Tumgik
#Cumhuriyet evladı
insanzee · 4 months
Text
"19 Mayıs Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" Özel
youtube
Bu gün'ün önemini birkaç satır methiye dizerek anmak yerine bu gün neden önemli, neden anmalıyız'ı anlatan 35 dk lık bu video'yu her yıl ısrarla paylaşıyorum.(tembeller için ilk 35 saniye bile yeterli!) Konuyu her cumhuriyet evladı bilse de, özet de olsa tekrar tekrar dinlenesi, izlenesi bir cumhuriyet hikayesi.
Keyifli seyirler🙏
Bayramımız kutlu olsun🇹🇷🇹🇷🇹🇷
29 notes · View notes
iamilke · 11 months
Text
Hürriyet bir denizdir.
Aştık biz bu dağları
Toynakları toynakları yeri döven atlarımızla
Ürküldü kayalıklar
Ufukta kırıldı esaretin zinciri
Onlar ki demir yığınları ve rengarenk bayrakları arasında
Alırken bir avuç toprağı
Uyandırdılar sıcak besiklerinden yavruları
Anadolu ki toprağı çorak,ismi mert,bileğine sert
Duyunca Mustafa Kemal'in adımlarını
Büyüdüler bir gecede
Sütten kesilmeden,gelmeden dişleri
Yakarken bir vatan evladı,Ankara'da meşaleyi
Cumhuriyet oldu bu gururlu milletin temsili
Uzakta bir kırmızı güldü
Gökte beyaz ay
Ne boynunu büktü ne gözyaşı döktü
Özgürlük ki tertemiz alnına yazılmış milletimin
Sonsuza dek sürer
Bir tek ölüm siler.
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 7 days
Text
Bursa’da 19 Eylül Gaziler Günü törenle kutlandı
https://pazaryerigundem.com/haber/187809/bursada-19-eylul-gaziler-gunu-torenle-kutlandi/
Bursa’da 19 Eylül Gaziler Günü törenle kutlandı
Tumblr media
19 Eylül Gaziler Günü Anma programı Mihraplı Şehitlik Anıtı’nda gerçekleşti.
BURSA (İGFA) – Törene Bursa Valisi Erol Ayyıldız, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Ak Parti İl Başkanı Davut Gürkan, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, İyi parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri Hasan Öztürk, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Ak Parti Bursa Milletvekili Refik Özen katıldı.
Tumblr media
19 Eylül Gaziler Günü programı Mihraplı Şehitlik Anıtına çelenk sunulmasıyla başladı.
Açılış konuşmasını, “19 Eylül Günü kahramanlarla beraber yürüyoruz. İşte devlet işte millet!” sözleriyle başlayan Maarif Gaziler Derneği Başkanı Ahmet Erdem, kanıyla vatan toprağını süsleyen bir ülkenin evladı olduğunu belirterek, “103. yılımızı kutladığımız bu günde tüm gazilerimizi şükranlarımı sunuyorum.” dedi.
Program açılış konuşmasının ardından protokol ekibi gaziler onuruna verilen kokteyl katılması ile son buldu.  
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundembuca · 6 months
Text
CHP’li Görkem Duman 68’liler ve 78’liler ile buluştu. tam Destek Aldı #AtilaSertel #Buca #bucaseçimleri #chp #GörkemDuman #haber #sondakika
Tumblr media
CHP'li Görkem Duman 68'liler ve 78'liler ile buluştu 'Eski Tüfekler'den Duman'a destek Cumhuriyet Halk Partisi Buca Belediye Başkan adayı Görkem Duman, Buca Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen 68'liler ve 78'liler buluşmasına katıldı. Duman, "Ülkemiz ve insanlarımız için verdiğiniz mücadele bugün bize örnek oluyor" dedi. "Sizlerin fikirlerini almak benim için onur" 68'liler ve 78'liler Platformu üyelerini selamlayarak konuşmasına başlayan CHP'li Duman, şunları söyledi: "Hayatınızda çok ciddi mücadeleler içinde yer aldınız. Sizlerin karşısında konuşabilmek, fikirlerinizi almak benim için çok büyük bir onur. Tam bağımsız Türkiye için yaptığınız mücadelede yaşadığınız zorlukları, acıları okuyarak veya sizlerden dinleyerek öğrendik. Duruşunuzdan, idealistliğinizden feyzaldık. Yolumuza bu şekilde ilerliyoruz." Yerel seçimlerdeki başarı ülkemiz için umut olacak CHP'li Duman, Buca'da iktidarlarını sürdüreceklerini belirtirken, şu ifadeleri kullandı: "22 yıllık AKP iktidarının yarattığı yıkımdan ancak yerel seçimlerden güçlü çıkarak kurtulabiliriz. 11 büyükşehir belediyesine yeni belediyeler katarak aydınlık Türkiye mücadelemizi güçlendirebiliriz. Dil, din, ırk fark etmeden kentimizde kurduğumuz Buca ittifakı ile Buca'da bunu zaten başarıyoruz."
Tumblr media
Buca'ya uzun yıllar hizmet edecek Kaybettiği dava arkadaşlarını anarak konuşmasına başlayan CHP İzmir eski Milletvekili Atila Sertel ise şu sözleri dile getirdi: "Partimizin Buca'daki seçim çalışmaları için görev verdiklerinde 80'li yıllarda buradaki çalışma günlerim aklıma geldi. Görkem'i il başkan yardımcılığı görevinden beri tanıyorum; kendisi mütevazılığı ve çalışkanlığı ile öne çıkıyor. Yaptığımız araştırmalarda Görkem Başkanımıza büyük oranda bir eğilim var. Başkanımız bu seçimde çok rahat bir şekilde ipi göğüsleyecek ve Buca'ya uzun yıllar hizmet edecek." Halkçı bir belediyecilik Buluşmada söz alan 78'liler Platformu Dönem Sözcüsü Nail Dağdelen de şöyle konuştu: "Mevcut iktidara sarı kart göstermenin zamanı gelmiştir. Biz emeklilere reva gördükleri muameleyi kabul etmemiz mümkün değil. Buca'mızın evladı, mimar Görkem Duman'ın çok iyi işler yapacağına,halkçı belediyecilik yapacağına inanıyor ve güveniyoruz. Kendisini destekliyor, yanında arkasında olacağımızı belirtiyoruz." Görkem Duman’ın Betontaş Lisesi’nden öğretmeni olan Caner Canlı da şu sözleri dile getirdi: "Görkem'i sadece öğrencim olduğu için değil; düzgün, ahlaklı, dinamik ve çalışkan olduğu için destekliyoruz.” Sonuna kadar yanındayım 78'liler Platformu adına söz alan sendikal mücadelesiyle tanınan Atila Pasin, “Bizi ikna etmek zordur. Belediyeciliğin insan hayatını kolaylaştırmanın yanında insanları geliştireceği yönlerinin de olması gerekir. Bunu da Görkem Başkan başaracaktır. Onun kazanması için elimizden geleni yapacağız. Sonuna kadar yanındayım, başarılar diliyorum." dedi. https://www.youtube.com/watch?v=_Rcpe8Jq9nA&t=11s Read the full article
0 notes
yemisenlioglu · 11 months
Text
Tumblr media
__☀️🇹🇷cCc T. C. cCc__
EY TÜRK
Vatan Evladı….!
Tartışmasız İlk Vazifen
TÜRKLÜGÜ Silmek İsteyenleri
TÜRK Topraklarından Silmektir…
Biz KURT Yalnızlığını Çakal Kardeşliğine Değişmeyecek Kadar
Irkımıza Sevdalıyız…
İYİ GECELER DİLERİM…
🇹🇷Laik CUMHURİYET Fazilettir….
🇹🇷Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene….
☣️☀️🇹🇷cCc @yemisenlioglu cCc
0 notes
planetdiaries · 11 months
Text
CUMHURİYET NESİLLERİ- ATALARIM
Dün sizlere, Anneannemin annesi Fatma Hanımın amcası Dilbilimci Saim Ali Dilemre'nin kitabına Kadıköy sahaflarda kavuşma hikayemden bahsetmiştim. Bugün size  daha basılamadan sırra kadem basmış bir kitabın yazarından bahsedeceğim:
Ahmet Saim Tayyar...
1883 İstanbul Beyoğlu doğumlu. 1923'te Istanbul'dan Ankara'ya göçüyor. 
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesinin açılışından itibaren emekliliğine dek kütüphanede  müdür muavinliği ve müdürlük yapıyor.
Saim Bey eşi Fatma Ferzane Hanimla birlikte yuvasını Ankara Bahçelievler'de kuruyor. 3 kız evladını burada yetiştiriyor. Sabiha, Nana ve Semra...
En küçük evladı, 1931 doğumlu Semra Hanım'ın çocukluğu meclis kütüphanesinin eski kitap ciltleri arasında geçmiş. Sık sık babasıyla meclise gelir meclis bahçesinde oynarmış. Dönemin milletvekilleri küçük Semra'yı çok severlermiş.  Anneannem Semra Hanımın,  çocukları çok sevdiği bilinen Atatürk'ün kucağına da çıkmışlığı var.
Saim Tayyar kuşaklardır Istanbul'da yaşayan bir aileye mensup. Babası Mehmet  Tayyar Belediye Reisliği yapmış. Babasının ikinci evliliğinden olan  üvey kardeşi Memduh ölümüne dek Atatürk'ün yanında yer almış. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bandırma Vapurunda yer alan onsekiz kişi arasında o da varmış. O sırada,  9. Ordu Müfettişliği Şifre Katibi Yardımcısıymış. O tarihten sonra Atatürk'ün yanından hiç ayrılmayan Memduh Bey cumhuriyetin kurulmasıyla cumhurbaşkanlığı özel kalemi altinda Atatürk'ün maiyetinde hizmet vermeye devam etmis. Kendisine bizzat Atatürk, Atasev soyadını vermiş.
Memduh Atasev, görevi gereği Ataturk'ün en mahrem alanlarına sürekli girip çıkmak durumundaymış. En olmadık zamanlarda Ata'nın kapısını çalıp mesajları bildirmek onun göreviymiş. Kapısını çalıp odasına girdiği bir seferinde Atatürk'ü eşi Latife Hanimla yatakta gördüğünden çekinerek   arka arka  yürümüş.  Atatürk şakayla çıkışmış yaverine, "Uleen demiş, sen Avrupali değil misin?  Dön önünü, yataktaysak ne var yani! " Tüm ömrünü Ata'nın yanında geçiren yaveri, anneannemin üvey amcasi Memduh Atasev, onun vefatından kısa bir süre sonra  1939'da Hakk'ın rahmetine kavuşmuş.
Anneannemin annesi Fatma Ferzane Hanim çok tatlı ince ruhlu ve açık fikirli bir kadınmış. Kökleri Yunanistan'ın Yanya şehrine uzanıyormus. Fatma Hanımın anneannesi ud çalar Grekçe şarkılar söylermiş...  Annesi, anneannem Semra Hanıma sende Avrupalı bir hava var anneanneme benziyorsun dermiş. Eşi Saim Bey lafa girer hayır benim anneme benziyor dermiş  Semra için. Semra, peki baba senin annen nereden geliyor diye sorduğunda kızım biz kökten İstanbulluyuz cevabını almış. Fatma Hanımın bir  kardeşi Muhittin Dilemre babası İsmail Hakkı  ve amcası Saim Ali gibi Tıp profesörüymüş. Uzmanlığı  Anatomi imiş. Muhittin Bey İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzun yıllar hizmet verdikten sonra 1945'de kurulan Ankara Tıp Fakültesinde Anatomi kürsüsünü kurmakla görevlendirilmiş ve 1957'de emekli olana dek kürsü başkanlığını yürütmüş. Öyle güzel bir hocaymış, dersleri öyle akıcı anlatırmış ki, tüm öğrenciler onun  derslerine katılmak için can atarmış. Bir diğer kardeşi Rıfat Dilemre ise Eczacıymış. Saim Bey 1923'de başına geçtiği  (anneannemin tabiriyle) 'Atatürk'ün kütüphanesinde' 20 yıl aralıksız hizmet verdikten sonra  1943'de 68 yaşında emekliye ayrılıyor. Cumhuriyetin kurulma sürecinin en yakın tanıklarından Ahmet Saim Tayar, Emekliliği sırasında öz yaşam hikayesini kaleme alıyor ve 1962de yayımlanması üzere kitabını meclise teslim ediyor. Yaşamımın son yıllarında kitabından evlatlarına ve yakınlarına sıklıkla bahseden Saim Bey, kitabinin basılmasını göremeden Hakk'ın rahmetine kavuşuyor. TBMM kütüphanesinden emekli Saim Bey'in öz yaşam hikayesini kaleme aldığı notlar, o öldükten sonraki yıllar içerisinde kaybolup gitmiş. Ortadan yok olmuşlar. Birkaç  sene önce büyük dedemin bu hikayesini öğrendiğimden beridir onun bu yarım kalan hikayesinin peşine düşme hayaline kapıldım. Kim bilir belki de büyük dedemin öz yaşam hikayesi,  Meclis arşivlerinin tozlu raflarında gün yüzüne çıkmayı bekliyordur! Cumhuriyet ve aile tarihimize ışık tutacak bu notları  aydınlığa kavuşturmak; atalarımın yarım kalan hayallerini tamamlamak kim bilir belki bana nasiptir. Olur mu olur. Herşey, gönülden bir niyetle başlar. Cumhuriyet Bayramınız Kutla Dolsun!
0 notes
hetesiya · 1 year
Text
Sorgulanmayan “normallikler”
Tumblr media
Oya Açan
Normal buymuş gibi benimsetilen her şey, sorgulanmayan “normallikler”, yabancılaşmanın içselleştirilmesinin de kaynağıdır. “İnkârın temel kuralı, inkâr edilenlerin de inkâra katılmasının gerekliliğidir” ve sistem böyle işler
Saçlarına yılların akı düşmüş, yüzünde hüzün dışında başka bir şey seçilemeyen kadın usul usul konuşuyor. Telaşsız bir kendine güven hali var tavırlarında. Acısını bağırarak, isyan halinde dile getirmiyor. Kendini hiç öne çıkarmadan, Ermenilerden bir Ermeni'nin yaşadıklarını, kendini ifade etme araçlarını tane tane anlatıyor: “...Ben de kültürel mirasımızı şarkılarla yaşatabilmeye çalışan biriyim.”
O, İlda Simonian. Ermeni halkının bir evladı, bir müzisyen, “Acılar ağıtlarla dile dökülür” diyor. Çocukluğuna dair sadece müzikle tanıştığı kesiti öğrenebiliyoruz. Müzikle kat ettiği yol, ezgileriyle, kültürel mirası keşfetme çabasıyla başka Ermenilere nasıl bir ilham kaynağı olduğuna tanıklık ediyoruz.
Ermeni Soykırımı’nın 108. yılındayız.
Tumblr media
1915 öncesi Anadolu'da 1 buçuk milyon Ermeni yaşıyordu. Şu anda Türkiye'de yaklaşık 60-80 bin Ermeni (hemşinli Ermenilerle birlikte) yaşıyor. Anlaşılması için şöyle de söyleyebiliriz: Ermeni nüfusu yüzde 9’dan on binde 9’a düşmüş durumda.
O binde 9'un da halen ya “güvercin tedirginliği” ya da kimliğini derinlere gömerek yaşadığını biliyoruz. Bunun son örneği de geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Rana Solakyan oldu. Bir ömür boyu ötekileştirilmiş ve dışlanmış, kimliğini gizleyerek kendini inkar etmek zorunda bırakılmış hâlâ nice Ermeni var kuşkusuz. Solakyan bunlardan sadece biriydi. Birçoğumuz onu Rana Cabbar olarak biliyorduk ölene kadar... Ne acı! Bu aynı zamanda soykırımcı inkarcıların inkar edilenlerin bilincini de yıllar içinde bulandırarak, adeta yeni bir algı inşa ederek yol aldıklarının tipik ifadesidir.
Bir halk soykırıma uğratıldıysa, aradan yüzlerce yıl geçse de bunun izleri silinmez. Zamana havale edilmez acılar ve yaşananlar. Fakat bilinçli bir çabayla bunun izini sürmek, izleri ortaya çıkarmak ve kuşaklar boyunca kopmuş/koparılmış zincirleri bir araya getirme uğraşı çok değerlidir. Soykırımın salt acılarla örülmüş yanını görüp onu her açıdan deşelemeden bırakırsak, insanı insan yapan kaynaklardan da yavaş yavaş kopmuş oluruz.
Tumblr media
Kavramların/kavramsallaştırmanın çok önemli olmadığı düşünülür genellikle, öyle değil de böyle kullanıldığında da anlaşıldığı varsayılır. Bir halkın topyekûn katledilmesini “soykırım” sözcüğüyle tanımlamakla tanımlamamak arasındaki derin ve yıllara yayılacak algı olağanlaştırılıp üzerinden atlanacak bir şey değildir. Bizi kuşatan, belirleyen, yolumuzu çizmemizi koşullayan şeylerin başında duygu ve düşüncelerimizi de şekillendiren algı ve yaklaşımlarımız gelir.
Hangi olgu ya da süreç olursa olsun üstünden atlayarak ya da yanından dolanarak, işin kolayına kaçarak “sürdürülebilir” olanı tercih ederek yaşamaya çalışmak bizi yaşatır yaşatmasına da bu ne kadar “yaşamak” olur. Normal buymuş gibi benimsetilen her şey, sorgulanmayan “normallikler”, yabancılaşmanın içselleştirilmesinin de kaynağıdır. “İnkârın temel kuralı, inkâr edilenlerin de inkâra katılmasının gerekliliğidir” ve sistem böyle işler.
Her türlü ezen-ezilen ilişkisi açısından geçerlidir bu! İşçi kendi değerlerini, haklarını ve özlemlerini sistemin çarklarının işleyişine uygun olarak tanımlar kendini hiçleştirirse patron “işveren” oluverir. Kadın, erkek egemenlikçi sistemden kaynaklanan ezme-ezilme ilişkisini benimserse inkâra onay vermiş -bilinçsiz de olsa-, onu sürdürmüş olur.
Sürgündeyken her yıl bizi görmeye gelen anneme, yanımızda olduğu kesitte okuması için belli kitaplar ayırırdık, onun okumaktan ve öğrenmekten keyif alacağı kitapları... Bunlardan biri de Dr. Hayk Açıkgöz'ün “Anadolulu Bir Ermeni Komünistin Anıları”ydı.
Tumblr media
Onlar “Cumhuriyet öğretmenleri”ydi, Cumhuriyet de zaten bu sayede “Cumhuriyet” olmuştu. Soykırımlarla, kapitalist birikim için Ermeni, Rum ve Yahudi mallarına çökerek ve yağmayla... Türkiye kapitalizmi için ihtiyaç duyulan ekonomik ve askeri zor buralardan geçerek, bu sayede inşa edilmiştir.
Hitler’in Yahudi soykırımı yaparken “Ermenilerin hesabını soran mı var” dediği söylenir. 1930'lardan sonra Yahudileri ortadan kaldırma vahşeti sırasında Hitler'e bile “ilham kaynağı” olmuş bu soykırım gerçeği, inkar ve imha politikaları genlerine işlemiş olan faşist Türk devleti eliyle hala sürdürülüyor. Tarih olarak 1915'te başlatıldığı söylense de 1910'lardan itibaren adım adım örülmüş bu imha edici ağ sadece Ermenileri yutmadı; Keldanileri, Nasturileri ve Süryanileri, Kürtleri ve Alevileri de vurdu.
Sermayenin el değiştirmesi ya da siyasal tahakküm için tarihsel gericilik birikiminin kaşınmasına, ihtiyaç duyulduğunda bu fitilin ateşlenmesine yönelik yaklaşımlar ise halen devam ediyor. Bunun zemininin yok edilmesiyse halkın demokratik bir kültürle buluşması, demokrasi mücadelesinin parçası haline getirilirken söz konusu tarihsel gerçeklikle hesaplaşacak bir cesaretin kuşanılmasıyla mümkün olacaktır.
0 notes
zekiyuncuoglu · 2 years
Photo
Tumblr media
Tanıdığım Az Sayıda Yüksek Karakter, merhaba Kaliteli Kişilik ve Asil Tevazüsü İle Timsal Karabekir Anamızın, #Kazım_KARABEKİR Dedemizin Torunu, Dostum, Kardeşim #Karabekir_Ferhan_Ayasbeyoğlu'nun Beklenmedik Bir Şekilde Beyin Kanaması Neticesinde Tanrı Beldesine, merhaba Ataları Yanı Uçmağa Kanatlandığını Büyük Bir Üzüntü İle Haberini Aldım ki, Çok Derinden Sarsıldım❗ Daha birkaç gün evvel ne güzel paylaşımları ile örnek Türk, Cumhuriyet Evladı Olarak Topluma Umut Veren Bir Kişiyken, Şimdi Anılarımız ve Yüreklerimizde Yaşamaya Devam Edecek😢 Başta #Timsal_KARABEKIR Anneme, Beraberinde Tümü İle Ailesine, Yakın Arkadaşlarına; Yönetici Ya da Üyesi Olduğu Cemiyetlerin Camiası ve Bütün Türkiye, Bütün Türk Dünyasına Sabırla Başsağlığı Diliyorum; Işıklar İçinde Erinçle Uyusun🤲 #ZEKİYÜNCÜOĞLU ☣️ #KÖKTÜRÜGMANAS 🌀 #DÜNYA_TÜRK_BİRLİĞİ_ORTAK_HEDEF_PLATFORMU_TÜRKİYE_KONSEYİ☣️ #KADİM_TÖRECİ_ÖZ_GELENEKÇİ_KÖKTUĞ_ATANMIŞLARI 🌀 https://www.instagram.com/p/CkqaJQCqhVi/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Çocuklarınızı Zehirlemeyin...
Tumblr media
Çocuklarınızı Zehirlemeyin..
Tumblr media
Yeşilyurt Belediyesi çocuk kitapları festivali düzenliyor. Bu programı, Cumhuriyetimizim kuruluşunun 99. Yılı olan 29 Ekim 2022 gününe denk getirmesi bizi ziyadesiyle memnun etmişti. Taki afişleri görene kadar..
Afiş de, alenen Atatürk düşmanı Mustafa Armağan’ın festival çerçevesinde 4 Kasım’da Malatya’ya geleceği ve bir söyleşi yapacağı ilan ediliyordu. Önce inanamadım, “ Bunu da yapmazlar herhalde “ dedim. Ama yanılmışım, yapmışlar. Şahsım adına kızgınım, öfkeliyim. Şimdi sormak lazım; başka bir adam bulamadınız da bu herifimi buldunuz. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e, manevi kızına ahlaksızca imalarda bulunan, Cumhuriyet değerlerini aşağlayan bu şahsa böyle bir değer verilmesi, Yeşilyurt Belediyesi’ne hiç mi hiç yakışmadı. 4 Kasım’da bu şahıs gelip söyleşi yapacakmış. Benden size tavsiye; sakın çocuklarınızı bu söyleşiye götürüp de zehirlemeyin. Bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Atatürk’e onca laf sayan kişiyle ne benim, ne çocuğumun ne de ailemin işi olur. Biz, ülkesini, vatanını, bayrağını,ezanını, Kuran-ını, Ata’sını, cumhuriyeti’ini, cumhuriyetin kazanımlarını, seven bir aileyiz. Böylesi adamlarla işimiz olmaz. Sayın Çınar, size bu adamı kim tavsiye etti bilmiyorum ama, benim Penceremden ilk olumsuz notunuz bu oldu. Şimdi sizi de bu adamla bir tutacaklar. Atatürk düşmanı, cumhuriyet düşmanı olarak yaftalayacaklar. Zaten siyasi partiler tepki göstermeye başladılar bile..Daha ilerisi söyleyeyim, Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir kişi, açıktan sizi eleştirdi. Aynı partiye mensup, Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir kişinin sizi eleştirmesi ne anlama geliyor farkındamısınız ? Eğer imkan varsa bu şahsın söyleşisini iptal edin. “ Malatya, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü çok seviyor. Cumhuriyete çok bağlı bir il onun için gelin bu söyleşiyi iptal edelim “ deyin. O şahıs da bunu anlayışla karşılar her halde.. Size, “ Başkanım Mustafa Armağan’ı getirelim bir söyleşi yapalım “ diyen kimse Sayın Çınar , kulağından tutup belediyenin kapısının önüne koyun. Bu kişi ya sizin düşmanınız, ya da sizi tuzağa düşürmeye çalışan birisi. Son olarak Mustafa Armağan’a ithafen şu yazıyı paylaşmak istiyorum:     ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.    Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.                                   Mustafa Kemal Atatürk     Anladınmı? Mustafa Armağan EFENDİ... Read the full article
0 notes
goceciblog · 2 years
Photo
Tumblr media
MİLLİYETÇİ ÇALIŞANLAR DERNEĞİ EDİRNE İL BAŞKANLIĞI 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMA MESAJI Kutsal vatan toprağını, 19 Mayıs 1919 günü yakılan bağımsızlık ateşi ile bütün varlığını ortaya koyarak özgürleştiren aziz milletimize en büyük hediye 28 Ekim 1923 günü "Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diye müjdesi ile zaferin büyük komutanı Gazi Mustafa Kemal tarafından verilmiştir. "Türk Milletinin karakterine en uygun yönetim şeklinin Cumhuriyet" ve "Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Milletin" olduğuna inanan Ulu Önder'in hazırladığı anayasa değişikliği teklifi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923 günü yapılan oturumunda, Türkiye Devletinin yönetim şekli Cumhuriyeti olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile bağımsızlığımızı ve millet iradesinin üstünlüğünü tescil ederken aynı zamanda kazandığımız hak ve özgürlükler ile gelişen dünyaya daha hızlı ayak uydurabilen fikri hür, vicdanı hür bireyler yetiştirme imkanına kavuşmuş bulunuyoruz. Cumhuriyetimizin kazanımları ile bugün modern dünyada saygınlığını kazanmış güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti vardır. Bizler de özgür bireyler olarak, bağımsız bir ülkenin vatandaşı olmanın huzurunu ve güvenini yaşamaktayız. Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına sonuna kadar sahip çıkmak hepimizin öncelikli görevi ve sorumluluğudur. Bu asil millet, Cumhuriyeti ilan eden atalarının taşıdığı asil ruhla geleceğine daha güvenle bakmaya devam edecektir. "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." Bu aziz vatanı ve cumhuriyetimizi bizlere armağan eden şehitlerimize ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal etmiş bütün gazilerimize Allah'tan rahmet dilerim. Cumhuriyetimizin ilan edildiği günden bugüne kadar bu yolda emeği geçen herkesi saygı ve minnetle yad ediyoruz. Milliyetçi Çalışanlar Derneği Edirne İl Başkanlığı Yönetim Kurulu, üyeleri ve şahsım adına; bir evladı olmaktan her zaman onur ve şeref duyduğumuz asil milletimizin en büyük bayramı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlarız. Cengiz Gültekin Milliyetçi Çalışanlar Derneği Edirne İl Başkanı (Milliyetçi Çalışanlar Derneği Edirne İl Başkanlığı) https://www.instagram.com/p/CkQR6zVqMNh_EtMSdVcckJzC2Q42iKrSSAZauY0/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
mermaid-ko · 7 years
Text
Madem var ki bu kadar nefret ona, Madem tahammül dahi edilemiyor kalplerde varlığına, Madem diyorsunuz ki “oh be kurtulduk”, Ben de diyorum ki kudurun.
Bitmeyecek bu savaş heyhat! Dinmeyecek bu inanç. Ölmeyecek hiçbir zaman kalbimizdeki mavi gözlü dev. Ki senin değil, başın gelse gücü yetmez, İçimizdeki Cumhuriyet’i söndüremez.
Cumhuriyet evladıyım ben. Cumhuriyet torunuyum. Cumhuriyet’le yaşadım Cumhuriyet’imle ölürüm.
Ölürüm de öldürmem devrimimi. Ölsem de doğururum yeni Mustafa Kemalleri.
25 notes · View notes
mustafasalihbozok · 3 years
Text
90’lı yılların başı.
Tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. Tatile giderken, Afyon’da mola verir.
Oturduğu çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir. Üstleri başları perişan, alayı
gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş... Hayrola diye sorar? Şehit cenazesi taşıyan
köylülerdir.
*
Üç yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de
köylülere... Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, beri yanda
evladını vatan için toprağa vermiş baba... Utanır. Bi şey yapmalıyım diye düşünür,
bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim... “Şehit Ağacı” projesi hazırlar.
*
Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer
yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında.
*
Projesini hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003’te bulur. Resim Heykel
Müzesi’nin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir. İstanbul’a gelir. Künyeleri almak
için Tahtakale’ye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi gösterir... Ermeni bi
usta.
*
Mısır çarşısının hemen arka sokaklarından birinde bulur küçücük dükkânı, girer,
meramını anlatır. Ermeni usta dinler. Ve, o güne kadar heykeltıraşın hiç
düşünmediği detaya dikkatini çeker, “Asla paslanmaması lazım” der,
“Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı”.
*
Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği paslanmaz künyeler, tanesi 1 lira 25
kuruş... “Ticari iş değil bu, parayı dert etme” der Ermeni usta, “vatan işi” der.
*
Beşte bir fiyatına, kâr filan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. Üç bin
künye... Haftaya gönderirim der. Tam gününde gönderir.
*
Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz
heykeltıraş... Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır. Taa ki, amacına
ulaşacağı 2009’a kadar.
*
Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru adıyla park yapmaktadır.
Başvurur. Belediye başkanı derhal kabul eder, başımızın üstünde yerin var der.
Kurumuş bir sedir ağacı, heykele gövde olur. Ancak, sorun vardır. Akıp giden yıllar
içinde şehit sayısı altı bini aşmıştır, eldeki künye sayısı sadece üç bindir.
*
Parkın açılışına yetiştirme kaygısıyla, İstanbul’a gelmez, aksilik bu ya, Ermeni
ustanın adını-telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri
tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. “Paslanmaz
istiyorum” der. “Abi merak etme, künyenin kralı bu” garantisi verirler. Zaman
dar... Ermeni ustanın 25 kuruştan verdiği künyeleri, 1’er liradan alır.
*
Tek tek şehitleri yazar, takar sedir ağacının dallarına... Cumhuriyet Bayramı’nda
açılışı yapılır. Maymun iştahlı medyamız ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak
seyreder, sonra unutulur gider.
*
Ve, kış gelir. Sadece tebrik yağmaz tabii şehit ağacına, yağmur da yağar. Üç bin
yaprağı ışıl ışıl parlarken... Gerisi paslanır!
*
Ermeni ustanın “Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı”
sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek
zorunda kalır, Türk tüccardan aldığı garantili(!) künyeleri.
*
İnsan ol önce, insan.
*
Soy sop değildir önemli olan.
Milleti kimin soy’duğudur!
Yılmaz ÖZDİL🖌️♥️♥️♥️
Tumblr media
4 notes · View notes
pazaryerigundem · 22 days
Text
Beylikdüzü'nde '11. Barış ve Sevgi Buluşmaları'na muhteşem final
https://pazaryerigundem.com/haber/187215/beylikduzunde-11-baris-ve-sevgi-bulusmalarina-muhtesem-final/
Beylikdüzü'nde '11. Barış ve Sevgi Buluşmaları'na muhteşem final
Tumblr media
İstanbul’da Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen 11. Barış ve Sevgi Buluşmaları muhteşem bir finalle sona erdi.
İSTANBUL (İGFA)  –Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Barış ve Sevgi Buluşmaları’nın 11.’si muhteşem bir finalle sona erdi. Beylikdüzü Cumhuriyet Etkinlik Alanı’nda yapılan Çardak Altı Sohbetleri’ne, kapanış gününde eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ile Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık konuk oldu. Moderatörlüğünü Pelin Batu’nun yaptığı söyleşide, “Kaostan Barış İnşa Etmek Zor Mu?” konusu tartışıldı.
Duayen gazeteci ve siyasetçi Altan Öymen’in II. Dünya Savaşı’ndan bugüne savaşı ve barışı anlattığı ve yakın tarihimizi özetlediği girişle açılan sohbet, Başkan Mehmet Murat Çalık’ın Atatürk’ün konuşmalarından alıntılar aktardığı bölümlerle devam etti. Türkiye’nin dış politikası, demokrasiye dönüş, kadınların katılımı ve Beylikdüzü’ndeki sosyal belediyecilik uygulamaları da söyleşinin konuları arasındaydı.
Tumblr media
Altan Öymen her şeye rağmen iyimserliğini ifade ederken şunları söyledi: “Cumhuriyet hükümetlerinin prensibi yurtta barış, cihanda barış. Ve bunu uygulamışız.Tabii çok acı şeyler oldu. O idamlar büyük hataydı. Ama mesela, 12 Mart’ta meclis lağvedilmemişti. 12 Eylül üç sene sürdü sadece ve ardından Özal geldi. Bir de Yunanistan’a bakın; orada darbe 10 sene sürdü, adamlar gideceğiz de demediler. Yani demek istediğim, Türkiye’ye yakın ülkelerden bazıları bizden sonra demokrasiyle tanıştılar, bazıları ise hala tanışmış değiller. Fransa’da 1., 2., Napolyon’dan bu yana kaçıncı cumhuriyet? Yani öyle kolay işler değil. Ama buradaki kadınların sayısına bakıyorum, yarı yarıya! Bu iyimserlik verici bir şey.Kadınların toplumdaki yeri benim çocukluğumda bile bu noktada değildi. Her şeye rağmen Türkiye’de demokrasi gelişiyor.”
ÇALIK: SORUNLAR BİR MASADA ÇÖZÜLÜR
Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da Öymen’le hemfikir olduğunu belirterek şunları ekledi: “Ben de iyimserim. Gençlerin burada olması çok güzel. Biz yüz yıldır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iktidarında yaşıyoruz. Hiç kimse kendisini, resmini oradan kaldırdı diye ismini de silebileceğini sanmasın. Millet uyanmaya başladı. Kalıcı bir barışı inşa edeceğiz. Bakınkaostan çıkacak bu memleket. Tabii ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir evladı olmaktan onur duyuyorum. Ama mesele vatansa, mesele bayraksa gerisi teferruat. Partiler de teferruat. Sorunlar vatanı, milleti sevenlerin bir masaya oturup cumhuriyet hükümeti kurmalarıyla çözülür”
GENÇLER ÖDÜLLENDİRİLDİ
Söyleşinin ardından standları dolaşarak sahaflarla sohbet eden Başkan Mehmet Murat Çalık, ardından spor turnuvalarında dereceye girenlere ödüllerinin verildiği törene katıldı. 20.30’da DJ performansıyla devam eden gecede, saatler 21.30’u gösterdiğinde ise Türk pop müziğininsevilen ismi Ceylan Ertem sahne aldı. BöyleceTürkiye’nin dört bir yanından ve İstanbul’un muhtelif semtlerinden gelen 25 sahafı Beylikdüzü’nde buluşturan Barış ve Sevgi Buluşmaları, Ceylan Ertem konseri ve kitap mezatıyla sona erdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
golgelerdekaybolma · 4 years
Text
Okuyunca gözlerim doldu.. ♥️🇹🇷
FİNCANLAR
Çocukluk arkadaşıydık. Üniversitede yollarımız ayrılmıştı. Çünkü ben tıp fakültesini istemiş, O ise mühendislik tercih etmişti.
Yıllar geçti okullarımız bitti. Sonra staj yapmak için Finlandiya'ya gitti. Ardından master vs devam etti, kaldı orada.
Bir de aynı üniversitede cici bir Finli kızla tanıştı ve evlendiler.
Adı Milja'ydı.
Anlamı nazik, dost gibiymiş.
Gerçekten de öyleydi ve bizler çok sevmiş, benimsemiştik Milja'yı.
Finlandiyalı'lar da büyük aile, çok çocuk sahibi olmayı severlermiş. Peşpeşe sapsarı, çok şeker üç çocukları oldu.
Bizimki kahveyi çok severdi. Geldiğinde toptan kahve alır götürürdü.
Demesine göre çocuklar büyüdükçe onlar da kahve sever olmuşlar.
Aile tam bir fincan değil ama birer yudum tattırırlar; " büyüyünce birer tam fincan içebileceksiniz" diyerek ümit verirlermiş.
"Artık Finlandiyali, hem de hanım köylü oldun" diye takılırdık bazen bizimkine.
"Unutursun sen Türkiyeyi, adetlerimizi" dediğimizde ise; "Yok yok" derdi. "Eşim Finlandiyalı olmasına rağmen benimle tanışmadan önce Atatürk'ü, hayatını ve yeni cumhuriyeti kurma aşamalarını biliyordu" diye anlatmıştı.
Şaşırmıştım çok. " İyi ama o kadar uzakta ve fazla da diyaloğumuz olmayan bir memlekette nasıl olur da Türkiye'yi, Atatürk'ü bilebiliyorlar ki" diye sormuştum.
Dünyadaki örnek alınan en iyi eğitim modeli Finlandiya sistemiymiş. Ve okullarda kahraman bir asker, halkını esaretten kurtaran cesur bir adam ve şahane bir başöğretmen olarak bir Türk anlatılırmış.
İşte o kişi Atatürk'müş...
Yine bir sonbaharda çocukların küçük bir ara tatili olduğunu fırsat bilerek ailece Çanakkale'ye gelmişlerdi.
Ekim ayı idi! Buluştuk, tarihi yerleri iki aile bir olup gezdik. Hatta bir yerde Atatürk resmi işlenmiş kahve fincanı takımı aldı Finlandiyalı anne.
Öğleden sonra Kordon'da yemeklerimizi yedikten sonra biz büyükler kahvelerimizi sipariş ettik.
Çocuklara da meyve suyu vs sipariş edecekken büyük olan oğlan;
--"Anne bu gün kahve içecektik unutmadın değil mi?" diye sordu. Anne Milja, başını salladı ve onayladı. Sonra da anneleri, garsona dönerek, aksanlı hoş bir Türkçe ile;
--"Acaba Atatürk resimli kahve fincanınız var mı?" diye sordu. Garson şaşırmış halde biraz da çaresiz ne cevap vereceğini bilemedi.
Hatta bana kalırsa soruyu bile anlayamamıştı.
Yardım ister gibi bize baktı. Anne Milja, öyle fincan varlığından dahi haberi olmadığını anlamıştı garsonun.
Yan sandalyeye koyduğu poşeti açtı ve sarılı paketi aldı masaya koydu.
Tane tane açtı.
8 adet fincan vardı şimdi masada. Ve hepsi de Atatürk resimli, çok hoş.
Nazik bir ses tonu ile;
--"Acaba kahverimizi bu özel fincanlarda icmemiz konusunda bize yardımcı olabilir misiniz" diye gülümseyerek uzattı garsona fincanları.
Daha cümlesi bile bitmeden, garson fincanları yüklenmeye başlamıştı bile.
Masadaki hepimiz anne Milja'ya ve çocuklara bakıyorduk. Onlar ise aralarında gülümseyerek sessizce beklediler.
Baba, "bunlar kesin bir şey çeviriyorlar" dedi. Anne ve çocuklar esrarlı gúlümsemeyi devam ettirdiler. Ama konuşmadılar.
Az sonra kahveler geldi. Hepsi bol köpüklü ve harika zarif Atatürk fincanlarda. Sonra bir hareketlenme oldu. Sandalyeler telaşla gıcırtı çıkararak masadan geriye çekildiler.
Anne başta olmak üzere tüm çocukları ayağa kalktılar. Atatürk'lü fincanlardaki kahveleri ellerine alıp, adeta kadeh kaldırıp "şerefe" der gibi havaya kaldırdılar ve hepsi bir ağızdan, tatlı bir aksanla tek ses;
--"EFİENDİLAR! YARİN CUMHÜRİYETİ KURACAĞİZ !"
O an farkettim ki tarih 28 Ekimdi. Ve hepimiz bir Finlandiya vatandaşı anne ile sapsarı, tatlı üç evladı sayesinde hayatımızda en anlamlı 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI kutlanmalarından birine şahit olmuştuk.
***
Saim Acar
29 Ekim 2019.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yattığın yer nûr, mekânın cennet olsun inşallah yüce Türk ATATÜRK, sonsuz sevgilerimle ❤❤❤❤❤❤❤
15 notes · View notes
kpss2023 · 4 years
Text
✔️Cumhuriyet Dönemi Kültür Medeniyet:
❗️Devlet Yönetimi:
👉 Yönetim şekli ve Vatandaşlık ifadesi ilk defa 1924 Anayasasında yer almıştır.
❗️❗️Mimari:
🚩 Mimar Kemalettin
👉 20 liranın arkasında resmi olan kişidir.
👉 Gazi Üniversitesi rektörlüğünü yapmıştır.
👉 Modern Türk mimarlığının öncüsü olarak kabul edilir.
🚩 Emin Onat ve Orhan Arda;
👉 Anıtkabir‘in mimarlarıdır.
❗️❗️🙏Müzik:
👉 Darülelhan = Konservatuar
👉 Darülbedayi = Tiyatro
👉 Musiki Muallim Mektebi açıldı.
📌Musiki Muallim Mektebi’nin açılmasında verdiği raporlar etkili olan bilim insanı ; Paul Hindemint’ tir.
✔️ Türk Beşleri:
🚩 Cemal Reşit Bey
👉 10. Yıl marşının bestecisidir.
👉 Klasik Batı müziğinin ilk temsilcisi
👉 Lüküs hayat bestecisi
🚩 Adnan Saygun
👉 İlk opera açan sanatçıdır.
❗️❗️❗️Heykel:
👉 İlk Atatürk heykeli İstanbul’da açılmıştır. Gülhane parkındaki Atatürk anıtıdır.
📌İlk heykeli yapan Heinrich Krippel‘dir.(Ulus Zafer Anıtı, Samsun Atatürk Anıtı)
📌 Ulus Zafer Anıtı ve Samsun Atatürk Anıtını yapan Avusturyalı sanatçı: Heinrich Krippel
📌 Taksim Cumhuriyet Anıtı‘nı Pietro Canonica yapmıştır.
❗️❗️❗️❗️Sosyal Hayat;
👉 İlk nüfus sayımı 1927’de yapılmıştır.
📌 Toplam nüfus : 13 milyon...
👉 Göçmenlere vize muafiyeti getirildi.
👉 Doğumu engelleyecek araç ve ilaçlar yasaklandı.
👉 Çok çocuklu ailelere hazineden tarla yardımı yapıldı.
👉 Altı çocuğu olanlara vergi muafiyeti getirildi.
❗️❗️❗️❗️❗️Kadınlarda İlkler:
👉 Belediye Başkanı: Sadiye Hanım
👉 Muhtar : Gül Esin - Aydın
👉 Köylü Mebus Kadın : Satı Kadın- Kazan
👉 Mühendis: Sabiha Rıfat
👉 İnşaat Mühendisi: Sabiha Güreyman
👉 Kadın Doğum Uzmanı : Pakize İzzet Tarzı
👉 Milli Sporcu : Leyla Asım Turgut
👉 Rallici : Azize Hanım
👉 Savaş Fotoğrafçısı : Semiha Es
👉 Dünya Güzeli: Keriman Halis Ece
❗️❗️❗️❗️❗️Eğitim:
👉 Türk Tarih Kurumu‘nun ilk başkanı: Tevfik Bıyıklıoğlu‘dur.
👉 Türk Dil Kurumu‘nun ilk başkanı Samih Rıfat Yalnızgil‘dir.
📌 Öğrenci Andı‘nı Dr. Reşit Galip yazmıştır.
❗️❗️❗️❗️❗️Resim:
👉 İbrahim Çallı : Zeybekler Tablosunu yapan ve Cumhuriyet döneminin yetiştirmiş olduğu en büyük sanatçıdır.
❗️❗️❗️❗️❗️❗️Edebiyat:
🚩Halide Edip Adıvar : Milli Mücadele üzerine yazılan ilk roman Ataşten Gömlek‘tir.
👉 Orduda geçirdiği yıllarını anlattığı eseri Türk’ün Ateşle İmtihanı‘dır.
🚩 Kazım Karabekir: Şarkılı İbret
Müzikal olan oyunu şehit çocuklarına oynatmıştır.
🚩Atatürk’ün Yazdığı Eserler
👉Geometri
👉 Vatandaş İçin Medeni Bilgiler eseri; Ders kitabıdır.
📌 Tevfik Bıyıklıoğlu ve Afet İnan bu kitap için Mustafa Kemal’e yardımcı oldular.
👉 Cumalı Ordugahı
👉 Zabit ve Kumandan İle Hasbihal
👉 Nutuk
📌 CHP’nin 1927 de düzenlenen ikinci kongresinde okundu.
📌 “19 Mayıs’ta Samsun’a çıktım” diye başlar.
📌 Gençliğe Hitabe ile sona erer.
📌 Geliri Türk Hava Kurumu‘na bırakılmıştır.
📌 1919 – 1927 yılları arasını anlatır.
📌Arap harfleriyle basılmıştır.
📌Nutukta en çok ismi geçen Yahya Kaptan‘dır.
✔️ Atatürk’ün üdşünce yapısını geliştiren hayatını etkileyen dört şehir
👉 Selanik, Manastır, İstanbul ve Sofya‘dır.
👉 Mustafa Kemal’in ilk görev yeri ŞAM 5. Ordu’dur.
👉 Atatürk’ün en son ölen manevi evladı Ülkü Adatepe‘dir.
🚩 Atatürk’ün manevi evlatları;
Rukiye- Zeynep - Zehra - Abdurrahim Tunçak
-Sabiha Gökçen - Afet İnan - Ülkü Adatepe
- Sığırtmaç Mustafa
👉Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı Unesco tarafından Atatürk yılı ilan edilmiştir.
3 notes · View notes
belkidebirharfimben · 5 years
Text
Hz. Muaviye'ye 'radyallahu anh' denilmez mi? (2)
Allah azze ve celle doğrunun yardımcısıdır. Ben de Onun dostlarını savunurken Ondan yardım dilerim. Bir önceki yazının finalinde dilegetirdiğim bir hakikatin tekrar altını çizerek bu yazıya başlamak istiyorum: Sahabe bütünlüğünü parçalamak, onlardan birisini/birkaçını sahabelikten 'aforoz' etmek veyahut onlardan birisinin/birkaçının duruşunu (diğerlerini gözden düşürecek şekilde) öncelemek, tarih boyunca 'fırka-i dâllenin/sapkın fırkaların' takındığı bir tavır olmuştur. Şianın Ehl-i Beyt radyallahu anhum ecmain ekseninde yaptığı da budur. Daha ahir bir dönemde FETÖ'nün Ebu Zerr radyallahu anh üzerinden yaptığı da budur. Evet. O dönemin şahitleri olanlar anlatırlar ki: Gülenciler nurculardan kopuşlarını Ebu Zerr Hazretlerinin sahabenin geneline göre aykırı bir görüşe sahip olup uzlete çekilmesiyle açıklamışlardır. Sonra bu genelden kopuşun, aykırı duruş sahibi oluşun, kendini daha özel görüşün işi nereye getirdiği ise malumdur. Allah tekrarını bir daha bu millete yaşatmasın. Âmin. Yani özetle demek istediğim o ki: Bu 'dışarıya atmalar' da 'aşırı parlatmalar' da aslında maksadlı şeyler. Denge dini olan İslam'ın ahengini bozan şeyler. İşte bu yüzden ümmetin istikametli ana omurgasını teşkil eden Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat sahabeyi birbirine tercih etmemeyi bir şiar olarak edinmişler. Büyük resimde görünen hakikatin daha küçük resimler üzerinde yapılan manipülasyonlarla bozulmasını böylece engellemişler. Bunun yanında şunu inkar etmiyoruz: Elbette sahabiler içerisinde derece farkları var. Fakat onların içinde hain yok. Düşman yok. Münafık yok. Ajan yok. Hepsi, Bediüzzaman'ın da altını çizdiği üzere, 'adalet sahibi' kişiler. Bununla beraber şunun da uyarısını yapmak isterim ki: Böyle sahabeden birini/birkaçını diğerlerini gözden düşürmeye eşdeğer bir şekilde vurgulayan bir ekole rastladığınızda onlardan hemen uzaklaşmalısınız. Zira muhtemelen sizdeki manevî muvazeneyi bozmaya çalışıyorlardır. Şia bunu en fazla Ehl-i Beyt vurgusu üzerinden yapar. Her müslümanda Kur'an'ın emriyle bulunması gereken Ehl-i Beyt'e karşı muhabbeti kendi kanallarına doğru akıtmaya çalışırlar. Safevîliğin ilk kurulduğu dönemde Sünni bir tarikat olduğu fakat ilerleyen zamanda tarikatlerde hep varolagelmiş Ehl-i Beyt muhabbeti suistimal edilerek şiiliğe saptırıldığı bilinen bir gerçektir. Şia bunu bugün de yapıyor. İran'ın devlet desteğiyle/imkanlarıyla finanse edilen organizasyonlar dünyanın her yerinde Ehl-i Sünnet müslümanları şialığa döndürmeye gayret ediyorlar. İşte ben bu yüzden Muaviye radyallahu ahn ismi üzerinden yaşadığımız gerilimi önemsiyorum. Ve korkuyorum. Zira bu gerilimde oluşan saflar bizim üzerimizde de bir operasyon yürütüldüğünü ve epeyce de başarılığı olduğunu gösteriyor. Yoksa nurcular, Ehl-i Sünnet müntesibi müslümanlar olarak, Muaviye radyallahu anh hakkındaki bu düşmanlığı kendi kaynaklarından ders almıyorlar. Yok ki ders alsınlar. Bu fikirler içlerine dışarılardan sokuluyor. Görememek körlüktür. Şimdi, bu fazla kaçırdığım girizgâhın ardından, bir önceki yazıya gelen bazı yorumları/soruları cevapmaya çalışayım. Belki bir-iki yazı daha bu soruları cevaplamaya gayret edeceğim. Keşke âlim olsaydım. O zaman daha yerinde cevaplar verebilirdim. Lakin ahirzamanda mü'minlerin bildiklerini saklamaları da hadisçe men edilmiş. Ben de bildiğim kadarını yazarım. Allah azze ve celle dilimizi doğrusuna döndürsün. Ağzımızdan hakikatlerini döktürsün. Âmin. 1) Halil Bey, yazımın altına şu metni bırakarak, muhtemelen bir itirazda bulundular: "Amma Hazret-i İmam-ı Ali'nin Vak'a-i Sıffin'de Hazret-i Muaviye'nin taraftarlarıyla muharebesi ise hilâfet ve saltanatın muharebesidir. Yani, Hazret-i İmam-ı Ali, ahkâm-ı dini ve hakaik-i İslâmiyeyi ve âhireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu. Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hataya düştüler." Burada hemen şu noktayı belirginleştirmek istiyorum: Çok nadir ifrat düşünüşler dışında Ehl-i Sünnet'in umumu ihtilaflarda 'İmam Ali radyallahu anhın haklı olduğunu' belirtmişlerdir. Bu konuda hiçkimsenin bir çekingesi yoktur. Benim yazımda itiraz ettiğim şey: Bu hatanın Muaviye radyallahu anhı 'sahabeliğin gerektirdiği hürmet ve sevgiden mahrum edemeyeceği'dir. Muaviye radyallahu anh Aleyhissalatuvesselamın vahiy katiplerindendir. Dualarına mazhar olmuştur. İdareciliği bizzat Ömer radyallahu anh gibi 'adam seçmekte çok hassas' kişiler tarafından dahi takdir edilmiştir. Zaten onu Şam'a vali olarak atayan da odur. Hilafeti boyunca orada vali olarak kalmıştır. Alınmamıştır. Osman radyallahu anh da bu durumu devam ettirmiştir. Zaten kendisi hakkında 'Arabın on dehasından birisi' olduğu yönünde bir şöhret de yayılmıştır. O böyle birisidir. Şunun da altını çizelim: Ebu Zerr radyallahu anhı, Müslim'de geçen bir rivayette "Ey Ebu Zer, kendim için istediğimi, senin için de isterim. Fakat, sen zayıfsın, iki kişinin bile başına geçme! Vazifesini hakkıyla yürüten kimseler hariç, âmirlik, kıyamet gününde pişmanlıktır!" diyerek idarecilikten men eden Aleyhissalatuvesselam, aksine, Muaviye radyallahu anha 'birgün müslümanların idaresi ona geçerse merhametli olmasını' tavsiye etmiştir. Yani onu men etmemiştir. Bu işe layık olduğunu düşünmüştür. Zaten âlimlerimiz de bu durum hakkında derler ki: "Muaviye radyallahu anh bu gibi hadis-i şerifleri kendisinin yöneticiliğine işaret/onay olarak da yorumluyordu. Bu yorum, Allahu'l-a'lem, hata değildi. Yalnız şu noktada hata etti: Ali radyallahu anh sağken bu iş ona düşmezdi. Onun liyakat sırası daha gerilerdeydi. O bu sıraya riayet etseydi hakka isabet edecekti." Nitekim Mektubat'ta İmam-ı Rabbani rahmetullahi aleyhin görüşü de bu yöndedir. Muaviye radyallahu anhın hilafete liyakati vardır. Fakat ondan büyükler sağken değil. Benim anladığım: Halil Bey gibi kişiler saltanat-hilafet meselesini düşünürken bir parça yaşadıkları konjonktürden etkileniyorlar. Hatta cumhuriyet Türkiye'sinin saltanata biçtiği 'hain-satıcı-sömürücü' yaftasını o döneme de taşıyorlar. Hayır. Bu tuzağa düşmeyelim. Ne yakın tarihte Osmanlı saltanatı ne de uzak dönemde Muaviye radyallahu anhın yönetimi büsbütün 'zaleme' dönemler değildi. Biz biliyoruz ki: Osmanlı padişahları genel anlamda âdil padişahlardı. Zaten devlet-i âliyenin 600 senelik ömrünün başka bir açıklaması da olamaz. Hatta içlerinde Fatih Sultan Mehmed Han gibi hadisle müjdelenenler dahi bulunmaktaydı. Şimdi, neden toptancılığın tuzağına düşerek, "Kim ki saltanat sürmüştür o haindir!" veya "Kim ki saltanat sürmüştür o zalimdir!" veyahut "Kim ki saltanata talip olmuştur o sömürücüdür!" gibi şeyler söyleyelim? Süleyman aleyhisselam da Davud aleyhisselamın sultan oğlu sultan evladı değil miydi? Bundan, böyle haksız genellemelerden, Allah'a sığınırız. Tarih bize aksi birçok örneği göstermiştir. Evet. Emeviye saltanatından gelmekle Ömer bin Abdülaziz rahmetullahi aleyh gözden düşer mi? Hâşâ. Kişileri başa gelişlerindeki sistemle değil idareciliklerindeki tasarrufla yargılamak gerekir. Hitler seçimle başa gelmiştir de insanlığa çok büyük faydalar mı dokundurmuştur? Saltanat bir sistemdir. Cumhuriyet de bir sistemdir. Demokrasi de bir sistemdir. Meşrutiyet de bir sistemdir. Bunların herbiri bir yönetim sistemidir. Kur'an'da ve sünnette "İslam devleti şu şekilde yönetilecek!" diye belirgin bir emir yoktur. Emredilen şeyler vardır: Adalet, meşveret, merhamet vs. Dört halifenin başa geçişleri dahi farklı farklı şekillerde olmuştur. Muaviye radyallahu anh da kendi bilgisince o dönem için bir içtihadda bulunmuştur. Ha, hatalıdır, o ayrı. Fakat bunu 'güç tutkusundan' falan yapmış gibi anlamak, hâşâ, sahabeyi anlamamaya işaret eder. Bunu böyle söyleyen "Ashabım yıldızlar gibidir!" buyuran Aleyhissalatuvesselamın sırrını da anlamamıştır. Neyse. Yazı çok uzadı. Bir dahaki yazıda da soruları cevapmaya devam edelim. Halil Bey'in sorusuna da 'ruhsat'ı hatırlatarak veda edelim: "Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hataya düştüler."
1 note · View note