#virginiawoolf

[ab-initioo]

i wondered if that was how forgiveness budded; not with the fanfare of epiphany, but with pain gathering it’s things, packing up, and slipping away unannounced in the middle of the night.

- khaled hosseini, the kite runner (2003)

[literaturewoman]

"How many times have people used a pen or paintbrush because they couldn’t pull the trigger?"

Virginia Woolf

[bryqe]

Virginia Woolf portrait, age 20, 1902

by George Charles Beresford

[lizadonnelly]

[matmazel9876]

Bizler kötü yazgılıyız, hepimiz.

Virginia Woolf

[ahnhyung]

Mi primera..

[lalgibi]

"Evet, bir baharı hak ettim. Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim."🌸🍃 . . . . . . . . #virginiawoolf #lalgibii (Türkiye) https://www.instagram.com/p/CdyY3HfDaQp/?igshid=NGJjMDIxMWI=

[forlornpariahs]

“I don't know how to love my friends in a way friend loves a friend; I only love them like they're part of me, like a parent loves their child;

with a fear they'll fell off a bike, with a fear they'll cut themselves out as they grow apart

and if they throw rocks at you, you'll still be a mother, you'll still lick their wounds, and you'll still cry alone behind closed doors

maybe that's a definition of a bad parent, but all I know is that I've been a parent my whole life; and I wish you had a better friend.

and I wish you had a better mother.”

[Butavka // bekysfairy]

[mollat-bordeaux]

#bookfacemollat avec Virginia Woolf, Une chambre à soi, @editions1018 #bookface #virginiawoolf #livre #book #buch #libro #livro #bok #книга #本 #책 #kitap #librairie #کتاب #bookshop #librairiemollat #mollat #bordeaux #igersgironde #الكتاب (à librairie mollat) https://www.instagram.com/p/CqAND2PDdx-/?igshid=NGJjMDIxMWI=

[ab-initioo]

- vanesha pravin, “disorder”

[mintgreeninsurprisingplaces]

Just noticed that the branding for Orlando is #mintgreen 🎭 #mgisp #mintgreeninsurprisingplaces #orlando #virginiawoolf (at Garrick Theatre, West End) https://www.instagram.com/p/CohVAU1rpY6/?igshid=NGJjMDIxMWI=

[ultravioletremarkey-able01]

i am very much in need of a pep talk from virginia woolf rn.

[abridurif]

Se lier à la dispersion, à l’intermittence, à l’éclat fragmenté des images, à la fascination scintillante de l’instant, est un terrible mouvement – un terrible bonheur, surtout lorsque finalement il doit donner lieu à un livre. Y a-t-il une solution pour rassembler ce qui se disperse, rendre continu le discontinu et maintenir l’errant en un tout cependant unifié ? Virginia Woolf parfois la trouve, dans cette parole mouvante qui est comme le rêve et l’imagination de l’eau, mais, dans l’intrigue romanesque dont elle ne peut tout à fait se libérer, parfois ne la trouve pas. Son dernier livre, à ses dernières pages, répète seulement ces deux mots : « Unité, dispersion… Uni… disp… » « Tout ce que nous pouvons voir de nous-mêmes, ce sont des morceaux, des débris, des fragments. » « Nous voilà dispersés, nous qui étions ensemble. » « Nous sommes dispersés… » « Unité, dispersion. » Il faut se séparer.

Maurice Blanchot, Le Livre à venir, Gallimard, 1959

[abandonmyshame]

there was a heart shaped hole in my chest before i met you and then it started filling with an actual heart that was unmistakeably yours because i knew your heart long before you gave it to me

[mantikutayr]

sanat kutsalın neyidir?  

mathesis (okuyarak bilme), pathesis (deneyimle bilme)  gnosis (sezgi ile bilme) ya da gökyüzü altında söylenmemiş söz yoktur* meşrebinize göre ilmel yakin, aynel yakin, hakkel yakin.  

bana kalırsa bu kitapta sekiz tane (hissetmenin tözü, özgürlüğün biyolojisi, lezzetin özü, belleğin yönetimi, görme olayı, müzğin kaynağı,  dilin yapısı, ortaya çıkan benlik)     dile getirilemeyen ‘’öykü’’ (beden, bellek, görme, tat, koku, işitme, dil ve benlik.) hads var.

(hads: sen ve bilmek istediğin şey arasında direkt olarak gerçekleşen bilme türü, kavrayış, sezgi.)

arka kapaktan: marcel proust tüm gününü yatakta geçirir, eski günleri düşünürdü. paul cézanne saatler boyu öylece bir elmaya bakardı. auguste escoffier sadece müşterilerini memnun etmeye çalışırdı. igor stravinski müşterilerini memnun etmemeye çalışırdı. gertrude stein ise sözcüklerle oynamayı severdi. fakat aralarındaki teknik farklara rağmen, bu sanatçıların hepsi de insan deneyimine sonu gelmez bir ilgi duyuyordu. yarattıkları eserler keşif edimleriydi, anlayamadıkları gizemlerle bu şekilde boğuşuyorlardı.

jonah lehrer proust bir sinirbilimciydi’de kendi alanlarına damga vurmuş sekiz isim üzerinden, sanatçıların bilim alanında kanıtlanmış olguları bilimcilerden önce sezgileriyle öngördüklerini herkesçe anlaşılır bir dille anlatıyor. bunu yaparken duygularla düşünceler arasındaki ayrıma olduğu gibi, sanatla bilim arasındaki katı işbölümüne de karşı çıkıyor ve yeni bir yol, “dördüncü kültür” yolunu öneriyor. fakat dördüncü bir kültüre ulaşabilmemiz için öncelikle sahip olduğumuz iki kültürün alışkanlıklarını değiştirmesi gerekir. hepsinden önce, beşeri bilimler samimi bir adımla pozitif bilimlerle bağ kurmalıdır. proust bir sinirbilimciydi bu yolda atılmış önemli bir adım.