Gel Gelam Gelar Gelom Gelon Gelor Gelur Geluy Gem Gemen Gemim Gemom Gemun Gen Genan Genay Genem Gepen Gepom Ger Gerar Gerer Gerey Gerol Geruy Gesey Gesor Getel Getey Getum Gevim Gevin Gevon Gevur Gey Geyam Geyan Geyer Geyiy Geyom Gezay Gezil Gezol Gibal Gidan Giday Gidoy Gidul Gifey Gifiy Gigar Gihem Gihil Gijam Gikan Gikon Gil Gilal Gilan Giler Giliy Giloy Gilum Gilun Gim Gimam Gimel Gimer Gimir Gimun Gin Ginal Ginan Ginoy Ginum Gipor Gir Giral Girar Girem Girin Giriy Giron Giroy Gisor Gitur Givur Giy Giyam Giyen Giyim Giyol Giyul Giyun Gizay Gobiy Gofir Gofoy Gogan Gogil Gogir Gogom Gogor Gogum Gohun Gojam Gokam Goker Gokom Gol Golal Golel Golen Golim Golom Golul Gom Gomam Gomem Gomon Gomum Gomun Gon Gonel Gonem Gonen Goner Gonim Gonom Gonoy Gonun Gopem Gopoy Gor Goran Gorin Gorir Gorom Goron Gosay Govim Govur Goy Goyal Goyel Goyer Goyir Goyiy Goyol Goyon Goyor Goyum Gozal Gozur Gubay Gubon Gudil Gufin Gujil Gukay Gukur Gul Gulem Guler Gulin Gulom Guloy Gulun Gum Gumal Gumem Gumim Gumir Gumoy Gumul Gumum Gumur Gun Gunan Gunar Gunin Gunir Gunol Gunom Gunor Gunoy Gunum Gunuy Gupin Gur Guram Gurey Gurir Gurul Gurur Gusan Gusil Gusol Gutey Gutol Gutul Gutuy Guviy Guy Guyam Guyan Guyar Guyel Guyer Guyim Guyir Guyiy Guyol Guyor Guyoy Guzan
Hadum Hadur Haduy Hafen Hagum Hahan Haher Hahoy Hahul Hajol Hakol Hakun Hakuy Hal Halar Halay Halel Halem Halen Haloy Ham Haman Hamel Hamin Hamir Hamiy Han Hanan Hanem Hanen Haner Hanul Hanun Hanur Hanuy Hapam Hapun Har Haran Haren Harer Hariy Haron Harul Haruy Hasar Hasum Havam Havem Hay Hayal Hayan Hayer Hayil Hayin Hayom Hayul Hazal Hedan Heday Heden Hedor Hefin Hegem Heger Hegor Hehar Heher Hejay Hekam Hekar Hel Helim Helul Helun Hem Hemem Hemir Hemiy Hemom Hen Henan Henay Henel Henen Henum Henur Hepam Hepar Hepil Her Heral Heray Herem Herer Herul Heruy Hesol Hesun Hesur Hevom Hey Heyil Heyir Heyom Heyon Heyum Heyur Hezen Hezir Heziy Hezur Hibar Hibem Hiday Hidey Hiful Higer Higum Hihar Hijor Hijur Hikar Hil Hilay Hiler Hilil Hiliy Hilor Hiloy Him Himen Himer Himey Himin Himol Himon Himoy Himum Hin Hinar Hinay Hinem Hinil Hinim Hiniy Hinun Hiper Hipum Hir Hirel Hirem Hirer Hiril Hiriy Hiron Hiroy Hirul Hirun Hiruy Hisil Hison Hisur Hitil Hitir Hitum Hival Hivay Hiy Hiyam Hiyey Hiyil Hiyin Hiyom Hiyon Hiyuy Hizer Hobay Hobem Hobin Hobor Hofun Hofuy Hojon Hojun Hokin Hokul Hol Holan Holen Holon Holum Hom Homar Homey Homoy Homul Homuy Hon Honam Honey Honil Honon Honum Honur Hopen Hoper Hor Horan Horar Horay Horem Horen Horer Horim Horon Horul Horum Horun Hoson Hotam Hotan Hoten Hovum Hoy Hoyer Hoyey Hoyim Hoyon Hoyoy Hoyuy Hozur Hubam Huber Hudol Hudor Hudum Hugel Hugen Hugoy Huhel Huhir Hukar Hukor Hukum Hukuy Hul Hulen Huley Huliy Hulum Hum Humal Humen Humil Humin Humol Humun Humuy Hun Hunan Hunel Hunem Hunen Hunil Hunim Hunom Hunoy Hunum Hupan Hur Huram Hurem Hurer Huril Hurin Hurir Huroy Hurul Hurum Hurun Huruy Huson Hutey Hutul Huy Huyem Huyen Huyey Huzan Huzay Huzey Huziy Huzun
Jabel Jabom Jaday Jadun Jaduy Jagal Jahan Jahil Jajiy Jakey Jal Jalal Jalar Jaler Jaley Jalor Jaloy Jalul Jam Jamal Jaman Jamar Jamem Jamin Jan Janar Janil Janir Janol Janur Januy Japam Japer Jar Jaram Jarel Jaren Jaril Jaroy Jarur Jasar Javuy Jay Jayar Jayel Jayer Jayol Jayoy Jayun Jazar Jazol Jefel Jegam Jegim Jegin Jeguy Jejay Jejol Jejor Jejul Jel Jelam Jelar Jelay Jelel Jeler Jelim Jelin Jelom Jelon Jelul Jelur Jeluy Jem Jemal Jemam Jeman Jemen Jemey Jemim Jemor Jemum Jemun Jen Jenel Jener Jeney Jenir Jenol Jenuy Jepay Jer Jeram Jerar Jerol Jetar Jetom Jey Jeyay Jeyom Jeyor Jeyul Jezan Jezir Jezon Jiben Jiboy Jiden Jidum Jiduy Jifen Jifur Jiham Jihon Jihul Jihum Jijam Jiker Jil Jilal Jilen Jilon Jilul Jilun Jim Jimam Jimem Jimim Jimiy Jimom Jimon Jin Jinam Jinem Jinen Jinim Jinol Jinun Jir Jiral Jiren Jiril Jiror Jisin Jison Jisul Jiy Jiyey Jiyin Jiyom Jiyon Jiyun Jizam Johir Jojan Jojum Jokir Jol Jolal Jolan Jolar Jolel Joley Jolom Jolor Jolul Joluy Jom Jomal Jomen Jomil Jomir Jomiy Jomul Jon Joney Jonom Jonum Jonuy Jopen Jor Joram Jorel Joren Jorer Joruy Josil Josin Josum Joton Jotul Jotun Jovol Jovun Jovuy Joy Joyan Joyer Joyir Joyor Joyur Joyuy Jozan Jozay Jozuy Juban Jubem Jubiy Judam Judiy Jufel Jufuy Juhen Juhiy Jujer Jukol Jul Julan Juley Julir Julol Julor Julul Jum Jumal Jumel Jumer Jumol Jumom Jumon Jumum Jumun Jumuy Jun Junal Junan Junin Junol Junom Junum Junuy Jupoy Jur Jurel Juren Jurey Jurim Juriy Jurol Jusol Jusuy Jutam Juval Juy Juyam Juyay Juyiy Juyoy Juyum Juzal Juzam Juzin Kabam
Kabil Kabom Kabor Kabur Kafer Kagam Kahar Kahon Kahul Kahum Kal Kalal Kaler Kaliy Kalom Kalum Kalur Kaluy Kam Kamay Kamel Kamem Kamen Kamey Kamir Kamun Kan Kanal Kanar Kanay Kanel Kanil Kanir Kanom Kanoy Kanul Kanum Kapin Kapor Kapul Kar Karam Karar Karay Karom Karoy Karum Karuy Kasey Kasur Katil Katum Kavem Kay Kayam Kayar Kayen Kayer Kayey Kayil Kayim Kayir Kayur Kayuy Kazan Kazen Kazon Kebem Kebil Kebuy Kedom Kegem Keher Kehey Kehil Kejom Kejuy Kekey Kekil Kekin Kekol Kel Kelal Kelan Kelar Kelin Kelir Kelor Kelun Keluy Kem Kemay Kemer Kemir Kemom Ken Kenay Keney Keniy Kenor Kenoy Kenul Kenuy Kepil Ker Keram Kerel Kerim Kerin Kerir Kerum Keson Kesul Kesuy Keten Kevol Key Keyey Keyin Keyon Keyor Keyoy Keyur Kezim Kezuy Kiboy Kibul Kibum Kifan Kifim Kigay Kigor Kihan Kihey Kihiy Kihol Kijal Kijin Kikar Kikay Kil Kilam Kilan Kilar Kilem Kilen Kiley Kilil Kilim Kilin Kilon Kim Kimam Kimay Kimor Kimoy Kimun Kin Kinay Kinem Kinon Kinul Kipar Kipay Kipel Kipun Kir Kirem Kiren Kirin Kiron Kiruy Kisiy Kisol Kitam Kivel Kiven Kivor Kiy Kiyay Kiyem Kiyer Kiyoy Kizum Koben Kobum Kobun Koduy Kofim Kofir Koguy Kojal Kokay Kol Kolal Kolan Kolen Koler Koley Kolol Kolom Kolul Kolum Kom Komon Komum Komun Komuy Kon Konen Koner Koniy Konum Konun Konur Kopon Kor Koral Korel Korer Korom Koter Kovar Kovay Kovuy Koy Koyal Koyay Koyem Koyey Koyol Koyor Koyul Koyum Koyun Kozer Kozim Kubil Kubuy Kudar Kudom Kugil Kugir Kugom Kugun Kujur Kukar Kukin Kul Kulay Kuley Kulum Kum Kumen Kumer Kumir Kumon Kun Kunen Kunim Kunin Kunon Kunor Kunoy Kunur Kur Kuran Kurer Kurey Kusel Kuvel Kuvin Kuy Kuyen Kuyim Kuyiy Kuyur
Lab Labal Lad Ladem Ladul Laf Lafiy Lag Lagam Lah Lahar Lahen Lahoy Laj Lajul Lak Lakol Lakon Lakul Lal Lalim Laliy Lalol Lalum Lalur Lam Lamay Lamen Lamey Lamim Lamiy Lamol Lamoy Lamuy Lan Lanay Lanen Laney Lanil Lanim Lanin Laniy Lanur Lanuy Lap Lapam Lapay Lapir Lapun Lar Laral Larar Larel Larin Larom Larur Laruy Las Lasay Lat Latan Latem Lav Lay Layen Layil Layim Layiy Layol Layor Layul Layur Laz Lazam Laziy Leb Lebul Led Ledan Ledol Lef Lefam Leful Leg Legen Leh Lehum Lej Lejal Lejul Lek Lekiy Lel Lelal Lelam Lelil Lelir Lelom Lelor Leluy Lem Lemel Lemey Lemom Lemuy Len Lenal Leney Lenil Lenim Lenin Lenir Lenon Lenur Lep Leper Ler Leray Lerel Lerir Leriy Lerom Leron Leror Lerul Lerun Les Lesay Lesin Lesiy Lesol Lesum Let Letal Letoy Letuy Lev Level Levey Levim Levum Ley Leyal Leyay Leyir Leyom Leyor Leyoy Leyun Leyuy Lez Lezar Lib Lid Lidel Lidul Lif Lifem Lifun Lig Liger Lih Lihan Liher Lij Lik Likan Likiy Likur Lil Lilan Liler Liley Lilim Lilom Lilor Liloy Lilum Lilun Liluy Lim Limel Limol Limom Lin Linan Liney Linim Linom Linoy Linun Lip Lipim Lipol Lipon Lipum Lipuy Lir Liray Lirer Lirey Lirim Lirom Lirul Lirun Lirur Lis Lisem Lisir Lisom Lit Liten Litey Liv Liy Liyal Liyan Liyay Liyer Liyiy Liyun Liz Lizar Lizum Lizur Lob Lobey Lod Lof Lofem Lofun Log Logem Logim Logiy Loh Lohey Loj Lojoy Lok Lokan Lokay Lol Lolay Lolim Lolir Lolol Lolon Lolor Lolum Lom Lomer Lomey Lomim Lomon Lomum Lomun Lon Lonal Lonar Lonem Lonen Loney Lonim Lonin Lonon Lonun Lonur Lop Lopey Lopin Lor Loral Lorar Lorer Loril Lorin Lorir Lorol Lorom Loroy Lorum Los Lot Lov Loy Loyen Loyil Loyon Loyul Loyun Loyur Loyuy Loz Lozem Lozom Lozun Lub Lud Ludum Luf Lufin Lufom Lufor Lug Lugil Luh Luhan Luj Lujal Lujey Lujim Lujol Luk Lukey Lukim Lukor Lul Lulal Lulel Luler Lulir Luliy Lulom Luluy Lum Lumem Lumey Lumom Lumoy Lun Lunal Lunay Luner Lunir Lunun Lunur Lup Lupal Lur Luran Lurar Lurir Luron Luruy Lus Lusan Lusem Lusil Lut Lutan Lutiy Luton Luv Luven Luvil Luy Luyel Luyem Luyen Luyil Luz Luzay Luzil Luzol Luzuy
Mab Maban Mabir Mad Madam Madoy Maf Mag Magem Mah Mahel Maj Majar Majim Majur Mak Makal Makam Makem Makun Mal Malan Malel Malen Malir Maluy Mam Maman Mamel Mamin Mamiy Mamol Mamom Mamor Man Manay Maner Maney Manul Manur Map Mapal Maper Mar Maran Marer Marir Maroy Marum Marun Mas Masim Mat Mav Mavey May Mayal Mayam Mayem Mayen Mayer Mayey Mayil Mayim Mayin Mayir Mayol Mayon Mayor Mayun Mayuy Maz Mazay Mazel Mazen Mazir Mazun Meb Med Meden Medum Mef Mefil Mefiy Meg Megen Megim Megir Meh Mehor Mehoy Mej Mejun Mejur Mejuy Mek Meker Mekol Mekor Mel Melil Melir Melon Melor Meloy Melul Melun Mem Meman Memem Memen Memey Memin Memiy Memom Men Menel Menil Menin Menol Menom Menuy Mep Mepul Mer Merey Merol Merom Mes Mesem Mesoy Met Metar Mev Mey Meyan Meyel Meyon Meyor Mez Mezal Mezem Meziy Mezon Mib Mibem Mibey Mibim Mid Midil Midir Mif Mifay Mifem Mig Migam Mih Mihan Mihel Mihuy Mij Mik Mikoy Mikur Mil Milam Milay Milem Miley Milil Miliy Milom Milun Mim Mimel Mimil Mimom Min Miner Miniy Minoy Minul Mip Mir Miral Mirar Mirey Mirol Miror Mirur Mis Mit Mital Miv Mivoy Miy Miyel Miyin Miyun Miz Mob Mobay Mobin Mobiy Mod Modin Mof Mog Mogim Mogom Moguy Moh Mohor Moj Mojuy Mok Mokay Mokin Mol Molel Molem Moley Molim Moloy Molul Mom Momal Momey Momil Momor Momoy Momum Mon Monal Monar Monay Monel Monil Monim Monir Monon Monur Mop Mopim Mor Moran Morar Moray Morem Morim Morin Morom Moron Moroy Mos Moser Mot Mov Moy Moyir Moyol Moyom Moyum Moyun Moz Mozal Mozom Mub Mubem Mubiy Mud Muf Mufin Mufor Mufoy Mug Mugem Mugil Mugim Muh Muhim Muhor Muhul Muj Muk Muken Mukur Mul Mulal Mular Muliy Mulom Muloy Mulul Mulum Mulun Mum Mumal Mumen Mumer Mumim Mumin Mumol Mumum Mumun Mun Munay Munil Munin Munir Muniy Munoy Munul Munur Mup Mur Muram Muran Murem Murer Murim Murir Murol Muroy Murur Mus Musil Musor Mut Mutun Muv Muvor Muy Muyer Muyil Muyim Muyun Muz Muzul
Nab Nabin Nabor Nad Naday Nadim Naf Nafon Nafur Nafuy Nag Nager Nagim Nagom Nah Nahay Nahiy Nahul Naj Najar Najor Najur Nak Nakan Nakuy Nal Nalay Naler Nalir Nalor Naluy Nam Namay Namen Namim Namin Namir Namol Namom Namoy Namum Namun Namuy Nan Nanam Naner Naniy Nanol Nanum Nanur Nap Napor Napur Nar Naran Narar Naron Narul Naruy Nas Nasam Nasel Nat Natul Natur Nav Naval Navin Navol Nay Nayal Nayil Nayin Nayom Nayor Nayul Nayun Nayur Naz Nazar Nazem Nazoy Neb Nebal Nebey Nebuy Ned Nedir Nedon Nedor Nef Nefam Nefey Nefil Neg Negar Negey Negur Neh Nehay Nehir Nej Nejon Nek Nekor Nekum Nekur Nel Nelal Neler Nelil Nelor Nelum Nelur Neluy Nem Nemar Nemay Nemel Nemem Nemer Nemol Nemon Nemor Nemul Nen Nenal Nenen Neney Nenil Nenim Nenun Nep Ner Neral Neran Nerar Neray Nerey Nerin Nerom Neron Nerum Nes Nesam Nesil Nesin Neson Nesul Net Neton Netuy Nev Nevan Never Ney Neyal Neyar Neyem Neyen Neyer Neyey Neyim Neyin Neyir Neyon Neyoy Nez Nib Niber Nibim Nid Niduy Nif Nifay Nifom Nig Niger Nigir Nih Nihan Nij Nijul Nik Nikem Niker Nil Nilem Nilen Niler Nilil Nilin Nilol Nilum Nilun Nim Nimen Nimil Nimir Nin Niner Niney Ninin Ninir Ninoy Nip Nipam Nipiy Nipuy Nir Niral Niram Nirem Nirer Nirir Niriy Niroy Nis Nisom Nisuy Nit Nitar Nitem Nitiy Niv Niy Niyan Niyay Niyel Niyem Niyen Niyom Niyon Niyul Niyur Niyuy Niz Nizem Nob Nobol Nobor Nod Nodar Nodel Nodil Nodon Nodun Nof Nofam Nofel Nofem Nofen Nofin Nofoy Nog Nogiy Noh Nohey Noj Nok Nokar Nokem Nol Nolil Nolul Nolun Nom Nomal Nomam Nomar Nomem Nomer Nomoy Nomun Nomur Non Nonam Nonir Noniy Nonol Nop Nopil Nor Noran Norel Norem Norer Norir Noron Norur Nos Nosan Not Notan Notar Notin Nov Novol Noy Noyer Noyon Noyor Noyoy Noyul Noz Nozon Nub Nud Nudar Nuf Nufan Nufim Nufum Nufur Nug Nugiy Nuh Nuj Nujiy Nuk Nukam Nukar Nuker Nukiy Nul Nulel Nulem Nuley Nulir Nulor Nuloy Nulul Nulum Nulun Nuluy Num Numar Numem Numen Numim Numiy Numon Numoy Nun Nunal Nunem Nuney Nunol Nunon Nunul Nup Nur Nurar Nurim Nurir Nuror Nurum Nurun Nuruy Nus Nusay Nut Nutom Nuv Nuvim Nuviy Nuy Nuyan Nuyay Nuyel Nuyil Nuyiy Nuyon Nuyor Nuyum Nuz Nuzur
Pabel Pabiy Padiy Pafiy Pafom Pafun Pafuy Pagen Pagin Pagul Pahim Pakem Pakir Pal Palal Palen Palil Palor Paloy Palul Palum Palun Paluy Pam Pamam Pamim Pamiy Pamol Pamoy Pamun Pamur Pan Panal Panay Panen Panil Panon Panoy Panul Panun Panur Papoy Par Paral Param Paran Parel Parin Paror Parul Parun Paruy Paser Patar Patur Pavol Pay Payam Payan Payer Payir Payul Pazen Pazey Pebur Pedum Pefey Pefoy Pegay Pegey Pegil Pegim Pehen Pejal Pejor Pekar Pekun Pel Pelam Peler Peley Pem Pemel Pemey Pemim Pemir Pemoy Pemul Pemum Pemur Pemuy Pen Peney Penil Penir Pepar Pepay Pepil Pepum Per Peril Perol Perur Peser Pey Peyal Peyan Peyay Peyem Peyen Peyer Peyir Peyon Peyoy Pezil Pidan Pifiy Pifun Pifur Pifuy Pigam Pihan Pijom Pikiy Pikol Pikum Pikuy Pil Pilay Pilem Pilir Pilur Pim Pimar Pimel Pimer Pimum Pimun Pimur Pin Pinar Pinel Pinen Piner Pinil Piniy Pinon Pinum Pinur Pipun Pir Piroy Pirul Pirun Piruy Pisay Pison Pitim Pivin Piy Piyan Piyay Piyel Piyem Piyen Piyom Piyul Piyun Piyur Pizer Pobay Pober Pobim Pobon Poden Podon Poduy Pofel Pogay Pogen Pogum Pohey Pohin Pojan Pojum Pokoy Pol Polay Polil Polim Polum Polun Poluy Pom Pomey Pomil Pomin Pomir Pomum Pomur Ponam Poniy Popil Por Poral Poray Porel Porem Poriy Porom Poron Porul Poruy Posal Posam Posel Potim Povey Povum Poy Poyar Poyen Poyil Poyim Poyor Poyul Poyun Poyuy Pozey Pozol Pubey Pubun Puden Pufer Pufiy Pugim Pugom Puhiy Puhor Pujar Pujiy Pukan Pukiy Pul Pulam Pular Pulem Pulol Pulon Pulul Pum Pumil Pumon Pumun Pumur Pun Punal Puner Punom Punum Pur Puril Purim Pusen Pusim Pusol Putar Puton Putuy Puver Puy Puyal Puyen Puyer Puyey Puyil Puyir Puyom Puyon Puyun
Rab Rabul Rabun Rad Radim Radir Radom Raf Rafan Rafel Rafin Rag Rager Ragey Rah Rahin Raj Rajan Rak Rakey Rakim Rakul Ral Ralam Ralel Ralil Raliy Ralol Raluy Ram Ramal Ramam Ramar Ramer Ramey Ramin Ramir Ramol Ramuy Ran Ranal Ranel Raney Ranon Ranoy Ranul Ranum Ranun Ranuy Rap Rapin Rapol Rapoy Rar Raram Raran Rarin Rarir Rarom Rarun Ras Raser Rasim Rat Ratay Ratil Rav Raven Raver Ray Rayin Rayor Rayul Raz Razir Razom Reb Reber Rebim Rebol Rebur Red Redan Ref Reful Reg Regar Regol Reh Rehim Rej Rejel Rejen Rek Rekem Rekey Rel Relan Relel Relem Reley Relol Relum Relur Rem Remal Reman Remar Remay Remem Remim Remir Remor Remuy Ren Renay Renil Renir Renom Renoy Renum Renuy Rep Rer Rerel Reril Rerim Reriy Rerol Reror Res Ret Retam Retun Rev Revol Rey Reyam Reyar Reyem Reyen Reyey Reyil Reyin Reyiy Reyol Reyul Reyum Rez Rezan Rezom Rib Rid Ridor Rif Rifam Rifel Rig Rigal Rigan Rigar Rigin Rigum Rih Rihuy Rij Rijel Rik Rikem Rikey Rikin Ril Rilar Riler Rilil Rilim Riliy Rilon Rim Rimay Rimin Rimir Rimul Rimum Rimur Rin Rinam Rinir Rinol Rinom Rinon Rinoy Rip Ripar Rir Ririr Ris Risim Rit Ritir Riv Rivay Riy Riyar Riyem Riyim Riyom Riyor Riz Rizor Rizum Rizuy Rob Robor Rod Rof Rofel Rofor Rog Roh Rohel Rohem Roher Roj Rojal Rojim Rojun Rok Rol Rolay Rolin Rolon Rom Roman Romem Romil Romir Romon Romul Romur Ron Ronar Ronim Ronol Rop Ror Rorar Rorel Rorem Rorey Roriy Rorom Roror Rorur Ros Rosim Rot Rotun Rotur Rov Roviy Rovoy Roy Royim Royin Royom Royon Royum Royuy Roz Rub Rubil Rud Ruf Rufir Rug Rugur Ruh Ruhon Ruj Rujoy Ruk Rukur Rul Rulan Rulil Rulin Rulir Rulol Rulom Rulon Ruloy Rulun Ruluy Rum Rumal Rumay Rumem Rumen Rumey Rumil Rumim Rumol Rumor Rumul Rumun Rumur Run Runel Runoy Runun Rup Rur Ruran Ruril Rurim Rurin Ruror Ruroy Rus Rusam Rut Rutom Ruv Ruval Ruvor Ruy Ruyay Ruyen Ruyim Ruyir Ruyiy Ruz Ruzey
Saban Saber Sadin Sadiy Safin Safum Safun Sagal Sagur Sahel Sahim Sahul Sahum Sajir Sajum Sakir Sakon Sakur Sal Salem Salim Salol Salom Salor Salul Salum Sam Samen Samir Samiy Samol Samom Samon Samul Samuy San Sanam Sanar Saner Saney Sanol Sanor Sanoy Sanum Sapay Sar Saral Sarim Sarol Saror Sarum Saruy Satin Sator Savey Savum Savuy Say Sayan Sayem Sayen Sayil Sayuy Sazim Sazoy Sedey Sefam Sefer Sefey Sefir Sefor Seful Segil Segom Sehey Sel Selar Selay Selim Selir Selol Selom Selum Sem Semem Semil Semon Semuy Sen Senar Senel Senem Senil Senim Senol Senul Senun Senuy Ser Seral Seran Serim Serin Serir Serol Seron Sesay Sesor Sesuy Setol Sever Sevey Sevim Sey Seyam Seyen Seyoy Seyul Sezen Sezey Sezim Siben Sibim Sidal Sidoy Sifer Sigor Sigul Sihor Sijil Sijim Sil Silal Silay Siley Silom Silon Silul Sim Simel Simen Simim Simom Simul Simuy Sin Sinal Sinay Sinim Sinir Sinul Sinur Sinuy Sipan Sipay Sipil Sipom Sipuy Sir Siral Sirar Sirem Sirom Sirul Sirum Sirun Sisam Sison Sitan Situn Siy Siyam Siyem Siyer Siyin Siyiy Siyon Siyor Siyul Siyun Sizam Sizan Sizel Sobor Sodar Sodim Sodin Sodiy Sofiy Sofuy Soham Sohin Sojem Soken Sokom Sol Soley Solom Solur Som Somey Somil Somir Somiy Somon Son Sonam Sonan Soney Sonol Sonoy Sonum Sopin Sor Sorar Sorer Soriy Sorum Soruy Soser Sosom Sosoy Sosuy Sotan Sovem Sovil Sovol Sovor Soy Soyen Soyon Soyoy Sozay Sozer Subay Subey Suday Sufem Sugar Suguy Suhon Sujem Sujiy Sukam Sukem Sul Sulal Sulem Sulen Sulil Suliy Sulol Sulon Sulor Suloy Sum Sumen Sumer Sumim Sumir Sumor Sumul Sun Sunam Sunay Sunel Sunon Sunoy Sunul Sunum Sunuy Super Supim Supum Sur Sural Surar Surin Suror Surun Surur Sutar Sutol Suvon Suvun Suy Suyel Suyon Suyoy Suyul Suyun Suyur Suzal Suzum
Tabon Tadan Tadiy Tadon Tafom Takom Tal Talal Talan Talem Talum Talur Taluy Tam Tamam Tamay Tamel Tamin Tamir Tamor Tamuy Tan Tanar Taner Taniy Tanor Tanul Tanum Tanun Tanur Tanuy Tapal Tapor Tar Taran Taren Tarer Tarey Tarur Tasal Tasay Tasim Tasuy Tatir Tatoy Tatun Tatur Tavor Tay Tayam Tayen Tayey Tayil Tayol Tayoy Tebiy Tedir Tegon Tegum Tejal Tel Telan Teler Telil Telom Telon Tem Temen Temin Temol Ten Tenar Tenay Tenem Teney Tenil Tenol Tenom Tenon Tenul Tenur Tenuy Ter Teram Teran Terel Teril Terir Terol Teror Terul Tesim Tetol Tetur Tevun Tevur Tey Teyan Teyay Teyiy Teyol Teyul Teyur Tibal Tibir Tidem Tidul Tiguy Tihon Tijal Tijun Tikul Til Tilam Tilar Tilil Tilin Tilor Tiluy Tim Timal Timen Timin Timiy Tin Tinar Tinay Tinel Tinil Tinol Tinon Tir Tiray Tirel Tiril Tirim Tirir Tirom Tiror Tirum Tisen Tivin Tiy Tiyal Tiyel Tiyol Tiyom Tiyor Tizem Tizen Tizor Tobal Tobem Tofun Togay Tohom Tohoy Tohum Tohur Tokey Tokom Tokon Tokuy Tol Tolem Tolum Tom Toman Tomol Tomul Tomun Tomur Ton Tonam Tonan Toner Tonim Tonom Tonon Tonun Tonuy Topur Tor Torar Toren Torer Torin Torom Toron Torun Toruy Tosan Tosem Toser Tosir Total Tovam Toven Tovil Tovon Toy Toyay Toyem Toyer Toyir Toyum Tozer Tubor Tudal Tudum Tufal Tufim Tuful Tugin Tuguy Tujel Tujiy Tukom Tukum Tul Tulam Tular Tulim Tulin Tuliy Tuloy Tulur Tum Tumen Tumor Tumoy Tumum Tumun Tun Tunar Tunay Tunel Tunen Tuney Tunil Tunir Tunon Tunum Tur Turar Turay Turel Turey Turin Turom Turon Turum Tusam Tutul Tuvem Tuvey Tuy Tuyin Tuyiy Tuyom Tuyun Tuyuy Tuzan
Vabum Vadel Vafar Vaful Vafuy Vagam Vagen Vahar Vajam Vajon Vakal Vakay Vakul Val Valan Valem Valen Valer Valim Valin Valiy Valom Vam Vamal Vamam Vaman Vamin Vamul Vamum Vamun Van Vanan Vanar Vanim Vanom Vanon Vanoy Vanum Vanuy Vapel Vapil Var Varam Varay Varil Varir Variy Varol Varon Varul Varur Vasam Vasan Vasel Vasom Vason Vatil Vatoy Vaver Vavom Vay Vayel Vayer Vayey Vayil Vayiy Vayon Vayor Vazon Vazul Vebam Vedan Vefel Vefoy Vegay Vehiy Vehor Vejey Vejum Vekar Vel Velem Velen Veliy Velon Veluy Vem Vemal Vemar Vemem Vemer Vemey Vemir Vemor Vemul Vemum Vemun Ven Venal Venam Venen Veney Venir Venom Venul Vepam Vepem Ver Verar Verey Veril Verim Verin Veriy Veron Verum Vesor Vevan Vey Veyam Veyan Veyar Veyir Veyiy Veyor Veyoy Veyun Veyuy Vezam Vezum Vidar Videl Vidiy Vifil Vigan Vigey Vigor Vihol Vijin Vijun Vijur Vikon Vikum Vikun Vil Vilay Vilel Vilen Viliy Viloy Viluy Vim Vimil Vimir Vimiy Vimol Vin Vinam Vinay Vinel Vinen Vinin Viniy Vinul Vinur Vipem Vipor Vir Viral Viran Viray Virem Viren Viron Viror Viroy Virun Viruy Visiy Visoy Vitel Viten Vitom Vitum Vivar Viven Vivir Viy Viyan Viyar Viyel Viyen Viyey Viyir Viyon Viyuy Vizen Vober Vodiy Vodom Vofal Vofoy Vofun Vogal Vogar Vohal Voham Vohim Vojan Vojel Vojen Vokal Vokim Vol Volan Volay Volen Volir Volul Vom Vomal Vomay Vomem Vomer Vomin Vomiy Vomum Vomun Von Vonel Vonem Voniy Vonon Vonun Vor Voral Voran Vorim Voriy Voroy Vorur Vosan Vosar Voson Votar Vovam Vovan Vovar Vovem Voy Voyar Voyer Voyim Voyiy Voyol Voyom Voyon Voyum Vozal Vozay Vozem Vozoy Vozum Vubum Vudor Vugal Vuhen Vuhir Vujal Vujon Vukiy Vukor Vul Vulal Vulel Vulen Vuley Vulim Vulom Vulon Vuluy Vum Vumam Vumem Vumey Vumil Vumol Vumor Vumul Vumum Vumuy Vun Vunar Vunay Vunel Vuney Vuniy Vunul Vupar Vupen Vur Vural Vuren Vurer Vurey Vurin Vuroy Vurul Vurur Vusim Vusum Vutol Vutul Vuy Vuyan Vuyul Vuyur Vuzam Vuzan Vuzon
Yab Yabar Yabel Yad Yadan Yader Yadiy Yaf Yafer Yafil Yafim Yag Yagam Yagon Yah Yahen Yahul Yaj Yajer Yajuy Yak Yakir Yakiy Yal Yalal Yalam Yalay Yalen Yalim Yalin Yalom Yaloy Yalul Yalum Yam Yaman Yamar Yamay Yamel Yamir Yamum Yan Yanal Yanam Yanay Yanir Yanol Yanuy Yap Yapay Yapey Yapiy Yapum Yar Yarar Yarom Yaror Yarum Yas Yasel Yat Yatar Yatin Yav Yavan Yaven Yay Yayay Yayem Yayen Yayey Yayim Yayir Yayiy Yayom Yayoy Yayun Yaz Yazam Yazay Yazen Yeb Yeben Yed Yedel Yedir Yef Yefin Yeg Yeger Yeguy Yeh Yeham Yehem Yehil Yehor Yehum Yej Yejum Yek Yekin Yekol Yekul Yel Yelal Yelil Yelin Yeliy Yelol Yelom Yelul Yelun Yelur Yem Yemam Yemem Yemiy Yemon Yemor Yemul Yemur Yen Yenan Yenar Yenem Yep Yepey Yepir Yer Yeran Yerem Yeren Yeril Yerim Yerol Yeror Yerum Yerun Yerur Yes Yesor Yet Yeten Yetin Yetor Yev Yevey Yevim Yey Yeyal Yeyel Yeyen Yeyey Yeyir Yeyuy Yez Yezel Yezey Yib Yibam Yiber Yibom Yibon Yid Yiden Yif Yifom Yig Yigar Yigun Yih Yij Yijin Yik Yikey Yil Yilim Yilin Yiliy Yilol Yilom Yilon Yiloy Yilul Yilur Yim Yimam Yimel Yimey Yimiy Yimum Yimun Yimur Yin Yinar Yinel Yinem Yiner Yiney Yinil Yinin Yinol Yinor Yinur Yinuy Yip Yipel Yir Yiral Yiruy Yis Yisar Yit Yitar Yiten Yitoy Yitun Yiv Yivom Yiy Yiyam Yiyay Yiyel Yiyin Yiyir Yiyor Yiyoy Yiz Yizom Yob Yobel Yobun Yod Yodir Yof Yofam Yofan Yofin Yog Yoger Yogim Yoh Yohar Yohir Yoj Yojil Yok Yoker Yol Yolay Yolir Yolol Yolon Yoloy Yolur Yom Yomal Yomay Yomem Yomen Yomey Yomin Yomir Yomon Yomum Yomuy Yon Yonal Yonam Yonay Yonem Yoner Yoney Yonil Yonim Yonol Yonum Yonun Yop Yopum Yor Yoral Yorel Yoren Yorim Yorir Yoriy Yorol Yorom Yos Yoser Yosoy Yot Yotem Yotor Yov Yovoy Yovul Yoy Yoyal Yoyam Yoyan Yoyel Yoyum Yoyuy Yoz Yozol Yub Yud Yuf Yufey Yug Yuguy Yuh Yuhom Yuj Yujom Yuk Yukin Yul Yular Yulen Yuley Yulin Yulol Yulon Yulur Yum Yumem Yumiy Yumom Yumon Yumul Yun Yunel Yunim Yunon Yunoy Yunum Yunur Yup Yupey Yupur Yur Yuren Yurer Yurim Yurom Yuror Yurun Yus Yut Yuton Yuv Yuy Yuyay Yuyem Yuyiy Yuyoy Yuyuy Yuz Yuzor Yuzoy
Zaban Zadol Zadum Zafir Zahol Zakal Zaker Zal Zalar Zalem Zalin Zalom Zaloy Zalul Zalur Zam Zamam Zaman Zamel Zamer Zamon Zamul Zamuy Zan Zanal Zanem Zanol Zanuy Zar Zaral Zarar Zarem Zarer Zaril Zarim Zaron Zarur Zasay Zasiy Zatiy Zator Zaven Zavor Zavoy Zavuy Zay Zayar Zayay Zayel Zayin Zayir Zayor Zayoy Zayuy Zazen Zazur Zebur Zedur Zegol Zegul Zegur Zehin Zehum Zejan Zejin Zekor Zel Zelal Zelel Zelen Zelim Zelol Zelom Zelul Zem Zemal Zemam Zemar Zemer Zemey Zemul Zen Zenam Zener Zenim Zenin Zenor Zenoy Zenum Zenun Zenur Zepil Zepin Zer Zerar Zerel Zerey Zeril Zerom Zerum Zerun Zerur Zeruy Zesoy Zetor Zetuy Zevey Zey Zeyar Zeyel Zeyem Zeyer Zeyey Zeyon Zeyor Zeyoy Zeyum Zibal Zibel Zibur Zidam Ziday Zifel Zigam Zigom Zihal Zihey Zihon Zijar Zijol Zikar Zil Zilam Zilay Ziley Zilim Zilin Ziliy Zilol Ziloy Zilun Zim Zimin Zimiy Zimom Zimur Zin Zinar Ziner Zinir Ziniy Zinol Zinom Zinor Zinun Zipim Zipin Zipur Zir Ziral Ziram Zirar Zirer Zirin Zirol Ziron Ziroy Zirum Zirun Zisun Zital Zitun Zitur Zivam Zivan Zivay Ziy Ziyay Ziyem Ziyer Ziyil Ziyom Ziyon Ziyun Ziyur Zizem Zizer Zizey Zobar Zobuy Zodal Zodon Zodul Zofey Zofol Zofun Zojal Zojil Zojim Zojon Zokin Zokol Zokum Zol Zolan Zolel Zolem Zolil Zolim Zolon Zolul Zom Zomal Zoman Zomel Zomim Zomiy Zomol Zomon Zon Zonan Zonar Zonen Zoner Zonim Zonir Zoniy Zonol Zonom Zonul Zoper Zorey Zorir Zorol Zoror Zorun Zosem Zotey Zotul Zotun Zoy Zoyem Zoyer Zoyim Zoyin Zoyiy Zoyol Zoyom Zoyor Zoyoy Zoyur Zozam Zozey Zozir Zuben Zudol Zufal Zufem Zufen Zugiy Zugoy Zuhey Zujal Zujey Zujun Zul Zular Zulem Zulin Zulor Zulum Zulur Zum Zumam Zumar Zumol Zumom Zumon Zumul Zumum Zumur Zun Zunan Zunay Zuney Zunil Zunin Zunon Zunuy Zur Zuray Zurem Zuren Zurey Zurim Zuror Zuroy Zurum Zurun Zusey Zutar Zuvin Zuy Zuyem Zuyer Zuyey Zuyol Zuyor Zuzal Zuzin Zuzum
10 notes · View notes
mantikutayr · 1 year
Photo
Tumblr media
sanat kutsalın neyidir?  
mathesis (okuyarak bilme), pathesis (deneyimle bilme)  gnosis (sezgi ile bilme) ya da gökyüzü altında söylenmemiş söz yoktur* meşrebinize göre ilmel yakin, aynel yakin, hakkel yakin.  
bana kalırsa bu kitapta sekiz tane (hissetmenin tözü, özgürlüğün biyolojisi, lezzetin özü, belleğin yönetimi, görme olayı, müzğin kaynağı,  dilin yapısı, ortaya çıkan benlik)     dile getirilemeyen ‘’öykü’’ (beden, bellek, görme, tat, koku, işitme, dil ve benlik.) hads var.
(hads: sen ve bilmek istediğin şey arasında direkt olarak gerçekleşen bilme türü, kavrayış, sezgi.)
arka kapaktan: marcel proust tüm gününü yatakta geçirir, eski günleri düşünürdü. paul cézanne saatler boyu öylece bir elmaya bakardı. auguste escoffier sadece müşterilerini memnun etmeye çalışırdı. igor stravinski müşterilerini memnun etmemeye çalışırdı. gertrude stein ise sözcüklerle oynamayı severdi. fakat aralarındaki teknik farklara rağmen, bu sanatçıların hepsi de insan deneyimine sonu gelmez bir ilgi duyuyordu. yarattıkları eserler keşif edimleriydi, anlayamadıkları gizemlerle bu şekilde boğuşuyorlardı.
jonah lehrer proust bir sinirbilimciydi’de kendi alanlarına damga vurmuş sekiz isim üzerinden, sanatçıların bilim alanında kanıtlanmış olguları bilimcilerden önce sezgileriyle öngördüklerini herkesçe anlaşılır bir dille anlatıyor. bunu yaparken duygularla düşünceler arasındaki ayrıma olduğu gibi, sanatla bilim arasındaki katı işbölümüne de karşı çıkıyor ve yeni bir yol, “dördüncü kültür” yolunu öneriyor. fakat dördüncü bir kültüre ulaşabilmemiz için öncelikle sahip olduğumuz iki kültürün alışkanlıklarını değiştirmesi gerekir. hepsinden önce, beşeri bilimler samimi bir adımla pozitif bilimlerle bağ kurmalıdır. proust bir sinirbilimciydi bu yolda atılmış önemli bir adım.  
13 notes · View notes
alpersadic · 11 months
Text
Edip yazar Alper Sadıç
Edip yazar: Alper Sadıç
                        1977 yılında Ankara’da hayata başlayan Alper Sadıç, çocukluk yıllarını bir ege kasabasında sürdürmüştür. Selçuk Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde yüksek lisans programını tamamlamış ve aktif olarak İstanbul’da bir ortaokulda Fen Bilimleri öğretmeni olarak hayatına devam etmektedir. Akademik makaleleri çeşitli dergilerde yayımlanırken şu anda simit çay edebiyat etkinlikleri tarafından üç ayda bir çıkan Betik dergisine minimal öyküleriyle katkıda bulunmaktadır. Yazmayı bir meslek olarak değil de heyecanını diri tutan bir destek olarak gördüğünü ifade eden Alper Sadıç, aynı zamanda benim de ortaokul Fen Bilimleri öğretmenliğimi yapan, benim için kıymetli öğretmenlerimdendir. Yollarımız çok kısa bir süre kesişse de öğrenim hayatımda kendimi şanslı hissetmemi sağlayan bir eğitimcidir kendisi. Her zaman öğretmenlerin öğrencileriyle gurur duyduğu bu dünyada bana öğretmenimle gurur duymayı öğretti şu zamanlarda. Kendisinin öyküden, novellaya, romandan, bilim kitabına kadar kaleme aldığı ve okuyucuya sunduğu eserleri bulunmaktadır.  Bilgi birikimine, öğütlerine ve düşüncelerine sıralarından geçerken de değer verdiğim öğretmenimle yıllar sonra yolumuzu tekrar birleştiren güçlü kalemi oldu. Yer yer Tanzimat esintili eserleri, geniş kitap bilgisi, güçlü betimlemeleriyle Alper Sadıç, kitapları ve kendisi hakkında daha fazla bilgi edinilmesi gereken eser sahiplerimizdendir.
Ortaokul yıllarında kapısından bakmaya bile çekindiğimiz öğretmenler odasında emektar hocam ile kıymetli eserlerini konuşmak benim için oldukça iyi bir tecrübeydi. İyi bir öğretmen bir insanın sahip olabileceği en değerli şeylerdendir.
 Sözlerime öncelikle okuttuğu öğrencilerinden hâlâ elini çekmeyen, desteğini esirgemeyen bir öğretmen olduğunuz ve röportaj teklifimi içtenlikle kabul ettiğiniz için teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum.
 ·         Öncelikli olarak ilk aldığınız kitap neydi ve bu kitabı neden almak istediniz?
 Simyacı kitabı; ismi, kapağı ilgimi çektiğinden dolayı almak istemiştim. Babama kitabın ismi hakkında sorularımı yöneltmiştim fakat yaşıma uygun bir açıklama yapmamıştı. Belki de bilerek fazla açıklamak istemedi. Teşvik etmek, merakımı okuyarak gidermemi sağlamak için böyle yapmıştı. Bu yüzden kendim alıp okumak istedim.
 ·         Konularınızı neye göre seçiyorsunuz, baştan bir plan içerisinde misiniz yoksa hikâyenin akışına karakterlerin duygularına göre mi hareket ediyorsunuz?
 Yazarın sermayesi kendi yaşantısıdır derler. Biyografik ya da otobiyografik eserlerim bu ilke ile ortaya çıktı. Sadece gerçekleri yazdığım bu eserlerimi olay yeri tutanağı gibi de oluşturmadım. Edebiyat da tam olarak böyle bir şey aslında. Yaşanılanları uygun bir dil ile hisleri paylaşmak için icat edilmiş bir iletişim şeklidir edebiyat. Kurgu metinlerde ise çarpıcı bir son gereklidir, öykü yazma yarışmasında bana birincilik getiren en önemli etkenin öykümün çarpıcı final bölümü olduğunu düşünüyorum. Bazen gerçeği hayal dünyasında harmanlayabiliyoruz, karakterler yazı içerisinde kendini buluyor.
  ·         Yazar olarak bir mahlas kullanacak olsanız bu ne olurdu?
 Edip takma ismiyle yazabilirdim.  Anlam olarak saygılı, nazik kimse ve edebiyatla uğraşan kişi anlamına geliyor. Anlamı itibarıyla kendi adımla yazmasam bu takma adı seçerdim.
 ·         Kaç yaşında yazmaya başladınız?
 40 yaş tam olarak diyebilirim. İnsanın kendini yazmaya hazır hissetmesi gerekiyor. Yazar bir arkadaşımın söylediği gibi şişe yani zihin okumalarla dolup taşınca yazma eylemi sahneye çıkıyor.
  ·         Hangi edebiyatçıları kendinize yakın buluyorsunuz, Ben yazı yazmalıyım dediğiniz bir dönüm noktanız oldu mu?
 Hayatta olmayan yazarlar arasından Ahmet Mithat Efendi benim için efsanedir. Refik Halit Karay, Ahmet Haşim, Peyami Safa ve Sabahattin Eyüboğlu; bu beş yazar benim için çok önemlidir. Tanışma fırsatım hâlâ devam eden, gidip elini öpmek, sohbet etmek istediğim yazar ise Sevinç Çokum’dur. Amin Maalouf, Jean-Cristophe Grangé yabancı yazarlar olarak çok okuduğum eser sahipleridir. Her ikisi de mesleğinin getirmiş olduğu tecrübeyi edebiyata çok iyi yansıtmış ve bu durum beni oldukça etkilemiştir. Polisiye türünü edebiyattan pek saymazdım ama Grangé’yi okurken polisiyenin de edebiyat olduğunu kabul ettim.
  ·         Yazdıklarınızı kimsenin okumayacağını bilseniz yine de yazar mıydınız?
 Evet. Bu bir doyum benim için. Ancak bir yazarın en büyük mutluluğu paylaşmaktır. Paylaşmak için de yazıyorum. Okuyucularımın değerlendirmeleri benim için oldukça önemlidir. Eserlerim hakkında yorumlarını dinlerken, yazdığım kitabı elimde tutarken, içimde elimde tuttuğum kitabın benim dünyamdan çıkmış olmasının gururunu yaşıyorum. Bu gurur egodan çok mutluluk ve emeğin karşılığını somut bir şekilde görmenin vermiş olduğu heyecandan kaynaklanıyor.
  ·         Yazmış olduğunuz yazılarda sonun geldiğini nasıl anlıyorsunuz, karakterler hala yaşıyorken anlatımın son bulacağı yere nasıl karar veriyorsunuz?
 Ahmet Mithat Efendi’nin kendi evindeki matbaası ile yazdıklarını Tercüman-ı Hakikat adlı gazetesinde belirli zaman aralıklarıyla bölüm bölüm yayınladığı eserleri bulunmaktaydı. Bir gün yayınladığı bölümde kitabın başkarakterini öldürüyor ve bu bölümden sonra bütün Galata esnafı evini basıp, bu karakter nasıl ölür diye tepki gösteriyor. Hatta bir esnafın attığı taş Ahmet Mithat Efendi’nin başına geliyor ve başını yaralıyor. Bu olay sonucunda Ahmet Mithat, eserin bir sonraki bölümünde karakterin ölmediğini, komada olduğunu belirten bir bölüm yayımlıyor. Bu aslında okuyucudan çok yazarın hissiyatıyla alakalı bir durumdur. Bir kitap kaleme alınırken, girişteki yazar ve finaldeki yazarın bir olmaması gibi yazdığı karakter de aynı değildir. Bir karakter eğer eser içerisinde gelişme kaydetmiş ve okuyucuyu etkilemeyi başarmışsa çekileceği zamanı da bilmelidir.
 ·         Karakter ve tiplemelerinizde kendiniz ya da yakın çevrenizdeki insanlardan esinleniyor musunuz?
 Tabii, elbette. Yazarın sermayesi kendi yaşantısıdır. Bir karakterin betimlemesini yaparken mutlaka çevremi gözlemlerim. Bir gözüm yazdığım metinde bir gözüm de çevremde olur yoksa kurguya nasıl gerçeklik hissi katabiliriz ki? Sadece karakterlerde değil kurgu mekânlar oluştururken de çevreyi gözlemlerim. Bahçe Evi adlı eserimde bir okuyucumun dikkati ve bana ulaşmasıyla bir sonraki baskıda metinde küçük bir düzeltme yaptık. Bu düzeltmenin sebebi ise, kitabın bir bölümünde asmaların goruğa durmasıyla erik ağacının çiçek açmasının aynı döneme denk gelmesiydi. Kitapta betimlemede bulunurken iki ayrı zamanda gerçekleşecek olayı aynı zaman içerisinde oluyormuşçasına ele almışım. Kurgu olaylarda gerçeklik yakalamalıyız. Bu yüzden gözlem yapmak ve kurguyu gerçeklikle ele almak oldukça önemlidir.
  ·         Bir röportajınızda‘’Yazar önce okumalı, ruhunu kitap okuyarak beslemeli’’ demişsiniz, yazarların bu serüvende doygunluğa ulaştığı bir nokta olduğunu düşünüyor musunuz, yoksa okumak hep aç olmak mıdır?
 Okumanın sonu yok. Blake Snyder, ‘O Kediyi Kurtar’ adlı kitabında, toplam 20 farklı senaryo var ve bütün filmler bu senaryolar üzerinden dönüyor demiş fakat bu senaryolar aynı olsa da renkler, motifler, işleniş biçimleri farklıdır. Edebiyat zaten budur, aynı konuları bahse alırken kendimize özgü duyguları aktarmak, hissettirmek önemlidir.
  ·         ‘’Manayı en sade şekliyle’’ yazdığınızı ifade ediyorsunuz, sizce karmaşık olay ve cümle yapıları okuyucu üzerinde nasıl bir etki uyandırır?
 Hitap ettiğiniz kitle ile alakalı. Eğer üniversitelerde görev yapan kurullar için kitap yazıyorsanız kompleks cümleler sorun teşkil etmez. Ben eserlerimde daha çok sade ama basit olmayan bir üsluptan yanayım. Çok sevdiğim yazarlardan Sevinç Çokum, öğrencilik yıllarında kaleme aldığı bir yazı ile öğretmeninden övgüler alırken, bir sonraki yazısında notu beklediği kadar yüksek olmamış. Bunun nedenini öğretmeni Farsça ve Arapça kelimeleri de oldukça yoğun kullanması olarak açıklamıştır. Öğretmeni Türkçe yazmasını tavsiye etmiş. Yani dili zengin göstermek isterken karmaşık yapılı cümle yapısına sahip, farklı dillerden devşirme kelimelerle eserler ortaya koymak sade üslupla kaleme alınan eserlerden üstün değiller.
  ·         Bakır Çalığı kitabınızda kendi kurguladığınız bir son bulunmamaktadır. Bir okuyucunuz olarak Ruhi’nin bundan sonra ne yapacağını hayatını nasıl şekillendireceğini merak ediyorum. Sizin kurgu dünyanızda Ruhi şu an ne konumda?
 Ruhi mücadeleye devam ediyor. Kendine bulduğu uğraşı benimsemiş ve bu uğraşın onda oluşturduğu duygular olumlu duygular olmasa da onun tuhaf bir şekilde hoşuna gidiyor. Bu duyguyu benimsediği ve hissetmek istediği için kendisiyle ve çevresiyle çatışmaya devam edecektir.
 ·         Sadece Ruhi’yi değil, kitabınızdaki Zeytin karakterinin yolunu da çok merak ediyorum. Okula gidebilecek mi, Ruhi’yi o da seviyor mu bunların hepsi için birçok cevabım ve hikâyem var ama asıl eser sahibinin gözündeki yolu ve tercihleri merak ediyorum. Bir devam kitabı gelecek mi?
     Okurlardan gelen en büyük eleştiri Bakır Çalığı eserimin tam tadında bitmesidir. Devam kitabı okurun bana tavsiyesidir. Ben de düşünüyorum. Bu konuda bir devam kitabı çok istendiği için gelebilir.
 ·         Bakır Çalığı kitabı bir köyde geçmek yerine şehirde geçseydi sizce kurguladığınız karakteriniz Ruhi nasıl bir yol izlerdi, örtülü gerçeği yine de bulmaya çalışır mıydı yoksa hayatın akışına dalıp gider miydi, çevre eserlerinizde ve sizin hayatınızda önemli bir etken mi?
 Şehir insanı yorar, dertlerini unutturacak yeni dertlerle oyalar. Dolayısıyla örtülü gerçeği bulmaya çalışacak zamanı, enerjisi kalmaz; yeni davaları olur. Büyük şehir değirmen gibidir, öğütür insanı. Küçük yerlerde insanın davasını kamçılayan etmenler vardır çünkü karmaşıklık azdır. Ruhi’nin tutumu şehirde yaşayan ve büyüyen bir karakter olsaydı değişebilirdi.
 ·         Tasarladığınız bir karakterin kendi kontrolünüzden çıktığı ve bir çizgiye, benliğe ulaştığı, yaptıklarına sizin bile şaşırdığınız durumlar oldu mu?
 Elbette oldu. Ben Bulut Kapısı adlı eserimde erkek karakterin –Rasim- hoşlandığı kızın –Herdemet- izini sürdüğü zaman çok etkilenmiştim. Kendi hayal dünyama çok şaşırmıştım.
 ·         Sizin için yazı yazmak ne anlama geliyor tek cümle ile anlatacak olsanız bu ne olurdu?
 Yazmak bir doyumdur. Okumak aç olmaktır demiştik. Yazmak ise tam tersi. Doyduğunu yeniden yazmak isteyene kadar hissetmektir. Bir öyküyü kaleme aldığımda küçük ya da uzun soluklu olsun o kadar mutlu oluyorum ki onun üzerinde düzeltmeler yapıp vitrine hazır hale getirmek müthiş bir şey. Aslında cümleleri okuyucunun anlamasına uygun hale getirmek sancılı bir süreç, meyvesi tatlı bir olgunlaşma dönemi olarak tabir edebiliriz.
 ·         Bahçe Evi kitabınızda sizinle birlikte o köstebeğe ne olduğunu hayatı boyunca merak edecek birçok okuyucunuzun olması ve size ait bazı olayı birçok insanla paylaşmış olmak size ne hissettiriyor?
 Biz üç kardeşiz. Bahçe Evi’ni kaleme aldıktan sonra benim bir küçüğüm, bunca olayı nasıl hatırlayabiliyorsun diye sordu. En küçük kardeşim ise bunlar bizim özelimiz, geniş kitlelerle paylaşmak doğru mu diye sorguladı. Annem ise babamla anılarımıza ait olan bu eseri, henüz onunla ilgili bir eser kaleme almadığım için hafif kıskanmış bir tavırla “benim de ölmem mi lazım beni yazman için” diye eleştirdi. Onlara verdiğim en güzel cevap bunları ben yazmasaydım unutulacaktı oldu. Babama duyduğum özlemden dolayı bu eseri kaleme aldım, annem ile ilgili ise çok şükür ki hâlâ hayatta, ulaşabileceğim bir konumda olduğu için ve anılarımız oluşmaya devam ettiği için anılarımızdan oluşacak bir kitabı henüz kaleme almadım.  En küçük kardeşime cevabım ise babamı biraz tanıtmak istedim oldu. Babam vefat ettikten sonra onu internette arama motorunda ararken sadece yaşadığımız yer olan Nazilli Belediyesi’nin taziye mesajını gördüm ve çok etkilendim, yıllarca bu ülkeye emeği geçmiş bir polis memurunun hakkında araştırma yaparken sadece bir ölüm ilan metninin bulunması beni çok hırpaladı. Dünyadan bir Neşet Sadıç’ın geçtiğini anlatmak ve bundan daha fazlası olduğunu aktarmak istedim. Bu nedenle babamla anılarımızı kaleme alarak onu tanıtmak istedim.
  ·         Hayatınız boyunca tek bir türden eser verecek olsaydınız bu hangi tür olurdu?
 Roman olurdu. Çünkü bende romanın açılımı çok önemlidir, roman edebiyatın okyanus olan kısmıdır. Bir öyküden yazarın ruh dünyasını tamamıyla yakalayamazsınız ama roman da yakalanır. Kalemim öyküye yatık olsa da roman yazmak benim için önemli bir meziyet. Romanda oluşturduğunuz karakter büyüyor, gelişiyor ve siz bunu gözlemleyebiliyorsunuz; oldukça etkileyici bir izlenim diyebiliriz.
 ·         Biyoloji bölümü mezunu olduğunuzu biliyorum. Bilim ve edebiyatı kıyaslayacak olursak nasıl farklar ve benzerlikler bulabiliriz, sizin için biraz daha önde olan hangisidir?
 Farkları; bilimde gerçek ön plandadır; bilim saf gerçektir, manevra yapamazsınız gerçekler buna müsaade etmez, sonuçlar tıpkı bir reaksiyonun girdisi çıktısı gibidir, formüle edilirler. Edebiyatta böyle değildir. Forrester’ı Bulmak adlı filmde; bir kitap için iyi bir roman nasıl yazılır bunu bu kitapta öğretmişsiniz ama edebi değeri tartışılır anlamı taşıyan bir kitap yorumu vardır. Romanın nasıl yazılacağını formülüze ederiz fakat bu roman özelliği taşımaz. Hatta bu formüle göre de yazabiliriz fakat yazdığımız iyi bir roman olmayabilir.
 ·         Üzerinde çalıştığınız bir projeniz var mı şuanda?
 Evet. küçürek öykülerden oluşturduğum bir kitap dosyam var. En fazla 1000 kelime ile yazılan öykülere küçürek öykü diyoruz. Eli kulağında yayımlanmak üzere. Yaklaşık 25 öykü yer alıyor. Aslında benim gayem küçürek öyküyü, öykünün bir alt dalı olmaktan çıkartıp başlı başına bir edebiyat dalı yapmak. Az sözle çok şey anlatmak gerçekten çok zor. Blaise Pascal'ın “Daha kısa bir mektup yazacaktım ama vaktim yoktu” cümlesi tarihe geçmiş özlü sözlerden biridir. Az yazıp çok şey anlatmanın, uzunca açıklama yapmaktan daha zor ve uğraş gerektiren bir meziyet olduğunu düşünüyorum.
·         Kendiniz için mi yazıyorsunuz yoksa bir toplumsal mesaj içerikli kanal kullanarak okurlar için mi?
 Kendim için yazıyorum. Paylaşmak güzel bir şey fakat doyum noktasında bencillik yapmak lazım, yazmak eyleminin bana hissettirdiği duygular tarif edilemeyecek derecede iyi ve keyif verici. Ruhumu bu doyumdan alıkoymak istemem. Zamandan ve sevdiklerinizden bu kadar fedakârlık yapmak, bu kadar güzel duyguları hissetmek için aslında. Bence bu hoş görülen bir bencillik olmalıdır.
 ·         Eserlerinizde karşıma çıkan Charles Buhowski’nin ‘’Gerçekten yaşamak için önce birkaç kez ölmelisiniz, bunun başka yolu yok.’’ sözünün hayat mottonuzda yeri olduğunu düşünüyorum. Sizce gerçekten yaşamak için önce birkaç kez nasıl ölünür?
 Yaşamanın kıymetini böyle anlarsınız. İnsan çok nankördür. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler. İnsan unutmak üzere kurulmuştur ve bu bir nimettir. Yaşamak bir bedeldir. Sait Faik Abasıyanık; maddi açıdan zorluk çekmeyen, çalışmak zorunda olmayan bir edebiyatçıydı. Şiirlerini çoğunlukla Beyoğlu-Burgazada arası vapur seferlerinde kaleme alırdı. Bir gün yurtdışına çıkmak için pasaport çıkartırken mesleği bölümüne işsiz yazılması onun çok ağırına gitmiş. Belki de bir farkındalık kazanmıştı. Bana göre Sait Faik’in bir ölümü de burada olmuştu. Dönüm noktası gibi düşünebiliriz.
  ·         Şu anki deneyimlerinizle yazmaya başlamadan önceki Alper Sadıç’a ne söylemek istersiniz?
“Her yazar bir roman teorisyenidir,” böyle bir cümle okumuştum. Yani hiçbir roman bitmemiştir aslında yazar kendi iç dünyasında yazdıklarını aktararak romanı ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla kendisi de gelişim gösteriyor. İlk yazdığım eser olan Bulut Kapısı ve şimdiki eserlerim arasında elbette fark var ama bunu bir basamak olarak görüyorum. Şimdi olduğum yere gelmek için geçmek zorunda olduğum bir basamak.
·         Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
 Okumak bir erdemdir. Okumak lazım. Bizim insanımızın bu konuda biraz eksik. Örneğin ortaokul öğrencilerin girdiği LGS sınavı kitap okuyan öğrenciyi istiyor. Aynı zamanda öğretmen olduğum için bu yorumu kolaylıkla yapabilirim. Okumanın bir branşı yoktur.  Boş zamanlarımızda kitap okumalıyız sözü yerine, okumak için zaman ayırmalıyız sözünü daha doğru buluyorum.
2 notes · View notes
selectra20 · 1 year
Text
İçimizdeki Canavar Kahramanlar: Evrimsel Psikolojide Carl Gustav Jung'un Arketipleri
Carl Gustav Jung (1875-1961), İsviçreli bir psikiyatr ve analitik psikolojinin kurucusudur. Freud’un öğrencisi olan Jung, Freud ile yaşadığı fikirsel anlaşmazlıklardan ötürü ondan ayrılıp kendi psikoloji bilim dalını kurmuştur. Özellikle arketipler ve kolektif bilinçaltı kavramlarıyla psikolojiye yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Jung, araştırmalarına kendi mistik yönünü de kattığı için bazı bilim insanları tarafından önyargıyla bakılmıştır. Fakat derinden incelendiğinde analitik psikoloji evrim, evrimsel psikoloji, biyoloji ve sinirbilim ile yakından ilgilidir. Biz bu yazımızda, Jung’un, özellikle arketip kavramını ve evrimsel psikolojiyle olan bağını inceleyeceğiz.
Ana Hatlarıyla Evrimsel Psikoloji
Evrimsel psikoloji; bellek, dil, algı gibi psikolojik özelliklerin modern evrimsel bakış açısına göre yorumlandığı psikoloji dalıdır. Ayrıca psikolojik özelliklerin adaptasyon ve gelişim süreci (doğal seçilim ve cinsel seçilim) ile de yakından ilgilenir.
Doğal seçilim çevresel koşullar için daha elverişli özelliklere sahip olan belirli bir organizmanın, bu özelliklere sahip olmayanlara göre daha fazla yaşama ve üreme şansına sahip olmasıdır. Cinsel seçilim ise kısaca, eşeyli üremede karşı cins ile çiftleşme şansını yakalamak için verilen mücadeledir. Evrimsel psikoloji, zihnin de vücut gibi kendine özgü bir yapısı ve birimleri olduğunu savunur.
Psikolojik adaptasyon sürecimiz atalarımızdan bu yana değişiklik göstermiştir. Yani, atalarımızın yaşam şekli, davranışlarımızın temelini oluşturur. Evrimsel psikoloji; evrimsel biyoloji ve sinirbilim ile de iç içedir.
Psişenin bilinç ve bilinçaltı katmanları
Analitik Psikolojide Psişe (Ruh) ve Bilinç
Psişe; ruh, can, zihin anlamında kullanılır. Bir bütün olarak bilinci ve bilinçaltını kapsar. Jung, psişeyi 3 ana gruba ayırmıştır.
Ego (Bilinçli; İng: "conscious")
Kişisel Bilinçaltı (İng: "Personal Unconscious")
Kolektif Bilinçaltı (İng: "Collective Unconscious")
Özellikle ego ve kişisel bilinçaltı arasındaki ilişkiyi doğru kavramamız gerekiyor; fakat öncesinde kolektif bilinçaltını açıklayalım. Kolektif bilinçaltı, tüm insanlığın ortak bilinçaltıdır. Kolektif bilinçaltı insanlık tarihinin başından beri ortak olarak paylaşılmaktadır. Burada arketipler bulunur. Arketipler, en uç kültürler arasında bile ortak olan evrensel imgeler (İng: "image") ve tasavvurlardır. Arketiplere birazdan daha detaylı bir şekilde değineceğiz.
Kişisel bilinçaltında, bireyin hayatında yaşamış olup da unuttuğu anılar, bastırılmış duygular ve eşik altı (İng: "subliminal") olan her öge bulunur. Burada kişinin sadece kendi deneyimleri ve yaşantıları ikamet eder. Haliyle, kişisel bilinçaltı, evrensel olan kolektif bilinçaltının zıttıdır. Kişisel bilinçaltı, bireyleşmenin (genelden yani kolektif psikolojiden farklılaşma) gerçekleşmesi için ego ile bütünleşmelidir.
Ego ise bilinç öncesi ve bilinçli alanda olduğundan ‘’farkında olabildiğimiz’’ düşüncelerimizi, hatıralarımızı ve duygularımızı içerir. Ego, bilinç alanının merkezini oluşturduğundan bir sürekliliğe ve kimliğe sahiptir. Egonun işlevleri düşünme, hissetme, sezgi ve duyumdur.
Kolektif bilinçaltındaki bazı arketipler, rüyalarda egzoterik ve karanlık imgeler halinde kendini gösterebilir.
Kolektif bilinçaltındaki bazı arketipler, rüyalarda egzoterik ve karanlık imgeler halinde kendini gösterebilir.
Ortak Ruhumuz Kolektif Bilinçaltındaki Arketipler
Kolektif bilinçaltının, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana evrensel bir şekilde billinçaltında bulunduğunu söylemiştik. Arketipler ise işte tam burada bulunuyor. Arketipler, insan içgüdülerinin analitik psikolojideki karşılığıdır diyebiliriz. Arketipler, algımızı örgütler ve bilinç içeriklerini düzenler.
Evrimsel açıdan baktığımızda arketipler, yüzyıllardır süregelen kuşakların, yaşadığı durumlara verdiği tepkilerdir. Örneğin, bir aslandan korkmak buna verilecek basit bir örnektir. Hayatımızda bir aslanla karşılaşmış olmasak bile, aslandan korkarız. Çünkü insanlar, kuşaklardır aslanlara karşı korku beslemiştir.
Birçok arketip vardır (kahraman, ebeveyn, yaratıcı, sihirbaz vs.) fakat biz en önemli 4 tanesini kısaca açıklayalım:
1- Persona (Maske)
Persona, topluma karşı taktığımız maskedir. Kendimizi, Dünya’ya sunuş biçimimizdir. Örneğin, ailemize karşı farklı, arkadaşlarımıza karşı farklı davranırız. Yani maske değiştiririz. İşte bu personamızdır. Bulunduğumuz sosyal ortamda kabul edilmek veya dışlanmamak için bunu sık sık yaparız. Personayı fazla özümseme sonucunda kişilik bozulmaları ortaya çıkabilir.
2- Gölge (İng: "Shadow")
Gölge, en karanlık yanımızdır. Her türlü bastırılmış düşünce, duygu, kabul görmeyen cinsel istekler, arzular, içgüdüler vs. burada bulunur. Kısacası, topluma ve kendimize ters düşen her şeyi içerir. Bu konuda en çok verilen örneklerden biri ensesttir. Ensest, seçilim değerini (genotiplerin sonraki kuşaklara yavru bırakmada ne kadar başarılı olduğu) olumsuz etkiler. Akrabalık kan bağının bulunduğu cinsel ilişkiler sonucunda sağlıklı yavru dünyaya getirme oranı oldukça düşer. Yani bu bize uyumsuzdur (İng: "maladaptive"). Bu yüzden ensest, gölge arketipinin bir bileşenidir diyebiliriz.
Başka bir örnek verelim. Zenofobi yani yabancı korkusu/düşmanlığı genellikle göçebe (avcı toplayıcı) topluluklarda ve azınlıklarda fazlaydı. Türlerinin yok olmasından korkan gruplar, başka gruplara karşı düşmanlık besliyordu. Günümüzde bunun örneklerini ulusal boyutta görebiliriz. Soykırım gibi vahşi tepkiler ‘’gölge’’ arketipimizde bulunan yok olma korkusunun yol açtığı ‘’düşmanlık/korku’’ nedeniyle ortaya çıkabilir.
3- Anima ve Animus
Anima, erkeklerdeki kadınsı yöndür. Animus ise kadınlardaki erkeksi taraftır. Örnek vermek gerekirse bilinçli olarak aşırı derecede erkeksi olan/davranan bir erkeğin aynı zamanda yüksek derecede kadınsı bir yanı vardır. Çünkü erkek, toplumun da etkisiyle kadınsal özelliklerini silmeye çalışır. "Erkekler ağlamaz.", "Kadın gibi davranma.’’ gibi cümleler bu durumu çok kolay anlamamıza yardımcı olur. Kadınsal özelliklerini silmeye çalışan "aşırı erkeksi görünümlü" bir erkeğin bilinçaltında bu kadınsal enerji birikir. Bu yüzden böyle erkeklerin, belirgin zayıf özellikleri vardır. Aynı örnek, kadın için de verilebilir.
4-Kendilik (Self)
Kendilik/benlik, kişiliğin bilinç halinin ve bilinçaltının birleşimidir. Rüyalarda kendini üst düzey kişilikler (peygamber, kahraman gibi) ve bütünlük simgeleriyle (daire, kare, çarmıh) gösterir. Ying ve Yang karşıtlığının bütünlüğünü de buna örnek verebiliriz.
Bu noktada etoloji biliminden de bahsedelim. Etoloji, hayvanların davranış ve tabiatlarını ilişkilendiren bilim dalıdır. Bu yüzden etologlara göre, eğer arketipleri anlamak istiyorsak Homo sapiens’in (modern insan) çevre ile olan ilişkisini de incelemeliyiz.
Avcı Toplayıcı Atalarımız ve Arketipler
Homo sapiens, yani günümüz modern insanının 300.000 yıl önce Afrika’da evrimleştiği düşünülüyor. Bu dönem içerisinde Homo sapiensler çok büyük oranda (%99,5) avcı ve toplayıcıydı. Evrimsel açıdan bakıldığında 300.000 yıl çok da uzun bir süre değil. Yani genetik olarak avcı toplayıcı atalarımıza çok benziyoruz. Biyolog E. O. Wilson, insan doğasındaki keskin ve belirli değişimlerin 100 jenerasyon sonra olacağını tahmin ediyor. Bu da demek oluyor ki evrimsel adaptasyon (uyumluluk) koşullarımız avcı toplayıcılarla neredeyse aynı. Bu bağlamda, içgüdülerimiz ve arketiplerimiz de onlarla aynı! Evrimsel psikoloji açısından baktığımızda içgüdülerin daha iyi anlaşılması için primatların (iri beyinli memeliler) da incelenebileceği sonucuna varıyoruz.
300.000 yıl önce atalarımızdan bize miras kalmış olan arketiplerimiz, şimdiki modern kültür ve hayat tarzımızla çok iyi uyuşmuyor. Arketiplerimiz ve bizim aramızda çok büyük farklılıklar olabiliyor. Bu yüzden de bütünleşmemiz ve bireyleşmemiz zorlaşıyor. Kendilik (İng: "Self") arketipinden bahsetmiştik. Kişiliğimizde bütün olmamızın yolu genetik mirasımız (arketipler) ve modern yaşamımızı uzlaştırmayı başarmaktan geçiyor. Bilinçaltındaki farklı çatışmalar biz farkında olmasak da kendimizi gerçekleştirmemizin ve huzurlu olmamızın önüne geçebiliyor.
Genetik çeşitlilik, arketipler üzerinde etkilidir ve onları bireyselleştirir.
Genetik çeşitlilik, arketipler üzerinde etkilidir ve onları bireyselleştirir.
Aynı Olduğumuz Kadar, Farklıyız: Genler ve Arketipler
Arketiplerin atalarımız tarafından bize miras kaldığını ve toplumsal bilinçaltında bulunduğunu biliyoruz; fakat arketipler gelişebilir ve bireysel olarak değişim gösterebilir. Arketiplerin bulunduğu kolektif bilinçaltı, kişisel arketip dünyalarımızın temelidir. Genetik çeşitlilik, farklı çevre koşulları ve öğrenme, arketiplerin gelişiminde rol oynar. Her arketip, birçok gen ile bağlantılıdır. Özellikle genotipler, arketipleri şekillendirir. Keskin bir örnek vererek kadınları ve erkekleri ele alalım. XX kromozomları ve XY kromozomları hem fiziksel hem de psişe (ruh) bakımından farklılıklara sebep olur. Kadınlar ve erkeklerdeki arketipler doğuştan aynı olarak gelse de içgüdüler ve arketipler gelişerek iki cinste de farklılıklar gösterir. Örneğin "anne" arketipi kadında daha farklı gelişmiştir.
Arketipler nöropsikolojik açıdan da değişim gösterir. Nöropsikoloji, beynin farklı yapı ve fonksiyonlarının psikolojik olaylarla ilişkisini inceler. Bireysel farklılıklar olsa da beynin anatomisi ve işlevi tüm insanlar için aynıdır. Bu yüzden arketipler de aynıdır. Örneğin, anne (mother) arketipi, beynin duygusal, motive edici, öğrenme ve hafızaya dayalı bölümleriyle ilişkilidir. Yani bu arketipe dayanak sağlayan nöral yapılar, beynin birçok bölgesindedir. Arketipler dinamik yapılı olduğundan zamanla yeniden örgütlenir ve biçimlenir. Jung da arketiplerin dinamik, canlı, hareketli bir yapıda olduğunu belirtmişti. Ergen bir çocuk ile orta yaşlı bir adamın Eros’a (erotizm/aşk) bakış açısı farklılık gösterir.
Arketiplerin psişedeki yerleri. Ego ve persona, dış dünyaya açık (bilinçli) ; anima/animus ve gölge iç dünyamızdadır ( bilinçaltı).
Arketiplerin psişedeki yerleri. Ego ve persona, dış dünyaya açık (bilinçli) ; anima/animus ve gölge iç dünyamızdadır ( bilinçaltı).
"Kompleksli Misin?": Analitik Psikolojide Kompleksler
Arketiplerin kolektif (toplumsal, evrensel) bilinçaltımızda bulunduğunu hatırlayalım. Kompleksler ise kişisel (bireysel, öz, öznel) bilinçaltımızda bulunurlar; farkında olmadığımız duyguların, bastırılmış veya unutulmuş anıların, isteklerin çekirdeğidirler; bizden bağımsız yani otonomdurlar. Komplekslerin üzerimizde olumlu ve olumsuz etkileri bulunur. Her kompleksin merkezinde arketipler vardır. Kendilik arketipini gerçekleştirebilmemiz için kompleksler önem taşır. Olumsuz kompleksler (barışık olmadığımız bastırılmış duygu ve anılar) acı çekmemize neden olabilir.
Örneğin, kişi, yaşadığı bir travma yüzünden acı çeker ve unutma çabasıyla bu travmayı bastırır. Acı duygusu, bilinçaltında enerjisini biriktirir ve o duygu, anı ile ilgili bir kompleks oluşturur. Hatta bu durum, kompleks bizi baskı altına aldığında obsesif kompulsif bozukluğa kadar gidebilir. Zamanla bastırılan kompleksler daha çok güç kazanmaya başlar. Kompleksler, ego kompleksini ele geçirdiğinde bazı psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Komplekslerimizi kabul etmek, onlarla barışmak hepimiz için epey zordur. Örneğin farz edelim ki bir kişinin muhafazakar bir ailede cinsellik süreçleri bastırılmış veya bir kişi hayatında cinsel bir travma yaşamış olsun. Bu gibi durumlarla yüzleşemediğimiz zaman kompleksler daha da güç kazanır. Yani, komplekslerden kaçarız. Jung’a göre komplekslerin işaretleri ‘’korku’’ ve ‘’direnç’’tir. Şunu bilmeliyiz ki kaçarak sonuca ulaşılamayacaktır.
Komplekslerimiz çok fazla olabilir. Onlarla barışık olmadığımız sürece bize zorluk çıkarmaları muhtemeldir.
Komplekslerimiz çok fazla olabilir. Onlarla barışık olmadığımız sürece bize zorluk çıkarmaları muhtemeldir.
"Neden Bize Farklı, Başkalarına Farklı Davranıyorsun?": Süper Ego ve Ego Kompleksleri
Birçok gelenek, gözlemlenerek öğrenilir. Böylece toplumsal olarak neyin kabul görüp neyin görmediğini anlarız. Buna göre de davranışsal eğilimlerimiz ve kaçınmalarımız ortaya çıkar. İşte bu süper egodur. Davranışsal normları öğrenmeye memeden başlarız ve zamanla ailesel, grupsal, toplumsal ve ulusal normları da öğreniriz. Tam bu noktada persona (maske) arketipini de hatırlayabiliriz. Ailemiz için farklı, arkadaşlarımız için farklı süper egolarımız vardır. Bunları davranışa dökmeyi ‘’maskeler’’ olarak düşünebiliriz.
Süper ego kompleksi her ne kadar gözlemleyerek yapılansa da evrimsel biyolojinin de etkisi vardır. Buna "Baldwin Etkisi" denir. Sosyal normları (kuralları) kavramaya ve öğrenmeye genetik yönden ne kadar yatkınsak daha fazla seçilim değerine sahip oluruz. Ego, kişinin bilinçli kimliğiyle yakın olan komplekstir. Jung, egonun psişenin tam olarak merkezi olduğuna inanmadı ve egoyu ‘’kendilik’’ arketipimizin etrafında bulunan birçok kompleksten biri olarak gördü. Psişede o kadar çok bilinçaltı işlev ve yapı vardır ki öz farkındalığımızın (İng: "self awareness") tam olarak gelişmesi hayli zor görünür.
Evrimsel Psikoloji, Jung Psikolojisini Anlamamıza Yeter mi?
Evrimsel psikoloji, insanın iç dünyasındaki süreçlerden çok dış dünyaya sergilediği davranışlarla ilgilenir. Jung psikolojisinde ise insanın içsel dünyasının derinlerine inilir. Örnek vermek gerekirse evrimsel psikoloji, din olgusunu incelediğinde dinsel davranışın birey üzerindeki adaptasyon işlevi ile ilgili bilgi verebilirken dinsel olgunun, ruhsal deneyimine dair pek bir yorum yapamaz. Bu yüzden, Jung’a sadece evrimsel psikoloji ve sinirbilim açısından bakmak yeterli olmayabilir.
Dahası, Jung'un açıklamaları psikoloji camiasında genel geçer olarak kabul görmemektedir. Birçok psikolog ve filozof, Jung tarafından yapılan açıklamaların bilimsel temeli olmadığını düşünmektedir. Eğer Jung'un açıklamaları zihin felsefesi kapsamında değerlendirilirse tartışmaya açık olabilir (ki buna yönelik de güçlü itirazlar vardır); fakat modern psikolojide bu halleriyle kullanımı oldukça dardır. Jung, teorilerini deneysel testlere tabi tutmamış ve hatta bununla pek ilgilenmemiştir bile. Buna bağlı olarak modern psikoloji, kendi evrimi içinde diğer bilim dallarında olduğu gibi, deneysel verilere sadık kalmış ve Jung, belki felsefi anlamdaki etkisini kısmen korusa da, bilimsel etkisini yitirmiştir.
Jung'un teorilerine getirilen en temel eleştiri, Jung'un arketip tanımlarının aşırı gevşek ve esnek olmasıdır; dolayısıyla gündelik yaşamın her kısmında, çeşitli gözlemlere uyabilecek biçimde tasarlandığı ve aslında herhangi bir gerçek olguya işaret etmediği ileri sürülmektedir. Bu sayede Jung, bilimin testlerinden kaçınabilmektedir. Dahası, Jung'un bazı arketipleri (örneğin anima ve animus) fazlasıyla indirgemecidir ve toplumsal cinsiyetle ilgili yaygın önyargılara saplanmaktadır. Ancak bu tartışmalar halen devam etmektedir ve çok sayıda farklı görüş bulmak mümkündür.
Genel olarak, Jung’un bize göstermeye çalıştığı gibi, bu tarz nihai yanıtların verilmediği alanlarda karşıtlıkları kabul edip her yönüyle birleştirerek yorumlarımızı bütünsellik çerçevesinde yapabilmeliyiz. Böylece tek taraflı bakış açısından kaçınır ve daha yüksek bir perspektife sahip oluruz.
2 notes · View notes