Acılar ve yalnızlıklar olarak görüyorsun birçok şeyi. Bir çıkış hayal ediyorsun. Bir çözüm. Bir deva. Aslında, aradığın şeyin adını bile bilmiyorsun. Hatta “gerçekten” bir şeyler aradığının farkında bile değilsin. Eksikliğini hissettiğin şey ne olabilir? Umut mu, tebessüm mü ya da hayal kırıklıklarını yok ediverecek sihirli bir aşk mı? Yoksa, huzur mu?
hüznün tüyleri dökülür, lirik bakar kedilerin
camdan gözleri
çocukluğumun kelimeleriyle şımartsam da gurbet
gibi bakarlar
…
kedim kendisini evin uysal şiiri sanıyor, şiirin
aklı kısa tırnakları uzun
kedim kendisini bilge sanıyor sokakların ve
aşkın ısrarla özlediği
…
evsiz kedisiz yetim sokaklar kedisiz üvey sayılır,
ben budalasıyım aşkın
beni de boynu ıssız kedilerden sayın, nasılsa
ağzım var dilim yok
kedilerimin kardeşiyim, inceliği ve mahcubiyeti
onlardan öğrendim
beni turnasız türkülerin beni solgun bir kedinin
kalbinde unuttular
7.
Bu dünyada kalacak kadar bilge,
hayatı göze alacak kadar göçebe,
bir incinin peşinde ve derin
kaybolacak kadar kendi içinde,
ve suyla ilgili küçük bir imada
bile akıp gidecek kadar yoğun...
İnsan, ustası değilse nedir
yitirdiği her şeye önceden
veda edebilmenin?
Fakat Tanrım galiba
bize bizden de önce
sen veda ettin!
- Haydar Ergülen, Tanrı'ya Mektup
(Hafız ile Semender)