Tumgik
#TürkFutbolu
karsiyakablog · 4 months
Text
0 notes
sanat-mevsimi · 2 years
Text
SERGEN YALÇIN VE FATİH TERİM GİDİNCE TÜRK FUTBOLU KURTULDU. - MU ?
Büyük hayallerle başlamıştı herşey. Büyük umutlar besliyorduk hepimiz. Sergen Yalçın 'ın Beşiktaş' a gelmesi için hep bir ağızdan bağırmıştık çünkü onun Beşiktaş 'ı başarıya ulaştıracağına dair inancımız çok güçlüydü. Şenol Güneş' ten sonra Sergen Yalçın gelmeliydi çünkü artık Beşiktaş 'ın uzun vadeli bir plana, yapılanmaya, sürdürülebilir bir başarı grafiğine ihtiyacı vardı.. Kulübünün köklerini bilen biri, Beşiktaş 'ın özkaynak düzeninden yetişmiş Sergen Yalçın bu işi yapardı. Hatta en iyi o yapardı. Yaptı da.. Hiç kimsenin ihtimal vermediği, ilk beşe dahi giremez dediği kadroyu şampiyon yaptı, üstüne üstlük ziraat Türkiye kupasını da aldı. O gelene kadar hiç kimse Beşiktaş 'ı bu kadar yüksek sesle savunmamış, hiç kimse masaya yumruğunu bu kadar sert vurmamıştı. Hakem camiası ile ayrı, Beşiktaş' ın içindeki nifaklarla ayrı savaştı hoca. Burası Beşiktaş! "Hiç kimse Beşiktaş 'ı ezemez" dedi ve iki kupa aldı. Dedim ya belki de Beşiktaş 'ı tarihi boyunca bu kadar savunan olmamıştır. Yıllarca üçüncü büyük olarak lanse edilen Beşiktaş' ı hiçbir zaman ezdirmedi hoca. Yuvasına daima kol kanat gerdi. Tamam dedim yıllar sonra Beşiktaş 'ı da tırnak içerisinde koruyan, kollayan, ezdirmeyen, göreceğiz ne olacağını diyen biri çıktı. Bu adam uzun yıllar burada kalmalı. Üstelik şampiyonluğu da var.. Aklıselim Beşiktaş taraftarı hocanın gelir gelmez şampiyon olabilecek kapasitesi olduğunu zaten biliyordu ve bu tescillenmişti artık. Peki ya sonra? Sonra ne oldu? Sonrası iki kelime "Türk Futbolu" hoca Türk futboluna kurban gitti.
Bu sezonun başında şampiyonlar ligi için kurulan kadro, hocanın yönetimle transfer konularında geç uzlaşmış olması ve dolayısıyla takımın kamp yapmaması ve buna bağlı olarak sakatlıkların olması kurulan şaşalı kadronun vasatın altına düşmesine sebep oldu ve gemi bir anda alabora oldu. Ya da başka bir deyişle ; Batsuhayi 'nin bu kadar edilgen çıkacağını hiç kimse tahmin edemezdi. Öyle oldu, böyle oldu ve takım bir türlü ritim yakalayamadı. Sergen Yalçın da Beşiktaş' lı kimliğini ortaya koyarak, "daha fazla zarar vermek istemiyorum" cümlesini kurdu ve gitti. Peki zarar vermek nedir? Yani bir takım ya da hocası hayatı boyunca hiç hata yapamayacak mı? Kul olan zaten hata yapmaz mı? Dünya çapında hocalar hiç hata yapmadı mı? Avrupa da her hata yapan hocayı gönderdiler mi? Yoksa uzun vadeli bir plan doğrultusunda sabrettiler de sürdürülebilir başarı mı kazandılar? Daha bir sene evvel şampiyon olmuş iki kupa almış ve de üçüncü kupanın alımında büyük emeği olan hoca bir sene sonra zarar verdi ve gitti öyle mi? Bu kadar basit mi? Taraftarın gözünde tabiri caizse "kral" olan adam bir senede nasıl oldu da ölümüne eleştiriye maruz kaldı? Hoca giderken parasının yarısını bırakmış olmasına rağmen neredeyse ölmesini isteyecek taraftarlar var. Tabi trol hesaplar yapıyor belki de bunu bilmiyorum. Ama nasıl oldu da nankörlük elini kolunu sallaya sallaya sokağa çıkabildi bu kadar güzel hatıranın ardından bu nasıl oldu? İşte bu Türk futbolunun kanayan yarası. Türkiye de futbolun hiçbir mesafe alamayışının sebeplerinden sadece sonuç odaklı yaşamak. İnsanlara, yolculuğa zerre değer vermemek. Maalesef içler acısı bir durum. Bir de bunun doğru olduğunu realist olmak gerektiğini palazlana palazlana anlatanlar ah onlar yok mu onlar!... Mesela Fatih Terim altı şampiyonluk ve dahası.. Bu sene Galatasaray 'ın bir değişikliğe ihtiyacı var dedi ve Türk futbol ekonomisinin gittiği yeri de görerek takımın maliyetini düşürdü, geleceğe yatırım olması açısından da takımı gençleştirdi. Fakat olmadı, tutmadı aşı. Sonuçlar istenen gibi olmayınca Fatih Terim de gitti. Üç sene sabredelim demişti onu bile çok gördüler Fatih Terim gibi birine. Peki bu adamlar kul değil mi? Hiç hata yapmaya hakları yok mu? Bu kadar acımasız ve narsist davranarak nereye kadar gidecek bu iş? Sergen Yalçın gitti ve Beşiktaş düzeldi mi? Hayır. İki ileri bir geri devam ediyor. Çok birşey fark etti mi? Fatih Terim gitti Galatasaray parladı mı? Hayır. Küme düşmekten zor kurtuldu.
Peki nereye kadar böyle gidecek bu iş? Nereye kadar hocalara kullan at muamelesi yapacağız? Ne zaman yapılanacağız, planlı programlı hareket edeceğiz biz? Sorunun sadece hocalar olmadığını, başarı gibi başarısızlığın da kolektif bir şey olduğunu ne zaman anlarız? Başarıyı sahiplenmek kadar, başarısızlığı da beraberce göğüslemek değil mi çözüm? Benzin bitti bitecek, hastanın beyin ölümü gerçekleşti makinaya bağlı yaşıyor. Türk Futbolu FİNİSH TÜRK FUTBOLU FİNİTO!
1 note · View note
gercekciyaklasim · 2 years
Link
  Türk futbolu mahvedildi. Yönetiliyormuş gibi yapıldı ama yönetilemedi. Hoyratça idare edildi. Geldiğimiz noktada batmış, her yerine sıvanmış bir klozet durumuna geldi. Sektörde çok büyük paralar dönmesine, kulüplerin de çok büyük paralar kaldırmalarına rağmen, nasıl oluyorsa hemen hemen hepsi batak durumda inanılır gibi değil. Peki bu kulüplerin başında bulunan, her biri kendini üst düzey yönetici, patron, CEO falan filan olarak niteleyen bu seçkin kişiler; bu kadar düzenli geliri olan kulüpleri batırmayı ya da bir başka deyişle içine edip bırakmayı nasıl başarıyorlar?
  Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunması ümit edilen meşhur kulüpleri maalesef uluslararası arenada hiç bir varlık gösteremiyor. Alacakları sportif başarılarla Türkiye’ye ekonomik katkıda bulunması arzu edilen yine aynı meşhur kulüpler, tam tersine çok fazla dövizin yurt dışına kaçmasına neden olarak Türkiye ekonomisine çok ciddi zararlar veriyorlar. Hiç birisi tek kuruş vergi vermediği, oyuncularının ve çalışanlarının sigortasını bile yatırmadığı gibi, bir de batık ekonomik yapılarını düzeltmek için devletten yardım alıyorlar. Arkasında milyonlarca taraftarı olduğu için kamuoyu üzerinde baskı kurarak zorla devlet kasasından çıkan yardımlarla bu kulüpler ayakta tutuluyor ya da ayakta kalması sağlanıyor. Peki ülke vatandaşlarının bu konuda görüşüne başvuruluyor mu? Rızası alınıyor mu? Berbat yönetildiği için ekonomik olarak belini doğrultamayan kulüplerin zararının devlet kasasından karşılanması vatandaşlar açısından ne kadar adil ve kabul edilebilir bir yöntem bunun dile getirilmesi gerekir.
  Meselenin nedeni çok basit aslında, lütfedip sorsalar bir ortaokul çocuğu da sorunun kaynağını söyler elbette… Bunun için iktisatçı olmaya gerek yok. Ama kibirlerinden soramazlar, gerçekleri görmekte işlerine gelmez. Bütün mesele harcadıklarının gelirlerinden çok daha fazla olması…
  Gelmesi muhtemel paraları varsayarak (bakın dikkatinizi çekeyim hesap ederek demiyorum) umarsızca harcıyorlar. Sonrada umulan başarılar gerçekleşmeyince ve beklenen paralar gelmeyince zor durumda kalıp bocalıyorlar. Bunun başlıca nedenlerinden biri de sorumsuzluk. Harcadıkları kendi paraları değil ve batırdıkları ticari işletmelerden de sorumlu değiller. İşin içine edip çıkıp gidebiliyorlar. Üç beş kişinin kınaması dışında da başka bir yaptırımla da karşılaşmıyorlar. Haliyle yüz de olmadığından gayet pişkin bir şekilde hayatlarına devam edebiliyorlar…
  Kurallar gereği sahaya sadece 11 oyuncu sürülebiliyorken, abuk subuk bahaneler öne sürerek 30’dan fazla oyuncu transfer ederek geniş kadro kuruyorlar. Sanki karşı mahalleyi dövmeye gideceklerde adam topluyorlar. Neymiş üç beş kulvarda mücadele ediliyormuş ta, her mevki için bir kaç oyuncu olursa rekabet yükselirmiş de, sakatlık ve formsuzluk durumunda çok alternatifli kadro avantajlıymış ta… Hepsi palavra… Hiç birinin gerçeğe yansıması anlatılanlarda olduğu gibi değil. Madde madde açıklayacağım.
1- Geniş kadroda futbolcular arası rekabet olurmuş da, formayı en başarılı olan, hak eden giyermiş. Geç onu anam babam, memleketin neresinde liyakate bakılarak görev veriliyor ki futbol kulüplerinde çalışana, hak edene forma verilsin. Mesela aynı mevki için rekabet eden üç oyuncu düşünün. Bu üç oyuncu ilk 11 de yer almak için diğer arkadaşlarıyla rekabete girmez, daha çok çalışmaz, takım için en iyisi ne ise o olsun diye düşünmez. Formayı kapmak için biri teknik direktörü kafalamaya çalışır, öteki başkandan ya da yöneticilerden torpil yaptırmaya kalkar, diğeri de takım kaptanı ya da takımın dominant grubuna yanaşarak arkasını sağlamlamaya çalışır. Gelinen bu durumda hani rekabet, nerede kalite, nerede kaldı liyakat? Hadi buyrun…
2- Yöneticiler futbolcuyu transfer edene kadar ona sünnet çocuğu gibi davranırlar. İmzayı attırdıktan sonra da adam yerine koymazlar. O futbolcu kalabalığının ödemelerini yetiştiremediklerinden, bu seferde altına imza attıkları sözleşmelerde yazanları ödememek için çamur yapmaya başlarlar. Daha dün geldiğinde sünnet çocuğu gibi karşılanan oğlan, günü geldiğinde alacağını istedi diye şerefsizin teki olur. Sonra da o oyuncudan da randıman bekle…
3- Çok oyuncu çok dert demektir. Çok dert te kaos demektir. Bizim yöneticiler meseleleri çözmek konusunda pek kabiliyetli olmadığından, daha ziyade el aleme hava atmak için, ya da gösteriş için orada bulunduklarından bol keseden söz verir ama yerine getirmezler.  Oyuncularının dertlerini sıkıntılarını gidermedikleri gibi, sorunsuz oyuncuları da dert sahibi yaparlar. Sonrada milyon dolarlık kendisinden çok şey beklenen oyuncuları amacından çok uzaklaşmış olarak medyada görürüz ama sahalarda göremeyiz.
4- Geniş kadro kuran takımlar genelde sistem oturtmakta zorlanırlar. Çok fazla oyuncuya bir sürü paralar verdiklerinden, şundan da faydalanalım bundan da faydalanalım diye sürekli takım kurgularını değiştirmek zorunda kalırlar. Ya da forma şansı bulamayan oyuncular huysuzlanmasın diye gereksiz yere sahaya sürülürler. Bu nedenle takımların ideal kadroları bir türlü oluşmaz ve oyuncular sürekli rotasyona tabi tutulur. Mevkilerde oyuncular sürekli değiştiğinden oyuncular birbirlerine alışamaz. Uyum sağlayamaz. Sürekli bir kargaşa, sürekli bir arayış vardır. Hiç bitmez… Sonra da çok para alan teknik idareciler taktik maktik tutturamaz bambambam ya da bombilibom tarzı yönlendirmelerle takımlarını sahaya çıkartırlar. Kazanmak ya da kaybetmek umurlarında olmadığından, her hangi bir sorumlulukları da yoktur. Onlar her türlü paralarını alır, milyonlarca Euroluk yatırımlarına ve servetlerine servet katmaya devam ederler…
5- Sorumluluk alma konusuna gelince basınını önüne çıkıp “hee ben yaptım ne var” deyip geçerler. Ama mesuliyet benim deyip te alacağından vazgeçen ya da aldıkları parayı iade eden bir teknik düdüktöre henüz memleketimizde rastlanmamıştır.
6- Futbolcudan anlamayan ama futboldan anladığını herkese kabul ettirmiş, sürekli onu al bunu sat işleriyle uğraşan, senede 25 oyuncu gönderip 30 oyuncu getirten, beş dakika oynatmadığı oyunculara dünyanın tazminatını ödeten,  kulübün üzerine kabus gibi çöken, iktisadi buhran yaratma uzmanı pek çok teknik düdüktör de vardır. Gittiği kulübün belini kıran, bir daha ayağa kalkamaz hale getiren, bu konuda çok başarılı olmuş teknik adamlardır bunlar… İnsanda; “Bu herifi bizi batırması için rakipler mi parayla tutup başımıza sardı.” şüphesi uyandırırlar.
7- Sınırsız yabancı kuralını dikte ettirerek, Türkiye liglerini yabancı cennetine çevirirler. Dünyanın komisyoncusu, menajeri eline geçirdiği kör topal, yamuk yumuk ne ki yabancı topçu varsa, bizim kulüplerimize iteleyerek, ihya olur. Kazandıkları paralarla ne yapacaklarını şaşırırlar.
  Bizim Türk gencimiz, Türk futbolcumuz da kendi memleketinde garip, kendi memleketinde parya olmanın ezikliğiyle yaşamaya mahkum olur. Kulüplerde yer bulamaz, yer bulsa takıma giremez, elin gavuru parasını çatır çatır alır, o alamaz. Her yoldan önü kesilir, umudu elinden alınır.
  Haliyle neredeyse sahaya sürdüğü 11’in neredeyse tamamı yabancılardan oluşan takımlarda da ne bir milli ruh ne de bir heyecan olmaz. Dolayısıyla takımlarımızın uluslararası müsabakalarda hiç bir varlık gösterememesinin nedeni de bundandır. Takım içerisinde arkadaşlığın ve takım ruhunun oluşamamasının nedeni de bu çok uluslu kaotik karışıklıktır.    Daha çok fazla şey ilave edilebilir ama uzatmaya gerek yok. Uzunca bir süre bizzat bir futbol kulübünün içerisinde bulundum, meselenin özünü gayet iyi kavrama fırsatım oldu. Lakin durumun vahameti çok ileri boyutlarda olduğundan maalesef “Bu içine edilmiş hali nasıl temizlenir?” sorusuna cevap üretmekte zorlanıyorum.
Birinci ligde oynayan her futbol kulübünün içerisine, devlet tarafından bir adet Maliye bir de SGK müfettişi yerleştirilse; Türk Futbolunu bilmem ama Ülke Ekonomisi düzelir onu garanti ediyorum. Kesin bilgi yayabilirsiniz…
0 notes
fenomenkoc · 5 years
Photo
Tumblr media
- Ay-yıldızlı ekip 5. kez Avrupa Şampiyonası'nda H Grubu'nu ilk iki sırada bitirmeyi garantileyen A Milli Takım, tarihinde 5. kez Avrupa Şampiyonası'nda yer alacak. A Milli Takım, 1996, 2000, 2008 ve 2016'dan sonra EURO 2020'de de mücadele edecek. Milli Takım, 2016'dan sonra 2020 Avrupa Futbol Şampiyonasına da katılarak bu önemli organizasyonda üst üste ikinci kez yer almayı başardı.  - İlk kez 1 maç kala garantiledi Türkiye, tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası'na grup maçlarının bitimine 1 hafta kala katılmayı garantiledi.  Ay-yıldızlı ekip, 1996 ve 2000'deki şampiyonalara play-off maçları sonucunda katılma hakkı elde etti.  2008'deki turnuvaya son maça kadar süren çekişme sonucunda elde ettiği grup ikinciliği ile gidebilen Türkiye, 2016'ya da en iyi üçüncü olarak katılmayı başarmıştı. - Kura çekimi 30 Kasım'da EURO 2020 finalleri grup kura çekimi 30 Kasım Cumartesi günü TSİ 20.00'de Romanya'nın başkenti Bükreş'te gerçekleştirilecek.  ROMEXPO Sergi Merkezi'nde gerçekleştirilecek kura çekimi sonrasında gruplar belli olacak.  12 Haziran-12 Temmuz 2020 tarihlerindeki şampiyonaya 12 Avrupa ülkesindeki 12 kent ev sahipliği yapacak.  Açılış maçının İtalya'daki Roma Olimpiyat Stadı'nda oynanmasına karar verilen şampiyonanın, yarı final ve final karşılaşmaları ise İngiltere'nin başkenti Londra'daki Wembley Stadı'nda oynanacak.  - EURO 2020'nin oynanacağı ülkeler EURO 2020 grup maçlarının oynanacağı şehirler şöyle: A Grubu: Roma (İtalya), Bakü (Azerbaycan) B Grubu: Saint Petersburg (Rusya), Kopenhag (Danimarka) C Grubu: Amsterdam (Hollanda), Bükreş (Romanya) D Grubu: Londra (İngiltere), Glasgow (İskoçya) E Grubu: Bilbao (İspanya), Dublin (İrlanda Cumhuriyeti) F Grubu: Münih (Almanya), Budapeşte (Macaristan) #millitakim #millitakım #türkfutbolu #euro2020 #şampiyon #şampiyonlarligi #şenolgüneş #ankara #ankarakurs #başarı #tebrikler #gurur #2020tayfa #2020tyt #ayt2020 #LGS #meb #koçluk #yaşamkoçluğu #futbol #top #spor #sporayakkabı (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/B46d_bHjHK_/?igshid=1w2pfnij8dof5
0 notes
barkoturktv · 5 years
Text
İstanbul'un 'Üç Büyükler'inin tarihi düşüşü
Tumblr media
Süper Lig'de İstanbul'un "Üç Büyükler"i olarak adlandırılan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş, bu sezon tarihi düşüşlerinden birini yaşıyor. Ligin en çok şampiyon olan takımları Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş, 7. haftalar dikkate alındığında son 40 yılın en büyük düşüşüne engel olamadı. Süper Lig'de 7. hafta geride kalırken Fenerbahçe 3 galibiyet, ikişer beraberlik ve yenilgiyle 11 puan toplayarak 5. sırada yer aldı. Son 2 sezonun şampiyonu Galatasaray ise 2 galibiyet, 4 beraberlik ile 1 yenilgi sonunda 10 puan elde etti ve 10. sırada kaldı.
Tumblr media
En kötü performansı gösteren ve ikişer galibiyet, beraberlik, 3 yenilgiyle 8 puan toplayabilen Beşiktaş ise 12. sırada yer bulabildi. İstanbul'un "Üç Büyükler"i, ortaya koydukları performansla 7. haftalar dikkate alındığında 39 sezon sonra sıralamada ilk dördün dışında kaldı. Bu sezonun 7 haftalık bölümününde ilk dört sıra Aytemiz Alanyaspor, Demir Grup Sivasspor, Trabzonspor ve İttifak Holding Konyaspor'dan oluştu.  1979-1980'da da ilk dördün dışında kalmışlardı Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş, son olarak 1979-1980 sezonunda 7. haftalar itibarıyla ilk dördün dışında kalmıştı. Söz konusu sezonda 16 takım mücadele ederken, 2 puanlık sistemde Beşiktaş topladığı 7 puanla 8. sırada yer aldı. Aynı puana sahip Fenerbahçe ise averajla 9. sırada bulunuyordu. 1979-1980 sezonuna çok kötü başlayan Galatasaray ise topladığı 5 puanla 16. ve son sırada yer alıyordu. İstanbul'un "Üç Büyükler"inin kötü başladığı sezonun 7 haftalık bölümünde ilk dört Trabzonspor, Gaziantepspor, Bursaspor ve Göztepe'den oluşmuştu. Sonraki haftalarda yükselişe geçen Fenerbahçe, söz konusu sezonu 35 puanla 2. sırada bitirdi. Galatasaray 29 puanla 9. olurken, Beşiktaş aynı puanı toplayarak 11. sırada kaldı. 1979-1980'un ardından oynanan 39 sezonda "Üç Büyükler"den en az biri 7. haftalarda ilk 4'ün içinde yer almıştı.  Beşiktaş'ın kabus sezonları İstanbul'un "Üç Büyükler"i içinde 2019-2020'ye en kötü başlayan Beşiktaş, son 40 sezonda buna benzer kabusları daha önce 4 defa yaşadı. Siyah-beyazlı takım, 2012-2013, 2005-2006 ve 1980-1981 sezonlarında 7. haftaları 11. sırada tamamladı. Beşiktaş, 2004-2005'te ise 13. sırada kaldı. Galatasaray 3. kez düşüşte 2019-2020'nin ilk 7 haftasında topladığı puanla 10. sırada yer alabilen Galatasaray, 1984-1985 sezonundaki durumu tekrarladı. Sarı-kırmızılı ekip, 1989-1990 sezonunda ise 7 maç sonunda 13. sırada kendine yer bulabilmişti. Fenerbahçe'nin düşüş yaşadığı sezonlar Geçen sezonun 7. haftasında 14. sırada kalan Fenerbahçe, 2016-2017'de ise 9. olabilmişti. 1990-1991'de 10. sırada kendine yer bulabilen sarı-lacivertli ekip, 2008-2009 sezonunda da aynı performansı tekrarladı. Fenerbahçe, 1986-1987 ve 1987-1988 sezonlarında ise 7 haftalık bölümü 12. sırada tamamladı. Read the full article
0 notes
zasgeblog · 5 years
Photo
Tumblr media
Yolun ışıklara olsun #canbartu #türkfutbolu büyük bir değerini daha yitirdi. Bütün #fenerbahçe camiasına başsağlığı diliyorum (Marina Beach Dubai) https://www.instagram.com/p/BwJEBa1gKCU/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1t9fjtb8dlfs6
0 notes
medyabuca · 5 years
Text
Hoşçakal Sinyor Can Bartu
Tumblr media
Fenerbahçe Spor Kulübü Can Bartu'nun vefatı üzerine açıklama yaptı, yapılan açıklama şöyle: "Bu büyük kaybın derin acısını ve üzüntüsünü yaşıyoruz. Fenerbahçemizin ve Türk sporunun değerli ismi Can Bartu’ya Allah'tan rahmet; değerli ailesi, sevenleri ve tüm camiamıza başsağlığı dileriz. Mekanı cennet olsun." CAN BARTU KİMDİR? Can Bartu (D. 31 Ocak 1936, İstanbul), Türk eski futbolcu ve basketbolcu. 31 Ocak 1936'da, İstanbul'da dünyaya gelen Can Bartu, spora, Fenerbahçe'de basketbol oynayarak başladı. Altı kez, basketbol millî takım formasını giyen Bartu, daha sonra Fikret Arıcan'ın aracılığıyla Fenerbahçe'de futbol oynamaya başladı. 1956'da, Fenerbahçe'de profesyonel futbol kariyerine başladı. 1961'de İtalya'nın Fiorentina takımına transfer oldu. Daha sonra Venezia ve Lazio'da da oynadı. 1967'de Fenerbahçe'ye döndü. Sarı-lacivertli forma altında toplamda 162 lig maçı oynadı, 62 gol attı. Fenerbahçe Spor Kulübü tarihine, basketbol ve futbolla beraber yazılan Bartu, millî Türk takımı formasını hem basketbol hem de futbol sporunda giyen ilk ve tek sporcudur. Bartu, aynı gün içinde, Galatasaray'la oynanan basketbol maçında 28 sayı kaydederken, Dolmabahçe'de de futbol maçına çıkmış ve bir gol atmış bir oyuncudur MİLLİ TAKIM KARİYERİ 1958'deki Türkiye-Romanya maçında, kaleci Turgay Şeren'in sakatlanması üzerine son 7 dakika kaleye geçti ve bu tecrübesinde 1 gol yedi. A millî formayı toplamda 26 kez giydi ve 6 gole imza attı. Türk sporunun unutulmayan o anı... Bir dönem doğan erkek çocukların Can Bartu isminin verilme nedeni, armayı hakettiği seviyelerde taşıyan büyük efsane. #Sinyor #Canbartu pic.twitter.com/VfsvDNLsfD — Sporun Dibi (@sporundibicom) 11 Nisan 2019   Read the full article
0 notes
amirbassir · 6 years
Video
Traxtor 3 - 0 Padideh . Adam gibi Adam, Ertuğrul Sağlam @esaglamofficial . . @umit_hakan_gecer . #ertuğrulsağlam #ertugrulsaglam #traxtor #tractor #tractorsazi #tiraxtur #türkfutbolu #padideh #tabriz #tabriz2018 #tebriz #tabrizim #tebrizim #təbriz #azərbaycan #azərbaycanım #azarbaijan (at Tabriz2018)
0 notes
ozgesumnu · 7 years
Photo
Tumblr media
#repost @aslimovic_ @mansiz26 Ilhan Mansız ❤️ Beşiktaş Efsanesi😍 #me#ilhanmansiz#beşiktaşefsanesi#besiktas#karakartal#carsi#istanbul#turkey#turkishgirl#instalike#like#follow#instafollow#football#vip#besiktask#instagood#instamood#instaphoto#picoftheday#best#goalmachine#love#türkfutbolu
0 notes
Photo
Tumblr media
#enginbaytar#millitakım#galatasaray#ve#türkfutbolu#için#büyükbirkayip#kendisiçok#yeteneklibirayaktı 🙏🏼👏🏻🇹🇷@enginbaytar (Isparta)
0 notes
serkanesen1881-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Çok büyük isimler yetiştirmiştir Türk Futbolu. O büyüklerin ilk sıralarında da Baba Hakkı gelmektedir. O kadar büyüktür ki; en büyük rakiplerini birbirinden ayırmamış, hem taraftarı olduğum benim Fenerbahçeme hem de Galatasaray’a 30’ar gol atarak hak geçirmemiştir. Aramızdan ayrılışının 29. senesinde Beşiktaş’ın efsane futbolcusu ve başkanı Baba Hakkı (Yeten)’i sevgi saygı ve rahmetle anıyoruz. #babahakkı #hakkıyeten #beşiktaş #türkfutbolu #futbol #serkanesen1881 #vatansever @besiktas (İzmir, Turkey)
0 notes
barkoturktv · 5 years
Text
Denizlispor süper lige hoşgeldi 2-0
Tumblr media
Süper Lig'de 2019-2020 sezonunun açılışında oynanan Yukatel Denizlispor-Galatasaray'ı 2-0 yendi. Süper Lig'de 2019-2020 sezonunun açılış karşılaşmasında Yukatel Denizlispor evinde konuk ettiği Galatasaray'ı 2-0 mağlup etti ve sezona galibiyetle başladı. Sarı kırmızılılar karşılaşmaya Muslera, Mariano, Luyindama, Marcao, Nagatomo, Seri, Selçuk, Belhanda, Jimmy Durmaz, Babel, Diagne 11'i ile başlarken Yukatel Denizlispor ise   Adam, Lopes, Oğuz, Sapunaru, Bergdich, Zeki, Murawski, Aissati, Recep, Barrow, Rodallega 11'i ile sahada yer aldı. Karşılaşmanın ilk yarısı oldukça hareketli geçerken maçta ilk tehlikeli atak Galatasaray'dan geldi. Maçın henüz 3. dakikasında Mbaye Diagne, Y. Denizlispor ceza sahasının içinde topla buluşurken Senegalli forvetin vuruşunda Adam Stachowiak kalesinde gole izin vermedi.  Dakikalar 24'ü gösterdiğinde Diagne, Oğuz Yılmaz'ın müdahalesi ile ceza sahasında yerde kalırken maçın hakemi Abdülkadir Bitigen önce devam dedi ardından VAR incelemesi sonrası penaltı kararı verdi. Topun başına gelen Selçuk İnan'ın şutunda Yukatel Denizlispor kalecisi gole izin vermedi. Ev sahibi Yukatel Denizlispor maçın ilk yarısında özellikle Recep Niyaz ile Galatasaray kalesinde oldukça etkili olurken Recep Niyaz'ın 31. dakikadaki şutu direğe takıldı. İlk yarının son dakikalarında ise kullanılan köşe vuruşunda Hugo Rodallega'nın altı pas i��indeki vuruşu auta çıktı.  İlk yarıda Galatasaray'da 43. dakikada Marcao rakibine yaptığı faul sonrası hakem tarafından sarı kartla cezalandırılırken 34. dakikada da sarı kart gören Marcao bu kart sonrası kırmızı kart ile oyundan ihraç edildi. İlk yarıda gol sesi çıkmadı ve takımlar soyunma odasına 0-0'lık eşitlikle gitti. İkinci yarıya ekipler ilk yarıya oranla daha dengeli başladı. Ev sahibi ekip 61. dakikda kullanılan köşe vuruşunda Tiago Lopes ile gole çok yaklaşırken Lopes'in kafa vuruşu auta çıktı.  Yukatel Denizlispor 76. dakikada Recep Niyaz'ın attığı golle Galatasaray karşısında 1-0 öne geçerken bu gol Süper Lig'de yeni sezonun ilk golü olarak tarihe geçti.   Karşılaşmanın uzatma dakikalarında Rodallega sahneye çıktı ve Yukatel Denizlispor adına skoru 2-0 yapan golü kaydetti ve 2019-2020 sezonunun açılış karşılaşmasında Yukatel Denizlispor sahadan 3 puanla ayrıldı.  Read the full article
0 notes
amirbassir · 6 years
Photo
Tumblr media
Traxtor 3 - 0 Padideh Adam gibi Adam, Ertuğrul Sağlam @esaglamofficial . . @umit_hakan_gecer . #ertuğrulsağlam #ertugrulsaglam #traxtor #tractor #tractorsazi #tiraxtur #türkfutbolu #padideh #tabriz #tabriz2018 #tebriz #tabrizim #tebrizim #təbriz #azərbaycan #azərbaycanım #azarbaijan (at Tabriz2018)
0 notes
koray-erdivanli · 9 years
Link
Tumblr media
0 notes
hukumetkadin · 9 years
Link
Bizim Yorumcular tam bir showmen dir. Ne laf biter ne savunma : ))
0 notes