YARAMIZDA KALSIN
Uçsuz bucaksız bir sahilde yosun kokusunun burnumuzun direğini sızlatan bir anlamı var. O his, özgürlük. Hayal kırıklığına uğramak kadar sahici duygulardan geçmiş biri iyi anlar. Unutmuş gibi yapıyoruz. Yetişmesi gereken işler, görülmesi gereken insanlar, görmesi elzem ama imkansız şehirler, onca hengamede nefes almaya çalışmak. İnsan sayısız telaş yumağı. Acı aklından uçacak kadar dağınık bir organizma. Herkesin konuştuğu kimsenin dişe dokunur bir şey anlatamadığı zamanlarda, unutan değil yaşayan ve hatırlamayan olmaya çabası bu yüzden.
El ele şehirler, kıyılar dolaşıp istediği yaşam tarzıyla hür zamanlar düşlemek ve bu anları teneffüs etmek doğası gereği. İçindeki vitrin devrilse de ayağının altından bütün yollar çekilse de, olanları hatırlamasa da kendine yapılanı unutmuyor insan.
Unutuluşun zamandan haberi yok.
Kim hatırlar Çanakkale feribotundan boş vodka şişelerini güverteden denize niçin attığımı? Küçükkuyu'da sabah vakti ziyaret ettiğim köy insanının misafirperverlikle masayı donatmasını! Masada rakı, peynir ve kavun varken sabahken üstelik. Kazdağları tepelerinde villaların olduğu yere çıkarken yolda durup yol ortasındaki kaplumbağayı kenara bırakmanın vicdanı hükmü peki? Bozcaada'da şarap şişelerini günbatarken uçurumun kıyısından aşağı yuvarlamam peki? Bodrum'da pırıl pırıl sulara girerken anlayabilirdiniz derinliğinde kaybolmanın bu hayatın.
Deniz beyaz evlerin tam karşısından daha güzel görünür. Neden diye soran var, neden Ege, neden Bodrum?
Dünya hepimizi ardında bırakarak ilerlese de, rüzgarın üfürdüğü perdeleri aralayınca var olan her şeyin kıyısında durmanın ağırlığını taşımanın ne zor olduğunu anlıyorsun.
Belki insanın başka bir hayatta yaşadığı bütün hayaller benliğine işliyor ve bu evrene sirayet etmekten geçiyor yaşamın sırrı. Yaşanacaktır ölünecek anıların en güzeli.
Yaramızı kimseye göstermemeli tembihiyle büyüyen kuşağın temsilcilerindeniz. Annemiz, babamız, yakınlarımız söyledi. Yaranı belli edersen dediler. Üzülürsün. Ama aramızda kalsın, dikişe muhtaç yaram var kanıyor diye avaz avaz atmalıyız kendimizi insanların içine.
Bilmem bana bu duygular neden gelir?
Yaza gelirken ılık bir Mayıs sonu gecesi. Uzayın boşluğuna fırlatıyorum düşüncelerimdeki belirsizlikleri.
Var olan her şeyin yokluğunun kıyısında biri için normal olmalı. Gülseren Budayıcıoĝlu ne derdi kim bilir bu gelgitlere?
Anılardan öteye gidilmiyor. Bir yanım hayata dönükken bir yanım hep başka diyarlar. Bu garip duygular neden benim aklım, beynim ve hafızamda? Bilmiyorum cevabının dayanılmaz hafifliği bu gece uyutacak belki.
Duyulmak ve yaşadığını hatırlamak yaşamın bir kıyağı olurdu. Düzelmeyecek senin rutinini bükecek her şeyi yıkmalı. Yıkar ve yeniden yaparsın ama belki de yapamazsın.
Şimdi bir kadeh rakı koyup bardağın icinde dans eden buzlar kadar umarsızca söylemek gerek. Yaşadın ve ölüyorsun. Sen hayal kırıklığı ile öleceksin belki ama seni bunu düşündüren onu kalbinde nereye koyacağını bilmemendi. Sen bilemediğin için boşuna sevmiş gibisin. Unutmamalı, hayatın boşu boşuna olacak hiçbir şeye zamanı yok.
Üstelik yitirmek her zaman yeniden başlangıç artık hiç var olmayacak birinin yokluğuna alışmaya çalışmak ölümmüş…
Bak, bu yaramızda kalsın.
Çünkü hafızanın kötü anları sildiği ve iyi anıları öncelik aldığını duymuştum bir yerde. Kendini dahi unutuyor insan. Eşin dostların, yakınların, eski sevgililerin, arkadaşların, çalıştığın işlerden tanıdıklar, işvereninden mahalle esnafına her yüz unutuluyor zihninin en ücra köşelerinde. Bu hayatın aklınla sana meydan okuması. Alış diyor, alışacaksın.
Yeryüzünün en acımasız alışkanlıklarından sıyrılıp bu yaşamın yaşayanı olmak elinde insanın, izleyicisi değil. Yüksek sesle şarkı söyleyecek başka dünyalar var, ardında bırakıp seni, ilerleyen dünyaya inat.
Dolunayda yürüdüğün, güneşi iliklerine dek hissettiğin, denize karışan kulaçların, kumsalda ayağını yakan kum taneleri, yağmurlarda sokak sokak dolaştığın zamanlar veya gülüşünü mıh gibi tarihe damgalayan bir fotoğraf. Senin kanıtın, mutlu olduğun ve gerçekten yaşadığını hatırlatan yegâne anlar.
Var olan her şey bir simülasyon değilse hayat bir çağrışımlar hatıralar merkezi. Şimdide olmak hissi ruhuna verilmiş bir armağan. Yoksa neden geçmişine dönmek isteyesin? Anılar. Hep düne ait olmak düşüncesinin ağırlığını bilir misiniz?
Mutluluk iki kişi acıda tek başına. Özlem, bir nehrin sonuna vardığında bitecek.
Ve yolu yarıladık…
2 notes
·
View notes