Tumgik
#Hadi 25 Haziran
aykutiltertr · 1 month
Video
youtube
Ben Sana Aşık Oldum - Murat Göğebakan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend - Minör ...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ❤ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/HB7WwZjrH8w ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Ben Sana Aşık Oldum - Murat Göğebakan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend - Minör 4/4 Rock Beste Murat Göğebakan) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           : BEN SANA AŞIK OLDUM SÖZ GÜFTE       : MURAT GÖĞEBAKAN BESTE - MÜZİK : MURAT GÖĞEBAKAN USÜL                  : 4/4 ROCK MAKAM - DİZİ   : NİHAVEND - MİNÖR ARANJÖR          : AHMET KOÇ Provided to YouTube by Believe SAS Ben Sana Aşık Oldum · Murat Göğebakan Ben Sana Aşık Oldum ℗ A1 Müzik Yapım Released on: 2014-06-03 Arranger: Ahmet Koc Author: Murat Göğebakan Composer: Murat Gogebakan Music Publisher: D.R Provided to YouTube by Netd Müzik Video Dijital Platform A.Ş. Ben Sana Aşık Oldum · Burak Sevinç · Burak Sevinç · Murat Göğebakan · Murat Göğebakan Murat Göğebakan Kalbim Yaralı ℗ CNS PRODUCTİON Released on: 2023-11-20                             ŞARKI SÖZ ve AKORU Bm                                            Em Gönlümde bir kara sevda yine Em                                                    Bm Ömrümde ilk defa sonuncu değil G                                              F# Ben seni böyle sevip ararken F# Ömründen ömrüne F#                       Bm Bir sitem mi var yoksa bilmediğim  bir şey mi   Bm                                     Em Ben sana aşık oldum birtanem Em                   Bm Ben seni böyle sevdim gül tanem G                                        F# Hadi dön tut ellerimi bırakma beni böyle F#                           Bm Sen bir ömür boyunca Murat Göğebakan Genel bilgiler Unvanı Ağabey Sevgi Adamı Doğum 9 Ekim 1968 Adana, Türkiye Ölüm 31 Temmuz 2014 (45 yaşında) İstanbul, Türkiye Başladığı yer Türk Tarzlar Rock, Anadolu Rock Meslekler Şarkıcı Etkin yıllar 1996-2014 Müzik şirketi Prestij Müzik (1997) Sindoma Müzik (1998-2001) Özbir Müzik (2002-2004) Mediaworx Productions (2005-2009) Çınar Müzik (2010-2014) Önemli çalgılar Gitar Murat Göğebakan (9 Ekim 1968, Adana - 31 Temmuz 2014, İstanbul), Türk şarkıcı. Ölümü Murat Göğebakan'ın Buruk Mezarlığı'ndaki kabri, Adana Uzun süre kanser (lösemi) tedavisi gören Göğebakan, 24 Temmuz 2014 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede 31 Temmuz 2014 tarihinde öldü. Göğebakan'ın cenazesi Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Adana'nın Sarıçam ilçesindeki Buruk Mezarlığı'na defnedildi. Mezarı mezarlıkta musalla taşının 100 metre doğu yönünde bulunan şehitlerin yanındadır. Diskografi 1997: Ben Sana Aşık Oldum 1998: Sen Rahatına Bak 1999: Tek Suçum Seni Sevmekmiş 2000: Merhaba 2000: Sindomax 2002: Ay yüzlüm 2004: Yaralı 2004: Aynı Mahallenin Çocukları 2005: Sana Olan Aşkım Şahit 2005: Geçmişten Geleceğe Yunus Emre 2007: Sevgiliye 2007: Bahar 2010: Aşıklar Yolu 2012: Aşkın Gözyaşları Kaynakça ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2023. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2014. ^ "Biyografi". 5 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2014. ^ "Murat Göğebakan'ın eski eşi Sema Bekmez kimdir, ne zaman öldü?". NTV. 16 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2024. ^ "Hasta Adamın Eşine Nasıl Göz Koydun?". Habertürk Gazetesi. 25 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Kasım 2020. ^ "Murat Göğebakan Yoğun Bakıma Alındı". Milliyet. 25 Temmuz 2014. 30 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2014. ^ "Murat Göğebakan hayatını kaybetti". NTVMSNBC.com. 31 Temmuz 2014. 2 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2014. Dış bağlantılar Murat Göğebakan Resmi Websitesi Discogs'ta Murat Göğebakan diskografisi Otorite kontrolü Bunu Vikiveri'de düzenleyin Kategori: 1968 doğumlularAdana doğumlu şarkıcılarTürk rock şarkıcılarıHacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarında öğrenim görenlerTürk erkek şarkıcı-şarkı yazarları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcılarıÖzbir Müzik sanatçılarıPrestij Müzik sanatçılarıEsen Müzik sanatçılarıSindoma Müzik sanatçılarıKral TV Video Müzik Ödülü sahipleri2014 yılında ölenlerİstanbul ilinde kanserden ölenlerLösemiden ölenlerBuruk Mezarlığı'na defnedilenlerAnadolu rock müzisyenleri
0 notes
Text
Tarih 25 Haziran 2023 Pazar
Saat 03.09
Evet bugün anksiyete yok bugün sadece içimi dökmek istiyorum.
Ailemdeki kişiler hakkındaki düşüncelerimi buraya yazacağım hepsinin nasıl insanlar olduğunu onlar hakkında ne düşündüğümü her şeyi yazacağım bir gün bu yazdıklarımı görürlerse eğer söylüyorum bunlar gerçekler :)
~BABAM~
Babam her zaman her koşulda herkese karşı annemi savunan bir adamdır asla beni haklı görmez ama beni sadece anneme karşı değil hiç kimseye karşı haklı görmez onun için hep ben suçluyumdur hep benim kusurum vardır her konuda annemi savunması aşırı sinir bozucudur. Her konuda kendi duymak istediğini duyar başkasının dediğini umursamaz taki o kişi babamla aynı düşüncede olana kadar işte o zaman haklı der :) Anksiyetem olduğunu anlatmıştım bilirsiniz babam anksiyetem olduğu için ne zaman başıma bir sağlık sorunu falan gelse her zaman kafanda kuruyorsun bir şeyin yok evde duruyorsun ondan oluyor bunlar falan der kolay kolay bir şeyim olduğunu veya hasta olduğumu falan kabul etmez. Kardeşimi çok sever ve ona asla kıyamaz ona hiç vurmamıştır mesela ama bana öyle değil :,) Bana her zaman okumazsın dedi senden bir şey olmaz dedi galiba haklı çıktı benden hiç bir şey olmaz bomboş gereksiz bir insanım.. Ve babama çok sinirliyim çok kırgınım.
~ANNEM~
Annem bencildir bana karşı yine dediğim gibi bir sağlık sorunum olsun asla ilgilenmez panik atak geçirdiğim dönemlerde gece fenalaştığım da falan asla gelip bana yardım etmedi aksine bana vurdu ve beni dövdü.. Annem için her zaman annesi, babası ve kardeşleri önemlidir onlar için bizi silip atar yani ama haberi yok ki onlar annemi hiç önemsemiyorlar anneannem doğum gününü bile kutlamadı :) Bir annenin kızıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü onu hayata hazırlayacak olan o dur bence ama benim annem öyle değil ne zaman yanlarında otursak tamam hadi gidin der hep kovar bizi neden? Kocasıyla vakit geçirmek için. Bir keresinde işte eve geldiğim de sırf ayakkabılarımı 5 dk sonra kaldırmak istediğim için beni tekme tokat dövdü.. her zaman hıncını benden çıkarır çünkü ve bundan artık çok sıkıldım… Her ne olursa olsun annemi sevemiyorum sinirliyim, kırgınım ona ve bu geçmeyecek.
~KARDEŞİM~
Kardeşim her zaman arkadaşlarını benden daha ön planda tutmuştur onun için herkes çok önemlidir ben dışında bana sadece işi düşünce gelir her zaman kızar bağırır azarlar sesini yükseltir ve ben böyle hareketler yapınca sinirlenirim ve ona bağırırım veya vururum ve ona vurunca herkes benim üstüme gelir.. Kardeşimde annem gibi bencildir sadece kendini düşünür hep ben der her zaman en mükemmel kişinin kendisi olduğunu sanar ama asla öyle değil tabiki o mükemmel falan değil sadece egoist :) Herkes onu çok sever o insanlara köpek muamelesi yapmasına rağmen insanlar onu çok sever onun her şeyi yapabileceğine en başarılı insanın o olacağına inanırlar benim içinse hiç bir şey olamaz derler insanların kafasında çok zıttız o her zaman mükemmel ama dimi :) Her neyse yine de ona çok kırgınım çok dargınım sonradam tanıdığı insanları benden daha çok sevmesi zoruma gidiyor sadece bu kadar..
Diyeceğim o ki ben her zaman başarısız bir insan gibi hissettim bilmem belki de cidden öyleyimdir belkide değilimdir ama açıkçası artık iyi veya başarılı bir insan olduğumu bırakın insan olduğumu bile düşünmüyorum:) Galiba gitmem gerekiyor~
0 notes
ozgur-ce · 3 years
Text
Muhterem Tumblr köyü ahalisi! Doğum günlerimize göre bir ağacımız ve bu ağaçlarla karakterlerimiz arasında mühim bir ilişki olduğunu öğreneli çok olmadı😀 (yakinen tanıdıklarımla sanki uyuşuyor gibi..😂) Efendim, benim ağacım köknar ağacı imiş😉 “Bize kütük mü dedin aşkolsun demezsiniz diye umuyorum.. Olursa da olsun ya ❤️ siz hangi ağaçsınız hadi bakalım ???? 😉😀🤓 Açıklamaları da var ama uzun olunca ana sayfada çok yer kaplıyor isteyene yoruma ağacını yazana cevap olarak yazıcam 😊👇👇
23 Aralık - 1 Ocak - Elma ağacı
1 Ocak - 11 Ocak - Köknar ağacı
12 Ocak - 24 Ocak - Karaağaç
25 Ocak - 3 Şubat - Selvi ağacı
4 Şubat - 8 Şubat - Kavak ağacı
9 Şubat - 18 Şubat - Sedir ağacı
19 Şubat - 28 Şubat - Çam ağacı
1 Mart - 10 Mart - Söğüt ağacı
11 Mart - 20 Mart - Ihlamur ağacı
21 Mart - Meşe ağacı
22 Mart - 31 Mart - Fındık ağacı
1 Nisan - 10 Nisan - Üvez ağacı
11 Nisan - 20 Nisan - Çınar ağacı
21 Nisan - 30 Nisan - Ceviz ağacı
1 Mayıs - 14 Mayıs - Kavak ağacı
15 Mayıs - 24 Mayıs - Kestane ağacı
25 Mayıs - 3 Haziran - Dişbudak ağacı
4 Haziran - 13 Haziran - Gürgen ağacı
14 Haziran - 23 Haziran - İncir ağacı
24 Haziran - Huş ağacı
25 Haziran - 4 Temmuz - Elma ağacı
5 Temmuz - 14 Temmuz - Köknar ağacı
15 Temmuz - 25 Temmuz - Karaağaç
26 Temmuz - 4 Ağustos - Selvi ağacı
5 Ağustos - 13 Ağustos - Kavak ağacı
14 Ağustos - 23 Ağustos - Sedir ağacı
24 Ağustos - 2 Eylül - Çam ağacı
3 Eylül - 12 Eylül - Söğüt ağacı
13 Eylül - 22 Eylül - Ihlamur ağacı
23 Eylül - Zeytin ağacı
24 Eylül - 3 Ekim - Fındık ağacı
4 Ekim - 13 Ekim arası - Üvez ağacı
14 Ekim - 23 Ekim - Çınar ağacı
24 Ekim - 11 Kasım - Ceviz ağacı
12 Kasım - 21 Kasım - Kestane ağacı
22 Kasım - 1 Aralık - Dişbudak ağacı
2 Aralık - 11 Aralık - Gürgen ağacı
12 Aralık - 22 Aralık - İncir ağacı
22 Aralık - Kayın ağacı
Tumblr media Tumblr media
281 notes · View notes
mustafahakanisik · 3 years
Text
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ 2020-2021 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI YARIYIL SONU (FİNAL) SINAV PROGRAMI
24 MAYIS 2021 PAZARTESİ (1. GÜN) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II İlk yardım ve Acil Sağlık Hizm. Moda Tasarımına Giriş Türk Dili II 25 MAYIS 2021 SALI (2. GÜN) Araştırma Yöntem ve Teknikleri II Aydınlanma Felsefesi Banka Muhasebesi Çağdaş Felsefe Akımları Çevre Politikaları Depolama ve Envanter Yönetimi Dosyalama ve Arşivleme Epidemiyoloji Eskiçağ Mezopotamya-Mısır Tarihi Etiketleme ve İşaretleme Finansal Hizmet Pazarlaması Gelişme Sosyolojisi Gümrük İşlem ve Uygulamaları Güvenlik Yönetimi Hava Yolu Yönetimi Havacılık Emniyeti ve Güvenliği İnternet Programcılığı II İslam Tarihi II Kameramanlık Kaynaştırma Eğitimi Makina ve Teçhizat Modern Mantık Ofis Uygulamaları Organizasyon Güvenliği Osmanlı Türkçesi II Özel Eğitimde Araç Gereç Geliştirme Özel Gereksinimli Çocuklar ve Eğitimi Sağlık Kurumları ve Sosyal Güv. Mev. Sigorta Muhasebesi Sözlü İletişim ve Hitabet Spor Pazarlaması Spor Tesisleri İşletmeciliği Tapu ve Kadastro Bilgisi Turizm ekonomisi Yolcu ve Yer Hizmetleri Zaman ve Toplantı Yönetimi 26 MAYIS 2021 ÇARŞAMBA (3. GÜN) Alternatif Turizm Anayasa Hukuku Çocuk Gelişimi II Çocuk ve Drama Gıda ve Personel Hijyeni Kimyasal Maddeler ve Tehl. Renk Bilgisi Tıbbi Terminoloji Yeni Medya ve Gazetecilik Uyg. Yiyecek İçecek Hizmetleri Yön. 27 MAYIS 2021 PERŞEMBE (4. GÜN) Sosyal Hizmette Bilişim Tekn. Temel Bilgi Teknolojileri II Yabancı Dil II Blok Uygulama II Blok Uygulama 28 MAYIS 2021 CUMA (5. GÜN) Adli Sosyal Hizmet Afetlerde Halk Sağlığı Hizmetleri Afetlerde İnsan Kaynakları Yön. Aile Sosyolojisi Biyoistatistik Çocuk Edebiyatı ve Medya Çocuk Gelişimi Uygulamaları Çoklu Ortam Uygulamaları Dış Ticaret Belgeleri Dış Ticaret İşlemleri Yönetimi Eğitim Sosyolojisi Gayrimenkul Değerleme İlkeleri Gayrimenkul Mevzuatı Gıda Güvenliğinin Temel Prensip. Göstergebilim Gündelik Yaşam Sosyolojisi Kişilerarası İletişim Kurtarma Araçları Eğitimi Mali Hukuk Bilgisi Medeni Hukuk II Medya Planlaması Meteoroloji Muhasebe Denetimi Okul Sosyal Hizmeti Özel Güvenlik Hukuku Psikiyatrik Sosyal Hizmet Siyasi Tarih Suni Tohumlama ve Veteriner Doğum Bilgisi Temel Harekât Hizmetleri ve Ramp Temel Sağlık Bilgisi Türk Siyasi Hayatı Türk Sosyologları Uluslararası Halkla İlişkiler Yanma ve Yangın 31 MAYIS 2021 PAZARTESİ (6. GÜN) Adalet Meslek Etiği Din Eğ. ve Din Hizmetler. Rehb. Hadis Halkla İlişkilerde Uygulama Teknikleri İş Güvenliği Mevzuatı Kriz Yönetimi Lojistik Yönetimi Maliyet Muhasebesi II Masaüstü Yayıncılık Meslek Hastalıkları Pazarlama İlkeleri Proje Yönetimi Reklam Kampanyaları ve Reklamcılık Uygulamaları Risk Değerlendirmesi Sosyal Antropoloji Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri Sosyal Hizmet Etiği Türkiye’nin Toplumsal ve Ekonomik Yapısı Türkiye’nin Toplumsal Yapısı Vergi Hukuku Veri Tabanı Yönetim Sistemleri Yaşayan Dünya Dinleri 01 HAZİRAN 2021 SALI (7. GÜN) Afetlerde Haberleşme Arapça II Bebeklik Döneminde Gelişim Bireylerle Sosyal Hizmet Cezaevi Yön. ve İnfaz Hukuku Bilgisi Din Sosyolojisi Ekip Çalışması ve Liderlik Hayvan Davranışları ve Refahı İletişim Kuramları İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre II İnşaat Muhasebesi Kalem Mev. ve Tebligat Hukuku Bilg. Kamu Maliyesi Mikro İktisat Oyun Çocukluğu Döneminde Gelişim Örgütsel İletişim Para ve Bankacılık Pazarlama İletişimi Protokol ve Sosyal Davranış Kuralları Sağlık Ekonomisine Giriş Sosyolojiye Giriş Spor ve Turizm Stratejik Yönetim Şirketler Muhasebesi Tefsir Tarihi ve Usulü Temel Kredi İşlemleri Temel Sigortacılık ve Risk Toplumla Sosyal Hizmet Tüketici Davranışları Uluslararası İktisat Yazışma Teknikleri Yerel Yönetimler Yönetim Bilişim Sistemleri 02 HAZİRAN 2021 ÇARŞAMBA (8. GÜN) Afet ve Acil Durum Mevzuatı Arapça IV Bilgisayar Donanımı Ceza Muhakemesi Hukuku Çağdaş Sosyoloji Kuramları Dağıtım Kanalları Planlaması E-Ticaret Felsefe Görsel İletişim Tasarımı Hareketli Görüntü Tarihi İcra ve İflas Hukuku İletişim Tarihi ve Sosyolojisi İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet İstatistik Analiz Kelama Giriş Kurumsal İletişim Yönetimi Müşteri İlişkileri Yönetimi Sağlık Hukuku Sağlık Kurumları Yönetimi II Sosyal Hizmet Tarihi Sosyal Hizmet Yönetimi Sosyal Politika Sosyoloji Tarihi Sponsorluk Tedarik Zinciri Yönetimi Türk İslam Edebiyatı Veteriner Dış Hastalıkları Bilgisi Veteriner Farmakol. ve Toksikol. Veteriner İç Hastalıkları Bilgisi Web Editörü 03 HAZİRAN 2021 PERŞEMBE (9. GÜN) Aile Eğitimi Ceza Hukuku Çağdaş Psikoloji Akımları Çağdaş Sanat Akımları ve Moda Çağrı Merkezi Yönetimi II Çağrı M. İçin Temel Satış Tekn. Çalışma Ortamında Risk Etm. Dış Ticaret Teşvikleri Dış Ticarette Yazışma Tekn. Dijital Kültür ve Sosyal Medya Estetik ve Sanat Felsefesi Fotoğraf ve Video Proje Gel. Giysi Konstrüksiyonu Görme Biçimleri Görsel Programlama II Grafik Tasarım Tarihi Haber Toplama ve Yazma Tekn. İçerik Yönetim Sistemi İlk Müslüman Türk Devletleri İş Hijyeni Lojistik Maliyet Analizi Maden ve Yapı İşlerinde İSG Nesne Tabanlı Programlama II Öğrenme ve Öğretme Teknik. I Özel Eğitim II Radyo- Televizyonda Program Yapım ve Yönetim Reklamda Yaratıcılık Rekreasyon ve Animasyon Seyahat Acentacılığı ve Tur Operatörlüğü Sigortacılık Uygulamaları Tarih Metodolojisi Temel Tasarım II Ticaret Hukuku Turizm Coğrafyası Turizm Mevzuatı Uluslararası Bankacılık Yeni Medyaya Giriş Yönetici Asistanlığı 04 HAZİRAN 2021 CUMA (10. GÜN) Afetlerde Risk ve Kriz Yönetimi Büro Yönetimi Dış Ticaret İşlemleri Muhasebesi Doğal Afetler ve Afet Yönetimi Dönem Sonu Muhasebe İşlemleri Emlak Komisyonculuğu Teknikleri Finansal Yönetim Fizyopatoloji Gelişim Psikolojisi Genel Antrenman Bilgisi Girişimcilik ve Küçük İşletmeler Güvenlik ve Acil Durum Pros. Haberleşme ve Seyrüsefer Sist. Hadis Tarihi ve Usulü Halkla İlişkilerde Strateji ve Planl. Hasta ve Çalışan Güvenliği Havacılık Kuralları İletişim Hukuku İslam Hukukuna Giriş İslam Kurumları ve Medeniyeti Kriminoloji Kültürlerarası İletişim Mantık Marka Yönetimi Matematik II Olay Yönetim Sistemi Patlayıcı-Parlayıcı Madd. ve Önl. Pazarlama Yönetimi Rapor Yazma İlke ve Teknikleri Reklam Fotoğrafçılığı Sağlık Ekibi Sağlık Kurumlarında Fin. Yön. Sağlık Sosyolojisi Sanat Sosyolojisi Sermaye ve Para Piyasaları Sivil Toplum Örgütleri Siyasi Düşünceler Tarihi Sosyal Güvenlik Sistemi Spor Ekonomisi Spor Organizasyonları Yönetimi Türk vergi Sistemi Türk Yönetim Tarihi Uçuş Teorisi ve Temel Uçak Bilgisi Veteriner Biyokimya Veteriner Mikrobiyoloji ve İmmünoloji Veteriner Parazitoloji
2 notes · View notes
denizlerkadar · 5 years
Text
25 Haziran 2019
☆Bazı aptallar kendilerini çok kötü bir durumda olduğunu zannedip kendilerini bu dünyadan kurtarmak için intar ediyorlar,hadi diyelim çok kötü bir durumdasın ve intar edicektin. Sırf bu dünyanın acısından kurtulmak için,öbür dünyanı yakıyosun yapma çünkü deymez.☆
16 notes · View notes
yeniyeniseyler · 4 years
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (25 Haziran 2020)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (25 Haziran 2020)
Cem Avnayim, Tarık Uğur Özenbaş, Aslı Melisa Uzun ve Hilal Şefkatli’nin dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 12:30, 17:30, 20:30 ve 21:00’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 12:30’da “Mini Hadi”de 1.000 TL.
Saat 17:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 20:30’da “Matematik Hadisi”nde 5.000 TL.
Saat 21:00’de “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
  Jok…
View On WordPress
0 notes
bumakheeyoo · 6 years
Text
Kayseri, Tomarza Gezisi
Geziye Katılanlar: Recep Can Altınbağ, Türker Türkyılmaz, Eren Kenan, Deniz Tekin, Aykut Albayrak
3 Eylül 2018: Malzemeleri çantalamış, kampı toparlamış, otobüsün gelmesini bekliyorduk. Yaklaşık üç haftalık Pınargözü mağarası araştırma gezisi sona eriyordu. Ancak Türker, Deniz, Aykut, Eren ve benim için eve dönme vakti daha gelmemişti. Geziden arta kalan yemekleri ve gezide kullanılan malzemelerden ayırdıklarımız ile yaklaşık bir hafta sürecek Tomarza gezisine çıkıyorduk. İstanbul’a dönecek olanlarla beraber saat 12:00’de otobüse bindik. Yaklaşık iki saat sonra Şarkikaraağaç’ta onlara veda ettik. Uzun bekleyişimiz başlamış oldu. Çünkü Kayseri otobüsü gece 1:45’te gelecekti. Sırt çantalarımızı yazaneye bıraktık ve sarı mağara çantalarıyla yemek yiyecek bir yer aramaya keşfe çıktık. Yerel halkın şaşkın bakışları arasında çırpınan beş kişi olarak bunu gün boyunca üç kere daha yapacaktık. Çünkü zaman pek geçmek bilmiyordu. Yol üzerindeki köpek kakalarının yerlerini bile ezberleyecektik. Uzun bir araştırma gezisinden çıkıp şehre inince yemek konusunda biraz abartıp sürekli bir şeyler yerken bulduk kendimizi. Ancak karşılaştığımız bazı diyaloglar bize zor anlar yaşatmıyor değildi.
-Etli ekmek alabilir miyim?
-Kaşarlı mı kıymalı mı olsun?
Hava kararınca ortaya çıkan ŞMC (Şarki Motor Club) üyeleri ortalığa biraz korku saçıyordu ama havanın kararmasıyla beraber otobüs de bize yaklaşıyordu. Akşam otogarda gezinin ilk taş, kağıt, makas turnuvasını yaptık ve daha sonradan da hep yaşayacağımız gibi ben kaybettim. Sonuç olarak diğer 4’ü otobüste yan yana koltuklarda otururken ben tek oturacaktım. Ama otobüse bindiğimizde yerlerimiz kısmen doluydu. Eren ile Türker dışındaki herkes ayrı oturdu. Metro sağolsun bu büyük oyunu (taş, kağıt, makas) bozmuştu. Sonunda zaman geçti ve otobüse binebildik. Boyun ağrıtan kesikli bir uyku ardından sabah 9.30’da Kayseriye vardık.
Tumblr media Tumblr media
4 Eylül 2018: Burada bizi, ihbarı veren ve bu bölgede dağcılık yapan Hasan abi karşıladı. Bizim için bir minibüs ayarlamıştı ve yaylanın yakınlarına kadar gidecektik. Önce Tomarza’da durup kaymakamlığa dilekçe verdik, daha sonra alışveriş yapıp yemek yedik. Yaylaya çıkmadan önce yakınlarda bulunan bir su çıkan mağaraya gittik. Yerel halkın İnpınarı olarak isimlendirdiği ve 2010 yılında araştırılan mağara, mevsimsel olarak aktifmiş. Ancak gittiğimizde kuruydu. 50 metreye yakın uzunluğu olan mağara yüzeye yakın. Girişinde ve iç kısımlarında çok yoğun sinek popülasyonu mevcut.
Daha sonra Bey Dağı kamp alanına gelip katırları beklemeye başladık. Katırların gelmesiyle çantaları yükleyip yola koyulduk. Saat 17.00 civarlarında mağaranın bulunduğu bölgeye geldik. Bölgeden su çektikleri için su bulamadık. Muhtar ve Hasan abinin yardımlarıyla su çekilen hortumdan su aldık. Bölgede seyrek, bodur ağaçlar var. Biraz eğimli ve çimlerle kaplı. Kuru bir akarsu yatağının kenarında mağaranın girişi bulunmakta. Bölge halkı mağarayı Sakçalık olarak isimlendirmiş. Yakın bir yere çadırları kurduk ve malzemeleri hazırlamaya başladık. Daha önce 50 metre civarında inilmiş ama ip bittiği için devam edilememiş. Bu yüzden halihazırda çakılmış boltlar vardı. Aykut ile beraber hazırlanıp mağaraya hat kurmaya girdik. Ancak önceki döşemede ipin sürtmesi nedeniyle doğal bir bağlantı bularak bir stres aldım. İlk balkona kadar indim ancak diğer boltu bulamadım ve aldığım doğal bağlantı da pek içime sinmedi. Daha sonra Türker de inip baktı, boltu buldu ve hattı kurdu ama ipin yönü çok fazla değişiyordu. Yol yorgunluğu, akşam olması ve aç olmamız nedeniyle yarın düzeltmeye karar verdik. İp hattını daha düzgün bir hale getirmek için biraz konuştuk. Saat 20.00 olmuştu, kaşarlı kara buğday üstüne ton balığı yiyerek günü sonlandırdık. Şak diye yattık.
Tumblr media Tumblr media
5 Eylül 2018: Saat 7’de sürü çanlarıyla uyandım. Biraz zaman geçince de çoban köpeklerinin bitmeyen havlamalarına dayanamayıp hepimiz uyandık. Çoban yanımıza gelip muhabbet etti. “Kurbanlık koyun ister misiniz?” diye sordu. Biz “Yok abi mağaraya geldik.” dedik. Kahvaltı olarak lavaş kaşar yedik. Bazıları ise kaşarlı lavaşı çikolataya banıyordu. Bazıları da yarısı kaşarlı yarısı çikolatalı yiyordu. Kahvaltıdan sonra taş düşme riskine karşı Türker tek başına döşemeye devam etmeye gitti. Bu sırada Deniz yaklaşma hattı için mağaranın girişine elle bir bolt çaktı. Denizden sonra Eren de mağaranın ilk inişine bir stres yapmak için karşı duvara elle bir bolt çaktı. Bu sayede ilk inişte ip hiçbir şekilde sürtmeyecek duruma gelmişti. Türker de aşağıda deviyeyi azaltmış ve inişleri döşemekteydi. Eren mağaradan çıkmıştı ki Türker’e bir adet taş düşürdü. Türker taşın gelişini seslerden anladı ancak Eren “Taaaş” diye bağırmadı. Türker ayağı yere basmaya 5 metre kala ipi bittiği için dışarı çıktı. Mağaranın bitebileceğini söyledi ama emin değildi. Öğle yemeği yedikten sonra Deniz ile birlikte yanımıza ip alarak mağaraya girdik. İlk önce ben girdim ve taş düşme riskine karşı Deniz ilk inişte benim ona seslenmemi bekledi. İpi ekleyip inişi yaptım ve mağara geniş bir salona açıldı ancak çöküntülerin arasında geçiş yoktu ve mağara 84 metre derinlikte bitmişti. Geçen haziran mağaraya düşen tandem çantasını ve Türker’in düşürdüğü guduyu burada buldum. Mağara bitmiyor gibi Deniz’e seslendim ve heyecanla o da inmeye başladı. Deniz indiğinde bittiğini kabullendi ve dışarı çıktık. Aykut ve Eren de biz çıktıktan sonra mağaraya ölçüp toplamak için girdi. Mağara tek bir inişten oluşuyordu ve Eren ile Aykut’un ip üzerinde nasıl yer değiştirdiklerini pek anlayamadık. Çıktıklarında saat akşam dokuza geliyordu ve yemek yiyerek yarın ne yapacağımızı düşündük. Mağaranın bu kadar kısa süreceğini beklemiyorduk.
Tumblr media Tumblr media
“70’lerde Aydınlı bir gelin sevmediği birine verildiği için mağaraya atlamış.”
Yarın İstanbul’a mı dönsek derken, muhtarın söylediği diğer mağaralara bakmaya karar verdik. Yarın az malzeme taşıyalım diye ton balığı ve kaşara biraz abandık. Bu sırada karşı yamaçlarda çobanlar ses ve ışıklarını kullanarak kendi aralarında ilginç bir haberleşme yapıyordu.
6 Eylül 2018: Sabah eşek ve koyun arkadaşların kampımızı basmasıyla uyandık. Çok çirkin me sesleri vardı. Tam çantaları toparlarken geldikleri için yemekler biraz dagınıktı ve eşek bunu fırsat bilip çikolata kabının kapağını alarak yemeye çalıştı. “Lütfen gider misin?”, “Hadi git artık!” gibi uyarılara rağmen eşek pek söz dinlemiyordu. Lavaş paketine doğru yönelirken “Bu kadarı da olmaz.” diyerek lavaşları korumaya aldık. Tepkimizi biraz daha koyup yine bir şey yapamadık. Biraz zaman sonra koyunlar gidince eşek de gitti. Saat 9.00’da muhtar ile araba yolunda buluşacaktık ancak biraz planın gerisindeydik. Kişi başı ikişer çanta ile beraber yürümeye başladık. Dik yokuşta yuvarlana yuvarlana inmeyi başardık. Muhtar da biraz geç gelince aynı zamanda buluşmuş olduk. Muhtarın arabasına eşyaları yükleyince bize yer kalmadı ve Muhtarın kardeşi ile beraber arabanın arkasından yürüdük. Yolda böğürtlen yedik biraz. Biz yürümeye devam ederken Çakır Abi bizi arabayla almaya geldi ve Çokça yaylasına kadar onunla gittik. Yayladaki köpeklerden bizden pek hoşnut değildi ve sürekli havlıyorlardı. Çoban Mehmet Abi bize mağaraların yerlerini gösterdi. Dört adet dikey mağara gösterdi, yaylaya yakın mesafedelerdi.
Önce hangisine girsek diye düşünüyorduk bir taraftan da. En son gittiğimiz mağarada Muhtar aksiyon olsun diye mağaraya sıktı. Sonra bize dönüp “Son kurşunu kim atmak ister?” diye sorduğunda çoktan uzaklaşmıştık. Sonra yaylaya geri döndük ve kampı köpeklerden biraz daha uzağa ikinci gittiğimiz mağaranın yakınlarına kuralım dedik. Biz kampı kurmaya giderken Deniz ve Eren de su için 20 dakika mesafede bulunan ve telefonun da çektiği çeşmeye gitti. Türker, Aykut ve ben ise çantaları kamp alanına taşıyorduk. Kampın nerede olduğunu Eren ve Denizin anlaması için yola üç taş ve kampın yönünü sapıyla gösteren bir tava bıraktım. Ateşi daha sonradan yaşayacaklarımızın intikamı olarak dikenli bir bitkinin ortasında yaktık ve kalan üç gün boyunca dikenler peşimizi bırakmayacaktı.Biz ateşi yakmış yemek yapmaya hazırlanırken yaşlı misafirimiz bastonuyla kamp alanına yaklaşıyordu. Gelen henüz tanışmadığımız Mehmet Amcanın ta kendisiydi.
Hataylı Mehmet Amca 70 yıl önce bu yaylada doğmuş ve 70 yıldır yılın 4 ayını yörük çadırında geçirmekteydi, haliyle davetsiz misafirleri merak etmişti ve mağaraya girişimizi izlemek için yanımıza gelmişti. Bizle otururken eline döşeme setini alıp driver’ı incelemeye başlamıştı. Bir kaç gün sonra onun ne işe yarayacağını anlayacaktı. Biz de malzeme çadırını kurduk ve döşeme için hazırlanmaya başladık. Ben, Türker ve Aykut mağaraya doğru yola çıkıyorduk ki Mehmet Amca da mahsuru yoksa izlemek istediğini belirtti ve hep beraber mağaraya doğru yola koyulduk. Mağara ağzına geldiğimizde ben ve Türker mağarayı nasıl döşeyeceğimize bakıyorduk ki büyük bir kum saatinden güzel bir doğal olacağını fark ettik. Önce back-up alıp daha sonra bu bağlantıyı yapmaya çalışırken perlona uzanmaya çalışıyordum. Plana göre Türker perlonu sallayacak ve ben ise alttan tutacaktım. Ancak kum saati çok kalın olduğu için planımız başarıya ulaşamadı. Bizim çırpınışlarımızı gören Mehmet Amca oturduğu yerden doğruldu ve bu işi bastonuyla yapabileceğimizi belirtti. Daha sonradan konuşurken ben “Hey dostum!” diye seslendiğini hatırlasam da Türker bunun Türkçe dublajlı bir Amerikan filmi olmadığını ve bir yörük hikayesi olduğunu vurguladı. Daha sonra perlonla doğalı aldık ve iniş hazırdı. Önce ben indim ve yukarıda bekleyenlere kötü haberi verdim. 25 metrelik tek bir inişle mağara sona ermişti.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
En çok döşeme yapmak için inmeyi bekleyen Aykut’un üzüntüsü yürek burkmuştu. Mağarayı ölçüp dışarı çıkmaya karar verdik ancak ölçüm setleri kamp alanındaydı. Mağara ağzında kurtlar sofrası kuruldu. Taşlar, kağıtlar ve makaslar ortaya döküldü. Kaybeden Eren olmuştu çünkü ben bu sofranın bir parçası değildim. Aykut ile beraber mağaradan çıkarken Mehmet Amca her anımızı dikkatle izliyordu. Aykut ile mağaradan çıktığımızda Deve Göçüğü mağarası bitmiş oldu ve zaman kaybetmeden diğer mağaranın (Yer Çöküğü) yolunu tuttuk. Rehberimiz Mehmet Amca emin adımlarla mağaraya doğru yol alırken biz bir aşağı bir yukarı kendimizi yorduk. Mağara ağzına geldiğimizde el birliği ile mağara ağzının döşemesini tamamladık ve artık inişe hazırdı. Önden Aykut, arkasından ben mağaraya indik. İlk iniş yaklaşık 10 metre idi ve mağara eğimli bir şekilde devam ediyordu. Eğimli kısımlardaki toprak ve taşlar hiç sağlam durmadığı için bu kısmı da döşemeyi kararlaştırdık ve Aykut ile beraber iki bolt çaktık. Buradan da inince mağara iki kola ayrıldı. Biz içeride döşeme yaparken Mehmet Amca ile oğlu da yukarıda izlenecek bir şey kalmadığı için gitmeye karar vermişler. Sonra Aykut tuvaleti geldi diye yukarı çıktı. Ben de doğal bir bağlantı ile inişe devam ettim ve kollardan bir tanesi bitti. Sıkıldığım için mağaradan çıktım ve yarın diğer kola bakma işi kaldı. Not: Ben boltu çakmadan önce hiltiyi almak için yukarı çıktım. Yukarıda bıraktığımı düşündüğüm boltları alacaktım ancak orada değillerdi. Kısa süreli bir kargaşa yaşandı. Benim boltları kaybetmeme kızan Mehmet Amca bana “Kendini de kaybedeydin Recep!” diye çıkıştı. Biz boltları ararken Mehmet Amca da bastonuyla çalıları karıştırıyordu. Sonra Deniz boltların çantada olabileceğini söyledi ve başından beri sırtımda olan çantadaki boltların çıkmasıyla kriz çözülmüş oldu.
Mağara ağzını toplarladık ve ipi mağaranın ilk inişinden aşağı bıraktık. Plana göre yarın gelince ilk inişi daha kısa bir ip ile döşeyip uzun ipi de aşağıdaki döşemeler için kullanacaktık. Mağaradan çıkınca kısa bir yürüyüş ardından kamp alanına vardık. Kamp alanına vardığımızda kara bulutlar tepemizde dolaşmaya başlamıştı. Aceleyle ortadaki ıslanabilecek eşyaları toparlayıp yemek yapmaya koyulduk. Menüde yarım kavanoz kavurma ve bol miktarda greçka vardı. Tam yemek olmak üzereydi ki yağmur hafiften atıştırmaya başladı. Yemeği hızlıca kaba koyup çadıra götürmeyi düşünürken yağmur durdu. Sonra hızlıca yemek yiyip çadıra koştuk. Saat sekizde erkenden uyuduk. Gece boyunca şiddetli bir yağmur yağdı. Bir yandan da şimşekler çadırın içini aydınlatıyordu.
Tumblr media Tumblr media
7 Eylül 2018: Sabahın ışıklarıyla yağmur da kesildi. Dışarıda köpek ve koyun sesleri vardı. Köpekler sürü geçene kadar çadırlara doğru havlayıp gitti. Biz de yemek yapmak için dışarı çıktık ama odunlar ıslaktı. Islak odunları küçük kamp tüpümüzle yakmaya çalıştık. Tüp dikey pozisyonda çalışmıyordu ancak yatay pozisyonda güzel bir şekilde yanabiliyordu. Odunları yakmaya çalışırken tüp dikey pozisyonda da yanabilmeyi başardı ve acil bir durumu beklediği için üç gündür yanmadığını anladık. Yemeği tüpte yaptık. Mercimek çorbası eşliğinde lavaş yiyerek kahvaltımızı yapmış olduk. Kahvaltıdan sonra Türker ve Deniz hava durumunu öğrenmek için telefona gittiler. Tabi ki bu geç kalmış bir eylemdi ve eşeğimizi sağlam kazığa bağlamamız gerekiyordu. Türker ve Deniz gelince, Deniz ile birlikte ilk inişi döşemek için mağara ağzına gittik. Deniz ilk inişteki hattı kurarken benim dün yaptığım stresi de bolta çevirdi. Daha sonra gelen Türker de Deniz’in yanına indi ve dünkü kalan inişi döşemeye başladılar. Aşağıda bunlar yaşanırken Mehmet Amca da bizi izlemeye geldi. Mağara ağzındaki döşemeyi gören Mehmet Amca “Lanet olsun dostum! Bu döşeme bir harika.” demiş ya da Türker’in dediği gibi bu hikaye bir yörük hikayesiydi ve Mehmet Amca da bir film karakteri değildi. Mehmet Amca daha sonra döşemeyi yorumlarken back-up ne olduğunu keşfetti ve “Bu koparsa bu, bu koparsa bu, bu koparsa bu var.” dedi yüzünde bir tebessümle. Ardından bana amcasıyla gittiği mağara gezisini anlattı. Daha askere gitmemişti ve back-up nedir bilmezdi. Amcası ona “Mehmet burada bir mağara var hadi ona gidelim.” demiş. Mehmet Amca biraz korkarak biraz da meraklı bir şekilde amcasının peşine düşmüş. İlk başta sürünerek başlayan mağara daha sonradan genişlemiş, ellerindeki kötü ışıklarla arkalarına hiç bir işaret bırakmadan ilerliyorlarmış. Mağara iki kola ayrılmış, ayrıldığı kısımda beyaz bir taş varmış. Bir tanesini seçip ilerlemişler ancak biraz daha gittiklerinde havasız kaldıklarını düşünerek geri dönmeye başlamışlar. Ancak dönüşe işaret bırakmadıkları için yanlış yola girmişler. Mehmet Amca gömleğinin su içinde kaldığını ve gittikçe korkularının arttığını fark etmiş. Sonra amcası küçük Mehmet’e dönmüş: “Mehmet, beyaz taşı gördün mü? Oradan geçtik mi?” demiş. Mehmet ise pek emin olmadan amcasına geride kalmış olabilir demiş. Geriye dönmüş ve taşı bularak çıkışa ulaşmışlar. Küçük Mehmet de o günden itibaren mağarada geldiği yola işaret bırakması gerektiğini öğrenmişti ancak bu bilgiyi bir daha kullanma fırsatı bulamayacaktı. Mağaradan çıktıktan sonra şakayla karışık bir şekilde amcasına “Bir daha girelim mi?” demiş. Amcası da “İçeride bir anfora dolusu altın da olsa ben bir daha gitmem.” demiş.
Tumblr media Tumblr media
Mehmet Amca bu hikayeyi anlatırken Eren kuşanmış bir şekilde mağaranın ağzına geldi. Bu sırada aşağıdan mağaranın bittiği haberini aldık. Türker dar bir şafttan inip biraz yürüyünce mağara bitmiş ve Deniz ile beraber çıktılar. Deniz ve Eren ise benim telefon ve ölçüm setleriyle mağaraya girdiler. Mağaranın içindeki oluşumların ve kemiklerin fotoğraflarını çektikten sonra mağarayı ölçüp topladılar. Onlar içerdeyken biz kampa dönmüş ve onların kurtarma saatine kadar dinlenmeye koyulmuştuk. Aykut canı sıkılınca mağaradakilere bakmak için mağara ağzına gitti. Türker ile beraber kampta uyurken beklediğimizden daha erken bir saatte üçü de geldi. Akşam yemeği için mercimek pişirdik. Bir yandan da is pas kir kömür şarkısı çalıyordu. Aykut ve Eren mercimek pişmek üzereyken gaza gelip Tomarza’nın dağları şarkısı eşliğinde ateş başında dans etmeye başladılar. Yemeği yedik ve ertesi gün suyu almaya kimin gideceğini belirlemek için taş, makas, kağıt oynadık. Kaybeden belliydi zaten oynamadan önce ama bir kez daha teyit edilmiş oldu ve ben kaydettim.Uyumak için çadıra geçtik.
Tumblr media Tumblr media
8 Eylül 2018: Sabah yine çoban köpeklerinin havlamalarıyla çadırdan çıktık. Suya gittik. Döndüğümüzde akşamdan kalan mercimek üzerine kremalı mantar çorbası ekleyerek değişik bir yemek yaptık. Mehmet Abi bize gösterdiği dört mağara haricinde dağın diğer yamacında Adana sınırında bulunan bir mağaradan söz etmişti. Bu mağarayı kendisi keşfedeli bir aydan daha az bir zaman olmuş. Derin bir mağara olduğunu söylemişti. Elimizdeki diğer iki mağaranın ise bir tanesinin dibinde kar vardı ve 15 metre civarındaydı, diğeri ise çöküntü sonucu açılmış her an çökebilecek çok dar bir delikten ibaretti. Bu iki seçenek yerine diğer yamaçta bulunan mağaraya gitme fikri daha cazip geldi. Biz malzemeleri hazırlarken Aykut da Mehmet Abiye bugün bize mağaranın nerede olduğunu gösterebilir mi diye sormaya gitmişti. Olumlu bir dönüşün ardından malzemeler ile yaylaya doğru yola koyulduk. Türker çantası dolu olduğu için içinde viktorinoks çakı bulunan polarını çantasının kenarına astı. Yaylaya geldiğimizde köpekler güzel bir senfoniyle bizi karşıladı. Mehmet Abi mağaranın yakınlarına kadar bizi kamyonetiyle bıraktı. Kamyonette yaklaşık 10 dakika ilerledikten sonra Dede Beli geçidini geçip ilk virajda durduk. Dede Belindeki kuyudan su almak için Aykut ve Deniz gönüllü oldu. Biz de mağaranın yolunu tuttuk ve yürümeye başladık. Mehmet Abi tepelerden seke seke ilerliyor biz de arkasından onu yakalamaya çalışıyorduk. Dik yamaçlardan aşağı inerek mağaranın ağzına ulaştık. Mağaranın dibi görünmüyordu. Eren mağaraya ilk dokunuşları yaparken Mehmet Abiler dönüşe geçti. İki doğal bağlantı alarak Eren inmeye başladı. Daha sonra uygun bir yere bir adet bolt çaktı. Bir kaç metrede bir kilit atıp “Daha gidiyor!” diye bağırıyordu. En son bağırışında ise çok indiğini düşünüp “Çık” diye bağırdım. Eren çıktıktan sonra inişin uzun olması sebebiyle Eren’in boltuna yakın bir mesafeye bir bolt daha çakıp Y-Belay yaparak indim. Mağaranın duvarları kuş pislikler ve çamurla kaplıydı. Tulum giymediğime pişman olmuştu ama artık çok geçti. İndikten sonra hafif sola kıvrılan mağara bitti. Dibinde bulunan çamur ve balçık tabakası ise ayakkabıma zor anlar yaşatıyordu. Mağaranın dibinde çok ufak 10 cm çapında bir delik vardı ve devam ediyordu ancak geçmek imkansızdı.
“Bir taş attım mağaraya tak dedi, Recep çıktı “Mağara gitmiyor.” dedi.” Eren ölçüm aletleriyle beraber indi ancak mağaranın tüp gibi aşağıya inmesi ve ölçülecek herhangi bir farklılık bulunmaması sebebiyle tavana bir lazer atıp çıkışa geçtik. Mağara 41 metre derinliğindeydi. Aykut ve Denizin Dede Belinden getirdiği topraklı sudan kana kana içtik ve mağarayı toparlayıp dönüşe geçtik. Yolumuzun üstünde olan Dede Bele bir kez daha uğrayıp biraz daha su içtik. Dönüş yolunda biraz gergindik çünkü bizi bekleyen köpekler vardı. Yaylaya vardığımızda son bir enerji ile bu kadar gelmişken “Yukarıdaki mağaraya da bakalım” dedik. Deniz kampa dönerken Mehmet Amcanın radarına yakalandı ve yörük çadırında börek ziyafetine katıldı.
Tumblr media Tumblr media
Ben, Aykut, Eren ve Türker ise diğer mağaranın yolundaydık. Yörük Baba mağarasına vardığımızda Türker iki doğal bağlantı alarak inmeye başladı. Eren de Türker’in mağarada olmasını fırsat bilip Türker’in jelibonunu açma cürretini gösterdi. Türker’den bir tepki gelince ise sanki hiç açmamış gibi yerine bıraktı. Türker aşağı inip mağara bitti dedi ancak duvardaki bir çatlaktan hala devam edebileceğini söyledi. Ulaşılması zor bir yer olduğu için ve zamanımız olmadığı için oraya gidemedi. Oraya açıldığını düşündüğümüz başka bir delik daha vardı ancak insanın geçemeyeceği kadar dardı. Aykut mağarayı ölçüp toplamaya girdiğinde orayı da büyütmeye çalıştı ancak bir işe yaramadı ve toparlanıp kampa dönüşe geçtik. O sırada Mehmet Amca ile karşılaştık ve yörük çadırına davet etti. Türker ile beraber çadıra giderken Eren ve Aykut ise malzemeleri kamp alanına götürüp Deniz’i çağırmaya gitti. Çadırda güzel bir yemek yiyip kampa döndük. Malzemeleri saydık ve bir bolt bile eksik çıkmadığını fark edince değişik bir tatmin duygusu yaşadık.
9 Eylül 2018: Bitmeyen hilti şarjını bitirmek üzere Hilti ile delik açma yarışması yaptık. Daha sonra dönüşe geçtik. Bizi Hasan Abi yayladan alarak Tomarza’ya bıraktı. Buradan ise Eren’in babası ile beraber İstanbul’a döndük. Akşam saatlerinde İstanbul’a vardık ve gezi yemeğine de yetişmiş olduk. Katılanların bol bol döşeme, ölçme ve toplama pratiği yaptığı, her günün mağarayla geçtiği güzel bir gezi oldu.
Tumblr media
Mağaralar:
Sakçalık Düdeni,
Dede Beli Düdeni,
Deve Göçüğü Düdeni,
Yer Çöküğü Düdeni,
Yörük Baba Düdeni
Geziye katılanlar tarafından yazıldı
1 note · View note
devrimcikadinlar · 6 years
Photo
Tumblr media
Kazanmanın hakikati direnişin politiği
Seçim start anından seçim sonrasına, yani sınırını iktidarın değil halk güçlerinin belirlediği an'a kadar devam edecek birleşik demokratik kitle seferberliği, sonuç alma iradesiyle bugün AKP-Saray-MHP iktidarının yol açtığı bütün belirsizliği, kısırlığı, savaşı, krizi, darbeyi süpürüp atabilir. Yeni bir durum yaratabilir.
Etkin Haber Ajansı / 25 Nisan 2018 Çarşamba
FİGEN YÜKSEKDAĞ- Son zamanlarda siyaset gündemi 2019'a gün saymak ve ölüm-cenaze saymak arasında gidip geliyordu. Saray'ın mutlak bekası için, bütün muhalefeti susturarak ya da ağır saldırılar altında savunmaya iterek gündemi belirleyenler, şimdi yine kendi belirledikleri seçimin peşinden sürüklemeye karar verdiler toplumu. İlk bakışta gücün belirleyiciliği gibi görünüyor. "Ol" deyince olduran hegemonların kudreti! Bir gece ansızın savaş çıkarıp "Hadi Afrin'e, Kızılelma'ya" diyebilir, bir gün aniden "Aslında seçime gidecektik, yürüyün sandıklara" komutu verebilirler.
Topluma ölüm saydırıp, ölümü alkışlatıp, sıtma yerine kendi illetli varlıklarına razı edebilirler. Evet, ilk bakışta durum böyle. Ama eğer, gözünüzü kaçırmayıp bakmaya devam ederseniz; tutuldukları iktidar illetinin onları ne kadar zayıf düşürdüğünü, en parlak güç gösterileri yaparken bile kırılma fobisinden kurtulamadıklarını, aşırı öfke ve takıntıya saplandıklarını, bütün siyasi, ekonomik sermayeyi tüketip duvara dayandıklarını bilmenin anksiyete haliyle nasıl gelecek kaygısına gark olduklarını görürsünüz.
Elbette bu durum yeni oluşmadı. AKP-Saray iktidarının yaşanan siyasi krizi günübirlik yöntemlerle ve açık, arsız zora, darbe-faşizm silahına sarılarak bastıracağını sanması, krizini daha da derinleştirdi. Bu yanıyla bugün merkez siyaset alanında yaşanan genel kriz, özel anlamda AKP-Saray-MHP krizidir. Türkiye tarihinde çok çeşitli dönemlerde siyasi yönetme krizi yaşandı. Devletin yapısal demokratik dönüşüm sorunlarıyla ilgili kriz ve kaos, iç siyasetten eksik olmadı. Ama bu kez ilk defa yapısal kriz bir siyasi parti ve onun uzantısıyla özdeşleşiyor, merkezleşiyor. Mevcut iktidarın krizden kurtulma, ikbalini güvenceleme sorununun, devletin-milletin beka sorunuyla özdeşleştirilmesi de bir yanıyla bu durumdan kaynaklanıyor. AKP-Saray iktidarının kriziyle devletin yapısal krizinin iç içe geçtiği, birbirini derinleştirdiği böylesi koşullarda buldukları varoluş formülü, mevcut devlet yapısını daha da merkezileştirmek, tekçileştirmek, faşist kurumsallaşmayı restore ederek miadını uzatmak anlamına gelen başkanlık sistemi-rejimi oldu. Uzun süredir hazırlığı yapılan, uğruna savaşlar çıkarılıp kan dökülen, darbe yapılan bu rejim değişikliği süreci, şimdi uzatmaları oynamadan sonuca vardırılmak isteniyor. Artık uzatmalara mecali kalmayan oyun kurucular, tez elden seçime gidip durumu kurtarma telaşındalar.
KAÇKIN SEÇİM
Siyasetin nabzını biraz olsun tutanlar, zaten erken seçim, baskın seçim planlarını biliyordu. Ama 24 Haziran, daha çok "kaçkın seçim" adını hak ediyor. Seçim kararı alınmadan üç gün önceye kadar, erken seçim tartışmalarına tevessül eden AKP'lileri fırçalayan Erdoğan, üç gün sonra Bahçeli'nin düdüğü üflemesiyle 2018 sonbaharını, hatta MHP'nin Ağustos vadesini beklemeden seçim yörüngesine kilitlendi. Seçim sandıkları ve atmosferi yine AKP-Saray iktidarının kaçış limanı oldu böylece. Türkiye tarihinde, dört yıl içerisinde beş kez seçim yapan iktidar olarak ayrıcalıklı bir yer edindiklerini de söylemek lazım. Bu ayrıcalığın onlara istedikleri zaman sandıklarla, seçim sistemiyle oynama hakkını verdiğini düşünüyorlar ve son yıllarda da böyle yapıyorlar. Bu kadar çok seçime-sandıklara gitmek, faşizmsiz, OHAL'siz, savaşsız bir ortamda olsaydı ve halkın siyasete katılım kriteri olarak benimsenseydi, demokrasi göstergesi sayılabilirdi. Ama bizim memlekette sık sık kurulan sandıklar, iktidarın yönetme krizinin göstergesi, baskı ve dikta düzeninin sigortası, koruyucu kalkanı olmuş durumda. Her tür faşizmi uyguluyor, bütün yerel ve evrensel yasaları, kriterleri istediği gibi kırıp döküyor, sonra bir sandık kurup bütün suçları, kirli çamaşırları temizliyorsun. Bugün de iktidarın suçları, kirli çamaşırları öyle birikti ki, bunları sandığa atıp kurtulmadan yürümeye takati yok. Bir süredir zaten adı konulmamış bir seçim kampanyası yürütüyorlardı. Ama bu kampanyayı bir çatlak ve enerji çökmesi olmadan, ateşledikleri yeni ve daha büyük krizler patlamadan, sonbahara kadar olsun götürme şansları yoktu. Hem kendi sıkışmışlıklarını aşmak hem de muhalefeti zaman sınırıyla sıkıştırmak için sandık manevrasını yaptılar.
DİRENMENİN POLİTİĞİ ESAS ALINMALI
Şimdi asıl önemli olan, AKP-Saray-MHP koalisyonunun manevralarını boşa çıkaracak bir hareket ve konumlanıştır elbette. Ortada halklar, devrim ve demokrasi güçlerinin lehine reel olanaklar kalmadığına göre, önümüzdeki yaz, bunu yaratmak için iyi bir mevsimdir. Açık ki bugün reel politik sınırları görüp kabuğuna çekilen, zora-zorluklara teslim olup yaratıcı enerjisini ve iradesini yitiren ya da tavsatan hiçbir gücün, bırakalım kazanmayı, yaşama şansı yoktur. Tam da bu ağır kuşatılmışlık, adaletsizlik, vicdansızlık ve kaba güçten başka yönetme ayrıcalığı kalmamış gayrimeşruluk karşısında, yaratma ve kazanma hakikatini büyütmek zorundayız. Yaşamsal olan budur; birileri koca bir toplumu öldürmeye bilenmiş, kilitlenmişken, yaralı toplumsal yaşam fonksiyonlarını ayağa dikmenin yolu, tarih boyunca olduğu gibi bugün de buradan geçiyor. Bütün rasyonel siyasi kalıpların dağılıp parçalandığı bir gerçeklik içinde yaşamı kazanmak, direnmenin politiğini esas alan bir çizgiyi gerektiriyor. Belli anlarda parlayıp sönen ya da genel-reel siyasi söylem ve eylem arasında sıradanlaşan tepkilerin, direnişin politiğini yaratmaya yetmediği ortada. Sorun ve çözüm inisiyatiflerinde darlık, yüzeysellik, günü kurtarma eğilimi, cüretli çıkışlar yapamama hali de var olan direniş dinamiklerini doğru politize edemiyor, durumu değiştirme, sonucu belirleme gücü yaratamıyor. Muhalefetin bu patinaj durumu, iktidarın elindeki başlıca koza dönüşüyor.
24 Haziran'daki seçime giderken, patinaj durumundan çıkıp, bu koz iktidarın elinden alındığında her şey çok radikal olarak değişir. Mesele muhalefet güçlerinin tekçi AKP-Saray iktidarı karşısında sadece "Hayır" diyerek birleşmesinde değil, sonuç alma konusunda hiç değilse asgari bir kararlılığa sahip olmasındadır. Anayasa referandumu sürecinde bu kararlılığa sahip olmamanın, burada ortaklaşamamanın sonuçlarını gördük. Gerçekte kazanılmış bir seçim ama sandıkta kaybedilmiş bir politik muharebeyle baş başa kaldı bütün "Hayır" cephesi. İktidar, elindeki güç ve olanakları sandıklara ahlaksız müdahale için kullanarak formel olarak kazandı; ama muhalefet ve antifaşist demokrasi ekseni, elindeki en önemli güç ve olanağı, haklılık ve meşru direniş tasarrufunu kullanamadı. Bugün de benzer bir durumla karşı karşıya kalmak en önemli risktir. Bu nedenle adaylıklardan, ittifaklardan öte bir kez daha böyle bir duruma izin vermeme hedef açıklığı ve kararlılığı olmalı.
SEÇİM ERTESİNE HAZIRLIKLI OLMAK
Yani, önümüzdeki seçimin kritik birinci halkası, toplumu faşizme karşı özgürleştirecek, özgüven kazandıracak bir harekete lokomotif olmak; ikincisi ise iktidarın sandıklara yapacağı operasyona ve seçim ertesine hazırlıklı olmaktır. Eğer OHAL'e, süper eşitsiz koşullarda, YSK ve seçim kurullarının iktidar tekeline alınması koşullarında seçime giriliyorsa, geçerli bir nedenimizin olması gerekir. Bütün bunlara rağmen kazanma iddiasını büyütmek, mücadelecilik çıtasını yükseltmek temel gerekçemizdir. Özgürlük, emek ve demokrasi güçlerinin seçimlere katılımı, asıl anlamını burada bulabilir. Sadece bu hareket tarzıyla, kaçkın seçim ve arsız faşizm uygulamalarının onaylanması, kabullenilmesi riski ortadan kaldırılabilir.
POLİTİK DİRENİŞ SEÇİMİ
Sonuçta 2018 Haziran seçimleri, halklarımız ve tüm demokrasi, özgürlük, barış güçleri için bir politik direniş seçimidir. Kazanma iddia ve hakikati de direnişin politiğinin her meşru biçimde ve zeminde yayılıp büyütülmesi üzerinde yükselebilir.
Seçim start anından seçim sonrasına, yani sınırını iktidarın değil halk güçlerinin belirlediği an'a kadar devam edecek birleşik demokratik kitle seferberliği, sonuç alma iradesiyle bugün AKP-Saray-MHP iktidarının yol açtığı bütün belirsizliği, kısırlığı, savaşı, krizi, darbeyi süpürüp atabilir. Yeni bir durum yaratabilir. Şüphesiz ki, politikada yeni bir durum belirlemede, eşik atlama mücadelesinde HDP ve bileşenleri tayin edici rol oynayacaktır. Seçim-sandık mengenesine sıkıştırılamayan toplumun tarihsel hayati ihtiyacının kadın, emek, doğa, özgürlük merkezli yeni bir yaşam, yeni bir politika olduğunu bilen ve bunun kazanılması için verdiği mücadele içinde sağlamlaşan bir parti ve birikim olarak Haziran seçimlerinin belirleyici partisidir. Hepsinden önemlisi HDP, en zor ve imkânsız denilen koşullarda kazanmanın mümkün olduğuna kanıttır.
HAZİRAN'I SEVERİZ
Şimdi de her zaman yaptığımız şeyi daha iyi yapacağız sadece: Direnmenin daha iyisini, inanmanın daha iyisini, haklılığımıza ve halklarımıza güvenmenin daha iyisini, çalışmanın üretmenin daha iyisini... 8 Mart, Newroz, 1 Mayıs meydanlarından direnç ve kararlılık toplayarak OHAL'i boşa çıkaran, saldırıları, ambargoları aşan bir toplumsal harekete ulaşmak mümkün. Çünkü Haziran'da her şey mümkündür. Haziran, beklenmedik bir anda yapılan seçimin takvimi değildir sadece. Beklenmedik bir anda gürleyen isyanın, beklenmedik bir anda gülümseyen zaferin, beklenmedik bir anda işçi tulumuna bürünüp tarih yazan umudun ilkyazıdır.
Evet, Gezi'siyle, 7'siyle, 15-16'sıyla Haziran'ı severiz. Haziran da bizleri sever. Direniş ve zaferin ruhunu, hareketini, bütün kahrı-cefasıyla, bütün rengi-coşkusuyla kuşanmak için bundan iyi iklim olmaz.
*Ara başlıklar bize aittir...
ETHA
10 notes · View notes
teknisyenarif · 6 years
Photo
Tumblr media
Demre Çayağzı Plajı Caretta Caretta denilince akla sadece Batı Akdeniz sahilleri gelmemeli. Zengin Caretta Caretta popülasyonuyla Çayağzı Plajı da özellikle Haziran ve Temmuz aylarında sahile yumurta bırakan bu dev ama sevimli kaplumbağaları görmek isteyenlerle doluyor. Şanslıysanız daha erken haftalarda da denizde yüzerken Caretta Caretta’larla karşılaşabilirsiniz. Hadi iyi keşifler Dostlar 1✪#çayağzı 2✪#demre 3✪#kekova 4✪#plaj 5✪#Andriake 6✪#antalya 7✪#travel 8✪#holiday 9✪#boattrip 10✪#lanscape 11✪#teknisyenarif 12✪#likya 13✪#kaş 14✪#photooftheday 15✪#view 16✪#seyehat 17✪#blogger 18✪#nikon 19✪#explorer 20✪#fenomen 21✪#summer 22✪#trtbelgesel 23✪#photographer 24✪#tatilkeyfi 25✪#heaven 26✪#hurriyetseyehat 27✪#heaven 28✪#mediterranean 29✪#turkey 30✪#turkıshmaestro (Demre,Çayağzı)
1 note · View note
izimbozada · 4 years
Photo
Tumblr media
👩🏼‍🌾Bu yaz Bodrum’a kiminle gitmek istersin, hadi onu da etiketle ve beraber gidelim demeyi unutma!🌸 Hadi günün son paylaşımını Bodrum’dan, dünyanızı renklendirecek yerlerden biri olan @bodrumsuotel ‘den yapalım🌿 👩🏼‍🌾 Su Otel bizim eeenn eski tanıdığımız yerlerden, Bodrum'un merkezinde, yat limanının arka sokağında. Merkezde evet ama bir o kadar da sakin bir konumda. Bembeyaz duvarları, masmavi kapısı ve begonvilleri ile buram buram Bodrumdasınız hissi verecek burası size. 🛏 Odaları Ege renkleriyle dekore edilmiş, sade, keyifli ve bir o kadar da huzurlu. Şu kara kara otellerden bıkanlar koşup koşup buraya gelsin👐 Tatilde teknolojiden uzak durun, huzur ortamı sizi dinlendirsin istedikleri için odalara televizyon yerleştirmemişler.👍🏻 . Çocuklu aileler için de ayrı bir yatak odası ve hatta oturma grubu da olan odaları var. ☕️ Kahvaltısı (8-11 arası), tazecik organik lezzetlerle dolu. Biz simitini çok sevmiştik, onu da otelin yanındaki fırından aldıklarını belirtiler, İstanbul'a dönmeden stok da yaptık: ) . 🌸 Restoran bölümü bahçedeki mandalina, portakal, limon ağaçlarının hemen altında. Öğlen yerel ve sıcak tatlar ile günün menüsü oluyor, dilerseniz hazırlanmış sandviçler ile hızlı ve leziz bir atıştırmalık ile öğününüzü geçiştirebilirsiniz de. Akşam yemeği için de kullanılan etler Aydın'dan geliyor. Mangal partisine denk gelirseniz şanslısınız demektir. . 🏊🏻‍♀️ Otelin için de palmiyelerin altında, tertemiz bir de havuzu yer alıyor. Otelin araçlarınız için park yeri yok, yakın yere yönlendiriyorlar. Gitmeden otopark için mutlaka Zafer Bey’i arayın! 🌿 Daha fazlasını blogda bulabilirsiniz www.kucukoteller.com.tr 📍 Yer: Bodrum merkez ( Marina arkası ) 🍽 Akşam yemeği: Marina da yer alan en eski balık restarantı Gemibaşı, yine marinada yer alan Musto. ‪🏡 Otel Barlar sokağına da 600 metre‬. ☎️ 0252-316 6906 🚪 25 Odası var. Çocuklu aileye uygun. Evcil hayvan kabul edilmiyor. 💵 iki kişi kahvaltı dahil haziran ayında gecelik 480 tl’den itibaren. (Su Hotel Bodrum) https://www.instagram.com/p/CCoYG1KgJEf/?igshid=1vxyn92h2uxos
0 notes
aykutiltertr · 1 month
Video
youtube
Beni Hatırla - Nazan Öncel ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Bes...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/ooWjdpNImZw ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Beni Hatırla - Nazan Öncel ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Beste Nazan Öncel) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           :  BENİ HATIRLA SÖZ GÜFTE       : NAZAN ÖNCEL BESTE - MÜZİK : NAZAN ÖNCEL USÜL                  : 4/4 C SEBARE MAKAM - DİZİ  :  KÜRDİ - MİNÖR ARANJÖR        :  İSKENDER PAYDAŞ BENİ HATIRLA ŞARKI SÖZÜ VE AKORU Em  Bm   C  Am  Bm Em Resimlere bak, mektubumla avun, şarkılar tut Em Kendinden vazgeç, yastığına sarıl, korkular tut Bm                     C Dağılsın kalbin, öl hatta orda Am                        C           B Lanetler yağdır, beni hatırla Em                                                                   Am        Bm Her telefona sen çık, her kapıya sen koş, beni hatırla  x2 Am Sen bir yerlerde, ben bir şehirde Em                    B          Em Akşam olunca beni hatırla Em Mektupları yak, şarkılara küs, hasretler giy Em Depremler olsun, üst üste sonra, kahrından öl Nazan Öncel Unvanı Sokak Kızı Doğum 6 Şubat 1956 (68 yaşında) Karşıyaka, İzmir, Türkiye Başladığı yer Türkiye Türk Tarzlar Pop · rock Meslekler Şarkıcı · şarkı sözü yazarı · besteci Çalgılar Vokal · gitar · mandolin · piyano Etkin yıllar 1969–günümüz Müzik şirketi DMC Resmî site Resmî site Eş Salih Öncel (e. 1973–1985) Akşit Togay (e. 1997–2017) Çocukları Serkan Öncel Nazan Öncel (d. 6 Şubat 1956; Karşıyaka, İzmir), Türk şarkıcı, söz yazarı ve besteci. "Sokak Kızı" lakabıyla da anılan sanatçı, ilk kırk beşliği "Sana Kul Köle Olmuştum"u 1978 yılında yayınlamıştır. 1982 yılında LP formatında yayınladığı ilk albümü tutmayınca, TRT için demolar yapmayı bırakmış, sadece sahne çalışmalarıyla mesleğine devam etmiştir. 9 yıl sonra, 27 Aralık 1991'de[1] yayınladığı Bir Hadise Var albümünün satış başarısıyla da sağlam, kalıcı ve büyük bir başlangıç yapmıştır. Diskografi Ana madde: Nazan Öncel diskografisi Stüdyo albümleri Yayınlanma Albüm Format Satış ve sertifikalar Nisan 1981 Yağmur Duası LP +10.000 27 Aralık 1991 Bir Hadise Var MC, CD +1.500.000 24 Ocak 1994 Ben Böyle Aşk Görmedim MC, CD +600.000 15 Temmuz 1995 Göç MC, CD +200.000 12 Nisan 1996 Sokak Kızı MC, CD +450.000 10 Nisan 1999 Demir Leblebi MC, CD +200.000 24 Nisan 2004 Yan Yana Fotoğraf Çektirelim MC, CD +1.500.000[9] 30 Haziran 2006 7'n Bitirdin MC, CD +367.000[10] 28 Aralık 2008 Hatırına Sustum CD, LP +80.000[11] 27 Mayıs 2011 Hayvan CD +80.000[12] 25 Mart 2014 Bazı Şeyler CD 23 Mart 2018 Durum Şarkıları CD 24 Kasım 2023 Kara Plak Geceye Bir Şarkı Dijital, LP Tekliler 1978: Sana Kul Köle Olmuştum / Kader Bu, Çekeceksin 2010: Tuttum, Bırakmam 2015: Aşkitom 2016: Sakin Ol Şampiyon 2020: Bir Bilsem Ah, Bir Bilebilsem 2023: Deniz Tutmaz (Sade İnsanlar ile) 2023: Saykodelik (Cem Adrian ile) Ödülleri 2005 - 32. Altın Kelebek Ödülleri - Yılın Şarkısı Ödülü (Of Of)[13] 2007 - Magazin Gazetecileri Derneği 14. Altın Objektif Ödülleri - Yılın Şarkısı Ödülü (Aşkım Baksana Bana) 2015 Aşkitom Altın Plak ödülü 2019 Radyo Boğaziçi Yaşam Boyu Onur Ödülü Nazan Öncel Şarkıcı Genel Bakış Şarkılar Albümler Dinle Etkinlikler Videolar Beni Hatırla Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Aşkım Baksana Bana 7'n Bitirdin · 2006 Mühürledim Seni Kalbime Bir Hadise Var · 1991 Geceler Kara Tren Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Hadi O Zaman Bazı Şeyler · 2014 Hay Hay Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Gitme Kal Bu Şehirde Bir Hadise Var · 1991 Kimler Gelmiş Durum Şarkıları · 2018 Erkekler de Yanar Sokak Kızı · 1996 Gidelim Buralardan Göç · 1995 Nereye Böyle Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Beni Bu Koca Şehirde Yalnız Bırakma Hayvan · 2011 Dillere Düşeceğiz Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Aynı Nakarat Bir Hadise Var · 1991 Aşık Değilim Olabilirim Bir Hadise Var · 1991 Seni Bugün Görmem Lazım Hatırına Sustum · 2008 Hokka Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Aşkitom Aşkitom · 2015 Omzumda Ağla 7'n Bitirdin · 2006 Normal Hayvan · 2011 Saykodelik Saykodelik · 2023 A Bu Hayat Sokak Kızı · 1996 Ben Sokak Kızıyım Sokak Kızı · 1996 Bir Şarkı Tut Göç · 1995 Ölüyorum Anlasana Sokak Kızı · 1996 Bu Havada Gidilmez Demir Leblebi · 1999 Ukala Dümbeleği Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Ne Güzel Olur Bazı Şeyler · 2014 Aşk Beklemez Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Bırak Seveyim Rahat Edeyim Sokak Kızı · 1996 Bazı Şeyler Bazı Şeyler · 2014 Ağla Erkeğim Ağla Bir Hadise Var · 1991
0 notes
belitakozmetik · 4 years
Photo
Tumblr media
😱Evde kal özel ekstra indirim Bitiyorrrrr 😱 . 🌹Tüm Ürünlerde SEPETTE EKSTRA NET %25 İNDİRİM 🤩 🔸Saç sorununu paylaş 😍 🔸Uzmanlarımız çözüm için yardımcı olsun🤗 🔸Sepete ekle ve kolaylıkla sipariş ver. 😘 🔻 Hadi şimdi bahar zamanı🙂 . 🔸Son Gün: 7 Haziran Pazar 🔸 . ~ Made in Brezilian ~ ♚ nuNAAT Profesyonel Saç Bakım Ürünleri ~~ 📞 Uzman yardım : 0212 422 28 28 ~~ 📲 whatsAPP : 0543 254 30 82 ~~ 🔒 Güvenli ve aynı gün kargo ~ ~ 💳 Kapıda Ödeme & Online Satış👇 🛒 www.nunaatturkiye.com ———————————————— #indirim #baharindirinu #sacbakim #belitakozmetik #fırsatürünleri #indirimliürünler #nunaatturkiye #nunaat (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CA0Vt3sD86K/?igshid=haccdvwavfny
0 notes
Photo
Tumblr media
Orijinal İsmi: Sybil Tür: Dram Vizyon Tarihi: 7 Haziran 2008 Yapımı: 2007 – ABD Süre: 89 dk
Büşra:  Filmin konusuna dair 
(1973 yılında Flora Rheta Schreiber tarafından kaleme alınan ve Shirley Ardell Mason’un gerçek yaşam hikayesinin sinemaya uyarlaması olan Sybil,  Dr. Cornela B. Wilbur’un,Sybil Isabel Dorsett olarak adlandırılan Shirley ile yapmış olduğu on bir yıllık analizin notları, ses kayıtları ve gerek doktorla gerekse hastayla yapılan görüşmeler sonucunda oluşturulan bir romanın sinema uyarlaması. Her şeyden önce Sally Field'in oyunculuğu karşısında ciddi manada ceket ilikliyorum. Bu kadar farklı kişilikleri aynı filmi içerisinde oynamak gerçekten büyük yetenek. Asıl konuya gelecek olursak olay ciddi manada ilginç. Roman hakkındaki tanıtımları okuduğumda 17 kişilikten bahsediyor. Filmde o kadar yoktu sanırım ama yine oldukça fazlaydı. Bunlar arasında ikisinin erkek olması da dikkat çekiciydi.Böyle bir şeyin mümkün olup olmayacağı üzerinde düşünüyorum işin açığı birkaç gündür çok uzak gelmiyor mantığıma. Kendi benliğinde sıyrılamadıklarını başka kişiliklere yüklemek ya da kendine sığınaklar oluşturmak çok da olanak dışı değil. Bazı konularda Freud'a katılmaktan kendimi alamıyorum. Tüm psikolojik rahatsızlıkların altından bir şekilde bir cinsel sapkınlık çıkıyor.Bir anne kızına bunları nasıl yapabilir? Peki şizofren bir kadından nasıl çocuk sahibi olunur? Hadi olundu bu çocuk ona nasıl emanet edilir ve bu kadının hastalığı görmezden gelinir ki? 
Serkan:  Bazı konularda Freud'a katılmaktan kendimi alamıyorum. Tüm psikolojik rahatsızlıkların altından bir şekilde bir cinsel sapkınlık çıkıyor. Yorumuna ben katılmıyorum. Bence bu rahatsızlığın altında cinsel bir sorun değil, inanç sorunu yaratıyor. Çünkü Sybil’in çocukken gördüğü, hastalığı nüksetmeye başladığında görmezden gelinmesinin altında cinsel değil dinsel bir saplantı olduğunu düşünüyorum. Neden diyecek olursan, Sybil’in gördüğü tüm işkencelerde (çelme takıp düşürülmesi vb. işkenceler hariç) inançsal, tanrısal bir neden vardı. Bahane hep tanrıydı. Eğer filmde kilisenin etkisi, annesi ve babasının ilişkilerine yeteri kadar değinilseydi bence bu soruları sormazdın. Buda senaryodaki eksikliğin bir kanıtı olabilir.
Büşra: Bu kadar insanı kafamın içinde tuttuğumu düşünüyorum da. Nasıl zor nasıl yorucu bir hayat bu. Milletin içine giren cinlerin bilimsel açıklaması olabilir aslında ne dersin? :)   Serkan: Ben bu fikrine katılmıyorum. Ama bir zamanlar bende senin gibi düşünüyordum. Bu düşüncemi değiştiren 2 şey oldu. Birincisi daha önceden bir psikolog ile ettiğim sohbet, ikincisi ise okuduğum bir kitap. Sohbeti tam olarak hatırlamıyorum ama özetle sohbetin sonu şöyle bitiyordu; bize gelen hastalarda rahatsızlığın ruhsal mı yoksa başka bir varlıktan mı kaynaklandığı çok belli oluyordu. Bu yüzden bizim tanıdığımız çok fazla cinci hoca vardı. Fakat bazı psikiyatristler bunu kabul etmez ama durum çok net bellidir. Birde bu varlıkların ruhsal sorunlara sebep olduğu durumlarda vardır. Bunun üzerine trafik kazasında kaybettiği yakın karabasını kullanarak bir cin tarafından intihara sürüklenengenç bir kızın gerçek hikayesinin kitabını okumuştum. Olay seninde bildiğin Sapanca'da geçiyor. Sapanca'nın karşı kıyısında Eşme dediğimiz köyde. Kıza, cin vefat ettiği akrabası olarak yaklaşıyor ve ruhsal bir çöküntüye girmesine sebep oluyor. Yazar (yazarın kendisi hem cinci hoca hemde bir psikolog) kitapta sürekli bir cinin bedeni ele geçirmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı sadece zihnine etki ederek kişiyi manipüle ettiğine sıkça değiniyor.
Büşra: Yorumlara baktım da şöyle bir yoruma denk geldim ne kadar da haklı :)  "Şizofreni ve çoklu kişilik bozukluğunu konu alan psikiyatri temalı filmler içerisinde gerçekten çok ayrı noktada olan bir film. Yani bu filmi herhangi bir izleyen için düşünürsek, izledikten sonra düşüncelerini nasıl toplar ve buraya bir şeyler yazmak istese neler yazacağı konusunda şöyle bir durup bayağı bir düşünecektir gerçekten. Son derece düşündürücü ve aslında psikyatrik bir hastalık üzerinden hayata dair pek çok şey ile birlikte en çok da 'sevgi'yi sorgulatan, sevginin ne kadar değerli ve önemli bir şey olduğunu izleyicisine hissettiren bir film.." 
Serkan: Film ne kadar 3 saat olup bana çok uzun gelmiş olsa da türü ve konusu bakımından olması gerektiği kadar uzundu. Bunu kabul ediyorum. Bana böyle sıkıcı gelmesinin sebebini ise filmdeki eksiklikler, çekim teknikleri ve müzik yetersizliğine bağlıyorum. Aynı ekip bu filmi günümüzde çekseydi eminim çok daha farklı bir film izlerdik diye tahmin ediyorum. Ve itiraf edeceğim ki müsait olduğum ilk zaman diliminde 2007 yılında çekilmiş versiyonunu da izlemek istiyorum.
Sinema detaylarını çok fazla bilmem, bunun eleştirmeni yada yapımcısı değilim ama filmde çekim teknikleri bana çok yavan geldi. Uzak planlar olsun, yakın planlar olsun yavan kalmış gibi sanki bir şeyler eksikti. Başrolün performansı bu eksiklikleri az biraz örtüyordu ama daha kaliteli çekim planları ile yükselişlerde daha dramatik bir etki yaratılabilirdi diye düşünüyorum. Müzik kullanımı ise çok azdı. Filmdeki anlatılmak istenen duygunun, seyirciye aktarılması için müzik çok önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Duygusal ataklarda, sinir krizlerinde müzik olmaması çok dikkati mi çekti. Bazı noktalarda ise giren fon müzikleri bence pek uygun değildi. Keşke bu fikirler aklıma geldiği zaman, hangi sahneler olduğunu not alsaydım.
Film ilerledikçe konu çözülüyor, aklımızdaki sorular cevaplanıyor ama yinede pek fazla değinilmemiş konu var. Sybil’in yaşadığı bu psikolojik travmanın altında yatan en büyük etken hiç şüphesiz annesiyle yaşadıkları. Film ilerledikçe bu yaşanılanlar gün yüzüne çıkıyor. Tedavi süreci bu sorunların ortaya çıkması ve yüzleşilmesi ile doğru orantılı ama tek etken annesi değil. Babası, çocukken tedavi olduğu dokturu vb. gibi etkenleri görüyoruz ama bu etkenlerin neden böyle davrandığı konusunda soru işaretleri var. Mesela babası anladığımız kadarıyla kilise çok fazla bağlı olduğu için, kilisenin izin vermeyeceği yada farklı düşünmesi nedeniyle kızına gereken ilgiyi ve desteği sağlayamıyor. Yine anladığım kadarıyla babası bu sorunların farkında ama görmemezlikten geliyor. Bu kilise sorunları ve kilise yaklaşımı flashback sahneleri ile seyirciye anlatılsa daha açıklayıcı olabilirdi. Yada doktorun zamanında görmezden geldiği noktaları neden görmezden geldiğinin sebepleri daha açıklayıcı olabilirdi. Dr. Wilbur ve Sybil’i çocukken tedavi eden doktorun konuşmasında açıklamalar hep eksik kalıyor. Bu eksiklikler gibi filmde pek şiddet gösterilememesi yani ortada şiddet var ama tam şiddetin eyleme geçeceği anda sahneyi kesip seyircinin hayal gücüne bırakmaları güzel bir fikirdi.
Daha önce bu psikolojik rahatsızlık üzerine Split (Parçalanmış) filmini izlemiştim. Az biraz o filmi anımsadım o yüzden bu filmden de beklentim çok fazlaydı. Ama o film biraz daha aksiyon ve gerilim üzerine olması bu filmin ise daha dram üzerine olması benim bu beklentilerimin yanlış fikirlere kapılmamı ve sıkılmamı tetiklediğini düşünüyorum.
Benim merak ettiğim sorular gibi senin de film hakkında yada filmden dolayı oluşmuş çok fazla sorun var. Belli ki normal insanlar için bu durumlar oldukça olağan dışı ama bu insanlar normal insanlar insanlar değil. Bu yüzden pekte şaşırmamak gerek. Eğer dediğim gibi kilise etkisi, annesi ile babasının ilişkisi filmde biraz daha işlenmiş olsaydı bu sorularını hiç sormazdın diye düşünüyorum. Buda filmin senaryo açısından epey eksik olduğunu gösteriyor olabilir. Belki kitabını okusak bu soruların cevaplarını bulabiliriz. (sakın okuyalım deme daha hediye ettiğin kitapları bile okumaya başlayamadım.)
23-25 Eylül 2019
0 notes
icteolan · 7 years
Text
LYME
Uzun uzun yazmaya alışık olan ben bir süredir pek bir şey karalayamadım. İnsan uzun bir süredir blog yazıyor olunca, hayatı yaşarken kafasının arkasında devamlı “bu konuyu da blogda yazmalıyım, bu kitabı da paylaşmalıyım” diye tasarlayarak yaşamayı bırakamıyor. Kafamdakileri nasıl toparlayıp düzenli bir post haline getireceğim şu an hiç bilemiyorum. Acaba son dönem okuduğum kitaplardan hangisinden bahsetsem diye düşünürken seçimimi lyme hakkında bir kitaptan yana kullanacağım. Çünkü bahsedeceğim konu çok ciddi. Kesinlikle insanların bu konuda daha fazla bilinçlenmesi gereken bir konu.
Lyme, ülkemizde çok az bilinen, hakkında doktorların bile hemen hemen pek fikrinin olmadığı, yine hakkında Türkçe kaynak ve araştırmanın epey sınırlı olduğu sinsi bir hastalık. O nedenle bu konuda Türkçe bir takım bilgiler derleyip blogumda bulunsun  ve dileyen faydalansın istedim. Belki birkaç kişiye bile olsa yardımı dokunur. Belki birileri bunu okuyacak ve kendi belirtilerini görecek ve iyi olması için gereken yardımı alacak, kim bilir. Bu hastalığın ne kadar acı verici ve zayıflatıcı olabileceğini ve ihtiyacınız olan doğru yardımı bulmanın ne kadar sinir bozucu bir süreç olduğunu ilk elden biliyorum. 
LYME  hakkında daha detaylı bilgi için ziyaret edin ☞ https://lymenotes.blogspot.com.tr/
LYME  keneler tarafından bulaştırılan bir enfeksiyon hastalığı. Bahsedeceğim kitabın adı ise UNLOCKING LYME. Şimdiden uzun bir yazı olacağını söyleyebilirim. Ayrıca sizi kene ısırmamış ve hatta hayatınızda hiç kene görmemiş dahi olabilirsiniz.  Fakat buna rağmen kronik lyme hastası (ya da potansiyel) olabileceğinizi belirterek yazıyı okumanızı ve konu hakkında bilinçlenmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Tumblr media
Dediğim gibi bu konuda Türkçe kaynak yok maalesef. İngilizce kaynak ise oldukça bol. Türkçe kaynak olmadığı gibi çeviri de yok. O nedenle orjinalinden okudum.
Lyme özellikle Amerika’da, Avrupa’da oldukça yaygın ve bilinen bir hastalık. ABD de 25 milyondan fazla, tüm Avrupa’da ise 10 milyondan fazla lyme hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu sebeple bu ülkelerde sadece lyme üzerine uzmanlaşmış lyme klinikleri var. Pek çok Türk hasta da bu nedenle tedavi için Amerika ve Avrupa’ya (Özellikle Almanya) gidiyor. Bunun yanı sıra  ‘Lyme Times’ adlı 3 ayda bir  düzenli yayınlanan oldukça saygın bir dergi de mevcut. Dahası konu sıkça parlementonun gündemine taşınıyor. Siyasiler bu hastalığa vakıf. Sosyal sorumluluk çerçevesinde pek çok proje yürütülüyor.
Lyme 'yüzyılın hastalığı' olarak da adlandırılmasına rağmen ülkemizde fazla önemsenmiyor (şimdilik). Kenelerin taşıdığı hastalıklar içinde öldürücü olması sebebiyle 2000 yılından itibaren Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ön plana çıktı. Oysa küresel ölçekte baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü 117 ülkede lyme hastalığının bulunduğu, içinde Türkiye'nin de olduğu 61 ülkede ise bu hastalığın endemik olduğunu açıkladı. Türkiye’de bu hastalığın bilinirliğini artırmak için çalışan temel kuruluş Lyme Derneği. Burada da karşımıza biyolog, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Barbaros Çetin Hoca çıkıyor. Şehir şehir gezerek yaptığı konferansları dikkat çekici. Sayesinde pek çok ms hastası, ms değil lyme hastası olduğunu öğrendi. Youtube dan videolarını izlemenizi öneririm.
Zannediyorum ki LYME kelimesi pek çoğuna oldukça yabancı. O nedenle burada bu konu ile yapacağım anlatımları başta Unlocking Lyme adlı kitaptan ve diğer pek çok kaynaktan, makaleden öğrendiklerim, kendi deneyimlerim ve mantık yürütmelerim çerçevesinde yapacağım.
Tumblr media
İngilizce kitapları sıklıkla epub olarak Idefix veya Amazondan alıyorum. Böylesi hem daha ekonomik oluyor hem de mobile okumak büyük avantaj. Bünyesinde sözlük ve translator içermesi bilinmeyen/unutulan kelimeler açısından süper bir fonksiyon.
 Kitabın yazarı, Dr. William Rawls, MD. Bir lyme ve fibromiyalji uzmanı. Kitabında özellikle kronik lyme hastalığını, hastalığın seyrini, co-enfeksiyonları ve çeşitli tedavi yöntemlerini anlatmış. Bu konuda okunması gereken ilk kitaplardan biri olabilecek kitaplardan kanımca. Çünkü temelden adım adım işlemiş konuları. Anlatımı sade ve meslekten anlamayanları uzaklaştırmayacak türden. En güzel tarafı da doktorun aynı zamanda kronik lyme ile mücadele etmiş bir hasta olması. Bu yönü ile sadece bilgilerini değil deneyimlerini ve işe yarar bulduğu pek çok önerisini cömertçe paylaşmış. Bununla birlikte sadece lyme için değil diğer enfeksiyöz hastalıklara karşı da bilgi sahibi olmak isteyen hekim veya sağlık profesyonelleri için de birçok değerli bilgi ile dolu bir kitap. Yazarın yer yer tekrara düştüğü konular varsa da bunu okuyanın beynine kazımak amacıyla yaptığını düşünüyorum.
 Gelelim lyme ın ne olduğuna, bizleri nasıl tehdit ettiğinde, aramızda dolaşan lyme hastalarına ve tedavi yöntemlerine:
  📌 Lyme hastalığı KENE tarafından bulaştırılan ve Borrellia Burgdorferi isimli bakterinin yol açtığı bir hastalıktır. Özellikle  ixodes  türü keneler bu bakteriyi taşır. Ancak sadece bu keneler değil ağaç keneleri ve köpek keneleri de bu bakteriyi taşıyabilir. Onun için bütün kene ısırıklarının lyme hastalığını bulaştırmada potansiyel tehlike taşıdığı unutulmamalıdır. Amerika’nın Connecticut kentinin Lyme adlı kasabasında yoğun olarak görülmesi yüzünden bu hastalığa lyme hastalığı denmiştir. Hastalığının tespiti çok eskilere dayanmıyor. İlk vakalar 1975 yılında Amerika’da saptanmış. Romatoid artrit vakalarında çok artış olduğu dikkat çekerek araştırılması sonucu farkına varılmış. O yıl 39 u çocuk 51 kişi bu hastalığa yakalanmış. 1982 yılında Willy Burgdorfer tarafından lyme hastalığına Borrelia bakterisinin yol açtığı tespit edilmiştir. Bu bakteri geç bulunmuş olmasına rağmen 15 milyon yıllık tarihi vardır.
  📌 Gerek ormanlarda, gerek geyik, inek, piliç, kedi-köpek gibi hayvanlarda bulunan bütün kene ısırıkları  lyme hastalığını bulaştırmada potansiyel tehlike taşır.  Evcil hayvanlar enfekte keneyi eve taşıyabilir. (Kedi vb evcil hayvan besleyenler bu hastalığı ve olası riskleri çok iyi bilmeli)
Kene ısırınca diyelim ki hastaneye veya sağlık ocağına gittiniz. Keneyi çıkartan sağlık görevlisi bunun zararsız bir ot kenesi olduğu ya da merak edip endişelenecek bir şey olmadığı yönünde aslı olmayan laflar edebilir. Sakın ola ki dikkate almayın, hem kendinizi takip edin hem de lyme testi yapılması konusunda ısrarcı olun. Emin olun ki basit bir ısırıkla hayatınız alt üst olabilir. Ve siz bunu fark etmeyebilirsiniz bile.
Tumblr media
Burada aklıma Arthur Schopenhauer ın su sevdiğim sözü geliyor:
“Gerçeğin kabule giden yolu hep 3 aşamalıdır.” “Önce ‘hadi canım sen de’ denir, alaya alınır.” “Sonra şiddetle karşı çıkılır.” “En sonunda da tabii ki öyle denilip gerçekliği kabul edilir.” 
o nedenle siz siz olun geç olmadan kene ısırığını ciddiye alın.
📌 Kenenin hastalık yapıcı olma özelliği büyük ya da küçük olmasıyla ilgili değildir. Yani bazen ısıran kene küçük ise insanlar bunun hastalık taşımadığını düşünüyor ancak böyle bir durum yok.
Tumblr media
Soldan sağa: Larva, Nymph (Nimf), Kadın(Female), Erkek (Male) Kene Nymph aşamasındaki kene, haşhaş tohumu boyutundadır.
Tumblr media
📌 Keneler Borrelia bakterisini bağırsaklarında taşırlar. Sosyal medyada özellikle son günlerde kene üzerine nane yağı vb dökerek vücuttan çıkarılması yönünde paylaşımlar yapılıyor. Bu gerçekten çok yanlış ve riskli bir uygulama. Aman ha diyorum. Siz siz olun kene tespit ettiğiniz anda vakit kaybetmeden hastaneye giderek usulüne uygun bir şekilde çıkartılmasını sağlayın.
📌 Keneler bahar, yaz ve erken sonbaharda aktiftirler. Güneş ışınından kaçarlar ve genelde çayır ve ağaçların olduğu gölge yerleri tercih ederler. Mayıs -  haziran - temmuz ayında oldukça fazlalaşırlar. 
Tumblr media
Bu aylar genel olarak piknik ayları olduğu için kene vakaları da çok artar. Bu nedenle çocuklarınıza özellikle dikkat edin. Ağaçlık, çimenlik alanlarda, parklarda zaman geçirdikten sonra vücutlarını, saçlı bölgeleri kontrol etmeyi ve banyo yaptırmayı ihmal etmeyin. Hatta  piknik, park vb öncesinde DEET (N,N-dietil m-toluamid) içeren böcek - sinek kovucu uygun ilaçlar kullanılabilir. Kıyafetlerle de kenelerin eve taşınabileceğini unutmayın. İyice temizleyin.
Tumblr media
📌 BULAŞMA ŞEKİLLERİ
— Lyme hastalığı keneler tarafından bulaştırılan bir hastalıktır. Kene cilde yapıştığı andan itibaren hastalığın bulaşma riski vardır. Ancak kenenin yapışık kalma süresiyle birlikte risk de artar. — Düşük bir olasılık olmakla beraber kan nakliyle de bulaşabildiği bilinmektedir. 
— Temas veya öpüşme ile bulaşmamaktadır.
— Daha önce kene tarafından ısırılmış bir anneden anne karnındaki bebeğe geçebiliyor. Anne sütü ile bebeğe geçtiği görüşü de yaygın.
— Daha önce kene tarafından ısırılmış babaya ait  sperm vasıtasıyla anneye bulaşması ve böylece taşıyıcı anneden bebeğe geçmesi de mümkün.
— Organ nakli ile bulaşması mümkün.
Tumblr media
📌 BORRELIA BURGDORFERI
Lyme a yol açan Borrelia Burgdorferi bakterisi uzun ince ve tirbüşon gibi spiral (burgu) şeklindedir. Hareket edebilmesini sağlayan flagella denen uzantıları bulunur ve çok hızlı dokular içinde hareket edebilir. Bu nedenle Borrelia mikropları kan dolaşımını çabucak aşar ve dokulara derinden nüfuz eder. Tornavida şekli ile Borrelia eklem kıkırdağı ve beyin dokusuna yerleşir. Aynı zamanda bir çok hücre tipine girip gelişebilir; böylece bağışıklık fonksiyonları ve antibiyotiklerden korunur.
Tumblr media
📌 En başından beri, Borrelia burgdorferi hem doktorları hem de bilim adamlarını epey uğraştırmış. Çünkü bu bakterinin laboratuarda yetişmesi ve semptomlar gösteren kişilerin kanından izole edilmesi son derece zordur. Bu nedenle bu hastalığın kesin bir teşhisini koymak bugün bile gerçekten hiç kolay değil. Bunu lyme hastaları çok iyi bilir. Pek çok lyme hastası onlarca farklı doktordan sonra ancak lyme teşhisi alabilmişlerdir. Çünkü hastalığın belirtileri diğer birçok hastalıkla karışır. Diğer hastalıkları taklit etmesi nedeniyle Lyme hastalığı "büyük taklitçi" olarak anılmaktadır. Taklit ettiği hastalıkların çoğu otoimmun hastalıklar olup en başta MS (Multipl Skleroz), Romatoid Artrit, Otizm, Fibromiyalji, Yüz Felci, Lupus, Anksiyete, ALS, Epilepsi, Bipolar Bozukluk, Lenfoma, Behçet, İşitme Kaybı, Göz Hastalıkları gelmektedir. Eğer hatırladığınız bir kene geçmişi varsa ve bu hastalıklardan birine sahipseniz mutlaka lyme testi yaptırın derim. Hatta kene geçmişiniz yoksa bile (başka bulaşma yolları da var) eğer bu hastalıklardan birine sahip olmanıza rağmen sıra dışı semptomlarınız varsa ya da iyileşme göstermiyorsanız ya da içinizde bir şüphe varsa mutlaka bu testi yaptırın.
Tumblr media
📌 BORRELIA MİKROBU HASTALIĞA NASIL SEBEBİYET VERİR 
sorusunun cevabı düşmanı tanımak ve önlem almak açısından çok belirleyicidir. Borrelia bakterisi çoğu bakteri aksine, yavaş büyür, yalnızca her 8-12 saatte bir yeni nesiller yaratırlar (genellikle her 20 dakikada bir yeni nesil üreten diğer patojen bakterilerin aksine).
Tumblr media
Borrelia mikrobu hayatta kalabilmek için elzem besin maddelerini hastadan aşırır. Bu kaynaklara ulaşmak için, sitokin denen bağışıklık sisteminin habercilerini manipüle eder. Sitokinleri kullanarak bağışıklık sistemi fonksiyonlarının mikroplara saldırmasını engeller ve dokular arasında iltihaplara sebep olur. İltihaplar dokuları parçalar ve mikropların işine yarayacak besin maddeleri serbest kalır.
Bu bakteri kanda bulunmayı çok sevmez. Bu da kan testi ile teşhisini zorlaştırır. Bağışıklık sisteminden kurtulmak için vücudun en soğuk, en ücra köşelerine yerleşir. Orada, en sevdikleri yiyecek olan kollajenden bol miktarda bulacaklardır hem de parçalanmış olarak. Borrelia'nın hayatta kalmasını gerektiren birincil besin maddesi kollajen olduğu için, mikroplar eklem, beyin, kas (özellikle kalp kası), gözler ve cilt gibi kolajen bakımından zengin dokuları tercih eder. Kronik Borrelia enfeksiyonuyla ilişkili semptomların çoğu bu bölgelerden kaynaklanmaktadır.
Borrelia mikrobu ayrıca, sinirlerin etrafında bir kılıf oluşturan yağlı bir madde olan miyelinden de hoşlanırlar. Miyelin bakır tel üzerindeki plastik kaplamaya benzer; Siniri diğer sinirlerden yalıtır ve dürtülerin düzgün bir şekilde yürütülmesine izin verir. O olmadan, sinir fonksiyonu bozulur, geniş bir nörolojik semptomlara neden olur (multipl sklerozda görülenlere benzer semptomlar görülür).
 Borrelia enfeksiyonuyla ilişkili semptomlar, mikrobun doğrudan hasar oluşturmasından ziyade sitokinle oluşturulan iltihap ile daha fazla ilişkindir. Belirli doku bölgelerindeki iltihaplanma artrit gibi lokal semptomlara neden olur. Vücutta dolaşan sitokinler, yorgunluk gibi spesifik olmayan belirtilerden sorumludur.
Çoğunlukla, bir kişinin hastalık  belirtilerinin yoğunluğunu, mikrop konsantrasyonu değil, bağışıklık reaksiyonunun yoğunluğu (sitokin üretimi) belirler. Bir başka deyişle, bir kişinin çok hasta olabilmesi için Borrelia mikrobunun çok yoğun bir şekilde olmasına gerek yoktur. Gerçek şudur ki, Lyme hastalığının düzgün teşhis edilmesinin çok zor olmasının bir nedeni de Borrelia mikroplarının tipik olarak vücutta çok düşük konsantrasyonlarda var olmasıdır.
📌 Kitapta Borellia bakterisi için Mike D. Maddeox isimli bir Lyme uzmanının söylediği şu cümle geçiyordu ve gerçekten şahane bir tespit olmuş:  
“B. burgdorferi doesn’t like to come out in open, so checking Blood, CSF, and SF is like looking for cockroaches in the middleof a busy highway.”
“B. burgdorferi açıkta görünmekten hoşlanmadığı için Kan, BOS, ve  SF yi kontrol etmek yoğun bir otobanın ortasında hamam böceği aramak gibidir.”
📌 Hastalığın 3 evresi vardır. Bunlar:
1. Evre : Erken dönem lyme hastalığı. Hastalık henüz vücuda yayılmamıştır.
2. Evre: Erken dönem yaygın lyme hastalığı. Hastalık vücuda yayılmaya başlamıştır.
3. Evre: Kronik persistan enfeksiyon Hastalık tüm vücuda yayılmıştır.
Tumblr media
Lyme hastalığında doğru teşhisi koymak savaşın yarısıdır. Erken dönemde teşhis edilebilirse tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak tedavi edilmezse kronik artrit ve ciddi nörolojik bulgular ortaya çıkabilir.
 Bir 4. Evre de antibiyotikle yeterince tedavi edilen kişilerin semptomatik kaldığı Post Lyme Treatment Syndrome (PLTS) olarak adlandırılan evredir.
  📌 LYME BELİRTİLERİ
Lyme hastalığının belki de en kötü tarafı teşhisinin oldukça zor koyulmasıdır. Hastalığın belirtileri diğer birçok hastalıkla karışır ve çoğunlukla her hastada farklı belirtilerle kendini gösterir. Yıllarca belirti vermeden ilerleyip birden bire belirtileri görünür hale gelebilir.
Lyme hastalığı, deriyi, eklemleri, sinir sistemini ve diğer organ sistemlerini etkileyerek yangısal hastalıklara sebep olur. Semptomlar genellikle enfeksiyonun ilk haftasında oluşur ancak kene ısırdıktan sonra 30 gün içinde de gelişebilir. Hatta bazı vakalarda semptomsuz seyreder. Lyme hastalığının belirtileri genel olarak bireyler arasında büyük farklılıklar gösterir, çünkü mikrop, karşılaştığı her insanda farklı davranır.
 Kene ısırdıktan bir hafta-on gün kadar sonra ısırılan bölgede kırmızı halkalı öküz gözü  (bull’s-eye rash) diye tarif edilen şekilde kızarık (erythema migrans) ile kendini gösteren tipik semptom görülebilir. Lyme hastalığına yakalanmış kimi hastada gelişen bu kızarıklık, hastalık bulaştıktan sonra  3-5 hafta süreyle kalıcı olabilir. Dokunulduğunda sıcak olabilir ve genellikle ağrısız veya kaşıntısızdır. Bu belirti, hastalığın tanısının konması için yeterli olmakla birlikte hastaların hemen hemen % 50 sinde ortaya çıkar. Yani kene ısırması sonrası erythema migrans görülmeme olasılığı da oldukça yüksektir. Bence  erythema migrans gözlendikten sonra test sonucunu dahi beklemeye gerek yok; tedavi başlamalıdır.
Tumblr media
Erken dönemde görülen diğer semptomlar; hafif derecede ateş, titreme-ürperti, kene ısırığının yakınındaki lenf bezlerinde şişkinlik, yorgunluk, baş ağrısı, boyun tutulması, kas ve  eklem ağrısı, huzursuz bacak sendromu. Hastalığın seyri, bağışıklık sisteminizin sağlığına bağlıdır. Bağışıklık fonksiyonu sağlamsa, hasta ve mikrop, dengeli bir konak-mikrop ilişkisi kurabilir. Yıllarca semptomatik hastalık ortaya çıkmayabilir. Genelde birkaç ay sonra görülen görme sorunları, işitme sorunları, kulak çınlaması, ışığa bakıldığında göz sıvısında yüzen cisimler görme, diz ve benzeri eklem ağrıları tipik lyme belirtileri olarak sıralanabilir.
 🌟 Kronik Borrelia Enfeksiyonunun Belirtileri ise
Kronik yorgunluk
Artrit / eklem ağrısı
Kas ağrısı
Kronik sırt ağrısı ve disk dejenerasyonu
Kronik grip benzeri semptomlar
Baş ağrısı / boyun sertliği ve gıcırdama
Titreme
Bell paralizisi (yüz kaslarının kontrol edilememesi)
Beyin sisi / azalmış bilişsel işlev
Gürültüye ve sese hoşgörüsüzlük
Kulak çınlaması
Uyku bozukluğu
Bulanık görme /görüntü kayma / göz rahatsızlığı
Göz ağrısı
Gözde uçuşan cisimler
Diş ağrısı
Baş dönmesi ve dengesizlik
Kas seğirmesi
Parestezi (yanma, ayakta ve ellerde karıncalanma)
Tremor (baş ve eller)
Göğüs ağrısı / düzensiz kalp atışı
Nefes darlığı / zor nefes darlığı
Kararsız mesane
Gastrointestinal disfonksiyon
...devam eden uzun bir liste
Lyme hastalığı kronikleşirse uzun bir mücadele gerektirebilir, yaşam kalitesini oldukça düşürerek insanı bir ömür boyu perişan hale getirebilir ve yaşlanmayı hızlandırır. Ancak sizi doğrudan öldürecek bir hastalık olmayabilir.
Tumblr media
Bu zorlu durumu aşmak için aile ve arkadaşlarınızdan duygusal olarak iyi destek alınması da ve tedaviyi psikolojik destek eşliğinde sürdürmek de çok önemlidir.
📌 TEŞHİS
Hastalığın teşhisi genellikle akut evrede kişi kene ısırığını fark ederse ve ısırılan bölgede ya da vücutta öküz gözü eritem ortaya çıkarsa kolaylıkla konabilir. Erytema migrans olan durumda teste bile gerek yoktur. Tabi her kene ısırığı bu hastalığa yol açmaz.
Kronik evrede bu hastalığı yakalamanın zorluğuna değinmiştim. Çünkü belirtiler karışıktır ve birçok hastalıkla karıştırılabilir. Bu nedenle her şeyden önce doktorun lyme konusunda bilgili olması gerekir. Hasta daha önce kene ısırığını hatırlıyorsa veya eritem oluştuysa lyme dan kuşkulanmak gerekir. Ama hasta kene ısırığını fark etmeyebilir veya öküz gözü eritem her vakada oluşmayabilir. Bu durumda hasta genellikle birçok doktora başvurur ve değişik teşhislerle değişik tedaviler uygulanır. Artrit, romatizma, fibromyalji, kronik yorgunluk sendromu, enfeksiyoz mononükleoz, depresyon , nörolojik birtakım hastalıklar (multip skleroz, amyotrofik lateral skleroz, demans) ve daha birçok rahatsızlık teşhis olarak konabilir. Konunun uzmanı doktor bulunamadığında sıklıkla hastaya yanlış teşhisler konulmakta ve hasta yıllarca başka teşhislerle tedavi edilmekte, hatta hastaya kan değerlerin normal, senin hiçbir şeyin yok, her şey kafanda denilebilmektedir. Çoğu doktor lyme hastalığının ismini bilir ama teşhis ve tedavisi konusunda bilgisizdir. Bu durum infeksiyon hastalıkları uzmanları için bile geçerlidir. Bu nedenle Lyme hastalığının teşhisinde en önemli unsur hastanın klinik bulguları ve başka hastalıkların ekarte edilmesidir. İkinci planda laboratuar testleri gelir.
📌 CO-ENFEKSİYONLAR
Lyme a yol açan Borrellia Burgdorferi denen bakteriyi taşıyan keneler ayrıca babesia, erlichia, bartonella, mycoplazma denen enfeksiyon ajanlarını da bulaştırabilirler. Kronik lyme hastalığının %60 ında bu ilave enfeksiyonlar görülebilmektedir. Onun için bu ajanlara yönelik testte teşhis sonrası yapılmalıdır. Ancak test sonuçları her zaman güvenilir değildir. Bu yüzden klinik bulgular önem taşır.
Tumblr media
🌟 BABESIA  bir tür parazittir. Bir çalışma kronik lyme hastalarının%66 sında Babesia ilave enfeksiyonu olduğunu göstermiştir.  Bağışıklık sistemini baskılar ve Lyme tedavisinin etkinliğini azaltır . Bu nedenle lyme tedavisi esnasında babesia da tedavi edilmeli. 
Kırmızı kan hücreleri,  karaciğer ve dalağı enfekte eder → yüksek ateş, terleme, karaciğer / dalak genişlemesi ile nüksetme.
Babesia, doksisiklini yanıtlamayan bir protozoandır. 
Babesia ile mücadele için çeşitli ilaçlar mevcuttur. Ama bir kısmı Türkiye’de yok maalesef. Adı en çok geçen ilaçlar Mepron, Flagyl, Tinidazol, Artemisinin .Bunlar mutlaka uzman doktor reçetesi/onayı ile kullanılmalı. Ciddi alerjik reaksiyonlar gelişebilir.
🌟 BARTONELLA depresyon, panik atak, anksiyete gibi psikiatrik belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavisi yine yoğun antibiyotik tedavisi. Rifampisin, zitromax gibi antibiyotikler sıklıkla reçete ediliyor.Nörolojik bozukluklarda bartonella muhakkak dikkate alınmalıdır.
Tumblr media
🌟 MYCOPLASMA
Mycoplasma tüm sinsi mikropların belki de en sinsisidir. Yaşlanmayla ilişkili birçok kronik hastalığın önemli bir oyuncusu olabilir, ancak dikkat çekici bir şekilde, çoğu doktor da dahil olmak üzere çoğu insan bunun bilincinde değildir.
Ancak Lyme hastalığı, fibromiyalji, kronik yorgunluk, otoimmün hastalık veya muhtemelen başka herhangi bir kronik hastalık varsa MYCOPLASMA muhakkak bilmeniz gereken bir mikroptur.
Mycoplasma tüm bakterilerin en küçüğüdür. Bunlardan 4.000 tanesi vücudunuzdaki bir kırmızı kan hücresine sığabilir (ortalama büyüklükte bakterilerin yalnızca 10-15'i bir kırmızı kan hücresine  sığar). Bu bir parazittir yani ev sahibi olmadan yaşayamaz. Diğer bakterilerin aksine, mikoplazmalarımızda koruyucu bir hücre duvarı yoktur. Hayatta kalmaları için geliştirdikleri bu  ilginç strateji, şekillerini değiştirmelerine ve diğer bakterilerin giremeyeceği alanlara ulaşmasına olanak sağlar. Ayrıca, ev sahibinin hücrelerinin içine kaymalarına izin verir. Hücre duvarı olmaması,mikoplazmayı birçok antibiyotik çeşidine karşı tamamen dirençli hale getirmektedir.
Hem hayvanları hem de bitkileri enfekte edebilen 200'den fazla bilinen mikoplazma türü vardır (ve muhtemelen henüz keşfedilmemiş çok sayıda türü vardır). Oldukça hızlı adaptasyon sağlayabilen bir mikroorganizmadır. İnsanlara bulaşabilecek en az 23 farklı çeşit mycoplasma vardır (ve bu artabilir). Bir kısmı zararsız normal flora olarak kabul edilse bile büyük çoğunluğu hastalığa neden olma potansiyeline sahiptir.
Mycoplasma, konakçının bağışıklık sistemini manipüle etmek ve yönetmek konusunda uzmanlaşmış bir mikroorganizmadır. Genetik yapısının yarısı bu özel amaca ayrılmıştır. Konağa doğrudan zarar verme yeteneği azdır, ancak konağın bağışıklık işlevini kendi lehine kullanabilir. Bu sinsi mikropun hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu her şey (vitaminler, mineraller, yağlar, karbonhidratlar ve amino asitler) ev sahibinden temizlenirse bir şey yapamaz. Gerekli kaynaklara erişebilmek için, mikoplazma bağışıklık sisteminin sinyal mekanizmalarını (sitokinler olarak adlandırılır) manipüle ederek vücutta iltihaplanma yaratır. İnflamasyon dokuları parçalayıp bakterilerin konağın kaynaklarına erişmesini sağlar. Mitokondri, enerji için başlıca hedeflerdir. Yorgunluk her zaman mycoplasma enfeksiyonlarında bir faktördür.
Mycoplasma, vücudun farklı bölgelerinde bulunan dokuları enfekte etmeyi tercih eder. Sık görülen enfeksiyon yerleri burun pasajları, sinüsler, akciğerler, bağırsak yolunun astarlanması, genital bölge, beyindeki vezikülleri ve eklemlerin sinovyal astarını içerir. Ayrıca genellikle beyaz kan hücrelerine, kırmızı kan hücrelerine ve beyin dokusuna bulaşırlar. Farklı mikoplazmaların belirli dokular için bir tercihi vardır, ancak tüm mikoplazma türleri herhangi bir doku ve tüm organ sistemlerine bulaşma yeteneğine sahiptir. Yani ilk enfeksiyon nerede olursa olsun, herhangi bir mycoplasma türü vücuda yayılma potansiyeline sahiptir.
Genital enfeksiyonlar, dört tür mycoplasma arasında en yaygın olanıdır (M. hominis, M. genitalium, Ureaplasma urealyticum, U. parvum) ancak diğer mycoplasma türleri cinsel olarak yayılabilir ve genital semptomlara neden olabilir. Mycoplasma ile genital enfeksiyon, hem erkek hem de kadınlarda İYE belirtilerine (yanma ve idrara çıkma ile ağrı) neden olabilir. Tipik olarak idrar kültürü negatiftir.
M. pneumoniae, solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilişkili en yaygın mycoplasma olup, diğer mycoplasma türleri de bulunur. Mycoplasma çocukluk çağı astımı ile ilişkilendirilmiştir. Fibromiyalji, Lyme hastalığı ve kronik yorgunlukta "nefes al" gereksinimi, mikoplazma ile ilişkili olabilir.
Mycoplasma, genellikle eklemlerin sinovyal astarını (eklemi koruyucu astar) enfekte eder. Romatoid artritli kişilerin% 90'ı sinovyal sıvıda mycoplasma testi pozitiftir. Romatoid artrit ile ilişkili en yaygın mycoplasma türleri M. fermentans'tır, ancak M. pneumoniae ve diğer türler de bulunmuştur. Mycoplasma veya diğer stealth mikropları, çoğu artrit formunda temel bir faktör olabilir.Mycoplasma, sinir dokusunu kaplayan miyelin kılıfından yağı aşırır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, mikoplazma (ve klamidya ve borrelia da dahil olmak üzere diğer gizli mikroplar) multipl skleroz ile bağlantılıdır. Mycoplasma, ALS (M. fermentans en yaygın olanı) ve Parkinson hastalığı da dahil olmak üzere diğer nörodejeneratif hastalıklarla yakından bağlantılıdır.
Mycoplasma, lösemi çocuklarının kemik iliğinde bulunur.
Mycoplasma, servikal ve over kanseri dahil olmak üzere kanser dokusunda bulunmuştur. 
Servikal kanserde mycoplasma bulunması servikal kanserde bir kofaktör olabileceğini ve insan papillomavirüsüne (HPV) eşlik edebileceğini düşündürmektedir. (Mycoplasma'nın bazı virüslerin hücrelere girmesini kolaylaştırdığı gösterilmiştir.)
📌 LYME TESTLERİ
Bana göre kene ısırmalarında asıl görev hastaya düşmektedir. Hasta her zaman uyanık olmalı, şüphelendiği durumlarda Lyme konusunda uzman bir hekimden fikir almalı ve lyme testi konusunda ısrarcı olmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde enfeksiyon hastalıkları uzmanı olmak Lyme uzmanı olmak anlamına gelmiyor ve başvurduğunuz enfeksiyon uzmanı size “Türkiye’de lyme yok” diyerek test yaptırmanıza engel olabilir.  Şu da bir gerçek ki Türkiye’de lyme uzmanı yok denecek kadar az. Bu konuda Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi enfeksiyon bölümünün başarılı olduğunu biliyorum. Prof. Dr. Fatma SIRMATEL hanım bu konuda deneyimli, ilgili ve yapıcı doktorlardan biri. 
  🌟 Şunu hiçbir zaman unutmamak lazım: Labaratuar testlerinin negatif çıkması lyme olmadığı anlamına gelmez.
Tumblr media
🌟 Lyme hastalığının teşhisinde ilk etapta Borrelia Burgdorferi ELISA IgM ve IgG veya Borrelia Burgdorferi Western Blot IgM ve IgG testleri kullanılmaktadır. Ancak ELISA antikor testinin güvenilirliği oldukça düşük olduğundan fazla tercih edilmemektedir. Özellikle kronik lyme hastalarında % 75 hastada negatif sonuç verir . Western Blot ise, yine tam bir güvenilirlik sağlamamakla birlikte, daha çok tercih edilmektedir. Lyme'ın teşhisi ile ilgili asıl sorun bazı hastalarda devamlı negatif test sonuçları alınmasına rağmen hastalığın var olmasıdır. İşte burada doktorun uzmanlığı devreye girer. LYME HASTALIĞINDA TANI KLİNİK VERİLER IŞIĞINDA KONMALIDIR. Yani doktor sizdeki belirtileri değerlendirip gerekli tanıyı koyabilir ve testler negatif olsa bile tedaviye başlayabilir.
🌟 Aslında Borrelia bakterisinin neredeyse bir düzine türü Lyme hastalığına neden olabilmektedir ancak laboratuarlar sıklıkla sadece Borrelia Burgdorferi testi yapmaktadır. Laboratuar seçerken daha fazla türe göre tespit yapanı tercih etmekte fayda var bence.
Tumblr media
🌟 Elisa ve Western Blot testleri Türkiye’de Düzen ve Synevo Laboratuarlarında yapılabilmektedir. Bazı testleri SSK da karşılamakta olup devlet hastanelerinde yaptırabilirsiniz. Elisa Western Blot a göre daha düşük maliyetli bir testtir. Bu nedenle hastanelerde ilk etapta Elisa bakılmaktadır. Synevo Laboratuarında lyme hastalığı testi için paket bir test sunulmuştur. Bunun içerisinde LTT Borrelia, CD57/CD8, Bartonella Henselae IgG Antikor gibi testler bulunuyor. Tabi bunları yorumlamak ve doğru yolu çizmek için doktor kısmı en kritik ve belirleyici nokta. Test yapan kuruluşlardan bir diğeri ise Almanya’da Armin Laboratuarı. Bu laboratuar kene kaynaklı hastalıkların teşhisinde akredite bir kuruluş. Kitapta bahsedilen laboratuar ise Igenex
Tumblr media
‼  Bir diğer önemli husus lyme testi akabinde mutlaka co-enfeksiyonlar için de test yapılmalı. Çünkü lyme tedavisinin başarısı co-enfeksiyonların birlikte tedavisi ile ancak mümkün. 
📌 TEDAVİ
Teşhis konulduktan sonraki kısım Türkiye’de gerçekten acılı. Çünkü dediğim gibi konunun uzmanı dr yok denecek kadar az. Ve henüz kesin çözümü bulunmuş bir hastalık değil. Amaç semptomları yok etmek ve  bağışıklığı güçlendirmek olmalı. Çünkü lyme baska hastaliklara benzemiyor maalesef, çok karışık multisistemik bir enfeksiyon hastalığı.
💊 Lyme hastalığının tedavisinde sıklıkla  antibiyotiklere başvurulur. Ancak Lyme tedavisinde evrensel olarak etkili tek bir antibiyotik yoktur. Kullanılacak ilacın seçimi ve dozajı birden fazla faktöre bağlı olarak her bir insan için değişir. Bu faktörler co-enfeksiyon varlığı, bağışıklık eksiklikleri, enfekte olunduğunda kullanılan bağışıklık baskılayıcılar, yaş, ağırlık, gastrointestinal fonksiyon, elde edilen kan seviyeleri ve hastanın toleransı olabilmektedir. 
💊 Erken  evre lyme da kitap 30 günlük bir  antibiyotik tedavisinden bahsediyor. Bu süreç kimi kaynaklarda 4-8 hafta olarak geçiyor.  Ancak birkaç haftalık antibiyotik tedavisi hastalığın  nüksüne ve kronik evreye dönmesine yol açabilir. Oral tedavide doksisiklin, mynocycline, tetracycline, amoxisilin ve birçok diğer antibiyotik kullanılabilir. 
💊 Antibiyotik konusunda standart bir prosedür henüz oluşturulmamıştır. Ancak ağırlık kazanan görüş uzun, yoğun ve agresif bir antibiyotik tedavisinin çoğunlukla gerekli olduğudur. Özellikle akut evrede antibiyotik tedavisi gecikmeden başlamak faydalı olabilir şeklinde belirtiliyor kitapta. Çoğunlukla antibiyotiklerden oluşan bir kombinasyonun kullanılması, damardan ilaç uygulamaları gerekli olmaktadır. Çünkü borrelia bakterisi standart hücre duvarlı halinden, hücre duvarı içermeyen forma (L-form) ve antibiyotik tedavisine dirençli kistik forma dönüşebilir. Standart antibiyotik tedavisi hücre duvarı olan forma etkilidir, L formuna ve kistik formuna etkisizdir ve bunlar kronik lyme hastasında genellikle bulunur. Bununla birlikte öğrendiğim kadarı ile yetersiz dozlar kullanıldığında veya tedavi süresi kısa tutulduğunda Lyme hastalığı tekrarlayabilmekte ve her tekrarında hastalıktan kurtulma şansı daha da azalmaktadır. Yoğun antibiyotik kullanımı zaman zaman bazı dezavantajları beraberinde getirse de hastalığın potansiyel sonuçları karşısında bu riskler daha önemsiz kalıyor mu iyi etüt edilmeli. Gerektiği şekilde uygulanan bir tedavi programı sonrasında hastadaki semptomların yok olması veya semptomlarda önemli ölçüde azalma sağlanmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Ve bunun uzun bir süreç olabileceği de.
Antibiyotik kullanımı konusunda şu notları buraya düşmek istiyorum:
💊 Sentetik antibiyotikleri kullanmaya karar verdiğinizde şöyle bir yarışa girersiniz - antibiyotiklerin toksik etkileri sizi yakalamadan önce tüm patojenleri öldürebilir misiniz? Genellikle sentetik antibiyotiklere iyi cevap veren çok zararlı bir patojene karşı yarışı kazanmanız, sentetik antibiyotiklere çok yavaş tepki veren sinsi patojenlere(borrelia b. gibi) karşı yarışı kazanmanızdan daha muhtemeldir. Bakterinin üreme oranı onunla mücadelede önemlidir.
💊 Bir patojene karşı bir antibiyotik kullanıldığında bakterilerin çoğu ölür, ancak bir kısmı antibiyotik direnci geliştirir ve hayatta kalır. Her yeni kuşağın antibiyotik direncine sahip bireyleri, hepsinin antibiyotik direnci oluşana kadar birikir. Eğer bu dirençli bakterileri yok edecek bağışıklık sistemi bulunmuyorsa antibiyotik kullanımı faydasız olmuş denebilir. Hastalık nükseder.
💊 Ayrıca uzun süreli antibiyotik kullanımı, kalın bağırsaktaki faydalı biyofilmleri parçalamaktadır. Faydalı bakteriler , ince bağırsağın ve büyük kolonun mukoza astarında biyofilm oluştururlar. Bu tür biyofilm koruyucu ve sağlıklı bir kolon için gereklidir. Antibiyotiklerin uzun süreli kullanımı bu çok önemli koruma bariyerini bozabilir. Araştırmalar, bu katmana  patojen bakterilerin yerleşmesiyle bifidobakterilerin kaybedilmesinin, ülseratif kolit ve kolon kanseri gibi bağırsak hastalıklarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor.
💊 Kitaptan çok ilgimi çeken antibiyotiklerle ilgili bir diğer bilgi, sentetik antibiyotiklerin normal hücrelerde bulunan mitokondriyi yok ettiğini belirtmesiydi. Mitokondri, yani vücudun her hücresindeki yakıt evlerinin bir zamanlar ilkel bakteriler olduğuna dair kanıtlar vardır. Bir milyar yıl önce, daha yüksek yaşam evrimleştiğinde, yüksek enerjili kapasiteye sahip ilkel bakteriler, yüksek canlıların hücreleri tarafından enerjiyi üretmek için kaçırıldı. Sonunda, tüm yüksek yaşam biçimlerinin hücrelerinin bir parçası haline gelmişler, ancak yine de bakteri benzeri özelliklerini koruyorlar. Bakteri benzeri özelliklere sahip olmak mitokondriyi birçok antibiyotik türü tarafından hasara duyarlı hale getirir. Bu, birçok insanın antibiyotik kullanımı ile yorgunluğu yaşamasının nedeni olabilir. 
Lyme için gereken ciddi tedavi yöntemleri maalesef hekimlerimiz tarafınca gerektiği gibi ele alınmıyor. Hastalar da “öz-tedavi” yaparak kendi kendine hastalıkların üstesinden gelmek durumunda kalıyor. 
Lyme hastalarında antibiyotik kullanımının yanı sıra apiterapi, hipertermi, ozon terapi, bitkisel destekler, homeopati,  temiz beslenme, çeşitli protokoller, egzersiz kaynaklarda adı geçen ve işe yarar diğer destekleyici metotlar.
Kitapta antibiyotik tedavisinin dışında bitkisel ilaçlar ( Herbal Medicine ) etraflıca incelenmiş.
Bitkiler için yazar Dr. William Rawls şöyle diyor:
“Bitkiler dünyadaki diğer canlılarla aynı stres faktörlerine maruz kalırlar. Bitkiler, çok çeşitli mikrop, serbest radikal, toksin ve radyasyon da dahil olmak üzere geniş bir yelpazede tehdite karşı koruma sağlayan biyokimyasal maddelerin (fitokimyasallar) kompleks bir spektrumu üreterek bu stres faktörleri ile baş ederler. Farklı bitkiler farklı stres faktörleri altında farklı ortamlarda evrimleştiği için, bitkilerdeki fitokimyasallar oldukça değişkendir, çeşitlidir. Bitki biyokimyası da bitki için güneşten yiyecek üretir, oksijen taşır, zehirli atık bitkisini atar ve hasarı onarır.”
📌 COWDEN PROTOKOLÜ
Şimdiye kadar okuduklarımdan anladığım kadarı ile herkese uyacak tek tip bir lyme tedavisi yok. Geleneksel antibiyotik tedavisinin yanı sıra çeşitli tedavi protokolleri var. O nedenle sıklıkla karşılaştığım tedavi protokollerinden bir kaçını burada yazacağım. Bunlardan birisi Cowden Protokolü.
Cowden protokolü, Dr Lee Cowden, tarafından geliştirilen bir Lyme tedavi protokolüdür. Lyme tedavi protokolleri içinde en popüler olan kendi kendine tedavi yöntemlerinden biridir.  Bu protokolde kullanılan malzemeler  Lyme bakterilerinin 3 anatomik formuna hücum ederek (örn., Spiroketal, kist formu ve L-form) doksisiklinlerden daha iyi değilse de, iyi çalışan güçlü antimikrobik maddeler yoluyla kronik Lyme hastalığını tedavi etmek için çok yönlü bir yaklaşımı içeriyor. Antibiyotiklerden ve diğer bitkisel protokollerden farklı olarak, Cowden protokolü hastanın günde 4-8 kez suda birkaç damla tentür almasını gerektiriyor. Beyin, sinir sistemi, karaciğer, böbrekler, kan ve lenfatik sistem için detoksifikasyon desteği, bağışıklık modülasyonu, ağır metal uzaklaştırma, krebs döngüsü desteği ve magnezyum eksikliğine bağlı enerji desteği, fazla kükürtün uzaklaştırılması hususlarında tedaviyi amaçlar. Bu protokol için öngörülen süre 9 aylık bir tedavi.
💊 Cowden Protokolünde Kullanılan Nutramedix marka ürünler aşağıdakileri kapsar:
Banderol-microbial defense
Burbur-detox
Magnesium Malate
Parsley-detox
Pinella-brain/nerve cleanse
Samento-microbial defense
Sealantro-metal detox
Serrapeptase
Sparga-sulphur detox
 Şu linkte de Cowden Protokolüne göre dozaj şemasını ve kullanım bilgilerini bulabilirsiniz: https://www.forresthealth.com/images/pdf/cowden.pdf
📌 BUHNER PROTOKOLÜ
2005 yılında Stephen Buhner adlı bir bitki ustası tarafından tanıtılan bir lyme tedavi protokolüdür. Protokolde kullanılan bitkiler Buhner tarafından çok iyi araştırılmış ve binlerce insan Internet aracılığıyla bu protokolü izleyerek önemli fayda sağladığını bildirmiştir. Protokol üzerinde resmi bir çalışma yapılmamış olmasına rağmen, Buhner protokolünün Lyme hastalığının üstesinden gelmek için güvenli ve etkili olduğu yaygın bir bilgi haline gelmektedir. Bir hekim olan yazar Rawls da son 10 yıldır kendi kullandığı bitkisel protokol, Buhner protokolüne dayanmaktadır. Bu protokolün, kronik Lyme için güvenli ve etkili olduğunu pek çok defa deneyimlediğinden bahsediyor.
  📌 HERBAL ANTIMICROBIALS (BİTKİSEL ANTİMİKROBİYALLER)
Kitapta bahsi geçen bu kısmı özellikle not düşmek istedim. Bu tür bilgilere ulaşmak hiç kolay değil. Biraz bitkilere ilginiz var ise bu başlıkları kullanarak daha detaylı araştırma yapabilirsiniz.
🌿 RESVERATROL FROM JAPANESE KNOTWEED (POLYGONUM CUSPİDATUM)
Tumblr media
Gerçekten harika bir madde olan Japon knotweed (JKW) olağanüstü antimikrobiyal aktivite sunmaktadır. JKW, çok çeşitli sinsi mikroplara karşı aktiftir. Hem Lyme hastalığı hem de Mycoplasma tedavisi için birincil bitkisel antimikrobiktir. JKW ayrıca antiviral, anti-Candida (maya) ve antifungal özelliklere sahiptir. Bakteri biyofilmlerini bozduğu bulunmuştur. JKW, kan-beyin bariyerini aşan sistemik bir antimikrobik maddedir ve merkezi sinir sistemini korur. Ayrıca anti-inflamatuar ve bağışıklık fonksiyonunu destekliyor.
Bu, Lyme, Mycoplasma, fibromiyalji ve viral enfeksiyonlar için çok önemli bir genel antimikrobik maddedir. JKW, Bartonella, Mycoplasma, Candida ve virüslere karşı da koruma sağlar.
Önerilen doz: 200-800 mg Japon knotweed (% 50 trans-resveratrole standardize edilmiş) günde iki ila üç kez.
Yan etkiler: Nadiren düşük toksisite potansiyeline sahiptir. Resveratrol kan inceltici özelliklere sahip olduğundan pıhtılaşma önleyici ilaçları da kullanırsanız dikkat edilmesi önerilir. Hamilelikten kaçının.
 🌿 ANDROGRAPHİS (ANDROGRAPHİS PANİCULATA)
Tumblr media
Andrographis, Hindistan'a özgü antiviral, antibakteriyel ve antiparazitik özellikler sunar. Lyme hastalığının tedavisinde yaygın olarak kullanılır. Lyme hastalığının ötesinde, sayısız klinik çalışma, andrografinin yaygın viral hastalıkların uzunluğunu ve ciddiyetini azaltma kabiliyetini göstermiştir. Viral hepatit B ve C ve Chlamydia'ya karşı aktivite göstermiştir. Andrograd, dizanteri için kullanılmıştır ve patojen E. coli suşlarına karşı aktivite gösterir. Ortak yuvarlak solucanlara ve tenyalara karşı aktiftir. 2011 araştırmasında andrografinin ülseratif kolit için yararlı olduğu bulundu (ilaçla karşılaştırıldığında, mesalazine). Ek avantajlar, bağışıklık arttırma ve kardiyoprotektif etkilerdir. Andrographis aynı zamanda önemli karaciğer koruma da sunar. In vivo ve in vitro çalışmalar, Andrograd'ın doğal dolaşıcı hücreleri (NK hücreleri) ve hücre aracılı bağışıklığı arttırdığını, bununla birlikte proinflamatuvar sitokinleri azalttığını doğrulamaktadır.
Mükemmel antiviral ve antibakteriyel özellikler, Lyme hastalığının tedavisinde önemlidir ve gastrointestinal restorasyon için önemlidir. Viral nüksetmeye karşı koruma sağlar.
Önerilen doz: 200-800 mg, günde iki ila üç kez% 10-30 andrografolide kadar standart hale getirin.
Yan etkiler: andrografis alan kişilerin yaklaşık % 1'inde alerjik reaksiyon oluşturabilir. Reaksiyon, bitkinin kullanımını durdurduktan sonra birkaç hafta içinde giderek azalır.
  🌿 CAT’S CLAW (UNCARİA TOMENTOSA) (KEDİ PENÇESİ)
Tumblr media
Amazon'a özgü olan kedi pençesi, inflamatuvar bozuklukların tedavisinde uzun bir geçmişi vardır. Ayrıca, Lyme toplumunda, Lyme hastalığının tedavisinde kullanılmak üzere birincil bir bitki olarak benimsenmiştir. Kedi pençesi bir bağışıklık düzenleyici olarak düşünülür, yani aşırı aktif bir bağışıklık sistemini yatıştırır (iltihaplanmayı azaltır), fakat aynı zamanda bağışıklık sistemini nasıl daha iyi çalışacaksa o yönde geliştirir. Faydaları arasında güçlü iltihap önleyici özellikler ve artrit tedavisinde tarihsel kullanım yer alır. B ve T lenfositleri, doğal katil (NK) hücreleri ve granülositleri içeren WBC'leri artırdığı bilinmektedir. Kedi pençesi ayrıca, Lyme hastalığında eksik olan, CD 57 olarak adlandırılan, doğal katil hücrenin özel bir türünü geliştirdiği biliniyor. Kedi pençesi, GI yolu için iyileştirici özellikler de göstermiştir (geçirgen bağırsakların iyileşmesi için faydalıdır).
 Lyme hastalığı ve gastrointestinal restorasyon için birincil bitki. Kedi pençesi, antiprotozoaldir ve Babesia'ya karşı koruma sağlayabilir.
Önerilen doz: 400-800 mg (iç kabuk% 3 alkaloidlere veya 10: 1 konsantre iç kabuğa göre standartlaştırılmıştır) günde iki ila üç defa. Bu otu mide asidi ile harekete geçirdiği için yiyecekle birlikte alması özellikle önemlidir. Asit engelleyici ilaçlar alırsanız, kedi pençesinin değeri sınırlı olacaktır.
Yan etkiler: Ara ara mide rahatsızlığı, ancak genellikle çok iyi tolere edilir.
  🌿 CHINESE SKULLCAP (SCUTELLARİA BAİCALENSİS)
Tumblr media
Güçlü bir sinerjisttir (diğer takviyelerin faydalarını arttırır).
Başka bir deyişle, diğer otların, özellikle de antimikrobiyal değeri olanların etkilerini artırır. Kendiliğinden güçlü antiviraldir (özellikle herpes virüslerine karşı). Ayrıca antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahiptir. Mycoplasma ve Bartonella'ya karşı kullanılan temel takviyelerden biridir. Chinese skullcap, yatıştırıcı özellikleriyle de bilinir. Uyku uyarma işine yarayan melatonini içerir. Aynı zamanda sinir dokusu ve karaciğer fonksiyonunu da kuvvetle korur. Bu bitki bir bağışıklık düzenleyicidir yani aşırı aktif bağışıklık fonksiyonunu yatıştırır (sitokin çağlayanlarını azaltır), ancak genel bağışıklık fonksiyonunu arttırdığı anlamına gelen bir bağışıklık düzenleyici maddedir. Bazı uzmanlar, otoimmün hastalık için yararlı olduğunu düşünüyorlar.
Mycoplasma ve antiviral koruma için önemli sinerjist. Ayrıca, Chlamydia karşı kapsama alanı sağlar.
Önerilen doz: 400-1000 mg günde iki ila üç defa. Kök özütü, tercihan,>% 30 baikalin ile standartlaştırılmış, belirgin sarı renkte 3 yıllık bitki tercih edilir. (American skullcap aynı antimikrobiyal özellikleri sunmaz ve bunun yerine kullanılmamalıdır.)
Yan etkiler: Nadir, hatta yüksek dozlarda ve çoğunlukla gastrointestinaldir.
🌿 GARLIC WITH STABILIZED ALLICIN (ALLIUM SATIVUM).
Tumblr media
Sarımsak, kaydedilen zamanın başlangıcından beri tıbbi olarak kullanılmıştır, ancak sarımsaktaki aktif kimyasallar, allisin olarak adlandırılır ve çok uçucudır. Ezilmiş sarımsak kokusu allicindir. % 1'den azı aktif formda emilir. Bu nedenle, standart sarımsak preparatlarından elde edilen fayda oldukça değişken ve çoğunlukla minimal düzeydedir. Tescilli bir süreçle, verimi neredeyse% 100'e yükseltmek için allisin stabilize etmek mümkündür. Stabilize allisin artık birçok şirketten temin edilebilir. Stabilize sarımsağın gram-pozitif ve gram-negatif bakterilere karşı güçlü geniş spektrumlu etkinliğe sahip olduğu ve antiviral, antifungal ve antiparazitik özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir. Lyme hastalığı olan hastalar önemli fayda sağlamışlardır. Araştırmalar allicin'in birçok Babesia türüne karşı aktif olduğunu göstermiştir.
Kronik fungal enfeksiyonlar ve Candida (maya) için son derece yararlıdır ve MRSA enfeksiyonlarına karşı aktivite göstermiştir. Stabilize sarımsak da dikkat çekici kardiyovasküler faydalar sağlar. Kolestrolü düşürür, trombosit agregasyonunu (yapışkanlık) inhibe eder, kan akışını geliştirir, kan basıncını düşürür ve doğrudan kardiyojenik etkilere sahiptir. Genel antimikrobiyal ve gastrointestinal restorasyon için mükemmeldir.. Antiprotozoal (Babesia) ve anti-Candida da kapsama alanındadır.
Önerilen doz: 180-1200 mg iki stabilizied allicin ürünü günde üç defa (dozaj kullanılan sarımsak preparatına bağlıdır).
🌿 HOUTTUYNIA (HOUTTUYNIA CORDATA)
Tumblr media
Hindistan ve Nepal'e özgüdür. Antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahip sistemik antimikrobiyaldir. Ayrıca çalışmalar, anti-inflamatuar, antihistaminik / anti-alerji ve antioksidan özelliklerini göstermiştir. Houttuynia, Lyme hastalığına bağlı tüm bakteri ve virüs mikroplarını kapsar. Yan etkileri: Balık kokusu. Aksi halde iyi tolere edilir.
📌  LYME HASTALIĞINDA BESLENME
Lyme hastalığı ile mücadelede ana yollar kadar tali yollar ve hatta  patikalar ve kapı önleri dahi önemli. Antibiyotikler yanında, bitkisel destek, bunlara ilaveten egzersiz, günlük alınan şeker, içilen kahve, alkol, uyku süresi hepsi ama hepsi dikkat edilmesi gereken şeyler. Kitapta “Your recovery cannot move forward until you restore normal digestive function// Normal sindirim fonksiyonunu yerine getirene kadar iyileşme ilerleyemez.” şeklinde bir cümle geçiyor. Her hastalıkta olduğu gibi lyme hastalığında da beslenme çok önemli. Genel hatlarıyla önerileri başlıklar halinde dikkat edilmesi gerekenler şöyle:
🌟 Diyet, belki de Lyme hastalığının çözümünün en önemli parçasıdır. Her şeyden önce, bu beslenme rejiminde bütün şekerin kesilmesi öneriliyor. Çay şekeri, şekerlemeler, reçeller, kola, diyet kola,  şeker ile tatlandırılmış boğaz pastilleri,  kurabiye, kek, krep, donuts, hamur işleri, pudingler ve benzeri şeker içeren gıdalar bu diyette bulunmuyor. Bu sebeple iyi bir etiket okuyucu olmak şart !!
Tumblr media
🌟 Nişastalar da bağırsak ve kan dolaşımında şekere dönüştüğü için bu diyette tüketimine izin verilmeyenlerden. Bu, Lyme ile savaşan bir kişinin, ekmek, erişte, makarna, pirinç, patates ya da undan yapılmış herhangi bir şeyi yememesi anlamı taşır. GLUTEN içeren gıdalara dikkat edilmeli ve glutenin bağırsaklara zarar verdiği unutulmamalıdır.
🌟Lyme hastalarının süt ve süt ürünlerini de tüketmesi önerilmiyor. Özellikle laktoz intoleransından dolayı vücut tarafından iyi tolere edilmediği, bağırsak rahatsızlıklarına sebep olabileceği belirtilmiş.Bununla birlikte, bir süt ürünü olduğu halde yoğurt ve kefir tüketmenin  faydalı olduğu, çünkü antibiyotik kullanmanın neden olduğu bir maya enfeksiyonunu önlemeye yardımcı olacak iyi bakteri ve protein içerdiği belirtiliyor. Bu nedenle ev yapımı yoğurt ve kefir meyveli, vb ticari olanlara göre üstündür diye düşünüyorum.
Tumblr media
🌟 Diğer önemli bir konu hakkında pek fazla şey duymadığımız LEKTİNLER dir. Belki de, insanların hoşuna giden, keyif aldıkları pek çok gıdayı etkiledikleri için. Çoğu beslenme kitapları ve bağırsak sağlığı kitapları lektinlerden söz etmez bile. Buna rağmen, lektinler, herhangi bir sindirim konusu olan herkesin dikkat etmesi gereken bir konudur. Lektinler, tüm bitkilerde ve bitki tohumlarında bulunan özel proteinlerdir. Bitki veya tohumları tüketen canlılara karşı caydırıcı olarak çalışırlar. Lektin zararlı mıdır sorusunun cevabı kişinin duyarlılığına, maruz kalınan lektin türüne ve doza göre değişir. Ancak lyme hastalığında bağışıklık önemlidir. Lektinin etkilerine dikkat etmek gerekir. Çünkü lektin bağırsakta bulunan hücre membranlarında bulunan karbonhidrat moleküllerine bağlanarak zarar verirler. Bu hücre zarlarını bozar ve bağırsak astarını tahriş eder.Problemli lektinlerin başlıca kaynakları şunları içerir:
Tahıllar, özellikle buğday ve mısır
Fasulye / bakliyat, özellikle soya fasulyesi, fasulye ve fıstık
Badem, ceviz, kaju fıstıkları ve fıstık gibi ağaç fındıkları
Nightshades vegetables ( domates, patates, patlıcan ve biber dahil)
Mısır ve soya fasulyesi ile beslenen inek sütleri
🌟 Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da OKZALAT tır. Yüksek okzalat içeren gıdalardan bu hastalıkla mücadele süresince uzak durmakta fayda vardır. Eğer bağırsak bariyeri bozulmamışsa, okzalat önemli derecede emilmemektedir. Böbreklerden dışarı atılır. Başka bir deyişle, sağlıklı bir bağırsakta olan insanlar, oksalat açısından yüksek olan ve sorun yaşamayan gıdaları yiyebilirler. Bununla birlikte, sızdıran bağırsaklarla, büyük miktarda okzalat emilebilir. Fazla oksalat vücuttaki kalsiyum ile bağlanır, dokularda biriken keskin kristaller oluşturur. Hareket ve yorgunluk ile ilişkili kas ağrısı ve eklem ağrısı, ilişkili semptomlarla ilişkili olabilir.
📌 HERXHEİMER REAKSİYONU (THE DIE-OFF) ve DETOKS
Şimdi buraya kadar sabırla okumuş değerli okuyucu, gelelim zurnanın zırt dediği yere. Herxheimer reaksiyonu ya da kısaca Herx, işte zurnanın zırt dediği yerdir.. İyileşmeden önce kötüleşme evresi de denilebilir. İlaçlar ile bakteri enfeksiyonu tedavisi esnasında görülebilen bir yan etkidir. Antibiyotiklerin yol açtığı bakteri ölümü ve bunun neden olduğu (endo)toksin salıverilmesinin, karaciğer ve böbrek detoksifikasyon kapasitesinin üzerinde bir hızda olması nedeni ile hastanın kendini kötü, beter hissetmesidir. Fazla toksin; yorgunluk, dikkat eksikliği, baş ağrısı, hipotansiyon, ağrı ve halihazırda var olan şikayetlerde artışa neden olur. Hasta tedavinin işe yaramadığı yanılgısına düşebilir. Herxheimer Reaksiyonu hasta için kötü bir deneyim olsa da aslında tedavinin işe yaradığının bir göstergesidir.
Tumblr media
Mesele şudur ki, herx sonucu vücudunuzdaki toksinleri olabildiğince hızlı bir şekilde çıkarmanız gerekir, aksi takdirde ortadan kaldırılmak yerine vücudunuza yeniden emilir. Bu konu aslında çok kapsamlı. Ayrı bir post konusu olabilir. Ancak önerilen çeşitli tavsiyeler epsom tuzu ile ayak banyosu, sauna,  kurşunsuz kil (bentonit kili) kullanımı, toksin atan bazı besinleri tüketmek, sarımsak, soğal, yeşillikler, ilaçsız böğürtlen, çilek, yabanmersini gibi meyvelerin küçük çekirdekleri, su yosunları…
📌 Lyme ile mücadelede ve detoks ile toksinlerin uzaklaştırılmasında infrared (kızılötesi) saunada faydalıdır. Özellikle Lyme Hastalığına yardımcı olmak için infrared saunaları kullanma konusunda on-line çok sayıda makale bulunmaktadır. Bunlardan biri, bir diğeri için tık. Büyük olanlar ve taşınabilir kişisel infrared saunalar da var. 📌 Lyme tedavisinde arı zehiri de kullanılmaktadır. Bununla ilgili meraklısına birkaç yayın için 1, 2, 3
Tumblr media
💊 Magnezyum: Lyme hastalığında MAGNEZYUM EKSİKLİĞİ çok önemlidir. Çünkü Borrelia magnezyum kullanır ve vücuttaki Mg miktarını azaltır. Refleks  artışı, kas spazmları ve seğirmelere yol açabilir. Mg eksikliği hafif , orta ve şiddetli olabilir. Bir lyme hastası lyme hastalığının etraflı tedavisini uygulasa bile sonuçta Mg eksikliği düzeltilmezse iyileşme bir  platoya ulaşır ve orada kalır. Magnezyum kullanımında magnezyumun formu önemlidir. 
Tumblr media
📌 Epsom Salt (Epsom Tuzu) detoks üzerinde etkilidir. Özellikle kas ağrıları olanlar, Bartonella ile mücadele edenlere önerilmektedir. Ilık bir suda eritilerek ayak banyosu yapmak dahi toksinleri uzaklaştıracağı için rahatlama sağlayacaktır. 📌 C vitamini 
Tumblr media
Bağışıklık sisteminizi iyileştirmek için çok gerekli bir vitamindir. Lyme tedavisi esnasında benim kaynaklarda rastladığım tavsiye günde en az 3 gram alınması yönünde. C vitamini, haplar, tozlar, içecekler, gibi birçok formda alınabileceği gibi ve lyme tedavisinde damar yoluyla da alınabileceği belirtilmiş.
C vitamini kollajen üretimi için de gereklidir. Deride, kan damarlarında, kas, eklemler, beyin ve herhangi bir yapısal dokuda bulunan kollajen, vücudu bir arada tutan şeydir.
C vitamini doğadaki en çok yönlü maddelerden biridir.Sadece güçlü bir antioksidan değil, aynı zamanda glutatyon gibi diğer önemli antioksidanları da şarj eder. C vitamini büyümeyi destekler ve vücudun her yerinde sağlıklı dokuları tutar.
📌 Milk thistle (Deve Dikeni) 
Tumblr media
Karaciğer koruması sunan en iyi bitkilerden biridir. Güney Avrupa'ya ve Kuzey Afrikaya özgü dikenli bir bitkidir. Deve dikeni, sarılık ve diğer karaciğer rahatsızlıklarının tedavisi için kendi yerinde binlerce yıldır kullanılmıştır. Silimarin,deve dikeninin birincil aktif bileşenidir ve karaciğer hücreleri için güçlü antioksidan koruma sağlar. Karaciğer hücrelerinde bulunan doğal antioksidanları da artırır ve karaciğer hücrelerinin rejenerasyonunu indüklediği bulunmuştur. Tüm hepatoprotektif (karaciğerden koruyucu) bitkilerden en çok araştırılan ve düşük toksisite ve yüksek güvenlik ile ünlüdür. 📌 Glutatyon Glutatyon, üç amino asit olan, glutamik asit, sistein ve glisinden oluşan bir tripeptittir. Enerji üretirken mitokondriayı serbest radikal hasarından korumak için hücreler içinde önemli bir antioksidandır.
Glutatyon aynı zamanda karaciğerde faz II detoksifikasyon için de gereklidir. İn vitro ve in vivo çalışmalar, detoksifikasyon süreçlerinin, antioksidan özelliklerin ve bağışıklık fonksiyonlarının takviye edilmesinin güçlendirdiğini göstermiştir. Glutatyon dna/rna hasarını önler. Glutatyon vücuttaki toksin temizleyici sistemin en önemli öğesidir. Ağır metaller ve diğer kimyasal toksinler normal şartlarda vücutta glutatyona bağlanmakta ve safra yoluyla ince bağırsaklara atılmaktadır.
  Önerilen doz: Günde 500-1000 mg
Yazar Bill Rawls kitabında şöyle bir not düşmüştü: "Lyme hastalığına karşı mücadelemdeki bir noktada, belirgin bir baş ve el titreme geliştirdim. Günde iki kez Setria marka glutatyonun 1000 mg'ını başlattıktan sonraki 2 hafta içinde tamamen çözüldü. Aynı etki, lipozomal glutatyonda görülmedi." 📌 Omega 3 Yağ Asitleri
Tumblr media
Omega 3 yağ asitleri, vücuttaki iltihaplanmayı azaltmak ve optimum hücre zarı fonksiyonunu desteklemek için önemlidir. En iyi kan akışını sağlamak için önemli faktörler olan kolesterolün oksidasyonunu ve trombosit agregasyonunu önlerler. Balık, deniz ürünleri ve sebzeler omega-3 yağ asitlerinin iyi kaynaklarıdır, ancak supplement olarak desteklemek kanda yeterli miktarda omega 3 seviyesini sağlar. En faydalı omega-3 yağ asitleri, EPA (Eicosapentaenoic Acid) ve DHA (Docosahexaenoic Acid), sadece deniz kaynaklarından gelir. Hem balık yağı hem de krill yağı, DHA ve EPA'nın iyi kaynaklarıdır. Krill yağı, güçlü bir antioksidan olan astaksantin içerir. Keten yağı da pek çok sağlık yararları sağlarken, omega 3 kan düzeylerini yükseltmek için çok fazla miktarda keten yağı alınması gerekir.
Önerilen Doz: Moleküler damıtılmış balık yağı, 1-4 gram 1000-4000 mg / gün veya kril yağı günlük 500-3000 mg. Krill yağı, bağırsaklardan kolaylıkla emilen ve vücut tarafından daha kolay kullanılan bir fosfolipid (balık yağı gibi trigliserit yerine) olarak bulunur. Bu nedenle daha düşük dozlar gereklidir. Yan etkileri: Omega-3 yağ asitleri kanı inceltir. Kan sulandırıcıları kullanıyorsanız veya kanama veya pıhtılaşma bozukluğunuz varsa doktorunuzla balık ya da krili yağı takviyeleri almayı danışın. Kabuklu deniz hayvanları veya balık alerjileri varsa krill veya balık yağı takviyeleri kullanmaktan kaçının.
📌 Unutmayın, eğer lyme ve onunla ilişkili hastalıklar ile mücadele ediyorsanız kendinizi eğitmek zorundasınız. Facebook’da konu ile ilgili çok faydalı gruplar var. Bunlardan bazıları:
Lyme Türkiye 
Lyme Disease Group 
Lyme Survivors 
Lyme and Pregnancy
Women's Lyme Disease Support Group 
Lyme disease cure discussion
Lyme Disease Food & Supplements
Babesia Buddies
Beating Bartonella
📌 Gelelim yeniden kitaba; bu kitap oldukça iyi düşünülmüş ve organize edilmiş. İçeriği ve bilgiyi toplamak için harcadığı çaba taktire şayan.  Kronik lyme'den kurtulmak ve bağışıklık sistemini desteklemek için pratik adımlarla dolu. Bu kitapta, kendi başına ne kadar çok şey yapabileceğinizi ve farkında olmayabileceğiniz çevresel ve diğer stres kaynaklarının etkisini öğreneceksiniz. Ayrıca, iyileşmek için sadece patojenleri öldürmenin neden yeterli olmayacağını etraflıca anlatıyor.
Canımız yanmadan bir olayı umursamamak milletçe en belirgin özelliklerimizden biri. Ne kuş gribinden çekiniyoruz, ne radyasyonlu çaydan korkuyor, ne AIDS için gereken önlemleri almayı akıl ediyoruz. Nasıl oluyorsa içimizde bir bana bişey olmaz dürtüsü var. O nedenle ciddi bir kitle de küçücük bir keneyi hiç kaale almıyor.
Neyse bu uzun yazıyı Fareler ve İnsanlar’dan  lyme ile mücadeleye çok uygun bir alıntı ile kapatalım: “It’s just a constant battle: me against my body; my passions and my dreams and what I want to do with my life, against what I’m physically able to do. // Bu tam olarak uzun sürecek bir savaş: bedenime; tutkularım ve düşlerime ve hayatımla yapmak istediğim şeylere karşı, fiziksel olarak yapabileceğim şeylere karşı.”
Ve şunu hiç unutmayın: Hayatınızda hiç kene görmeseniz bile LYME hastası olabilirsiniz.
Tumblr media
O nedenle bu konuda bilgilenmek ve çevremizi de bilinçlendirmek zorundayız. Ayrıca bir arkadaşınızı veya bir aile üyesini Lyme Hastalığını ile mücadelesinde anlamanız ve desteklemeniz, iyileşmelerine ve tedavilerinde başarılı bir sonuç elde etmelerine çok fayda sağlayacaktır. Büyük bir hastalığa karşı savaşan biri, ne olursa olsun, desteklenen, sevilen ve ilgilenilen biri olduğunu hissetmek ister.
LYME  hakkında daha detaylı bilgi için ☞  https://lymenotes.blogspot.com.tr/
Tumblr media
Hafta sonu yaklaşırken pikniğe gidecekler umarım kene konusundaki bu bilgilere göre gereken koruyucu önlemleri alırlar. 
Sağlık ve sevgiyle kalın.
L.Y.M.E. = Love  Yourself   More   Everyday
Tumblr media
20 notes · View notes
yeniyeniseyler · 5 years
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (25 Haziran 2019)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (25 Haziran 2019)
Müge Boz ve Merve Toy’un dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 12:30’da “Mini  Hadi”de 10.000 TL.
Saat 20:15’te “Joker Hadisi”nde Joker Hakkı.
Saat 20:30’da “Müzik Gecesi”nde 20.000 TL.
Joker Kodu:  
  25 Haziran 2019 – 12:30 Yarışmasının İpucu:
“Bugün ipucumuz küresel iklim değişikliğine karşı…
View On WordPress
0 notes
Text
Size şiir gibi bir sevda anlatayım mı? Dinleyin. Şiir gibi diyorum çünkü ötesi yok yaşananların. 2015 Haziran ayı. Bir arkadaşıma gidiyorum o gün. Kız ortamındaki muhabbetleri bilirsiniz işte, eski sevgililer, küçük ağlama nöbetleri ve yeni biri klişesi...Arkada Ahmet Kaya “Ben senin sokağına ulaşamam dardayım.”, diyor bu arada. Çocukluk arkadaşım var benim bir tane. Onun fotoğraflarına bakarken “Bu kim?”, diye sordular. Size yemin ederim ilkokuldan beri tanımama rağmen yüreğim eriyerek baktım o kareye. Onun gözlerinin başka bir yere odaklanışından, ellerinin duruşuna kadar her şeyi ilmek ilmek işlendi içime. Kimseye bir şey söylemedim ama eve dönerken bile göğüs kafesimin içinde adını bi türlü koyamadığım tuhaf bir his peyda olmaya başladı. Neyse işte anlatmadım kimseye 17 yıllık kardeşim dediğim çocuğa dahi söylemedim uzunca bir süre. Sonra nasıl oldu, ne ara oldu anlamadan “Ben tanışmak istiyorum” onunla dedim. Aylar sonra öğreneceğim ki o da adımı duyduğunda bambaşka şeyler hissetmiş ve Sezen Aksu dinlemiş. Lakin unuttum Sezen’in hüzünlü sesiyle Ahmet Kaya’nın yürek parçalayan sözleri hiç bir araya gelmemeliydi. Unuttum, kahretsin, unuttum bilemedim işte. Böyle başladı bizim hikayemiz. Böyle başladı her saç teline ayrı bir mısra adayacağım adama aşık oluşum... Bir gece de mesaj geldi. Öyle kimseyle konuşamayan, hele erkeklerle hiç anlaşamayan ben yediğim yemekten içtiğim suya kadar her şeyi anlatmak istedim ona. Güzle beraber geldi koynuma. Eylülle beraber. Yaprak yaprak ayrılık düşerken kaldırımlara ben aldırmadım, biz farklı oluruz dedim ve inanmadım. Konuştuk. Bir anda içim oluverdi ki canımın içi dediğimde onun da canının içine işlediğimi çok iyi bilirim. Başka insanlar gibi uzun uzadıya yormadan usulca yanaştık birbirimize ve 27 gün gibi kısa bir sürede sevgilim oldu. Elimi tuttu. Bilir misiniz Üsküdar yolunu, o yolda “Benimsin” dedi gözlerimin içine bakarak. “Ölsem bırakmam seni, benimsin.” Onundum, o da benimdi. Tarif edemeyecek kadar bulutların üzerindeydim. Ben çok çocuk gibiyimdir ve o olgundur. Başka ve zıtızdır aslında. Çanta taşıyamam, saçlarım takılır ellerime, kaldırımda yürürken taşları sektiririm. Hep elimi tuttu ben bunları yaparken. Hep gözlerinde bana olan sevdasını okuyabileceğim şiir dizeleri sakladı. “Ben romantik değilim, bekleme öyle şeyler”, dedi yine de gece üçte aradığımda açtı telefonunu. Uykulu sesini yorgan yaptı üzerime. Can oldu canıma. Hayattan tam anlamıyla tüm beklentilerini yitirmiş olan bana, nefes oldu. Hatta “Mimozam Karadeniz’de çok önemli bir sıfattır. Benzersizliğin tahayyülünü koyar ortaya. Evlenince adamlar eşlerine Mimozam diye seslenir” dedikten sonra Mimozam demişti bana. Ne demek biliyor musunuz? Eşli açar mimozalar ve eğer eşleri baharın ortasında küsüp açmayı bırakır yahut koparılırsa solup ölürler. Bunun altında yatan derin anlamı bilerek ağız dolusu Mimozam dedi. Çok güzel vakitler geçirdik, çok zor anlarımız da oldu. Ben korkağım. Bakın hiç inkar etmiyorum ben çok korkağım. En ufak kavgada beni bırakmayacağını duymak için “Bitsin” dedim. Şuan dilimde olan tövbelerin hiçbir anlamı yok o yüzden. Ben bu ayrılığı hak ettim, biliyorum. Ama şuna da inanıyorum, biz sevdik ve sevgi ucunda ölüm dahi olsa yürünecek tek yoldur. Aylar geçti, her şey öyle mükemmel ki. Doğum günü 12 Aralık. Buz gibi bir günde doğmasına rağmen, o ketum yüzüne rağmen içi sıcacık, içini evim yaptığım demir adam o gün doğdu ve en çok istediği şeyin bir doğum günü partisi olduğunu söyleyiverdi bir ara. O gün beraber Galata’ya çıktık. Tek tek her basamağında anı bıraktığım o yerden şimdi izin verseler kendimi bırakırım. Bir de size anlatamayacağım kadar güzel bir fotoğrafımız var. Gözlerini kapatıp şakaklarımı öptüğü... Arkamızda yedi tepe üstünde bir şehir! Ve kimseye gülmediğim kadar naif gülüyorum ona. Hırçın değilim, kızgın, küs kalamıyorum, her gün artan bir sevgiyle bağlanıyorum kollarına... Boynundaki kokunun hatrına ömrümü yoluna dökebilirim. Abartmıyorum, ben Demir Adam’ı öyle sevdim. O gün ilk buluştuğumuz kafede ona sürpriz olan doğum gününü yaptık arkadaşlarıyla. İçeri girdiğimiz an yüzüme baktı, elimi daha sıkı tuttu. İnanamadı, ve siz de inanmayacaksınız ama ben hayatımda daha önce birinin mutluluğuyla bu kadar mutlu olunabileceğine şahit olmadım. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Tek bir vücutmuşuz gibi, sanki iki ayrı bedende yek bir ruhmuş gibi... Eve dönerken “Ne diledin?” dedim. “Benim dileğim yanımda.”, diye cevap verdi. Söyleyin bir adam size böyle cevap verse unutabilir misiniz? Şimdi ben bunu ölsem unutamam. Aylar geçti. Hep gittiğimiz o parka gittik. Güzeldi her şey. Çocukluk yapıyordum, canını sıkıyordum ama ne bileyim gitmez gibiydi be! Gideceğine hiç ihtimal vermedim. Bir gün ağlayarak “Korkuyorum” dediğimde “Ben seni hiç bırakır mıyım?” demişti. Bıraktı. Bırakırmış. Bir süre sonra eskisi gibi olmak için çabalarken daha çok yıprandık. Hatta birbirimize bıçaklar sapladık. Ama ben elimi ona kaldırdığımda bile açılacak yaranın merhemi olmak isterken, o “Yapamıyoruz” dedi. Ve biz 25 Nisan 2016 akşamı yapamadık. Ben o gece canımı gidip o parka bıraktım. Ben ondan sonraki her gece kabus görüp uyandığımda telefona sarılarak Demir Adam’ı arayamadım. Bakamadım fotoğraflarına, bakamadım fotoğraflarımıza. Ama kıyamadım da. Bir yandan ölsün isterken diğer yandan eline kıymık batsa yüreğime hançer geçirilmiş gibi hissettim. Kalkmadım ayağa. İnatla elimden tutup “Buradayım Mimozam, gel hadi.” demesini bekledim. Gelmedi. Doğum günümde mesaj attı. Canımı, ciğerimi hatta ömrümü o küçücük ekrana sığdırdım. Oh be, dedim seviyormuş. Ama ben bugün insanların birbirini sevmesinin yetmediğini öğrendim. Seviyorsanız eğer gururunuzu hiç sayıp uğruna bir şeyler yapın. Biz farklıyız, hayatımız, ideolojilerimiz, anlayışlarımız farklı diyerek bahanelerin katı kabuklarına sığınmayın. Şuan arkada Ahmet Kaya “Ben senin sokağına ulaşamam, dardayım”, diyor. Onu ilk sevdiğim günki gibi. Güz ayrılık getiriryor ve Galata rivayetleri yalan. İnanmayın, sevgi emek ve çaba gerektiriyor. Tahammül gerektiriyor. Sevgi tek başına yetmiyor. Bir sene önce nasıl heyecanlarla başladığım bu ilişkiden, bu sevdadan, satır satır şiir dediğim adamdan, ölüm olsa bırakmaz sandığımdan gitmek zorundayım. Ben onun sokağına bir türlü ulaşamadım, dardayım.
3 notes · View notes