Tumgik
#hazret
manel-cicegi · 1 year
Text
Eğer kalplerimiz (günah kirlerinden arınıp) tertemiz olsaydı, Rabbimizʼin kelâmına doyamazdık.
3 notes · View notes
lisan-iturki · 2 years
Text
افطار ‏ثنیە
یارین آقشام ‏وكلا ‏سرایی ‏همایونە عزمیتلە اورادە افطار ایدەجكلر ‏و افطاردن ‏صوڭرە حضور ‏شاهانەیە قبول بویورولارق ‏ذاتی حضرت ‏پادشاهی یە ‏تبریكات ایدیلەجكلردر
İftar-ı Seniyye
Yarın akşam vükela saray-ı hümayuna azimetle orada iftar edecekler ve iftardan sonra huzur-u şahaneye kabul buyurularak zat-ı hazret-i padişahiye tebrikat edileceklerdir
Tumblr media
2 notes · View notes
gunciuzlet · 11 days
Text
"ya ebu bekir, imana gelişin nice olmuştur, sana ne dedi ne mucize gösterdi hazret?"
ebu bekir (r.anh) cevap verdi: "uzun boylu konuşmadık. yüzüne baktım, bana yetti. hiç o çehre yalan söyler mi?"
75 notes · View notes
alhuznn · 8 days
Text
Hazret-i Ömer (ra) Saadet Asrında şahit olduğu bir olayı anlatırken, bu hususta Efendimizin (asm) müjdesini bize de ulaştırıyor.
Bir savaş sonrasıydı. Esirler arasında çocuğundan ayrı düşmüş bir kadın da vardı. Kadıncağız çocuğuna olan özlemini gidermek için gördüğü her çocuğu kucaklıyor, bağrına basıyor ve emziriyordu. Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem çevresindekilere:
“Bu kadının kendi çocuğunu ateşe atacağına ihtimal veriyor musunuz?” diye sordu.
“Asla, atmaz.” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem, ”İşte Allahu Teâlâ kullarına bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir.” buyurdu
Buhari, Edeb 19, Müslim, Tövbe 22.
35 notes · View notes
1-yolcu · 5 months
Text
sen, Allâh’ın verdiklerine râzı olmadıkça, rahat etmek ve kurtulmak ümidi ile nereye kaçarsan kaç, orada karşına bir âfet çıkar; gelecek olan belâ gelir ve yine sana isâbet eder.
bilesin ki, bu fânî cihânın hiçbir köşesi tuzaksız değildir. hakk’ı gönülde bularak ve ona sığınarak onun mânevî huzûrunda yaşamaktan başka kurtuluş ve rahat yoktur. bak; bu fânî âlemde en emin yerlerde yaşayanlar da en güçlü zannedilenler de nihâyet ölümün kucağına düşmüyorlar mı?
hazret-i mevlânâ
58 notes · View notes
leylileyli · 11 days
Text
ibnü'l Hâc’a (رحمه الله); "Mevlid'de Merhaba Bahri’nde niye ayağa kalkıyorsunuz” diye sorulunca, cevap olarak Hazret şunları söyledi:
تالله لو علمت روحي بما علقت,
قامت على رأسها فضلا عن القدم
"Tallâhi rûhum neye âşık olduğunu bilecek olsaydı, ayak bir yana, başının üzerinde kıyamda dururdu.”
her adımımız, O’na ﷺ olan sevdamızın bir nişânesi olsun... dualaşalım🌹
27 notes · View notes
hfzikra78 · 10 months
Text
Tumblr media
Hanım kulağını dolduracaksın yavrunun.
Neyle, ezanla, Hazret-i Muhammed adıyla. Ebu Bekir adıyla. Kelime-i Tevhitle…
Daha doğar doğmaz, durmadan hem de…
Cahit Zarifoğlu
79 notes · View notes
muhteva · 1 month
Text
Tumblr media
Hazret-i Ömer, valilerine şöyle yazmıştır: Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse dinini korumuş olur; kim de onu yerine getirmeyip yitirirse dinini de kısa zamanda yitirir.
(Muvatta’, Vukûtu’s-Salât, 6)
🌿
24 notes · View notes
naftalin2027 · 2 months
Text
Hz. Hâlid bin Velid (Radıyallahu Anh); «Hazret-i Peygamber’i ﷺ bize anlat.» diyen bir aşîret reisine şu cevabı vermişti: “O’nu ﷺ asla anlatamam, ancak sana şunu söyleyeyim: Gönderilen gönderenin kadrince olur.”
19 notes · View notes
derdiderun · 5 months
Text
Tumblr media
Müslümanlar olarak bugünkü katil, hain, kalleş, terrorist yahudilerin/israilin hakkında çok düşünmeye, ateşkes için uğraşmaya beklemeye gerek yok. Hüküm Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) nezaretinde Sad bin Muaz (radıyallahu anh) bundan 1.400 sene önceki Beni Kurayza Yahudileri için verdiği hükümdür:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Onlar 1.400 sene geçmiş olsa da yine aynılar o zamanda katil, hain, kalleş, teröristlerdi şimdide aynılar ama Müslümanlar 1.400 sene önceki Müslümanlar değiliz ne yazık ki...
-Beni Kurayza Yahudileri-
Beni Kurayza kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına kadar Medine'de kaldı. Fakat bu kabile de Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Savaşın en şiddetli anında on bin kişilik bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabile de Müslümanları arkadan vurmak üzere, harekete geçti.
İslam ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Kuzey ve batıda müşrik Kureyş orduları, güneydoğuda ise Yahudiler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle, bir aya yakın geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler. Sonunda müşrikler mağlub bir şekilde, fırtınalı bir gecede, geldikleri gibi perişan bir halde Medine'yi terk ettiler.
İslam ordusu, Hendek Savaşı'ndan Medine'ye döner dönmez ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Peygamber Efendimiz (asm)'in emriyle derhal harekete geçip Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber Efendimiz (asm) onları önce İslama davet etti. Yahudiler, bu güzel teklifi kabul etmediler, Sevgili Peygamberimiz (asm)'in; "Öyle ise, Allah Teala ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inip teslim olunuz." emr-i şerifini de reddettiler...
Bir ay kuşatmadan sonra Beni Kureyza kabilesi Peygamber Efendimiz (asm)'den, haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini istediler. Resulullah Efendimiz (asm) de "Ashabımdan istediğiniz kimseyi hakem seçiniz." buyurdu. Onlar da daha önceden Medine'de meşhur kabile reislerinden olan Sad bin Muazı istediler ve "Biz Sad bin Muazın vereceği hükme razı oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz (asm), Sad bin Muaz Hazretlerinin getirilmesini emrettiler. Sad bin Muaz, Hendek Savaşında ağır yara almıştı, sedye üzerinde getirildi.
Peygamber Efendimiz (asm);
"Ey Sad! Şunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana bildir."
buyurdu. Hazret-i Sad, Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dair kesin söz aldı. Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar.
Hazret-i Sad, hükmü açıkladı:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Bu kesin hüküm karşısında, Yahudiler donup kaldılar. Çünkü kendi kitaplarında (Tevrat'ta), azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen böyleydi:
"Şehrin birine harb etmek için vardığında, onları sulha davet et. Bunu kabul edip, kapılarını açarlarsa, içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet etsinler. Şayet, harb etmeye karar verirlerse, onları muhasara et. Allah Tealanın ihsanı ile onlara galip geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganimet olarak al!.." (Tesniye/Yasanın tekrarı, 10-14)
Sad bin Muaz Hazretlerinin verdiği hükmün ilahi hükme uygun gelmesinden dolayı, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), onu tebrik edip; "Sen, onlar hakkında Allah Teala'nın yedi kat gökler üstünde, Levh-i Mahfuzdaki hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurarak takdirlerini bildirdiler.
Yahudiler, kendi kitaplarında belirtilen bu hükme itiraz edemediler. Verilen hüküm yerine getirildi. Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan, Peygamber Efendimiz (asm)'e, çocukluğundan beri düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan bu kavim de Medine'den temizlenmiş oldu.
27 notes · View notes
merhim71 · 1 year
Text
Sevgiliye sunulacak en güzel hediye Sadakattir
Hazret-i Ali radiyallahu anh
Tumblr media
128 notes · View notes
yakazakalb · 10 months
Text
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın anlattığına göre Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, rüzgar estiğinde ve gökyüzünde siyah bir bulut gördüğü zaman korkusundan yüzünün rengi değişir, bâzen o buluta karşı durur bakar, bâzen geri döner, eve girer çıkardı. Yağmur yağdığında ise rahatlardı. Bunlar bir endişe alâmeti idi. Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- bunun sebebini öğrenmek isteyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
“Ne bileyim, belki bu kara bulut Âd kavmine geldiği gibi bir azâb olur. Onlar gördükleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut zannetmişlerdi; ama o elîm bir azâb getirdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2; Müslim, İstiskâ, 14-16)
Yine Hazret-i Âişe vâlidemizden şöyle bir hadîs nakledilir:
Rüzgar şiddetli estiği zaman Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyururdu:
Tumblr media
Allâh’ım! Sen’den bu rüzgarın, bu rüzgarın içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin hayırlı olmasını istiyorum. Bu rüzgarın, içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin şerrinden de Sana sığınırım.” (Müslim, İstiskâ, 15)
Peygamber Efendimiz her an böyle bir teyakkuz hâlinde olmuş ve ümmetinin de bu hâlet-i rûhiyede olmasını murâd etmiştir.
39 notes · View notes
yasamsallik · 7 months
Text
Tumblr media
Tarih :7 Şubat 1923
Yer :Zagnos camii / Balıkesir
Hutbeyi veren : Mustafa Kemal ATATÜRK
Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla,mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşümcemi söylemek istiyorum.Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum,milli emeller,milli irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil,millet fertlerinin tamamının arzularının,emellerinin birleşmesinden ibarettir.Bundan dolayı benden ne öğrenmek,bana ne sormak istiyorsanız,serbestçe sormanızı rica ederim.
🇹🇷 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 🇹🇷
34 notes · View notes
kerim777t · 20 hours
Text
Tumblr media Tumblr media
BiR ALLAH DOSTU RÜYASINDA GÖRMÜŞ DE ANLATIYORDU. BEN DE ONDAN DİNLEDİM. SiZ DE BENDEN DİNLEYİN.
Aynaya bakıp, kendi mübârek yüzünü görünce:
“Hamdolsun ALLAH'a, beni kusursuz yarattı, yüzümü güzel halketti ve beni müslümanlara kattı!..” diyen, dünyanın en mütevazı, temiz ve hâlûk insanı Hazret-i Resûl-i Ekrem, insanların en güzeli, en cömert, en cesuru, en merhametlisi idi...
Bir gün huzuruna giren bir adam O'nun heybetinden titremeğe başladı. Biraz sonra adam kendine geldi...
“Ben padişah değilim! Kureyş boyundan kurumuş etle geçinen bir kadının oğluyum ancak.”
Sözü apaçık söyler, kim duyarsa anlar, söylediğini üç defa tekrar ederdi. Başını hiçbir tarafa döndürmezdi, icabederse gövdesiyle dönerdi.
“Ancak bir kulum ben, kul gibi yerim, kul gibi otururum, kul gibi içerim!” diyen Resûl-i Ekrem; nâlinini kendi Ta’mir eder, gömleğini kendisi yamardı...
Evini süpürür, toprak bir kapta yemek yer, bir post üstünde yerde yatardı. İç abettiği zaman bu mütevazı büyük insan Semâvâtı gezerdi...
Boyu ortaya yakın uzunca, omuzlarının arası geniş, değirmi yüzlü, saçları siyahtı.
Ayağını yere kuvvetle basardı.
Göğsü ile göbeği birdi, gülünce dişleri inci gibi parlardı.
Pembe beyaz benizli, başı büyükçe, nûrlu güzel yüzlü, kirpikleri sık, ince ve uzundu.
Gözleri kudretten sürmeli, içine bakmağa imkân olmayan, her iki âlemi gören mübârek gözlerinin rengini târif etmek imkânsızdı.
Yatarken, kalkarken, ilk işi dişlerini misvaklamaktı.
Kızdığı zaman yanakları kızarır, ayakta ise derhâl oturur, oturuyorsa bir yere dayanırdı.
Yolda giderken çocuklara rastlayınca daima onlara selâm verirdi... “Yaşayışım da ölümüm de hayırdır size.” diyen Resûl-i Muhterem'in Şefâatına ALLAH cümleyi nâil eyleye!.
9 notes · View notes
berceste-i · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Zalimlere dedirir bir gün Hazret-i Mevlâ
Tallâhi lekad âsereke’llahu aleynâ..
Ziya Paşa
58 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 8 months
Text
Tumblr media
Hilye-i Şerif nedir?
Hilye-i Şerif, Hz. Muhammed'in (s.a.v) fiziki halinin tasvir edilmiş halidir. Rivayetlere göre Peygamberin, ağır bir hastalık geçirdiği dönemde kızının ağlayarak "senin gül yüzünü bir daha nasıl göreceğiz" demesi üzerine Hz. Ali'ye (r.a) yazdırdığı kelimelerden oluşan resimdir. Rasulullah şöyle buyurmuştur:
"Ya Ali Hilyemi yaz ki, vasıflarımı görmek beni görmek gibidir..."
Hilye-i Şerif müslümanlar tarafından çok önemsenir. Hz. Ali’den rivayet edilen, “Hilyemi gören beni görmüş gibidir. Beni gören insan bana muhabbetle bağlanırsa Allah ona cehennemi haram kılar; o kişi kabir azabından emin olur, mahşer günü çıplak olarak haşredilmez” meâlindeki hadis de bu rağbetin sebeplerinden birini teşkil etmiştir.
Hilye-i Şerif duası okunuşu:
“Bismillahirrahmanirrahim
Kane ali radiyallahü anhü iza ve safennebiyye sallallahü aleyhi ve selleme gale: lem yekün biddavilil mümmeğidi vela bil gasiril müteredidi ve kane rabaten minel gavmi velem yekün bilcağdilgadadi vela bissebidi kane cagden racilen velem yekün bilmüddahhemi vela bil mükelsemi ve kane fil vechi tedvirun ebyedu müşrabün ed acül ayneyni ehdebü el eşferi celilül müşaşi velketedi ecradü zü mesru betin şesnül keffeyni velgada meyni iza mşa tegallea ke ennema yemşi fi sabebin ve izel tefete mea beyne ketifeyhi hatemünnübvve ti ve hüve hatemünnebiyyine ecvedünnasi keffa ve eşrahuhüm sadran ve esdagunnasi lehceten ve el yenühüm ariketen ve ekra mühüm ışraten men ra ahu bediheten ha behu ve men haledahü marifeten ehabbehu yegulü na ıtühü lem era gablehü vela bagdehu mislehu”
Hilye-i Şerif’i okumadan önce aşağıdaki salavat-ı şerif’in okunması gerekmektedir;
"Allâhümme salli alâ Muhammedin alâ Nuri Muhammed, Allâhümme salli Muhammedin akli Nuri Muhammedin fakülü Allâhümme salli alâ Muhammedin seyyidnâ Muhammedin desduri, Allâhümme salli alâ Muhammedin Duri Muhammedin Duri, Muhammedin cesedi, Muhammedin alâ cesedi. Birahmetike yâ Erhamerrahimin. Ve salamün alel mürselin Velhamdülillâhi Rabbil Âlemin. El Fatiha." şeklinde olmaktadır.
Hilye-i Şerif duası Türkçe anlamı:
Hazret-i Ali (r.a.) Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi ve sellemin) özelliklerini anlatırken şöyle buyurmuştur:
Resulullah (s.a.v.) ne dikkat çekecek kadar uzun nede göze batacak kadar kısa idi. Halkın orta boylusu idi. Saçları ne kıvırcık ne tam düz idi; orta kıvırcıklıkta idi. Tıknaz değildi, yüzü de yuvarlak idi. Rengi kırmızıya çalan bir beyazlıkta idi. Gözlerinin siyahı çok siyahtı. Kirpikleri uzundu. El ve ayakları dolgundu. Yürüdüğünde yokuştan iner gibi hızlıca yürürdü. Bir tarafa döndüğünde vücudu ile dönerdi. İki kürek kemiği arasında peygamberlik mührü vardı. Peygamberlerin sonuncusuydu. İnsanların en cömertti. İnsanların arasında kalbi en rahat olanı idi. Lehçesi en doğru, tabiatı en yumuşak ve insanlar ile muaşereti en ikramlı olanı idi. O'nu ansızın gören ondan korkardı. O'nu tanıyan ise severdi. O'nu anlatmaya çalışan anlatmaktan aciz kalınca; "Ne O'ndan önce nede O'ndan sonra bir benzeri görmedim" derdi. Allah'ım Rahmet Peygamberi ve ümmetin şefaatçisi olan Hazret-i Muhammed'e ve bütün tertemiz âline ve ashabına ve bütün nebilere ve resullere rahmet ve emniyet indir.
Hilye-i Şerif faziletleri nelerdir?
Hilye Şerif duasının bulunduğu yere şeytan giremez.
Duanın bulunduğu kişiye hiçbir hastalık uğramaz.
Hilye Şerif duasını okuyan kişiye fakirlik gelmez ve bir ömür boyu bolluk ve bereket içinde yaşar.
Hilye Şerif duasını hem üzerinde bulunduran hem de düzenli olarak okuyan kişilere hac sevabı müjdelenmiştir.
Hilye Şerif duasını okuyan kişiye cehennem ateşi haram kılınır. Kişi kabir azabı görmez.
Hilye Şerif duasını okuyan kişi Peygamber Efendimizin de şefaatine nail olma şerefine layık olmaktadır.
Düzenli olarak okunarak ve tam niyeti alındığı zaman kişi Peygamber Efendimizi rüyasında görme şerefine nail olur.
42 notes · View notes