Tumgik
#ordusunun
turkudostu61 · 1 year
Video
youtube
Moments of Valor: Türkiye / War Thunder
0 notes
yesilkelebek · 2 months
Text
GAZZE'Lİ Gençler, siyonist ordusunun arkasında bıraktığı bir tankın üstüne bisikletlerini koymuşlar.
- Şeref yoksunları, bu halkı yenebileceklerini düşünüyorlar. Vallahi bizi ancak öldürürsünüz ama yenmek ASLA !!!
🇵🇸 FREE PALESTINE 🇵🇸
101 notes · View notes
etaali · 1 month
Text
📢 🇳🇴 🇵🇸 Norveç'in başkenti Oslo'da Siyonist ordusunun barbarca eylemlerine karşı protesto düzenlendi.
Protestocular Gazze Şeridi'ndeki trajik sivil ölüm olaylarını anlatan bir oyun sahneledi.
49 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Filistinli kadın İsrail ordusunun attığı gaz bombalarını topluyor. Bu bombalarda çiçek yetiştiriyor.
امرأة فلسطينية تجمع قنابل الغاز المسيل للدموع التي ألقاها الجيش الإسرائيلي. هذه القنابل تنمو الزهور.
A Palestinian woman collects tear gas bombs thrown by the Israeli army. These bombs grow flowers.
🇵🇸🇹🇷🇵🇸🇹🇷🇵🇸🇹🇷☝️🇵🇸🇹🇷🇵🇸🇹🇷☝️🇵🇸🇹🇷🇵🇸🇹🇷☝️🇵🇸
76 notes · View notes
dolunay66 · 4 months
Text
Tumblr media
Orta parmak; kimi zaman sevmediğiniz bir insanı sinir etmek için kimi zamansa yakın arkadaşınıza şaka amacıyla yaptığınız bir eylem. Peki bu işaretin tarihinin 1300'lü yıllarda İngiltere - Fransa arasında gerçekleşen Yüzyıl Savaşları'na dayandığını biliyor musunuz? 1337 - 1453 yılları arasında gerçekleşen bu üstünlük savaşı, içerisinde pek çok hikaye barındırıyor. Bu hikayelerden biri de orta parmak işaretinin çıkışıyla ilgili?
Her şey orta parmağını kullanan İngiliz okçularla başladı
İngilizlerin yıllarca süren bu savaşta rakibi Fransa'ya karşı en büyük kozu her zaman okçu birlikleriydi. Henüz çocuk yaşta ailelerinden alınıp yetiştirilen bu birlikler, uzun yıllar boyunca eğitim alırlardı. Zorlu bir eğitimin ardından 20'li yaşlara geldiklerinde orduya alınan okçular, Yüzyıl Savaşları'ndaki İngiltere ordusunun yüzde 70'ini oluşturuyordu.
O dönemdeki İngiliz okçuları dosta güven düşmana korku salacak cinsten askerlerdi. Long Bow denilen 2 metrelik yaylar kullanan bu askerler normal oklara göre 1.5 kat daha ağır olan Bodkin isimli bir ok kullanıyorlardı. Bu ok ve yay kombinasyonu okçuların yıllar boyunca aldığı eğitim sonucu elde ettikleri fiziksel güçle beraber son derece güçlü olabiliyordu. 250 - 300 metreye isabetli atış yapabilen okçular, bu devasa yaylardan elde ettikleri çekiş gücüyle kalın zırhları bile delip geçebiliyorlardı.
Orta parmak işaretimize geri döndüğümüzde ise İngiliz okçularının bu oku kullanım şekli karşımıza çıkıyor. Bu denli güçlü bir yaydan ağır bir oku fırlatmak için orta parmaklarıyla yayı geren İngiliz okçular, atışlara başlamadan önce rakipleri Fransızlara orta parmaklarını gösteriyorlardı. Orta parmak işareti ilk çıktığında "Birazdan bu parmakla seni öldüreceğim" anlamına geliyor kısaca özetlemek gerekirse. 
Esir alınanların orta parmağı kesiliyordu
Yüzyıl Savaşları gibi bir dönemde elbette pek çok asker esir olarak alınıyordu. Bu askerler fidye veya asker değişim sistemleriyle geri verilebiliyordu. Esir alınan İngiliz okçuları ise öldürülmeseler bile işaret ve orta parmakları kesilerek gönderiliyordu. Bu nedenle bir daha okçuluk yapamıyorlardı. Yüzyıl Savaşları sırasında önemli bir muharebe olan Agincourt muharebesinin kazanılmasının baş kahramanı olan İngiliz okçular, her atış öncesi yaptıkları orta parmak hareketi ile "esir olmadım ve orta parmağım yerinde duruyor" anlamını da ifade etmek istiyor olabilir
28 notes · View notes
derdiderun · 5 months
Text
Tumblr media
Müslümanlar olarak bugünkü katil, hain, kalleş, terrorist yahudilerin/israilin hakkında çok düşünmeye, ateşkes için uğraşmaya beklemeye gerek yok. Hüküm Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) nezaretinde Sad bin Muaz (radıyallahu anh) bundan 1.400 sene önceki Beni Kurayza Yahudileri için verdiği hükümdür:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Onlar 1.400 sene geçmiş olsa da yine aynılar o zamanda katil, hain, kalleş, teröristlerdi şimdide aynılar ama Müslümanlar 1.400 sene önceki Müslümanlar değiliz ne yazık ki...
-Beni Kurayza Yahudileri-
Beni Kurayza kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına kadar Medine'de kaldı. Fakat bu kabile de Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Savaşın en şiddetli anında on bin kişilik bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabile de Müslümanları arkadan vurmak üzere, harekete geçti.
İslam ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Kuzey ve batıda müşrik Kureyş orduları, güneydoğuda ise Yahudiler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle, bir aya yakın geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler. Sonunda müşrikler mağlub bir şekilde, fırtınalı bir gecede, geldikleri gibi perişan bir halde Medine'yi terk ettiler.
İslam ordusu, Hendek Savaşı'ndan Medine'ye döner dönmez ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Peygamber Efendimiz (asm)'in emriyle derhal harekete geçip Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber Efendimiz (asm) onları önce İslama davet etti. Yahudiler, bu güzel teklifi kabul etmediler, Sevgili Peygamberimiz (asm)'in; "Öyle ise, Allah Teala ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inip teslim olunuz." emr-i şerifini de reddettiler...
Bir ay kuşatmadan sonra Beni Kureyza kabilesi Peygamber Efendimiz (asm)'den, haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini istediler. Resulullah Efendimiz (asm) de "Ashabımdan istediğiniz kimseyi hakem seçiniz." buyurdu. Onlar da daha önceden Medine'de meşhur kabile reislerinden olan Sad bin Muazı istediler ve "Biz Sad bin Muazın vereceği hükme razı oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz (asm), Sad bin Muaz Hazretlerinin getirilmesini emrettiler. Sad bin Muaz, Hendek Savaşında ağır yara almıştı, sedye üzerinde getirildi.
Peygamber Efendimiz (asm);
"Ey Sad! Şunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana bildir."
buyurdu. Hazret-i Sad, Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dair kesin söz aldı. Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar.
Hazret-i Sad, hükmü açıkladı:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Bu kesin hüküm karşısında, Yahudiler donup kaldılar. Çünkü kendi kitaplarında (Tevrat'ta), azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen böyleydi:
"Şehrin birine harb etmek için vardığında, onları sulha davet et. Bunu kabul edip, kapılarını açarlarsa, içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet etsinler. Şayet, harb etmeye karar verirlerse, onları muhasara et. Allah Tealanın ihsanı ile onlara galip geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganimet olarak al!.." (Tesniye/Yasanın tekrarı, 10-14)
Sad bin Muaz Hazretlerinin verdiği hükmün ilahi hükme uygun gelmesinden dolayı, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), onu tebrik edip; "Sen, onlar hakkında Allah Teala'nın yedi kat gökler üstünde, Levh-i Mahfuzdaki hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurarak takdirlerini bildirdiler.
Yahudiler, kendi kitaplarında belirtilen bu hükme itiraz edemediler. Verilen hüküm yerine getirildi. Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan, Peygamber Efendimiz (asm)'e, çocukluğundan beri düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan bu kavim de Medine'den temizlenmiş oldu.
27 notes · View notes
sillagen · 6 months
Text
Seçim hayırlısı ile gelseydi gerçekten her seferinde 300 kişilik erkek ordusunun içinden evime gideceğim diye geriliyorum. Bu parti yerlerinde bunlar ayakta ne yapıyor bu kadar kişi deli mi manyak mı oluyorum cidden ya
30 notes · View notes
fatih5234 · 6 months
Text
Tumblr media
Türk milletinin en olumsuz şartlarda bile yurt savunması ve bağımsızlık için destanlar yaratacağının onurlu bir sayfası olan Çanakkale Zaferi’nin 108. Yıl dönümünü gururla kutluyor; Türk milletine bu zaferi armağan eden Türk ordusunun üstün nitelikli şehit, gazi komutanları ile şanlı erlerini sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz; ruhları şad, durakları uçmak olsun…
45 notes · View notes
usersh · 7 months
Text
Niyə burdayam deyə sorğuladığım çox olur.
Uşaqlıqdan apardığım qazanmaq üçün verdiyim mücadilə bəzən o qədər heç kimi gəlir ki. Olmaq istədiyim ən yaxşı versiyam üçün çəkdiyim əziyyət layiq deyil deyə düşünürəm bu dünyaya.
İnsanlar yanıldır, yorur, incidir. Ətrafım çoxaldıqca yalnızlaşıram.
Biri səni böyüdür, sevgi ilə yoğurur. Sonra baxırsan ki, yox olub həmin biri, “cənnət adlı yerə gedib”, deyirlər. Və deyirlər ki, “keçəcək, yaşamaq lazımdır”.
Birinə illərini verirsən, əziyyətlərlə qazandığın uğuruna ürəyinin gülmədiyini sezirsən.
Biri səni sevir. Amma’lar olur əngəl.
Sonra sən rənglərini itirirsən, gülüşlərini, inamını.
Sonra “niyə sərhədlərin var?”, “niyə pessimistsən?” olursan.
Sonra yaşamaq istəmirsən. Onlar üçün mənalı olan bəsitlər sənə daha bəsit olur.
Onlar çox olduğu üçün sən bu çoxluqda itirsən, batırsan. Çevrilirsən. Təmiz qəlbin olur onların torpaqlı əlləri ilə ləkəli, tozlu.
Sonra olursan duyğusuz, bəsit insanlar ordusunun ruhsuz bir fərdi.
20 notes · View notes
1worldiklim · 1 year
Text
Tumblr media
BİR FOTOGRAFIN HİKAYESİ
Büyük Taarruz'da düşman yenilmişti fakat hala tam olarak kaybetmiş değildi. Yunan ordu komutanı Trikupis ordusunun başındaydı ve geriye çekilip yeni bir savunma hattı kurmanın peşindeydi. Başarması halinde düşmanı Anadolu'dan atma fırsatı kaçacaktı.
Atatürk bu nedenle Yunan ordusunun kalanını imha etmek istiyordu. Böylece düşman tamamen dağılacak ve denize dökülecekti.
29/30 Ağustos gecesi saat 2 sularında Atatürk'ün kapısı çaldı.
3* Kapıyı çalan Tevfik Bey'in elinde bazı raporlar vardı. Atatürk uyanır uyanmaz Tevfik Bey'i içeri aldı. Raporlara göz attı. Rapordaki haritayı görür görmez yataktan fırladı.
Derhal üniformasını giydi ve İsmet Paşa ile Fevzi Paşa'yı çağırdı. Karargah karışmıştı.
Rapordaki haritaya göre bir Yunan birliği farkında olmadan Türk ordusuna doğru yaklaşıyordu. Atatürk bu birliğin çevrilip imha edilmesi için bazı emirler yazdırdı. Fakat aklını kurcalayan bir durum vardı.
Emirleri yazdırdıktan sonra fikrini değiştirip bizzat cepheye gitmeye karar verdi. Kafasını kurcalayan konuyu bizzat çözecekti. Fevzi Paşa kuzeydeki birliklerin başına geçecek, İsmet Paşa da merkezde kalıp genel durumu yönetecekti.
Gece vakti yola çıkan Atatürk, sabahın ilk ışıklarıyla birinci ordu merkezine vardı. Ordu komutanına yaklaşan Yunan birliği hakkında bilgi verdi. Daha sonra esir Yunan askerlerinin getirilmesini istedi.
Başkomutan sabahın köründe cephede esir askerleri sorguluyordu.
Atatürk esirlere bazı sorular soruyor ve kafasını kurcalayan konuyla ilgili cevap arıyordu. Bir kaç esir sorgulandıktan sonra sıra bir kurmay subaya geldi. Onun verdiği bir cevap sayesinde Atatürk'ün kafasındaki taşlar yerine oturdu. Şüpheleri boşuna değildi.
Haritada tespit edilen Yunan birliğinin başında Yunan ordu komutanı Trikupis ve İkinci Kolordu Komutanı Digenis vardı. Atatürk, aklını kurcalayan sorunun cevabını almış, Yunan subay istemeyerek de olsa büyük bir sırrı ifşa etmişti.
Atatürk istediği bilgiyi alır almaz emirler vermeye başladı. Yunan ordusu çevrilecek, imha edilecek ve Trikupis ile Digenis esir alınacaktı. Böylece Yunan ordusu tamamen çökertilecek, düşman denize dökülecekti.
Yunan subay olan biteni anladığında oracıkta bayıldı.
Atatürk, bu kritik muharebeyi uzaktan takip edemezdi. Derhal savaşın yaşanacağı bölgeye doğru hareket etti. Hakim bir tepeye yerleşerek takip etmeye başladı. Yunan ordusu çembere alınıyor, imha taarruzu için şartlar oluşuyordu.
Fakat Atatürk, bulunduğu tepeden savaşı tam olarak gözlemleyemeyeceğini anladı. Ateş hattına girmeye karar verdi. Nurettin Paşa bunun riskli olacağını söyledi. Fakat Atatürk kabul etmedi. İsterse kendisinin burada kalabileceğini söyleyerek yola koyuldu.
Nurettin Paşa haksız sayılmazdı. Bir başkomutanın bu şekilde ateş hattına girmesi kolay görülecek iş değildi. Oldukça riskliydi. Öyle ki, Atatürk ateş hattında ilerlerken düşman mermileri sağa sola düşüyordu.
Atatürk o kadar ilerlemişti ki düşmanla çarpışan avcı hattının bölgesine girmişti. 11. Tümen Komutanı Derviş Bey durumu öğrenince bir askerle haber gönderdi ve geri dönmelerini istedi. Atatürk "Sen bu atı ona götür, binsin de o buraya gelsin" diye emir verdi.
Derviş Bey kısa süre sonra bölgeye geldi. Atatürk "Biz buradayken topçuların geride kalması olmaz, onları bizim önümüze geçirmek lazım" dedi.
Fakat bu durumda avcı hattı ile topçu hattı bir araya gelecekti ki bu askeri açıdan riskli bir durumdu.
Derviş Bey "Paşam, şimdi de avcı hattı ile topçu hattı bir araya geldi. Bu oldu mu?" diye sordu. Atatürk'ün yapmaya çalıştığı şeyi anladı. Emri vermesini beklemeden kendisi söyledi:
"Paşam, emrederseniz, avcı hattını da ileri sürelim".
Atatürk güldü ve "Derhal" dedi.
Avcı hattına ileri emrini verecek telefon bağlantısı yoktu. Bu nedenle Derviş Bey atına atlayıp yola koyulmak istedi. Atatürk'ün yanında bulunan yaveri Salih Bey, bunun bir komutan için tehlikeli olacağını söyledi. Derviş Bey "Baksana emri kim veriyor" diyerek yola koyuldu.
Gün boyu yapılan taarruzla düşman iyiden iyiye köşeye sıkışmıştı. Atatürk de hemen bölgede harekatı izliyordu. Öğleden sonra düşman bir tepenin önünde sıkıştı.
Yunan ordusu bulunduğu yerden neyi var neyi yoksa Türk ordusunun üzerine yağdırıyordu.
Atatürk artık yapılacak şeyin göğüs göğüse çarpışma olduğunu anlamıştı. Bunun için Türk askerinin süngü hücumuna kalkması gerekiyordu. Fakat Yunan ordusunda makineli tüfekler vardı.
Yani mehmetçik makineli tüfeklere doğru süngüyle koşmak zorundaydı.
Atatürk doğru anın gün batımı olduğunu saptadı. Gökyüzünün karardığı bir dakikada taarruz emrini verdi ve Türk süngüleri düşman dolu sırtlara saldırmaya başladı. Batan güneşin son ışıklarının yansıdığı süngüler adeta bir alev gibi Yunan mevzilerine yağmaya başladı.
Kısa süre sonra Türk ordusu Yunan birliklerinin arasına daldı. Kanlı bir çarpışmadan sonra Yunan ordusu dağıldı. Artık bir ordu kalmamıştı. Bozgun halinde kaçışan bir sürüyü andırıyorlardı.
Artık sıra Fevzi Paşa'nın süvarilerindeydi. Kaçanlar süvarilere yem oluyordu.
Atatürk sabah olduğunda Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile savaşın yaşandığı yerin yakınında bir araya gelip konuştu. Yapılacak iş belliydi. Dağılan Yunan ordusu İzmir'e kadar aralıksız takip edilecekti.
"Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" emri verildi.
Yunan ordusu tüm gücüyle kaçıyor, Türk askeri kovalıyordu. Kısa süre sonra Trikupis ve Digenis esir düştü. Yunan Başkomutan Hacıanesti, olaydan habersiz şekilde Trikupis'i başkomutan vekili tayin etmişti.
Tayin haberini Trikupis'e esir çadırında bizzat Atatürk verdi.
Atatürk'ün emri doğrultusunda düşmanı kovalayan Türk askeri, Yunan ordusuna toparlanma imkanı tanımadı. Kovalamaca 9 Eylül'e kadar sürdü. O gün, dağılan Yunan ordusu İzmir'de denize döküldü.
İşgal bitmişti. Türkler kazanmıştı.
Bu büyük zaferden iki yıl sonra, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Dumlupınar'a gitti. Savaş alanını gezdi. Bu esnada Esat Nedim Tengizman deklanşöre basıp o anı ölümsüzleştirdi.
Atatürk'ün gözlerine, süngü taarruzuna kalkıp şehit düşen askerlerin hüznü çökmüştü.
"Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum."
42 notes · View notes
yesilkelebek · 4 months
Text
Tumblr media
israil ordusunun acımasız saldırısından önce ve sonra, Rafah'daki geniş çaplı yıkımı gösteren bir uydu fotoğrafı.
🇵🇸 FİLİSTİN'İM 🇵🇸
58 notes · View notes
mirzablogg · 2 months
Text
Tumblr media
...Duanız kabul olmuyor mu?
Emirelmüminin Ali b. Ebu Talib (a.s) Kumeyl duasında, "Rabbim nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla!" buyuruyor.
Nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla:
Nimetleri zulümata, afete, belaya çeviren günahlarımı bağışla.
Bizler bir takım işler yapmaktayız ki, nimetleri bizlere zehir edip, bela indiriyor ancak biz ise belanın inmesine sebep olan günahı terk etmeden, "Rabbim beni bu beladan kurtar!" diyoruz. Biz belanın yağması için her türlü işi yapıyoruz ve daha sonra da "Rabbim, beni bu beladan kurtar!" diyoruz.
Emirelmuminin İmam Ali (a.s) buyuruyor:
"Rabbim dualarımı mapus eden günahlarımı bağışla!"
Duaları mapus eden günahların tamamı, Allah'a verilen sözü tutmama günahıdır.
Allahu Tebareke ve Teala buyuruyor ki:
"Sizler sözünüzde durun, Ben de sözümde durayım."
Meğer sizler sözlerinizde durmayınca akıllı, becerikli, zeki, eğitimli, tedbirli, geleceğini düşünen oluyorsunuz da, Allah yaptığı zaman ise zalim mi oluyor‽
Bir tanıdığınız size karşı bir hata yaptığı zaman öncelikle bir defa uyarıyorsunuz sonra 2, 3, 5, 10, 20 defa uyarıyorsunuz ancak bakıyorsunuz ki olmuyor, bu kişi düzelmiyor; en sonunda o kişi ile irtibatınızı kesip kendi haline bırakıyorsunuz. Bilahare bu kişiler başını alıp gidiyorlar ve başlarını taştan taşa, duvardan duvara vuruyorlar ve derbeder oluyorlar, bir müddet sonra kapınıza geri geliyorlar ve diyorlar ki:
"Ben geldim."
Sen de diyorsun ki:
"Hoş geldin, sefa getirdin."
Ertesi gün de gelip diyor ki:
"Benim böyle bir ihtiyacım var, ben derbeder oldum."
Acaba "Ben derbeder oldum" diyerek geldiği zaman siz ne diyorsunuz?
"Sen bana o kadar küfür/hakaret edip gittin; beni rezil ettin; oraya buraya gittin ama olsun, al bu ihtiyacın..." mı diyorsunuz?
Yoksa "Sen benim sözümü dinlemedin, dediğimi yapmadın, ben niye senin dediğini yapayım?" mı diyorsunuz?
"Sen benim dediğimi yapmadın, ben neden senin dediğini yapayım" diyorsunuz.
Neden böyle diyorsunuz?
Sahip olmuş olduğu pislikten, kötülükten ve çirkinlikten arınması için diyorsunuz.
Allahu Tebareke ve Teala duayı işitiyor ve kabul ediyor ancak kabul etmesinin kuralları vardır, kurallarına göre kabul etmektedir.
Allah'ın kuralı: Sözünüzde durun, sözümde durayım.
Her kim kendi sözünde durursa Allah da sözünde duracaktır.
Kufe ordusunun tamamı namaz ehliydi; Emirelmüminin'in yanındaydılar; İmam Hasan (a.s) ile birlikteydiler; Peygamberi görmüşlerdi. Onlarda sürçebilirdi, onlarda dünya malı peşinde koşabilirlerdi. Kufe ordusu, Emirelmuminin İmam Ali (a.s)'ın hak olduğunu biliyorlardı; Hz. Zehra (s.a)'nın mazlum olduğunu biliyorlardı.
Bugün de iffetsizler ve Dna'sızlar yığını; molekülleri bozuk olanlar yığını, nutfeleri bozuk olanlar yığını hariç hiç kimse Hz. Zehra (s.a)'ya hakaret etmemektedir.
İmam Hüseyin (a.s)'a ve diğer İmamlarımıza baktığımız zaman kendilerini tanıttıklarında sürekli olarak "Ben Zehra'nın oğluyum!" buyurduklarını görmekteyiz.
Peki bu Kufe ordusunu tarihin en melun insanları haline getiren şey ne oldu?
Kufe ordusu ne yaparak tarihin en melun insanları oldular?
-Allah'a vermiş oldukları sözü tutmayarak tarihin en melun insanları oldular.
Hiç kimse Allah'a vermiş olduğu sözleri tutmamalarına rağmen onlar gibi olmayacaklarını zannetmesinler!
DEVAMI GELECEK...
Adnan Turan Hocamızın 12.07.2024 Tarihli "Aşura Kıyamından Mehdevi Topluma" başlıklı dersi
2. Ders 6. Bölüm
19 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 8 months
Text
Kaynak @aseelalattar
"GAZZE'Yİ UNUTMAYIN UNUTTURMAYIN"
♦️İsrail Kanal 12, İsrail askeri kaynaklarından alıntı yaparak şunu söylüyor:
İsrail ordusu Gazze'de savaş tarzını değiştirdi
Operasyonlarında odaklı hedeflemeye geçti.
Bir süredir İsrailliler üçüncü aşamaya geçmenin ipuçlarını veriyor.
Ancak bu açıklamalar ve daha önce tugayların geri çekilmesi ve devredilmesi,
İsrail'in baskılara karşılık verdiği ve insanları hedef almaktan kaçındığı yanılsamasını yaratmak istiyorsunuz.
Meslekte “odaklı hedefleme”nin anlamına gelince;
Keskin nişancılar Han Yunus'un merkezi ve batısında ve Gazze'nin güneybatısındaki sivilleri hedef aldı.
Kendisi şehit oldu, çok sayıda kişi de yaralandı.
..
Aynı şey “İsrail Ordu Sözcüsü”nün açıklaması için de geçerli,
Geçtiğimiz Perşembe günü Gazze'deki Filistin Üniversitesi binasının bombalanmasıyla ilgili "koşullar" olarak adlandırdığı olayla ilgili soruşturma başlattılar.
İşgal, soruşturmalar açarak “hatalarıyla” uğraştığını göstermek istiyor.
Eğitim kurumlarını (ve eşdeğerlerini) kasıtlı olarak hedef almadığını belirtmek.
Elbette bunu çürütmek için çok fazla delile ihtiyacımız yok.
..
♦️İşgal her gün tüm konut bloklarını havaya uçuruyor,
yeryüzünden silindi,
İşgal her gün katliam yapıyor: 15 katliam = 178 şehit ve 293 yaralı.
Enkaz altında çok sayıda insan kayıp.
Ama yaptığı diğer katliamlar,
Mecazi anlamda "yaşayan" olarak adlandırılan şeyde,
Hastalık, yoksulluk ve açlığın istilasına uğrayanlar.
Tanıklıklara göre,
Aileler artık hayvan yemlerini öğüterek ekmek olarak kullanıyor.
Buğday, pirinç ve un yok.
Bu, en saf toprakların ve en doğru insanların başına gelenlerin milyarda bir tanesidir.
İyi şeylerle kutsanmış bir milletin ortasında!
..
📌Ancak onlara direnmek bu insanların haklarını yerine getirecektir.
Han Yunus'ta destansı bir dövüş,
Uzun zamandır devam ediyor,
Ancak kuzey Gazze Şeridi'nde, Jabalia, Beyt Lahia ve Gazze'de de çatışmalar geri döndü.
İşgal ordusunun daha önce buradaki görevini tamamlamak üzere oradan çekildiğini söylediği belirtildi.
Ama görünüşe göre hiçbir şey olmadı.
Direniş kuzeyden saldırmayı asla bırakmadı.
..
♦️“İsrail Ordu Sözcüsü” duyurdu,
Dün Han Yunus'ta yaklaşık 830 metre uzunluğunda ve yaklaşık 20 metre derinliğinde bir tünele ulaştılar.
Orada 20 İsrailli tutuklu kaldı.
İşgal hükümeti esirlerini bulup zorla kurtaramıyor.
Gerçekliği şüpheli olan bu ifadeler aracılığıyla,
Kendisine baskı yapan İsrailli tutukluların ailelerine anlatacak
Çocuklarını özgürleştirmek için çalıştıklarını ve bunu başarmaya çok yaklaştıklarını.
..
📌İşgal, Filistinli tutsaklara yeni bir dizi sert önlem dayatıyor.
Örneğin; Mahkumlar üst üste yığılıyor.
Çok küçük bir hücrede 10'dan fazla mahkum var.
Onlara gerekli suyu sağlamıyor.
Duşa erişim sayıları azaltıldı.
hareket etmelerini engellemek,
Onlara karşı sürekli bir açlık politikası uyguladı.
Onlara gerekli kıyafet ve battaniyeleri sağlamamayı kastetmişti.
Bu aşırı soğuğun ışığında.
İşgal mahkumları hapishanelerde tecrit ediyor.
Tutukluların aileleri, tutuklu olarak tahliye edilenler dışında oğulları, kardeşleri ve eşleri hakkında bilgi sahibi değiller.
.....
"DON'T FORGET GAZA, DON'T LET IT BE FORGOTTEN"
♦️Israeli Channel 12 says, quoting Israeli military sources,
The Israeli army changed its fighting style in Gaza
He moved to focused targeting in his operations.
For some time now, the Israelis have been hinting at moving to the third stage.
But these statements and the previous withdrawal and transfer of brigades,
You want to create the illusion that Israel is responding to pressure and avoiding targeting people.
As for the meaning of “focused targeting” in the occupation,
Its snipers targeted civilians in the center and west of Khan Yunis and southwest Gaza.
He became martyrs and many others were wounded.
..
The same applies to the statement of the “Israeli Army Spokesman”,
They opened an investigation into what he called the “circumstances” of the bombing of the Palestine University building in Gaza last Thursday.
The occupation wants to show that it is dealing with its “mistakes” by opening investigations.
Indicating that it does not deliberately target educational institutions (and their equivalents).
Of course, we do not need a wealth of evidence to disprove this.
..
♦️Every day, the occupation blows up entire residential blocks,
wiped off the face of the earth,
Every day, the occupation commits massacres: 15 massacres = 178 martyrs and 293 wounded.
Many, many people are missing under the rubble.
But other massacres he commits,
In what is figuratively called “the living”,
Those who were invaded by disease, poverty and hunger.
According to testimonies,
Families are now using animal feed as bread after grinding it.
There is no wheat, rice, or flour.
This is one in a billion of what happens to the purest land and the truest people.
In the midst of a nation blessed with good things!
..
📌Only resisting them will fulfill these people’s rights.
An epic fight in Khan Yunis,
It has been going on for a long time,
But fighting also returned in the northern Gaza Strip, in Jabalia, Beit Lahia, and Gaza.
Which the occupation army had previously said that it withdrew from it to complete its mission there.
But apparently nothing happened.
The resistance never stopped attacking from the north.
..
♦️The “Israeli Army Spokesman” announced,
Yesterday, they reached a tunnel in Khan Yunis, about 830 meters long and about 20 meters deep.
20 Israeli prisoners stayed there.
The occupation government is unable to find its prisoners and recover them by force.
Through these statements - the authenticity of which is questionable - she tries to
To tell the families of the Israeli prisoners who are putting pressure on her
That they are working to liberate their children and that they are close to achieving this.
..
📌The occupation imposes a new set of harsh measures on Palestinian prisoners.
For example; The prisoners are piled on top of each other.
In one very small cell there are more than 10 prisoners.
It does not provide them with the necessary water.
The number of times they have access to showers has been reduced.
prevent them from moving,
He practiced a constant policy of starvation on them.
She meant not providing them with the necessary clothing and blankets.
This is in light of the extreme cold.
The occupation isolates prisoners in prisons.
The families of the prisoners do not know about their sons, brothers, and spouses except through those who are released as prisoners.
..
تقول "القناة 12" الإسرائيلية نقلاً عن مصادر عسكريّة إسرائيليّة،
أنّ الجيش الإسرائيلي غيّر من أسلوبه القتالي في غزّة
وانتقل للاستهداف المُركّز في عمليّاته.
منذ مدّة والإسرائيليّون يُلمّحون للانتقال إلى المرحلة الثالثة،
ولكن هذه التصريحات وما سبقها من سحب ونقل للألوية،
تريد الإيهام بأنّ "إسرائيل" تستجيب للضغوط وتتجنّب استهداف الناس.
أما معنى "الاستهداف المُركّز" عند الاحتلال،
فهو استهداف قنّاصته لمدنيين في وسط وغرب خانيونس وجنوب غرب غزّة،
فارتقى شهداء وجُرح من جُرح.
..
📌الأمر نفسه في تصريح "المتحدث باسم الجيش الإسرائيلي"،
بأنّهم فتحوا تحقيقاً في ما أسماه "ملابسات" تفجير مبنى جامعة فلسطين في غزّة يوم الخميس الماضي.
يريد الاحتلال إظهار أنه يتعامل مع "أخطائه" بفتح تحقيقات،
في إشارة إلى أنه لا يستهدف المؤسسات التعليميّة (وما يوازيها) عن عمد.
طبعاً، لسنا بحاجة لسوق الأدلة لتكذيب ذلك.
..
♦️يوميّاً، ينسف الاحتلال مربّعات سكنيّة بأكملها،
تُمحى عن وجه الأرض،
ويوميّاً يرتكب الاحتلال المجازر: 15 مجزرة = 178 شهيداً و293 جريحاً،
والكثير الكثير من المفقودين تحت الأنقاض.
لكن مجازر أخرى يرتكبها،
فيما يُسمى مجازاً بـ "الأحياء"،
الذين غزاهم المرض والفاقة والجوع.
فبحسب شهادات،
فإنّ العائلات باتت تستخدم علف الحيوانات كخبزٍ بعد طحنه،
فلا قمح ولا أرزّ ولا دقيق.
هذا واحد بالمليار ممّا يجري مع أطهر أرض وأصدق ناس،
وسط أمة تنعم بالخيرات!
..
📌لا يوفي حقّ هذه الناس إلا مقاومتها.
قتالٌ ملحميّ في خانيونس،
وهو مستمرّ منذ أمد،
لكن القتال عاد أيضاً في شمال القطاع في جباليا وبيت لاهيا وغزّة،
التي سبق وأن قال جيش الاحتلال بأنه انسحب منها لإتمامه مَهمّته فيها،
ولكن على ما يبدو لم يتمّ شيئاً،
فالمقاومة لم تتوقّف مرّة عن الضرب من الشمال.
..
♦️أعلن "المتحدث باسم الجيش الإسرائيلي"،
أنّهم أمس وصلوا إلى نفق في خانيونس بطول حوالي 830 متراً وعمق حوالي 20 متراً،
مكث فيه 20 أسيراً إسرائيليّاً.
تعجز حكومة الاحتلال عن إيجاد أسراها واستعادتهم بالقوّة،
فتحاول من خلال هذه التصريحات -المشكوك في صحّتها-
أن تقول لأهالي الأسرى الإسرائيليين الذين يشكّلون ضغطاً عليها
بأنهم يعملون على تحرير أبنائهم وبأنّهم اقتربوا من تحقيق ذلك.
..
📌يفرض الاحتلال على الأسرى الفلسطينيين مجموعة جديدة من الإجراءات القاسية.
فمثلاً؛ يُكدّس الأسرى فوق بعضهم،
ففي الزنزانة الواحدة والصغيرة جداً يقبع أكثر من 10 أسرى.
ولا يوفّر لهم المياه اللازمة،
وقد قلّص عدد المرّات الاستحمام المتاحة لهم،
ومنع عنهم الحركة،
ومارس عليهم سياسة التجويع المستمرة،
وتقصّد عدم توفير اللازم لهم من الألبسة والأغطية،
وذلك في ظلّ البرد القارص.
يستفرد الاحتلال بالأسرى في السجون،
فلا يعرف أهالي الأسرى عن أبنائهم وإخوانهم وأزواجهم إلا من خلال من يخرج من أسرى.
27 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 10 months
Text
Tumblr media
ೃ⁀➷❤𑜞᭄۫۫۫۫𝑬𝑺𝑺𝑬𝑳𝑨̂𝑴𝑼 𝑨𝑳𝑬𝒀𝑲𝑼̈𝑴⁀➷❤𑜞᭄۫۫۫۫
🌹 𝑯𝑨𝒀𝑰𝑹𝑳𝑰 𝑺𝑨𝑩𝑨𝑯𝑳𝑨𝑹🌹
🌹#𝐀𝐋𝐋𝐀𝐇'𝐈𝐍 #Selâmı #Rahmeti #Bereketi #Affı #Hidayeti Üzerinize Olsun 𝑲𝑰𝒀𝑴𝑬𝑻𝑳𝑰̇ 𝑮𝑶̈𝑵𝑼̈𝑳 𝑫𝑶𝑺𝑻𝑳𝑨𝑹𝑰𝑴..
•’``’•,•’``’•,🌿_____💞﷽💞_____🌿
’•,',,❣📖 🌹 #ÂMİN #YA #RABBEL
 `’•,,•`’🌿 #ALEMİN🌹🤲💞🕋
🌿🌹💐🌸•*`*•.📖.•*`*•.🌹•*`*•.📖.•
🌸•*`*•.📖.•*`*•.💞•*`*•.📖.•*`*•.🌸
• 🌸ℤՍ̈𐐛 𐊢𝞔𐐛𝔸̂𐐛İ 𝚅𝞔𐐛 İ𝗞Ꮢ𝔸Ꮇ 🌸•🤲
KUR'AN ve SÜNNET
Tumblr media
Allah'ım...
Bizi namazdan ayırma,
Namazı hiç bir zaman yük olarak gösteme...
Vaktin doldu denilmeden,
Vaktini namazla doldur...
Sabah Namazı vakti geldi,
Haydi namaza haydi kurtuluşa.
Namaz mü'minin miracıdır...
Sabah Namazı huzurdur,
Huzura ulaşanlara selam olsun...
Tumblr media
Ey mazlumların ahını işiten Allah'ım! Filistin’e ve tüm İslam âlemine dua için ellerimizi Sana açtık! Dualarımızı kabul buyur Allah’ım!Filistinli kardeşlerimize yardım eyle, onlara muzafferiyet nasib eyle...Mübarek kıldığın Mescidi Aksa’yı ve mazlumları koru Ya Rabbi…Yalnız sana ibadet ederiz yalnız senden yardım isteriz.Cebbar ismini Filistin’in imdadına ver. Kardeşlerimize kafir topluluk karşısında dirayet nasib eyle. Kahhar isminle de İsrail terör devletinin altını üstüne getir. Ordularının düzenini dağıt! Sinsi oyunlarına fırsat verme! Kan içicilerin şerrinden kardeşlerimizi koru!... Kâbe’ni yıkmaya gelen Ebrehe ordularını yerle bir eden Ebabil kuşlarını, Mescid-i Aksâ’nı yıkmaya çalışan katil İsrail ordusunun üzerine de gönder Allah’ım! Ey Hayr’ül-Mâkirîn; Planı/tuzağı en üstün/hayırlı olan! Siyonist katillerin Filistinli müminler için kurdukları tuzakları boşa çıkar! Zalimlerin hazırladıkları sinsi tuzakları kendi başlarına geçir Allahım! İslam'a zafer ver ya Rabbi!... Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Ferd, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Hakem,Ya Adl, Ya Kuddüsİsm-i azamın hürmetine, güzel isimlerin hürmetine, görünmeyen ordularınla Filistin’e ve tüm âlem-i İslama yardım eyle.Dualarımızı kabul eyle, Ey bütün duaları işiten ve cevap veren Mücib!
Âmin Âmin Âmin
24 notes · View notes
paraspandaras · 3 months
Text
“… İnönü savaşı biliyordu. Savaşın getireceklerini seziyordu. Akdeniz istikametinden ve güneyden Balkanlar’a yapılacak bir çıkarmaya katılacak Türk ordusunun elbette “aslanlar gibi dövüşeceğini” biliyordu. Ama:
- Tüm bunlar niçin, bütün bunlar kimin içindi? Ve baştan başa bir harabe halinde devralınmış bir Türk ülkesinde, böyle bir savaşa katılmanın daha ilk yirmi dört saatinde bu ülkenin, yani İstanbul’un, İzmir’in, Ankara’nın şu binbir alınteriyle yaratılmaya çalışılan endüstri merkezlerinin, yolların, köprülerin uğrayacağı tahribatın bedeli ne olacaktı? Ve sonunda Türkiye hele bir istilaya da uğrarsa, onu kim kurtaracaktı? Churchill’in dediği gibi ileride kurulacak Birleşmiş Milletler mi? Yoksa Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini Almanlardan kurtaran komşumuz Sovyetler Birliği mi ? … “
Şevket Süreyya Aydemir - İkinci Adam II
Tumblr media
8 notes · View notes
nesrin-c · 1 year
Text
"... düşman ordusunun küçükbaşlarından biri
elinde bir aygıtla bağırıyordu
-söz veriyoruz, namus sözü
namus sözü, kimseye dokunulmıyacak
kimseye vurulmıyacak, hiçkimse dövülmiyecek
teslim olun namus sözü
biliyorduk hepimiz
geçersek ellerine
korkunç dövülme ve işkenceler...
ama namus sözü verdi bir baş
dokunulmıyacaktı kılımıza bile
düşmanın namuslusu
itin kudurmuşu..."
#ArkadaşZekaiÖzger
ANISINA SAYGIYLA...
Tumblr media
88 notes · View notes