Tumgik
#kız babası
derdiderun · 1 year
Text
İmam Ahmed bin Hanbel Hazretlerine, arkadaşlarından birinin kızının olduğu bilgisi ulaşsa, "Ona haber verin, Peygamberler de kız babası idi" dermiş.
Rabbim bize de bugün bir kız evlat nasip eyledi şükürler olsun 😊. Rabbim Peygamberi Ahlak ile ahlaklanmayı evlatlarımızı da Peygamberi Ahlak üzere yetiştirebilmeyi cümlemize nasip etsin. Amin...
34 notes · View notes
huysuzlukabidesi24 · 1 year
Text
Oturalım bir gece sabaha kadar beni neden sevmediğini konuşalım baba.. Sen benim çocukluğumu harcadın bir gecenin lafı olmaz.
30 notes · View notes
sarjimaz · 1 year
Text
veledin biri kardeşimi dövmüş gidelim bakalım bizi de dövebiliyor mu
23 notes · View notes
kadinbakisi · 2 years
Text
Camdaki Kız Dizisinde Nalan'ın Babasını Kim Canlandırıyor?
Camdaki Kız Dizisinde Nalan’ın Babasını Kim Canlandırıyor?
Kanal D’nin uzun soluklu dizilerinden biri olan Camdaki Kız’ın son bölümünde gerçek babasının ortaya çıktığı görülüyor. 63. bölüm fragramında görüldüğü üzere Nalan ile babası bir kafede buluşuyorlar. Gerçek hayatta Nalan’ın anneannesinin kardeşi olan kişi, yani annesinin dayısı kötü bir talihle Nalan’ın babası oluyor. Yaşanan bu cinsel saldırı sonucunda dayısından hamile kalan kadın anne oluyor…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
korkutkalkan · 2 years
Text
Camdaki Kız Nalan'ın gerçek babası Metin kim? Camdaki Kız Metin'i kim oynuyor?
Camdaki Kız Nalan’ın gerçek babası Metin kim? Camdaki Kız Metin’i kim oynuyor?
Camdaki Kız Nalan’ın gerçek babası Metin kim? Sorusu, dizinin izleyicilerinin gündeminde yer alıyor. Bu haberimizde Camdaki Kız dizisinin izleyicileri başta olmak üzere birçok kişi tarafından merak edilen Camdaki Kız Metin’i kim oynuyor? Sorusunu yanıtladık. Peki, Camdaki Kız Nalan’ın gerçek babası Metin kim? Camdaki Kız Metin’i kim oynuyor? CAMDAKİ KIZ NALAN’IN GERÇEK BABASI METİN KİM? Dr.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
chaoticdreamfart · 4 months
Text
ADEM FIRAT....✌️
Muhteşem sesiyle karşınızda 💐
Beğeniler için çok 👈
Teşekkür ediyorum 💐
Bu güzel türkü babası olmayan .
Değerli kıymetli arkadaşlarıma gelsin.
Ve babası annesi kaybetmiş doslarimin.
Başı sağ olsun 🤲🤲
Allah rahmet eylesin inşallah 🙏🙏
Anne babamızın kiymetini sağ iken bilelim
Vesselam 🙏🙏
Tumblr media Tumblr media
Günaydın 🌄
NURLU CUMALAR
🙏
Tumblr media Tumblr media
Beni çekemeyen haspam uyduda bağlan.
Çünkü mutluluğum kıvıra kıvıra. girecek sana.
İntikam almak tarzım olmasada.
Yüzünün alacağı şekil beklediğime.
Değer huyumu bilmeden suyuma yüzmeyin.
Ben anadan doğma yürek yedim.
Çakma cesurlara duyurulur.
👊💪👊💪👊💪
PRENSES 👑
Delikanlı kız diyor 😁
...😁....👌....✌️...✍️
Tumblr media
PRENSES 👰
Delikanlı🌹kız 😁..✍️
158 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (4) (Orhan 36 Y., Bursa)
Karımla bir anlaşma yapmıştık. İşe yeni girdiğim için iş arkadaşlarımla daha iyi kaynaşayım ve ekip içine kabul edileyim diye bir süre onlarla takılacaktım. O da zaten kızımızı büyütmekle meşguldü. Sülaledeki ilk torun olunca da, anası, babası, dedesi, ninesi hiç bitmiyor, sürekli birileri oluyordu etrafında, benim yokluğum şimdilik anlaşılmıyordu. O yüzden de rahattım.
Perşembe günü Sevgi'ye, "Ben rakı içerim bira değil, rakımı alır gelirim, siz ne istiyorsanız için!" dedim. Sevgi, "Rakı mezesi bilmem ki ben!" dedi. "Kolay!" dedim ve internetten birkaç meze tarifi çıkarıp verdim. "Birkaç şey de ben getiririm!" dedim. Cuma akşamı saat 20:00 gibi arabamı kapının önüne parkedip evlerindeydim. Sevgi yine o sarı elbiseyi giymiş, hem üstten hem de alttan birer düğmeyi açık bırakmıştı. Hafif makyaj yapmış, muhteşem görünüyordu. Dar elbise kalçalarına yapışmış, G-Stringini belli ediyor, göğüsleri birer füze gibi ileriyi gösteriyordu. Bacaklarına bebe yağı sürerken foto yollamıştı akşam üzeri, pırıl pırıl parlıyordu bacakları.
Kapıda karşılarken yanında Hikmet olmasa oracıkta saldırırdım. Hoşgeldin faslında gayet mesafeli tokalaştık. Yemek masasının üzerinde tariflerini verdiğim mezeler, ortada bütün bir tavuk, altında pilav vardı. Rakı kadehleri hazırlanmıştı. Dikkatimi çeken, 3 tane rakı bardağı, 3 tane de su bardağı vardı, demek ki onlar da rakı içecekti. İyi ki 100'lük almışım dedim içimden... Sohbet başladığında ilk yudumlarda Sevgi'nin de Hikmet'in de yüzleri buruşmuş, rakıya alışkın olmadıkları ortaya çıkmıştı. "Acı!" dedi Sevgi. Ben de, "Birkaç yudum sonra tatlılaşır!" dedim. Hikmet de, "Acı yoksa zevk yok :)" dedi. Adam Arap atı gibi sonradan açılmış, ama şimdi boylarca fark atmıştı :)
İlk yarım saatte ilk kadehler bitti. İlk saatin sonunda ben ve Hikmet üçüncü kadehleri bitirmiştik, Sevgi daha ikinci kadehteydi. Masaya otururken 'Orhan Bey' idim, ama bir saatte 'Orhancığım' olmuştum. Fabrikadan, havadan sudan konuşup gülüşüyorduk. Ama Sevgi birşeyler servis etmek, ya da mutfaktan birşeyler almaya her kalkışında sürekli kocasına da göstere göstere bana frikikler veriyordu. Ben bir şey bilmiyordum ya (Hikmete göre), o yüzden çaktırmadan kaçamak bakışlar atıyordum :) Yalnız hikmet'in şimdiden dili gevşemiş (4 birada sarhoş olan adam 3 kadeh domuz sıkısı rakıya iyi bile dayanmıştı), hareketleri rahatlamıştı.
Dört kişilik masada ben ve Hikmet karşılıklı otururken, Sevgi benim sağımda, ortamızda oturuyordu. Ama misafir olarak benle ilgilendiği için hafif bana dönük, kocası yan arkasında kalacak şekilde oturuyordu. Bir ara Hikmet'in sol elinin, Sevgi'nin de sağ elinin masanın altında olduğunu farkettim. Hareketlerden Hikmet'in Sevgi'nin bacağını okşadığını, Sevgi'nin de kocasının yarağını avuçladığını anladım...
Sevgi, "Ben soğuk su alayım!" diye kalktı masadan. Ardından Hikmet, "Abi ben de buz getireyim!" deyip mutfağa yollandı. Benim duymamı ister şekilde Sevgi'nin sesi geliyordu, "Offf yapma kocacığım, içerde Orhan duyacak!" diye. Hikmet'in de, "Çok fenayım, biraz sürteyim kız dur!" diyen kısık sesi geliyordu. Kikirdeşmeleri sürerken, mutfak kapısına gittim ve "Tuvalet nerede arkadaşlar?" dedim. İkisi de toparlandı, ama tam da değil :) Tuvalette 5 dakika oyalanıp çıktım, onlara zaman vermiştim. Kapı sesiyle toparlanmaya çalıştılar, ama Sevgi'nin elbise düğmesi hem alttan hem üstten birer tane daha açılmış, sadece göbek kısmında 2 düğme tutuyor, sağ göğsü sütyenden çıkık dışarıdaydı. Mutfak kapısına dayanıp, "Rakı fena azdırdı herhalde, ben sizi yalnız bırakayım da tadını çıkarın!" dedim gülerek.
Sevgi Hikmet'in elinden tutup bana doğru yürüdü. Diğer eliyle de benim elimi tutup, bizi yatak odasına götürdü. Biz karşılıklı dikilirken, Sevgi aramıza diz çöktü, fermuarlarımızı açıp yaraklarımızı dışarı çıkardı. İki eliyle iki yarağı sıvazlarken, kafasını kaldırıp, en sexy ve şuh haliyle, kocasına, "Aşkım beni birlikte siker misiniz?" dedi. Ben soran bir yüzle Hikmet'e baktım, Hikmet de gözlerine far tutulmuş tavşan gibi bana baktı, ama karısının yarağını sıvazlarken verdiği zevk sanırım herşeyi unutturdu, devam et der gibi gözlerini kapadı. Sevgi ayağa kalkıp, "İzin verdiğin için teşekkür ederim!" deyip kocasını dudaklarından öptü. Sonra da bana dönüp, "Orhancığım, kocamın izniyle beni sikmek ister misin?" deyip dudaklarıma yapıştı.
Dudaklarımız nefessiz birleşip, dillerimiz tanıdık hareketler yaparken, kalan 2 düğmesini de açtım, Hikmet de karısına arkadan yanaşıp elbiseyi çıkardı. Sevgi kalçalarını geri çıkarıp kocasının yarağını kalçaları arasına aldı. Benimle öpüşmeye devam ederken de eliyle yarağımı ve taşaklarımı okşamaya devam ediyordu. Uzanıp sütyenin kopçalarını açtım. Kollarından küçük hareketle düşürdüğünde sütyen aramızda yarağımı okşayan elinin üzerine düştü. Kocasını kalçasıyla itip domaldı ve kocasına, "Aşkım sok!" deyip, yarağımı ağzına aldı. Hikmet karısının külodunu yana çekip amcığına soktuğunda da, Sevgi benim yarağımı yalayıp yutmaya başladı. Pørnø filmde gördüğü gibi, hem yalayıp grıtlağına kadar alırken elleriyle de okşamaya devam etti...
Ağzı dolu olmasına rağmen çıkardığı zevk sesleri adamı kendinden geçirmeye yetiyordu. Ahlar Ohlar hepimizin dudaklarından dökülürken, Sevgi, "Sikin kocalarım, ağzımı, amımı, götümü, tüm deliklerimi doldurun!" diye inliyor küçük çığlıklar atıyordu. Hikmet çoktan karısının amına boşalmıştı bile. (Ben evden çıktığımda bir adet daha önce de performans için denediğim ve müthiş verim aldığım bir bitkisel ilaçtan yutmuştum). Sevgi yarağımı bırakıp kocasına döndü ve yarağının ucundaki dölleri yalayıp, "Götüme sok o güzel yarağını Orhanım!" diye inledi. Hikmet'in gözler faltaşı gibi büyümüştü, karısının nasıl bu kadar açıldığına şaşırmıştı. Sevgi, "Ne oldu aşkım, kızlığımı sen bozdun, götümün kızlığımı da yeni kocam bozsun!" dedi. Sevgi, tüm ortama tek başına hakim olmuş, kendini kaptırmış ve bir şekilde yıllar sonra gelen bu hakimiyet hissinin tadını çıkarıyordu. Hikmet ise ona ayak uydurmaya çalışıyordu.
Götüne yarağımın kafasını sürtüp, sonra da sokmaya başladım. Daha yarrağımın kafasının yarısı girmeden, Sevgi yüzüne, sanki götten ilk kez alıyormuş acısını öyle bir yükledi ki, defalarca sikmemiş olsam ilk kez aldığını düşünecektim. Birkaç dakika sonra ise, sanki acısı geçmiş gibi, "Ohhh, çok güzelmiş götten sikilmek, bundan sonra hep sikin götümü ikiniz de!" dedi. Kocasının inmiş yarağını avuçlarının içinde kaldırmaya çalışırken, bana götünü kıvırıyor, "Daha derine, daha hızlı!" diye bağırıyordu. Epey bir siktikten sonra ben boşalmak üzereydim. "Offf çok dar götün var güzelim, bu götü ben mi açtım şimdi, harikaymış!" diye diye götüne boşalttım döllerimi. Bu arada Sevgi defalarca orgazm olmuş, "Bitirdiniz beni, harikasınız!" diye inliyordu.
Sonra yine aramıza girip ellerimizi tuttu ve "Aşklarıma mola şimdi, biraz daha içip sonra devam edeceğiz!" dedi. Hikmet'e baktım, karısının içinden çıkan bu yeni kadına itaat etmesinin kendine yepyeni zevkler yaşatacağını anladığından mı, yoksa şaşkınlığından mı, sessizce itaat eder durumdaydı. Bense misafirliğe gelip sürpriz yaşamış rolümü oynuyordum.
Masaya geçtiğimizde Sevgi kendi elleriyle rakılarımızı doldurup, sonra da dudaklarımıza birer öpücük kondurup yerine oturdu. Hikmet tüm olay boyunca ilk kez ağzını açıp, "Bu hayal ettiğimden öte, ama hayal edemeyeceğim kadar zevkliydi, karıcığım sende ne cevherler varmış!" dedi. Ben de, ikisinin de muhteşem olduğunu, bana harika anlar yaşattıklarını, buraya gelirken bunu değil düşünmek hayal bile edemeyeceğimi söyledim. Sevgi ikimize de gülümseyerek bakıp, masa üstünden ikimizin de elini tutup, bunu yaşayabilen nadir kadınlardan olduğu ve buna müsaade ettiği için, önce kocasına, sonra da onlara katıldığım için bana sonsuz teşekkür ettiğini söyledi.
Sonra muzipçe gülümseyerek masanın altına kaydı, kocasıyla aramıza diz çöküp, kocasını ve benim yaraklarımıza uzanıp avuçlarının arasına aldı. Sonra da sırayla bir benim, bir kocasının yarağını yalamaya başladı. O an içimden geldi ve kadehimi Hikmet'e uzatıp, "Şerefe ortak!" dedim. Hikmet kadehini kaldırıp, "Halen şaşkınım!" deyip kadehini tokuşturdu. Sevgi masa altında yaraklarımızı emerken rakıları yudumladık. Hikmet biraz mayışmıştı, ortam adrenalin dolu olsa da, rakı çarpmıştı. Sevgi kocasının tekrar boşalması, benim yarağımın halen dimdik durması üzerine, masa altından çıktı. Yarı baygın bakan kocasına, "Aşkım yeni kocamla duş alabilir miyim?" diye sordu, boynunu büküp şımarık kız çocuğu edasıyla. Hikmet yarı kapalı gözleriyle kafasını emme basma tulumba gibi salladı :)
Sevgi'nin götünü avuçladım öpüşerek banyoya giderken. Hikmet, rakı kadehi elinde, yaşadıklarının şokundan olsa gerek, sandalyesinde kaykılmış, bize kadeh kaldırıyordu. Sevgi ile banyoya girip kapıyı arkamızdan kapatınca, Sevgi ağzını kapatarak güldü ve usulca, "Kocamın içinde emredilmesini seven biri varmış, yıllardır çözememişim!" dedi. Sonra ılık duşun altında heryerimi sabunlayıp öperek temizledi. Ben de aynısını ona yaptım. Birbirimizin vücudunu ilk kez bu kadar rahat ve yakalanma korkusu olmadan, rahatça okşuyor, emiyor, birbirimizi öpüyorduk. Sevgi'ye, "Şimdi rol yapmadan şu götünü bir kez daha sikeceğim yavrum!" dedim. "Sik aşkım, hangi deliğimi istersen sik, hepsi her zaman emrine amade, bundan önce de, bundan sonra da!" dedi.
Az sonra kapı açıldı, Hikmet içeri girdi. Klozete oturup bizi izlemeye başladı. Ben bu arada çoktan götünü doldurmuş pompalıyordum, sevgiden de zevk inlemeleri yükseliyordu. Bir ara Hikmet geveleyerek birşey söyledi, ben sikmeye devam ediyordum, ama anlamadık ve ne diyor diye ona baktık. Hikmet, "KISKANDIM!" dedi resmen zorlanarak. O an ben ne diyeceğimi bilemezken, Sevgi yine o yüzüne keskin ifadeyi yerleştirip, "Şimdi mi kıskandın, ben zevkten geberirken mi, kalk siktir git, yatak odasına yat, biz işimiz bitince geliriz!" dedi.
Ben şaşkınlıktan pompalamayı durdurup, kıyamet kopacak diye beklerken, Hikmet azar işitmiş çocuk gibi, "Peki karıcığım!" deyip banyodan çıktı. Beni bir korku sarmıştı, adam şimdi banyoya bıçakla dalarsa ne bok yerim diye kafamda plan yaparken, Sevgi'nin bir amına bir götüne sokar olmuştum. Kaç dakika oldu bilmiyorum, zevk aldığım da yoktu, kafamda plan kuruyor, bıçakla gelir saldırırsa, çamaşır makinasının üzerindeki deterjan paketini suratına çarparım diye taktik oluşturuyordum.
Sevgi'nin, "Aşkım, yeter ne olur, dağıldım, bittim yeter!" dediğini duydum. Yarağımdan kaçıyordu. Ben halen boşalmamıştım, çünkü artık zevk değil, Hikmet olay çıkaracak diye göt korkusu sarmıştı. Sevgi'in sözlerini yinelemesi üzerine kendime geldim. Kurulanıp, Sevgi önde ben arkasında, çıktık banyodan. Koridorda da, salondaki içki masasında da Hikmet yoktu. Yatak odasına gittik. Hikmet yatakta sızmıştı. Biz tekrar salona geçtik, Sevgi birer bira getirip açtı. Sevgi, "Ben 2 kadeh rakı içip üstüne bira içiyorum, ilk kez!" dedi. Ben de, "Bu akşam ilklerin gecesi, ilk kez 2 yarak aynı anda yedin!" dedim. "Evet!" dedi. Koltuğa yanyana oturmuştuk. Birbirimizi okşuyor, öpüşüyor, biralarımızı yudumlayıp sigara içiyorduk...
İçerden, Hikmet'in, "Sevgiiii!" diye seslendiğini duyduk. Sevgi kalkıp gittiğinde, ben de peşinden gittim, ne olur ne olmaz diye. Hikmet yatakta yarı açık gözlerle, "Ben size katılamadığım için kıskandım, rakı ve iki kez boşalmak hızımı kesti diye kendime kızdım, ondan dedim, aşkım, karıcığım affet beni!" diye geveliyordu, yarı sızmış yarı ayık :) Sevgi yine buyurgan bir sesle, "Uyu şimdi!" dedi. Adam anında sızdı.
Salona geçtik yine. Üçlü koltukta otururken biralarımızı yudumlayıp sigaralarımızı içerken (ilaç etkisini gösterdi), yarağımın taş gibi olduğunu gören Sevgi yarağımı amına alarak üzerine oturdu. Dudakları dudaklarımda, arada göğüslerini ağzıma verip, kucağımda zıplamaya başladı. Arada uzanıp sehpadan bira ve sigarasını alıp, sigaradan nefesler çekip, kerhane karıları gibi kucağımda zıplıyor, kalçalarını oynatıp harikalar yaratıyor, arada da birasından yudumlar alıp dudaklarını dudaklarıma hapsediyordu...
Gece saat 01.45'de kimseye görünmeden çıktım evlerinden.
[Orhan]
88 notes · View notes
sertsiken0606 · 25 days
Text
Merhaba Hasan bizler Avustralya dan Sanem ve Kemal evli değiliz ama birlikte yaşıyoruz. Sanem 26 yaşında ben 55 yaşında benim Türkiye de 4 çocuğum var 3 kız 1 erkek burada size biraz Sanem den bahsedeyim Sanem 167 boyunda 50 kilo büyük memeli yeni yeni büyümeye başlayan kalçalara sahip tam bir afrodit Banu Alkan ı andırıyor ben 189 boyunda 86 kilo 20 santim ve kalın bir sikim var Sanem burada kalite kontrol elemanı. Bende sendika görevlisiyim .
Aslında Sanem in bebekliğini bilirim annesi ve babası kavga edip sınır dışı edildi 2005 yılında o zaman Sanem anaokuluna gidiyordu sanırım Sanem çocuk olduğu için ailede şiddet olayları olduğundan göndermediler karı koca Türkiye ye dönünce boşandı anne başka bir adam ile evlenip Portekiz e gitmiş baba memleketi Yozgat Yerköy e yerleşmişti 18 yaşında yanıma geldi tanıyamamıştım benim çalıştığım teknoloji firmasında işe başlamış müthiş güzel bir kadın dı artık Sanem nereye ben oraya gider olmuştum.
Ben hastalanmışım hastaneye götürmüşler 35 gün yoğun bakımda tedavi görmüşüm normal odaya alana kadar o 35 günü hiç bilmiyorum. Hergün beni kontrol etmek için gelip gidiyormuş. Sonuçta burada bekar bir erkeğim tedavi bitince evime döndüm 20 gün rapor vermişti doktor birgün akşam üzeri telekız numaralarından birini aradım evime davet ettim. 28 yaşında bir Türk tü tam sikişmeye başladık bu fahişeyle birden kapı açıldı içeri giren Sanem di bizi sevişirken yakalamıştı hemen toparlanıp giyindim anahtarı nereden buldun diye sordum hastenedeyken hemşire vermiş . Fahişe de giyinmiş benden para bekliyordu Sanem sen otur ben bunu gönderip geliyorum dedim parasını verip yolcu ettim Sanem in yanına gidip özür diledim ama kabahatin onda olduğunu vurguladım. Biraz oturdu birden kalktı ve soyunmaya başladı ne yapıyorsun dememe rağmen soyundu aman Allahım bu ne güzel bir vücut bembeyaz bir ten en ufak bir tüy dahi yok amı pürüzsüz tertemiz yapma desemde gelip dudaklarını dudaklarıma dayadı belli ki istiyordu bende artık iş işten geçti o veriyorsa almamak abdallık olurdu öpüşerek biraz önce fahişenin yattığı kanepeye yatırdım bende soyunup Sanemi öpüp yalamaya başladım Sanem birden sehpa da duran TV kumandasını alıp porno video oynatan sex tvyi açtı ben bu arada amını ağzıma aldım dilimle yalamaya başladım bir taraftan da dudaklarımı bızıklarını öpüyor arada bir dişliyordum TV yi gösterdi bu şekilde yapalım dedi sandalye de erkek oturuyor kadın erkeğin sikine oturup kalkıyordu hemen yatak odasına götürdüm orada ki sandalyeye oturdum öpüşerek sikimin üstüne oturdu offff harika müthiş diyerek biraz acı biraz zevkle oturdu komple almıştı içine ilk kez sikişiyormuştu bekaretini bana vermişti biraz bu şekilde oturdu sonra videodaki kadın gibi oturup kalkmaya başladı ben boşalmak üzereydim Sanem de tuhaf tuhaf inliyordu birden sanki elektrik çarpmış gibi titremeye başladı bende o anda içine bütün döllerimi boşalttım. Sandalyeden kalktım yatağa yatırdım . O zamandan beri karı koca gibi yaşıyoruz
64 notes · View notes
huysuzlukabidesi24 · 1 year
Text
Tumblr media
Tokat gibi yüzüme çarpmasından korktuğum tek gerçek
28 notes · View notes
alexay76 · 6 months
Text
Sekste İlk Deneyimim Kızarkadaşımın Babasıyla Götten Oldu! (Belinda19 Y., Trablus
Ben Banu, 1.80 boyunda, esmer, kendince güzel sayılacak, etrafımdakilerin söylediklerine göre manken gibi bir kızım. Ben, Tekirdağ'ın deniz kenarına yakın bir sitede çalışan, 10 sene önce buraya çalışmak için gelmiş bir ailenin ortanca kızıyım. Ailem köy kökenli tutucu bir aile olduğu için, buralardaki kızlara göre daha kısıtlı gezer, giyinirdim. Babam sitenin kalorifer işi gibi teknik işleriyle ilgilenir, annem ise ev işlerine gider. Ablam 23 yaşında ve evli. Bir de bu sene Üniversiteyi kazanıp giden erkek kardeşim var. Burdaki seks hikayelerini okumaya başlamam, İstanbul'dan tatile gelen, çok iyi anlaştığım kız arkadaşım Ebru'nun tavsiyesi ve ısrarıyla oldu.
Ben liseyi bitirince okumamıştım. Evde kalıp anneme ve babama yardım ediyordum. Yazın Ebru tatile gelir, Tekirdağ'da okullar açılıncaya kadar kalıp, daha sonra İstanbul'a dönerdi. Ebru, ailesinin durumu çok iyi olduğundan ve evin biricik kızı olduğundan çok rahat davranan biriydi. Sadece yazları görüşsek te, Ebru benim çok iyi anlaştığım tek arkadaşımdı. Bu yazın da yine geldi. Ebru'yla olunca, ailem benim gezmeye ve denize gitmeme daha rahat izin verirdi. Deniz kenarında yaşamamıza rağmen pek denize girdiğim yoktu, sadece ablam bize geldiğinde ailece gidersek, yada Ebru ile babası babamdan izin aldığında gidiyordum.
Yine yazın sonuydu. Ebru, ailesinin geri döneceğini, ama kendisinin bir 10 gün daha (okullar açılıncaya kadar) kalacağını söyledi. Haftasonu bir akrabasının yazlığına Cumadan gidip Pazartesi döneceklerini, benim de gelmemi istedi. Ben de ailemin izin vermeyeceğini, sadece babasının babamdan izin alırsa gelebileceğimi söyledim. Ebru da babasından rica etti. Ebru'nun babası (Mustafa abi) 45 yaşında, atletik, uzun boylu ve karizmatik biriydi. Babamla da araları iyi olduğundan, babama ısrarı sonucu bana izin aldı. Cuma sabahı, ben, Ebru, Mustafa abi ve eşi Gülçin teyze ile, kalacağımız akrabalarının yanına gittik. Gittiğimiz yazlık Ebru'nun teyzenin yazlığıydı. Ebru'nun teyzesi, eniştesi ve oğlu Kaan bizi sıcak bir şekilde karşıladılar ve yazlığa yerleştik.
Öğle yemeğimizi yedikten sonra denize gitmeye hazırlanırken İstanbul'dan bir telefon geldi. Ebru'nun anneannesi rahatsızlanmış, hastaneye kaldırmışlar. Bu haber üzerine tüm aile tatili kesip İstanbul'a dönecekken, Ebru'nun annesi eşine, "Mustafa sen çocuklarla kal, biz eniştem ve ablamla gider gerekeni yaparız." dedi. Diğerleri de onayladı. Dolayısıyla ben, Ebru, teyzesinin oğlu Kaan ve Ebru'nun babası Mustafa abi kaldık. Onları yolcu ettikten sonra biz de zaten deniz hazırlığımızı yapmıştık, denize gittik...
Ebru, Kaan ve ben denize girerken, Mustafa abi deniz kenarında güneşleniyordu. Deniz içinde Ebru ile Kaan bir hayli birbiriyle şakalaşıp el kol harektleri yapıyorlardı. Bense biraz tutuk ve çekingendim, onların biraz uzağında yüzüyordum. Bir ara dikkatimi çeken ilginç birşey oldu, Kaan Ebru'nun göğüs ve kalçalarını elliyor, Ebru ise Kaan'a babasının görebileceğini, rahat durmasını söylüyordu. Bir hayli geçmişti ki ben sıkılmış kenara çıkmıştım. Mustafa abinin yanına selam verip uzandım. Mustafa abi mayo ileydi ve önündeki kabartı çok belli oluyordu, biran oraya gözüm takılmıştı. Mustafa abi gülerek, "Hayırdır Banu durgunsun, neden yüzmüyorsun?" dedi. Ben sadece, "Şeyy... ben denize girmeyi pek sevmem, sizin hatrınız için geldim." dedim. Mustafa abi, "Sağol, bizi kırmadığın için teşekkür ederim." dedi...
Neler yaptığımı, nasıl zaman geçirdiğimi sormaya başlamıştı ki, konu döndü dolaştı, erkek arkadaşım olup almadığına geldi. Bugüne kadar sadece Lisede bir kez olduğunu, bir de bizim sitede çalışan birinin sürekli benle arkadaş olmak istediğini, ama babamdan korktuğum için bunu kabul etmediğimi anlattım. O sırada yanımıza Ebru ve Kaan geldi, büfeye gidip birşeyler alacaklarını söyleyip izin istediler. Babası da izin verdi, bize de dondurma ve su almalarını istedi. Onlar gittiler, biz halen oturuyor, sohbet ediyorduk. Akşam üzeri olmuştu sahilde çok kimse de kalmamıştı. Bir ara ben, "Mustafa abi ben de gidip Ebru'ya bakayım." dedim. "Tabiki!" dedi...
Ben büfeye giderken elbise değişim kabinlerinin arkasında öpüşen kişileri fark ettim. Biraz daha yaklaşınca bunların Ebru ile Kaan olduğunu gördüm, adeta kendilerinden geçmişlerdi, birbirlerini yiyecekmiş gibi dudakları yapışmış, Kaan Ebru'nun kalçalarını okşuyordu. Şok olmuştum. Gerçi Ebru'yu erkeklerle bu şekilde ilk görüşüm değildi. Ebru çok rahat bir kızdı ve onun için böyle işler normaldi. Ama bu başkaydı, Kaan teyzesinin oğluydu. Bir süre onları izledim, onlar beni farketmemişti. Biraz daha yiyişip toparlandılar, yola çıkıp büfeye gideceklerken, ben arkalarından seslendim. Bana bir arkadaşlarını gördüklerini, biraz onunla sohbet ettiklerini, daha büfeye yeni gideceklerini söylediler. Ebru, istersem benim de büfeye gelebileceğimi söyledi. Ama ben babasının yanına döneceğimi söyleyip, geri döndüm. Onlara maydonoz olmak istemiyordum...
Ben tam babasının yanına vardığımda, babası yazlığa dönüp şirket ile bir işi olduğunu, onu internetten halledeceğini, istersem benim Ebru'ları bekleyip onlarla dönebileceğimi söyledi. Ben de yazlığa dönmek istediğimi, sıkıldığımı söyledim. "Tabi, gel!" dedi. Ebru'yu da arayıp, bizim yazlığa döneceğimizi, kendilerinin de işleri bitince yazlığa gelmelerini söyledi...
Yazlığa gittik. Mustafa abi bilgisayarın başına geçti. Ben de banyoya girip bir duş almayı geçiriyordum aklımdam. Odama girip havlumu bırakıp, duştan sonra üzerime giyeceğim elbiselerimi hazırladıktan sonra üzerimdeki mayo ile banyonun yolunu tuttum. Mustafa abiyi bilgisayarın başında zannederek üzerimdeki mayonun askılarını indirip banyoya girdiğimde şok olmuştum. Mustafa abi çırılçıplak banyodaydı ve duşa girmek üzereydi. Plajda mayosuyla gördüğüm kabarık önü, bu defa herşeyiyle karşımdaydı. Ben şaşkınlıkla kocaman yarağına bakarken, o da elimle kapatmaya çalıştığım göğüslerime bakıyordu. Şaşkınlığım geçtikten sonra, "Şeyy, ben sizi bilgisayarın başında sanmıştım, özür dilerim..." derken, Mustafa abi yanıma yaklaştı ve çok güzel olduğumu, gelmemi istedi. Donup kalmıştım adeta. İlk kez böyle birşeyle karşı karşıyaydım. Daha önce çevremde sadece Ebru'yu erkeklerle ve bir kez de ablamı eniştemle sevişirken gören ben, ilkkez canlı yarak görüyordum...
Ellerim halen göğüslerimdeydi. Mustafa abi istersem dokunabileceğimi söyledi. Ben ise halen kendime gelememiştim ve o şaşkınlıkla, "Şeyy, ilk ilk kez görüyorum..." dedim. Mustafa abi dudaklarıma yapıştı ve öpmeye başladı. Bugün gördüklerimin tesiriyle karşılık bile veremedim. Üstelik çok hoşuma gitmişti, ilk kez bir erkek tarafından öpülüyordum. Mustafa abi beni kendine çekti, rahat olmamı, beni çok güzel bulduğunu, beni istediğini söylerken, halen beni öpüyor, elleri ile göğüslerimi kalçalarımı sıkıyordu. Ben ise birşey yapamıyor, karşılık dahi vermiyordum, ama hoşuma gidiyordu. Beni iyice saran Mustafa abi üzerimdeki mayoyu aşağı çekerek beni çıplak bıraktı, elimden tutarak elimi yarağına götürdü. Yarağı büyük ve kalındı. Nedense o an aklıma seks hikayelerinde okuduğum kalın yaraklar geldi...
Yarağı elimdeydi, okşamamı istedi, ben ise sadece avuçladım. O ileri geri yapıp, kalçalarımı ve amımı okşuyor, göğüslerimi sıkıp, dudaklarımı öpüyor, beni iyice zevk sarhoşu yapıyordu. Okadar zevk almaya başladım ki, amımın sulandığını hissettim. Ben de karşılık vererek, elimdeki yarağını sıkıp, dudaklarına yapıştım. Acemice öpüşmem onun daha hoşuna gitmişti. Beni tekrar sarıp, boynumu yalıyor, göğüslerimi ısırıyordu. Beni omuzlarımdan aşağı ittirerek önünde diz çökmemi sağladı, "Yala!" dedi. Ben ise daha önnce hiç yapmadığımı, nasıl olduğunu bilmediğimi söyledim. Yarağını ağzıma götürmek istedi, ama ben ağzımı kaçırınca, beni ayağa kaldırdı, kendisi önümde diz çökerek amıma yumuldu. Amımı çok hızlı yalıyor, adeta beni çıldırtıyordu. Bu arada parmakları ile de götümün deliğini zorluyordu...
Ben artık iyice kendimden geçmiştim. Hayatımda ilk kez, üstelik babam yaşında biri ile sevişiyordum. Mustafa abi çok iyi sevişiyordu, fakat götüme soktuğu parmağı canımı acıtıyordu. Biran, "Ayyy!" diyerek irkildim. "Ne oldu, canın mı yandı aşkım?" diyerek kibarca sordu. "Mustafa abi ben ilk kez böyle birşey yaşıyorum, bence bu yaptığımız çok yanlış!" diye itiraz etmek istedim. Ama o, "Bana abi deme, aşkım de! Herşeyin bir ilki vardır, merak etme güzel olacak!" diyerek yine beni önünde diz çökertti. Yarağını ağzıma vermek istiyordu, ama ben alamıyordum, kalındı ağzıma girmiyordu. "Öp onu, yala!" dedi. Tam öperek yalamaya başlamıştım ki, saçlarımı çekti. Can acısıyla ağzımı açmam ve o kalın yarağın ağzıma girmesi bir oldu. Ağzım yırtılacak gibi, kusacak gibi oluyordum. Ama Mustafa abi çıkarmama izin vermiyor, başımdan tutarak adeta ağzımdan sikiyordu beni. Ben bu arada birkez daha ıslanmıştım. Mustafa abi de fazla dayanamayıp ağzıma boşalmaya başladı. Çok kötü bir tadı vardı, hemde çok geliyordu. Boğulacak gibi oldum. Zorla çıkarmıştım ki ağzımdan, çıkarmamla lavaboya kusmaya başlamam bir oldu...
Ben lavobaya dönmüş kusarken, Mustafa abi arkadan kalçalarımı ve amımı yalıyor, parmağını amıma sokuyordu. Ben halen kendime gelememiştim, fakat o anda tek düşündüğüm şey kızlığımdı. Ona bakire olduğumu, kızlığıma zarar vermemesini istedim. Mustafa abi de bunun üzerine amımı parmaklamayı bırakıp, parmağını götüme sokmaya başladı. Canım acıyordu, ama Mustafa abi çok iyi biliyordu işini, bana zevk te veriyordu. Ben önünde domalmış durur halde lavaboda ağzımı yıkarken, o ise parmağını götümde ileri geri yaparak sırtımı yalıyordu. İyice çıldırmıştım ve kendimi daha da ona teslim etmiştim. O da bunu anlayınca yarağını götüme sokmaya çalıştı. Yarağını götümün deliğinde iyice hissettim, fakat kalındı ve girmiyordu. Aslında korkuyordum da, istiyordum da...
Bana, "Böyle kal!" diyerek, banyo dolabından losyon aldı, bolca yarağına ve götüme sürdü. Ben olacakları beklerken yine yarağını götüme zorladı. Yine girmiyordu. "Kendini rahat bırak, sıkma!" diyerek, lavobayo doğru dahada domalmamı istedi. Dediklerini yaptım, yeniden zorladı. Birden içimde tarif edilemeyecek acı hissetim, beynimde şimşekler çakıyordu. "Çıkarrr!" diye bağırıyordum, fakat kaçamıyordum çünkü kafam lavabonun altındaki duvara dayanmış, Mustafa abi de beni sıkıca kavramıştı. O kocaman yarak götümde yavaş yavaş ilerlerken, ben ise artık acıya dayanamıyordum ve ağlıyordum. Elim ayağım kesilmişti. O ise hala götüme sokmaya devam edip, "Geçti aşkım, girdi, az kaldı!" diyordu. Kasıklarını kalçalarımda hissetiğimde acıdan kendimden geçmiş ve bayılmışım...
Ayılıp kendime geldiğimde yatak odasındaydık, yüzüstü yatıyordum. Mustafa abi kasıklarımın altına yastık koyup beni domaltmış, arkamda götümü sikiyordu. Bende hal kalmamıştı, o ise sürekli abanıyor, sırtımı ensemi öpüyor, götümü sikmeye devam ediyordu. 15-20 dakikadır sikmesine rağmen boşalmamıştı. Garip tarafı, bu iş bana acının yanında zevk te veriyordu. O zevkle ben de kalçalarımı ona itiyor karşılık veriyordum. Mustafa abi müthiş bir tecrübeyle sikiyordu götümü. O kalın büyük yarağın içimde olduğuna ve götüme nasıl alabildiğime halen inanamıyordum. Her tarafım uyuşmuş ve götümün deliğini hissetmiyordum. Artık bende hal kalmamıştı, "Mustafa abi boşalll!" diye yalvarmaya başladım. İyice hızlanmıştı. Ben zevk ve acıdan yatağı dişliyordum. Sonunda acaip bir hırıltı ile götüme boşaldı...
Yarağını götümden çıkarıp, yarağını çarşafa sildi. Bana iltifatlar ediyor, "Seni çok seviyorum aşkım, karıcığım!" diyor, omuzlarımı, sırtımı, belimi, götümün yanaklarını öpüyordu. Ben halen o acı ve şaşkınlıkla, şok bir halde yatakta yüzüstü yatıyordum, sesim çıkmıyordu. Derken alt kattan sesler duyuldu, kesin Ebru ile Kaan gelmişlerdi. Mustafa abi mayosunu giyip bilgisayarın başına giderken, ben de dölden sırılsıklam olmuş çarşafı alıp banyoya koştum
87 notes · View notes
bir-devrin-tarihcisi · 3 months
Text
Hz. Aişe Annemizin Yaşı
...öncelikle şunu söyleyelim ki eğer böyle olsaydı ve Efendimiz ﷺ 5 -6 yaşında bir kız ile evlenseydi, biz bir mü’min olarak bunu sorgulamaz, bu konuda şu an modern dünyanın bize telkin ettiği bazı düşüncelerden etkilenerek asla konuşmazdık. Ancak bu konuda yaptığımız araştırmalara göre Aişe annemiz nişanladığında 15-16 evlendiğinde 18-19 yaşlarındadır. Biraz teknik bir konu olan bu mevzuya, burada fazlaca girmeden, bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
📌Diri diri kız çocuklarını toprağa gömen cahiliye Arapları genel itibari ile kız çocuklarının yaşlarını tutmazlardı. Toplumun tüm kınamasına rağmen kızlarını gömmeyip onları büyütenler, çocukları buluğa erdiklerinde Dâru’n-Nedve’de bir tören düzenler ve kızlarınm artık büyüdüğünü halka ilan ederlerdi. Eğer bu uygulamayı esas alırsak, Hz. Aişe’nin 9 yaşında evlendiği iddiasını, “9 yıldır ay hali görüyordu” şeklinde anlamak gerekecektir. 9 yıldır ay hali görmesi ve bir 9 yılda çocukluk dönemini dikkate alınca, Hz. Aişe validemiz evlendiğinde 18 yaşlarında bir genç kız olduğu anlaşılacaktır.(İbn Hişam, es-Sîre)
📌Hz. Aişe validemiz yıllar sonra Mekke’nin ilk dönemlerinde inen bir sûre olan, Kıyamet Sûresinin iniş zamanı sorulduğu zaman: "Ben Mekke'de sokaklarda oynayan bir çocuk iken Kıyamet saatinin dehşetini anlatan şu ayetler (Kamer Sûresi, 54/46) nazil oldu” (Buhari) diye cevap vermesi, onun yaşını tespit etmemiz açısından önemli bir işarettir. Bu sûrenin nübüvvetin 3. ya da 4. yılında nazil olduğunu hatırlarsak, Aişe validemizin de oyun oynayacak ve dile getirilen sûreyi aklında tutacak bir yaşta olması gerektiğini de dikkate alırsak; o günlerde en az 6-7 yaşlarında olması icap edecektir. Hz. Aişe’nin Efendimiz ﷺ ile evliliğinin nübüvvetin 13. yılında gerçekleştiğini hatırlarsak, demek ki bu evlilik Kamer Sûresinin nazil olmasından yaklaşık 10 yıl sonra olduğunu kabul etmek zorunda kalacağız. Böyle olunca da Aişe validemizin evlendiği zaman yaşının en az 17 ya da 18 olduğu anlaşılacaktır.
📌Birçok tarihi kaynak Aişe validemiz ile ablası Esma arasındaki yaş farkının 10 olduğunu söylerler. (Nevevî, Tehzîbul-Esmâ,II, 597; Hâkim, el-Müstedrek, III,) Hicretin 73. yılında 100 yaşında vefat etmiş olan büyük İslâm kadını Hz. Esma hicret sırasında, 27-28 yaşlarında idi. Eğer bu yaşlarda idiyse ve Aişe validemizden de 10 yaş büyük idiyse, demekki Hz. Aişe’de hicret sırasında 18 yaşlarında idi.
📌Bugün hadis kitaplarımızda yer alan ve Hz. Aişe validemizin Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı rivayetler, onun yaşını tespit edebilmemize yardımcı olacak niteliktedir. Bunlardan birkaçına değinirsek, mesela; risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir ölçü olarak kabul gören fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke’de dilenirken gördüğünü söylemesi; (ibn hişam, ibn kesir) Mekke’nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resûlü’nün ﷺ kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz. Ebû Bekir’in de Nübüvvetin 5. veya 6. yılında Habeşistan’a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması;(Buhârî, Ahmet b. Hanbel) namazın ikişer rekât farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekâta çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekât olarak bırakıldığını ifade etmesi gibi rivayetler (Taberani) onun yaşı konusunda bize ipuçları verecek niteliktedir.
Muhammed Emin Yıldırım, Sahabe İklimi, c. 1, s. 479-481
41 notes · View notes
egesizizmir · 9 days
Text
Ben gerçekten bu dünyadan çok nefret ettim.
Sadece iki yaşında bir bebek, üvey babası tarafından, dilim varmıyor söylemeye ama, t@ciz, ist!smar, şiddet görüyor ve beyin kanaması ile iç kanama nedeniyle ölüyor.
Narin, birkaç gün sonra okulu vardı ama okula değil toprağın altına girdi. Neden? Birilerinin günahları yüzünden.
En küçüğü 2, en büyüğü 14 yaşında 4 kız babası tarafından vurularak öldürüldü. Bebeğin ağzında kanlı emzik vardı ve kanlar içinde yerde yatıyordu, beşikte yatması gerekirken.
Bu ne demek biliyor musunuz? Kıyamet bizim insanlığımızda kopuyor demek. Kıyamet, o taşlaşmış kalplerin ve yok olan beyinlerin katlettiği hayatlar için kopuyor.
Kopsun, kopsun da bir çocuğun daha ölümünü görmek yerine dünyaya geliş biletimizi geri iade edelim.
27 notes · View notes
yagmurd3niz · 4 months
Text
Küçük kız hıçkıra hıçkıra ağlarken babası ona sarılmadı.
36 notes · View notes
ahhasret · 5 months
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
34 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (10) (Orhan 36 Y., Bursa)
Kadehlerimizi sehpaya alıp, koltukta yan yana oturduk. Çiğdem'in bende yarattığı duygu selini kelimelere dökmem mümkün değil. Sürekli birbirimize dokunuyorduk. Ama seks dokunuşu değildi. Aşık oluyorduk. "Sen en yakın arkadaşımın hem de patronumun sevgilisisin!" dedi. "Ayrılırım, bitiririm!" dedim. "Hayır olmaz, o hayatında ilk kez bu kadar mutlu!" dedi. "Ama böyle de ne yapacağız?" dedim.
"Sakin olalım, sevişemediğimiz için bu ateşle yanıyor olabilir miyiz?" dedi. "Sanmam!" dedim. Tişörtümü kendi elleriyle çıkarttı, kendi tişörtünü de bana çıkarttırdı. Sütyen kopçasını açtığında bembeyaz teninde muhteşem iki göğüs (Beni yala yut!) diyordu. Sonra tekrar yanyana koltuğa oturduk, "Tenin tenime değsin istiyorum!" diyordu. Göğüslerini bana bastırıyor, göğüs kıllarımla oynuyor, sımsıkı sarılıyorduk birbirimize. Birer kadeh daha içtik. Küçük öpücükler konduruyorduk vücutlarımıza, kah omzunu öpüyordum, kah o benim boynumu. Seksten çok aşktı...
Gece saat 03:00'de yatak odasına geçtik. Pantolonumu ve boxerımı çıkardı. Ben de onun şortunu ve külodunu çıkardım. Çırılçıplak yattık bu kez, birbirimizi öpe öpe uykuya daldık. Saat 04:30 gibi uyandım. Kaşık pozisyonunda uyuyordu kollarımda. Omuzbaşını öptüm, ordan da boynuna kaydı dudaklarım. Uyanıp bana döndü, dudaklarını dudaklarıma getirdi, bacağını kalçalarıma doğru kaldırdı. Bu hareketle yarağım tam bacak arasına yerleşti. Fakat ne ben içine girmek için hareket ediyordum, ne de o herhangi bir hareket yapıyordu. Sadece birbirimize sürtünerek öpüşüyor, birbirimizi öpüyor, ellerimizle vücudumuzu dolaşıyorduk.
İçine girmeden sabah 07:30'a dek yatakta oynaştık. Ben iki kez boşaldım. O kaç kez orgazm oldu bilmiyordum. Ama sanki boşalan biz değilmişiz gibi, sadece sürtünüp, oyunlarla arka arkaya boşalmıştık. Öpe öpe birbirimize duş aldırdık. Kan çanağı gözlerle çorbalarımızı içip, onu işyerine 2 sokak kala bıraktım. Sonra da kendi işyerime gittim. Ofisime vardığımda Sevgi geldi ve "Kız nasıl?" diye sordu. "İyi, sorun yok!" dedim. "Hikmet gidiyor, benim daha çok ilgiye ihtiyacım olacak, biliyorsun değil mi?" diye sordu. "Hı hı, biliyorum!" dedim. Ama aklımda sadece sevdiğim sarışın güzel kadın Çiğdem vardı.
Cumartesi akşamı iş çıkışı Karacabey boğazına Malkara'ya gittim. Karım ve kızım ile hafta sonunu geçirip, Pazartesi sabahı erkenden işyerime yola çıktım. Hafta sonu telefonumu kapatmıştım. Kimseye laf yetiştirecek halim yoktu. Yolda telefonu açtım. Herkesten 4-5 mesaj vardı. Ama en ilginci 3-4 akşam önce (Bana orospu muamelesi yaptın, bir daha arama!) diyen Güzin'dendi. "Eğer bir daha öyle davranmayacağına söz verirsen tekrar görüşebiliriz!" yazıyordu. "Orospuya orospu gibi davranılır!" yazıp sildim tekrar :) Öğlene doğru telefonum çaldı. Çiğdem arıyordu. "Aşkım babam fenalaşmış, ben şu an otobüsteyim Edirne'ye gidiyorum!" dedi. "Geçmiş olsun!" deyip iyi yolculuklar diledim. Onu özleyeceğimi biliyordu, ama yine de söyledim. "Ben de birtanem!" dedi.
Pazartesi Salı evde dinlendim. Akşamları rakımı koyup balkona bile çıkmadan mutfakta içtim. Gelen mesajın haddi hesabı yoktu. Okuduğumu sildim. Sadece aşkım Çiğdem'le mesajlaşıyordum. Babası kalp krizi geçirmiş, hastanede yoğun bakımdaydı, sadece haberleşiyorduk...
Çarşamba öğleden sonra, Sevgi, "Akşama bekliyorum!" dedi. Kafamı dağıtırım diye gittim. Aşağıdan, "Geldim!" diye yazdım. "Kapı açık!" diye cevap geldi. İçeri girdim, kapıda kimse yoktu, sadece koridorun lambası yanıyordu. Kapıyı kapatıp yatak odasına doğru gittim. İçeride Fatma ve Sevgi yatakta birbirleri ile sevişiyordu. İkisi de dönüp ellerini uzatıp beni yatağa çektiler. Yolda bir hap atmıştım başıma gelecekleri bildiğimden. Fatma söze girdi, "Orospuların seni bekliyordu kocacığım!" diye. Sevgi devam etti, "Pezevengimiz çıkarken vizite ücretini portmantoya koysun diye tembihledi!" dedi. Fatma da, "Bahşişin bolmuş, o yüzden sana kucak dansıyla başlayalım istiyoruz!" deyip telefonuna dokundu, iç gıdıklayıcı bir müzik yayıldı.
Fatma beni koltuğa oturttu. Sevgi de gelip yüzüme doğru önce göğüslerini salladığı, sonra da kalçalarını hareket ettirerek yarağıma sürtündüğü bir dansa başladı. Bir-iki ay önce ağzına bile ilk kez alan bir kadından kucak dansı yapan orospuya dönmüştü. Ama tabii ben bundan çok memnundum. Fatma da bu arada Sevgi'nin göğüslerini avuçlayıp ısırıyor, vibratörü amına götüne sürtüp, sonra da ağzına alıp vibratöre sakso çekiyordu...
"Domalın lan yatağa, amk orospuları!" dedim. İkisi de domalıp, "İkimizi aynı anda mı sikeceksin kocacığım?" dedi Sevgi. Fatma da, "Siker benim koçum, her deliğimizi siker kocacığım!" diyordu. Birinin amından çıkardığım yarağımı diğerine sokuyor, arada boş kalanın amına vibratörü geçiriyor, aynı anda pompalıyordum. İkisi de, "Sik bizi kocacığım!" diye zevk çığlıkları atıyordu. "Yardım çağıracağım orospularım, yetemedim size!" dedikçe ikisi birden çığlıklar atarak, "Çağır kocacığım, bütün kahvehaneyi çağır, amımızı götümüzü siksinler, öyle siksinler ki götümüzün üstüne oturamayalım, kalın, kirli, kıllı siklerini heryerimize soksunlar!" diye bağıra bağıra orgazm oluyorlardı. Yarım saatten fazla siktim ikisini de. Sonra da, "Dönün yüzünüzü!" deyip, yüzlerine attırdım. İkisi de elleri dilleri ile yalanıp döllerimi sindirdiler...
Fatma Sevgi'ye, "Nasıl, orospu rolünü sevdin mi?" dedi. Sevgi de, "İki aydır çeşit çeşit her yerde sikti beni Orhan, hatta Hikmet'le, senle gruplar yaptık, ama ben bu kadar zevk almadım hiç!" dedi. Sonra hepimize bira getirdi. Biralar bittiğinde neredeyse aynı şeyleri konuşarak bu sefer de götlerinden siktim ve tekrar yüzlerine boşaldım. "Eve gitmem lazım!" deyip, 23:00 civarı çıktım ordan.
Merdivenlerden inerek alt kata geldiğimde, kamyoncunun karısı dedikleri kadın olsa gerek, kafam kadar göğüsleri askılı bluzundan taşan, giydiği penye şort koca götünün arasına girmiş halde kapıyı açıp, çöp poşetini yere bıraktı. Otomat sensörlü olduğundan ışık yanıyordu. Kadınla gözgöze geldik. Ama kadın içeri girip kapıyı kapamadı. Ben merdivenlere devam ederken mecburen önünden geçtim. "Hımmm!" dedi. Döndüm, "Pardon?" dedim. "Zevkliymişler!" deyip içeri girdi, kapıyı kapadı. Kendi kendime, Lan Orhan nasıl bir apartman burası deyip? indim merdivenleri. Arabama binip evimin yolunu tuttum...
Eve varıp, daire kapısını açarken, terasa çıkan merdivenin ordan bir mırıltı duydum. Kafamı kaldırıp baktım. Güzin burnunu çekiyordu. Kapıyı açtım, elimle buyur işareti yapıp, içeriyi gösterdim. İçeri geçti. Kapıyı kapatır kaptmaz, direkt, "Neden bana orospu muamelesi yapıyorsun?" diye sordu. "Çünkü, orospu sikiyormuş gibi davranmak beni tahrik ediyor! Karşımdaki kadının da benim de küfür ederek, ya da aşağılayarak sevişmesi çok hoşuma gidiyor!" dedim. Bu davranışımın ona has birşey olmadığını söylediğimde, gülmeye başladı.
"Ne oldu?" dedim. "Beni öyle aşağılayarak becerdiğinde inanılmaz zevk aldım, sonrasında kendimi paçavra gibi hissettim, ama o günden sonra aklıma geldikçe ıslandım, kendimi parmakladım. Ümit beni sikmeye çalışırken bile, onun sadece o akşamlık gelen müşteri, benimse parasını alıp amını peçeteyle silecek orospu olduğumu hayal ettim ve ancak o zaman orgazm oldum!" dediğinde, ben de gülmeye başladım.
Elinden tuttum ve "Yavrum bu akşam boş musun? Kaç para sabaha kadar sınırsız sikiş?" dedim. "Ağanın eli mi tutulur, gönlünden ne kopuyorsa ver kocacığım!" dedi şuh bir sesle. Cüzdandan bir miktar para çıkarıp verdim. Paraları büküp göğüs arasına soktu. Ben de yarağımı fermuardan çıkardım. Fatma ve Sevgi'nin götünde dolaştırıp boşaldığım yarağımı Güzin'in ağzına verdim. "Saksonu görelim orospu!" dedim. Nasıl da vahşi, nasıl da iştahla emiyordu, taşaklarımı avuçlayıp. Zaten boşaldığım için boşalmam uzun sürecekti. Güzin'in ağzı uyuşmaya başlamıştı, kalkıp, "Parasını verdiğin amcığımı sikecek misin?" dedi.
Bu tavrına karşı ödülü haketmişti. Parmak hareketimi yaptım, hıçkıra hıçkıra orgazm oluyordu. Sonra domaltıp, göt deliğine dayadım yarağımı. "Hayır!" deyince, "Ben parasını verdim, sınırsız dedim!" diye ısrar ettim. Çaresiz boyun eğdi, ama ilk kez götü sikilecekti. "Kocacığım krem!" dedi. Yatak odasından krem alıp geldim. Koridorda parmaklarımla göt deliğini gevşetene dek parmaklayıp, yarağımın kafasını soktum. "Acıyor kocacığım!" dedi. "Sus lan orospu!" deyip kalçasına sert bir tokat indirdim. "Ahhhh!" deyip kendini geri itti. Ben götünü kıpkırmızı yapana dek tokatlarken, kendisi köklediği yarağımda götünü götürüp getiriyordu. Taş çatlasa beş dakika dayanabildim, "Yeter, dön ve çömel!" dedim. Yüzüne, dudaklarına, saçlarına attırdım döllerimi...
Sonra gitmesi için kapıyı açtım. Güzin tam çıkacakken, karşı dairenin açık kapısının önünde duran Behiye abla ile göz göze geldik. Mantosu üstünde, elinde bavul, kaşlar çatık, bir Güzin'e baktı, bir bana baktı. Benim üstümde sadece boxer vardı, Güzin'in üstünde de plaj elbisesi, saç baş dağınık, yüzünde döllerim. İçerden kocasının sesi gelince, "Geliyorum patlama!" deyip kapıyı çat diye kapadı. Güzin koşa koşa aşağı kaçtı, ben de kapımı kapadım. İçimden, Eyah, boku yedik! dedim.
Az sonra Güzin'den mesaj geldi, "Ne yapacağız?" diye. "Bilmiyorum, dur bakalım!" diye cevap yazdım. Yattım ama korkudan uyuyamadım. Ya karıma söylerse, rezil olacaktım. Bir bira açıp balkona çıktım. Çevrede kimse yoktu, içerinin ışığı yanıyordu sadece. Karanlık balkonda sigara ve bira içiyordum. Güzin habire mesaj yazıyordu. Derken yan balkonun kapısı açıldı, onların da içerde ışık yanıyordu ama balkon karanlıktı. Korka korka baktım. Behiye abla parmağıyla (Seni gidi yaramaz seni!) işareti yapıyordu. Ama dikkatimi çeken, bunu gülümseyerek yapmasıydı :)
[Orhan]
44 notes · View notes
mormezarlik · 5 months
Text
Allah'ım umarım damarlarımdaki bu kan Türk kanı değildir..çünkü gerçekten utanıyorum bi mezarda bile rahat bırakmıyolar biz kadınları..MEZARDA RAHAT BIRAKIN BARİ BİZİ AMINA KODUMUN DÖL İSRAFLARI!...Okuduğum olay;
Bi kız çocuğu varmış sanırım kız vefat etmiş.Neyse işte bu kızın cenaze törenini yapıp gömmüşler ama adam bi rüya görmüş eve gidip uyuduğunda "Baba üstümü ört üşüyorum" diye babası da tabi cenazenin tesirinde kaldığını zannediyor ama bi kez daha görünce bu rüyayı baba mezarlığa gitmiş ama ceset mezarda yokmuş adam apar topar ne olduğunu anlamak için bekçinin kulübesine gidince adam bekçinin kızına tecavüz ettiğini görmüş..kanım dondu resmen.Ya biz kadınları mezarda bari rahat bırakın
25 notes · View notes