Tumgik
#ideal ilişki var mıdır
ruhsalseyler · 8 months
Text
Ruh Eşi Testi
0 notes
mezardakicicekk · 1 year
Text
SANA İHTİYACIM VAR
Seni deli gibi özlüyorum bebeğim. Senin gibi birinin bir daha karşıma çıkmayacak olması çok acıtıyor canımı. Kimse beni senin gibi dinlemiyor, kimse senin gibi tatlı tatlı kızamıyor bana. Zihnimi senden başka kimse anlamıyor.
Bir daha asla ilişkim olamazmış gibi geliyor. Kimsenin seni kabulleneceğini düşünmüyorum. O kadar çok ihtiyacım var ki sana. Sen sadece sevdiğim, aşık olduğum kişi değilsin. En iyi arkadaşım, sırdaşım, bana iyi gelen ve her zaman bana destek olan birisin. Senin varlığına çok ihtiyacım var Satürn.
Sana sarılmaya öyle çok ihtiyacım var ki. Bizden çaldıkları güzel anlarımızı düşünüyorum. Yapmak isteyip yapamadığımız her şeyi. Şuan bunların hepsine çok ihtiyacım var. Yanımda olmana ihtiyacım var. Keşke yine beni dinlesen, çözüm bulmaya çalışsan. Kendimi suçladığımda yine bana tatlı tatlı kızsan keşke.
Şöyle durup düşündüğümde etkilendiğim herkeste ilk önce beni dinleyip anlayıp anlamamasına bakıyorum. Hepsinden olumsuz sonuç alınca oturuyor tabi içime.
Nereye bakarsam bakayım senden bir parça görmeye çalışıyorum, olmuyor. Hiçbir yerde yoksun. Sadece içimdesin. Yanıma geliyorsun, bana dokunuyor ve sarılıyorsun. Başımı kaldırıp bakıyorum etrafıma. Seni hissediyorum ama seni göremiyorum Satürn. Dokunamıyorum sana. Ben daha önce kimseye bu kadar ihtiyaç duymadım.
Söylemek, haykırmak istediğim çok şey var. Ne zaman bunu yapsam tebessüm ederek bana bakardın. Destek olurdun hep. Şimdi yapamıyorum bunu. Çünkü bana tebes- siktir yapma bunu. Gözümün önünde gülüşünün canlanmasına izin verme. Gülüşünü gördükçe daha çok sarılmak istiyorum sana. Şuan bunları yazarken yine ağlıyorum. Ağlarsam rahatlayacağımı söylemene rağmen kızıyorsun bana değil mi?
Bana soruyorlar, ideal bir ilişki için ne arıyorsun diye. Satürn gibi olsa yeterli diyorum. Sahi senin gibi biri kalmış mıdır yeryüzünde? Bir gün beni senin gibi dinleyen, senin gibi çözüm bulmaya çalışan, ağladığımda ağlama demeyen, kendimi suçum olmayan bir konuda suçladığımda tatlı tatlı kızan, zihnimi anlayabilen... Pek sanmıyorum. Hayatım boyunca hep zihnim anlaşılmadığı için ilişkilerde sorun yaşarken seninle hiç sorun yaşamadım. Şimdi her ilişkide bunu arıyorum. Senin gibi benim zihnimi anlamalarını istiyorum, olmuyor. Satürn, ne olur varlığını hissettirmeye devam et. Seni hissetmediğim her an deliriyorum.
1 note · View note
yolaemanet · 4 years
Text
Tumblr media
Bu kitap size şunları soruyor:
Bakış nasıl nesneleştirir?
Yüz nedir, ne değildir? Hakiki yüz nedir? Çıplak mıdır, örtülebilir midir?
Hâlâ saf, çıkarsız sevginin varlığına inanabilenler var mı, olmalı mı? Bu, romantiklik midir?
Başkası kimdir? Onu ne kadar tanıyabiliriz? Onu tanımak mümkün müdür? Başkası’nı ‘yakınınız’ kıldığınızda onun tüm sorumluluğunu üstlendiğinizin ve onun anlatıcısı haline geldiğinizi fark ediyor musunuz?
Yakınlık nedir, yakın kimdir? Yaratılan nedir?
Modern çağın büyüsü? Hümanizm, terör? Tanrıtanımazlık?
Gerçekçilik nedir? Özgürcülük? Mümkün müdür?
Hitler’in Yahudi düşmanlığının özünde ne vardı? Onun gücü neydi? Ona hükmeden güç neydi? Zayıflığın insan üzerinde nasıl bir etkisi-gücü vardır?
Kamplarda katledilen insanların soyulmaları –kıyafetlerinden arındırılmaları- ve gruplandırılmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu durumda ‘yüz’lerinin bir önemi var mıdır? Evlerinde birer aile babaları olan adamlar kamplardaki cellatlık rollerini nasıl gözlerini kırpmadan yerine getirdiler?
Kin nedir, nedendir?
*
“Her şeyi durdurabiliriz; var olma hariç.”
“Felsefeyi iyi bilmeyenlerin filozoflarda affetmediği şey, herkesi ilgilendiren sorunları tekellerine almaları, onları mesleki uzmanlık alanı haline getirmeleri, konuları anlaş��lmaz kılmaları ve son olarak da konuları, herkesi dışlayan bir dilde sunmalarıdır. Ama felsefeyle alay eden bu kişi, aynı zamanda, gözü korkmuş bir okurdur: Spekülatif soyutlamayı yadsıyan onun mantığıdır; ve kendini bilgiye vakıf olanlar arasındaki bu tartışmalara dahil olamayacak kadar sınırlı ve çaresiz bir yetersizlik içinde hisseder. (…) Kötü niyet (İşi niçin yokuşa sürüyorlar?) ve alçakgönüllülük (Ben kimim ki doruklarda gezineyim?) birleşir ve felsefeyi yaşayan kültürden ayırır.
“İlk kölelik, kendini dayatan ‘başkası’ndan değil, varlık’tan gelir; ilk sahip, benliği tıkayan ve acımasızca onun yerini alan insanın kendidir ve bilincin kendi tutsaklığını keşfettiği ilk bağ, kimlik bağıdır.”
“Onun bakışı beni nesne durumuna indirger ve bir başkasına ait olan bu nesne benim olmaktan çıkar. (…) Sadece görülmüş olmakla (…) kendimden yoksun bir hale gelirim. Başkasının bakışı altında ben, herhangi bir şeyim ve bu katı gerçeklik üzerinde hiçbir etkim yoktur.” (Bunu aşk özelinde düşündüğümde güçsüzlüğümüz ne korkunç boyutlara varıyor!)
“Ben bilincinin temelinde düşünce değil, Başka ile ilişki vardır.”
“Sosyal ilişki insanın kendinden sıyrılma mucizesidir.”
“Bir insanla karşılaşmak bir muamma tarafından uyanık tutulmaktır.” (Sırf beni bu cümle ile karşılaştırdığı için bile öpüp başıma koyuyorum bu kitabı.)
“İlk yüz yüze geliş etik bir şeydir: Estetik sonra gelir.”
“Yaşlanmak görüntü dünyasından yavaş yavaş el çekmektir.” –Goethe.
“Kırışık ten: Yüz filozofunun okura bahşettiği tek gözlemlenebilir iz, tek tanımlayıcı unsurdur.”
“Farklılığa değer vermek ile farklılığı dışlamak arasında bir tek ortak nokta vardır: Farklılığı saptamak.” (Özellikle siyahiler üzerine düşündüğüm zamanlarda bu kafama takılırdı. Onları dışlamak bir yana, övmek, sırtlarını sıvazlamak vs. bile ötekileştirici bir tavır oluyor. Her gün ten rengi bize benzeyen onlarca insanla karşılaşıyoruz ama bu durum bizi şaşırtmıyor, tavır almamız gereken bir durum yaratmıyor; bu onlar için de geçerli. Ya da diğer azınlıklar. Örneğin, “Aleviler de kardeşimizdir.” Ee? Bunu belirtmeni isteyen kafanın içindeki o ayrıştırıcı sesi durdur! Sanırım farklılığı normalleştirmemiz gerekiyor.)
“Karşılıklı olma hali aşkın hakikati değil, bir serap, bir yanlış anlama veya bir gevşemedir. Karşılıklı duygusal bağ ancak yanılgı ve güçsüzlük nedeniyle düşlenir. Eğer insan melankolik durumuna açık yüreklilikle meydan okuyorsa, duygunun varlıklar arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmayıp aksine derinleştirdiğini bilmelidir.” (Buna katılıyorum. İki insanın birbirini anlaması zor, aşık iki insanın birbirini anlaması imkansızdır.)
“Aşkta –aşkı sevmedikçe- sevilmemeye katlanmak gerekir.” (Aşk müthiş bir duygu yoğunluğudur. Tam bu sebepten ötekini değil, kendini duymaktır. O yoğun duyguları aşıp karşıdakine ulaşmak mümkün müdür? Onu, duyguların etkisinden kurtularak görmek? Arada bir sis duvarı var gibi olmaz mı? O halde, insan başka bir insana değil, bizzat sevme eyleminin aşığıdır ve ona ihtiyaç duyar diyebilir miyiz? Karşımızdaki de duygularımızın yönlendirmesi ile görünmez mi? O, gördüğümüz –ya da bildiğimiz, sahici kendisi değil, bizim ikinci benliğimiz midir? Ama hakikat hangisidir? “Hakikat belki de esrarı ortadan kaldıran ifşada olduğu kadar, esrar perdesiyle beslenen tutkuda da yatıyor olabilir. Aşk, Başka’yı tanımayı başaramaz; buna karşılık tanıma da Başkası’nın başkalığını gözden kaçırır?”
“Bu aslında aşk değil de nedir? Sizden sürekli kaçan kişiden kurtulmanın imkansızlığı.”
“En yüce edilgenlik olan sevmek, bütün sığınakları terk ederek kendini ortaya koymak, kendini adamak ve boyun eğmektir.”
“Kötülük anlamına gelmeyen bir özgürlükten mahrumiyet. Kölelik anlamına gelmeyen bir hizmet. Teslimiyet anlamına gelmeyen bir edilgenlik. (…) aşkın gerçek kepazeliği budur.” (Hay yaşa be!)
“(…) özneyi, tanımadığı bir determinizme bağlayarak aklamak yerine, şartlandırmalara gösterdiği dirençle tanımlamak; özneyi, daha kolay bağışlayabilmek için bütünlüğün içinde yok etmek yerine bütünlükten kurtarmak; insanın tüm yaşamında ‘nasıl olduğunu bildiğimiz ve tahmin ettiğimiz gizemli niyetlere katılımı’nı gözler önüne serebilen iyi niyetli kurtarışa karşı, onun kendine ait bir kaderi olduğunu ileri sürmek; insana, içinde bulunduğu koşullardan kurtulma, varlığın içindeki yerini belirleyen sistemden kopma gücünü vermek(…)”
“Beni saran ve başımı döndüren kutsal, şiddettir.” (Levinas)
Yahudiliğin tanrısallık hakkında söyledikleri ile genel anlamda bu kitapta karşılaştım. Etkilendiğimi söylemeliyim. İnsanın Tanrı’nın dışında var olduğunu, ondan koptuğunu öğreniyoruz. Yani onu unutabilmek şansı verilmiştir. “Hatta daha kabaca söylemek gerekirse Tanrı (…) kendi kaderini insana emanet eder, riskleri ve tehlikeleriyle.”
“Bir başka mistik Yahudi metninde, insanın her hatasının kutsal varlığı bir kerte daha gerilettiği söylenir. İncil’de bu ezici güce ilk olarak kim karşı koyar? Habil’i öldürdükten sonra, ‘Ben kardeşimin bekçisi miyim?’ diye haykıran Kabil. (…) ‘Kardeşimin bekçisi ben değil Sen’sin, beni kötülükler ile donatan ve işlediğim suçu engelleyebilecekken engellemeyen, ikimizin de Tanrı Baba’sı olan Sen’sin.’” (Siz de düşündünüz mü hiç; yarattıklarını akıl ve irade sahibi kılmakla övünen Tanrı, adeta “Bundan sonra yaptıklarınız, yapacaklarınız size kalmıştır,” dedikten sonra engelleyebilecekken parmağını kımıldatmadığı ‘günahlar’ için insanları neden cezalandırır? Beni bu günaha iten irademin ve özgürlüğümün müsebbibi o değil mi? İnanç bir konfor alanıdır bana göre. Gücünden ve yetkisinden asla şüphe etmememiz öğütlenen Tanrı iyiliğin olduğu kadar kötülüğün, katliamların, sefaletin de sebebi ve yaratıcısı değil midir? İnsanoğlu sırf konfor alanı sınırlarına çıkmamak için bunu görmezden gelmeyi başarabilmiştir. Yaşanan tüm sefillik, yaratıcının iyiliği ile ilişkilendirilmiş, daha iyi bir dünyanın zaten ancak böyle kurulabileceği söylenegelmiştir. Belki Tanrı’yı susturanlar da vardır. Fakat bunlar da yerine yenilerini koyacak, bir şeylere inanmadan duramayacaklardır. İnsan, yaratana değil ama inanmaya muhtaçtır.)
Bir şeylere isim vermek hadisesi de ilginçtir. Tanımlamak, kimliklendirmek bir eşyayı, duyguyu, kişiyi vs. tekinsizliğinden arındırmak için yapılır ve onu tanınır kılar. Öyleyse Tanrı adına yaptığımız tüm tanımlar, söylenmiş tüm o sıfatlar onu bize daha da yakınlaştırmaz mı? “Aşkın olana isim verilemez, şayet bir isim verilirse betimleme yasağı çiğnenmiş, boş kalması gereke donatılmış, uzakta kalması gereken yakınlaştırılmış ve her şey olan Başka bizim kendi gerçekliğimizin fantastik yansımasından ibaret bir varlığa indirgenmiş olur.”
“Tanrı’nın yokluğu, Tanrı’dan daha büyük ve daha kutsaldır.” –Sarte. (Açık açık bir tehdit unsuru, sallanan bir suçlayıcı işaret parmağıdır da ondan. Ya da bir sayfa sonrasında söylendiği gibi: “Bu kesinlikle her şey doğrulanamasın ve ıstırap aklın ilkesine yabancı kalsın diyedir.”)
“İnsanlar eziyet gördükleri için kötüdürler: Kötülüğü önlemek için zulümden kurtulmak yeterli olacaktır.”
“İdeale karşı koyan gerçek değil, sistemdir.”
“Yaratılan nedir? İçine doğduğu ortam ya da yapıdan çıkarılamayan bir varlık. Başka’dan kaynaklanan ama Başka’nın yer almadığı bir varoluş. Türeme olmayan yani türediği şeyden bile kurtulmuş bir ortaya çıkış. Kendi zamanına yerleştirilmiş ve tarihin şekillendirdiği özne burada da açıkça var olur: Yaratılış kavramı, insanların yabancılığını varsaymak yerine, onlara yabancılaşılması mümkün olmayan bir bağımsızlık kredisi açar. Edimlerinin sorumluluğu kendilerinden başka hiçbir şeye yüklenemez. Aklamak ya da mahkum etmek için bile olsa, davranışları bunları belirleyen kalıtıma veya ortaya çıktıkları koşulları tamamıyla bağlanamaz.”
“Etik, Başka’nın yüzü tarafından sorgulanan benim doğamdır.”
“Zoraki sevgi; karşı konulmaz sevgi; Başka’nın beni kovduğu, beni istediği ve en sakındığım gizli köşelerime dek beni aradığı, şiddetin en bildik adı olan sevgi.”
“Nazilerin, Yahudiler aracılığıyla yok etmeye çalıştıkları şey başkalık lanetidir.”
“Başka insana duyulan kin farklılığa tahammülsüzlükten önce, benliğin kendi sorumluluğu karşısındaki tahammülsüzlüğünü gösterir.”
(Kamplardaki Yahudiler için) “Bedenleri basitçe bir yerde toplandığında, sınırlar ortadan kaldırılır, hiçbir şeye sınır konulmaz: Birey kitle içinde boğulmuştur, yüz artık vücudun geri kalanından ayrı değildir.”
5 notes · View notes
canimdunya · 3 years
Text
Hamilelik dönemi ve cinsellik
Bir anne adayı hamilelik süresince hem bedensel hem de hormonal olarak pek çok değişiklik yaşar. Bu değişimler genellikle kişinin duygu durumuna etki eder. Esasında hemen her kadında var olan annelik içgüdüsü özellikle ilk gebeliğini yaşayan kadınlarda daha yoğun hale gelir. Bu değişimler ve yoğunlaşan duygular bebek için endişelenmeye neden olur. Bu endişelerden en yaygın olanı hamilelik döneminde cinsel ilişkiye girmenin bebeğe zarar verebileceği yönündedir. Dolayısıyla da “hamilelik döneminde cinsel ilişki zararlı mıdır?” ve “hamilelik döneminde nasıl olmalıdır?” gibi sorular bu dönemin en popüler konularıdır. Bizler de hamilelik dönemi ve cinsel ilişki üzerine çeşitli araştırmalar yaparak edindiğimiz bilgileri soru cevap halinde aşağıda paylaştık. Size de okuması, endişelerden kurtulması ve yaşanan her dönemin tadını çıkarması kaldı.
Tumblr media
Hamilelik döneminde cinsel ilişki zararlı mıdır?
Hamilelik döneminde cinsel ilişki pek çok çift için gayet güvenlidir. Ve bebek cinsel ilişki sırasında rahatsız olmaz ve zarar görmez. Hamilelikte cinsel ilişki anne adayında erken doğum riski, plasentanın aşağı yerleşmesine bağlı kanamalar, plasental sorunlar ya da düşük geçmişi gibi problemler varsa tehlikeli olabilir. Ancak sağlıklı seyreden bir hamilelik döneminde cinsel ilişki herhangi bir sorun teşkil etmez. Dolayısıyla çiftlerin sağlık ve güvenlik açısından doktor kontrolü ile hareket etmeleri hem önemli hem de özellikle anne adayı için oldukça iç rahatlatıcıdır.
Hamilelik döneminde cinsel ilişki nasıl olmalıdır?
Hamilelik ve cinsel ilişki ile ilgili en yaygın düşüncelerden biri, hamileliğin ilk aylarında cinsel ilişkiye girmenin düşüğe neden olabileceğidir. Ancak ilk aylarda girilen cinsel ilişki ile düşük arasında bilimsel bir kanıt yoktur. Böyle bir düşünceye sahip çiftlerde hamileliğin ilk 3 ayında cinsel ilişki kesintiye uğrayabilir. Ancak genellikle çiftlerin ve özellikle anne adaylarının içinde bulundukları duruma uyum sağlamaları ve doktor kontrolü ile güvende hissetmeleri ile cinsel yaşantıları normal seyrine döner. Normal seyrinde devam eden hamilelikte son 4 haftaya kadar cinsel ilişki yaşanabilir. Hamileliğin son döneminde bebeğin gelişimine bağlı olarak rahmin iyice büyümesi cinsel ilişkinin zorlaşmasına ve anne adayının cinsel ilişkiden uzaklaşmasına neden olabilir. Aynı zamanda son 4 hafta içerisinde girilen cinsel ilişki rahim kasılmalarını artırabilir. Dolayısıyla genellikle hamileliğin son 4 haftasında cinsel ilişkiye girilmemesi önerilir.
Hamilelik döneminde cinsel ilişki bebeğe zarar verir mi?
Sorunsuz seyreden bir hamilelik sürecinde yaşanan cinsel ilişki bebeğe ve hamilelik sürecine zarar vermez. Yaygın olarak cinsel ilişki ve orgazmın düşüğe veya erken doğuma neden olabileceği düşünülse de bilimsel olarak böyle bir kanıt yoktur. Düşük genellikle bebekteki kromozomal bozukluklar nedeni ile meydana gelir. Orgazm ise rahim duvarlarında kasılmaya neden olabilir ancak bu kasılmalar doğuma neden olmaz. İlişki sonrası yatarak dinlenmek kasılmaların geçmesini sağlar. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi hamileliğin son döneminde (son 4 hafta) cinsel ilişki ve orgazmın bir tetikleme ile doğuma neden olmaması ve doğumun sağlıklı gerçekleşebilmesi için cinsel ilişkiye girilmesi tavsiye edilmez. Özellikle hamileliğin son dönemi ve doğum süreci için doktor tavsiyeleri ile hareket etmek önemlidir.
Hamileliğin cinsel ilişki üzerindeki etkileri nelerdir?
Hamilelik döneminde yaşanan hormonal değişiklikler cinsel yaşamı fazlasıyla etkiler. Bunun ilk örneği, daha kolay orgazm yaşanmasıdır. Hatta bazı kadınlar kan akışı ve hormonlar sebebi ile hamilelik döneminde girdikleri cinsel ilişki sırasında ilk kez orgazmı yaşayabilirler. Hamilelik ve dolayısıyla meydana gelen değişimlerin bazı kadınlar üzerindeki etkisi ise doyumsuz bir cinsel istek uyandırmasıdır. Bunun nedeni kan akışının eskiye kıyasla %50 daha fazla olmasıdır. Aynı zamanda kan vulvaya, vajinaya, klitorise ve pelvise giderek dokuları doldurur. Bu durum kişiye bağlı olarak zevkli, rahatsız edici ya da ikisinin arasında bir his gibi gelebilir. Hamileliğin son dönemlerinden ziyade ilk 3 ayında bile vajinada dolgunluk meydana gelebilir. Aynı zamanda daha hamilelik dönemindeki yaşanan cinsel ilişki sırasında daha fazla ıslaklık hissedilebilir. Bunun nedeni bakteriler ile savaşmak için salgı ve kayganlığın artış göstermesidir. Yani hamilelik döneminde vajinanın eskiye kıyasla kendini daha fazla temizlediğini söyleyebiliriz. Ancak tabi ki hamilelik döneminde değişim ve hassasiyetin söz konusu olduğu tek bölge genital bölge değil. Vücudun süt üretimine hazırlanması ile göğüsler de fazlasıyla hassaslaşabilir. Göğüs şekli ve boyutu değişebilir. Hatta bir veya iki beden kadar büyüyebilir. Bu gibi durumlarda yumuşak iç çamaşırlarının tercih edilmesi daha rahat etmeye yardımcı olabilir. Genital bölge ve göğüsler gibi bariz bir değişim söz konusu olmasa da hamilelik döneminde zaman zaman veya genel olarak vücudun geri kalanı da normale kıyasla daha hassas olabilir.
Hamilelik döneminde hangi cinsel pozisyonlar tercih edilmeli?
Hamilelik döneminde karın bölgesindeki basınç ve ağırlığı korumaya yönelik pozisyonlar tercih edilmelidir. Daha fazla konfor için kayganlaştırıcının yanı sıra hamilelik yastığı ya da seks yastığı kullanılabilir. Hamileliğin ilk dönemleri ileride karşılaşılabilecek zorlukların üstesinden nasıl gelineceğine dair denemeler yapmak için en ideal zaman olabilir. Hamilelikte cinsel pozisyon için hamileliğin ilk dönemlerinde denemeler yapabilir ve en konforlu pozisyonu bulabilirsiniz. Bu, kocaman bir karın ile pozisyon denemekten çok daha rahat olabilir.
Tumblr media
Velhasıl
Hamilelik döneminde cinsel ilişki, çiftlerin bebişleri için kendi zevklerinden feragat ettikleri ilk konu olabilir. Hamilelik anne adayı için farklı değişim ve durumları beraberinde getirirken, baba adayları için daha çok şahit olmalı ve empati gerektiren bir süreçtir. Anne adayına nazaran mevzunun bir tık dışında olan baba adaylarının bu süreçte neyin neden olduğunu veya olamadığını bilip, anlayış göstermeleri ilişkinin selameti için olduğu kadar bence “babalık” sıfatının değeri açısından da oldukça önemlidir. Hamilelik baş edilecek veya katlanılacak bir durum değildir sevgili okur. Bir yoldur, yolculuktur ve yolun sonu mutluluktur. Her dönem ve durumdan çift olarak zevk almanız ve kocaman mutlu bir aileye sahip olmanız dileği ile…
Tumblr media
Hamilelik dönemi ve cinsellik yazısı ilk önce Canım Dünya üzerinde ortaya çıktı.
from Canım Dünya https://ift.tt/2QagsSs
0 notes
kadintc · 4 years
Text
İdeal Seks Süresi Var mıdır?
Tumblr media
Seks her açıdan dolu dolu yaşanması ve iki tarafında mutluluğu ile sonuçlanması gereken, çiftler arasındaki en önemli eylemlerden biridir. İdeal seks süresi var mıdır? Gibi bir soru hem uzun süre cinsellik yaşayan ve hem de ilişki süresi çok kısa sürenlerin, cevabını merak ettikleri sorulardan biridir. Eşlerden birinin cinselliği uzatması karşısında sorulan bu soru, diğer yandan yine eşlerden birinin partnerinden kaynaklı nedenlerle seks süresini çok kısa bulması karşılığında da sorulmaktadır. Cinsellik, aslında iki tarafın gerektiği gibi yani tatminkâr olabilecekleri düzeyde yaşanması gereken bir birlikteliktir. İdeal Seks Süresi Var mıdır? Cinselliğin yeterince uzun olması, özellikle kadınların hoşuna giden bir durumdur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, aşırılıktır. Kimi kadınlar, çok daha aşırı sürelerde seks yapmaktan hoşlanırken toplum genelinde yapılan araştırmalara baktığımızda, tatminkâr uzunlukta olması yeterli görülüyor. İdeal bir seksin yaşanmamasındaki asıl sorun, ilişki süresinin çok kısa olmasıdır. Burada genellikle erkeklerin çok kısa sürede tatmin olarak ilişkiyi sonlandırması, aslında kadın için önemli bir cinsel sorun haline gelmektedir. Sürenin kısa olup seksin tekrar edilmemesi gibi durumlarda, birçok kadın cinsel doyuma ulaşmadan cinselliği sonlandırmak zorunda kalıyor. Yani kısa süreli bir ilişki de kadının tam olarak cinsel doyuma ulaştığını söylemek, fazla mümkün olmuyor. Read the full article
0 notes
anvbe44-blog · 9 years
Text
Genç anne olmak ya da olmamak...
Anne olmak, kadının hayatınki en önemli dönüm noktalarından biri. Peki, bir kadın anne olacak duygusal erişkinliğe ne zaman kavuşur? Erken yaşta anne olmak bir avantaj mıdır? Bu sorularının yanıtlarını DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken verdi. Anne olmak, belki de hayattaki en önemli ve değerli anlardan biri. Ancak özellikle erken yaşlarda bu sorumluluğu sahiplenen bireyler yeni rol ve kimliklere alışmakta zorluk çekiyor mu? Anne olmak için ideal bir yaş var mıdır? Bireysel Psikolojik Hizmetler ve Kurumsal Danışmanlık alanında 29 yılı aşkın tecrübesiyle hizmet veren DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, ebeveyn olmanın insan hayatındaki sorumlulukları değiştirdiğine dikkat çekiyor. Atçeken, “Yeni rollere ve kimliklere alışmak kolay değildir. Her ne kadar tıp uzmanları fizyolojik olarak ideal doğurganlık yaşının 20-30 arasında olduğunu söylese de, psikolojik olarak ideal bir yaş kavramından bahsetmek mümkün değil” diyor. Kimi insanların daha erken duygusal olgunluğa eriştiğini, ancak 30’lu yaşlarına gelmiş olmasına rağmen bu sorumluluğu alamayan kişilerin de olduğunu anlatan Atçeken, “En ideal anne olma yaşı, kişinin duygusal olgunluğa ulaştığı yaştır. Anne adayı, hayata dair istek ve arzularının en azından bir kısmını gerçekleştirme şansını bulduğunda ve çocukla ilgili yeni sorumluluklar alabilecek gücü hissettiğinde anne olmaya en uygun yaşa erişmiş demektir” diyor. Genç anneler kariyerini feda mı ediyor? Genç yaşta anne olan kadınların iş hayatındaki enerjisinin bölündüğünü anlatan Atçeken, “Kariyer; emek, yatırım ve zaman ister. Oysa genç anne, kariyeri için harcayacağı enerjiyi ve emeği çocuğunu yetiştirmeye ayırmak durumunda kalır. Lakin anne olmak kişinin hayatına önemli bir deneyim ve olgunluk kattığı için iş yaşamında çok başarılı olan anneleri de görmek mümkündür. Yeter ki annelerin destek kaynakları iyi kullanılsın” diyor. Anne ve çocuk arasında yaş farkı ne kadar az ise aradaki nesil uçurumunun da o kadar az olacağını anlatan Atçeken, “Anne çocuğu ile daha rahat iletişim kurup, onun hayatında olanları daha kolay anlayacaktır. Enerjik bir çağda olduğu için birlikte geçirilen zaman ve aktiviteler de aynı oranda daha renkli ve aktif olacaktır. Ancak, anne kendini hazır hissetmeden genç yaşta anne olmuşsa, henüz bir çocuğun sorumluluğunu alacak duygusal ve psikolojik olgunluğa erişmemişse, annelik sınırlarını çizmekte zorlanıyorsa, aradaki güvenli bağ zedelenebilir ve çatışmalar yaşanabilir” diyor. Peki, genç anne olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir? İşte Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken’e göre avantaj ve dezavantajlar… Avantajlar; - Genç yaşta anne olmanın en önemli avantajı hamilelik döneminden itibaren fiziksel olarak daha sağlam ve sağlıklı olmaktır. - Birden fazla çocuk sahibi olabilme ihtimalinin daha yüksek olmasını sağlar. - Erken yaşta anne kimliği ile tanışan kişi daha erken olgunlaşır. Dezavantajlar; - Kadın, hayata dair bazı hedeflerini ertelemek zorunda kalabilir. - Kadın, ekonomik bağımsızlığı ile ilgili problemler yaşayabilir. - Henüz karı-koca ilişki sağlamlaşamadan ve bu kimlikler tam oturmadan erken anne olmak kadının aniden kendini anne kimliği içerisinde bulmasına neden olur. Bu durum ilişkide bazı problemlere yol açabilir. Çiftin arasındaki romantizm ve arkadaşlık yeteri kadar gelişemeyebilir. - Bir ev düzeni oturtamadan çocuk sahibi olmak ilişkinin stres düzeyini arttırır, gerginlikler artar. - Çift ekonomik olarak henüz rahat bir düzeye gelmediyse ilişki içerisindeki tartışmalar çoğalabilir.
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Cinsellik – İdeal Cinsel İlişki Sıklığı
 İdeal seksin tanımından başlayalım… İdeal seks nasıl olmalı?
Tutkusuz seks tekdüze ve sıkıcıdır. İdeal seks, cinselliğin eğlenceli ve keyifli olduğu ve duyguları ifade etmenin başka bir yolu olduğunu bilmekle başlar.Hissedildiğinde istenir ve yapılır. Kadınlar cinsel ilişkiye girmek için sevgiye gereksinim duyar, erkeklerde sevgiye açılabilmek için cinselliğe gerek duyar. İdeal seks başlamadan çok önce olumlu duygu alışverişiyle başlar. Beğenildiğini ve arzulandığını hisseden kişi cinsellikte daha tutkulu, özgüvenli olacak ve hem kendi hem partnerinin hazzına odaklanacaktır. Ön sevişme haz alışverişinin tutkusunu ve heyecanını artıracak çok önem verilmesi gereken bir aşamadır. Çiftin birbirini hazırlamasını sağlar. Cinsellikte açık bir iletişim, çiftin birbirinin haz noktalarını tanıması,istek ve beklentilerinin konuşulması, duygu alışverişi ideal seksin olmazsa olmazlarıdır.
Seksin genel vücut sağlığına etkisi nedir?
Stresi azaltma, sağlığı ve iletişimi geliştirme becerisi nedeniyle cinsellik bir aşk ilişkisini en değerli armağanıdır. Cinsel yaşamı olan çiftler daha uzun yaşar ve daha az hasta olurlar. Hormonların bu durumda etkisi büyüktür. Vücudun tüm organları çalışmaya başlar, kan dolaşımı hızlanır. Sık yinelenen cinsel birleşme erkeklerde testesteron kadınlarda oksitosin hormonlarıın üretimini artırır. Bu hormonların salgılanması iyi hissetmemize yol açarlar. Cinsellik aşk ve sevgi duygularıyla birleşince stres düzeylerini düşürmek ve bedenlerimizi yenilemekiçin bu hormonların daha fazla salgılanmasını tetikler. Sexin pek çok faydası arasından birkaç örnek; yaşam süresini uzatır. Kilo vermeye, uykusuzluk, depresyon , baş ve diğer ağrıların azalmasına yardımcı olur. Daha genç görünümlü bir cilt için kollajen üretimini artırır.
“Haftada … kez seks idealdir” demek ne kadar doğru? Bu çiftten çifte göre değişen bir olgu olabilir mi?
Uzm. Psk. Burcu Aksongur
Cinsel ihtiyaç bireyden bireye değişebilmektedir. Bazılarının daha sık ve yoğun bir cinsel hayata ihtiyaçları vardır. Bu çiftin her bir bireyinin de cinsel ihtiyacının farklılık gösterebileceği anlamına gelmektedir. Günümüzde yaşam şartları günlük tempo yoğun çalışma hayatı çocuklu hayattala birlikte pek çok çiftte cinsellik istenen ancak vakit ayırılamayan bir duruma dönüşebilmektedir. Ancak bunlar ihtiyacın ırtadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Bu durum çiftlerde gerginlikü mutsuzluk ve ilişki problemlerine neden olmaktadır. Sex ilişkide enerjidir. Birlikteliğin yürüyebilmesi için her iki taraf için de kabul edilebilir bir düzeyde olması gerekir. Çiftlerin cinsel yaşamı gereksinimlerine göre dengeli olmalıdır.
Kadın ve erkeğin ideal cinsel ilişki ve sıklığı farklılık gösteriyor mu?
Pek çok toplumda kadın cinselliği baskı altındadır. Kadınların cinsel gücü konuşulmayan çok önemli bir gerçektir. Cinsel birleşme ve boşalmanın ardından erkeklerin tekrar cinsel ilişkiye girmesi için bir zamana ihtiyaçları vardır. Oysa kadın birleşmeden hemen sonra yeni bir cinsel ilişkiye geçebilir ve arka arkaya orgazm olabilir. Kadının doğasında bu yetenek mevcuttur. Bastırılan cinsellik ise kadınların cinsellikte daha az aktif, zevk alan değil zevk veren olarak algılanmasına yolaçar. Bu perspektiften bakıldığında kadın için cinsellik bir ihtiyaç olmaktan ziyade birliktelikte görev olarak algılanmaktadır. Erkeğin cinsel ilişkiye daha sık ihtiyacı var ancak kadının yokmuş gibi bir tabuyla halen karşı karşıyayız. Cinselliğin kadın ve erkek için bir olma hali ve yaşam enerjisinin yükseldiği bir an olarak algılanmasıyla, doyum alma düzeyine odaklanıldığında, hem kadın hem de erkek için ideal ilişki ortamı sağlanacak ve sıklık gelişecektir düşüncesindeyim.
Düzenli seksin faydası aşikar… Ancak sık seks yapmak avantaj mıdır dezavantaj mıdır? Olumsuz sonuçlara yol açıyor diyebilir miyiz?
Sık cinsel ilişkiye girmenin fiziksel ve ruhsal sağlık açısından faydalı yanları bulunmaktadır. Ancak, sık yapılan sex bir müddet sonra heyecanını kaybedebilir bunu bir görev olarak yapmak ise en tehlikelisi. Görev gibi yapılan seks çift ilişkisine zarar verebilir. Sık cinselliğin avantajlı yanları bulunmakla birlikte her iki kişinin de bunu istememesi durumunda dezavantaja dönüşebilir. Cinsellikte önemli olan çiftin süre, sıklık ve içerik konusunda ortak bir zeminde buluşabilmesidir. Bunlarda sorun varsa çiftler bu sorunları konuşabilmelidir. Bu sayede sorun olan ve çözülemeyen durumlarda yardım almaları ve mutlu bir cinsellik yaşamaları daha kolaylaşır.
Cinsel yaşam ya da yatak odası yolunda gitmeyen ilişkinin ya da evliliğin kurtarıcısı olabilir mi? Böyle bir güce sahip mi?
İlişki ve evlilikte dengeli ve uyumlu cinsel yaşamın öneminden bahsettik. Ancak ilişkinin cinsellik dışında pek çok farklı alanda parametreleri bulunmakta. Yakınlık, bağlılık, bireylerin duygusal ihtiyaçları, ortak zaman geçirme ve daha pek çok alanda çiftlerin uyumu önemlidir. Bu alanlardaki eksiklikler cinsel hayatı etkileyebildiği gibi cinsellikteki problemler de ilişki problemlerine yol açabilmektedir. Cinselliğin olmadığı ya da yetersiz olduğu ilişkilerin yara almadan devam etmesi zor olduğu gibi, problemli bir ilişkinin de kurtarıcısı yatak odası değildir. İlişkinin devamı için çiftlerin her alandaki problemlerini görmezden gelmeden çözüm bulma yolunu tercih etmeleri, gerekirse çift terapisi ve cinsel terapiden faydalanmaları gerekir.
Sekste ideal süre diye bir şey var mı peki?
Sekste ideal süre konusu muğlak bir alandır. Süre diye bir kavram kullanmamız çok doğru değil. Sekste ideal süre şu kadardır netliği konusunda henüz bir hemfikirlik oluşmamıştır. Seksin süresinden daha önemli olan konu, içeriği ve sürecidir. Tutkusuz bir seksin süresi çok uzun olsa da tatmin edicilikten çok uzaktır. Bunun dışında, orgazm şekilleri farklılık gösterir, bireylerin orgazma ulaşma süresi de farklıdır. Her ikisinin de tatmin olması için gereken içerik ve süre ideal seksin süresini çiftin özelinde tanımlamasını sağlayabilir. Ideal sekste önemli olan uzun süren cinsel birleşmeden çok çiftin doyuma ulaşmasıdır.
Fantezi dünyasında durum nasıl? İdeal bir seksten bahsederken fanteziler da bu başlık altında konumlandırılabilir mi?
Rutinleşen seks sıkıcı hale gelebilir. Partnerlerin heyecan düzeyinde azalmalara yol açabilir. Fanteziler ve aşk oyunları cinsel ilişkide alınan hazzı artırmaya yardımcı olabilir. Fantezilerin konuşulması, çiftin her ikisinin de onayladığı ve ilişkilerine renk katıcaklarını düşündükleri fantezilerin sekste denenmesi ideal seksin canlılığını koruyabilmektedir. Fanteziler her iki tarafı da mutlu edilebilmelidir. Çiftler, oyunlar, sürprizler, farklı dokunuşlar, masaj, farklı mekanlar gibi farklılıkları denemekten çekinmemelidirler.
Yaş ilerlerken ideal seks tanımı değişiyor mu? Özellikle menopoz sonrasında…
Tüm dünyada 60 yaş üzeri nüfus hızla artmaktadır. Bu yaş grubunun cinsel yaşantıları ile ilgili yanlış inanışlar vardır. Genel yargı yaşlı insanın sex hayatı olmaz şeklindedir. Bunların aksine yaş almış bireylerin cinsel yaşantıları bir miktar azalsa da uzun yıllar devam eder. Yaşı ilerleyen erkekte dha geç erekte olma, penisin hassasiyetinin azalması ve orgazma ulaşma süresinde azalma gözlemlenir. Kadında ise cinsel istek ve uyarılmada azalma izlense de, cinsel tatmin seviyesi değişmez. Vajina nemlenmesinde azalma gözlemlenir. Bu noktada, partnerler bu değişimi kabul etmeli ve cinsel tekniklerini bunları minimize edecek şekilde değiştirmelidir, böylece her iki partner karşılıklı olarak tatmin olma duygusunu yaşar. Yaş almış çiftlerin ideal sex için oyun ,heyecan, romantizmi artırmaları yanında fiziksel olarak uyarılma ve kadınlarda nemlenme, erkeklerde uyarılmanın artması için yeni teknikler uygulanmalıdır.
source https://saglik.kocaali.com/cinsellik-ideal-cinsel-iliski-sikligi/
0 notes
Text
Plansız Gebeliklerde Çare: Kürtaj
Yemek, içmek, nefes almak ve cinsellik, bir insan için en önemli fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlar arasında. Cinsellik, üreme iç güdüsünün tetiklediği bir eylem olarak algılanabilir ama, cinsel yaşam, sadece üremek için bir araç değil. Yaşamın zevklerinden belki de en önemli olanı. Cinsel yaşamın en önemli sonucu olan hamilelik, her zaman için planlı olmayabiliyor.
Evli ya da bekar, her kadının, en büyük özgürlüğü; istediği zaman gebe kalmak, istemediği zaman gebelikten korunmak olmalı.
Korunmasız ilişkilerde gebe kalmak, zaten beklenen hatta plana göre istenen bir durum olabilir. Ancak kadın, bazen en etkili olduğu bilinen bir doğum kontrol yöntemini kullansa bile hamile kalabiliyor.
Plansız hamilelikler; bir çok projeyi etkiler ve hatta belki de telafisi mümkün olmayan olumsuzluklara neden olur.
Akademik ve ekonomik planlar alt-üst olabilir. İşte tam da burada devreye, doğum kontrol yöntemleri giriyor. Hamileliğin arzu edilmediği dönemlerde, etkili bir doğum kontrol yönteminin kullanılması, yüzde-yüz garantili olmasa da buna çok yakın bir ihtimalle, kadını gebe kalmaktan korur.
İdeal olanı bir gebeliği aldırmak değil, gebe kalmamaktır.
Kadın, bir şekilde devam etmek istemediği bir hamileliğe sahip olduğunda da çaresiz değildir ve bu durumda kürtajla gebeliği sonlandırmak mümkündür.
Nedir Kürtaj?
Kürtaj kazımak anlamına geliyor, Fransızca bir kelime.
– Rahim iç zarı kürtajla temizleniyor ve gebelik alınmış oluyor.
– Aynı anlamda kullanılan küretaj, düşük, gebeliğin sonlandırılması gibi kavramlar da var.
– Gebeliğin devamı istenmiyorsa, kürtaj yapılır.
– Gebelik devamı, anne için hayati riskler taşıyorsa, ya da
– Bebekte hayati sorunlar saptanmışsa gebelik sonlandırılır; haftasına göre düşük yaptırılır ya da kürtaj yapılır.
Kürtaj, İsteğe Bağlı Yapılır Mı?
Evet.
– Halen geçerli olan “Aile Planlaması Kanunu” gereği, hamileliğini sürdürmek istemeyen kadınlara, kendi istekleri doğrultusunda kürtaj yapılabilir.
– İstemli kürtajda yasal sınır 10 (on) hafta.
– Unutulmamalı ki kürtaj, bir doğum kontrol yöntemi değildir.
– İdeal olanı, kadınların gebelik istemediği dönemlerde, etkin bir korunma yöntemi kullanmasıdır.
– Ancak yine akılda tutulmalıdır ki “en iyi koruduğu” öngörülen doğum kontrol yöntemlerinde bile küçük te olsa bir başarısızlık sorunu olabilir.
On haftayı geçmemek şartıyla, kadınlar, devam etmek istemedikleri gebeliklerini sonlandırma hakkına sahipler ve bu hak, anayasal teminat altında.
Devlet, bu hizmeti, ücretsiz olarak vermekle yükümlü. Bu hizmeti devletten alabilmenin bazı koşulları var; Evli kadınlar için, eş onayı gerekiyor.
Bana göre bu kural baştan düzenlenmeli ve “evli bile olsa eş onayına ihtiyaç duymadan”, kadının kendi kararıyla gebeliğini sonlandırabilmesi sağlanmalı.
Boşanma aşamasındaki çiftlerde, bazen erkekler, aksi bir tavırla kürtaj yapılmasını engelleme hakkına sahip olabiliyor.
Gebeliği Sonlandırma Yöntemleri
Bir kaç farklı yöntemle gebeliği sonlandırmak mümkün.
– Kürtaj, ya da düşük işlemi, vakumla ya da ilaçla olabilir.
– Vakumda, plastik kanüller (pipet benzeri çubuklar) ve negatif basınçlı plastik enjektörler kullanılır.
– Vakumlu kürtaj, 12 (on iki) haftayı geçmemiş gebeliklerde güvenle kullanılan bir yöntem.
– Gebelik, on iki haftadan büyükse önceliğimiz ilaçla düşük yaptırmak olur.
Kürtaj, Vakumla Mı Yoksa İlaçla Mı?
İlaçla düşüğün gerçekleşmesi için bir süreye ihtiyaç var.
Verilen ilaçların etki göstermesinde geçecek olan sürenin sebebi;
– Rahimde kasılmaların başlaması ve
– Rahim ağzında açıklığın oluşmasıdır.
İlaçlı düşüklerden sonra, bazen vakumla temizlik yapılması gerebilir.
İlaçlı uygulamada içindekileri tam olarak temizleyemeyen rahime, vakumlu kürtajla temizlik yapmak gerekebilir.
– Vakumlu kürtaj ise tek seansta tamamlanır.
Özet olarak;
– On iki haftadan küçük hamileliklerde vakum kürtaj,
– On iki haftadan büyük hamileliklerde ilaçlı düşük,
en uygun yaklaşımdır.
Ancak her tedavide olduğu gibi gebeliğin sonlandırılmasında en uygun yöntemin hangisi olduğuna bir kadın doğum doktoru ile karar vermek gerek.
Hiç bir kadın, hazır olmadığını hissettiği bir hamileliği devam ettirmeye zorlanmamalı.
Vakumlu kürtaj işlemi; muayenehanede, hastayı uyuşturarak, ağrısız bir şekilde ve kısa sürede tamamlanır.
Vakumlu Kürtaj İşlemi Ağrılı Mıdır?
Hayır.
Kürtajda ağrı olur ancak, anestezi uygulaması ile bu ağrı engellenir.
– Anestezi için lokal anestezi (uyuşturma) yapılabilir,
– Ama yine de en uygunu, koldan yapılan bir iğneyle kısa süreli tamamen (genel) uyuşturmadır ki buna sedasyon denir.
– Sedasyon anestezisinde sağlanan uyku ile kürtajla ilgili hiç bir olumsuzluk akılda kalmaz.
– Lokal anestezili kürtajlarda, hasta, uyanıktır, her şeyi bilir ve hatırlar.
Tavsiyem; uygun hastalarda hastanın koldan iğne yapılarak kısa süre uyutulması ve bu sayede tam bir uyuşmanın sağlanmasıdır, yani, sedasyon ile kürtajın yapılmasıdır.
Kürtaj İçin Yapılan Anestezinin Etkisi Uzun Sürer Mi?
Hayır.
– Sedasyonda kürtaj biter bitmez hastamızı uyandırıyoruz.
Hastamız, on-on beş dakika içinde normale ve günlük aktivitesine dönebiliyor.
Sedasyon öncesinde hastaların 4-5 saat kadar, tıpkı oruç tutar gibi hiç bir şey yiyip içmemeleri, anestezinin daha güvenli olmasını sağlar.
Kürtaj Öncesinde Ultrason Şart Mı?
Evet.
– İdrarda ya da kanda hamileliğin çıkması kürtaj yapmak için yeterli değil.
Kürtaj öncesinde, rahim içine yerleşmiş olan gebeliğin ultrasonla mutlaka görülmesi gerekir, aksi taktirde işlemi erteliyorum.
Kürtaj İçin Her Hasta Uygun Mudur?
Evet, her hasta.
– Kürtaj yapılamayacak kadar hasta olan kadınların zaten gebeliğe devam etmesi de mümkün değildir, dolayısıyla kürtaj yapılamayacak hasta yoktur.
– Hastanın durumuna göre kürtajın yapılacağı yerin koşullarını belirlemek gerek.
Kürtaj İçin Muayenehane Mi? Yoksa Hastane Mi?
– Kürtaj için başvuran hastamızın genel sağlık durumu kontrol ediyoruz.
– Bilinen hastalıklarını ve kullandığı ilaçları değerlendirip kürtaj kondüsyonlarına karar veriyorum.
– Kürtaj için genellikle muayenehane ortamı yeterlidir.
Kürtaj İçin Hangi Araçlar Kullanılır?
Kürtaj, plastik çubuklar (Karman kanül) kullanılarak vakum yöntemi ile güvenle uygulanır.
Her gebelik haftası için ona uygun büyüklükteki vakum sistemleriyle kürtajı kolay ve güvenle yapabiliyorum.
Kürtajda kullanılan vakum çubukları tek kullanımlıktır. Bir başka hastada kullanmak üzere temizlemek uygun olmaz.
Bir kez kullanılan plastik çubuklar, ne kadar temizlenip steril edilse de yenisi gibi olamaz.
Kürtaj Bitiminde Kontrol Yapılır Mı?
Evet.
– Kürtaj bittiği anda öncesinde olduğu gibi mutlaka ultrasonla kontrol yapıp, sonrasında problem çıkma ihtimalini azaltmak gerekir.
– Kürtajdan sonra hafif bir ağrı ve kanama olabilir. Bunlar, bazen bir kaç gün sonra başlayabilir ama endişe verecek düzeyde değildir.
Kürtaj Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?
– Kürtaj sonrasında önlem amaçlı (profilaktik) antibiyotik kullanımı öneriyorum.
– Kürtaj sonrasında şiddetli kasık ve karın ağrısı, kötü kokulu akıntı, parça düşürme, şiddetli kanama ve yüksek ateş olması halinde derhal görüşmeliyiz.
Kürtaj Sonrası İlk Cinsel İlişki Ne Zaman Olabilir?
Hemen değil.
Kürtajı takip eden dönemlerde ilişkiye girmemek gerek çünkü bu durum, enfeksiyon riskini artırır.
Kürtaj sonrası ilk ilişki için 2-3 hafta beklemek gerek.
Kürtaj Sonrasında İlk Adet Kanaması Ne Zaman Olur?
Kürtaj sonrası ilk adet kanaması yaklaşık 3-6 hafta aralığında olur.
Kürtajı takip eden günlerde olan kanamalar, adet kanaması değildir. Rahimin iyileşme sürecidir.
Kürtaj Sonrasında Daha Hiç Adet Görmeden De Gebe Kalınabilir Mi?
Evet.
Kürtajdan hemen sonra;
– Bir yandan rahim iyileşmeye başlar ve yeniden gebe kalmaya hazır hale gelir,
– Bir yandan da yumurtalıklarda yumurtlama faaliyeti başlar.
Unutulmamalıdır ki kürtaj sonrası henüz adet olmadan yeniden hamile kalma riski vardır ve bundan korunmak için etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmak gerekir.
– Hapla korunma ya da rahim içi araç (spiral) önerdiğim yöntemler arasındadır.
Kürtaj Esnasında Spiral Takılabilir Mi?
Evet.
Kürtajla rahim temizlendikten hemen sonra spiral takılabilir.
Hazır hasta, sedasyon ile uyumuşken etkili bir korunma yöntemi olan spiral takılması çok uygun olur.
Kürtaj Sonrasında Kan Uyuşmazlığı İğnesi Hangi Durumda Yapılmalı?
– Annenin kan grubu Rh (-) negatif, babanın kan grubu Rh (+) pozitif ise kan uyuşmazlığı vardır ve kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmalıdır.
– Kan uyuşmazlık iğnesi kürtajı takip eden 3 gün içinde hiç değilse 1 ay içinde yapılmalıdır.
– Kan uyuşmazlık iğnesi, gelecekteki hamileliklerde kan uyuşmazlığı hastalığından korunmak için yapılır.
Kürtajdan Sonraki Dönemlerde Hamile Kalmak Zorlaşır Mı?
Hayır.
– Usulüne uygun yapılan kürtajlardan sonra hamilelik potansiyelinde değişiklik olmaz.
İlk Hamileliklere Kürtaj Yapılması Sakıncalı Mıdır?
Hayır.
– İstenmeyen gebeliğin öncesinde doğum yapmış olmak şartı yok.
– İlk hamileliğin kürtajla alınmasında gelecekte hamile kalabilmek için sorun yoktur.
Op.Dr.Uzay Yıldırım
Kadın Hastalıkları ve Doğum Tüp Bebek / Genital Estetik
https://www.uzayyildirim.com Instagram : @uzayyildirim YouTube : Op.Dr.Uzay Yıldırım Facebook : /dr.uzayyildirim
Plansız Gebeliklerde Çare: Kürtaj
0 notes
sizekitap · 5 years
Text
Dmitry Glukhovsky Seti (5 Kitap Takım)
0
Dmitry Glukhovsky Seti (5 Kitap Takım) Dmitry Glukhovsky Panama Yayıncılık
METRO 2033 Yıl 2033… Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde… Hayatta kalan birkaç bin kişi yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu’na sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi. Yeraltındakiler için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak. Genç Artyom’a, yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro’nun kalbi, “Polis” istasyonuna gitme görevi verilir. Metro’nun kaderi belki de tüm insanlığın kaderi Artyom’un elindedir artık… METRO 2034 Yıl 2034… Nükleer kıyamet sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanmaz halde. O gün yalnızca Moskova Metrosu’nda yolculuk edenler hayatta kaldı. Dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Metro, insanoğlunun son kalesi. WDNCh istasyonunda olanların üzerinden bir yıl geçti. Metro’nun öbür yakasındaki Sevastopolskaya istasyonu yardım bekliyor. Kervanların oraya neden ulaşamadığını kimse bilmiyor. Yardıma gönderilen genç Ahmet, kimliğini bilmeyen acımasız avcı Hunter, ölümsüzlüğü arayan ihtiyar tarihçi Homer’den oluşan birlik. Ve onlara yolda katılan Sasa… Metro, onların kaderini bir araya getirdi. Onlar insanlığı kurtarabilecek mi? Metro 2033’ün beklenen devam kitabı… METRO 2035 Yıl 2035… Üçüncü Dünya Savaşı yirmi yılı aşkın bir süre önce dünyayı yok etmiş, yaşama dair izler yeryüzünden tamamen silinmiştir. Nükleer saldırının yakıp yıktığı koskoca şehirler artık toz ve külden ibarettir. Her şey paslanıp çürümekte, uydular yörüngede başıboş bir halde dönmektedir. Sadece Moskova metrosuna sığınanlar hayatta kalır ve radyasyondan korunmak için, yerin onlarca metre altında bambaşka bir dünya kurarlar. Metro istasyonları da dinî ve ideolojik ayrımların hâkim olduğu birer şehir-devlet haline gelir. İktidardakilerin yazıp oynadığı bir tiyatro oyununu andıran bu hayatta, vatandaşlar gelecek kaygısından uzak, sadece günü kurtarma derdindedir. Ama içlerinden biri, büyük bir hayalin peşinden koşmaktadır: Radyasyon seviyesi düştüğünde yeryüzüne geri dönmek ve insan gibi yaşamak. Bir zamanlar adına Dünya denilen koca boşlukta, hayatta kalmış olabilecek başka insanları arayan bu inatçı gencin adı Artyom’dur. Ve herkesin bu hayali takip etmesi için, metronun karanlık tünellerinde heyecan verici bir yolculuğa çıkacak, pek çok kirli sırrı açığa çıkaracaktır.En büyük sürpriz ise Artyom’u günışığında beklemektedir… SUMERKI İsmini açıklamayan bir müşteri, çeviri bürosunda çalışan Dmitri Alekseyeviç’ten, Mayaların kutsal kitaplarını ele geçirmekle görevlendirilen İspanyol işgalcilerden birinin kaleme aldığı, 1562 tarihli bir metni İspanyolcadan Rusçaya çevirmesini ister. Metnin sayfaları bir günlüğe aittir. Dmitri, her zamanki işlerden biri olduğunu düşünür ancak peyderpey eline geçen belgeleri okudukça, anlatılanlar ilgisini çeker. Çevrisini yaptığı her bölümün sonunda kendini daha fazla kaptırır. Günlükte yer alan olaylar, zamanla gerçeğin bir parçası hâline gelir. Jaguar çığlıkları duyar, evinin dış kapısında gizemli çizimler bulur ve etrafındaki insanlar ölmeye başlar. Moskova’da tuhaf şeyler yaşanmaktadır. Bu esnada, dünyanın çeşitli bölgelerinde ürkütücü doğa olayları meydana gelir. Olayları radyodan ve gazete başlıklarından takip eden çevirmen, binlerce insanın hayatını yitirdiğini öğrenir. Yaşananlar ve İspanyolca belgelerde anlatılanlar, birbiriyle bağlantılı mıdır? Aradaki ilişkiyi göremeyecek kadar kör değildir fakat aklındaki sorular cevapsız kalmaktadır. Acaba hayatı tehlikede olanlardan biri de kendisi midir? Dmitri, olayların girdabına kapılır. Yavaş yavaş aklını mı yitirmektedir, yoksa çevirdiği metin dünyanın sonunun habercisi midir? Mayaların bu konudaki öngörüleri nelerdir? Gizemli günlükte yazılanlarla Moskova’da yaşananlar arasında nasıl bir ilişki vardır? Dmitri Alekseyeviç, zihnindeki soruların cevabını bulabilmek için zamana karşı yarışmak ve alacakaranlık çökmeden önce gizemi çözmek zorundadır… Metaforlarla dolu bu romanda, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bir an önce son sayfaya ulaşmak isteyecek, kitabı bitirdikten sonra da okuduklarınızı asla unutmayacaksınız. GELECEK Geleceğin dünyasına hoş geldiniz. Yeni keşifler, insana sonsuz bir yaşam hediye etmiştir. Artık ölümler yoktur, yeni çocuklar doğmamakta, nüfus artışı önlenmektedir. Yaşayan her insan sonsuza dek sağlıklı, güzel ve genç kalacaktır. Yasa oldukça katıdır; çocuk dünyaya getirmek isteyenler bunu devlete bildirmeli, ayrıca kadın veya erkekten biri ölümsüzlüğünden feragat etmelidir. Beklenildiği üzere yasaya direnenler çıkar ve pek çok insan, çocuğunu sisteme kayıt ettirmeden –bu sayede ölümsüzlüğünü de kaybetmeden– gizlice büyütür. Ne var ki gelecekte sır saklamak da mümkün değildir. Gereksiz nüfus artışının, geleceğin muhteşem dünyasını yok edemeyeceğini birilerinin garanti altına alması gerekmektedir. Birilerinin, insanların hayvani içgüdülerini unutmalarını ve ölümsüzlere yaraşır şekilde yaşamalarını sağlaması gerekmektedir. Bunu sağlayacak olan da “Ölümsüzler” ordusudur. Görevleri basittir: Kayıt dışı çocukları tespit etmek, onları yetiştirme yurduna göndermek ve anne ya da babadan hangisi gönüllü olursa ona yaşlanma serumunu enjekte etmek. Üstelik her çocuk, geleceğin “Ölümsüz” askeri olmak üzere yetiştirilecektir. Onlardan biri, Jan Nachtigall, kayıt dışı bir çocuk olarak yetiştirme yurdunda büyümüş ve görevine sadık bir Ölümsüz olmuştur. Bir gün, bir teröristi yakalaması için görevlendirilir. Ne var ki işler hiç de Jan’ın beklediği gibi gitmeyecek, kendini devletin en üst kademelerine kadar ulaşan bir komplo ağının içinde bulacaktır. Ve artık mesele kişiseldir.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara devamı burada => https://sizekitap.com/edebiyat/dmitry-glukhovsky-seti-5-kitap-takim/
0 notes
amenna-saddakna · 5 years
Text
YATAK SEÇİMİ İPUÇLARI
Uyku Elemanlarını Seçmeden Ilkin… Uyku, insan yaşamının en mühim parçalarından bir tanesi. Ortlama ömrümüzün 25 yılını uykuda geçiriyor olmamız, uykunun aslına bakarsak biz için ne kadar mühim bulunduğunu ortaya koyuyor. Kaliteli bir uykuya giden yol, doğru uyku elemanlarının seçilmesinden geçiyor. Doğru ortopedik yatak, yatak örtüsü, yastık, şilte ve iyi havalandırılmış karanlık – sessiz bir oda, rahat bir uykunun eğer olmazsa olmazlarından. Kaliteli bir uyku için lüzumlu olan fizyolojik ve ruhsal unsurlardan ise daha önceki içeriklerimizde sık sık bahsettik. Sizin ve sevdikleriniz için yatak seçimi yapmadan ilkin sizler için hazırlamış olduğumuz ipuçlarını incelemeniz, kullanıyor olduğunuz yatağı değiştirip – değiştirmemek mevzusunda ve yeni bir yatak alırken nelere dikkat etmeniz gerektiği mevzusunda sizlere destek olabilir. İşte tüm yönleriyle yatak seçimi ipuçları…
Yatak Seçimi İpucu – 1: Araç-gereç, Kullanım Ömrü Ve Rahatlık Yatak seçimi için ipuçları listemizin ilk esnasında araç-gereç ve kullanım ömrü geliyor. Ilk olarak, kullanıyor olduğunuz yatağı 8 yıldan fazla bir zamandır kullanıyorsanız, kim bilir yatağınızı değiştirmeniz gerekiyor olabilir. Normal olarak bu durum kaliteli ortopedik yatak modelleri için geçerli değil. Bir yatakta kullanılan araç-gereç ve malzemenin kalitesi, onun kullanım ömrünü en oldukca etkileyen unsurların başlangıcında geliyor. Peki yataklarda hangi araç-gereç ne kadar dayanıyor? Ya da yatakta kullanılan araç-gereç, doğru yatak için tek unsur mu?
Ilk olarak kullandığınız yatak sizi rahatsız ediyorsa onu ne olursa olsun değiştirmelisiniz. Rahatsız bir yatağı değiştirebilmek için 8 yıl beklemenize gerek yok. Buna ek olarak yatak üretiminde kullanılan çeşitli malzemelerin averaj kullanım ömürlerinden de söz edilebilir. Tercih edeceğiniz yada kullandığınız yatak latex, hafızalı köpük (Visco) – klasik yay yada pillow – top / Zip – Off Topper olarak da malum yaylı sadece üst kısmı kalınca bir yastık tabakasıyla kaplı olan yatak modellerinden biriyse, 8 – 10 yıla dayanan averaj bir kullanım ömründen söz edilebilir. Normal olarak bu, kaliteli yatak modelleri için geçerli bir durum.
Yatağınız bu malzemelerin yalnız birini kullanmıyor da olabilir. Mesela sitemizde de görebileceğiniz Integrale Yatak çeşitli malzemelerin bir arada kullanılarak üretilmiş bir tür ortopedik yatak modelidir (Zip – off topper ve yay. Sadece ihmal etmeyin ki rahatlık, yeni bir yatak için mühim bir unsur. Şu demek oluyor ki kullanıyor olduğunuz yatak sizi rahat ettirmiyorsa onu değiştirebilmek için 8 yada 10 yıl beklemenize asla gerek kalmamıştır.
Yatak Seçimi İpucu – 2: Yaylı Yataklar Ve Dahası… Yaylı yataklar size kullanım ömrü ve rahatlık mevzusunda sınırsız imkanlar sunar. Bilhassa ortopedik yatak modelinde kullanılan yaylarda kullanılan teknoloji, yayların sayısı ve çeşidi değişkenlik gösterdikçe yaylı yatakların da sizlere sunmuş olduğu konfor da değişkenlik gösterir. Peki bir ortopedik yaylı yatak modelindeki yaylarla konfor içinde iyi mi bir ilişki var? Buradaki altın kaide, ilk olarak yatağın yeni olması. Yeni üretilmiş bir yatak büyük olasılıkla daha yüksek bir yay teknolojisi kullanıyor olduğundan konfor için idealdir.
Yaylı yataklar – konfor ilişkisi için ikinci altın kuralsa yay sayısıdır. Yatağınızdaki yayların sayısı ile konforu içinde doğru bir orantı vardır. Yaylı yataklar çoğu zaman yatak seçimi mevzusunda tercihini çoğu zaman geleneksel modellerden yana yapanlar tarafınca tercih edilen rahat yatak modelleridir. Bilhassa son yıllarda yataklar için artık “poşet yay” olarak da malum “nano – yay” modelleri kullanılmaya adım atmıştır.
Poşet Yay Nedir? Yatak üretiminde kullanılan ve nano yay olarak da malum poşet yay, yataklar için geliştirilmiş yay sistemlerinin en ileri versiyonudur. Yazımızın önceki kısımlarında bir yatağın konforu ve yay sayısı içinde direkt bir ilişki olduğundan söz etmiştik. Poşet yay sistemi, yatakta standart yaylı yataklara bakılırsa 2 kat ve daha çok yay bulunmasını sağlar. Ek olarak poşet yay sistemi, çökmeye dayanıklıdır ve her yay ünitesi birbirinden bağımsız hareket ettiğinden vücut ağırlığını dengeler ve sırt eğrinizin şeklini alır.
Yatak Seçimi İpucu – 3: Vücut Ağırlığı Ve Yatak Seçimi Yatak seçimi ile ilgili dikkat etmeniz ihtiyaç duyulan bir başka nokta da vücut ağırlığınız ve kilonuz. Eğer vücut ağırlığınız yüksekse, Visco yatak modelleri yerine bir yaylı yatak modeli tercih etmeniz sizler için daha iyidir. Vücut ağırlığı ve yatak seçimi içinde sıkı bir bağlantı vardır. Fazla kilosu bulunan insanlara yaylı yatak modellerinin öneriliyor olmasının en mühim sebebi yatak malzemesinin sizin için ideal uyku yüzeyini sağlamasıdır. Buna ek olarak averaj bir kiloya sahipseniz visco yatak modellerini tercih etmeniz sizler için daha uygundur. Gene averaj kiloya haiz olan kullanıcılara da visco yatak modelleri önerilir.
Yatak Seçimi İpucu – 4: Uyku Pozisyonu Yüzüstü yada sırtüstü. Ya da her iki uyku pozisyonundan da birazcık. Her insanoğlunun kendisine özgü bir ideal uyku pozisyonu vardır. Buna ek olarak pek oldukca insan kendi ideal uyku pozisyonunu bilmez. Peki yatak seçimi – uyku pozisyonu içinde iyi mi bir ilişki var. İdeal uyku pozisyonu için dikkat etmeniz ihtiyaç duyulan üç ana bölge var; vücudunuzun ön kısmı, sırtınız ve mideniz.
İlk olarak 1 ile 10 içinde bir puanlama sistemi belirleyelim. Burada 1, oldukca yumuşak bir yatak modelini 10 ise oldukca sert bir yatak modelini temsil ediyor olsun. Tahmin edersiniz ki, bu puanlama sisteminde 5, orta sertlikteki yatak modelleri için kullanılıyor. Bu durumda mesela sırtüstü yatacaksanız (kısaca sırtınız yatak yüzeyine değecek şekilde) sertlik seviyesi 3 yada 6 içinde değişen bir yatak tercih etmeniz sizin için daha iyi olur. Düşük yada orta sertlikteki bir yatak boyun ve baş bölgenizi destekleyerek rahat etmenizi elde edecektir.
Eğer yüzüstü yatmayı seven biriyseniz (yüzünüz yatak yüzeyine değecek şekilde) sizin için yatak yüzeyinin nefes alması sizler için son aşama önemlidir. Bu yüzden birazcık daha sert yada yumuşak bir yatak seçmek sizin için uygundur. Gene karnınız yatak yüzeyine değecek şekilde uyumayı tercih ediyorsanız 5 ilâ 7 seviyesi sertlikteki bir yatak sizin için oldukca daha uygun olabilir.
Yataklar İçin Yumuşaklık – Sertlik Ölçüsü Var Mıdır? Çeşitli ülkelerde gerek yatak boyutları olsun gerekse yatak modellerinin sertlik – yumuşaklık dereceleri çeşitli ölçülerle isimlendirilmiştir. Dünya üstünde yatak üretimi için kullanılan sertlik – yumuşaklık dereceleri şu şekildedir;
Soft (Yumuşak): Soft yatak modelleri, uyku esnasında değişen uyku pozisyonuna bakılırsa biçim alır. Hangi malzemeden üretiliyor olursa olsun “soft” derecesine haiz yatak modelleri, sırt eğrinizin şekline uyum sağlamış olduğu için son aşama kullanışlıdır. Medium Soft (Orta – Yumuşak): Orta yumuşaklıktaki yatak modelleri de hangi malzemeden üretiliyor olurlarsa olsunlar siz uyku esnasında uyku pozisyonunuzu değiştirdiğinizde hem vücudunuzu destek sunar hem de soft yatak modellerinde olduğu şeklinde sırt eğrinizin şeklini alır. Medium Firm (Orta – Sert): Bilhassa sırtüstü uyumayı yeğleyen kullanıcılar için bu tip bir yatak son aşama kullanışlıdır. Firm (Sert): Sert yatak modelleri çoğu zaman sırt ağrısı çeken kullanıcılara çoğunlukla tavsiye edilir.
Yatak Seçimi İpucu – 5: Yatak Yüzeyi Yatak yüzeyi bilhassa yaz ve kış aylarında daha rahat etmeniz için son aşama önemlidir. Yazın aşırı sıcak olan bir yatak yüzeyi sizleri terleterek uyku kalitenizi düşürebilir. Buna ek olarak sıcak bir yatak yüzeyi kış aylarında daha rahat etmenizi sağlayabilir. Bu yüzden yatak yüzeyinizin araç-gereç kalitesine elinizden geldiği kadar dikkat etmelisiniz. Bunlara ek olarak nefes alan bir yatak yüzeyi daima daha iyidir ve oldukca daha hijyenik bir uyku süreci elde etmenizi sağlar. Yatak seçimi için gösterdiğiniz itina kadar tercih edeceğiniz alez ve şiltelere de ihtiyaç duyulan özeni gösterirseniz, oldukca daha rahat bir uyku süreci elde edebilirsiniz. Şilteler, alezler, yastıklar ve baza şeklinde yatak dışındaki ürünlerin de kaliteli ve nefes alan malzemeden üretilmiş olması, minimum yatağınızın rahat ve kaliteli olması kadar önemlidir.
Yatak Seçimi İpucu – 6: Hamileler İçin Yatak Seçimi Iyi mi Olmalı? Uyku yalnız doğumdan sonrasında bebeklerin gelişimi için mühim değildir. Anne adayları için de uyku son aşama mühim bir unsurdur. Anne adayları bilhassa hamileliğin ilk üç ayında, normalden daha çok uyuma ihtiyacı hissedebilirler. Bu durumda hamile bayanlar rahat ettikleri pozisyonda uyumalıdırlar. Gebeliğin ikinci üç ayında ise hamile bayanların uyku pozisyonları omurgalarının çeşitli bölgelerinden desteklenmelidir. Bunun sebebi hamile bayanların bebeğin ağırlığını ikinci üç ay içinde daha oldukca hissetmeleridir. Gebeliğin ikinci üç aylık döneminde vücuda hafifçe baskı uygulayacak yastık ve şilte modelleri oldukca hamile hanımların rahat etmesini elde edecektir.
Hamile bayanlar için arzu ettiğiniz yatak modelini tercih edebilirsiniz. Hamilelik şeklinde duyarlı bir dönemde mühim olan nokta, hamile bayanların uyku pozisyonlarıdır. Çoğu zaman ikinci üç aylık periyotta hamile bayanların sırtüstü yada yüzüstü yatmaları önerilmez. Hamile bir bayan için yüzüstü yatmak son aşama riskli olabilir. Bununla birlikte sırtüstü yatmak vücut ağırlığının ana vücuttaki ana kan damarlarındaki dolaşımı sekteye uğratması anlamına gelmektedir. Bu yüzden çoğu zaman sol yanınıza doğru yatmak hamile bir bayan için ideal olan uyku pozisyondur.
Üçüncü üç aylık hamilelik sürecinde alt sırtınız bebeğin artan kilosunu desteklediği için ağrı deposu olacaktır. Bunun için sol tarafınızda başınızın altında bir yastık ile dizleriniz içinde ve rahatsızlığınızı hafifletmek ve kaslarınızı ve kalçalarınızı baskılamak için yastık kullanabilirsiniz. Pek oldukca yatak üreticisi hamileler için hususi yastık modelleri üretmektedir.
0 notes
ruhsalseyler · 8 months
Text
İkiz Alev Ayrılık ve Yeniden Birleşme
0 notes
ruhsalseyler · 8 months
Text
Astrolojide İkiz Alev Göstergeleri
0 notes
ruhsalseyler · 8 months
Text
Ruh Eşi İkiz Alev
0 notes
ruhsalseyler · 9 months
Text
aşk testi
0 notes
ruhsalseyler · 9 months
Text
gerçek aşk testi
0 notes
ruhsalseyler · 10 months
Text
Ruh Eşi Olduğu Nasıl Anlaşılır?
https://www.ruhsalseyler.com/ruh-esi-ikiz-alev/ruh-esi-oldugu-nasil-anlasilir.html
0 notes