Tumgik
#geceden kitaplara
civcivwq21 · 6 months
Text
Tumblr media
17 notes · View notes
sirenhelisa · 1 year
Text
Uyanmak bir sabaha, uyunmamış bir geceden sonra yaşlı gözlerle çevrene bakınmak ve çocukluğu özlemek. Her şeyin güzel olduğuna inanılan o döneme iyiliğin çok az kişinin kalbinde değil herkesin kalbinde olduğu düşünülen o saf çocuğa tekrar dönüşmek isteyerek uyanmak. Yalnızca yeni bir sabaha değil aynı zamanda karanlık bir gökyüzünde uyandım. Kalbi karanlık, beyni boş insanlara uyandım. Gözlerimden yaşlar boşanırken, lal dilim, sin kalbim, onmaz bir ateşle çevrelenmiş bedenimle alev alev yaralandım. Güçlü sandığım insanların yıkılışlarını, yıkılış sandıklarımın diriliş olduğunu gördüm. Yakan bir yalnızlık, kulakları sağır eden bir sessizlik, kâbuslarla çevrelenmiş bir uyanış yaşadım. Artık başka bir şey vardı içimde. Kalbimi çevrelenmiş, sıkı sıkı sarmış yakan bir soğuk vardı derinimde. Buz tutmuştu kalbim. Gözyaşlarım kar tanelerine dönüştü. Kitap sayfaları arasına sıkıştırılmış bir ceset bulundu. Küçük bir kız cesedi… İyiliğe, güzelliğe, insanlara inanmış, kitaplara kanmış bir minik kalp. Çevresinde haykırışlarına dayanamamış gözyaşları sayfalardan taşan sayfaları ıslatan tüm kitap karakterleri sevdikleri… Bir küçük kız cesedi bulundu. Yaktığı her sayfada gerçek dünyaya uyanmış, aldığı her nefeste kötülük zehrini içine çekmiş. Acılarla boğulmuş, ateşlerle alev alev donmuş, bir küçük kız cesedi. Bir küçük kız cesedi bulundu. Tüm kitapları yakmış, tüm hatıralarını bu şekilde yok etmiş. Küllerini gözyaşı nehrine salmış, hıçkırıkları ile harmanlanmış karanlık bir sessizlikte. Bugün kitaplardan uyanış var gerçek dünyaya. Çünkü bugün o gün. Kitap sayfaları arasına sıkıştırılmış minik bir ceset bulundu. Kibrit kibrit ölmüş bir ceset. Kimse duymadı. Kimse görmedi. Kimse hissetmedi. Gerçek dünyadan kimse gözyaşı dökmedi ve o, uyandı.
(21.10.2016 10.29)
Tumblr media
2 notes · View notes
nazenderr · 3 years
Text
Tumblr media
Yaşlı ve yorgun bir dünyanın içinde ne kadar dinç hissedilirse o kadar dinç başlıyorum güne-günlere... Hayatının yolunda gitmesi, her şeyin rayında dönmesi yetmiyor mutlu olmaya. .. Durup ince şeyleri düşündüğünde şairlerin ufkuna takılıp kalıyorsun... Ne çok acı var deyip, etinle kemiğinle yaşadığın çağdan nefret ediyorsun... Her gün yeniden doğan güneş yeni umutlarla doğmuyor kimi zaman. Ya geceden kalma bir ateşin üstünü harlıyor, ya karanlığın örttüğü tam güdümlü bombaların harap ettiği enkazları gösteriyor.. Acının kol gezdiği bir dünya da güneş herkese eşit doğmuyor.
Mânâyı yitirdiğimiz günden beri bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip yola devam ediyoruz.. İyiler ve kötüler cephesinde zayiat iyilerden yana, ki bunun için iyi birini gördüğümde böyle bir insanın mevcudiyeti gerçekten olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum, olması gereken olduğunda hayret ediyorum..
Kitaplığımı karıştırdım bugün, şöyle uzun uzun bir göz attım.. Esasen aradığım kitap Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar adlı kitabı idi, ustanın gözünden insancıklara değinmek istedim hislerime tercüman olsun diye, fakat kitaplarım da benimle her yere teşrif ettikleri için şimdilik bulamadım.. Dünyanın Üç Yüzü ile göz göze geldik birden, insanların da iki yüzü olduğunu, hatta üç yüzü bile olabileceğini hatırlattı bana.. Geçmişte hangi satırlarından etkilenmiş, nelerin altını çizmişim diye göz gezdirmek istedim.. Bu bana hep olur, severek okuduğum kitaplara bir kez daha göz attığımda yeni satırlar keşfederim, yeniden çizerim. Tabi bu daha önce okumadığımdan değil, değişkenliğimizin toprağa kadar süreceğindendir. Atalarımızın çoğu sözüne katılmakla birlikte, itiraz edeceğim bir çok sözleri de yok değil, “bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur. ” Gibi. Gelgelelim satırlarını çizdiğim yeni alıntıya “Gözlerini ödünç verir misin bana, sana bakmak için ”
“Yaklaşıyor yaklaşmakta olan” diyor her gün yeniden doğan gün, gözlerini kapatmak istiyenler de var gördüğü hâlde inkar edenler de, bir de yanıbaşındaki acıya rağmen gülüp geçenler de.. Dünyanın üç yüzü var, küçük sevinçlerin de öyle: Su, kahve, kitap. Gibi. Uzun zamandır uzun uzun cümleler kurmamıştım, uzun yazılar da okunmuyor zati, zati kitaplar da okunmak için değil, sosyal medyada paylaşılmak içindir.. Elitliğin raconu budur.. (!) Okuyanlara selam olsun.
51 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir Kutu Süt
Yazar: Halis Kandemir
Ayla da hakkımı vermiyor. Ne kadar mücadele ettim, tebrik bile etmiyor. Cuma çıkışı kapıldık bir de, bayinin önü kalabalıktı, tutamadım kendimi. Bire on veren bir kupon, yine kızımızın süt parası kaldı sadece cebimde. Oysa dün gece sabaha dek yalvardım, dualar ettim, ne büyük yeminler ettim, hatırladıkça canım acıyor. Ben ne lanet bir adamım diyorum aynalara. Aynalar kırık. Aynalar bana gözlerin kırışmış ve saçların açılmış diyor. Başım öne eğik geziyorum sokaklarda. Süt ne kadar? Yine mi zam geldi? Allah bin belasını versin. Torku’dan alamam artık, Bim’e gidiyorum. Sıra var. Kaçıyorum insanlardan. Yağmur başladı. Artık sevmiyorum yağmurları. Bir kutu süt almam lazım.
Bencil insanlar gibi her yaptığım şeyi başa kakmam. Ama ben onun için sigarayı bıraktım. Diş etlerim kaşınıyor, başım uyuşuk, ağzımda başka bir insanın tükürüğü var sanki. Bunu bile anlamıyor. Öpme beni. Neden? Ağzın kötü kokuyor. Ne kokuyor? Bok. Bok mu? Bok daha iyi. Sigara içiyorsun, kısa sürüyor, kalkmıyor bile. Ondan değil, stresliyim. Bak ben kendime bakıyorum, sen de kendine bak biraz. Her gün kalçalarımı sıkılaştırıyorum. Görüyorum Ayla, internetten bakıyorum. Herkes bakıyor. Kahvehaneye gidiyorum. Ulan yavşak, bir insanın yüz çay borcu olur mu? Olmaz diyorum. İnsanım ama adam değilim. Beceremedim. Hakkı Amca nerede? Bir şeyler söyler, içim açılır. Hakkı Amca yok. Biraz sonra geliyor. Siz yakında boşanırsınız. Tavana bakarak yatma, kendini asmak istersin. Ciletle tıraş olma, bileklerini kesebilirsin. Sahile gitme, denize düşersin. Öp karını diyor, ver hakkını, kaybedersin yoksa. Biz Müslüman adamlarız. Söyle, öyle şeyler yapmasın. Susuyorum. Bir kutu süt almam lazım. Hakkı Amca, şey… Ne lan ne? Yok bir şey.
Gücüm yetmiyor. Açamıyorum kapısını kahvehanenin, çıkamıyorum dışarıya. Ulan Müslüm, az ekmek ye. Bulsam yerim. Ulan götsüz ne ballı adamsın sen! Bilmiyorum, niye ballı bir adamım ben? Karım beni terk etmek üzere diye mi? Kızım evde aç beni bekliyor diye mi? Babam her gün arıyor: Sana o karıyla evlenme dedim, sana oku dedim, oku adam ol, oku eşek olma! Açıp bakıyorum kitaplara: Hiçbirinde nasıl eşek olunmaz diye bir şey yazmıyor. Kendimi öldürmemem lazım. Ama eşekler de kendini öldürmüyor. Eşeklik ve köpeklik arasında bocalıyorum. Kızım bana köpek baba diyor. Ona köpek baba demenin yanlış olduğunu anlatamıyorum. Annem ağlıyor, nereden duyuyor bu çocuk bu lafları? O kaltak Şaziye’nin işi bunlar. Şaziye, kaynanam, gözlerinden ölüm tütüyor. Ayla ile kaçtığımız geceden beri bana düşman. Bu sana bakamaz dedi karıma. Baktım, baktım, bakmalara doyamadım. Sevgi karın doyurmadı ama sevgiye aç kalmadık diyorum. Hassiktir köpekoğlusu, evi bok götürüyor. Allah’ım diyorum, cevap gelmiyor. Öyle deme oğlum Müslüm, diyor Hakkı Amca, Allah seni duyuyor. Gözlerimi yumuyorum, Allah’ım ne olur bir cevap versen, sadece bana özel bir cevap, diren Müslüm desen direnirim, saçlarım da döküldü Allah’ım, geri çıkarsan olmaz mı? Dünya tarihinde bir ilk olsun bu, haberlere çıkayım. Kel adamın yıllar sonra saçları yeniden çıktı desinler. Ayla beni artık hiç beğenmiyor. Allah’ım madem beni duyuyorsun kaynanam Şaziye yarın ölse olmaz mı, istirham ediyorum. Hem onun da iyiliği için Allah’ım, başka amacım yok, kadın yaşadığı her gün dünya şirk koşma şampiyonu oluyor.
Yağmur durmuş. Dost marka süt yirmi beş kuruş zamlanmış. Bim’den çıkıyorum. Maçlar başladı Müslüm. Dur bakalım Müslüm, şu kafenin önünde dur. Wifiye bağlanılıyor, bağlandı... Biz oynarsak Barselona Osasuna ile berabere kalıyor. Allah’ım affet, duyuyorsun değil mi? Bana özel bir cevap ver, yemin ederim kimseye söylemem. Söylesem bile deli derler. On liraya birkaç saat boyunca yüz liram olacağını düşündüm. Olmadı. Allah’ım kır şu bacağını götlek Messi’nin, bu sene gol atamadığı ilk maçı. Ronaldo’nun kramponunu taşısın yavşak. Bir kutu süt almam lazım. Olanları Instagramʼdan Ronaldo’ya yazıyorum: Sevgili Ronaldo. Bugün çok kötü şeyler oldu. Çıkarcı bir insan olduğumu düşünmemen için, önce ananı sorarak başlayayım dedim. Ellerinden öperim, Allah sıhhat versin kardeşim. Çocuklar nasıl, gözlerinden öp benim için. Geçen gün gördüm fotoğraflarınızı, kaç tane türettin be oğlum? Ben birine zor bakıyorum. Doğrusu bakamıyorum. Ah Ronaldo, o şerefsiz Messi’nin yaptıklarını bir bilsen. Nereden başlasam bilemiyorum. Dünya kupası finalinde kırmızı kart gören Zidan gibi gerginim. Sanki anama bacıma sövdüler. Sabah on üç liram vardı. Bu yavşak Messi maçı kazandırır dedim. Bir gol bile atamadı putperest. İlk maçtan yattık. On üç liram vardı. On lirası gitti. Üç liraya süt alamıyorum. Bu mesajı görürsen dön bana. Bir 10 euro ateşlesen beni iki gün idare eder. Adam Türkçe bilmiyor ki. Kolayı var. Kopyala, Portekizce çevir, yapıştır. Ne zaman döner acaba? Belki hiç dönmez. Umut harbiden fakirin ekmeği.
Tavana bakma dedi Hakkı Amca, bakmıyorum. Jiletle tıraş olma, bileklerini kesersin; bir aydır tıraş olmuyorum. Sahile gidemem, denize düşerim. Sokaklar güzel. Sessiz. Saat kaç oldu acaba? Bacaklarım yoruldu. Yağmur yeniden başladı. Eskiden severdim yağmurları. Artık sevmiyorum. Keşke bir lira isteseydim Hakkı Amcaʼdan, sütü alır eve giderdim. Telefon çalıyor, Ayla. Eskiden olsa şevk ile açardım. Bir mesaj: Sen aşağılık bir adamsın. Olur mu gülüm, aşağılık kelimesine hakaretten tutuklanacaksın. Hakkı Amca görmüş geçirmiş bir adam, eş zamanlı olarak iki kere evlenmiş, iki kadın birbirini hiç bilmemiş. Ben Ayla’ya hükmedemediğim için Hakkı Amcaʼya derin bir saygı duyuyorum. Binalara bakıyorum. Pek yüksek. Hakkı Amca bana çatılara çıkma demedi ki. Görmüş geçirmiş bir adam, kötü bir şey olsa çatılara çıkma derdi. Hangi binanın kapısı açık? Spotçu İlhan, selamun aleyküm. Mükremin Abi ile işim var yukarıda, yoksa çatıya çıkıp kendimi atacak değilim. Bana ne lan yavşak Müslüm, seni görünce ocağın parasını getirdin sandım. Ay sonu. Hayır ömrün sonu. Merdivenleri çıkıyorum. Korkuluklardan korkuyorum. Her şeyin hakkını veriyorum, Ayla hariç. İşte yedinci kat. Mükremin Abi üç kat aşağıda kaldı. Tahta kapı ardına kadar açılıyor. Kuşlar kanatlanıyor, varlığım onları da rahatsız ediyor. Allah’ım duyuyorsun değil mi? Ronaldo da cevap vermedi. Bu topçuların alayı göt. İyice kenara geliyorum; Spotçu İlhan, karakteri gibi küçücük görünüyor. Hakkı Amca yüksekten atlamak öldürür demedi. Bu bir intihar değil Allah’ım çünkü aşağı düşünce öleceğimi bilmiyorum. Bir kutu süt lazım. Düşüyorum.
4 notes · View notes
yinedemeliha · 5 years
Text
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
sakallı / huzurlu / vakarlı / bir caminin şadırvanında henüz abdest almış / yüzü serin / doksan dokuzluk firuze tesbihini çekerek ezan-ı muhammediyi bekleyen arifin / bana söyleyeceği şeyler olmalı / ya kerim / ya metin / ya rahim / ya rahman
bana cevap ver
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
bana söyle / nedir / ellerimde biriken hüznü silkelemenin yöntemi
çaresi nedir için için ağladığım için tutulduğum ince hastalığın
bana söyle / bu dertten ölebilirim / ağrı kesici /
ateş düşürücü ve kas gevşetici öneriyor doktor /
oysa bana his gevşetici lazım / nereden bulabilirim
kurtulmak mümkün müdür bu şizofren çağın nosyonlarından / halüsinasyonlarından / depresyonlarından
ve ikna etmek mümkün müdür münker nekiri / örneğin bahis açsak /
hileli-cilalı borsa çağının hoşgürü trendlerinde / günah enflasyonlarından
kitaplara sığınarak kaçılabilir mi sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen sevgililerin anlayışsızlıklarından / kitaplara kaçırılabilir mi sevgililer / ya da kitaplardan sevgili kaçırılabilir mi tıpkı bir kız kaçırır gibi saraydan / insan bu hengamede kafayı kaçırabilir mi ya da / ne olup bittiğini anlamadan
söyle bana neden / neden ölmeyi beceremez insan /
yapayalnız geçirilmiş bir geceden sonra okunan sabah ezanlarının ardından
bana söyle / herkesin dilekçesinin bir nüshasında ‘aslı gibidir’ yazıyor da / nasıl bir fayda umulabilir / benim arzuhalimin altına ‘yaslı gibidir’ yazılmasından
sigara dumanları deva olmazsa bu kederli yalnızlığa /
ettiğim dualar şifa olmazsa / nedir kendimi bir metropolün
arka sokaklarında fütursuzca vurmaktan alıkoyabilmenin formülasyonu
bana söyle / yüz seksen derecedir diyorlar bir üçgenin iç açıları toplamı
/ ama / kaç derecedir acaba / bir insanın iç acıları toplamı/
hiç hesaplayan var mı bunu
peki aristodan / ya da en iyisi pisagordan bir asist yapsak / kurtulabilir miyiz acaba bu sefil kompozisyonu
söyle bana nedir / yosmadan geçilmeyen bir kentin
sokaklarından kusmadan geçebilmenin yolu
söyle bana ne kadar geçerlidir şimdi / haramdır diye ahkam kesen softanın fetvası / hangi kutsal kitapta yüklenir insanın zayıf sırtına / işlemediği suçların cezası / söyle bana nedir / o yosmaların yeşil gözlerine duyduğum ilginin kimyası
fizik kurallarından haberi var mıdır peki / kafelerde kola içen beli açık kızların / sebep olduklarının farkında mıdırlar acaba / yere dökülmesine gökteki yıldızların
yârçekimi kanununa uygun mudur / bûselik makamında beste çalabilmesi /
tırnakları ojeli hırsızların
neden böyle yakar / yıkar / viran eder / perişan eder / besteler / şarkılar beni
ve hangi yasadışı şarkı / tasadışı edip gönlümü / zarif bir arif kılar beni /
Ömer Faruk Dönmez
Bir Kitap Bir Balta
6 notes · View notes
susmayaninsan · 4 years
Text
Geceden kalmamış casına aklım da dilim de dönen bir şey var bana güzel şeyler hatırlatan ince bir baş ağrısı sensizlikten gelen o son bardağı içsem mi diye düşürken sorhoş oluyorsun ya öpsem mi yoksa sarılsam mı diye düşünmemek gibidir aslında radyoda çalan bir şarkıyla dans etmek mi yoksa gülüşüne kapılıp saatlerce gülmek mi bakışların kararsız bırakıyor o son yudumu içsem diye içip sar hoş olsam mı ki kitaplara olmayan duru bir güzelliği anlatırım içersem anlatmaya başladığım da ya sen de içersen bakarız öyle birbirimize sağlığımıza dercesine
0 notes
otadam · 7 years
Text
Pazar günü.
Fazlasıyla griye bürünmüş bir pazar gününün eve bıraktığı renkleri fazlasıyla soluk olsalarda sevmeye çalıştım. Geçen ayın uzun süren yorucu saatlerine rağmen bu sabah geç uyanabilmeyi başardım. Dışarısının biraz soğuk ve kasfetli havasına rağmen sıcacık duş altında gevşetebildim gecenin kabuslarından zorlukla sıyrılabilmiş bedenimi. Dolaptaki yiyeceklerin kombinasyonlarından oluşan mütevazi bir kahvaltı ardından seçeneklerimi değerlendirmeye başladım. Önce bulaşıklarla, ardından kirli kıyafet yığınıyla boğuştum. Bir kısmı makinelere yığıldı, bir kısmı parmaklarımdan geçti tek tek. Dışarının kasvetine ve boğuculuğuna rağmen temiz hava umuduyla birkaç cam araladım, perdelere hiç dokunmadan. Kendi kasfetime hiçbir şeyin gölge düşürmesine ihtiyacım yoktu ve bir güneş ışığı gelip süpüremeyecekse mikroplarımı herhangi bir açıklık kalmasına da gerek yoktu, kapalı perdelerin arkasında bir başına fazlasıyla iyiydim. Bir kenarda kendiliğinden biriken birkaç dizinin yeni bölümlerini izledim. Yeni aksiyonlar, ölümler, iftiralar, espriler ve ilişkiler geçti gitti gözümden. Düzlükten sıkılıp kendimi yataktan aşağıya da sarkıttım, yatakta ters de yattım. Bir süre böyle izlemeye çalıştım duvarların vahametini. Yetmedi şarkılar bağırdım onlara, melodiler tutturdum, ıslıklar öttürdüm hatta. Çeşitli renklere çeşitli notalarla ulaşsınlar diye güzel nakaratlar armağan ettim. Geçmeyen zamanın bitmeyen gününde kitaplara vurdum kendimi. Sayfalar birbirini kovaladı. Karakterler salonda canlanmaya başladı. Bir ara kitabı kapatıp o karakterlere terapi yaparak onlara sorunlarını anlattım. Uyarılar dizdim, tavsiyelerde bulundum, baya baya koca dakikalar boyunca sohbetler ettim birçoğuyla. Nihayetinde tüm eylemlerim silikleşerek grinin gölgesinde kalmayı başardılar. Pes ederek telefona baktığımda dün geceden hali hazırda beni rahatsız etmesin diye sessizde bırakışımın da bir işe yaramadığını gördüm. Tek bir arama kaydı bulunmuyordu karartılmış ekranda. Telefonu bir kenara bırakarak kendimi bilgisayar oyunlarına verdim. Ben pazar günlerinden nefret ederdim, yapılacak hiçbir şey olmadığı gibi gidilecek bir yer de yoktu işte. Neyse ki benim can sıkıntım odamın, evimin, dışarının kasvetine, griliğine dahi ağır basabiliyordu. Birde seni özledim ama konumuz bu değil.
14 notes · View notes
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
sakallı / huzurlu / vakarlı / bir caminin şadırvanında henüz abdest almış / yüzü serin / doksan dokuzluk firuze tesbihini çekerek ezan-ı muhammediyi bekleyen arifin / bana söyleyeceği şeyler olmalı / ya kerim / ya metin / ya rahim / ya rahman
bana cevap ver
Üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
bana söyle / nedir / ellerimde biriken hüznü silkelemenin yöntemi
çaresi nedir için için ağladığım için tutulduğum ince hastalığın
bana söyle / bu dertten ölebilirim / ağrı kesici /
ateş düşürücü ve kas gevşetici öneriyor doktor /
oysa bana his gevşetici lazım / nereden bulabilirim
kurtulmak mümkün müdür bu şizofren çağın nosyonlarından / halüsinasyonlarından / depresyonlarından
ve ikna etmek mümkün müdür münker nekiri / örneğin bahis açsak /
hileli-cilalı borsa çağının hoşgürü trendlerinde / günah enflasyonlarından
kitaplara sığınarak kaçılabilir mi sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen sevgililerin anlayışsızlıklarından / kitaplara kaçırılabilir mi sevgililer / ya da kitaplardan sevgili kaçırılabilir mi tıpkı bir kız kaçırır gibi saraydan / insan bu hengamede kafayı kaçırabilir mi ya da / ne olup bittiğini anlamadan
söyle bana neden / neden ölmeyi beceremez insan /
yapayalnız geçirilmiş bir geceden sonra okunan sabah ezanlarının ardından
bana söyle / herkesin dilekçesinin bir nüshasında ‘aslı gibidir’ yazıyor da / nasıl bir fayda umulabilir / benim arzuhalimin altına ‘yaslı gibidir’ yazılmasından
sigara dumanları deva olmazsa bu kederli yalnızlığa /
ettiğim dualar şifa olmazsa / nedir kendimi bir metropolün
arka sokaklarında fütursuzca vurmaktan alıkoyabilmenin formülasyonu
bana söyle / yüz seksen derecedir diyorlar bir üçgenin iç açıları toplamı
/ ama / kaç derecedir acaba / bir insanın iç acıları toplamı/
hiç hesaplayan var mı bunu
peki aristodan / ya da en iyisi pisagordan bir asist yapsak / kurtulabilir miyiz acaba bu sefil kompozisyonu
söyle bana nedir / yosmadan geçilmeyen bir kentin
sokaklarından kusmadan geçebilmenin yolu
söyle bana ne kadar geçerlidir şimdi / haramdır diye ahkam kesen softanın fetvası / hangi kutsal kitapta yüklenir insanın zayıf sırtına / işlemediği suçların cezası / söyle bana nedir / o yosmaların yeşil gözlerine duyduğum ilginin kimyası
fizik kurallarından haberi var mıdır peki / kafelerde kola içen beli açık kızların / sebep olduklarının farkında mıdırlar acaba / yere dökülmesine gökteki yıldızların
yârçekimi kanununa uygun mudur / bûselik makamında beste çalabilmesi /
tırnakları ojeli hırsızların
neden böyle yakar / yıkar / viran eder / perişan eder / besteler / şarkılar beni
ve hangi yasadışı şarkı / tasadışı edip gönlümü / zarif bir arif kılar beni /
Ömer Faruk Dönmez
Bir Kitap Bir Balta
0 notes
tuncayrenklikurt · 6 years
Photo
Tumblr media
. . Bir kitabın sunduğu sükunete sığınmak gibisi yoktur. Ona en yakını bir dağın parçasına dokunmak olabilir belki. Bir kadının sunduğu sükunet ve Şevkat de vardır tabii. Fakat o bu dünyadan değildir. Ama hayal gücünü kullanabilirsin yine de. . . . Nihayet bitmiş bir günün sonunda kendimi üstümü bile değiştirmeden attığım kanepe, kucağımda dertop olmuş kedim Stark. Evimde olmanın kale'mde yani, yarattığı huzur, tv sehpasının üstünden varlığını hatırlatan ve kitaplara olan zaafımı azdıran Mine Söğüt'ün Deli kadın hikayeleri isimli kitabı... Şu ahşap camlı zımbırtının içinde olduğunu hatırladığım yarım şişe Jack. Bu kombinasyona azıcık manipüle olsun diye bu gece sesine ruhumu satacağım kadın 'Patti Smith' . . Yarın olacak sonra. Yine. Aynı keşmekeşler, bilindik , insanın nefesini kesen, yaşama sevincini gasp eden insan kalabalığı.. Yeniden. Ama iyi haber. Hepsi bu geceden sonra. Bu gece. Yarına katlanabilmek için... . . İyi geceler. . . #canyon #rock #photooftheday #photo #traveler #macrophotography #gezgin #macro #igdaily #tuncayrenklikurt #macro_mood #climbing #kayalık #capturethemoment #instaanimal #humanity #instaphoto #camping #macromood #nature #wildlife #picoftheday #landscape #sunset #nature_perfection #nature_uc #photographer #instagram #fotoğraf . .
0 notes
m-longhetti · 6 years
Photo
Tumblr media
14.11.2017 Kızıma, Sıkıntılı başladı gün. Geceden ferahlama sözü vermiştim kendime, tam bunu beceremeyişimi başarısızlık sayacakken aydınlandım. Gözlerinin içine baktım ve "bugün ne yapmak istiyorsun?" diye sordum. Neden seni elinden tutup istemediğin okula götürmeyi, senin de itirazsız "hoşça kal anne" demeni başarı sayacaktım ki? "Aferin bana ne uyumlu bir çocuk yetiştirmişim" mi olacaktı. İsyanında bir şey var, kulaklarımı kapatmayacağım, bunu törpülemeye uğraşmayacağım. Bunu böyle yaşamamız gerek belki de. Kuş gibi kanatlandığını gördüm gözümün önünde. Önce amaçsız yürüdük sokaklarda. Sonra; "bağırmak ister misin?" diye sordum. Önce biraz çekinerek bağırdın, sonra avaz avaz. "Okul sıkıcı anne, ama eve de gitmek istemiyorum bugün," dedin. "Ne istiyorsak onu yapabiliriz," dedim. "Kitaplar sıkıcı değil," dedin. Kitapçıya gidip bir sürü kitap okuduk. Ayakkabılarını çıkarıp evindeymişçesine şunu merak ettim, bunu da diyerek bir sürü kitabı toplayıp önüme yığmanı izledim. Harika bir yoga kitabı bulup parka gittik sonra. Ağaç olduk, kalbimizi güneşe açtık -pırıl pırıl bir güneş vardı- aslan olup bağırdık, acıkınca yanımızda getirdiğimiz simitleri yedik. En son ne zaman böyle âna bırakmıştım kendimi hatırlamıyorum. Teşekkür ederim sana, iyi ki asmışsın okulu. İsyanına değer veriyorum, belki tam çözemiyor ve yardım edemiyorum, yalan değil çok yoruluyorum da, ama kulaklarımı, gözlerimi kapatmayacağım. Okula giderken saçlarını üç örgü yapmana, iki farklı ayakkabı giymene, giysilerini ters giymene yardım edeceğim her zaman. Çünkü okullar; "tek bir doğru var, hadi hepimiz şimdi bu doğrunun aynısını yapalım" diyorlar değil mi? Bütün çocuklar aynıymış gibi davranıyor herkes. Ben okumayı öğrenir öğrenmez kitaplara kaçmıştım. Okulun hemen yanındaki kırtasiyeden -ki hatırladığım kadarıyla adı Özgür Kırtasiye'ydi,- her gün okul çıkışı, bir gün önce okuduğum kitabı verip yenisini alırdım anneannenle. Bana soruyorsun ya bazen, "20 gözlü 10 kulaklı olsaydın ne olurdu anne?" diye. Sanırım hissediyorsun aslında bizde fazladan duyu olduğunu. Olsun, şimdi biraz yorucu belki taşımak, ama hiç olmayanlara verirsin büyüyünce. Seni seviyorum, bizi seviyorum, karmakarışık ruh hallerimizi, kimselere benzemeyişimizi seviyorum. Salona girip "günaydın kozalak" demeni seviyorum. Uydurduğun bütün şarkıları, -şarkılarını farklı dillere çevirmeni de- yazdığın kitapları, duvarlara çizdiğin karakterleri seviyorum. İyi ki böyleyiz biz. Kolay bir hayat çok sıkıcı olurdu canım. Yine de belki bir kere kolayı da deneriz. Deneyim için sadece olur mu? (gülücükler)
0 notes
evrenbagimsiz · 7 years
Text
Okunmayı bekleyen kitaplar
Kitaplığımda bir sürü kitap var okunmayı bekleyen. Bazılarının kapağı hiç açılmamış, bazıları ise yanlış zamanda yanlış kafa yapısında okunduğu için yarım kalmış kitaplar. Ancak her zaman ben gidip bu bekleyen kitapları okumaktansa, başka bir kitap okuyorum. Mesela geçen gün yakınlarımda kaldım ve geceyi geçirmek için birkaç kitap istedim onlardan. Geceden öğlene kadar 2 kitap devirmişim. Ya da Ankara’ya gittiğimde Olgunlar’dan aldığım kitap mesela. Boş zaman vardı, okudum bitirdim. Ama artık sıra şu bekleyen kitaplara gelmeli. Kitaplığa her bakışımda rahatsız ediyorlar beni. O zaman önümüzdeki 1-2 ay içinde bitirmeyi planladığım kitapları şöyle sıralayayım: 1- 50 Soruda Üniversite
2- Homo Deus
3- Vatansız Asker Napolyon
4- Öteki Dünya
5- Dünyayı Yöneten Şirketler
6- Tüfek, Mikrop, Çelik
7- Pazarlama 3.0
8- Kitlelerin Psikolojisi
9- Tüketim Toplumu
10- Küçük ��eyler
11- Ceviz Kabuğundaki Evren
12- Mastermind
13- 50 Soruda Yaşamın Kökeni
14- Matematik ve Sonsuz
15- Matematik ve Oyun
16- Ölümü İnkar Ayrıca bunlara ek olarak indirdiğim ve dinlenmeyi beklenen seslikitaplarım var. Onları da listeye eklemem şart: 17- God is not Great
18- Sapiens
19- Free Will
Tüm bunları bitirmek açıkçası ne kadar süre alır bilemiyorum bu yüzden de 1-2 ay şeklinde belirsiz bir zaman dilimi kullandım. Ve şurası kesin ki, içindeki bazı kitaplar beni çok yoran ve hangi kafa yapısıyla okursam okuyayım muhtemelen bitiremeyeceğim kitaplar. Hatta isim vereyim, Tüketim Toplumu ve Ali Nesin’in matematik kitapları. Ama umutsuz olmamak lazım. Belki de gerçekten bitirebilirim yaz bitene kadar.
İyi okumalar.
0 notes